Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye dış politikada başarı hikayesi yazmaya devam ediyor

ÇOK OKUNAN HABERLER
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye dış politikada başarı hikayesi yazmaya devam ediyor

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye dış politikada kalıpları yıkmaya, ezberleri bozmaya, tarihi mirasıyla uyumlu yepyeni bir başarı hikayesi yazmaya devam ediyor" dedi

Ankara

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.

AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak Meclis çatısı altındaki çalışmalarını yoğun bir tempoyla sürdürdüklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"İttifak olarak tam bir dayanışma ve eş güdüm içerisinde aziz milletimize karşı sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirmenin çabasındayız. Ancak bu çatı altındaki hizmet mücadelemizde de Türkiye'deki çarpık muhalefet anlayışının tüm tezahürlerine tekrar tekrar şahit oluyoruz. Biz milletimize daha fazla hizmet üretmek için gecemizi gündüzümüze katarken, muhalefet kanadı da bizi engellemek, bizi yavaşlatmak, bizim hızımızı kesmek için elinden geleni yapıyor."

Erdoğan, konuşmasının devamında şunları söyledi: "Milletin verdiği yetkiyi hizmet ve sorun çözmek için değil, tam tersine köstek olmak için kullanıyorlar. İnsanımız hizmet bekliyormuş, Türkiye'nin ihtiyacı varmış, bürokrasimiz sıkıntı yaşıyormuş, ülkemiz küresel yarışta geri kalıyormuş maalesef bunların hiçbiri muhalefetin umurunda bile değil. Ne dünyadan haberleri var ne de ülkenin meselelerini dert ediniyorlar. Muhayyel bir koltuğu özellikle sağa sola çekiştirmekten başlarını kaldıramıyorlar."

"Değişime dair umutlar yerini hayal kırıklığına bıraktı"

"Gelinen aşamada şu gerçeği çok net bir şekilde görebiliyoruz. Türkiye'de bir türlü kapanmayan muhalefet açığı vardır. Bu açığın günden güne daha da büyüdüğünü görüyoruz." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Son 22 yılda tüm uğraşlarımıza rağmen bu açığın kapatılması noktasında arzu ettiğimiz neticeye ulaşamadık. Muhalefet siyasi rekabeti siyasi husumete dönüştürme alışkanlığından bir türlü vazgeçmedi. 'Muhalefet yapıyoruz' ambalajına sardıkları düşmanca eylemleriyle Türkiye'ye vakit kaybettirdiler, telafisi mümkün olmayan zararlar verdiler. Gezi vandallığından FETÖ'nün kumpasları ve darbe girişimlerine kadar demokrasimize hedef alan tüm saldırıların hamiliğini üstlendiler.

Lütfen hafızanızı şöyle bir yoklayın. Biz adeta kelle koltukta FETÖ ile mücadele ederken, bunlar örgütün şirketlerinin önünde nöbet tutuyordu. Biz Gezi Olayları'nda milli iradeyi savunurken, bunlar sokakları ateşe veren çapulcuların avukatlığını yapıyordu. Biz 15 Temmuz gecesi tanklara karşı milletimizle birlikte göğsümüzü siper ederken, bunlar keyif kahvelerini yudumlayarak darbeyi seyrediyorlardı.

Biz Suriye'den Gazze'ye mazlumların haklarını savunurken, bunlar siyasi ikballeri için zalimlere şirin gözükmeye çalışıyorlardı. Dikkatinizi çekelim; tüm bu süreçler boyunca muhalefette genel başkanlar değişti, yönetim kadrosu değişti, milletvekili sıralarında oturanlar değişti fakat kendi halkına yabancı zihniyette herhangi bir değişim yaşanmadı. Yeni genel başkanla birlikte değişime dair umutlar ise yerini kısa sürede hayal kırıklığına bıraktı."

"Motor su kaynattı, devreler yandı, hafıza 'eror' verdi"

CHP'de gelenin gideni aratma geleneğinin Özgür Özel ile de bozulmadığını vurgulayan Erdoğan, "Sayın Özel söylemleri, üslubu, siyaset tarzıyla oturduğu koltuğun hakkını maalesef veremedi. CHP liderinin siyasi ciddiyetten ve olgunluktan yoksun trajikomik hallerine baktıkça bu partiye oy veren vatandaşlarımız adına doğrusu biz üzülüyoruz." dedi.

