İstanbul
Uluslararası Doğu Halıları Konferansı (International Conference on Oriental Carpets - ICOC) kapsamında düzenlenen sergiler, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı desteğiyle İstanbul Halı İhracatçıları Birliği (İHİB) ev sahipliğinde düzenlendi.
Teşekkür konuşmalarının ardından, İHİB Başkanı Ahmet Hayri Diler, İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Bülent Gönültaş, mimar ve halı tekstil antikacısı Alberto Boralevi serginin açılışını yaptı.
Gönültaş, "Türkiye'nin en nadide müzelerinden biri olan Türk İslam Eserleri Müzemizde, dünyanın en güzel koleksiyonuna sahip olan halı koleksiyonu 13. ve 14. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar süreci yansıtan güzel bir sergimiz var." dedi.
Açılışın ardından yerli ve yabancı katılımcılar, sergilenen halıları inceleyerek, sergi alanında hatıra fotoğrafı çektirdi.
Sergide halı dokuyarak yer alan Elveda Solak, yirmi yıldır halı dokumadığını ancak yeniden başladığını belirterek, şunları söyledi:
"Hiçbir şey unutmamış olduğumu bu aktif süreçte gördüm. Aynı şeyleri, aynı duyguları yaşıyorum ve üretiyorum. Sergiye dahil oldum. Sanatı seviyorum. Meslek olarak da eşimle sanata hemhal olduğu için bu işin içindeyim.
Sergi için 25 gündür dokuyorum. 25 günlük bir emek var burada. Tabii bundan önce ipin boyanması, eğrilmesi o ayrı bir süreç."
"Vincent van Gogh resminde nasıl duygusunu ifade etmişse, halıda da kadın duygusunu ifade ediyor"
Halı sanatının hayatının içinde olduğuna işaret eden Solak, şunları kaydetti:
"Halı sadece bir eşya değildir. Eşya olarak adlandırılamaz bence. Halı kadının duygusu, yaşamı, döngüsü aynı zamanda zamanın dili ve günüdür. Halı üretildiği günü temsil eder. O şekilde bakmak lazım.
Renkler, o zamanki ekonomiyi, statüyü, devletin gücünü, kudretini, her şeyini temsil eder. Halı bu şekilde zamanın küçük bir kesitidir. Bu sanatın kör olmasını istemiyorum. Bu sanatın yaşatılmasını istiyorum.
Bizim gibi akademik eğitimi olmayan insanların da heba edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bizim gibi aktarmayla öğrenen insanlar köreliyorlar. Bunun değerlendirilmesini istiyorum.
Çünkü bizden sonra bir nesil yok. Biz çocuklarımıza aktaramıyoruz. Bu bizim için büyük bir kayıp. Bunun aktarılması gerektiğini ve bizim son nesil olduğumuza inanıyorum. Bizden sonra üreten yok."