Amsterdam
"Avrupa'da İsrail soykırımının sessiz destekçileri" başlıklı dosyanın ikinci bölümünde, Avrupa üniversitelerinde Gazze'deki insani krize tepki gösteren öğrenci ve akademisyenlere yönelik sistematik baskılar ele alınıyor.
Batı dünyasının önde gelen üniversiteleri, Gazze'deki insani krize yönelik tepkileri sebebiyle çok sayıda akademisyenin işinden edilmesine ve binlerce öğrenciye disiplin soruşturmasına yol açarak akademik kurumlardaki demokratik değerlerin ciddi tehdit altında olduğunu gösterdi.
İşten çıkarmalar ve baskılar...
Siyonizm karşıtı sosyal medya paylaşımı nedeniyle işten çıkarılan Muhlenberg Üniversitesinden Yahudi profesör Maura Finkelstein ve diğer birçok akademisyenin benzer tepkiler nedeniyle işsiz kalması, Batı üniversitelerindeki akademik özgürlüğün yok olduğu eleştirilerine neden oluyor.
Cambridge Üniversitesinde İsrail'in Gazze politikasını eleştiren bir akademisyenin sözleşmesinin yenilenmemesi ve Heidelberg Üniversitesinde benzer görüşleri dile getiren bir öğretim üyesinin derslerine son verilmesi, bu baskıların sistemli bir hal aldığını gösteriyor.
Amerikalı sanatçı Laurie Anderson'ın, Filistinli sanatçıların "Apartheid Karşıtı Mektubu"nu desteklediği için Almanya'daki Folkwang Üniversitesindeki konuk profesörlük görevinden çekilmek zorunda kalması, sanat dünyasının da bu baskılardan nasibini aldığını ortaya koyuyor.
Öğrenci protestolarına polis şiddeti
Horizon Europe programı kapsamındaki İsrail ile işbirliklerinin sonlandırılmasına yönelik, Belçika üniversitelerinde başlayan ve diğer Avrupa üniversitelerine yayılan protestolar, İsrail ile akademik işbirliklerinin sorgulanmasına yol açıyor.
İsrailli kurumlarla işbirliklerinin sonlandırılması için yapılan kampüslerdeki barışçıl protestoların, sert polis müdahaleleriyle karşılanması, Columbia, Amsterdam ve Utrecht üniversitelerinde yüzlerce öğrenci gözaltına alınması eleştiriliyor.
Fransa'da Sciences Po ve Sorbonne'daki protestolara çevik kuvvet polisi müdahale ederken İngiltere'de Bristol Üniversitesi öğrencilerinin tahliye tehdidiyle karşı karşıya kalması, Avrupa’nın birçok üniversitesinde, Filistin destekçisi eylemlere yer olmadığını gösteriyor.
Glasgow Üniversitesi Rektörü Dr. Ghassan Abu Sittah'ın, konuşma yapmak üzere geldiği Berlin'de gözaltına alınması ve sınır dışı edilerek hakkında Şengen Bölgesi'ne giriş yasağı koyulması, Filistin'de işlenen suçların Batı'daki üniversitelerde anlatılmasına tahammül gösterilmediği şeklinde yorumlanıyor.
İnsan hakları savunucuları, üniversitelerin bu tutumunun değişmesi için uluslararası kamuoyu baskısının artırılması gerektiğini vurguluyor. Akademik özgürlüğü savunan gruplar, üniversiteleri Filistin konusundaki tartışmalara açık olmaya ve farklı görüşlere saygı duymaya çağırıyor.
"Batı üniversiteleri insanlık sınavında başarısız oldu"
McMaster Üniversitesinden akademisyen Ghada Sasa, Batı üniversitelerindeki baskı ortamını değerlendirdi. Sasa, yaşanan sürecin sadece Filistinlilere yönelik hem soykırım hem de "epistemicide (bilgi kırımı)" olduğunu vurguladı.
Batı üniversitelerinin ikiyüzlü tutumunu eleştiren Sasa, "Ukraynalılara finansal ve sembolik destek sunan üniversiteler, Rusya işgalini açıkça kınarken söz konusu Filistin olunca soykırıma bile sessiz kalıyorlar" dedi.
Sasa, akademik baskının sistemli bir hal aldığını belirterek "2023 sonbaharında genç Filistinli akademisyenlere ücretli izin teklifleri yapıldı. Seslerimizi üniversitede istemiyorlar, ders vermemizi istemiyorlar. Onlar için toksik bir yükümlülük olarak görülüyoruz." ifadelerini kullandı.
"Siyonizmi Eleştirmek Yasak"
Batı'da akademik kurumların sömürgeci sistemi destekleme aracı haline geldiğini belirten Sasa, eleştirel seslerin sistemli bir şekilde susturulduğuna dikkati çekti. McMaster Üniversitesinden Sasa, "Kanada'dan ABD'ye kadar çok fazla akademisyenin soykırıma karşı güçlü bir şekilde konuştuğunu görmüyorum. Bunun nedeni de tepkilerle karşılaşacağınızın bilinmesi." değerlendirmesinde bulundu.
Kendi deneyimlerini de paylaşan Sasa, "Birkaç yıl önce beyaz bir siyonist öğrenci beni şikayet etti. Üniversite özel bir hukuk firması tutarak soruşturma başlattı. Sonunda hiçbir kural ihlali yapmadığım ve onun ideolojisini eleştirme hakkım olduğu ortaya çıktı ama o yıl bende çok kaygı yarattı." diye konuştu.
İsrail'in uygulamalarını eleştiren yayın yapmanın zorluğuna değinen Sasa, şöyle devam etti:
"Filistin hakkında akademik dergilerde yazı yazmaktan, siyonizmi eleştirmemem için yapılan baskılara ve (İsrail'i eleştirmek yerine) Filistin'deki çevre sorunlarına odaklanmam konusundaki yönlendirmelere kadar her türlü baskıyla karşılaştım."
"Steven Salaita (Illinois Üniversitesi) işten çıkarıldı ve yıllarca iş bulmakta zorlandı. Dr. Sabreena Ghaffar-Siddiqui, siyonizm karşıtı görüşleri nedeniyle işini koruyamadı." diyen Sasa, diğer yandan İsrail'in Filistin akademisini sistematik olarak yok ettiğini belirtti.
"Prestijli üniversiteler daha baskıcı"
McMaster Üniversitesi Senatosundaki görev süresi sona ermeden bir yıl önce, yapılan baskılar sebebiyle görevinden ayrılmak zorunda kaldığını anlatan Sasa, "Sistemin içinden değişimin ne kadar zor olduğunu gördüm. Güç size karşı birleşiyor, yalan söylüyorlar, yozlaşmış durumdalar ve sesinizi bastırmak için her türlü yolu deniyor." değerlendirmesinde bulundu.
Sasa, "Harvard ve McMaster gibi prestijli okulların daha gerici olduğunu görüyoruz. McMaster Üniversitesi, Güney Afrika'daki ırkçı rejimden bile yatırımlarını çekmemişti. Bu da okulun kendi beyaz üstten bakan gündeminden vazgeçmeyi reddettiğini gösteriyor." ifadelerini kullandı.
Tüm olumsuzluklara rağmen umutlu olduğunu belirten Sasa, "Dünya şu anda karanlık ve korkutucu bir yer olsa da her yerde insanların direndiğini görüyoruz. Son bir yılda Filistin özgürlük hareketine destek veren pek çok grup ortaya çıktı. Yahudiler de dahil olmak üzere dünyanın her yerinden insanlar, siyonizmin bir ölüm kültü olduğunu fark ediyor." dedi.