TBMM
Yılmaz, TBMM Genel Kurulunda, Cumhurbaşkanlığı ile bağlı ve ilgili kuruluşların 2025 yılı bütçeleri üzerine yaptığı konuşmasına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan adına Genel Kurulu selamlayarak başladı.
Bütçe görüşmelerinin sadece ekonominin konuşulduğu platformlar olmadığını ifade eden Yılmaz, hükümet adına bölgedeki gelişmelere ilişkin fikirlerini Genel Kurul ile paylaşmak istediğini söyledi.
Suriye'de yeni bir dönem ile karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Yılmaz, antidemokratik, otoriter yönetimin, diktatörlüğün devrildiğini, Suriye halkının yeni bir ortam oluşturduğunu ifade etti.
Komşu Suriye'de geçici bir idarenin söz konusu olduğunu, bundan sonraki süreçte kalıcı bir siyasi yapıyla Suriye'nin yoluna devam etmesini beklediklerini anlatan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye Cumhuriyeti olarak buradaki tavrımız, tutumumuz son derece açıktır. Suriye'de, hangi dinden, mezhepten, inançtan, etnik kimlikten olursa olsun Suriye halkının tamamını kapsayan bir siyasi yapılanmayı savunuyoruz ve buna katkıda bulunmak için elimizden gelen tüm gayreti sarf ediyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğünden, egemenliğinden yanayız. Suriye'nin bir bütün olarak varlığını devam ettirmesini, huzur, refah içinde bir gelecek oluşturmasını istiyoruz.
Komşularına, bölgeye istikrarsızlık aktarmayan, kendi içinde huzuru, istikrarı yakalamış hem de tüm bölgenin huzuruna istikrarına refahına katkıda bulunan bir Suriye görmek istiyoruz. Bu elbette kolay değil. İçinde bulunduğumuz süreç elbette bazı belirsizlikler, riskler içeriyor ama biz tüm gayretimizle Suriye halkının tamamının yanındayız, yanında olmaya devam edeceğiz."
"Şartlar oluştuğunda, Suriye çok hızlı toparlanacaktır"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Suriye'nin çok çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir coğrafya olduğunu aktardı.
Suriye'nin şehir kültürü, estetiği gelişmiş, ticareti, ekonomiyi bilen bir coğrafya olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İnanıyorum ki uygun şartlar oluştuğunda, Suriye çok hızlı toparlanacaktır. Yeter ki hep birlikte destek olalım. Suriye'nin maalesef geçtiğimiz 13-14 yılda altyapısı, ekonomisi, kurumları tahrip edildi. Şimdi yeniden inşa zamanı. Suriye'yi ekonomisiyle, kurumlarıyla, altyapısıyla hep birlikte inşa etmek durumundayız.
Burada, uluslararası topluma ve tüm sorumlu ülkelere görev düşüyor. Gelin hep birlikte Suriye'nin yeniden inşa sürecine katkıda bulunalım. Özellikle Birleşmiş Milletlerden Avrupa Birliği'ne, bölgedeki dost, kardeş ülkelere varıncaya kadar el birliğiyle bunu yapmamız lazım.
Bunu Suriye halkıyla birlikte yapabiliriz. Suriyeli vatandaşlar, devrim sonrası ellerinden geldikçe sokaklarını, evlerinin önünü temizlemeye gayret ediyorlar. Bunu yapan bir toplum kendi geleceğini de çok iyi inşa eder. Yeter ki biz birlik içinde onlara destek verelim."
Yılmaz, Suriye'de yeniden inşa süreci, güvenlik, siyasi istikrar, altyapı, ekonomi oluştukça, Türkiye'de uzun yıllardır misafir ettikleri Suriyelilerin, vatanlarına onurlu, güvenli, gönüllü bir şekilde dönme imkanına kavuşacaklarını dile getirdi.
Bu dönüşün bir anda gerçekleşmeyeceğini, başlayan bu sürecin etkilerinin zaman içinde görüleceğini vurgulayan Yılmaz, Suriye'de uygun ortamı sağlamanın önemine işaret etti.