CHP Genel Başkanı Özel'in son üç haftadır marjinal sol örgütlerin sloganını meşrulaştırmak için kendini paraladığını ve adeta kırk dereden su getirdiğini dile getiren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Grup kürsüsünde Almanca şiir okuma müsameresinden şahsımıza yönelik edepsizce hakaretlere kadar her türlü hünerini sergiledi. Sonuçta ne oldu, söyleyeyim; motor su kaynattı, devreler yandı, hafıza 'eror' verdi. Sayın Özel 85 milyona rezil rüsva oldu. Bize 'şiir bilmez' derken, asıl cahilin, asıl şiir bilmezin, asıl kültür bilmezin kendisi olduğu ortaya çıktı. Merhum Ziya Gökalp'in şiirini okuyup, caka satmak isterken tam anlamıyla bir şiir katliamına imza attı.

Kıptilere hakaret olmaması için söylemek istemiyorum ama bu sözde yerine oturuyor. 'Merdi Kıpti şecaat arz ederken, sirkatin söylermiş'. Sayın Özel de marjinal sol örgütlerin sloganını aklamaya çalışırken, kendi cehaletini ifşa ediyor. Aslında şiir konusunda Sayın Özel'e kendini geliştirmesi için bazı tüyolar verebiliriz ama kendisinin işler acısı halini gördükçe ona söyleyip zayi etmek istemiyoruz."

"Özel'in kendisini süratle toparlamasını temenni ediyoruz"

Yunus Emre'nin "Sözü bilen kişinin yüzünü ak ede bir söz. Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz. Kişi bile söz demini, demeye sözün kemini. Şu cihan cehennemini sekiz cennet ede bir söz." dizelerini Özel'in kulağına küpe etmesinde fayda olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Siyasette söz işte bu kadar mühimdir. Aklına her geleni söylemek, boş konuşmak mugalata yapmak, sürekli polemik peşinde koşmak akıllı bir siyaset yöntemi değildir. Sayın Özel'in hem şahsi siyasi ikbali hem de siyaset kurumunun itibarı açısından kendisini süratle toparlamasını temenni ediyoruz.

Yakın dostlarının siyasetin bir ciddiyet ve seviye işi olduğunu CHP Genel Başkanı'na hatırlatmalarının artık şart olduğuna inanıyorum. Bu vahim tablo karşısında şu gerçeği bir an olsun aklınızdan çıkarmamanızı istirham ediyorum. Milletimiz sizleri buraya çalışmanız, üretmeniz, kendisi için gece gündüz demeden koşturmanız amacıyla göndermiştir.

Milli iradenin temsilcileri olarak şikayet etme gibi bir lüksümüz yoktur. Biz hizmet ve eser siyasetini temel ilke olarak benimsemiş bir kadroyuz. Bizim için asıl olan yarın bu unvanlardan sıyrıldığımızda arkamızda hoş bir seda bırakmaktır. Milletimizin hayır duasını almaktan, hizmetlerimizle gönlünü kazanmaktan daha büyük bir bahtiyarlık kaynağı tanımıyoruz. Dolayısıyla muhalefet neyle meşgul olursa olsun, biz işimize bakacağız, daima hedeflerimize odaklanacağız."

Partisine oy versin veya vermesin her bir vatandaşın emanetinin, kendilerinin omuzlarında olduğuna işaret eden Erdoğan, milletin emanetine hakkıyla sahip çıkan tüm milletvekillerini ayrı ayrı tebrik etti.

Cumhur İttifakı ortakları olan MHP milletvekillerine teşekkür eden Erdoğan, "Rabb'im dayanışmamızı daim eylesin." diye konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye bir kez daha geçmiş olsun dileklerini ileten Erdoğan, Bahçeli'nin sağlığına kavuşmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin 12 Ekim'de başlayan belde, ilçe ve il kongrelerini, 7 Şubat'ta yapılan İstanbul İl Kongresi ile tamamladıklarını hatırlatarak, Genel Merkez Gençlik Kolları ve Kadın Kolları Kongrelerini de başarıyla gerçekleştirdiklerini söyledi.

İl kongrelerinden 29'una bizzat iştirak ettiğini, kendisinin gidemediklerine ise bakanlar, genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, Merkez Karar Yönetim Kurulu üyelerinin katıldığını anlatan Erdoğan, "Kongrelerimizin tamamında coşku, birliktelik, kardeşlik ve dayanışma had safhadaydı. Kongre salonlarında teşkilatımızla hasretle, aşkla kucaklaştık. Vatandaşlarımızın sokaklara ve yollara taşan teveccühüne mazhar olduk. Hanımefendilerden gençlerimize, teşkilatımızın her bir neferinin bitmeyen enerjisine şahitlik ettik" dedi.

Kongrelerin, sadece atmosfer itibarıyla değil, beklentilerin karşılanması açısından da örnek olduğuna işaret eden Erdoğan, "İlçe başkanlıklarında yüzde 65, il başkanlıklarında ise yüzde 75 oranında bir değişim yaşandı. Birbirimizi üzmeden, kırmadan, dökmeden, hamdolsun bu süreci suhuletle yönettik. Partimize, hareketimize, dava ve yol arkadaşlığımıza yakışır bir şekilde kongre maratonumuzun son düzlüğüne ulaşmış bulunuyoruz." ifadesini kullandı.

