Şimdi şaşkınlıkla sansürcülük, yasakçılık politikalarının neden oya dönüşmediğini kara kara düşünüyorlar. Bir çözüm bulacaklarına eminim. Mesela oy verme yaşının 18’de 30’a çıkartılması için Meclis’e önerge vermelerine herhalde kimse şaşırmaz" ifadelerini kullandı. CHP'li Tekin daha sonra, "MAK Danışmanlık şirketinin sahibi Mehmet Ali Kulat Temmuz ayında Z Kuşağı ile ilgili önemli bir anket açıkladı. Bu kuşağa mensup gençlerde AKP’nin oy oranının yüzde 25’i geçmediği ortada. Bunun birçok sebebi var. Gençlerin değer yargıları, dünya görüşü ve yaşam şekilleriyle AKP’nin simgelediği ve Türkiye’ye dikte ettiği hayat birbirine uymuyor. SODEV tarafından yapılan ve Sevgili Ertan Aksoy’un açıkladığı bir rapor bu gerçeği çok açık ortaya koyuyor.
Tüm gençlerde “İsviçre” tercihinde bulunanların oranı yüzde 72. Yine gençlere soruyorlar, “Sizin için en önemli şey nedir, 1’den 10’a kadar puanlar mısınız?” Gençlerin en önem verdiği şey “Düşüncelerini özgürce ifade edebilmek.” Ortalama verilen puan 9,1. İkinci en önem verdikleri şey, hepimiz gurur duymalıyız, “Başkalarının düşüncelerini özgürce ifade edebilmesi.” Ortalama verdikleri puan 8.4. Yani gençler açıkça demokrasi istiyor, özgürlük istiyor, kendi hayatlarını istedikleri gibi yaşayabilecekleri, kimsenin kimseye karışmadığı, ceberut anlayışa karşı çıkıyor" açıklamasında bulundu. "Özgürlük ve adaletin ekonomik kalkınmanın temeli olduğunu kavramış, sosyal medya sayesinde kendi fikrini özgürce ifade etmeye alışmış bir gençliğimiz var" diye konuşan Tekin, daha sonra şunları söyledi:
"Muhafazakâr gençler de, sosyal demokrat gençler de, birlikte yaşamı önemsiyor, hayatın gerçek sorunlarına gerçek çözümler istiyor. Bu şartlarda AKP’nin gençlerden oy alma ihtimali zayıf. Erdoğan’a atıfla “AKP sunduğu hayatla gençliğin değerleri adeta ters mıknatısma yapıyor. Yukarıda ifade ettiğim gerçek bizi de rehavete sürüklememeli. 17 yaşından itibaren siyasi mücadelenin içindeyim. CHP’nin her kademesinde görev alma şerefine eriştim. Hayatım demokrasi ve özgürlük kavgasıyla geçti. Esas soruyu sormak zorundayız. Bütün bunlara rağmen gençler neden siyasi partilere ve özelde CHP’ne iltifat etmiyor, üye olmuyor, siyasi mücadeleye katılmıyor?" CHP'li Tekin; "Bu konuda birçok araştırma okudum. Konunun uzmanlarıyla konuştum. Dünya çapında eğitimciler ve bilim insanları ile istişare ettim. Sonuç? CHP dâhil hiçbir parti bu gençlere göre yapılanmış, kurumsal yapısını oturtmuş, organize olmuş değil" dedi. Tekin, şöyle devam etti: "En önemli sorun Siyasi Partiler Kanunu. Bütün partilerde zorunlu olarak tek adam diktası var. Kimin Belediye Başkan adayı, belediye meclis üyesi adayı veya milletvekili olacağına neticede tek bir kişi karar veriyor. Gençler bunu kabul edilemez buluyor.
Açıkçası biz gençlere kapılarımızı açmıyoruz, gençlere kapılarımızı kapatıyoruz. Genel Merkez yönetimleri de sanki bu sorun hiç yokmuş gibi davranmaya devam ediyor. Halbuki bize yakışan Siyasi Partiler Yasası’nda devrimci bir değişikliği savunmak, talep etmek ve bunun için mücadele etmektir. Toplumsal bir talep üretmek için üstümüze düşeni yapmak zorundayız. İkinci büyük sorun, siyasi partilerin hiyerarşik yapısı. Militarist, tepeden aşağı örgütlenen parti yapıları gençlerin kendi düşüncelerini özgürce ifade etmesine izin vermiyor. Gençlere verilen tek görev bayrak asmak, afişleme yapmak olunca da gençler bununla tatmin olmuyor.
Sultanbeyli’de bir genç arkadaşımın söylediğini hatırlıyorum: “Partiye girip ne yapacağım ağabey? Dayım yok, abim yok. Arkamda biri yok. Bir şey desem dinleyen yok. Hayatımı çöpe atmak istemiyorum.” Bu sözlere “Hayır, böyle olmaz” diyecek biri var mı? İşin aslını biraz bilenler, ancak bu sözler karşısında üzüntüyle susabilirler. Dünya değişiyor. Değişecek. Hayatım temel kuralı bu. Değişen dünyaya adapte olamayanlar silinecek, adapta olma başarısını gösterenler de kazanacak. Biz iktidar olmak, kazanmak isteyen bir partiyiz. Biz Cumhuriyeti gençlere emanet eden, “Bütün ümidim gençliktedir” diyenlerin partisiyiz.
Evet, gençler her şeye rağmen bize bir şans verebilir. Ancak gençlerin istediği şekilde kurumsal yapımızı, iletişim biçimimizi ve organizasyonumuzu değiştirmek CHP açısından esas büyük kazançtır. Daha dinamik, daha enerjik, daha proaktif, daha katılımcı bir parti olmanın büyük gücü ile yıllara dayanan önyargıları kırabilir, sadece gençlerin değil, bize bu zamana kadar hiç oy vermemiş insanların da oyunu kazanabiliriz. Açıkça söylüyorum bu doku yenilenmesine ihtiyacımız var. Buna öncülük etmesi gereken Genel Merkez yönetimimiz de sorumluluğunu yerine getirmelidir. Yeni değerleri, bakış açıları, küresel dünyaya olan entegrasyonları ile Z Kuşağı Türkiye için bir şanstır. II. Mahmud ile başlayan çağdaşlaşma serüvenimizde gerçek manada birbirinin yaşama biçimine saygı duyan, özgürlük isteyen, başkalarının özgürlüğünü korumayı önemseyen, devletten hamaset değil icraat bekleyen bir gençlik ile yepyeni bir sayfa açabiliriz.