"Suriye'ye dışarıdan hiçbir gücün müdahale etmesini istemiyoruz"
Suriye'nin terörün yuvalanıp komşu ülkeleri tehdit ettiği bir ülke değil istikrar üreten bir ülke olacağını vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Suriye'deki istikrara, olumlu gelişmelere dışarıdan hiçbir gücün müdahale etmesini istemiyoruz. İsrail'in Golan Tepeleri'ni aşan, işgal ettiği alanları genişletici eylemlerini son derece tehlikeli ve Suriye'nin istikrarını bozmaya çalışan eylemler olarak görüyoruz. İsrail başta olmak üzere hiçbir ülke bu kadar acı çekmiş, onurlu bir şekilde direnmiş, ülkesini inşa etmeye çalışan bu halka bunu yapma hakkına sahip değildir. Eylemleri gayrimeşrudur. Bunları hiçbir şekilde tasvip etmediğimizi buradan ifade etmek istiyorum.
Hiçbir yabancı güç, Suriye'nin istikrarını bozucu, geleceğini inşa etme çabasını tahrip edici bir tutum içine girmemelidir. Tabii aynı temennileri, Gazze, Batı Şeria ve Filistin halkı için de ifade etmek istiyorum. Suriye halkı, çok uzun bir mücadeleyle, birçok acılar yaşayarak bugünkü ortamı oluşturdu. Sabrettiler ve zafere ulaştılar. Sabredenler, zafer kazandılar.
Bunu gönülden kutluyoruz. İnşallah Filistin halkı da uzun yıllardır süren bu mücadelelerini bir gün zaferle taçlandıracaklar. Bunda hiçbir şüphe duymuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti olarak haklı mücadelelerinin yanında olmaya sonuna kadar devam edeceğiz. Filistin halkının Filistin davasının yanında olmaya devam edeceğiz.
"Bizim zihniyetimizin Şeyh Edebali'nin 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' ifadesine dayanır"
AK Parti hükümetlerinin 20 yıldan fazla süredir ülkeyi yönettiğini ifade eden Yılmaz, altyapıdan ekonomiye, demokratik reformlardan dış politikaya, çok çeşitli hizmet ve eserler ortaya koyduklarını söyledi.
Hizmetler kadar önemli olan konunun, hizmetleri yapmalarını sağlayan zihniyetleri olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Bizim zihniyetimizin Şeyh Edebali'nin 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' ifadesine dayanır. Zihniyetimizin temeli budur. Böyle bakmasak bu kadar hizmeti yapamaz, bu kadar reformu gerçekleştiremezdik. Bizim zihniyetimiz milleti esas alır." ifadelerini kullandı.
Cumhur İttifakı'nı da milletin kurduğuna dikkati çeken Yılmaz, şöyle konuştu:
"15 Temmuz gecesi ve izleyen günlerde, sokaklarda, meydanlarda bizatihi milletimizin kurduğu bir ittifaktır Cumhur İttifakı. Bizim anlayışımız milletle devletin farklı yönlere baktığı bir anlayış değildir. Türkiye bundan uzun yıllar çekti. Devletle milleti ayrıştıran, devleti başka tarafa bakan, milleti başka bir tarafa bakan anlayışlara karşıyız. Böyle olan bir ülkenin gelişmesi, güçlenmesi de mümkün değildir. Bizim anlayışımız milletle devleti buluşturan bir anlayıştır. Geldiğimiz noktada, yaptığımız birçok demokratik reform işte bu zihniyetimizin bir sonucudur."
"Hiçbir zaman dar bir millet anlayışına sahip olmadık"
Millet anlayışlarının ırka, belli bir etnik kimliğe, kesime dayalı bir anlayış olmadığını, köklü bir tarihten gelen, köklü bir medeniyetin temsilcisi olduklarını vurgulayan Yılmaz, "Hiçbir zaman dar bir millet anlayışına sahip olmadık. Bizim anlayışımız kapsayıcı bir millet kavramına dayanır ve o milletin tüm unsurlarını, zenginliğini kapsayan bir anlayıştır. Bu anlayışımızı modern dünyanın getirdiği demokratik birikimle, hukuk devletiyle, eşit vatandaşlık kavramıyla bütünleştirdiğimizi ifade etmek isterim." dedi.