"Konu yargıya da intikal ettiğine göre, gitsinler kozlarını mahkemede paylaşsınlar"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun ne kadar kıymetli olduğunu, son günlerde başka siyasi partilerle ilgili alevlenen tartışmalara baktıklarında daha iyi anladıklarını vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Lafa gelince şeffaflık ve dürüstlüğü hiç kimseye bırakmayanların çevirdikleri dolaplar yavaş yavaş ortalığa saçılmaya başladı. Medyaya, sosyal medyaya ve gazetelere yansıyan iddiaların yenilir yutulur bir tarafı yok. Bakın burada şunu söylemek mecburiyetindeyim: Türkiye Yüzyılı'nı konuştuğumuz bir dönemde, Türk siyasetinin bu tür yüz kızartıcı ithamlarla gündeme gelmesinden, onlar adına biz utanıyoruz. Ana muhalefet cephesinde patlak veren iddiaları, kendi seçmenlerinin de büyük bir taaccüp ve teessüfle takip ettiğine inanıyorum.

Temennimiz ortaya dökülen bu pisliklerin ana muhalefette bir arınmaya ve temizlenmeye vesile olmasıdır. Para kulelerinin temsil ettiği mülevves anlayışın önce ana muhalefetten, sonra da siyaset kurumundan sökülüp atılması şart. İster ülke genelinde isterse siyasi parti bünyesinde olsun, sandığın itibarına gölge düşüren her türlü gayrimeşru tasarrufun reddedilmesi, Türk demokrasinin saygınlığı adına önemli bir kazanım olacaktır."

Erdoğan, son tartışmalarda kendilerinin tavrının belli olduğunu ifade ederek, "Biz şeffaflığın, dürüstlüğün ve seçmen iradesinin hiçbir müdahaleye maruz kalmadan özgürce tecelli etmesinden yanayız. Eskisi ve yenisi ile CHP genel başkanlarının içinde debelendikleri gayya kuyusuna bizi de çekmelerine müsaade etmeyeceğiz. Onlara önerimiz şudur; kapanmamış bir hesapları varsa buna bizi alet etmesinler. Konu yargıya da intikal ettiğine göre, gitsinler kozlarını mahkemede paylaşsınlar. Ama bizim üzerimizden hesap görme yanlışına düşmesinler. Çünkü bizim onların hançer siyasetiyle oyalanacak ne vaktimiz var ne sabrımız var ne de bu rezaletleri kaldıracak midemiz var. Bakın biz ne hançer biliriz ne de şaibeli iş yaparız. Siyasette de devlet idaresinde de bütün işlerimizi daima kanuna, nizama, teamüllere ve etik değerlere uygun icra ederiz." değerlendirmelerinde bulundu.

"Bizim yaptıklarımıza onların hayalleri bile yetişemez"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti'nin, kuruluşundan itibaren temiz, ilkeli, ahlaklı siyaseti kendisine rehber edinmiş bir parti olduğunu belirterek, "AK Parti olarak bizim alametifarikamız; dürüstlüğümüzdür, hasbiliğimizdir, samimiyetimizdir. AK kadronun ortak paydası; kardeşliktir, muhabbettir, dayanışmadır. İşte bundan dolayıdır ki, AK Parti'de kavga, gerilim, çatışma ve tefrika bekleyenler bugüne kadar hep avuçlarını yaladılar. Bu gelenek inşallah 23 Şubat'ta gerçekleştireceğimiz 8. Olağan Büyük Kongre'mizde de bozulmayacak. Yurt içinden ve yurt dışından gelecek misafirlerimizin özellikle şahitliğinde yeni bir dönemin kapılarını açacağız." diye konuştu.

Bununla ilgili hazırlıkları yoğun bir şekilde yürüttüklerini anlatan Erdoğan, "Emektarlarımızın tecrübesini, gençlerimizin dinamizmi ile harmanlayarak, güçlü bir vizyon, program ve kadroyla milletimizin huzuruna çıkacağız. Allah'ın izniyle bunu da AK Parti'nin dava ahlakına yakışan bir olgunlukla, herhangi bir kopuşa ve ayrılığa mahal vermeden başaracağız." dedi.

Belde, ilçe ve il kongrelerinde nöbet değişimine gittikleri her kademedeki isme başarılar dileyen Erdoğan, hizmetleri ve fedakarlıkları için bayrağı devredenler ile kongrelerin AK Parti'ye yakışır bir atmosferde icra edilmesine katkıda bulunanlara teşekkür etti. Erdoğan, ebediyete intikal eden dava arkadaşlarına da Allah'tan rahmet diledi.

