Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yedi düvele karşı dimdik ayakta duruyoruz

ÇOK OKUNAN HABERLER

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Uluslararası bir mücadelenin içindeyiz. Yedi düvel adeta saldırıyor. Biz de yedi düvele karşı dimdik ayakta duruyoruz." dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 105. Dönem Kaymakamlık Kursu Kura Töreni'nde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Uluslararası bir mücadelenin içindeyiz. Yedi düvel adeta saldırıyor. Biz de yedi düvele karşı dimdik ayakta duruyoruz." dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen 105. Dönem Kaymakamlık Kursu Kura Töreni'nde katılımcılara hitap etti.

Konuşmasına tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne, milletin evine, bu gazi mekana hoş geldiniz." ifadelerini kullandı. 

Erdoğan, kursu başarıyla tamamlayan 97 kaymakama görev yerlerinde ve tüm meslek hayatlarında başarılar diledi. 

Mevzuat bilgisinden tecrübe paylaşımına, münazaradan etkili iletişime kadar geniş bir alanı kapsayan eğitim sürecinin her bir kaymakamın gelişimine çok ciddi katkı sağladığına inandığını belirten Erdoğan, yurt dışı dil eğitimi dahil toplam 29 ay süren eğitim öğretim döneminin devletin kaymakamlık mesleğine verdiği önemin bir işareti olduğunu vurguladı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "kaim" ile "makam" kelimelerinin birleşmesinden oluşan "kaymakam" ifadesinin yönetim sisteminde temel devlet görevlerinden biri olduğunu belirterek, "Kaymakam anayasamıza göre ilçelerde cumhurbaşkanı adına görev yapan en yüksek devlet görevlisidir. Ülkemizdeki 81 vilayetimize bağlı 922 ilçenin her biri bizim gözümüzde değerlidir, kıymetlidir, en iyi hizmeti almaya layıktır.

İlçelerimizi mahalleleriyle, köyleriyle, buralarda yaşayan vatandaşlarımızla ne kadar ileriye taşıyabilirsek ülkemizi de topyekün o derece geliştirmiş, kalkındırmış oluruz. Bu hedefi inşallah sizlerle birlikte hayata geçireceğiz." dedi. 

İlçe sınırları içindeki tüm iş ve işlemler ile hizmetlerden sorumlu olan kaymakamlar çalışmalarında ne kadar başarılı olursa devletin de o derece güç kazanacağına işaret eden Erdoğan, pek çok kurum gibi kaymakamlık müessesesinin de Osmanlı Devleti'nden devralındığını hatırlattı. 

"İsmi unutulan kaymakam kendini sigaya çekmeli"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bizim gözümüzde başarılı kaymakam görev yaptığı ilçeden ayrıldıktan sonra da uzun yıllar boyunca ismi hayırla yad edilen kişidir. Görev süresi içinde varlığı ile yokluğu belli olmayan, ilçeden ayrılır ayrılmaz da ismi unutulan kaymakam kendini sigaya çekmelidir.

Sizlerin her birinin Cumhurbaşkanı olarak şahsımı ilçenizde en iyi şekilde temsil edeceğinizden, hayırla yad edilecek başarılara imza atacağınızdan şüphe duymuyorum." ifadelerini kullandı. 

"Ne istiyorum biliyor musunuz?" diye soran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Kaymakamlarımız, bekar veya evli, şoförün yanına oturmalı, kamyonete erzak mı koyacak, kışın kömür mü koyacak, hepsini yüklemeli ve ondan sonra da ev ev dolaşmalı. Yani adeta bir Ömer gibi kapıyı çalmalı veya içeriden gelen sese kulak vermeli.

Kim geldi dendiğinde de 'kaymakam' denmeli. 'Kaim' dedik ya ve kaymakam ondan sonra da hemen kolileri veya kış mevsimiyse kömürü, odunu vesaire hemen oraya indirivermeli. Bununla siz Cumhurbaşkanınızın orada gören gözü, duyan kulağı, konuşan dili olmalısınız. Bunu yapacağınıza inanıyorum, önce buna hazır mıyız bu çok önemli."

Kaymakamlar ile görev yaptıkları yerlerdeki kamu görevlileriyle aralarında oluşan özlük hakları ayrışmasının giderilmesi için bakanlık tarafından yürütülen çalışmanın tamamlanmak üzere olduğunu belirten Erdoğan, Cumhurbaşkanı olarak daima yanlarında olacaklarının bilinmesini istediğini ifade etti.