"Her türlü vesayetçi anlayışı reddediyoruz"
Türkiye'nin uzun dönem vesayetçi demokrasiyle yaşadığını, askeri müdahalelere maruz kaldığını anımsatan Yılmaz, Türkiye'nin bugün, vesayetçi anlayışları tarihin çöplüğünü attığını vurguladı. Yılmaz, "Her türlü vesayetçi anlayışı reddediyoruz. Vatandaş, özgür iradesiyle belli bir dönem için kendisini kimlerin seçeceğine karar verir. Onların performansına, başarısına bakar bir sonraki seçimde devam ettirir veya ettirmez. AK Parti ve Cumhur ittifakı olarak bu aziz milletten özgür iradeleriyle defalarca yetki aldık ve almaya da devam ediyoruz. Aziz milletimize şükranlarımızı sunuyoruz." ifadelerini kullandı.
"Bizim meselemiz terörsüz Türkiye'dir"
Genel Kurulda milletvekillerinin Alevi ve Kürt vatandaşlarla ilgili çok sayıda fikir ve görüş ifade ettiğine dikkati çeken Yılmaz, şunları söyledi:
"Ben de kendi bakışımızı ifade edeceğim. Buna hiç kimse katılmak zorunda değil. Kimseyi yüzde 100 ikna etme gibi bir sorumluluğumuz yok. Önemli olan, inandığımız şey neyse samimi olarak onu ortaya koymak. Kürt vatandaşlarımız, ülkemizin eşit, onurlu vatandaşlarıdır.
Bizim Kürtlerle, Kürtçe ile bir sorunumuz yoktur. Terörle, hukuk dışı yapılarla, ülkemizin huzurunu bozan, birliğini bozma riski olan yapılarla sorunumuz vardır. Çok açık ve net bunu böyle görmemiz lazım. Hiç kimsenin Kürt vatandaşlarımızın tamamını temsil etme hakkı yoktur. Böyle bir yaklaşım sergilendiğini görüyorum. Bir defa bu Kürtlere en büyük haksızlıktır.
Her topluluk gibi Kürtler de homojen değillerdir. Farklı görüşleri, siyasi anlayışları, inanç grupları, talepleri, beklentileri vardır. 'Ben bütün Kürtleri temsil ediyorum, Kürtler adına konuşuyorum' gibi bir tavrın demokratik olmadığını, Kürtlere de haksızlık olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bizim meselemiz terörsüz Türkiye'dir. Türkiye Yüzyılını 85 milyon için huzurun yüzyılı yapmaya niyetliyiz, kararlıyız. Terörün gölgesinde siyaset olmaz. Nasıl ki demokrasi askeri ve bürokratik vesayet altında olmazsa, hiçbir siyasi partinin de terör örgütlerinin gölgesi altında siyaset yapmaması gerekir."
"Kimliklerin istismarına ve kimlik siyasetine karşıyız"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, bugün gelinen noktada Aleviliğin rahat bir şekilde tartışıldığını, konuşulduğunu aktardı.
Alevi vatandaşlarla ilgili son 20 yılda çok çeşitli çalışmalar yapıldığını anımsatan Yılmaz, şöyle konuştu:
"Devlet olarak bize düşen vatandaşlarımızın somut taleplerini görüp o somut taleplere nasıl cevap vereceğimizi ortaya koymaktır. Ne Sünni kesimden ne Alevi kesimden ne de başka bir kesimden bir topluluğun yüzde 100'ünü memnun edecek bir formül var mıdır? Ben bilemiyorum, doğrusu olduğunu da zannetmiyorum. Önemli olan genel kitleyi memnun edecek bir takım işler yapabilmektir. Bunu başarabiliyorsanız, toplumun huzurunu refahını da artırıyorsunuz demektir. Biz de bu anlayışla çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Kürt vatandaşlarımız, Alevi kardeşlerimiz, hepimiz bu toplumun temel unsurlarıyız, birer parçasıyız. Hiç kimsenin bir diğerini kendisine benzetme gibi bir yükümlülüğü yok. Herkes özgür bir şekilde nasıl istiyorsa inancını, kimliğini yaşamak durumundadır. Kimliklere sonuna kadar saygılıyız ama kimliklerin istismarına ve kimlik siyasetine karşıyız."
