İstanbul
Malatya'da 3 Ocak 1961'de dünyaya gelen ve doğduğu şehirde eğitim hayatına başlayan Ahmet Kekeç, sırasıyla Atatürk İlkokulu ve Atatürk Ortaokulu'nda okuduktan sonra 1978'de Atatürk Lisesi'nden mezun oldu.
Lise eğitiminin ardından ailesinin de yönlendirmesiyle üniversite hayatına Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde başlayan Kekeç'in, henüz 17 yaşındayken "Gırgır" isimli dergide mizah öyküleri yayımlanmaya başlandı.
Kekeç'in kaleme aldığı hikaye, eleştiri ve denemeler 1980'den itibaren Aylık, Mavera, Yönelişler, Kayıtlar, Kırkayak (Kırklar), Kitap, Girişim ve İmza dergilerinde yayımlandı.
Aynı dönemde gazetecilik mesleğine de adım atan Kekeç, "Milli Gazete", "Zaman", "Vahdet", "Yeni Şafak" ve "Akit" gazetelerinde editör ve köşe yazarlığı gibi görevler üstlendi.
Gençlik dergisince 1997'de "yılın yazarı" seçilen Kekeç, aynı yıl Türkiye Yazarlar Birliği "Basın-Fıkra Ödülü'nü kazandı. 1999'da ise "Yağmurdan Sonra" isimli romanıyla Tuzla Belediyesi Roman Yarışması'nda birinci oldu.
Kanal 7'de bir yıl kadar yorumculuk da yapan Ahmet Kekeç, bir dönem Cine5'te "Memleket Meselesi" ve "Derin Mevzu" adlı tartışma-sohbet programını sundu. Kekeç, daha sonra 24 TV'de "Nerede Kalmıştık" ve "Tarihçe", Ülke TV'de de "En Sıra Dışı" adlı üç televizyon programında yorumcu olarak yer aldı.
Ömrünün son yıllarında çalışmalarını roman üzerine yoğunlaştıran Kekeç, 2016'dan itibaren köşe yazarlığını yaptığı Star gazetesinde yüzlerce yazı kaleme aldı.
Daha önce 2 kez kanser tedavisi gören Kekeç, 14 Kasım 2020'de Kovid-19 sebebiyle tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti; cenazesi Eyüp Sultan Camisi'nde kılınan namazın ardından Eyüp Sultan Mezarlığı'na defnedildi.
"Kimseyi rencide etmeden polemik yapar ve eleştirirdi"
Fotoğraf: Naim Boşkut/AA (Arşiv)
Uzun yıllar Ahmet Kekeç ile çalışan Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, Kekeç'i yakından tanımakla uzaktan tanımanın çok farklı şeyler olduğunu ve bu bakımdan kendisini şanslı addettiğini söyledi.
Kekeç'in uzun süre Star'da yazarlık yaptığını hatırlatan Albayrak, "Ahmet ağabeyin diğer yazarlarımızın çoğuna göre şöyle bir farkı vardı; editörler ve gazetenin yöneticileri gibi düzenli olarak gelirdi mesaiye. O zaman da aynı şu andaki imkanlar vardı, yazarlarımızın çoğu yazılarını maille gönderiyordu ama Ahmet ağabey yazısını ancak ofiste yazabilirdi." dedi.
Ahmet Kekeç'in çok farklı bir sima ve kendine has, özgün bir tarzı olduğunu ifade eden Albayrak, şöyle devam etti:
"Önce bize gündemle ilgili arada uğrardı. Zaten o günkü yazacağı yazıyı muhtemelen gelirken kafasında kurguluyordu. Onun dışında da zaman zaman sohbet ederdik, arada toplantılarımıza katıldığı olurdu. Polemik tarzı yazılar yazıyordu. Her yazısında birilerden bahsetti ama ben bu dönemde Ahmet ağabey ile ilgili, yazıda geçen muhataplarından birinden bir şikayet, bir serzeniş telefonu almış değilim.
Polemik yazardı, bütün yazılarında birilerinden bahsederdi ama bir seviyesi vardı, entelektüel bir üslubu vardı. Karşı tarafa hakaret ve iftira dolu, aşağılayıcı bir tarzı yoktu. Hakikaten kimseyi rencide etmeden polemik yapar ve eleştirirdi, en çok dikkatimi çeken tarafı buydu."
"Kalbindeki sızı neyse onu 'şak' diye ortaya koyardı"
Albayrak, eskiden beri gazetelerinde devam eden uygulama kapsamında yazarların, gazetenin veya yöneticilerin isminin herhangi bir mecrada geçmesi halinde kendilerine bildirildiğini, Kekeç'in isminin ise hala sık sık o bültenlerde geçtiğini söyledi.
Kekeç'in hem kendileri hem de Türkiye için çok değerli olduğunu belirten Albayrak, "Gün geçtikçe, süreç ilerledikçe bu duruşun önemini daha çok anlıyoruz. Ahmet ağabeyin milli, yerli duruşu, o şuurun artmasına gösterdiği çaba, daha değerli, daha vazgeçilmez, daha aranır hale geliyor." diye konuştu.
Ahmet Kekeç'in kitabın ortasından konuşan ve yazan bir kişiliği olduğunun altını çizen Albayrak, "Öyle çok lafı dolaştırmazdı, neyse anlatmak istediği şey, kalbindeki sızı onu 'şak' diye ortaya koyardı, tarzı buydu." dedi.
Albayrak, Kekeç'in Türk medyasına kalıcı bir iz bıraktığına işaret ederek şunları kaydetti:
"Bu kadar yıl sonra hala Ahmet Kekeç ismi sıkça bir yerlerde geçiyor. Kütüphanelere ismi veriliyor, bıraktığı izden dolayı bu devam ediyor. Ben 2014'de Star gazetesine geldim. Buraya geldiğimde 30 yıllık gazeteciydim. Buraya gelmeden önce de Türkiye gazetesinde 7 yıl yayın yönetmenliği yaptım.
O dönem boyunca yazılar yazdım, sürekli olarak çalıştım ama ben, bütün bunların üzerine burada tekrar yazı yazmaya başlayacağımda bir gün gittim Ahmet ağabeye 'Abi nasıl yazayım?' diye sordum. Ahmet ağabey diyorum ama ben ondan daha yaşlıyım. Onun tarzı ve üslubu çok hoşuma gittiği için gittim, ona sordum. O da kırmadı beni, birtakım tavsiyelerde bulundu. Onları uygulamaya çalıştım."
Nuh Albayrak, Ahmet Kekeç'in yeri doldurulamayacak bir yazar olduğunu, böyle isimlerin değerlerinin yaşatılması gerektiğini, bunun da onun değerleri ile nasıl bir insan olduğunun nesillere anlatılmasıyla yapılabileceğini söyledi.