"Demir yumruğumuzu göstermekten de asla geri durmadık, durmayacağız"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Milletimizin bu topraklardaki bin yıllık varlığının neredeyse her günü mücadeleyle geçmiştir. İşte şimdi de yine uluslararası bir mücadelenin içindeyiz değil mi? Yedi düvel adeta saldırıyor, biz de yedi düvele karşı dimdik ayakta duruyoruz, ayakta durmaya devam edeceğiz. Kolay değil 911 kilometre sınır, bu bağıranlar, çağıranlar, konuşanlar bunların hiçbirinin burada sınırı var mı? Yok. Peki niye bunlar buralarla bu kadar ilgileniyor?

Dert başka, onlara şimdi girmeyeceğim, gündemimizde değil ama biz 911 kilometre sınırı olan Türkiye olarak eğer taciz ediliyorsak buna karşı sessiz kalamayız, sessiz duramayız. Gereken neyse onu yapmaya mecburuz, yaptık, yapıyoruz ve yapacağız. Her kazanımımızın gerisinde çok büyük emek ve fedakarlık, her kaybımızın gerisinde çok büyük acı vardır.

Malazgirt'ten girip Viyana önlerine kadar giden sonra da Meriç Nehri'ne kadar çekilmek zorunda kalan ecdadımız bu uzun tarihi süreç boyunca vakarlı duruşundan asla taviz vermemiştir."

Merhum Aliya İzzetbegoviç'in "Savaşı yenildiğimiz değil, düşmanlarımıza benzediğimiz zaman kaybederiz." sözüyle ifade ettiği ilkenin daima en önemli düsturları olduğuna vurgu yapan Erdoğan, şunları söyledi: 

"Gerçekten de millet olarak kazanırken de kaybederken de hep inancımızın, medeniyetimizin, kültürümüzün vazettiği gibi davrandık. Bunun için sadece 2. Dünya Savaşı'nda 50 milyon kişinin ölümünden sorumlu olanların bize insanlık dersi vermeye kalkmalarını acı bir tebessümle karşılıyoruz.

Ruanda'da 1,5 milyon insanı öldüreceksin, Cezayir'de bir o kadar insanı öldüreceksin ve utanmadan, sıkılmadan bize insanlık dersi vermeye kalkacaksın, önce aynaya bir bakın, kendinize bir bakın, neredesiniz? Ama bizde, bizim tarihimizde böyle bir şey asla yok.

Türkiye'nin bu insani yaklaşımını zaaf olarak değerlendirmeye kalkanlara kadife eldivenimizin içindeki demir yumruğumuzu göstermekten de asla geri durmadık, durmayacağız."

Erdoğan, son dönemde yaşananların bu hakikatler ışığında değerlendirilmesi gerektiğine değinerek, "Küresel düzeyde bir yeniden yapılanma sancılarının yaşandığı şu dönemin sembol mücadele alanı hiç şüphesiz az önce ifade ettiğim gibi Suriye topraklarıdır.

Biz Suriye krizi başladığı günden beri bir yandan hayatlarını kurtarmaya çalışan masumlara kucak açarken diğer taraftan sınırlarımızın güvenliğini sağlamanın çabası içinde olduk.

Meselenin suhuletle Suriye halkının özlemini duyduğu şekilde çözümü için rejimden bölgeye müdahil olan güçlere kadar herkese çağrıda bulunduk çaba gösterdik." diye konuştu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2015 yılında Antalya'da yapılan G20 zirvesinde tüm dünya liderlerine güvenli bölge dahil somut ve sonuç alıcı tekliflerde bulunduklarını anımsatarak, şunları kaydetti:

"Güvenli bölge bizim gündemimize bugün girmedi, Obama'nın döneminde girdi ve o zaman tüm dünya liderlerine söyledim, Sayın Obama ile orada yaptığımız görüşmelerde bunu özellikle gündeme getirdim, çünkü ülkeme yönelik milyonlarca insan iltica ediyordu. Biz bunu nereye kadar kaldıracağız? Hadi siz de gelin elinizi taşın altına sokun dedik, hepsi lafta kaldı.

Atalarımızın güzel bir lafı var, ne diyorlar bize bunlar biliyor musunuz, 'dünyada hiçbir ülke sizin bu yaptığınızı yapmadı.' Ya iyi güzel de bal bal demekle ağız tatlanmıyor, balı getir de bir yiyelim, orada bunlar yoklar."  