"Kıymeti zaman içinde daha iyi anlaşılacak"
Bazı milletvekillerinin Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ilgili eleştirilerinin olduğunu belirten Yılmaz, "Ekonomik krizlerin derinleştiği, küresel, jeopolitik risklerin arttığı, enerjiden suya birçok krizin dünyayı beklediği bir dönemde ülkemizin siyasi istikrarının korunması, karar alma süreçlerindeki etkinliğin artırılması hayati önemdedir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle Türkiye bunu sağlamıştır. Bunun da kıymetinin zaman içinde daha da iyi anlaşılacağına inanıyorum" dedi.
Yılmaz, yeni anayasa ve iç tüzük ile Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu'nun da bütün sivil toplum ile tartışılmasının faydalı olacağını söyledi.
"Cumhurbaşkanlığının aşırı büyük bütçesi var söylemleriniz bu rakamlar tarafından teyit edilmiyor"
Bütçenin yüzde 17,5'inin personel harcamalarına, önemli bir kısmının ise Millet Kütüphanesi'nin harcamalarına gittiğini ifade eden Yılmaz, bugüne kadar Millet Kütüphanesi'ni 6,4 milyon kişinin ziyaret ettiğini bildirdi.
Başbakanlık makamının olduğu dönemle bugünü kıyaslayan Yılmaz, "2018'den bir örnek vereyim size. 2018 yılında Cumhurbaşkanlığının bütçe içindeki payı yüzde 0,11. Başbakanlığın payı yüzde 0,21. İkisinin toplam payı yüzde 0,32. Yani binde 3 diyelim. Bugün Başbakanlık ile Cumhurbaşkanlığının birleştiği bir durumdayız ve bugün Cumhurbaşkanlığının bütçedeki payı sadece yüzde 0,11. Yani geçmiştekinin üçte biri nispetinde bir oran. Dolayısıyla çok detaya girmek istemiyorum. Cumhurbaşkanlığının aşırı büyük bütçesi var söylemleriniz bu rakamlar tarafından teyit edilmiyor." diye konuştu.
Planlamayla ilgili tartışmalar yapıldığını anımsatan Yılmaz, geçmişte bulunduğu görevlerden bahsederek planlamayı iyi bilen kişilerden biri olduğuna inandığını kaydetti.
Yılmaz, planlamanın nasıl yapılacağının önemine değinerek serbest piyasayla, dünyaya açık ve demokratik bir sistemle bütünleşen stratejik bir planlamayı tercih ettiklerini ve bu yüzden Devlet Planlama Teşkilatının (DPT) devamı olarak Strateji ve Bütçe Başkanlığının kurulduğunu anlattı.
Başkanlığın, yatırım bütçesi ile cari bütçeyi bütünleştiren bir yapıya sahip olduğuna işaret eden Yılmaz, Başkanlığın makro ve sektörel birimleri olduğunu, bölgesel planlamaya ilişkin birimlerin Başkanlıktan ayrılarak Sanayi ve Teknoloji ile Ticaret bakanlıklarına entegre edildiğini aktardı.
Yılmaz, 29 Aralık'ta Şanlıurfa'da Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) yeni bölge eylem planını açıklayacaklarını belirterek, planın, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı koordinesinde yürütüleceğini söyledi.
DPT'nin 1960 darbesinden sonra kurulmasından dolayı merkez sağ siyasetin planlamaya olumsuz baktığını ifade eden Yılmaz, buna karşın, "Türkiye'de bir planlama teşkilatı kurulmalı" fikrinin Adnan Menderes'e ait olduğunu dile getirdi.
Savunma sanayisi alanında devrim denilebilecek dönüşüm ve büyük bir başarı hikayesinin olduğunu kaydeden Yılmaz, bu gelişmeye güç veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a şükranlarını sundu.
Savunma sanayisinde dışa bağımlılığı yüzde 80'den yüzden 20'ye düşürmenin kolay olmadığını bildiren Yılmaz, savunma sanayisini daha da güçlendirmeye devam edeceklerini söyledi.
