İstanbul
Prof. Dr. Mehmet Özkan, 1 yılı geride bırakan Ukrayna-Rusya Savaşı'nın arkasındaki itici güçleri, savaşın uzun vadede hangi şartlarda ve kimin lehine sonlanabileceğini 'Analiz' olarak kaleme aldı.
***
Rusya'nın 24 Şubat 2022'de Ukrayna'ya karşı başlattığı savaş, uluslararası ilişkiler açısından 11 Eylül saldırılarından sonraki en net sistemsel kırılma anı olarak okunmalıdır. Bu savaş, ekonomiden siyasete, güvenlik algısından enerjiye kadar her konuyu etkilemesi sebebiyle çok kapsamlı; Çin, Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Türkiye Cumhuriyeti dahil birçok ülkenin küresel pozisyonlarını yeniden değerlendirip kendilerini yeni duruma uyarlamaya çalışmaları açısından ise en kapsamlı sistemsel etkiye sahip kriz anlarındandır. Önümüzde duran temel sorunsal, bu kırılmanın sistemsel dönüşümü ne kadar hızlandıracağı ve mevcut bilinmezlik ve donukluk (stall) halinin ne kadar süreceğidir. Peki bu savaş ne zaman ve nasıl biter?
Öncelikle net bir şekilde Rusya, Ukrayna'ya karşı açtığı savaşla uzun yıllardır biriktirdiği güç dikkate alınırsa, stratejik olarak intihar etmiştir. Bu savaş hem Sovyetler Birliği döneminden gelen Rus etki alanındaki ülkelerde korkuya hem de Slav coğrafyasının ana damarlarından birini teşkil eden Kiev merkezli havzanın yine aynı kültürün bir aktörü olan Rusya tarafından yıkımına yol açmıştır.
Rusya, Ukrayna'da kendi kültürel coğrafyasındaki mimari, tarihi ve kültürel yapıya zarar verip vermemekle yoğun askeri müdahaleyle savaşı hızlıca kazanmak arasına sıkışmış durumda.
Bu dilemma Ukrayna-Rusya Savaşı'nın uzamasının ana etkenlerinden biri olarak görülmelidir.
Savaşın nedenleri
Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaş açmasının en temel nedeni, iç politikası açısından tehlikeli gördüğü kendi kültürel coğrafyasında yeşeren bir modeli yıkmaktır. Bu model, kültürel olarak Slav ve Ortodoks kalmakla beraber siyasi ve ekonomik olarak Batılı olmanın mümkün olduğu yeni bir sosyo-ekonomik toplum yapısıdır.
Ukrayna'da gelişmekte olan bu model daha önce Rusya tarafından 2014 yılında engellenmeye çalışılmıştı, fakat Kiev'deki gösteriler sonrasında Moskova geri adım atmıştı.
O dönemde, Rusya, Kırım'ı haksız bir şekilde ilhak ederek kendince kazanmış gibi görünse de Ukrayna'da her geçen gün derinleşen bu siyasal-sosyal modeli sonlandıramadı. Rusya'nın en temel korkusu, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 20 yıldan fazladır oluşturduğu siyasi-ekonomik düzenin Ukrayna'da gelişen bu modelden etkilenerek yıkılması tehlikesidir.
Dolayısıyla bir yıldan fazla süredir devam eden savaş, ancak bu muhtemel tehlike algısıyla anlaşılabilir. Zaten tarih boyunca Rusya'nın en büyük korkusu dışarıdan gelen tehditler değil, içerideki rejim değişiklikleri olmuştur.
1917 Bolşevik Devrimi ve 1989'da Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) yıkılması gibi ülke içindeki rejim dönüşümleri Rusya'yı en çok yoran ve zorlayan gelişmelerdir.
Bunun farkında olan Putin'in temel amacı Ukrayna'da gelişen bu yeni sosyo-ekonomik modeli yok etmektir. Bu sebeple Putin'in savaşa başladığı ilk hafta Ukrayna'da askeri darbe çağrısında bulunmasını da; Kiev'de hızlı bir iktidar değişikliğiyle sonuçlanacak her türlü çabaya destek verme isteğini de bu şekilde okumak gerekir.
Gelinen aşamada ortaya çıkan temel nokta, siyasal ve ekonomik olarak Batılılaşma isteği Ukrayna toplumunun geniş kitleleri tarafından kabul gördüğü için savaşın Rusya'nın istediği bir sonuçla bitmeyeceğidir.
Savaş hangi durumlarda bitebilir?
Bugün için Rusya'nın ana savaş gerekçeleri halen ortadan kalkmadığı için Putin açısından savaşın bu haliyle bitmesi bir kayıp olarak görülmektedir. Ayrıca Batılı ülkelerin Ukrayna'ya verdikleri askeri, siyasi ve ekonomik destek, Putin'in bu savaştan edinmek istediği kazanımları güçleştirmekte ve savaş sürdükçe de Rusya'ya daha fazla maliyet üretmektedir.
