Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezinde düzenlenen 35. İSEDAK Toplantısı Bakanlar Açılış Oturumunda yaptığı konuşmada, gönül coğrafyasının farklı köşelerinden gelen katılımcıları medeniyetlerin, kıtaların ve kültürlerin buluşma noktası İstanbul'da ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu dile getirdi. Dünyanın dört bir yanındaki dostlara, mazlum ve mağdurlara selamlarını gönderen Erdoğan, "566 senedir semalarını Allahuekber nidalarının süslediği bu güzel beldeden, şehirlerin anası Mekke'yi, Peygamber Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam'ın gelişi ile nurlanan, aydınlanan şehir Medine'yi selamlıyorum.
İslam dünyasına Avranvutluk'a destek çağrısı...
Dün, Arnavutluk'ta yaşanan depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyen Erdoğan, şunları kaydetti: "Deprem haberini aldıktan sonra Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile dün iki kez telefon ile görüşmem oldu. Geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. Bugünkü toplantımızı kendileriyle paylaştım.
"Doğal kaynaklarımız Batı ülkelerini zenginleştiriyor..."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam alemi olarak terörden iç çatışmalara, mezhep taassubundan Peygamber Hazreti Muhammed'in "Ayaklarımın altına aldım" buyurduğu cehalete kadar pek çok tehditle yüzleştiklerini ifade etti. Erdoğan, bunlara Batı'da güçlenen İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı gibi yenilerinin eklendiğini, özellikle azınlık olarak başka ülkelerde yaşayanlar için inançlarına uygun bir hayat sürmenin giderek zorlaştığını dile getirdi. Neye ve kime hizmet ettiği aşikar olan terör örgütlerinin camileri, okulları, pazar yerlerini kan gölüne çevirdiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti: "Açlık, fakirlik, kuraklık ve gelir adaletsizliğinin en yoğun hissedildiği ülkeler ne yazık ki yine İslam ülkeleridir. Gıda açığı bulunan dünyanın düşük gelirli 54 ülkesinden 28 tanesi İslam İşbirliği Teşkilatı üyesidir. İslam ülkeleri olarak dünya nüfusunun yüzde 24'üne sahipken, küresel ticaretin sadece yüzde 9,7'lik kısmını temsil ediyoruz.
"Günümüz dünyasında Müslüman hayatı kadar ucuz bir meta yoktur..."
İslam coğrafyasına bakıldığında çoğunlukla dram, acı ve kavga görüldüğünü vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi: "Suni gündemlerle enerjisini heba eden 1,7 milyarlık muazzam bir kitledir. Batılı silah tüccarlarının sattığı silahların akıttığı kanların çoğu Müslüman kanıdır. Adında İslam olan taşeron terör örgütlerinin katlettiği insanlar yine ekseriyetle Müslümanlardır.
Somali'den Afganistan'a, Arakan'dan Türkistan'a, Libya'ya kadar nereye baksak, benzer acılarla, benzer dramlarla karşılaşıyoruz." Söz konusu Müslümanlar olunca, ölenler, zulüm ve acı çekenlerin birer can olarak değil sadece birer fotoğraf karesi olarak görüldüğünü dile getiren Erdoğan, "Elbette bu çifte standartta Güvenlik Konseyi gibi görevi küresel barış ve istikrarı korumakla mükellef kurumların acziyetinin çok büyük payı vardır.
"İslam aleminin kendi istikbali üzerinde özgürce karar alma hakkı bulunmuyor..."
Erdoğan, İslam dünyası dahil tüm insanlığın kaderinin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) üyesi 5 ülkenin insafına terk edildiğini anlatarak, İslam aleminin kendi geleceği, istikbali üzerinde özgürce karar alma ve uygulama hakkı bulunmadığını söyledi. BMGK'nın 5 daimi üyesinin içinde halkı Müslüman olan ülkenin bulunmadığına dikkati çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "İkinci Dünya Savaşı'nın galipleri tarafından inşa edilen bu adaletsiz sistemin ilanihaye devam etmesi mümkün değildir. Uluslararası güvenlik mimarisinin günümüz şartlarına göre yeni baştan düzenlenmesi bir tercih olmaktan çıkmış, zorunluluk halini almıştır.