Erdoğan, muhalefetin gündemi ile kendi gündemleri arasındaki devasa farkın her gün biraz daha belirgin hale geldiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hep söylüyorum: Bizim yaptıklarımıza onların hayalleri bile yetişemez. 3 ülkeyi kapsayan Güneydoğu Asya seyahatimiz, bu gerçeği bir kez daha gözler önüne sermiştir. Burada öncelikle şunu ifade etmek isterim; büyük devlet, sadece lafla olunmaz.

Büyük devlet olmak için tıpkı ecdadımız gibi büyük hayaller kurmak, büyük hedefler belirlemek gerekir. Her 3 seyahatimizde de Türkiye'nin ve Türk milletinin büyüklüğünü çok yakından müşahede ettik. Görüyoruz ki Türkiye, dış politikada kalıpları yıkmaya, ezberleri bozmaya, tarihi mirasıyla uyumlu yepyeni bir başarı hikayesi yazmaya devam ediyor.

Küresel siyasette kritik değişimlerin yaşandığı, ticaret savaşlarının tekrar konuşulmaya başlandığı bir dönemde gerçekleştirdiğimiz bu ziyaretimiz son derece önemliydi. Seyahatimiz boyunca tarihiyle, kültürüyle, değerleri ve vicdanıyla büyük bir milletin mensubu olmaktan bir kere daha gurur duyduk."

Malezya Başbakanı Enver İbrahim'in daveti üzerine gittiği Kuala Lumpur'da teveccühle karşılandıklarını ifade eden Erdoğan, dünyanın en seçkin yükseköğrenim kurumlarından biri olarak gösterilen Malaya Üniversitesince kendisine fahri doktora verildiğini, 3 bin kişiye hitap ettiğini hatırlattı.

Erdoğan, Malezya'da ikili ve heyetler arası görüşmelerin ardından Türkiye-Malezya İş Forumu'na katıldığını belirterek, burada, ticaretin 10 milyar dolara nasıl taşınabileceğinin değerlendirildiğini kaydetti.

Malezya'da savunma sanayi başta olmak üzere farklı alanlarda 11 anlaşmaya imza atıldığını anımsatan Erdoğan, bu ülkenin ardından 280 milyonluk nüfusuyla en kalabalık Müslüman ülke olan Endonezya'ya geçtiğini söyledi.

Endonezya ile köklü tarihin ve beşeri bağların bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, 1,5 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşan Endonezya ekonomisinin son yıllarda ciddi atılım içerisinde olduğunu belirtti.

Erdoğan, Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto ile başkanlık yaptıkları Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı'nın ilkinin 12 belgeyle taçlandırıldığını dile getirdi.

Endonezya'da da kendisine ve heyetine büyük bir ilgi, sevgi, teveccüh gösterildiğini ifade eden Erdoğan, "Kaldığımız otel ile Başkanlık Sarayı arasındaki bir saatlik yolculuk süresince Endonezyalı kardeşlerimiz ellerinde Türk bayraklarıyla bizleri selamladı. Özellikle yerel kıyafetleriyle her yaştan çocukların heyecanını görmek 'Türkiye, Türkiye' diye tezahürat yapmalarına tanık olmak, bizleri çok farklı duygu iklimine sürükledi." diye konuştu.

"Pakistan-Türkiye dostluğu samimi ve sarsılmaz bir dostluktur"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Endonezya'nın ardından Pakistan'ı ziyaret ettiğini hatırlattı.

Türkiye-Pakistan dostluğunu anlatmaya gerek duymadığını belirten Erdoğan, Pakistan'ın, ortak tarihin ve ortak medeniyetin paylaşıldığı kardeş ülke olduğunu vurguladı.

Pakistan halkının Milli Mücadeleye verdiği maddi ve manevi desteğin unutulmayacağının altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Pakistan'ın milli şairi Muhammed İkbal'in Çanakkale Zaferi'ne dair mısralarını nasıl unutabiliriz? 6 Şubat depremlerinin ardından Başbakan Şahbaz Şerif'in deprem bölgesini ziyaret eden ilk lider olmasını nasıl unutabiliriz? En zor zamanlarımızda iki kardeş ülke olarak birbirimizin imdadına koştuğumuzu nasıl unutabiliriz?

Başta CHP Genel Başkanı olmak üzere muhalefetin idrak edemediği işte budur. Pakistan-Türkiye dostluğu sınana sınana bugünlere gelmiş, güçlü, samimi ve sarsılmaz bir dostluktur. Biz de karşılıklı adımlarla bu dostluğu sağlamlaştırmanın gayretindeyiz."

Erdoğan, Pakistan'la yedincisi gerçekleştirilen Yüksek Düzeyli Stratejik Toplantısı'nda madencilikten enerji dönüşümüne, askeri işbirliğinden savunma sanayisine, ortak üretime, ticaretten tarıma 24 belgeye imza atıldığını aktardı.

