İstanbul
İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü Öğretim Üyesi Dr. Fadi Zatari, Gazze’de ateşkes kararının verilmesi sonrası İsrail ordusunun yönünü Batı Şeria’ya dönmesini kaleme aldı.
***
Hamas’ın Aksa Tufanı olarak adlandırdığı 7 Ekim 2023’te gerçekleşen baskından önce Gazze’de görece bir sakinlik dönemi gözlenirken, Batı Şeria ve Kudüs ise İsrailli yerleşimcilerle Filistinliler arasında bir mücadele alanıydı. Batı Şeria, hala direnişin zaman zaman arttığı ve azaldığı canlı bir direniş alanıdır ve yıllardır tam bir sükunete kavuşamamıştır.
Gazze’de Filistinliler, Aksa Tufanı operasyonunun ardından benzeri görülmemiş bir şiddete maruz kaldı, şehir canlı cansız her şeyi yok etmeyi amaçlayan katliamlara, toplu kıyımlara şahit oldu. Bu katliamlar sırasında Batı Şeria’da ve Kudüs’te yaşananlar ise basında nadiren yer aldı.
Aksa Tufanı operasyonu sonrasında Kudüs ve Batı Şeria’da gerçekleşen tutuklama ve gözaltılar İsrail’in kuruluşundan bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Raporlara göre, sadece Batı Şeria’da tutuklananların sayısı 10 binin üzerine çıktı. Batı Şeria’nın 1967’deki işgalinden bu yana en yüksek direniş eylemi de bu dönemde gerçekleşti. 7 Ekim 2023’den beri bu eylemlerde 870 Filistinli hayatını kaybetti.
İsrail açısından Batı Şeria’nın önemi...
1967 yılında İsrail ordusu, Batı Şeria’nın işgalini 1948’de başlamış bir operasyonun tamama ermesi olarak değerlendirdi. İsrail açısından stratejik, tarihi ve güvenlik açısından önemli olan bu bölge, aynı zamanda tarihi Filistin topraklarının yüzde 22’sine tekabül eden ve İsrail tarafından “Yehuda ve Samira” olarak adlandırılan bölgeye denk düşüyor.
İsrail bu şekilde Batı Şeria'yı kendi tarihiyle ilişkilendirerek topraklarının bir parçası olarak gösteriyor ve bu bölgeyi kendi topraklarına katma arzusuyla Yahudi yerleşimcilerin sayısını sürekli artırarak Filistinlileri göçe zorluyor. Batı Şeria'nın işgali açık bir şekilde ilan edilen ve gizleme gayreti gözetilmeyen bir İsrail siyasetidir.
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, 2025’te Batı Şeria’nın ilhak edileceğini söyleyerek, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın yeniden göreve gelmesinin “önemli bir fırsat” olduğuna işaret etti. Trump’ın bazı Yahudi yerleşimciler üzerindeki yaptırımları kaldırması ise ABD'nin desteği konusunda İsrail’in özgüvenini daha da artırarak Filistinlilere karşı daha fazla şiddete başvurması noktasında teşvik edecektir.
Batı Şeria saldırıları aşırı sağı yatıştırma politikası mı?
Filistin direnişi ve İsrail arasında dolaylı olarak gerçekleşen müzakereler, esir takasını içeren 42 günlük bir ateşkesle sonuçlandı. Bu ateşkes, esirleri zorla geri getirme ve Hamas’ı yok etme planının başarısızlığı anlamına geldiğinden, İsrail içinde siyasi krizlere yol açtı.
Hamas'la müzakere etmek zorunda kalan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümet ortaklarından olan Savunma Bakanı Ben Gvir'i kaybetti. Netanyahu İsrail’in Gazze yerine Batı Şeria’ya odaklanacağını söyleyerek aşırı sağı, özellikle Smotrich’i yatıştırmaya çalışıyor. Bu da gelecek aylarda İsrail’in odak noktasının Batı Şeria olacağı anlamına geliyor.
İsrail, Batı Şeria’yı işgal ve yok etme siyasetini kendi yasalarına uydurma çabası içindedir. Ancak Birleşmiş Milletler (BM) Yahudi yerleşimcileri yasadışı olarak değerlendiriyor ve İsrail’in Batı Şeria’yı işgalini sona erdirmesini talep ediyor.
Direnişin kaynağı: Mülteci kampları...
İsrail’in Batı Şeria’da apartheid, ilhak ve Yahudileştirme siyaseti Filistinliler arasında direnişe olan desteği arttırdı ve direnişin tek çözüm olarak görülmesini sağladı. Batı Şeria'da 1948’de tarihinden bu yana Filistin topraklarından göç edenlerin yaşadığı 20'den fazla mülteci kampı bulunuyor ve bu direniş mülteci kamplarında yoğunlaşıyor. Filistin direnişi, Batı Şeria’nın kuzeyinde yer alan kamplarda, özellikle Cenin, Aksar, Balata, Nur Şems, Tulkerim ve El Faria’da kendini gösteriyor.
İsrail özellikle Batı Şeria’daki direnişe karşı koyma noktasında büyük zorluklarla karşı karşıya. Direnişi dağıtmak için “toplu cezalandırma” olarak isimlendirdiği bir yok etme siyaseti uyguluyor. İsrail, bu amaçla şehirleri kuşatıyor, askeri bariyer ve kontrol noktaları kuruyor, caddeleri ve alt yapıları yok ediyor.
İsrail ordusu geçtiğimiz günlerde, Cenin kampındaki direnişi yok etmek amacıyla "Demir Duvar" olarak isimlendirdiği bir operasyon başlattı. Sokağa çıkma yasağı ilan etti, kamplarda kalan sivilleri öldürdü, caddeleri yok etti, tüm girişleri kuşatma altına aldı. Ancak çok açıktır ki İsrail Filistinlilere karşı her şiddete başvurduğunda bu durum onların direnişe olan inançlarını arttıracaktır.
İsrail, 2002’de Cenin’de olduğu gibi Filistin direnişini yok etme projesinde başarısız oldu. Bu gösteriyor ki, Batı Şeria’da gerçekleşen askeri hareketlilik ve Cenin’deki “Demir Duvar” operasyonu bir kez daha başarısız olacak ve İsrail Filistin direnişini hiçbir zaman kıramayacaktır.
[Dr. Fadi Zatari, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü Öğretim Üyesidir.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.