"Oluk oluk kanın aktığı o günlerde kimse bu teklife dönüp bakmamıştı"

Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu'nun Suriye'de uçuşa yasak bölge teklifi yaptığını hatırlatan Erdoğan, "Biz bu teklifi, Suriye'nin dört bir yanında yüz binlerce masum insan rejimin ve diğer güçlerin savaş uçaklarının bombardımanlarının altında can verirken gündeme getirmiştik.

Oluk oluk kanın aktığı o günlerde kimse bu teklife dönüp bakmamıştı. Şimdi Türkiye, Suriye'yi terör örgütlerinden temizleyip asıl sahiplerinin dönüşüne hazır hale getirirken birden bu tür konular akla geliyor." ifadesini kullandı.

Avrupa Birliği'nin sonunun samimiyetsizliği ve iki yüzlülüğü yüzünden geleceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu gidiş iyi değil, işte Brexit. Bunlar durup dururken olmadı. Bunun için Avrupa'dan yükselen ve buram buram riyakarlık kokan sözlerin bizim nezdimizde zerre kadar kıymeti yoktur. 'Kapıları açarız' dediğimde tutuşuyorlar. Tutuşmayın, vakti saati gelince bu kapılar da açılır.

Hadi bakalım, yüz binleri bir de siz ağırlayın. Bu iş nasıl oluyormuş, sizden de görelim. Paranız var, güçlüsünüz ama Yunanistan'a denizde 100-200 kişi gidince hemen bizi arayıp, 'Adalara 100, 200, 300 gitti' diyorsunuz. Burada 4 milyon var, 4 milyon. Buna sesiniz çıkmıyor. Kararlıyız." diye konuştu. 

"Bölge politikalarımızda köklü bir değişim kararı aldık"

Türkiye'nin yıllardır gösterdiği çabaya rağmen Suriye krizinin çözülmek bir yana terör örgütü DEAŞ'ın da ortaya salınmasıyla iyice içinden çıkılmaz bir hal aldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Suriye'de faaliyet gösteren terör örgütlerinin bir süre sonra doğrudan ülkemizi hedef aldıklarını da gördük. Bir yandan sınır bölgelerimizdeki şehirlerimiz taciz edildi, bir yandan da büyükşehirlerimizdeki PKK ve DEAŞ canlı bomba eylemleriyle canımızı yaktı. Bu saldırıların son 6 yılda ülkemizde ardı ardına patlak veren pek çok hadisenin bir parçası olduğunu da biliyoruz.

Karşımızdaki bu tablo üzerine terörle mücadelemizde ve bağlantılı olarak bölge politikalarımızda köklü bir değişim kararı aldık. Ülkemize yönelen terör tehditlerini, sınırlarımızda ve sınırlarımız içinde değil doğrudan kaynağında ortadan kaldırma stratejisine geçtik. Irak'tan Suriye'ye kadar Türkiye'ye yönelik terör saldırılarının yaşandığı her yerde bu doğrultuda kritik adımlar attık. 

İşte sizler de görev yerlerinize gittiğiniz andan itibaren her an bunlarla karşı karşıya geleceksiniz. Terör örgütlerini inlerinde vurarak adeta felç ettik. Yurt içinde de teröristlere göz açtırmadık.

15 Temmuz darbe girişiminin hedeflerinden biri de Türkiye'nin terörle mücadeledeki bu etkili stratejisini çökertmekti. Allah'ın yardımı ve milletimizin cesaretiyle darbe girişimini başarısızlığa uğratarak bu büyük oyunun bir hamlesini de boşa çıkarttık. Hemen ardından da Fırat Kalkanı Harekatı ile karşı cevabı verdik.

Daha sonra Zeytin Dalı Harekatı ile büyük planın bir ayağını daha kırdık. Bu bölgelere geri dönen 365 bin sığınmacı Türkiye'nin Suriye'deki gerçekten insani duyarlılıkla adımlar atan tek ülke olduğunu gösterdi. Tüm bu süreç, siyasi ve diplomatik çabalarımızı kesintisiz sürdürmemize vesile oldu." 