"İtiraz, rakiplerimizden önce muhalefet partilerinden geliyor"

Malezya, Endonezya ve Pakistan'daki görüşmelerde Gazze ve Suriye başta olmak üzere bölgesel meselelerin mütalaa edildiğini anlatan Erdoğan, görüşmede, Amerikan yönetiminin, İsrail'in kışkırtmasıyla Gazzelileri öz yurtlarından sürgün etmeyi hedefleyen gayri insani ve gayri meşru planlarına izin verilmeyeceğinin kuvvetle çizildiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti:

"Ziyaretimizde muhataplarımıza ayrıca yeni Türkiye'nin sembollerinden biri haline gelen elektrikli otomobilimiz Togg'u hediye ettik. Liderlere lokum yerine Togg hediye etmemizin ülkemizdeki muhalefeti rahatsız ettiği görülüyor. Düşünün öyle bir ruh halindekiler ki Türkiye'nin dünyadaki rolüne dair övgü dolu sözlere itiraz, rakiplerimizden önce muhalefet partilerinden geliyor. Hele bir tanesinin cehaleti karşısında hayret etmemek inanın elde değil.

Ne dünyadan haberi var ne de yükselen Asya gerçeğine vakıf. Köhne mantığıyla 'Geri kalmış' diyerek küçümsediği ülke, dünyanın en büyük ekonomilerinin yer aldığı G20 ülkesi. Kendi çapsızlığını, kendi vizyonsuzluğunu, kendi yetersizliğini Türkiye'nin çıkarlarının önüne koyan sığ bir zihniyetle muhatabız. Dış politikayı sadece Batı'yla ilişkiler kurmak olarak algılayan çapsızlara sadece şunu hatırlatmak isterim, bu işler her şeyden önce vizyon, tasavvur, irade ve ufuk meselesidir."

Ufku dar olanların, ufku şahsi çıkarlarının ötesine geçemeyenlerin kendilerini anlayamayacağının altını çizen Erdoğan, milletin binlerce yıllık tarihini, kültürünü, serencamını bilmeyenlerin 10 bin kilometre ötede Türkiye'ye gösterilen muhabbeti de anlayamayacağını ifade etti.

"Bizim için asıl olan milletimizin ne söylediğidir"

Muhalefetin yaklaşımını eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Şarap tatmak veya parti düzenlemek için Avrupa'ya gidenlerin bizim 360 derecelik dış politika vizyonumuzu anlamalarını zaten beklemiyorum. Hatırlayın, rejimin çöktüğü gece çıkıp 'Esad'la görüşülmeli' diyecek kadar olayları bigane olanlardan sağlıklı bir dış politika yorumu çıkmaz. Bizim için asıl olan kifayetsizler korosunun ne dediği değil, milletimizin ne söylediğidir. Bizim için önemli olan halkımızın düşüncesidir, kanaatidir, umumi efkarıdır. Allah'a hamdolsun, milletimiz de ülkemize ve şahsımıza yönelik bu büyük saygı ve sevginin sebebini çok iyi bilmektedir. Kendi ülkelerine miyop bakanlar, burunlarının ucundaki gerçeği göremese de Asya'dan Afrika'ya tüm mazlumlar Türkiye'nin ne yapmaya çalıştığının gayet bilincindendir."

Erdoğan, dünyanın dört bir ucunda kendisine gösterilen yoğun ilginin, Türkiye'nin kazandığı nüfuz ve itibarın Gazze ve Suriye başta olmak üzere bölgesel meselelerde benimsediği haysiyetli, onurlu ve ilkeli duruşun bir sonucu olduğunu vurguladı.

Avrupa dahil pek çok ülkenin sustuğu bir dönemde Gazze, Filistin, Yemen, Arakan, Suriye ve Sudan için hiç çekinmeden seslerini yükselttiklerinin altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Dünya 5'ten büyüktür şiarımızla, küresel dayatmalara en esaslı eleştiriyi getiren, yine biz olduk. Bugün de gerek Gazze'de gerekse başka yerlerde mazlum ve mağdurların yanında eğilmeden, bükülmeden dimdik ayaktayız. İnşallah bundan sonra da hak bildiğimiz yolda sapmadan yürüyeceğiz. Özgüvenli bir şekilde, insanı merkeze alan bir anlayışla karşılıklı saygı ve kazan kazan temelinde işbirliğimizi güçlendirmeye devam edeceğiz. Ülkemizin çıkarlarını her şeyin üzerinde tutarken, tarihimizin bize yüklediği sorumluluğu en ideal şekilde yerine getirmenin mücadelesini vereceğiz."

