İstanbul
ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay F. Tanrısever, Trump ile Zelenskiy geriliminin arka planındaki kritik mineralleri ve minerallerin küresel güç mücadelesindeki artan önemini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak seçilip göreve gelmesi sonrasında Ukrayna savaşını hızlı bir şekilde sona erdirmek istediği ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile özellikle Demokrat Partiye daha yakın tutum sergilemesinden dolayı iyi bir ilişkisinin olamayacağı uzun süredir bilinen bir durumdu. Ancak, Zelenskiy ile onu destekleyen uluslararası çevreleri şaşırtan bir gelişme yaşandı ve Trump, Zelenskiy’yi diplomatik teamüllere hiç uygun olmayan bir üslupla ve kitle iletişim araçları vasıtasıyla ağır ifadelerle eleştirdi.
Trump, daha da ileriye giderek Ukrayna’ya yapılan askeri yardımları sürdürmek bir yana daha önce yapılan ABD yardımlarının karşılığı olarak, Zelenskiy’den Ukrayna’nın kritik minerallerini ve nadir toprak elementlerini ABD’ye vermesi gerektiğini belirterek herkesi biraz daha şaşırttı. Bu şaşırtıcı olaylar zincirindeki en son gelişme ise 28 Şubat Cuma günü Trump ve Zelenskiy’nin Ukrayna’nın kritik minerallerini ve nadir toprak elementlerini ABD’ye nasıl vereceğine dair anlaşmanın müzakere edileceği görüşmelerin uluslararası medya önünde diplomatik teamüllere uymayan bir şekilde tam bir fiyaskoya dönüşmesi oldu.
ABD ve Ukrayna’nın doğal mineralleri
Ukrayna petrol ve doğal gaz gibi hidrokarbon enerji kaynakları açısından çok zengin bir ülke olmasa da şu anda büyük oranda Rusya’nın kontrolündeki bölgede olan kömür kaynaklarının yanı sıra çok zengin kritik minerallere ve nadir toprak elementlerine sahip bir ülkedir. Ukrayna’nın bazı nadir toprak elementleriyle beraber titanyum, zirkonyum, nikel, kobalt, lityum, grafit, berilyum, galyum ve uranyum gibi ileri endüstriyel üretim süreçlerinde ve enerji sektöründe çok önemli yerleri olan minerallere sahip olduğu bilinmektedir. Hatta, Ukrayna’nın bu mineral ve element rezervleri Avrupa'daki en önemli rezervler arasında sayılmaktadır.
Trump’ın Ukrayna’nın sahip olduğu bu kritik mineral ve nadir toprak elementlerinden 500 milyarlık bir bölümünü sanki bir savaş tazminatı gibi istemesi göstermektedir ki, Trump Ukrayna savaşı kapsamında ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı yardımların gerekli olmadığı varsayımından hareket etmektedir. Trump’ın söyleminden kendisinin bu savaşın engellenebilir bir savaş olduğunu düşündüğü anlaşılmaktadır.
Trump’ın bu nedenle savaşı başlatan ve sürdüren taraf olarak Rusya lideri Vladimir Putin kadar Zelenskiy ve onu destekleyen Demokrat Parti çevrelerini ve onların Avrupa'daki yakın ortaklarını da sorumlu tuttuğu anlaşılmaktadır. Trump’ın ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı yardımın karşılıksız bir hibe değil de geri ödenmesi gereken bir borç olduğunu belirtmesi ve kendisini savaştan sorumlu tutan iması Zelenskiy’yi endişelendirmektedir.
Trump’ın Ukrayna’nın doğal kaynak, mineral ve elementlerini isterken, bu ülkeden borçlara karşılık para veya altın gibi menkul değerler istememesi Ukrayna’da büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Çünkü, Ukrayna’daki bazı kesimler Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin bir amacının da bu ülkenin zengin mineral ve nadir toprak elementlerini kontrol etmek olduğunu düşünmekteydiler. Doğal kaynaklar, mineraller ve elementler toprak gibi ulusal egemenliğin bir unsuru olarak görüldüğünden, Ukrayna’daki çevreler Trump’ın politikası ile Putin’in politikalarının benzer jeopolitik ve emperyal hırslardan beslendiğini dile getirmeye başladılar.
Trump-Zelenskiy görüşmesinin bir fiyaskoya dönüşmesi
Ukrayna kamuoyunun bu konuda gösterebileceği tepkiyi bilen Zelenskiy bu isteği önce ciddiye almamış sonra da Avrupalı müttefiklerin de istediği güçlü güvenlik garantilerinin Ukrayna’ya verilmesi karşılığında Ukrayna’nın mineral ve elementlerinin ABD’ye verilebileceğini dile getirmiştir. Zelenskiy bu şekilde Trump’ın tek taraflı talebine karşılık konunun kapsamlı bir çerçeve güvenlik anlaşmasının parçası olarak müzakere edilebileceğini teklif etmiştir.
