İstanbul
TCMB'nin Mayıs 2025 dönemine ilişkin Finansal İstikrar Raporu, bankanın internet sitesinde yayımlandı.
Raporda, küresel ticaret politikalarında yaşanan belirsizliklerin, piyasalarda oynaklığı artırırken portföy yatırımlarını olumsuz etkilediği belirtildi.
????Küresel ekonomi politikaları belirsizlik endeksinin pandemi dönemindeki zirvesinin üzerine çıktığı aktarılan raporda, jeopolitik gelişmelerle birlikte doların gelişmiş ülke para birimleri karşısında zayıfladığı, gelişmiş ülkelerin uzun vadeli tahvil faiz oranlarının yükseldiği ifade edildi.
Raporda, küresel risklere bağlı olarak gelişmekte olan ülkelerin kredi temerrüt takası primlerinin yükseldiği, portföy yatırımlarından çıkış gözlendiği kaydedilerek, "Ticari kredi büyümesi yataya yakın seyir izlerken, mart ayından itibaren büyüme kompozisyonu Türk lirası (TL) lehine gelişmiştir. Sıkı para politikası duruşu ve destekleyici makroihtiyati çerçeve ile ticari krediler büyüme sınırlarıyla uyumlu hareket etmektedir." denildi.
Yabancı para (YP) ticari kredi büyüme sınırının yüzde 0,5'e indirilmesi, istisnaların kapsamının daraltılması ve mart ayında döviz piyasalarında artan oynaklıkların YP ticari kredi büyümesini yavaşlattığına işaret edilen raporda, Türk lirası ticari kredi büyümesinin bir miktar canlandığı ifade edildi.
Raporda kredi büyüme sınırından istisna tutulan alanlarda büyüme hızının daha yüksek gerçekleştiği aktarılarak, ticari kredi faizlerinin mevcut seviyesinin, finansal koşullardaki sıkılığın sürdüğüne ve ticari kredilerdeki büyümenin ılımlı seyrini koruyacağına işaret ettiği bildirildi.
Bireysel kredi büyümesinde bireysel kredi kartı (BKK) ve ihtiyaç kredisi belirleyici olmaya devam ederken, bireysel kredi büyümesinin 2025 yılında bir miktar hız kaybettiğine değinilen raporda, "Bireysel kredi büyümesinde gözlenen yavaşlamada, sıkı para politikası duruşunun etkili olduğu değerlendirilmektedir. BKK büyümesindeki ivme kaybı öne çıkarken, ihtiyaç kredisi büyümesi kredili mevduat hesabı (KMH) kullanımının etkisiyle daha yatay seyretmiştir. KMH hariç ihtiyaç kredileri ise uygulanan aylık yüzde 2 büyüme sınırının altında kalmaya devam etmektedir." bilgisi yer aldı.
Raporda şunlara dikkat çekildi:
"2024 yılı başından bu yana konut fiyatlarının reel olarak düşmesi, birikmiş konut talebi ve konut kredi faizlerinde gözlenen gerileme, konut kredisinde yıllık büyümenin bir miktar artmasında etkili olmuştur. Finansal koşullardaki sıkılaşmanın aktif kalitesi üzerindeki olumsuz etkisi sınırlı düzeydedir. Bankacılık sektörü tahsili gecikmiş alacak (TGA) oranındaki ılımlı yükseliş trendi devam etmektedir. Bireysel kredi TGA oranı, ihtiyaç kredisi ve BKK alt segmentlerinde artarken firma kredisi TGA oranı KOBİ kredileri kaynaklı bir miktar yükselmiştir. BKK borçları ile ihtiyaç kredilerine yönelik olarak 2024 yılının son çeyreğinde devreye alınan yapılandırma imkanı, bireysel kredi aktif kalitesi görünümündeki bozulmayı kısmen yavaşlatmakla birlikte ilgili kredilerde risk artışı devam etmektedir."
Raporda, bankaların krediler ve TGA'lar için bulundurdukları karşılıkların yüksek seviyede kalmaya devam ettiği ifade edilerek, bu karşılıkların kredi riskindeki artışın banka bilançolarına yönelik olumsuz etkisini sınırlandırdığı aktarıldı.
"Finansal varlık kompozisyonunda TL cinsi varlıkların ağırlığı artmıştır"
Reel sektörün finansal borçluluğundaki gerileme devam ederken, borçluluğun emsal ülke ortalamasının belirgin altında olduğu belirtilen raporda, mart ayına kadar güçlü seyreden YP kredi büyümesi ile TL varlık tercihinin reel sektörün YP açık pozisyonunu artırdığı kaydedildi.
Raporda, "Sonraki dönemde büyüme kısıtının daha sınırlayıcı hale getirilmesi ve YP varlık talebinin artması sonrasında YP pozisyon açığındaki artış durmuştur. YP açık pozisyonun arttığı dönemde döviz geliri olan firmaların YP kredi içindeki payının yükselmesi, açık pozisyon kaynaklı riskleri bir miktar sınırlamıştır. Reel sektörün yurt dışından temin ettiği YP borçlarda yenileme oranları yüzde 140'ın üzerindeki yüksek seviyesini korumaktadır. Hane halkı borcunun milli gelire oranında belirgin düşük seviye korunurken, finansal varlık kompozisyonunda TL cinsi varlıkların ağırlığı artmıştır." ifadelerine yer verildi.
Hane halkı borç kompozisyonunda BKK ve KMH bakiyesinin payının yükseldiği bildirilen raporda, kişi başı borç ve gelire oranla borçluluğun, KMH kullanımındaki artışa bağlı olarak ihtiyaç kredilerinde yükselirken, BKK'de gerilediği belirtildi.