Grup toplantısı salonunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Güneydoğu Asya ziyareti ve bu süreçte CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in açıklamalarının yer aldığı bir video gösterildi.

Erdoğan, "Sayın Özgür Özel biz zafer türkülerini, Mehter Marşımızı dünyanın bir diğer ucundaki yavrularla beraber söyledik, söylüyoruz." diyerek, Malezya, Endonezya ve Pakistanlı muhataplarına ev sahiplikleri için teşekkür etti.

"Kuklalarla işimiz olmaz, bizim muhatabımız kuklacılardır"

Erdoğan, gayretle Türkiye için dünyayı dolaşırken, içeride çok farklı hesapların yapıldığına şahitlik ettiklerini belirterek, şu ifadeleri kullandı:

"TÜSİAD'ın haddi ziyadesiyle aşan ve buram buram provokasyon kokan açıklamalarına geçmeden önce şu gerçeğin altını çizmek istiyorum. Demokrasilerde hiç kimse layüsel değildir. Hiç kimse eleştiriden azade değildir. Tutarlı, yapıcı, iyi niyetli olması halinde biz de eleştirilere kulağımızı hiçbir zaman tıkamadık ve tıkamayız. Bugün, 'konuşan Türkiye' diye bir olgudan bahsediliyorsa, bunu mümkün hale getiren hiç şüphesiz, AK Parti'dir, hükümetlerimizdir.

Demokrasimizin standartlarını yükselten, baskılara son veren, yasakları kaldıran bizim iktidarlarımızdır. Terörü ve şiddeti övmediği, hakaret içermediği, vesayet girişimlerine davetiye çıkarmadığı müddetçe her türlü fikrin rahatça tartışılmasını biz sağladık. Bütün bunları da CHP'nin ve vesayet odaklarının engellemelerine rağmen yaptık.

Yasakların değil özgürlüklerin egemen olduğu bir Türkiye'nin inşası için verdiğimiz çetin mücadelenin en yakın şahidi bizatihi milletimizdir. Yasakların kalkmaması için mahkemeye koşanların bize demokrasi ve özgürlükler konusunda söyleyecek hiçbir sözü olamaz. TÜSİAD yönetiminin açıklamaları sonrasında emre amade uşak misali sıraya dizilen muhalefet figürlerini nazarı dikkate almıyoruz. Kraldan çok kralcı davrananların ederi, onlara sahiplerinin biçtiği değer kadardır. Kuklalarla işimiz olmaz, bizim muhatabımız kuklacılardır."

"Milletin muazzez iradesinin üstünde hiçbir güç tanımadık"

Erdoğan, çerçeveyi çizdikten sonra bazı hakikatleri daha rahat konuşabileceklerini aktararak, "TÜSİAD zihniyeti, siyasetin zayıf ve devletin onların tasallutu altında olduğu dönemlerin sembolüdür. Bu yapı kamunun kesesinden ve milletin sırtından elde edilen haksız kazançların yerli-milli üretim yerine distribütörlük yoluyla elde edilen imtiyazların gölgesinde büyümüş ve büyütülmüş iş adamlarıyla maruftur." dedi.

2002 öncesinde TÜSİAD zihniyetinin neye tekabül ettiğinin herkes tarafından hatırlandığını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bakınız bunlar eski Türkiye'de sadece paraya hükmediyorlardı, aynı zamanda siyaseti de istedikleri gibi dizayn ediyorlardı, çıkarlarına göre karar organlarını kontrol ediyor ve yönlendiriyorlardı, gazete manşetleri vasıtasıyla iktidarlara ayar veriyorlardı. Biz işte buna 'dur' dedik. Milletin muazzez iradesinin üstünde hiçbir güç tanımadık.

Ekonomiyi rant ekonomisi olmaktan çıkarıp üretim ve ihracat ekonomisi haline dönüştürdük. Sermayenin renklere bölündüğü, ayrımcı yapıya son vererek Anadolu'nun bağrından yeni aktörlerin çıkmasını sağladık. Milletin kaynaklarını, keramete kendinden menkul bir avuç komprador burjuvazinin zenginleşmesi için değil tüm kesimleriyle milletin huzuru refahı, kalkınması ve esenliği için kullandık."

"Her demokrasi ve kalkınma hamlesi TÜSİAD zihniyetini daima rahatsız etmiştir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidarları döneminde kişi başına gelirin 3 bin 600 dolardan bu sene 15 bin doların üzerine çıktığını belirterek, şöyle devam etti:

"Ey TÜSİAD, 3 bin 600'den 15 bin doların üzerine çıkan bir süreç var. Bu, AK Parti iktidarının döneminde oldu. Siz ya hesap bilmiyorsunuz ya da hesabınız bozuk. İhracatımız 36 milyar dolardan 2024 senesinde 262 milyar doları buldu. Derslik sayımız 2002'de sadece 367 bindi, biz bunu 735 bine çıkardık. Hastane yatak sayımız 164 binden 270 bine ulaştı. 6 bin 100 kilometre olan bölünmüş yol uzunluğumuz 30 bin kilometreye yaklaştı. Sosyal yardımlarla ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın yanında olduk. Daha burada sayamayacağımız nice çalışmayla refahı tabana yaydık. Elbette bu süreçte çok ciddi dirençle karşılaştık.

