İstanbul
Bilimsel ilerlemelerle şekillenen teknoloji, evrenin sırlarından günlük yaşama kadar pek çok alanda imkansız denileni mümkün kılmaya devam ediyor.
Bu kapsamda AA muhabiri, ekimde öne çıkan bilimsel gelişme ve keşifleri derledi.
Avustralya'nın batısında yürütülen araştırmada bilim insanları, karanlık okyanus tabanında ışık saçan bir fener köpekbalığı türü keşfetti.
???? Yeni köpekbalığı türünün, yaklaşık 610 metre derinlikte gözlemlendiği aktarılırken, "Batı Avustralya Fener Köpekbalığı (E. westraliensis)" olarak adlandırılan türün en fazla 40 santimetre uzunlukta olduğu belirtildi.
Karanlık sularda görmeyi kolaylaştıran büyük gözlere, ince yapılı bir gövdeye ve her bir sırt yüzgecinde küçük ama keskin dikenlere sahip türün en dikkat çekici özelliğinin ise vücudunun ışık saçabilmesi olduğu kaydedildi.
Aynı araştırma kapsamında, deniz seviyesinin 122 metre altında, yumuşak mercan türü olan deniz tüyü üzerinde yaşayan ve yaklaşık 1,5 santimetre uzunluğu olan yeni porselen yengeci türü de keşfedildi.
Opal tonlarında yarı saydam bir kabuğa sahip, badem büyüklüğündeki yengecin, kıskaç yerine tüy benzeri ağız uzantılarıyla avını yakaladığı ve kara yengeçlerinin aksine avcılardan korunmak için sert dış iskelete ihtiyaç duymadığı ifade edildi.
Yaşayan kişiye ilk domuz karaciğeri nakli
Çin'de yapılan çalışma kapsamında, bilim insanları, genetiği değiştirilmiş bir domuzdan aldıkları karaciğeri, daha önceki çalışmalardaki beyin ölümü gerçeklemiş insanların aksine yaşayan bir karaciğer kanseri hastasına nakletti.
Naklin yapılmasından sonraki ilk 31 gün boyunca hastanın vücudu karaciğeri reddetmedi fakat 38. günde söz konusu organ, bazı komplikasyonlar nedeniyle operasyonla vücuttan geri alındı.
Komplikasyonlar, organın çıkarılmasının ardından giderilse de 71 yaşındaki hasta, nakilden sonraki 171'inci günde tekrarlı üst sindirim sistemi kanamalarına bağlı olarak hayatını kaybetti.
Araştırmacılar, çalışmanın bulgularının, hayvanlardan insanlara nakil denemelerinde organların reddedilme risklerini azaltmak için ileri düzey genetik modifikasyonların önemini vurguladığını aktardı.
Avustralya'nın karbondioksit salan yağmur ormanları
Avustralya'nın Queensland eyaletindeki 20 farklı orman alanında bulunan yaklaşık 11 bin ağacı inceleyen bilim insanları, ülkenin tropikal yağmur ormanlarının, iklim değişikliğine bağlı olarak artık emdiklerinden daha fazla karbondioksit saldığını belirledi.
Normalde tropikal ormanlar, saldıklarından daha fazla karbondioksit emdikleri için "karbon yutağı" olarak kabul ediliyor. Ancak uluslararası bir araştırmada, Queensland eyaletindeki bu ormanlardan yaklaşık 50 yıldır toplanan veriler, bu dengenin artık tehdit altında olduğunu gösterdi.
Son yıllarda artan aşırı sıcaklıklar, kuraklık ve kasırgaların şiddetlenmesi nedeniyle ölen ağaçların sayısı yeni filizlenen ağaçları geçmesi, ölü ağaçların gövde ve dallarının yaklaşık 25 yıl önce karbon emici olmaktan çıkıp, karbon salıcısına dönüştüğünü ortaya koydu.
Böylece Avustralya'nın tropikal yağmur ormanları, dünyanın ilk karbon yutağı olmaktan çıkan ormanları haline geldi.
Erken Hominin türünün gelişmiş el becerileri
ABD ve Kenya'dan araştırmacıların yürüttüğü çalışma kapsamında, Kenya'nın Turkana Gölü yakınlarındaki Koobi Fora bölgesinde el ve ayak kemikleri, diş ve kafatası parçaları gün yüzüne çıkarıldı.
Kemiklerin bulunduğu tortul tabakaları inceleyerek fosillerin yaklaşık 1,5 milyon yıl öncesine ait olduğunu saptayan ekip, kalıntıların, Afrika'da yaşamış, Homo türüyle akraba ancak farklı bir evrimsel kola ait soyu tükenmiş bir Hominin olan Paranthropus boisei türüne ait olduğunu belirledi.
Araştırmacılar, el kemiklerinin, hem insana özgü özellikleri hem de Afrika'daki şempanze ve goril gibi büyük insansı maymunlara özgü yapısal unsurları bir arada taşıdığını tespit etti.
Uzun ve güçlü bir başparmak, kısa parmaklar ve hareketli bir serçe parmak yapısına sahip elin, modern insanınkiyle büyük ölçüde benzer özellikler gösterdiğini vurgulayan bilim insanları, bu özelliklerin, hassas kavrama ve ince motor hareketlerinin yapılmasına olanak tanıdığını ifade etti.
Araştırmacılara göre kemiklerin yapısı, bu türün tıpkı goriller gibi nesneleri güçlü şekilde kavrayabildiğini, yiyecekleri işleyebildiğini, ağaçlara tırmanabildiğini ve basit taş aletler yapıp kullanabildiğini gösteriyor.
Söz konusu bulgulardan yola çıkan bilim insanları, taş alet kullanımının yalnızca Homo grubuna ait türlerle sınırlı olmayabileceği ihtimalinin üzerinde duruyor.
Paranthropus boisei
Yaklaşık 1,3 ila 2,6 milyon yıl önce Doğu Afrika'da yaşamış bir Hominin türü olan Paranthropus boisei, kendine özgü kafatası yapısı ve modern insanınkinden dört kat büyük azı dişleriyle biliniyor.
Güçlü çene yapısı, iri azı dişleri ve çiğneme kasları bu türün, diğer türlerin tüketemediği sert otlar ve kamışlardan oluşan ilkel bir diyetle beslendiğini gösteriyor.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com