Şanlıurfa
Şanlıurfa'da kıl çadırlarda yaşayıp hayvanları için sürekli yer değiştiren ve bölgede havaların ısınmasıyla 1919 rakımlı Karacadağ bölgesine giden göçerler, yoğun ve yorucu mesailerine rağmen ramazan ayında oruçlarını tutmaya çalışıyor.
Kış mevsimini daha ılık olan Şanlıurfa'daki ovalarda geçiren göçerlerin bir kısmı yazın hayvanları için serin olması dolayısıyla kentin yüksek kesimlerine bir bölümü de Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki yaylalara gidiyor.
Bu dönemi daha serin olduğu için "Güneydoğu'nun Uludağ'ı" olarak nitelendirilen Karacadağ bölgesindeki yüksek kesimlerde geçirmeyi tercih eden göçerler de serin hava sayesinde ramazan ayında zorlanmadan oruçlarını tutma imkanı buluyor.
Günün büyük kısmında hayvanlarla ilgilenen besiciler, sabah ve ikindi olmak üzere günde iki kez yüzlerce hayvanın sağımını gerçekleştirip, öğle saatlerinde de koyunları için 10 metrelik kuyulardan kovalarla su temin ediyor.
Erkekler genelde hayvanlarla ilgilenirken, kadınlar da bir yandan çalışıp bir yandan da çadırlarında iftar hazırlıklarını sürdürüyor. Göçer aileler akşam ezanının okunmasıyla pişirdikleri yemeklerle, çadırda iftarlarını yapıyor.
Akşamları soba yakıp ısınıyorlar...
Gelişen teknolojiye rağmen geleneksel yöntemlerle hayatlarına devam eden göçerler, satın aldıkları küçük güneş panelleri sayesinde geceleri çadırlarını aydınlatıyor ve televizyon izleyebiliyor. Şanlıurfa'da vatandaşlar klimalarla serinlemeye çalışırken, Karacadağ'daki göçerler ise akşamları soba yakıp ısınıyor.
Küçük yaşlarına rağmen ailelerine yardımcı olan çocuklar ise fırsat buldukça yaşıtlarıyla oyunlar oynayarak vakit geçirmeye çalışıyor.
Çobanlar da iftar ve sahuru hayvanlarının başında, meralarda yapıyor. Güneşin etkisini kaybetmesiyle hayvanlarını meraya çıkaran çobanlar, el feneri ve ay ışığından faydalanarak yemeklerini yiyor.
"Allah yardım ediyor..."
Besicilerden Mahmut Arak, ata mesleği olan göçerliği kendilerinin de sürdürdüğünü belirterek, bundan dolayı hava şartlarına göre sürekli göç ederek, hayvanları en güzel şekilde beslemeye çalıştıklarını söyledi.
Arak, yorucu mesaiye rağmen oruçlarını tuttukları için huzurlu olduklarını anlatarak, şunları kaydetti:
"Ramazan ayı geldi ve biz de tüm zorluklara rağmen ibadetimizi yapmaya çalışıyoruz. Sabah erken saatlerde koyunlar meradan geliyor ve güneşin altında saatlerce sağımını gerçekleştiriyoruz.
Öğlen kuyulardan su çekerek hayvanları suluyoruz. Ardından tekrar hayvanları otlamak için meraya çıkıyor ve ikindi vakti yine sağım yapıyoruz. Sonrasında kuzuları anneleriyle buluşturuyoruz. Neredeyse hiç durmadan işimiz devam ediyor.
Akşama doğru çobanlar tekrar hayvanları meraya çıkarıyor ve doğal olarak iftarla sahurlarını orada yapıyorlar. Biz de çadırda orucumuzu açıp sahur yapıyoruz.
Hayatımız çok zor tabi. Ama çok şükür zor olmasına rağmen orucumuzu tutuyoruz. Allah yardım ediyor. İbadetimizi yapabildiğimiz için de ayrıca huzurluyuz."
Çocuklarıyla hayvanların bakımı konusunda eşine yardım eden 57 yaşındaki Ayşe Çetin de göçerliğin zahmetli bir iş olduğunu ancak başka bir geçim kaynakları bulunmaması nedeniyle bu duruma alıştıkları ve mesleklerinden kopamadıklarını ifade etti.