İSTANBUL - Sefa Özkaya Afrin Harekâtı’nın üzerinden bir aydan fazla süre geçti. Peki bugüne kadar olanları toplayıp, bugün olanlarla birlikte değerlendirirsek Afrin’de ne oldu, ne olacak?
Yani bir devlet, bir terör örgütü ile savaşmaz! Ona müdahale eder, operasyon veya harekât düzenler. “Savaş” kavramı kullanıldığı andan itibaren ise karşı taraf “devlet” olarak tanımlanmış olur. Bir diğer karışıklık ise coğrafî terim karışıklığıdır. Vilayet, şehir ve şehir merkezleri birbirlerinden tamamen farklı kavramlar. Coğrafya uzmanı Prof. Dr. Metin Tuncel’in ifadesiyle “Şehir, tarlaların bitip evlerin başladığı yerde başlar, evlerin bitip tarlaların bittiği yerde de sona erer.”
Eğer hedef Afrin şehriyse, neden kırsalda bu kadar zaman kaybettik?
Çünkü Murphy Kanunları’nda da geçtiği üzere “Eğer savaşta bir şeyin başınıza gelme ihtimali varsa o şey kesinlikle başınıza gelecektir!” Peki TSK’nın başına ne gelebilir veya daha askerî-stratejik bir ifadeyle, TSK nasıl bir taktik resim çizdi? Öncelikle “cep taktiği” dediğimiz bir harekât konsepti belirledi. Dairevî bir şekilde farklı noktalardan köprübaşı açarak kurtarılmış bölgeler tesis etti ve bu noktaları birleştirmeye başladı. Bu "cep"lerin arasında kalan düşman unsurlar ise birleşen “cep”ler sebebiyle “iki ateş arasında” kaldılar.
Yani TSK bu “taktik resim” ile terör örgütünün TSK’nin geri bölgelerine yapacağı sızmalar için açtığı kilometrelerce uzunluktaki tünelleri boşuna kazdırmış oldu! Çünkü arkada alan hâkimiyeti tamamen tesis edilmiş bir bölge söz konusu. Bu tünellerin daha çok ZMA ve ZPT gibi zırhlı birlikler için olduğunu ısrarla vurgulanmalı.
Özel harekâtçıların bölgeye sevki
Çünkü bu uçak sayısı, filolarımızda bulunan F-4 jetlerimizin toplam iki katına yaklaşık bir sayıdır. Harekâtta özellikle darbe teşebbüsüne karşı direnen ve Ankara 4. Ana Jet Üssü’nün pist başlarını vurarak kalkışmacılara en büyük “hava darbesi”ni vuran Eskişehir 1. Ana Jet Üssü’nün büyük bir insiyatif aldığını ve “Fly By Wire” olmaksızın, yani bilgisayar kontrolü olmadan sadece bilek kabiliyeti ile uçma becerisi olan buradaki F-4 pilotlarının büyük maharetler sergilediğini de ekleyelim (F-16, bilek kabiliyeti gerekmeksizin “Fly By Wire” denilen otomatik bilgisayar uçuş sitemine sahip olduğundan, çok fazla kabiliyet gerektirmeden de uçurulabilir). Harekâtın ilerleyen süreçlerinde “cep taktiği” denilen metod ile köprübaşları açıldı ve bunlar birleştirilerek harekât çemberinin çapı daraltıldı. Alan hâkimiyeti de sağlanarak kırsal arazide “taktik üstünlük” ele geçirilmiş oldu. Bu da şehirdeki “taktik üstünlük” kavramının terör örgütü aleyhine dönmesi anlamına gelir. TSK’nın özellikle Bayraktar TB2’nin HD görüntü alan MX-15 (L-3 Wescam) kamerası ile görüntülediği üzere terör örgütüne lojistik destek sağlayan unsurları, kara ateş destek üniteleriyle vurması, alçak irtifa uçuşu yaparak yakın mesafe hedefleri vuran A-10 gibi uçakların eksikliğini kapattı.