"Suriye'nin topraklarında gözümüz yok"

İdlib'de Rusya ve İran'ın desteğiyle oluşturulan stabil durum sayesinde yüz binlerce insanın hayatının kurtarıldığını ve milyonlarca insanın da yerlerinden edilmesinin engellendiğini vurgulayan Erdoğan, "Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine olan saygımızı her fırsatta tekrarladık. Bizim Suriye'nin topraklarında gözümüz yok, böyle bir şeyi de düşünmüyoruz. Şurada bir inceliği de özellikle ifade edeyim, bizim Suriye'de de Türkiye'de de Kürt kardeşlerimizle bir sorunumuz yok, bizim sorunumuz terör örgütlerinin ta kendisiyledir." dedi.

Batılı devletlerin "Yatıyor kalkıyor Kürtler aşağı Kürtler yukarı" dediklerini belirten Erdoğan, "Bizim Kürt kardeşlerimle bir işimiz yok, bizim işimiz terör örgütleriyle. Hedefi saptırmayın. Böyle söyleyerek, terör örgütlerinin adını vermeyerek Kürtler dediğiniz zaman Kürt kardeşlerimizi adeta teröristler olarak vasıflandırmış oluyorsunuz.

Bu yanlış bir şey, bunu çözmemiz lazım. Zira ta İdris-i Bitlisi'den alınız Selahaddin-i Eyyubi'ye kadar bizler Kürt kardeşlerimizle bu bölgede barış için adımlar attık. Bugün de öyleyiz, yarın da öyle olacağız." ifadesini kullandı. 

"Devasa ülkelerin liderleri, terörist başlarını yanlarına alıyor"

Türkiye'nin, askeri seçeneği daima en son çare olarak gördüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Türkiye, Barış Pınarı Harekatı aşamasına işte böyle bir sürecin sonunda geldi. Afrin'i teröristlerden temizlediğimiz günden beri Fırat'ın doğusundaki terör oluşumuna izin vermeyeceğimizi her platformda ve en yüksek sesle belki yüzlerce defa anlattık.

Bir şeye üzülüyoruz, o da nedir biliyor musunuz? Devasa ülkelerin liderleri, bu teröristlerin başlarını yanlarına alıyorlar, onlarla masaya oturuyorlar, onlarla bu sorunu çözmeye çalışıyorlar. 

Bu ne menem iştir? Böyle bir şey olabilir mi? Teröristi muhatap olarak karşınıza aldığınızda terörle mücadele olur mu? Uluslararası terörle mücadele toplantılarını neden yapıyoruz?

Bunlara prim veriyorsunuz, şımartıyorsunuz, azdırıyorsunuz. Böyle yapa yapa zaten iş buraya geldi. Biz de diyoruz ki verilen sözlerin tutulmaması halinde planlarımızı kendi imkanlarımızla hayata geçireceğimizin altını çize çize ifade ediyoruz." 

Barış Pınarı Harekatı

Barış Pınarı Harekatı'nda yaşanılan süreci anlatan Erdoğan, Türkiye'nin Suriye ile ilgili uluslararası topluma çağrılarının karşılık bulmadığına dikkati çekerek "Baktık ki kendimiz söyleyip kendimiz dinliyoruz. Kolları sıvayarak 'Bismillah' diyerek harekatımızı başlattık." dedi.

Türkiye'nin siyasete ve diplomasiye olan saygısı gereği attığı her adımdan önce muhataplarına niyetini ve hamlesini açıkça söylediğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Barış Pınarı Harekatı'na başlarken de buradaki muhatabımız olan Amerika'yı gerektiği şekilde bilgilendirdik. Rusya'yı aynı şekilde bilgilendirdik. İran'ı bilgilendirdik. Birleşmiş Milletler aynı şekilde bilgilendirildi.

Sonradan anlaşılıyor ki kendilerinden izin almak yerine sadece bilgi vermemizden de bayağı rahatsız olmuşlar. Halbuki Türkiye'nin sınırları boyunca oluşturulmak istenen bir terör koridorunu yıkıp geçmek için kimseden izin almaya ihtiyaç yoktur."

Erdoğan, Türkiye'nin bu kararlılığını sahada da gösterip 120 kilometre genişlik ve 32 kilometre derinlikteki harekat bölgesinin 3'te 2'sine yakın bölümünü sadece 9 günde ele geçirdiğini hatırlattı. 

