İstanbul
Kuveyt Türk Yatırım Genel Müdürü Selman Ortaköy, sektördeki gelişmelere ilişkin
Türkiye'de finansal ekosistemin tamamında kendi dikeyinde derinleşmeye çalışan, büyüyen başarılı oyuncular gördüklerini belirterek, gelecek 5-10 yıl içinde sektörün çok daha gelişmiş durumda ve farklı konumlarda olacağını söyledi.
Katılım tarafında bugün dünyada Malezya'nın, Körfez'in ve Türkiye'nin öne çıktığını ifade eden Ortaköy, bu üç bölge arasındaki işbirliklerinin artırılmasının katılım ekosisteminin geleceği açısından önemli olduğunu dile getirdi.
Ortaköy, Türkiye'nin bölgesel bir merkez olduğunu vurgulayarak, "Türkiye'deki aktörlerin sermaye yapıları, networkleri, insan kaynakları ve tüm finansal ekosisteme yayılmış iştirakleri gibi yapısal güçlü yönlerimiz uluslararası işbirliklerini kolaylaştırıcı bir rol oynuyor." dedi.
Katılım ekosisteminde bir tarafta kamu sermayeli şirketler, bir tarafta özel sermayeli şirketler ve bunların bir kısmının da Körfez sermayeli şirketler olduğunu aktaran Ortaköy, bu durumun Körfez ile ciddi bir network ortamının oluşmasına olanak sağladığını kaydetti.
Ortaköy, Körfez'deki en büyük yatırım şirketleriyle güçlü ilişkilerinin olduğunu anlatarak, bu işbirliklerinin özellikle özel şirketlerin yurt dışı sermaye temini açısından büyük potansiyel barındırdığını kaydetti.
"Katılım endeksinde BIST 100 endeksinin üzerinde bir getiri var"
Ortaköy, geçen yıllara göre bakıldığında bundan 15 sene önce katılım esaslı yatırımın çok daha zayıf bir alan olduğunu, borsada katılım esaslı bir endeksin bile olmadığını söyledi.
Borsa İstanbul'da bir katılım endeksinin oluşturulmuş olmasının çok ciddi bir adım olduğunu vurgulayan Ortaköy, "Geçen yıl sonundan eylül sonuna kadar BIST Katılım 100 endeksinde yüzde 34 ile BIST 100 endeksinin üzerinde bir getiri var." dedi.
Ortaköy, yatırımcı ilgisi sebebiyle halka açık şirketlerin de katılım endeksine girme noktasında hevesli olduğunu kaydederek, katılım endeksinde çok güçlü sanayi, perakende, sağlık teknolojileri ve savunma sanayi şirketlerinin yer aldığını söyledi.
Borçlanma araçlarının çeşitlendirilmesi noktasında her geçen gün yeni bir firmanın sukuk ihracını gündemine aldığını aktaran Ortaköy, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şirketler bankalardan kredi ve katılım bankalarından da murabaha yoluyla işletme finansmanı kullanabiliyor. Yeri geldiğinde şirketler tahvil, bono ihraç ederken yeri geldiğinde sermaye piyasalarında sukuk da ihraç edebiliyor. Borçlanma araçlarının çeşitlendirilmesi noktasında firmalardaki bilinç artıyor. Şirketlerimizin hem yatırım hem de kaynak temini hususunda katılım enstrümanlarına yönelmeleri katılım endeksine girme kriterlerini karşılama anlamında da oldukça pozitif bir şey."
Ortaköy, Kuveyt Türk Yatırım'ın kurulma amaçlarından birinin de katılım ürünlerini çeşitlendirmek olduğuna işaret ederek, katılım endeksindeki firmalara danışmanlık yapmak, müşterilerine bu alanda yatırım danışmanlığı sağlamak, sukuk ihracına aracılık etmek, yurt dışından sukuk ve murabaha sendikasyonu ile fon temin etmek, katılım endeksinde yer alabilecek şirketlerin halka arzı noktasında aracı olmak gibi faaliyetlerin temel faaliyetleri olduğunu dile getirdi.
Orta Vadeli Program katılım esaslı finansı destekliyor
Kuveyt Türk Yatırım Genel Müdürü Ortaköy, sektörün gelişimi anlamında, 2010'dan sonra yaşanan gelişmelerin önemli olduğunu belirterek, Orta Vadeli Program'da da bunun izlerini gördüklerini söyledi.
Özellikle, sukukun mevzuatının yazılmasının ve devletin attığı adımla birlikte bir borçlanma aracı olarak, sabit getirili menkul kıymet olarak katılım tarafında bir boşluğu dolduruyor olmasının sektördeki önemli bir ihtiyaca cevap verdiğini aktaran Ortaköy, bunun katılım finans alanında çok büyük bir kazanım olduğunu anlattı.