Yılmaz, Altay tankının neden geciktiğine ilişkin soru üzerine de "Altay tankının normalde 2015 yılında envantere girmesi bekleniyordu. Almanya tarafından konfigürasyonda bulunan alt sistemler için özellikle motor ve transmisyon ihracat lisansı verilmemesi nedeniyle bu gecikme yaşanmıştır. Bu savunma sanayisinin ne kadar zor bir alan olduğunu da gösteren güzel bir örnektir. Açık ve kapalı yaptırımlarla, ambargolarla karşı karşıya olduğumuz halde savunma sanayisinde biz bunları başardık ama bunu da aşıyoruz, 2025 yılı ağustos ayında Altay tanklarının seri üretime başlaması ve envantere girmesi planlanmaktadır." ifadelerini kullandı.
"Tarihimizde ilk defa bir AB ve NATO üyesi ülkeyle askeri gemi ihracat sözleşmesi yapıldı"
Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün'ün neden Genel Kurulda olmadığına ilişkin soru sorulduğunu anımsatan Yılmaz, Görgün'ün önemli bir anlaşma yapmak üzere Portekiz'de olduğunu bildirdi.
Yılmaz, "Bugün Sayın Haluk Görgün, Portekiz'de Portekiz donanması için 2 adet denizde ikmal ve lojistik destek gemisi imza törenine katıldı ve bu imzalar atıldı. Tarihimizde ilk defa bir AB ve NATO üyesi ülkeyle askeri gemi ihracat sözleşmesi yapıldı. Hayırlı, uğurlu olsun. Başta savunma sanayimiz olmak üzere emeği geçen herkese çok teşekkür ediyoruz. Geçen sene 5,5 milyar dolardı ihracatımız, bu sene inşallah 7 milyar dolara yakın bir ihracatı gerçekleştireceğiz. Bunu hedefliyoruz." diye konuştu.
Basın özgürlüğüyle ilgili eleştiriler olduğuna değinen Yılmaz, "Türkiye'nin basın özgürlüğünü değerlendirirken çeşitli siyasi sorunlar yaşadığımız bazı batılı ülkelerden, müttefiklerimizden yapılan ölçümleri değil, Türkiye'nin reel durumunu dikkate almanın çok daha sağlıklı ve hakkaniyetli olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde bugünkü medya çeşitliliği, yapılan tartışmalar, medya özgürlüğünün hiç de azımsanmayacak boyutta olduğunu göstermektedir" dedi.
ABD'de 2 yıl boyunca yaşadığını anımsatan Yılmaz, orada medyanın sayıca Türkiye'den fazla olabileceğini ancak Türkiye kadar çok sesli olmadığını söyledi.
"Basın İlan Kurumunun yerel basını desteklemediği ve Yeni Adana gazetesinin kapatıldığına" ilişkin ifadeler olduğunu dile getiren Yılmaz, "Benim aldığım bilgiye göre, kurumun süreli yayınları kapatma yetkisi bulunmadığı gibi Adana ilinde yayınlanan Yeni Adana gazetesi kendi tasarrufuyla resmi ilan ve reklam yayımlama hakkından feragat etmiştir. Ayrıca kurumun söz konusu gazeteyle alakalı uygulamış olduğu herhangi bir müeyyide bulunmamaktadır." dedi.
Türkiye Varlık Fonu'nun denetlenmediği eleştirilerine cevap veren Yılmaz, Varlık Fonu'nda çoklu bir denetim sistemi olduğunu kaydetti.
Varlık Fonu'ndaki bütün şirketlerin bağımsız denetim kuruluşlarınca bağımsız dış denetime tabi tutulduğunu belirten Yılmaz, daha sonra bunların konsolide edilerek Cumhurbaşkanlığına gönderildiğini, Devlet Denetleme Kurulunun, gelen bu bağımsız denetim raporlarını inceleyip TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna ilettiğini ve nihai denetim yetkisinin, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda olduğunu söyledi.
Yılmaz, fon bünyesindeki şirketlerin bir yandan kendi özel hukuklarına göre, bir taraftan da dış denetime tabi tutulduğunu bildirdi.
Türkiye Diyanet Vakfının denetlenmediğine dair değerlendirmeler bulunduğunu anlatan Yılmaz, bunu kabul etmelerinin mümkün olmadığını, Vakfın, diğer tüm kamu yararına faaliyet yürüten vakıflar gibi Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından denetlendiğini ifade etti.