"Kontrolümüze geçen alan 4 bin 220 kilometrekareye ulaştı"

Şu ana kadar Türkiye'nin bölgede kontrolüne geçen alanın büyüklüğünün 4 bin 220 kilometrekareye ulaştığını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Elbette bu kolay bir başarı olmadı. Teröristlerin sınır şehirlerimize attıkları havanlar ve füzeler sebebiyle 20 sivil insanımız hayatını kaybetti. 184 vatandaşımız da yaralandı. Suriye tarafında teröristlerle yaşanılan çatışmalarda 7 askerimiz bizimle birlikte mücadeleye katılan Suriye milli ordusundan 96 kardeşimiz de şehit oldu. Ayrıca 90 askerimiz ile 369 Suriye milli ordusu mensubu kardeşimiz de yaralandı."

Türkiye'nin Suriye milli ordusu ile yaptığı iş birliğini eleştirenlere tepki gösteren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Hani şimdi içeriden birileri konuşuyor ya Suriye milli ordusu ile ne işiniz var? Anladın mı şimdi ne işimizin olduğunu? Bak onlar benim Mehmedimi yalnız bırakmayanlar. Onlarla beraber o arazide göğüs göğüse savaşanlar.

Bunlar ne siyasetin dilini bilirler ne arazinin dilini bilirler? Sadece konuşurlar. Ve teröristlerin kayıpları da 795'i buldu. Barış Pınarı Harekatı'na uluslararası alanda verilen tepkilerle ülkemizdeki kimi kesimlerin tutumları ileride ayrıca uzun uzun üzerinde durulması ve değerlendirilmesi gereken bir konudur. İşin bu kısmına şimdilik girmiyorum."

"Nihayet muhataplarımız sesimize kulak verdi" 

Erdoğan, harekat alanında ortaya çıkan bu tablo karşısında Türkiye'nin muhataplarının nihayet sesine kulak verdiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Ülkemize gelen Amerikan heyeti ile oturduk, konuştuk. Niyetimizi, amacımızı ve hedefimizi açıkça belirttik. Sonuçta harekatımıza 120 saatlik bir ara verilmesi halinde teröristlerin belirlediğimiz bölgenin dışarısına çıkarılacağı sözünü aldık. Bunu da 13 maddelik bir mutabakat metni ile kamuoyuna duyurduk.

Salı günü akşamı 22.00 itibarıyla sona eren bu sürenin bitiminde Amerika tarafı bize tüm teröristlerin harekat bölgemizden çıktığının garantisini yazılı olarak verdi. Şimdi askerlerimiz ve Suriye Milli Ordusu karış karış harekat alanını tarıyor, tuzakları etkisiz hale getiriyor. Şayet bu arada karşımıza teröristler çıkarsa onları tepelemek de en tabii hakkımızdır. Çünkü bu yazılı kayda girmiştir."

Böylece Barış Pınarı Harekatı'nın başarıya ulaştırıldığının altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Resulayn ve Tel Abyad arasında güvenli hale getirdiğimiz bu alan sınırlarımızı teröristlerden arındırma planımızın ilk aşamasını oluşturuyor. Bu batıya doğru Tel Rıfat aşağıda Münbiç bunların hepsi bu planlamanın içinde var.

Terör örgütünün ve Amerika'nın telaşla attığı adımlar harekat bölgemizin dışında ama asıl planımızın içinde kalan bölgelerde karmaşık bir durumun ortaya çıkmasına yol açtı. Harekat alanımızın doğusundaki Kamışlı ile batısındaki Ayn El Arap bölgesi hızla Rusya desteğindeki rejim güçlerinin kontrolüne bırakıldı. Aynı oyun Münbiç bölgesinde de oynandı."

Türkiye'nin amacının sınırları boyunca terör örgütünden arındırılmış bir bölge oluşturmak olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Karşımızdaki bu yeni duruma göre yeni değerlendirmeler yaptık. Salı günü Rusya lideri Putin ile gerek ikili gerekse heyetlerarası yaptığımız görüşmeler sonunda Fırat'ın doğusunda yer alıp da harekat alanımız dışında kalan sınır bölgeleriyle ilgili bir mutabakata vardık." diye konuştu. 

Erdoğan, terör örgütünün sınırdan tamamen uzaklaştırılması konusundaki uzlaşmayı içeren 10 maddelik mutabakatın da kamuoyuyla paylaşıldığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Buna göre terör örgütü mensupları dün 12.00'de başlamak üzere 150 saat içinde tıpkı Barış Pınarı Harekatı bölgesinde olduğu gibi sınırlarımızın 30 kilometre dışına çıkarılarak buralardan uzaklaştırılacaktır. Bu 30 kilometrelik alanın ilk 10 kilometresi Kamışlı şehir merkezi hariç, Türkiye ve Rusya ortak devriye bölgesi olacaktır. Belirlenen süre sonunda terör örgütü bölgeden tüm unsurlarıyla uzaklaştırılabilirse bu mutabakat da başarıyla hayata geçirilmiş olacaktır."

