Belem
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin, iklim değişikliğine uyum konusunda küresel bir hedefin olmadığını belirterek, "İlk defa uyum konusunu değerlendirecek 100 gösterge üzerinde tartışmalar yürütülüyor. Anlaşmaya varılırsa, Belem'den gerçekten yeni bir sonuç çıkmış olacak." dedi.
????Şahin, Brezilya'nın Belem kentinde devam eden Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 30. Taraflar Konferansı (COP30) kapsamında
iklim müzakerelerini, Türkiye'nin iklim hedeflerini ve COP31 adaylığını değerlendirdi.
COP30 Başkanlığının iklim müzakerelerinde oldukça "ilerici ve yapıcı" bir tutum sergilediğini kaydeden Şahin, iklim finansmanının harekete geçirilmesi ve fosil yakıtlardan çıkışın hızlandırılması konusundaki açıklamalara dikkati çekti.
Şahin, küresel ölçekte iklim değişikliğine uyum kapasitesinin artırılmasını ve güçlendirilmesini hedefleyen Küresel Uyum Hedefi'nin (GGA) COP30 gündeminde öne çıktığını vurgulayarak, "Bugüne kadar uyum konusunda küresel bir hedef yoktu. Uyum konusu yalnızca ulusal ve bölgesel çalışmalarla sınırlıydı. İlk defa uyum konusunu değerlendirecek 100 gösterge üzerinde tartışmalar yürütülüyor. Anlaşmaya varılırsa, Belem'den gerçekten yeni bir sonuç çıkmış olacak." diye konuştu.
"İklim değişikliğinin etkilerine karşı ek finansman akışı sağlanmalı"
GGA'nın kabul edilmesi halinde bağlayıcı olacağını ifade eden Şahin, "Uyum konusunu hep ikinci veya üçüncü sıraya atmak bugüne kadar hataydı. Karayipler'i vuran Melissa Kasırgası ve Filipinler'deki Fung-wong Tayfunu'nu gördük. Jamaika tek bir kasırgayla milli gelirinin üçte birini kaybetti. Bu artık özellikle az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin tek başına üstesinden gelebileceği bir mesele değil. Küresel bir çerçevenin olması ve buna ek finansman akışının sağlanması gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Şahin, küresel çerçeve olmadan ülkelerin kendi başlarına onarım için daha fazla ticari krediye başvurmak zorunda kaldığını ve bunun onları borç batağına sürüklediğini belirterek, "Özellikle Afrika, ada ülkeleri ve az gelişmiş ülkeler için bu çok kritik." dedi.
Türkiye özelinde de uyarıda bulunan Şahin, "Ülkemizin sıcak hava dalgaları, kuraklık ve orman yangınları konusunda uyuma ihtiyacı var. Bu üç konuya yönelik uyum önlemlerini acilen artırmamız gerekiyor. Eğer uluslararası bir çerçeve oluşursa, bu Türkiye için de yol açıcı olabilir." ifadelerini kullandı.
COP30'da finansman konusunda beklentiler zayıf
Şahin, COP30'da bir diğer önemli konu olan Paris Anlaşması'na taraf ülkelerin sunduğu yeni ulusal katkı beyanlarına (NDC) da değinerek, genel olarak çoğu ülkenin hedeflerinin zayıf olduğunun altını çizdi.
İklim değişikliğiyle mücadelede yetersiz kalan bu NDC'lerin güncellenmesi konusunun tartışıldığını ancak bir sonuç beklemediğini belirten Şahin, "Mevcut NDC'lerin 2035'e kadar toplam yüzde 12 emisyon azaltımı sağlayacağı hesaplanıyor. Bu da ancak hedeflerin tamamı gerçekleştirilse ki Paris Anlaşması'ndan çekilen ABD'yi hesaba katarsanız daha da düşük çıkacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Şahin, Türkiye'nin de 2035'e yönelik ikinci ulusal katkı beyanını sunduğunu anımsatarak, şunları kaydetti:
"Türkiye yeni bir hedef belirledi. Referans senaryonun önceki beyana göre biraz daha iyileştirildiğini görüyoruz. Ancak hala gerçekçi değil. Öngörülen emisyon azaltımı, 2021'e göre yüzde 22'lik artışa denk geliyor. 10 yıl içinde Türkiye'nin emisyonlarını 643 milyon tona çıkarıyor. Böyle bir senaryodan 2053'e kadar net sıfıra inmek için yıllık yüzde 10'un üzerinde azaltım yapılması gerekir ki mümkün değil. Dolayısıyla bu anlamıyla 2053 net sıfır hedefine uyumlu bir NDC değil. Bu nedenle NDC'nin mutlaka 'mutlak azaltım' hedefine dönüştürülmesi gerekiyor. Yani referans yıla göre belirli bir miktarda emisyon azaltımı öngörülmeli."