Diyanet İşleri Başkanlığının kurban kesiminde kar elde ettiğiyle ilgili değerlendirmeler olduğunu aktaran Yılmaz, Diyanet'in 1993'ten beri yürüttüğü bu faaliyetlerinde bir kar amacı gütmediğini bildirdi.
Yılmaz, Başkanlığın son 5 yılda 3 milyon 164 bin 209 hisse kurban kestiğini ve bunları yaklaşık 103 milyon insana ulaştırdığını söyledi.
Bütçe için "Faiz ve borç bütçesi" olarak nitelendirenlerin olduğuna işaret eden Yılmaz, şöyle konuştu:
"Gerek kamu borcu gerek hane halklarının borcu gerek şirketlerin borcu, hangisine bakarsanız bakın, dünya ortalamalarının da gelişmekte olan ülkeler ortalamalarının da oldukça altında rakamlara sahibiz. Bugün geldiğimiz noktada, kamu borcunun milli gelire oranı yüzde 25-26 seviyelerinde. Bu, Avrupa'da yüzde 80'lerde, 90'larda. Maastricht Kriteri yüzde 60 ama Avrupa bunun üstünde, biz oldukça altındayız."
Bütçedeki faiz yüküne ilişkin konuşan Yılmaz, "2002 yılında bütçe harcamalarımızın, 100 lira bütçeye para harcanıyorsa 43,2 lirası faize gidiyormuş. 2025 yılında depremden, diğer dönemsel etkilerden dolayı yükümüz bir miktar artmış olmasına rağmen faize ödediğimiz kaynağın bütçe içindeki payı yüzde 13,2'dir. Tabii ki bunu daha da aşağılara çekeceğiz. Deprem yükümüz azaldıkça, finansal anlamda Türkiye daha farklı koşullara doğru gittikçe burada da orta vadede daha farklı bir yapı oluşacaktır. Bu kadar hizmet yapabildiyse AK Parti, işte bunun sayesinde yaptı. Faiz bütçesini, hizmet bütçesine dönüştürdüğü için yaptı ve aynı anlayışla devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
2002'de 100 lira verginin 85,7 lirasının faize gittiğini, bugün ise 17,5 lirasının faize gittiğini belirten Yılmaz, bunun da fazla olduğunu ve düşürülmesi gerektiğini söyledi.
Gelir getirici önerilere karşı çıkılması, harcamaların artırılması durumunda bütçe açığının ortaya çıkacağını vurgulayan Yılmaz, "Popülist politikalarla vatandaşın kısa vadede hoşuna gidecek ama orta ve uzun vadede hiçbir vatandaşımıza fayda getirmeyecek, ülkemize istikrar ve refah getirmeyecek politikaları ısrarla dile getirmek tabii ki herkesin tercihine kalmış bir durum. Biz gerçekçi olmak istiyoruz. Reel politikalarla vatandaşımıza samimi bir şekilde tablo neyse ortaya koyup, gerçekçi politikalarla bu sorunları aşma gayreti içindeyiz ve onun için de programlı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. Kararlı bir şekilde de bu programımızı uygulayacağız." değerlendirmesinde bulundu.
Programın olumlu sonuçlarını almaya başladıklarını, enflasyonda bir düşüş seyri başladığını kaydeden Yılmaz, "Önümüzdeki dönemde dezenflasyon sürecinin sürmesini, çok daha makul düzeylere doğru gelmesini bekliyoruz. Tabii ki kararlı bir duruşla bunu yapmak zorundayız. Halkımızın en önemli beklentisi de budur. İstikrar içinde büyümek, kalıcı sosyal refah artışı sağlamak politikamız budur. Fiyat istikrarı sağlandıkça, enflasyon düştükçe hem büyümemiz daha reel bir zeminde, sürdürülebilir bir şekilde gerçekleşecek hem de gelir dağılımımız daha iyi bir noktaya çıkacaktır." ifadelerini kullandı.