"Taciz devam ederse kendi harekat planımızı hayata geçiririz"

Erdoğan, terör örgütünün bu bölgelerden Türkiye'yi taciz etmeyi sürdürmesi halinde Türkiye'nin kendi harekat planını buralarda da hayata geçirmeye devam edeceğini vurgulayarak, şunları söyledi: 

"Fırat'ın doğusundaki yaklaşık 480 kilometrekarelik alanın 120 kilometrekaresini şu anda doğrudan kendimiz kontrol ediyoruz. Kalan kısmında Rusya ile birlikte durumu kontrol altında tutma kararını verdik. Elbette her anlaşma gibi Rusya ile vardığımız mutabakat da her iki tarafın özellikle ulaşabilecekleri askeri şartları içeriyor. Türkiye'nin tavrı halen aynıdır."

Sınır boyunca ve Suriye toprakları içinde bölücü terör örgütünün Türkiye'yi tehdit eden bir hakimiyet alanı kurmasına izin verilmeyeceğinin altını çizen Erdoğan, "Zaten böyle bir durum herkesin üzerinde mutabık olduğu Suriye'nin toprak bütünlüğü ilkesine de aykırıdır. Güvenli hale getirilen yerlerde ülkemizden 1 ila 2 milyon arasında mültecinin geri dönüşünü sağlayacağız. Uluslararası toplumun desteği ile yürüteceğimiz bu proje için hemen temaslara başlıyoruz." diye konuştu.

"En büyük yükünü taşıyan biziz, en büyük bedeli ödeyen biziz" 

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen 105. Dönem Kaymakamlık Kursu Kura Töreni'nde katılımcılara hitap eden Erdoğan, Suriye konusunda asıl çözümün Suriye'deki tüm kesimlerin katılımıyla oluşturulacak yeni anayasanın teşkilinden ve buna göre yapılacak özgür seçimlerle şekillenecek yeni yönetimin iş başına gelmesinden geçtiğini, dolayısıyla 30 Ekim'de Cenevre'de yapılacak buluşmanın çok büyük önem arzettiğini söyledi.

Erdoğan, gerek Astana gerek Cenevre'de yürütülen görüşmelerin herkesin kabul edebileceği makul bir anlaşmayla sonuçlanması gerektiğine dikkati çekerek, "Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin sağlanması ancak bu sürecin başarısıyla mümkündür.

Aksi takdirde ne Şam yönetimini kimse muhattap alır ne de ülkedeki kaos sona erer. Gerçekten derdi Suriye'nin ve Suriye halkının geleceği olan herkesin bu sürecin başarısı için gayret göstermesi şarttır." dedi. 

Yeni anayasa çalışmaları ve sonrasında ülkenin yeni yönetiminin belirlenmesi sürecinin Suriye konusundaki niyetlerin ortaya konacağı bir test olacağını belirten Erdoğan, "Türkiye olarak bizim bu konudaki samimiyetimizi ve gayretimizi kimse inkar edemez. Süreci terör örgütlerini veya rejimi kullanarak sabote etmeye kalkacak herkesi dünya kamuoyuna ifşa edeceğimizin bilinmesini istiyorum.

Suriye halkının hayatını ve geleceğini bölge ile ilgili büyük planların mezesi olarak kullanmaya kalkanların karşısına önce biz dikileceğiz. Çünkü bu işin en büyük yükünü taşıyan biziz, en büyük bedeli ödeyen biziz." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerika ve Rusya ile varılan mutabakatların amacına ulaşmasının, PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerinin Türkiye sınırlarından başlayarak, Suriye topraklarındaki varlığının tamamen sona erdirilmesine bağlı olduğunun altını çizerek şöyle devam etti: 

"Bunu muhataplarımıza da her fırsatta ifade ediyoruz. İster Amerika ister Rusya ister rejim isterse bir başka güç olsun, terör örgütlerinden herhangi birini, isim, bayrak veya üniforma değiştirerek yeniden karşımıza dikmeye kalkarlarsa biz bu oyuna gelmeyiz. Bu durumda hiç kimse kusura bakmasın, kendi bildiğimiz yolda ilerlemeye devam etmekten asla çekinmeyiz. Bu yolda ödeyeceğimiz bedelin büyüklüğünü de küçüklüğünü de asla hesap etmeyiz."