Trump bu teklifinin Zelenskiy tarafından ön koşulsuz ve tam olarak kabul edilmesini beklediğinden, 28 Şubat 2025 Cuma günü Beyaz Saray'da gerçekleşen görüşmede Zelenskiy’yi medya önünde eleştirmesi, Zelenskiy’nin de benzer şekilde cevaplar vermesi nedeniyle bu görüşme tam bir fiyaskoya dönüşmüştür. Uluslararası medya kuruluşları Zelenskiy’yi mağdur olarak gösterirken, Amerika'daki kamuoyu misafir bir yabancı devlet insanının Oval Ofis'te bir ABD Başkanı ile bu şekilde konuşamayacağı görüşünü öne çıkarmıştır.
Bu görüşme her ne kadar başarısız olsa da Zelenskiy güvenlik garantileri karşılığında doğal mineral ve elementlerin verilmesi anlaşma taslağının hala masada olduğunu belirtirken, Trump da Zelenskiy’nin tekrar masaya geri döneceği konusundaki beklentisini sosyal medya üzerinden açıklamıştır. Zelenskiy’nin güvenlik garantileri konusunu öne çıkarırken doğal mineral ve elementlerle ilgili egemenlik konusunu öne çıkarmaması çok dikkat çekicidir. Bu tutumda hem Ukrayna ekonomisinin zayıf yapısının hem de nihai olarak bu talebi bir şekilde karşılama eğilimin etkili olduğu düşünülebilir.
Kritik mineral güvenliği ve diplomasinin küresel düzeydeki artan önemi
Trump ile Zelenskiy arasında Ukrayna’nın doğal mineral ve elementler konusunda yaşanan gelişmelerin Ukrayna savaşı ile ilgili bir yönü olsa da bu konu küresel düzeydeki büyük güçlerin kritik mineral güvenliği ve diplomasisinden bağımsız olarak düşünülemez. ABD doğal minerallerin ve nadir toprak elementlerinin stratejik değerinin farkında olan bir ülke olarak bu konudaki küresel gelişmeleri de etkilemek istemektedir. ABD küresel güç olma iddiası olan diğer ülkeler gibi doğal minerallerin ve nadir toprak elementlerinin doğrudan veya dolaylı olarak daha çok kendisi tarafından kontrol edilmesine dair politikalar izlemektedir.
Bu nedenle Trump’ın Ukrayna’nın doğal mineralleri ve elementlerine ilişkin politikasının sadece Ukrayna açısından değil, zengin doğal mineral ve nadir toprak elementlerine sahip ülkeler açısından da ciddi etkilerinin olacağını belirtebiliriz. Bu durumdaki zengin doğal kaynaklara sahip ülkelerin, kritik mineral güvenliği konusunda daha etkili güvenlik tedbirleri almaları bu kaynakların kendi ulusal güvenlik politikalarındaki yeri ve önemine dair etkili stratejileri geliştirmeleri çok gerekli görünmektedir.
Kritik minerallere ilişkin küresel düzeydeki gelişmelerin güvenliğin yanı sıra diplomasi alanında da ciddi etkileri olabilecektir. Büyük devletlerin bu konuda izledikleri politikalar uluslararası hukuk, adalet ve meşruiyet gibi kavramları ciddi ölçüde yıpratmaktadır. Küresel ve bölgesel işbirliği platformlarının kritik minerallere ilişkin sorunların çözümü için yeni ve etkili diplomatik mekanizmaları oluşturmaları gerekmektedir.
Trump’ın Ukrayna’nın doğal mineral ve nadir toprak elementlerini sanki bir savaş tazminatı gibi talep etmesi çok farklı yansımaları olabilecek önemli bir gelişmedir. Rusya ve Çin gibi ülkelerin doğal kaynakların kontrolünü uluslararası güvenlik ve ekonomide bir kart olarak kullanmaya çalışmaları uluslararası ilişkileri ciddi şekilde etkilemektedir. Batılı ülkelerin de 19. yüzyılda izledikleri politikalara geri dönmeleri eğilimi küresel değerler, barış ve istikrar açısından önemli bir risk unsurudur. Türkiye gibi ülkelerin, bir taraftan doğal mineral ve nadir toprak elementlerinin güvenliği ve diplomasisine ilişkin daha kapsamlı ve etkili stratejiler geliştirirken, diğer taraftan da küresel güçlerin bu konudaki rekabetlerinin diğer ülkelerin egemenliklerine ve uluslararası meşruiyet ilkelerine saygıyı ve evrensel adalet ve insani değerleri güçlendirecek şekilde telkinler yapması iyi olacaktır.
[Prof. Dr. Oktay F. Tanrısever, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesidir.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com