Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 7. celsesinin öğleden sonraki bölümünde tanıklardan cemaatin eski eğitimcilerinden Çetin Acar'ın dinlenilmesine devam edildi. Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın Akın İpek'i tanıyıp tanımadığını sorması üzerine Acar, "13 nisan 1993'te uçakla Türkmenistan'a gittik. Ben Kemalettin Özdemir'in ve Akın İpek'in o uçakta olduğunu bilmiyordum. Havaalanında karşılaştık. Yanlarında çok sayıda Dolarları vardı örgüte götürülmek üzere. İlk defa Akın İpek'i orada gördüm” dedi. Acar, 2006-2007 tarihine kadar örgüt için kullandığı cep telefonunu mahkeme heyetine delil olarak sundu. Acar, telefonun içinde örgüt üyesi olan kişilerin telefon numaralı ile tutuklu sanıklardan Kazım Avcı ile nereye gittikleri yönünde bilgilerin olduğunu anlattı. Acar ayrıca örgütle alakaları hizmet içi problemler ve himmet için toplanan paraların tutanağını sundu.
FETÖ sanıkları etkin pişmanlıktan yararlanmak istemedi Başbakanlık avukatı Samir Altınkaynak diğer tanık Nihat Demirbüken'in ifadesinin dinlemesine geçilmeden önce mahkeme heyetinden söz isteyerek, tutuklu sanıklara etkin pişmanlık yasasından yararlanmak isteyip istemediklerinin sorulmasını talep etti. Tutuklu sanıklar Kazım Avcı, Dilaver Azim, İlhan İşbilen, Ali Çelik, Alaattin Kaya ve Abdülkadir Aksoy hiçbir suçlarının olmadığını öne sürerek etkin pişmanlıktan yararlanmak istemediklerini söylediler.
"Önder Aytaç zevk için sırıf arabayı duvara çarparak hurda etti" Demirbüken, 1990 yılında yaklaşık 40 civarında araştırma görevlisinin polis akademisine alındığını anlatarak, bu alınan akademisyenlerin büyük bir bölümünün örgüt adına alındığını kaydetti. Bu şekilde cemaatin büyük bir organizasyon kurduğunu dile getiren Demirbüken, örgütlenmenin başında olan isimlerin Recep Gültekin, Salih Tuzcu ve İsmet Toprak olduğunu söyledi. Akademisyen olarak alınan 40 kişiden çoğunun İngiltere'ye gönderildiğini ancak bunların çok azının doktorasını tamamlayabildiğini ifade etti. FETÖ'nün beyin takımındaki isimlerden Önder Aytaç'ın doktorasını tamamlayan kişilerin arasında bulunduğunu belirten Demirbüken, Aytaç'ın sıfır bir araba aldığını, duvara çarpmanın nasıl bir zevk verdiğini merak ettiği için arabayı duvara çarparak hurdaya çevirdiğini söyledi. Demirbüken, "Aytaç, 'filmlerde acaba arabayı nasıl çarpıyorlar, bu nasıl bir adrenalin diye merak edip arabayı duvara çarptım. O nasıl bir zevkti' diye anlatıyordu bize. Bunlar milletin parasıyla böyle şeyler yaptılar" şeklinde konuştu.
Demirbüken, 1988 tarihinden itibaren polis akademilerine girişte FETÖ mensubu öğretmenlerin hakim olduğunu ve sınavlardan önce bu öğretmenlerin soruları dağıttığını söyledi. Demirbüken, verilen soruların eşit dağıtılmadığını, sıkıntı yaşanacağı ihtimali üzerine net sayısındaki farklılıkların ayarlandığını kaydetti. Demirbüken, cemaatin soru çalma olaylarına fen lisesi sınavlarıyla başladığının bilgisini verdi. Emniyet Genel Müdürlüğünde Yüksek Emniyet Şurası kurulmadan önce FETÖ'nün Emniyet Şurası kurduğunu vurgulayan Demirbüken, "Bu toplantılar kışın Hoşdere Caddesindeki Samanyolu Kolejinde yapılırdı. Yaz mevsiminde ya Çabuk'ta ya da Kırıkkale yolunda bir villada yapılırdı" ifadelerini kullandı. Türkiye'de en büyük fişlemeyi ne MİT'in, ne JİTEM'in ne de emniyetin yaptığını söyleyen Demirbüken, " İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve askeriyenin içindeki FETÖ'cüler yaptıkları fişlemeleri doğrudan Fethullah Gülen'e teslim ediyordu. Bu fişlemelerde kişilerin aile durumları, dini inançları, hassasiyetleri ve özel hayatları yer alıyordu. Türkiye'nin her ilinde emniyet müdürlerinden başlamak üzere hiyerarşi olarak aşağıya doğru örgüt üyesi olmayanların açığını yakalamak, örgüt üyes olanların ise daha iyi yerlerde görevlendirilmesinin yapılması için fişlemeler yapılırdı" dedi.
dikGAZETE.com