"Mutlak azaltım" hedefinin piyasalar ve sektörler için de sinyal olacağını belirten Şahin, "Emisyon Ticareti Sistemi (ETS) başlayacak. Ancak böyle bir azaltım hedefi olmazsa karbon fiyatları düşük kalır ve sistem hedefe hizmet etmez. Bu nedenle 'mutlak azaltım' hedefinin ilan edilmesi şart." ifadelerini kullandı.
Şahin ayrıca, Türkiye'nin 2035'e kadar 120 gigavat yenilenebilir enerji hedefine dikkati çekerek, "Bu üstü örtülü bir şekilde kömürün payının azalması anlamına geliyor. Ancak kömürden çıkış hedefi telaffuz edilmiyor. Bu çelişkinin düzeltilmesi gerekiyor." dedi.
Finansman konusunda da beklentilerin zayıf olduğunu aktaran Şahin, "1,3 trilyon dolarlık finansman hedefi için geçen yıl Bakü'den Belem'e Yol Haritası ortaya konulmuştu. Bu konuda en azından bir adım atılması lazım. Geçen yıl belirlenen 300 milyar doların veya uyuma ayrılan payın artırılması lazım. Ancak ABD'nin ticaret savaşlarını, Avrupa Birliği'nin (AB) silahlanma harcamalarını düşünürsek AB'nin bile bunu desteklemesi sürpriz olur. Göreceğiz, henüz net değil." değerlendirmesinde bulundu.
"COP31 adaylığında Avustralya'nın bir kömür devi olduğunu görmezden geliyorlar"
Şahin, Türkiye'nin gelecek yıl düzenlenecek COP31'e ev sahipliğine adaylığına ilişkin şöyle konuştu:
"Bu sadece mekansal bir ev sahipliği değil. COP başkanlığına aday olmak, iklim müzakerelerine liderlik etmek demek. Bu çok önemli bir sorumluluk. Bunu üstlenmek isteyen bir ülkenin iklim eylemlerinde daha cesur adımlar atması gerekir. Kömürden çıkış niyeti beyan etmek ve azaltım hedefi ortaya koymak tüm ülkeler için iklim politikalarının temeli. Türkiye'nin, güçlü bir liderlik iddiası için kömürden çıkış konusunda da en azından bir niyet belirtmesi ve bir mutlak azaltım hedefi telaffuz etmesi gerekir.
Öte yandan, Türkiye'nin rakibi Avustralya kendini iklim şampiyonu gibi göstermeye çalışıyor ama dünyanın en büyük kömür ihracatçısı. 'Türkiye kömür ülkesi, şansı yok' diyenler Avustralya'nın bir kömür devi olduğunu görmezden geliyorlar. Yenilenebilir enerjide çok hızlı ilerleyen, 120 gigavatlık çok yüksek hedefe sahip bir ülke olarak Türkiye, kömürden çıkış niyetini göstererek Avustralya'ya karşı iklim politikası üstünlüğü kurabilir. Lokasyon, lojistik ve organizasyonel tecrübe gibi konularda Türkiye zaten üstün konumda."
Şahin, Türkiye'nin COP31'e ev sahipliği yapması durumunda iklim müzakerelerine başkanlık etme konusunda kapasite artırması gerekeceğini de sözlerine ekledi.
Türkiye'nin geçmişte COP26'ya da aday olduğunu ancak İngiltere lehine çekildiğini anımsatan Şahin, "Daha önce bir kez adaylığını çekmiş bir ülke olarak Türkiye'nin COP31'e adaylığını açıkladıktan sonra Avustralya'nın ortaya çıkması ve Avrupa'nın Türkiye'nin bir kez daha adaylığını geri çekmesini istemesi diplomatik olarak yanlış." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com