Ortaköy, buna benzer şekilde düzenleyici otoritelerde katılım ekosistemi konusunda masaların oluşturulmuş olmasının da bu alanda uzman denetim mekanizmasının canlandırılması noktasında kıymetli olduğunu ve sektörün daha ileriye taşınabilmesi için birlikte çalışma anlamında yüksek bir işbirliği seviyesinin elde edildiğini vurguladı.
Bu teşvik edici atmosferin getirdiği sinerjiye değinen Selman Ortaköy, Kuveyt Türk Katılım Bankası grubunun başarılı performansıyla sektöre liderlik yaptığını, ayrıca 2015 yılından sonra Ziraat Katılım, Vakıf Katılım ve Emlak Katılım’ın kurulmuş olmasıyla, kamunun sermaye gücüyle de bir aktör olarak katılım finansı desteklediğini ifade etti.
Ortaköy, bugün katılım bankacılığı tarafında yüzde 8,5 civarında bir pazar payı olduğunu belirterek, elde dilen sinerji ile yakın vadede pazar payının yüzde 15 seviyesine taşınmasının hedeflendiğini vurguladı.
"(Sukuk ihraçları) 2025 yılının üçüncü çeyreğinde 250 milyar liraya ulaştı"
Selman Ortaköy, sukuk ihraçlarına değinerek, Türkiye Varlık Fonu'nun ihraçlarının da çok başarılı olduğunu dile getirdi.
Özel sektörü de bu anlamda geliştirmeye gayret ettiklerini aktaran Ortaköy, "2024 yılında sukuk ihraçları miktar olarak 190 milyar lirayken, 2025 yılının üçüncü çeyreğinde 250 milyar liraya ulaştı." dedi.
Sukukun iç piyasadan TL finansman temin edecek şirketler için alternatif bir borçlanma enstrümanı olduğuna işaret eden Ortaköy, şunları kaydetti:
"Çok başarılı kira sertifikası katılım fonları var. Katılım hisse senedi fonları var. Buralarda biriken varlığın özel sektöre bir yatırım olarak, bir kaynak olarak yönlendirilmesi konusunda sukuk çok önemli bir araç. Kira sertifikası fonlarındaki kaynak özel sektörün sukuk ihraçlarında gelen talebi oldukça destekliyor. Bu noktada sukuk ürününe piyasada önemli bir talep var diyebiliriz."
"İhtiyaç görülen alanların selektif bir şekilde desteklenmesi lazım"
Yurt içindeki finansal gelişmelere de değinen Selman Ortaköy, enflasyon hedefinin kesinlikle mevcut politika minvalinde devam ettirilmesi gerektiğini belirterek, bu politika uygulanırken, büyüme, işsizlik, sanayi üretimi gibi diğer ekonomik göstergelerin de dikkate alınması gerektiğini söyledi.
Ortaköy, bu değerlendirmeler yapılırken en önemlinin ne olduğunu hiç kimsenin unutmaması gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bugün enflasyon belasıyla mücadele etmenin ve öncelikle bu sorunu çözmenin sadece sabit ücretli insanlar, hizmet sektörü veya sanayiciler için değil ihracatçılar da dahil herkes için ana mesele olması gerekiyor. Bu anlamda ekonomi yönetiminin başarısı göz ardı edilemez çünkü çok dengeli bir yaklaşım var. Birtakım sektörel kazanımlarımızın enflasyonla mücadele sürecinde korunabilmesi için sanayi üretimini destekleyici, seçici politikaların önemi çok büyük. Selektif kredi destekleri ve nokta atışı teşvikler ile sanayi üretiminin desteklenmesi gibi bazı adımlar atılabilir. Sanayi örgütlerinden de bu konuda talepler var. Bunu yaparken şu ana kadar takip ettiğimiz son 1,5-2 yıldaki tüm makroihtiyati tedbirler, tüm sınırlamalar, bunların genele şamil bir şekilde ortadan kaldırılması veya esnetilmesi ana patikaya çok zarar verecek yaklaşımlar ve bunu kimse istemiyor. Dolayısıyla birtakım stratejik kazanımlarımızı heba etmeden, ihtiyaç görülen alanların selektif bir şekilde desteklenmesi lazım."
Ortaköy, sanayi üretiminin Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) payındaki değişimin, üretimin desteklenmesinin önemini ortaya koyduğunu ifade ederek, selektif finansman desteğinin nokta atış olduğunu, genel ekonomi politikası anlamında ise şu anda yapılması gereken her şeyin yapıldığını dile getirdi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com