Doha
Filistin topraklarında 1947 itibarıyla yaklaşık 1,35 milyon Filistinli ve 630 bin Yahudi yaşıyordu. Yahudiler kendi devletlerini kurmayı talep ederken, Filistinliler de bölgenin kendilerine ait olduğunu, yakın dönemde ülkeye gelen göçmen topluluğunun kendi topraklarında devlet kuramayacağını vurguluyordu.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gazze ve Lübnan'daki kardeşlerimize el uzatmaya çalışıyoruz
BM, 29 Kasım 1947'de, Filistin'in bölünmesine dair meşhur kararını duyurdu. Bu karara göre, çizilen sınırlardan ziyade, BM'nin Yahudilerin Filistin'de devlet kurmasını meşrulaştırması açısından önemliydi.
BM'nin aldığı bu tartışmalı kararıyla Filistin'de Filistinlilerin sayısı Yahudilerin sayısının iki katından fazla olmasına rağmen 27 bin kilometrekarelik ülkenin yüzde 56'sı kurulacak Yahudi devletine, yüzde 42'si Filistin devletine bırakılıyordu.
Filistin'in yüzde 2'sinde ise bu planla Kudüs ve Beytüllahim şehirlerini kapsayacak şekilde, "dini tarafsız bir bölge" oluşturuluyor ve bu bölgenin kontrolü BM'ye bırakılacaktı.
BM Genel Kurulu iki aylık yoğun müzakerelerin ardından, Filistin Özel Komitesinin çoğunluğu tarafından sunulan bölme planını 181 sayılı kararıyla kabul etti.
Bu plan BM'de oylandığında aralarında Sovyetler Birliği ve ABD'nin de bulunduğu 33 devlet bu planın lehine, Türkiye'nin de bulunduğu 13 devlet, bu planın aleyhine oy kullandı. 10 devlet ise çekimser kaldı.
Söz konusu karar, İngiliz mandasının kaldırılması ve ordusunun tedrici olarak geri çekilmesi ile Filistin topraklarının 3'e ayrılmasını öngörüyordu.
Arap devletinin kurulacağı bölüm, Batı Celile, Akka, Batı Şeria ile Aşdot'un kuzeyinden güneyde Refah kentine kadar uzanan güney sahili ve Mısır sınır şeridi boyunca uzanan çölün bir kısmını içine alan 11 bin kilometrekarelik bir alana tekabül ediyordu.
Yahudi devletinin kurulacağı bölüm ise Hayfa'dan Tel Aviv'e kadar uzanan sahil şeridi, Doğu Celile, Taberiye Gölü, işgal altındaki Filistin topraklarının kuzeydoğu sınırı ve Necef (Negev) Çölü'nü kapsayan 15 bin kilometrekareye yakın bir alandan oluşuyordu.
Kudüs ve Beytüllahim ile bunlara komşu diğer arazilerin yer aldığı üçüncü bölümün ise uluslararası vesayetle yönetilmesi öngörülüyordu.
Yahudi devleti kuruldu, Filistinliler ise işgal ve saldırılar altında yaşamaya devam ediyor
Söz konusu BM kararıyla, sayıları Arapların nüfusunun yüzde 33'ünü geçmeyen Yahudilere tarihi Filistin topraklarının yüzde 56,5'lik kısmı verildi.
Nüfusun yüzde 67'lik kısmını oluşturan ve toprakların çoğunda mülkiyet hakkı bulunan Araplara ise bu toprakların sadece yüzde 43,5'lik kısmı verilmiş oldu. Ancak Filistinliler doğal olarak bu karara karşı çıktı.
Uluslararası hukuk uzmanlarının ifadesiyle bu karar, "Filistinlilerin haklarını ellerinden almış olsa da" hayata geçirilmedi. Aksine Yahudi örgütleri, 1948'de Filistin topraklarının çoğunluğunu kontrolü altına aldı. Filistin topraklarının dörtte üçü İsrail'in hâkimiyetine geçerken Ürdün, Batı Şeria'da, Mısır da Gazze'de yönetimi ele geçirdi.
Ancak İsrail bu kadarıyla da yetinmeyip 5 Haziran 1967'de Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze, Mısır'daki Sina Yarımadası ve Suriye'deki Golan Tepeleri'ni işgal etti.
BM Güvenlik Konseyi (BMGK) Kasım 1967'de aldığı 242 sayılı kararla İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmesini istedi.
Söz konusu kararın üzerinden 57 sene geçti ancak İsrail hâlen bu topraklarda hukuksuz varlığını sürdürüyor. Batı Şeria'daki işgal ve Gazze'deki abluka devam ediyor. Doğu Kudüs ve Golan Tepeleri de yine aynı şekilde İsrail işgali içerisinde yer alıyor.
Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü
Bundan 77 yıl önce 29 Kasım 1947'de aldığı kararla İsrail'in, Filistin topraklarına hukuksuz şekilde yerleşmesine zemin hazırlayan BM, 2 Aralık 1977 ve 12 Aralık 1979'da aldığı iki kararla da 29 Kasım'ın "Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü" olarak kutlanmasına karar verdi.
BM Genel Kurulunun 29 Kasım 1977 tarihinde yaptığı oturumda alınan kararla Filistin sorununun çözümüne destek vermek amacıyla 1978'den bu yana her yıl 29 Kasım, "Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü" olarak kutlanıyor.
BM'nin söz konusu kararında "Uluslararası dayanışma günü, uluslararası camianın, Filistin meselesinin henüz çözülmemiş olduğu gerçeğine odaklanması için bir fırsat sunmaktadır." ifadelerine yer veriliyor.
BM, Filistin halkının, "kendi kaderini tayin etme, bağımsız ve egemen olma ve Filistinli mültecilerin evlerine geri dönme" gibi BM Genel Kurulu'nun tanıdığı haklarını elde edemediğini kaydediyor.
Dayanışma günü etkinlikleri kapsamında her yıl, sivil toplum kuruluşları ve hükümetlerden, Filistin halkıyla dayanışma mesajları yayımlama, toplantılar yapma ve film gösterimleri gibi etkinlikler düzenlemeleri isteniyor.
BM Genel Kurulu'nda 29 Kasım 1977 tarihinde Filistin sorununun çözümüne destek vermek amacıyla ilan edilen "Filistin Halkıyla Dayanışma Günü"nün 47. yıl dönümünde dünya, hala Filistinlilere yönelik işgal, ihlal ve gasp politikalarını durdurabilmiş değil.
Bugün İsrail, tarihi Filistin topraklarının yüzde 85'ine el koymuş durumda. Topraklarının sadece yüzde 15’i üzerinde varlık göstermeye çalışan Filistin hâlâ tam bağımsız ve egemen bir devlet olamadı.
Öte yandan İsrail yıllarca abluka altında tuttuğu Gazze Şeridi'ne, 7 Ekim 2023'te başlattığı yoğun saldırılarını da sürdürüyor.
Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, İsrail'in Gazze Şeridi'ne sürdürdüğü saldırılarda, yaşamını yitirenlerin sayısı 44 bin 282, yaralı sayısı ise 105 bin civarında.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gazze ve Lübnan'daki kardeşlerimize el uzatmaya çalışıyoruz
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com