27 Mayıs'ta işkence altında ölen Emniyet Müdürü babasını ve darbe sürecinde yaşadıklarını anlat

ÇOK OKUNAN HABERLER
27 Mayıs'ta işkence altında ölen Emniyet Müdürü babasını ve darbe sürecinde yaşadıklarını anlat

27 Mayıs 1960 askeri darbesinde gözaltına alınan ve Yassıada'da gördüğü işkenceler sonucu hayatını kaybeden dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Faruk Oktay'ın oğlu Hasan Emre Oktay, babasını ve darbe sürecinde yaşadıklarını anlattı.

İstanbul

Hasan Emre Oktay, küçük yaşlarda tanıklık ettiği darbe dönemini ve o karanlık günlerde yaşadıklarını
anlattı.

Türk demokrasi tarihinde yürekleri sızlatan kara leke: 27 Mayıs

27 Mayıs sürecinin çok acılı ve sıkıntılı günler olduğunu ve büyük haksızlıklar yapıldığını ifade eden Oktay, "O herkesin vicdanını yaralayan idamlar cereyan etti. İşte böyle seneler geçti ve anıyoruz." dedi.

????

Oktay, 1960 yılının başından itibaren ülkede birtakım dedikoduların ve huzuru kaçıran söylentilerin başladığını anlatarak, şunları söyledi:

"Muhalefet partisi lideri İsmet İnönü muhtelif illeri ziyaret ediyor. Her gittiği yerde bir olay oluyor. Dedikodular kulaktan kulağa dolaşıyor. O zaman fısıltı gazetesi derlerdi. Mesela Menderes, Kars ve Ardahan'ı Ruslara satmış. O sırada Cezayir Müslümanlarına birtakım silah yardımları yapılıyor. Onları eviriyor çeviriyorlar ve 'İktidar Taşlıtarla'da 7 bin çapulcuya asker elbisesi giydirecekmiş, silahlar dağıtmış ve bunlar halka ateş edeceklermiş. Böylece devlet orduyla halkın arası bozulacakmış. Amerikan yardımlarını milletvekilleri, bakanlar arasında bölüşülüyormuş. Kendileri alıyormuş o şeyleri, Türk kadınları Amerikalılara peşkeş çekiliyormuş. İnönü'nün etrafında askerler toplanmış darbe yapacaklarmış.' Bu dedikodular her yerde, berbere gidiyorsunuz konuşuluyor, manava gidiyorsunuz konuşuluyor."

Bu dedikodular üzerine Demokrat Parti milletvekillerinden Mazlum Kayalar ve Baha Akşit'in 1924 anayasasına dayanarak meclise bir tahkikat komisyonu önerisi verdiklerini belirten Oktay, "Gayet yasal bir olay. Çünkü bunu çok istismar ettiler. Yani tahkikat komisyonu kurdular, darbe ondan oldu gibi..." ifadesini kullandı.

"Babam bu süreçte emniyet müdürü ve bu mücadeleyi yapan kişi"

Oktay, bu komisyon meselesiyle o zamanın muhalefeti Halk Partisinde büyük bir panik başladığını ve müthiş bir tepki ortaya çıktığını aktararak, "Hatta İnönü'nün meşhur sözleri vardır, 'İşte böyle baskı rejimi kurarsanız ben de sizi kurtaramam. Şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır.' Genel seçimlere de aylar var. Böyle bir ortam, öğrencileri sokağa döktüler. Bunu Orhan Birgit itiraf etti. Birgit'in, Çetin Altan'ın torunu Sanem Altan'la bir söyleşisi var. '28-29 Nisan öğrenci olaylarını ben organize ettim. Katiller, diktatörler diye bağıracaklardı ve nümayiş yapacaklardı.' diyor. "ifadelerini kullandı.

Büyük öğrenci eylemlerinin olduğu zamanda babasının İstanbul Emniyet Müdürü olduğunu dile getiren Oktay, şöyle devam etti:

"O zaman atlı polisler var ve atlı polislerle öğrencileri durdurmak çok zor oluyor. Öğrenciler atlarından polisleri açığa çekiyor, kargaşa var, Beyazıt Meydanı'nda atların üstünde sigaralar söndürmüşler. Evde konuşuluyordu, babam anlatıyordu. İşte o sırada iki öğrenci ölüyor. Biri Turan Emeksiz, kaza kurşunuyla ölüyor. Kurşun eğri, demek ki bir yerden sekti. Allah rahmet eylesin. Bir de Nedim Özpolat var. O da hareket halindeki tankın üzerine çıkıyor. Sloganı atarken dengesini kaybediyor ve paletlerin altına düşüyor. Ama 'Yüzlerce ölü var. Ölüler kıyma makinelerinden geçirildi et ve balık kurumunun buzhanelerinde saklanıyor.' diye propaganda yapıyorlar. Babam da bu süreçte emniyet müdürü ve bu mücadeleyi yapan kişi."

Oktay, darbeden sonra da buzhanelerin hep boş yere arandığını, o dönemde İstanbul ve Ankara'da bu propagandalardan ötürü insanların köfte bile yemediğini söyledi.