"Kendimize inanalım..."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, adım atmakta geç kaldıkları her gün küresel adaletsizliğin derinleşeceğini, çatışmaların artacağını ve dünyanın savaşlarla boğuşmayı sürdüreceğini anlatarak, şöyle devam etti: "5 daimi üye, 15 geçici üye. Bu 15 geçici üyenin içinde bir tane, iki tane, üç tane halkı Müslüman olan ülke yer alıyor diye lütfen kendimizi aldatmayalım. Geçici üyenin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde ne hükmü var, herhangi bir iradesi var mı? Yok. Her şey bu 5 daimi üyenin, hatta bunların içinde bir tanesinin iki dudakları arasında. Onlar ne derse o. Bunun dışında bir şey yok.
Buradan bir kez daha BMGK yapısının dünya nüfusunun coğrafi ve dini dağılımı göz önünde bulundurularak yeniden belirlenmesi çağrımı tekrarlamak istiyorum. Siz kardeşlerimi de bu çağrıya destek vermeye davet ediyorum." Mağduru oldukları bu vahim tablonun herkesin yükünü daha da ağırlaştırdığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslümanların her türlü şart altında adaleti, hakkaniyeti ve barışı savunmak zorunda olduğunu söyledi.
"Gücümüz, kapasitemiz ve potansiyelimizin farkına varmalıyız..."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: "Bir kötülük gördüklerinde önce elimizle sonra dilimizle bunu yapamadığımız takdirde kalbimizle buğzederek o kötülüğe karşı çıkmakla mükellefiz. Rabb'imizin mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'deki emirleri gayet açıktır. Allah adaleti, iyiliği, doğruluğu, yardımlaşmayı emrediyor. Çirkin işleri, kötülüğü ve haksızlığı yasaklıyor.
Kardeşliği sadece sözde bırakmamalı. Teknik, ticari, ekonomik, kültürel, sosyal tüm boyutlarıyla hakiki manada hayata geçirmeliyiz. Bunun için elimizdeki imkanları, kurum, kuruluş, örgütleri en iyi ve en efektif şekilde kullanmanın yollarını aramalıyız." Güç, kapasite ve potansiyellerinin farkına varmaları gerektiğini ifade eden Erdoğan, "Bu sene 50. yılını kutlayan ve İslam dünyasını temsil eden İslam İşbirliği Teşkilatı elimizdeki imkanlardan biridir.
Teşkilat bugün 56 üyesi ve 5 gözlemci üyesiyle Birleşmiş Milletler'den sonra en büyük ikinci uluslararası örgüttür. " dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin kuruluşundan bu yana teşkilatın faaliyetlerinde aktif şekilde yer alarak, teşkilatın güçlenmesi ve daha etkin bir hale gelmesi için çaba gösterdiğini anlattı.
"İsrail tüm dünyanın geleceğini tehlikeye atıyor..."
Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dönem Başkanlığı sırasında çok büyük gayret gösterdiklerini, İslam aleminin beklentilerine cevap verecek bir sorumluluk anlayışıyla hareket ettiklerini söyledi. Kudüsü Şerif'in hukuki statüsüne yönelik saldırılar karşısında hemen hareket geçerek Aralık 2017 ve Mayıs 2018'de iki olağanüstü zirve düzenlediklerini dile getiren Erdoğan, Filistinlilerin uğradığı zulme ve Peygamberler şehri Kudüs'e yönelik emrivakilere karşı tepkiyi İslam İşbirliği Teşkilatı olarak hep birlikte İstanbul'dan duyurduklarını anlattı. Erdoğan, bununla da yetinmeyerek konuyu BM Genel Kurulu Acil Özel Oturumlarına taşıdıklarını dile getirerek, zirvelerde alınan kararların ezici oy çoğunluklarıyla uluslararası toplumun vicdanında tasdik edildiğini kaydetti. Tepki gösterilmeyen her zulmün zalime cesaret vermekten başka bir işe yaramayacağını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti: "Filistinlilerin hayat, mülk ve çalışma haklarına saygı duymayan İsrail, bölge ile beraber tüm dünyanın geleceğini tehlikeye atıyor. 3 dinin kutsal şehri Kudüs'ü yağmalayarak sadece kendi inançlarının merkezi haline getirmeye çalışanlar, çok büyük bir yanlışın içindedir.
İslam düşmanlığı veba gibi yayılıyor...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığının bilhassa Batı toplumlarında adeta bir veba gibi yayıldığını söyledi. Hemen her gün Müslümanlara ait ibadethaneleri, iş yerlerini, sokakta yürüyen Müslüman kadınları hedef alan nefret suçlarına şahit olunduğunu belirten Erdoğan, "Lafa gelince demokrasiyi ve insan haklarını kimseye bırakmayanlar, kendi topraklarında Müslümanların ve göçmenlerin taciz edilmesi karşısında üç maymunu oynuyor." dedi. Peygamberin şahsı manevi hissine yönelik hakaretlerin düşünce özgürlüğü parantezine alınıp kapatılmak istendiğini ifade eden Erdoğan, vatandaşları da hayatına mal olan ırkçı katliamların dönerci cinayetleri gibi lakayt ifadelerle önemsiz hale getirildiğini anlattı. Bu saldırılara karşı ortak bir tavır sergilenmezse Müslüman diasporayı çok daha karanlık bir gelecek beklediğinden korktuğunu belirten Erdoğan, İİT Dönem Başkanlığı sırasında bilhassa da 52 Müslümanın hayatını kaybettiği ChristChurch terör eylemin ardından bu konuda bazı adımlar attıklarını, konunun önemine binaen İİT Acil İcra Komitesi'ni toplantıya çağırdıklarını anlattı. Erdoğan, toplantı sonrasında kabul edilen nihai bildiride BM'ye, diğer uluslararası ve bölgesel örgütlere 15 Mart'ın, İslamofobiyaya karşı 'Uluslararası Dayanışma Günü' olarak kabul edilmesi çağrısında bulunduklarını dile getirerek, İslam dünyasında ve uluslararası camiada bu problemin gündeme gelmesi için yoğun çaba harcadıklarını kaydetti. BM Genel Kurulu'nu da toplantıya çağırdıklarını ve bu konudaki kararın kabulüne öncülük ettiklerini dile getiren Erdoğan, zirve dönem başkanlığını 2016'da devralırken bazı hususların üstünde özellikle durduklarını ve belirli konularda somut hedefler çizdiklerini anlattı. Erdoğan, teşkilatın 12'inci 10 yıllık eylem planının kabulüyle başlayan Zirve Dönem Başkanlığında pek çok önemli mekanizmanın temellerini attıklarını ifade ederek, bunlar arasında Gençlik Stratejisi, İstişari Kadın Konseyi, Arabuluculuk Temas Grubu, üye ülkelerin Ulusal Kızılay Dernekleri Ağı, Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi'nin de yer aldığını söyledi. Dönem Başkanlığı sırasında desteğini esirgemeyen, çağrılara kulak veren ve sorumluluk üstlenmekten kaçınmayan tüm üye ülkelere şükranlarını sunan Erdoğan, 14. zirveyle Dönem Başkanlığını 2021 yılına kadar üstlenen Suudi Arabistan'a başarılar diledi, Genel Sekreter Yusuf Bin Ahmed El Useymim'e ve çalışma arkadaşlarına da katkılarından dolayı teşekkür etti.