Raporda, sıkı finansal koşulların yanı sıra bireysel kredilerde ortalama vadenin kısalmasının, borç/gelir uyumsuzluğu yaşayan bireylerin kredi riskinde artışa neden olduğu aktarılarak, kısa vadeli ve teminatsız bireysel kredi segmentlerinde büyümenin devam etmesinin bu kredilere yönelik riskleri canlı tuttuğuna işaret edildi.
Hane halkının finansal varlık kompozisyonunda TL cinsi varlıkların ağırlığı artarken, YP mevduat ile kur korumalı mevduat (KKM) ürünlerinin payının azaldığına vurgu yapılan raporda, "Ayrıca, varlık kompozisyonunda menkul kıymet yatırım fonu ve bireysel emeklilik fonları gibi alternatif finansal araçların payı artmaya devam etmektedir." ifadesi yer aldı.
"Mart ve nisan aylarında TCMB tarafından atılan sıkılaşma adımları TL tercihini desteklemiştir"
Raporda, bankaların Türk lirası ve YP likidite tamponlarındaki güçlü görünümün devam ettiği belirtildi.
Likidite karşılama oranı (LKO) ve kredi mevduat (KM) oranı gibi likidite göstergelerindeki olumlu görünümün korunduğunun altı çizilen raporda, mart ayından itibaren finansal sistemdeki fazla TL likiditenin özellikle yurt dışı yerleşiklerin TL pozisyonlarını azaltmaları nedeniyle hızla gerileyerek TL likidite açığına dönüştüğü bildirildi.
Raporda, nisan ayının ilk yarısına kadar olan dönemde yurt içi yerleşiklerin YP varlık talebinin, bankaların likit YP varlık miktarını artırdığı belirtilerek, "Mart ve nisan aylarında TCMB tarafından atılan sıkılaşma adımları TL tercihini desteklemiştir. Gerçek ve tüzel kişi TL mevduat payları, son dönemdeki finansal dalgalanmalardan etkilenmekle birlikte yüksek seviyelerini korumaktadır." değerlendirmesinde bulunuldu.
Küresel belirsizliklerdeki artışa rağmen Türk bankalarının yurt dışından temin ettiği YP finansmanın artmaya devam ettiği aktarılan raporda, küresel belirsizliklerdeki artışın, dış borçlanma maliyetleri için bir risk unsuru olmakla birlikte bankaların yurt dışı finansman koşullarına olumsuz etkisinin sınırlı kaldığına işaret edildi.
Raporda, nisan ve mayıs aylarında vadeleri gelen sendikasyon kredilerinin yüksek oranlarda yenilenirken, bu kredilerin maliyetlerinde gerileme gözlendiği kaydedilerek, "Bankaların toplam dış borç yenileme oranları yüksek seviyelerde yatay seyretmektedir. Önümüzdeki dönemde uzun vadeli yurt dışı borçlanma maliyetlerinde küresel faktörlerin belirleyici olacağı değerlendirilmektedir." denildi.
Son dönemde finansal piyasalarda yaşanan gelişmelerin ve fonlama maliyetindeki artışın banka bilançolarına etkisinin yönetilebilir düzeyde olduğunun altı çizilen raporda şu ifadelere yer verildi:
"Banka bilançolarında itfa edilmiş maliyet ile izlenen TL menkul kıymet portföyünün yüksek olması sayesinde TL tahvil faizlerindeki yükselişin bilançolara yansıması sınırlı düzeydedir. Kredi ve menkul kıymet vadelerinin kısalması da faiz şoklarının banka bilançolarına etkisini azaltmaktadır. Bu çerçevede bankaların olası faiz şoklarına karşı düzenleme sınırlarıyla uyumlu risk görünümüne ve bilanço yapısına sahip oldukları değerlendirilmektedir."
Raporda, bankaların karlılığında toparlanma eğilimi gözlemlendiği de aktarıldı.
2024 Aralık 2025 Mart döneminde yapılan faiz indirimlerinin net faiz marjını olumlu etkilediği belirtilen raporda, TL mevduat için tesis edilen zorunlu karşılıklara ödenen faiz/telafi oranının artırılması ve YP mevduat için tesis edilmesi gereken TL cinsinden zorunlu karşılık oranının azaltılması gibi adımların da net faiz gelirini desteklediği ifade edildi.
Bu gelişmelerin mart ve nisan aylarında yapılan faiz artışlarının karlılık üzerindeki olumsuz etkisini dengeleyeceğinin değerlendirildiğine vurgu yapılan raporda, "Ayrıca, bankacılık ücret, komisyon ve hizmet gelirlerindeki güçlü seyir de banka karlılıklarını desteklemeye devam etmektedir. Diğer yandan, krediler için ayrılan karşılık giderlerindeki artış karlılıktaki iyileşmeyi sınırlandırmaktadır." denildi.
Raporda, bankacılık sektörünün sermaye yeterliliğinin yasal sınırların üzerinde ve uzun dönem ortalamasına yakın seyretmesinin, sektörün dayanaklılığına işaret ettiği bildirilerek, şunlara vurgu yapıldı:
"Bankaların yurt dışına ihraç edilen sermaye benzeri borçlanma araçları ve kredi risk ağırlıklarının Basel standartlarıyla uyumlu seviyelere getirilmesi, sermaye oranlarını desteklemiştir. Bankaların yasal sınırın üzerinde sermaye tamponu bulundurmaya devam etmelerine ek olarak ihtiyati olarak ayırdıkları yüksek serbest karşılıklar, kısa ve orta vadede gerçekleşebilecek olası şokları karşılama kapasitelerini artırmaktadır."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com