Yılmaz, asgari ücrete yüzde 94,6 artış yaptıkları 2022'de enflasyonun yüzde 65 civarında, yüzde 107,3 artış yaptıkları 2023'te yüzde 64 civarında olduğunu anımsatarak asgari ücrete 2024'ün ocak ayında yüzde 49,1 artış yaptıklarını hatırlattı.
"Emeğin milli gelirden aldığı pay, son 20 yılda yüzde 27,6 oldu"
Bu 3 yıla bakıldığında çalışanları enflasyona ezdirmemek için ciddi bir çaba olduğunun görülebileceğinin altını çizen Yılmaz, "Bunun milli gelir hesaplarına yansıması da söz konusu. Emeğin milli gelirden aldığı pay son 20 yıllık dönemde yüzde 27,6 olarak gerçekleşmiştir. 2022'de bu, bir miktar düştü, 23,6'ya geriledi, 2024'te hızlı bir toparlanma sürecine girdik, az önce bahsettiğim artışlar, diğer çabalarla. 2024 yılının birinci çeyreğinde emeğin milli gelirden aldığı pay yüzde 37,1 seviyesine kadar yükseldi. İkinci çeyrekte yüzde 35,5, üçüncü çeyrekte 32,4. Dolayısıyla tarihsel ortalamalarımızın üstüne çıktığımızı rahatlıkla ifade edebiliriz." diye konuştu.
Asgari ücretle ilgili müzakerelerin devam ettiğini belirten Yılmaz, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Özellikle küçük işletmelerin, emek yoğun işletmelerin, yine belli yörelerin üretim gücünü koruma bakımından asgari ücretin dengeli bir yapıda gelişmesi önemli. İşletmeler, sürdürülebilir olmazsa, verimlilik olmazsa sağlıklı bir şekilde istihdam ve ücret oluşumu gelişmez. Dolayısıyla verimliliği artırarak, rekabet gücümüzü yükselterek reel zeminde kalıcı bir şekilde çalışanlarımızın refahını artırmaya devam edeceğiz."
Yılmaz, 2000'li yıllarda bedeli ödenen ilaç sayısı 3 bin 986 iken bugün bu sayının 8 bin 845'e çıktığını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Sadece bu yıl, geçtiğimiz 11 ayda 50 adet yurt içi, 3 adet yurt dışı olmak üzere toplam 53 adet kanser ilacı geri ödeme kapsamına alınmıştır. Bu yönde çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Toplam ilaca verilen para da ciddi bir düşüş var, doğru ama bu ilaç sayısının azalmasından değil, bu dönemde uyguladığımız, dünyada hakikaten en düşük seviyeleri sağlayıcı ilaç fiyatlandırma, tarifelendirme sistemimizden kaynaklanıyor."
"Bir annenin yüreğine su serpebildiysek ne mutlu bize"
Genel Kurulda, bütçe üzerindeki konuşmaların ardından soru-cevap bölümüne geçildi.
"Ahmet Türk ile barış yemeğine katıldığınıza pişman mısınız?" sorusunun yöneltildiği Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Bugün olsa yine giderim, barış yemeğine katılırım, o ailelerin barışması için elimden gelen gayreti sarf ederim. O bir insani görevdir. Bunu siyasi tartışmalara konu etmeyi de doğru bulmuyorum. Bir annenin yüreğine su serpebildiysek ne mutlu bize." diye konuştu.
Soru önergelerinin cevaplanmadığına ilişkin eleştiri üzerine Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığıyla, bağlı ve ilişkili kuruluşlarla ilgili soru geldiğinde kendisinin soru önergelerini cevapladığını söyledi.
Bir bakanlıkla ilgili müstakil soru önergesi geldiğinde, bakanlığın bunu cevaplamasını istediğini ifade eden Yılmaz, "Aynı soru hem bana hem bakanlığa gelebilir. Bir karmaşa oluşturmamak, tek elden açıklayıcı bilginin ulaşması şeklinde usulümüzü hayata geçiriyoruz." dedi.
Tasarruf tedbirleri...
Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili tasarruf tedbirlerine ilişkin sorular yöneltildiğini anımsatan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Tasarruf tedbirlerini bu yıl olabildiğince kapsamlı hazırlamaya gayret ettik. Hiçbir kuruluşumuz istisna olmadı. Bir tane kurumumuz istisna. O da Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bunu niye istisna tuttuk?