Diğer taraftan TSK’nın sivil hassasiyetine önem vermesi de, temkinli ilerlemenin bir başka sebebidir. Ayrıca “TSK yavaş ilerliyor” şeklinde eleştirilerde bulunanlara bakarsak, bu kişilerin asıl amaçlarının aslında TSK’nın yavaş ilerlemesi olmadığı, bir ay önceki “TSK Afrin’e girmemeli!” beyanlarından da rahatlıkla anlaşılabilir. Harekâta katılmaya başlayan korucu birliklerinin millî birlik ve beraberliğe yapılan bir atıf olduğunu da ekleyerek, komando, SAS-SAT, JÖH ve PÖH unsurlarının da harekât bölgesine ilerlemeye başlaması, aslında bize harekâtın gidişatını işaret ediyor: Afrin’de yavaş yavaş sona doğru yaklaşılıyor. Fakat şahsen bu “son”un Mayıs ayını bulacağı kanaatini taşıyorum. Özel harekâtçıların bölgeye gidiyor olması, operasyonun geniş çaplı saha harekâtından meskûn mahal operasyonuna doğru dönüşmeye başladığını gösterir. Ülkemizde bir hayli tecrübe kazandığımız askerî alanlardan biri olan “özel harekâtçılık” konseptini, “özel kuvvetçilik”, yahut eski tabirle “özel harpçilik” konseptiyle karıştırmamak gerekir.
Yani kamuoyunda “Bordo Bereliler” olarak bilinen Özel Kuvvetçiler ile özel harekâtçıların görev tanımları çok farklı. Özel Kuvvetler (Bordo Bereliler) daha çok etki odaklı operasyon tiplerini icra ederken, özel harekâtçılar ise meskûn mahal çatışmasına odaklanır. Özel kuvvetçilikte sızma, psikolojik harekât gibi kavramlar ön plandayken, özel harekâtçılık daha şeffaf bir alandır. Bölgeye giden özel harekât birliklerinin komutanlarından biri olan bir “general” ile çok yakın bir tarihte yaptığımız görüşmede, personelin moral-motivasyonunu sormuştum. “Hayatında hiç görmediği kadar yüksek” olduğunu söyledi.
Harp meydanının şeklini değiştirecek yeni silah
Zira tank görünümüne benzer bu platform, hem kamerasıyla keşif-gözetleme kabiliyetine sahip olacak, hem de birincil derecede riskli bölgelerde tabiyenin ön kısmında yer alarak muhtemel kayıpları en aza indirecektir. Sonuç olarak sivillerin içine sığınarak savaşma geleneğini devam ettiren örgütün ateşe atmaya çalıştığı sivillerin kaybı da UKAP sayesinde minimize edilmiş olacak ve örgütün propagandasını bir zaviyede daha zayıflatacaktır. Diğer taraftan Fırat Kalkanı Harekâtı’nda uçar birliklerde olmayan SWIR teknolojisi, geliştirilmiş İHA ve SİHA, UKAP ve diğer pek çok yeni hava-kara platformu, önceki operasyonlara nazaran terör örgütünün başını çok daha fazla ağrıtacaktır. Fakat her şeyden önemlisi şudur: Muş’ta Afrin’e gönderilecek PÖH birliklerinin seçimi için gönüllülük şartı aranınca bütün özel harekâtçılar gönüllü oldu. Bu da aşırı katılım anlamına geldiğinden kura çekildi. “Bir millet savaş ile ne zaman yıldırılamaz?” sorusunun cevabı da bu olayda gizli.
Bu arada Polis Özel Harekât birlikleri, 1982’de kurulduğu andan itibaren askerî bir teşkilatlanmadır ve her ne kadar EGM bünyesinde yer alsa da bu birliklerin “asker” olduklarını kabul edilmeli. Nitekim 2000’li yıllara doğru PÖH birliklerinde görülen konsantrasyon kaybının tamamen bertaraf edildiği ve bu birliklerin psikolojik anlamda hazır oldukları da apaçık bir gerçekliktir. Bütün bunları toplayacak olursak, TSK’nın (JGK ve EGM, GKK ve ÖZO bünyesindeki personelle birlikte) gerek insanî, gerek psikolojik, gerek hukukî, gerek diplomatik ve gerek siber anlamda Afrin’e yapılacak olan meskûn mahal operasyonları için tamamıyla hazır olduğu sonucuna ulaşılabilir.