Dolayısıyla gelinen noktada savaşın bitmesi ancak iki halde mümkündür. Birincisi, Rusya'nın savaş alanını farklı ülkelerle genişleterek Batı ülkeleri için savaşı sürdürmenin maliyetini artırması, ikincisi ise Rusya'nın tek taraflı olarak savaşı bitirmesidir.
İlk seçenek şu aşamada birkaç açıdan zor görünüyor. Rusya savaşı genişletirse, bu durumun iç politik yansımaları ve ekonomik maliyeti beklediğinden daha fazla olabilir. Bu durum, savaşın mevcut belirsizlik halinin net bir şekilde Rusya'nın aleyhine dönmesine yol açabilir. Aynı zamanda eğer Rusya'nın savaş alanını genişletmesi başarı getirmezse; Rus askeri gücünün yetersizliği uluslararası alanda Rusya'nın daha fazla prestij ve saygınlık kaybetmesine yol açabilir.
Dolayısıyla savaş ancak Rusya'nın çekilme dahil tek taraflı alacağı kararla mümkün olup Moskova için bu konuda kendisinin kazançlı çıktığını gösterecek ögeler mevcuttur. Putin, eğer isterse Ukrayna'nın doğusunda ilhak ettiği toprakları kazanç sayarak önerilen arabuluculuk teklifleri üzerinden bu savaşı bitirebilir. Fakat halihazırda Rusya tarafında bu yönde bir işaret görülmüyor.
Savaş 2023'te bitmeyecek
Rusya asıl amacına ulaşmadığını düşündüğü için savaş bu yıl içinde bitmeyecektir. Uluslararası sistemde son yirmi yılda ortaya çıkıp da çözülen herhangi bir sorun bulunmuyor. Çünkü herhangi bir bölgede yaşanan en küçük çatışma, anında sistemsel bir kriz haline gelerek birçok aktörün dahliyle daha komplike bir hal alıyor. Suriye'den Libya'ya, Yemen'den Venezuela'ya kadar yaşanan uluslararası sorunların çözülememesinin temel sebebi budur.
Uluslararası sistemin çözüldüğü ve herkesin makro dengeleri dikkate alarak müdahil olduğu Ukrayna'daki savaşın geleceği de geçmiş 20 yılda yaşananlardan farklı olmayacak. Putin, maliyet hesabı yaparak tek taraflı savaşı bitirse bile uluslararası toplumun Rusya'ya yönelik siyasal ve ekonomik ambargosu muhtemelen kısa sürede bitmeyecek.
Bunu bilen Putin, savaşı tek taraflı bitirse dahi kaybeden konumunda olacak. İşte bunları dikkate alan Rusya'nın bu aşamada asıl amacı savaşı bitirmek değil, savaşın bir şekilde bitmesi durumunda oluşacak uluslararası algıyı yönetmektir. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un son donemdeki Afrika ve Asya ülkeleri turu; özellikle de Hindistan ve Güney Afrika gibi kilit ülkelerden destek talebi, savaşın bit(iril)mesi sonrasında oluşacak uluslararası düzende Rusya'nın kendisini yeniden konumlandırmasına yönelik ön alıcı adımlardır.
Özellikle de Rusya'ya karşı ekonomik ambargonun derinleşmesi ve önümüzdeki yıllarda enerji anlamında Batılı ülkelerin farklı alternatiflerle ihtiyaçlarını karşılayabilmesi, Rusya'nın hiç istemeyeceği bir durumdur. Rusya şimdiden küresel diplomaside yeni açılımlar yaparak bunların önlemini almaya çalışıyor.
Bütün bu gelişmelerle beraber Almanya başta olmak üzere birçok Batılı ülke, bu savaş dolayısıyla Rusya'yı çökertmenin daha fazla sorun alanı oluşturacağının farkında. Avrupa ülkeleri açısından savaşın bitmesi halinde en ideal sonuç, Putinsiz bir Rusya ve Avrupa-Rusya arasında yeni bir ilişki geliştirilmesidir.
ABD'nin amacı bu savaş üzerinden Rusya'yı zayıflatmak ve Avrupa ülkeleri nezdinde ABD güvenlik şemsiyesinin ne kadar önemli olduğunu göstererek güvenlik anlamında farklı arayışlara giren Avrupalıları transatlantik çizgisine yeniden çekmektir.
Sonuç olarak, bir yıldan fazladır devam eden savaş kısa sürede bitmeyeceği gibi bölgesel ve sistemsel etkileri uluslararası ilişkiler alanında her geçen gün fazlasıyla hissedilmeye devam edecek. Savaşın uzamasının en büyük kazananı zaman kazanması açısından Çin olarak görünürken; farklı derece ve boyutlarda hem Avrupa-ABD ekseni hem de Rusya bugün itibarıyla kaybeden konumundadır.
[Prof. Dr. Mehmet Özkan, Milli Savunma Üniversitesi Öğretim Üyesi]