Çıkarlarına dokunduklarımızın, rant musluklarını kestiklerimizin bel altı vuruşlarına ve operasyonlarına maruz kaldık. Bunların en başında TÜSİAD geliyordu. Türkiye'nin gerçek anlamdaki her demokrasi ve kalkınma hamlesi TÜSİAD zihniyetini daima rahatsız etmiştir. Nitekim bu kuruluşun darbeciler, cuntacılar, emperyalistler ve onların etki ajanlarının safında ülkemize ve milletimize karşı sergilediği üstenci, faşizan, nobran tavırlar toplumsal hafıza kayıtlarımızda mahfuzdur."

"Hukukun, adaletin, savcıların, hakimlerin yetki alanındadır"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'nin bölgesinde siyasi, askeri ve sosyal gücünü genişletip tahkim ettiği, dünyada küresel sistemin yeniden inşası çağrılarına öncülük ettiği, içeride hayat pahalılığı ve enflasyona karşı kararlı bir program uyguladığı, tüm zorluklara rağmen yatırım, üretim, istihdam, ihracat hedefinden taviz vermediği, terörsüz Türkiye hedefi doğrultusunda her türlü riski alarak önemli adımlar attığı, velhasıl Türkiye Yüzyılı için gece-gündüz çalıştığı bir dönemde TÜSİAD'ın eski zihniyetinin yeniden tedavüle sokulmaya çalışıldığının farkındayız. Hep söylediğimiz ve gereğini yaptığımız gibi, başaramayacaksınız. Türkiye'nin terör örgütleriyle iltisaklı veya yolsuzluk batağına saplanmış, kendi ayıbını örtmek için sağa-sola taşan muhterislere teslim olmasını istiyorsanız bilin ki böyle bir şey asla gerçekleşmeyecek." şeklinde konuştu.

Türkiye'nin yerli ve milli üretimden vazgeçerek yeniden küresel ticaretin zayıf bir pazarı haline dönüşmesine müsaade etmeyeceklerini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin demokrasisini darbecilerin, ekonomisini sömürgecilerin, milli iradeyi sivil toplum ve siyasetçi görünümlü beşinci kol elemanlarının güdümüne sokmasını istiyorsanız, bilin ki böyle bir şeye canımız pahasına rıza göstermeyeceğiz. TÜSİAD'ın Türkiye'de güven iklimini bozan örnekler olarak verdiği her konu hukukun, adaletin, savcıların, hakimlerin yetki alanındadır.

Hukuk devletine yürekten inananların safı, terör yardakçılarının, hırsızların, edep adap tanımaz provokatörlerin, disiplinsizlerin, sanat dünyasını esir alan marjinallerin yargı mensuplarını ve ailelerini tehdit eden kibir abidelerinin değil, hukuku uygulayanların yanı olmak zorundadır. Çöken, TÜSİAD'ın iddia ettiği gibi sistem değil, devletin zayıf, milletin fakir, bireylerin bezgin olduğu, buna karşılık kendilerinin altın devirlerini yaşadığı dönemlere ilişkin hayalleridir.

Morali bozuk olan ülke değil, -TÜSİAD buraya dikkat et- imtiyazla büyüdükleri devirlerin ardından, devlet hazinesini istedikleri gibi paylaşamadıkları için iç sıkıntılar yaşayan TÜSİAD demirbaşlarıdır. Güven bunalımı yaşayan halkımız değil, sözünü ettikleri usulsüzlüklerin müsebbibi olan sadece para kazanma hırsıyla kuralsız iş yapmayı adet edinen TÜSİAD zihniyetidir."

