İstanbul Tanzanya'ya bağlı Zanzibar Adası'ndaki Assalam Vakfı'nda gönüllü operasyon müdürlüğü yapan Ömer Faruk Cura, belgesel çekmek üzere kaldığı Fransa'daki mülteci kampından etkilenerek, hayatını Afrikalı çocukların eğitimine adadı.
Afrika bölgesinde sosyal sorumluluk projeleri yürüten Hatice Yentürk'ün kurduğu Assalam'ın bölgedeki yetimler için yaptığı çocuk üniversitesine sadece 3 aylığına giden Cura, yapılan işleri görünce gönüllü hizmet süresini uzatmaya karar verdi.
Cura, yaklaşık 8 aydan bu yana kaldığı kampüste, çocuklara bilgisayar öğretiyor, İngilizce öğretmenliği yapıyor. Bölgede tek Müslüman vakfın temsilcisi olması nedeniyle kamu kurumlarındaki bürokratik işlemleri de yürüten Cura, ihtiyaç olunca eline fırça alarak, gönüllü eğitmenlerle birlikte okulu boyamaktan da geri durmuyor.
Ömer Faruk Cura, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Zanzibar Adası'na gelmeden önce iletişim fakültesinden mezun olduğunu, daha sonra İstanbul'daki bir film şirketinde bir süre çalıştığını söyledi.
Cura, Fransa'da bir mülteci kampında belgesel çekimi için iki ay kaldığını, bu kampta yaptıklarının hazzını ve insani boyutunu mesleğinde asla bulamadığını belirterek, "Bu durum artık vicdanen beni rahatsız etmeye başlamıştı. Aslında bu duygu benim için bir dönüm noktası oldu. Döndükten sonra hiçbir şekilde vicdanımı rahatlatamadım ve işten ayrılmaya karar verdim. Ayrıldıktan sonra hala kafam ne yapabileceğim konusunda çok karışıktı. Ardından Assalam'ın kurucusu Hatice Yentürk ile tanışınca benim için yepyeni bir hayatın kapıları açıldı." diye konuştu.
"Halkla inanılmaz güzel bir ilişkimiz var"Zanzibar'daki vakfın eğitim kampüsüne üç aylığına medya koordinatörlüğü için geldiğini, Afrikalı çocuklar ve kadınlar için yapılan işleri gördükten sonra buradan çok memnun kaldığını ifade eden Cura, şöyle devam etti:
"Burada yapılan işleri gördükçe kalbim adeta Zanzibar'da kaldı. Üç ay gönüllülük süresi diyerek geldiğim köyde yaklaşık sekiz aydır buradayım. Biz buraya her seferinde üç aylık gönüllüler kabul ediyoruz. Bazı gönüllülerle sıkıntı da yaşayabiliyoruz. Yine sıkıntılar bizden, yani insandan kaynaklanıyor. Onun dışında yaşadığımız yerle ve köy halkıyla sıkıntı yaşadığımız söylenemez. Ayda bir, köyde otorite olarak kabul edilen ve yerel yönetimin muhatap aldığı muhtarla toplantımız oluyor. Onlara bir aylık bir plan çizelgesi hazırlıyoruz. Neler yaptığımızı ve neler yapacağımızı konuşuyoruz. Halkla inanılmaz güzel bir ilişkimiz var."
Cura, gönüllük esaslı projelere katılmak isteyenlerin bunu sadece boş zaman dolduracak bir iş olarak görmemesi gerektiğini bildirdi.
Gönüllülerin bir mekanda 7/24 çalışması gerektiğini vurgulayan Cura, "Burada operasyonel müdür olsam bile kimi zaman okulu boyamak için kolları sıvadığım ve boya yaptığımı da hatırlarım. Bu tip yerlerde kesinlikle iş ayırmamak gerekli. Kizimkazi denilen, aslında küçük bir köyde yaşıyoruz. Bizim odaklandığımız temel nokta eğitim. Biz burada gelecek nesillerin Malcom X ile Mandelalarını bulmak ve yetiştirmek istiyoruz." ifadelerini kullandı.
Zanzibar'da sürdürebilir işlere imza atmak istediklerini dile getiren Cura, yerel halka balık vermek yerine tutmayı öğrettiklerini belirtti.
Cura, bunu başarmak için işin başında durma ve takip etmenin gerektiğini anlatarak, şunları kaydetti:
"Burada ana sınıfımız var. Kırk öğrenci eğitim görüyor. Onun dışında kurduğumuz çocuk üniversitesinde 60'a yakın çocuğumuz var. Buraya gelen çocuklar bilim, drama, tiyatro, bilgisayar, sanat ve spor derslerini hafta sonu iki gün alıyorlar. Ana okulunda hem buranın halkından hem de Türkiye'den entegre edilmiş bir müfredata sahibiz. Yani Zanzibar'daki müfredatı takip ettikten sonra ekstradan kendimizin oluşturduğu bir müfredatı da uyguluyoruz. Çocuk üniversitesinde İngilizce'ye yoğunlaşmak istiyoruz. Çocuklarımızın akıcı şekilde konuşmasını istediğimizden dolayı daha çok İngilizce eğitim veriyoruz. Ana okulunda başlangıç düzeyde İngilizce öğreniliyor. Bunun yanında çocuklar kendi dillerinde de eğitim alıyor. Bunun dışında annelerin oluşturduğu bir atölyemiz var. Burada 30'a yakın kadına istihdam sağlıyoruz. Aynı zamanda genç kızlara yönelik meslek edindirme kursları başlattık. Bir ay önce başlattığımız bu kursta gençlere otel standardında temizlik, mutfak işçiliği ve dikiş eğitimi öğretiyoruz. İngilizce ve Türkçe kursları veriyoruz. Biz aslında Türkçe öğretmeyi düşünmüyorduk ama o kadar istediler ki bu işten kaçmak olmazdı. Bu zamana kadar hep gönüllülerle çalıştık. Gelen hocalarımız ve koordinatörlerimiz genelikle gönüllülerdi ama an itibarıyla artık olayı yerelleştirmeye başladık. Şehre uzak olsak da oradan öğretmenlerimiz geliyor. Koordinatörlerin çoğu yerellerden oluşuyor. Eğer doğru insanları bulabilirsek tüm projeyi yerellerin eline bırakmak istiyoruz. Proje için güvenilir yerel kişiler bulduktan sonra bunu kopyalayıp diğer Afrika ülkelerine götürmek istiyoruz."
TİKA'nın kampüse katkılarıTürk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının (TİKA) mango ağacının üzerine Afrika'nın ilk interaktif ağaç ev çocuk kütüphanesini buraya yaptırdığını aktaran Cura, "Düşününce, dünyada kaç tane çocuğun mango ağacından kütüphanesi vardır? Ağaçta kütüphane paha biçilemez bir hediyeydi bizim için. Bilgisayar sınıfımız ile dikiş atölyemiz TİKA yardımıyla oluşturuldu. Biz şu anda bağımsız olarak devam ediyoruz ve böyle tutmak istiyoruz ama projelerimiz kağıda dökülüyor, hazır hale getiriliyor. Ondan sonra projeleri gerçekleştirmeye yardımcı olacak insanlara veya organizasyonlara gönderiyoruz." diye konuştu.
Zanzibar'da gönüllü projelere imza atarken Türk Hava Yollarının (THY) sürekli desteğiyle karşılaştıklarını ifade eden Cura, çocuk kitapları projesi kapsamında "Svahili" diline çevrilen kitapların adaya getirilmesi konusunda milli hava yolu şirketinin kendilerine büyük kolaylık sağladığını söyledi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com