Erdoğan, geçmişte bu oyunun çok oynandığını ama gelinen noktada tüm dünyanın, PKK ile YPG'nin aynı örgüt olduğunu kabul ettiğini dile getiren Erdoğan, "Yine DEAŞ'ı, yıllarca PKK/YPG'yi koruyup, kollamanın bahanesi olarak görenler bugün aslında her iki örgütün tıpkı bir madalyonun iki yüzü gibi aynı amaca hizmet ettiğini de gördü.

Uluslararası toplumun bunca vakittir iki terör örgütünün anlaşmalı şekilde kurguladığı bir şantajın oyuncağı haline dönüşmüş olması maalesef çok acıdır. Hele hele koca devletlerin bu trajik oyunu ciddi ciddi sahiplenmeye kalkmaları çok daha acıdır.

Türkiye'nin 9 Ekim saat 16.00'da başlattığı Barış Pınarı Harekatı bu şantaj ve tiyatro sahnesini yıkmış, hakikatleri ortaya çıkarmıştır. Biz bu harekatta sadece kendi sınırlarımızı güvenlik altına almakla Suriyeli kardeşlerimizin önemli bir bölümüne ülkelerine geri dönüş imkanı sağlamakla kalmadık, aynı zamanda bu harekatla pek çok devlete ve kesime terör örgütlerinin kendilerini soktuğu cendereden kurtulma şansını da verdik" dedi. 

"Barış Pınarı Harekatı'yla takke düşmüş kel görülmüştür"

Türkiye'yi hedef alan öfke selinin sebeplerinden birinin de bu gerçeğin ortaya çıkması olduğunu aktaran Erdoğan, çünkü Suriye'deki kaotik durumun uzunca bir süredir asıl niyetleri, asıl projeleri ve asıl hesapları gizlemenin örtüsü olarak kullanıldığını anlattı. 

Özellikle Avrupalı ve Amerikalı politikacılardan rejime kadar pek çok kesimin kendi başarısızlıklarını, terör örgütünü perde yaparak, gözlerden saklama yoluna gittiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Şimdi gel gör ki bu teröristlere ev sahipliği yapan Amerika senatosunda, kongresindeki insanları görüyoruz. Ne zamandan beri siz teröristlerle bu kadar dost oldunuz ya? Buna nasıl bu şekilde el verirsiniz? Ama bunun bedelini öyle zaman gelir ki canınız yanar o zaman ödersiniz.

Barış Pınarı Harekatı'yla tam manasıyla takke düşmüş kel görülmüştür. Türkiye'ye karşı öfke nöbetleri geçirenlere diyoruz ki artık bu oyun bitti. Gelin hep birlikte ülkelerimiz ve Suriye halkı için en iyisi, en doğrusu, en hayırlısı neyse onu yapacağımız yeni bir iklim oluşturalım.

Türkiye'yi karşısına, terör örgütlerinin yanına alıp çıkacak ve bu işi karla sonuçlandırabilecek kimse yoktur. Buradan tüm dünyayı, demokrasi, hukuk devleti, insan hakları için PKK/YPG'nin en az DEAŞ kadar tehlikeli bir terör örgütü olduğunu görmeye, kabul etmeye ve tavır almaya davet ediyorum. İşte bunu başardığımız gün sadece Suriye'deki krizi çözmekle kalmaz, aynı zamanda dünyanın geleceği için de çok önemli bir kazanım sağlamış oluruz."

Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı ve ardından yaşanan sürecin bu yönde hayırlı neticelere tebdil olması temennisinde bulundu. 

Bir kez daha yeni göreve başlayacak kaymakamları tebrik edip, gidecekleri ilçelerde başarılar dileyen Erdoğan, "İlçelerdeki vatandaşlarımızı da sakın ha makama kapanıp, camdan seyretmek suretiyle değil, onların kapısını çalmak suretiyle onlara misafir olmayı veya onları da siz makama davet etme gayretiyle bu süreci çalıştırın" dedi. 

Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, kursu ilk üçte bitiren kaymakamlara sertifikalarını takdim etti. Daha sonra kaymakamların atamaları kura çekme usulüyle gerçekleştirildi.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com

ÇOK OKUNAN HABERLER