"Bir baktık her taraf sallanıyor cama fırladık. Bir tank gelmiş, topunu da sanki bize doğru ayarlıyor"

Hasan Emre Oktay, 27 Mayıs darbesi yapıldıktan sonra askerlerin Nişantaşı'nda Vali Konağı Caddesi'ndeki evlerine gece 03.00'te geldiklerini dile getirerek, yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Bir baktık her taraf sallanıyor cama fırladık. Bir tank gelmiş, topunu da sanki bize doğru ayarlıyor. İki cemse ​​​​​​​(eski tip askeri GMC araçları) tam teçhizatlı asker. Bir cemse üstünde ağır makineli veya küçük bir top, bir cemse üstünde projektörler. Gündüz gibi oldu her yer. Bizim ödümüz koptu. Ben 13 yaşımdaydım, abim 15 yaşındaydı. O askerin savaşa gidiyor gibi gelmesine ne gerek var. Kapı vuruldu. 'Beyefendi'yi karargaha götüreceğiz.' dediler. Babam da zaten anlamış, sıkı yönetim karargahını aramış. 'Ben emniyet müdürüyüm kapıma askerler geldi neyin nesidir?' diye soruyor. Kendisine 'Teslim ol o zaman.' deniyor. Babam aşağıya indi bir vedalaşma falan olmadı, buna hep çok üzülürüm, son görüşümüzdü. Pencereden baktık, babamın pardösüsü böyle rüzgarda sallanıyor. En son görüşüm o. Babamı cemselerden birine bindirdiler Davutpaşa Kışlası'na götürmüşler. Daha sonra da Yassıada’ya götürmüşler. Yassıada'ya götürülüşünde anlatılır ki dayaklar, tekmeler, tükürükler..."

O zaman bu işi yaptıranın Halk Partisi olduğunu savunan Oktay, "Yani bu dedikoduları çıkaran, askerlerdeki o nefreti uyandıran hep İnönü ve partisiydi. Yani biz bunları yaşadık. Kimse inkar edemez. Zaten ‘Darbenin elebaşı İsmet Paşa'dır.' diye Celal Bayar'ın röportajı var. İhtilalin elebaşısı İsmet Paşa'dır. O organize etti ve hiç ilgisi yokmuş gibi davrandı hep." değerlendirmesinde bulundu.

"Babama diyorlar ki öldürdüğün öğrencileri nereye sakladın?"

Oktay, babasının Yassıada'daki sorgulamalarına değinerek, şunları anlattı:

"Babama diyorlar ki öldürdüğün öğrencileri nereye sakladın? Babam da 'Eğer bir öğrenci ölmüşse böyle onlarca, yüzlerce aileleri nerede?' diyor. Böyle bir şey yok. Darbeciler bu öğrenci ölümlerinin yalan olduğunu anlayınca utanacaklarına daha çok sinirleniyorlar. Bu sefer iftira atmaya yönlendiriyorlar. 'Celal Bayar, Adnan Menderes sana ateş emri verdi değil mi?' diye soruyorlar. Babam bunu kabul etmeyince işkenceler başlamış. Babam öldükten sonra göğsü mosmordu, her tarafı yara bere içindeydi. Yassıada'da Bizans'tan kalma zindanlar var, dövüp dövüp oraya atıyorlarmış. Bir keresinde 3 gün orada tutmuşlar, ardından revire götürmüşler. Oradan yarı ölü çıkmış ve yolda ölmüş ama bize kalp krizi geçirdi, dediler."

Babasının Yassıada'da 4 ay kaldığını, o süreçte 50 kelimeyle sınırlanmış mektuplarla iletişim kurabildiklerini söyleyen Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O zamanki bu o ortamı anlatmak yani yaşamak lazım. İnanılmaz bir şeydi. Yan tarafta Sümbül Apartmanı var. Hep Halk Partililer oturuyormuş. Beni dövdüler. 13 yaşında çocuğum ben daha. Ne olacak 13 yaşında? Kapıcı da dahil, 'Baban hapiste.' diye dövdüler. Evire çevire dövdüler. Böyle kerli ferli, giyimi kuşamı yerinde, maddi durumu iyi insanlar. Ondan sonra annem de emniyet müdürlüğüne bir albay getirilmişti, aradı. Annem ağlayarak beni dövdüklerini anlattı. Albay beni istedi telefona, ben de sanıyorum ki beni teselli edecek. Bana 'Babanın yolundan gitme oğlum anladın mı? Adam ol, insan ol, baban gibi hain olma.' Düşünebiliyor musunuz 13 yaşında bir erkek çocuğa... Benim babam ne yaptı?"

"İnce ince çok büyük kötülükler yaptılar"

Ortaokul yıllarındaki imtihanlarında yaşadığı bir olayı unutamadığını aktaran Oktay, "Soruları kağıtlara yazmışlar. Hepsi ortada 3 tane çekiyorsunuz. Açık cevaplandırıyorsunuz. Hoca, özellikle benim önüme bir kağıdı itiyor ve 'Sen bunu al Emre.' diyor. Ben de dedim herhalde kolay bir soru. Yani hoca bana yardımcı olmak istiyor. Bir aldım '27Mayıs'ın sebepleri, Menderes'in ihanetleri, Celal Bayar'ın ihanetleri...' Soruya bakın yani. Şimdi babam orada, Yassıada'da. Elim ayağım boşaldı tabii. Böyle ince ince çok büyük kötülükler yaptılar. Yani bunlar unutulmaz." diye konuştu.

Oktay, 27 Mayıs'ın Türkiye'ye büyük zararlar verdiğini vurgulayarak, "Bir kere darbeler dönemi başladı. Askeri vesayet başladı. Yani onlar 1961 anayasasına, 'Silahlı kuvvetlerin görevi Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamaktır' gibi bir madde koydular. Bu bütün darbelerin yasal zeminini oluşturdu. Ondan sonra bu AK Parti döneminde kaldırıldı, askeri vesayete son verildi. Bu muazzam bir gelişmedir." ifadelerini kullandı. ​​​​​​​


Kaynak: AA

dikGAZETE.com
ÇOK OKUNAN HABERLER