"TÜSİAD, şu deprem afetinde siz ne yaptınız?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜSİAD'ın doğal afetler üzerinden hükümete bühtan ettiğini söyleyerek, "Yurt dışındaki afetlerde bırakın zararın tüm boyutlarını, can kayıplarının bile tam olarak açıklanmadığını bildikleri halde ileri geri konuşuyorlar. Oysa afetzedelerimizin yaralarını sarma konusunda Türkiye'nin başarısını sadece evi barkı yıkılan, düzeni bozulan kardeşlerimiz değil, bütün dünya çok iyi biliyor ve çabalarımızı takdir ediyor. Acaba ey TÜSİAD, şu deprem afetinde siz ne yaptınız? Acaba siz AFAD'ın yanında ne kadar destek verdiniz? Neyle oralarda bulundunuz? Ta Azerbaycan, Pakistan, bütün buralar burada yardıma koşarken, siz neredeydiniz? Zerre kadar vicdanları varsa çıkıp söylesinler. Dünyada bizim yaşadıklarımızın yarısını yaşasa ayakta kalabilen bir ülke olur muydu? Depremin üzerinden 2 yıl bile geçmeden 201 bin konutu teslim eden bir başka ülke daha var mıdır? Etrafı ateş çemberiyle kuşatılmışken, ekonomisini büyüten, ihracatını artıran, istihdamda kayıp yaşamayan, ulaşımda, sağlıkta, savunmada, yatırımlarda rekordan rekora koşan bir başka devlet gösterebilirler mi?" ifadesini kullandı.

"Siyasetçilere had bildirdikleri kibirli sistem çökmüştür"

Erdoğan, TÜSİAD'ın bu ülkede 50 yıldan fazla zamandır sebep olduğu siyasi, sosyal ve ekonomik maliyetlerin hesabını vermesi gerektiğini vurgulayarak, konuşmasına şöyle devam etti:

"Türkiye'nin son 22 yılda yaşadığı badireler karşısında dut yemiş bülbüle dönen TÜSİAD'ın şimdi birdenbire yarısı yalan, yarısı yanlış örneklerden oluşan hezeyanlarının gerisindeki saiki elbette tahmin ediyoruz. On yıllardır gönüllerinin rahat ettiği suskunluklar karşısında verdikleri örnekler devede kulak kalır. Susması gereken yerde konuşan, konuşması gereken yerde susan gönülleri değil, çıkarlardır, geri plandaki kirli hesaplardır. 'Çöktü' diyerek feveran ettikleri, yıllardır tıkır tıkır işleyen rant düzenleridir. İmtiyazlar üzerine bina ettikleri ayrıcalıklı sistem çökmüştür. Siyasetçilere had bildirdikleri kibirli sistem çökmüştür. İstikrarsızlık üzerinden paralarına para kattıkları sistem çökmüştür.

Millet ekonomik krizlerle kıvranırken, zenginleştikleri sistem çökmüştür. Gazete manşetlerinden siyasete ayar verdikleri sistem çökmüştür. Biz bu makamlarda olduğumuz sürece de devletin kaynaklarının bir avuç seçkine aktığı eski sistemi geri getirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Ekonomiyle, istihdamla, üretimle ilgili yapıcı fikirlerle gündeme gelmek yerine, siyaset mühendisliğine soyunanlara şunu hatırlatmak isterim; Türkiye sizin tapulu mülkünüz, millet sizin personeliniz, siyasetçiler de maaşlı elemanlarınız değildir. Eski Türkiye'nin karanlık ve kaotik ikliminde senelerce borunuzu öttürmüş olabilirsiniz.

Hukukun kapsama alanı dışında tutulduğunuz eski Türkiye'yi özlüyor da olabilirsiniz, ama yeni Türkiye'de haddinizi bileceksiniz. İş adamı derneğiyseniz, iş adamı derneği gibi davranmayı öğreneceksiniz. Milleti kışkırtmayacak, devletin kurumlarını provoke etmeyecek, yargıyı baskı altına almaya kalkışmayacaksınız. Siyaset yapmaya çok hevesliyseniz ya parti kurarsınız ya da ağzınızdan çıkacak iki çift söze bakan muhalefet partilerinden birini seçersiniz."

10 belediye başkanı AK Parti'ye katıldı

Erdoğan, Türkiye'nin tekrar istikrarsızlık bataklığına sürüklenmesine göz yummayacaklarını söyleyerek, "Ürettiğiniz, çalıştığınız, ülkeye ve millete faydalı olduğunuz müddetçe 85 milyonun her bir ferdi gibi sizi de destekleriz. 22 yıllık iktidarlarımız boyunca Türkiye ekonomisine müspet katkı vermek istediğinizde ayrımcılık yapmadan hepinize destek olduk ama siyaset ve toplum mühendisliğine yeltendiğinizde de demokratik hukuk devleti çerçevesinde tüm gücümüzle buna direndik. Bundan sonra da aynı hassasiyetle hareket etmeyi sürdüreceğiz. Ne hak yiyen olacağız ne de milletin hakkının, hukukunun, iradesinin gasp edilmesine rıza göstereceğiz. Başka ajandalar, başka gündemler peşinde koşanlara, başka senaryoların oyunculuğuna soyunanlara 'rastgele' demeyeceğimizin bilinmesini istiyorum." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından başka partilerden AK Parti'ye geçen 10 ilçe belediye başkanına rozet taktı.

Kaynak: AA

.

dikGAZETE.com

ÇOK OKUNAN HABERLER