Çünkü farklı bir yapısı var. Yürütmenin bir parçası olarak görmedik. 'Halkın seçtiği temsilciler kendi kararlarını kendileri verirler' diye o saygıyla genelgeye dahil etmedik. Meclis Başkanımız kendisi bir açıklama yaptı. Bu sürece Meclisin kendi iradesiyle dahil olduğunu, tasarruf tedbirlerini kendi uhdelerinde alacaklarını ifade ettiler."
Cevdet Yılmaz, Suriye'deki Kürtlere yönelik yaklaşımlarının sorulduğunu belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Suriyeli Kürtlerle PKK'yı birbirinden net bir şekilde ayrı görüyoruz. Terör örgütlerinin baskısıyla, dayatmasıyla karşı karşıya olan kim olursa olsun buna karşıyız. Suriye'deki Kürtler o coğrafyanın, ülkenin asli vatandaşlarıdır, unsurlarıdır. Yeni oluşacak Suriye'de, Kürtlerin, terör örgütlerinin baskısından kurtulmuş olarak, hak ettikleri şekilde o yapılar içinde temsil edilmelerini, temel hak ve özgürlüklerini en güzel şekilde yaşamalarını, refahlarını artırmalarını istiyoruz. Onlar da bizim kardeşlerimiz, ülkemizdeki Kürt vatandaşlarımızın, yakınları, akrabaları. Dolayısıyla onlara farklı bir bakış açımız söz konusu olamaz ama Türkiye içinde de Türkiye dışında da kim olursa olsun terör örgütleriyle mücadelemizi en yoğun şekilde sürdüreceğiz."
Eğitim bütçesi...
Cevdet Yılmaz, milli eğitime ayrılan bütçeye ilişkin soru geldiğini ifade ederek, bütçeden en büyük payı bu sene de Milli Eğitim Bakanlığının aldığını dile getirdi.
Eğitime gelecek dönemde de destek olacaklarını vurgulayan Yılmaz, "Yaptığımız bu yatırımlar sayesindedir ki Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (TIMSS) 2023 sonuçlarına göre 4. sınıf fen bilimleri alanında OECD ülkeleri arasında ikinci, bu alandaki ortalama puanla tüm Avrupa ülkeleri arasında da birinci sıraya yerleşmiş durumdayız. TIMSS 2023 ortalama 8. sınıf fen bilimleri puanımız da 2019'a göre 15 puan artmıştır." diye konuştu.
Yılmaz, "Cumhurbaşkanlığı tasarruf tedbirlerine uyuyor mu?" sorusu üzerine, Cumhurbaşkanlığı da dahil bütün kurumların tasarruf tedbirleri kapsamında olduğunu söyledi.
Tasarruf konusunda diğer kurumlardan ne bekliyorlarsa Cumhurbaşkanlığından da aynı yaklaşımı beklediklerini anlatan Yılmaz, şöyle devam etti:
"Cumhurbaşkanlığımız, bu ülkenin yönetim yapısının kalbidir. Birçok ulusal, uluslararası hizmetin yürütüldüğü, yönetim hizmetlerinin yapıldığı bir alandır. Elbette ihtiyaç duyulan alanlarda harcamalar da yapılmaktadır."
Genel Kurulda bütçe üzerinde şahsı adına söz alan MHP Kayseri Milletvekili Baki Ersoy, Kayseri'nin uzun yıllardır beklediği hızlı tren projesinin başladığına işaret ederek, bu projenin en geç 3 yıl içerisinde bitirilmesini istedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Fatih Erbakan ise Türkiye'nin 2025 yılı bütçesinin vatandaşların bütçesi olmadığını söyledi. Erbakan, "Bu bütçede paylaşımda adalet yoktur. Borç, faiz, vergide adaletsizlik vardır. Bu bütçe borç, faiz, zam ve vergi bütçesidir." değerlendirmesinde bulundu.
Konuşmaların tamamlanmasının ardından Cumhurbaşkanlığı ile bağlı kurumların 2025 yılı bütçeleri Genel Kurulda kabul edildi.
Daha sonra 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin maddelerinin görüşmelerine geçildi.