Şam
Filistin'in Celile bölgesine bağlı Saffuriyye köyünde 1930 yılında dünyaya gelen Muhammed, bugün Suriye’nin güneyindeki Yermuk Kampı’nda çocukları ve torunlarıyla yaşamını sürdürüyor.
Nekbe katliamından kaçan 95 yaşındaki Hadra Muhammed, 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı esnasında da Yermuk Kampı'nda kaldı.
Devrik Esed rejimi ve destekçilerinin saldırılarına uğrayan Muhammed, Filistin’i ve yaşadığı anılarını unutamıyor.
Ailesini ve büyüklerini Filistin topraklarından uzakta kaybeden Muhammed, son nefesini Filistin topraklarında vermek istiyor.
????"Evimizden çıktık ama bir daha dönemeyeceğimizi bilmiyorduk"
Nekbe’nin tanıklarından Muhammed, 1948’de yaşadıklarını ve vatan hasretini
anlattı.
Köydeki yaşamın huzurlu ve sade olduğunu belirten Muhammed, şöyle devam etti:
"Köy hayatı basitti, rahattı. Herkes birbirini tanır, düğünlerde ve cenazelerde yardımlaşırdı. Köydeki insanlar bir aile gibiydi.
Köyümüz denize yakındı, havası çok güzeldi. Geçimimiz tarımdandı. Yazın domates, biber, patlıcan, salatalık, bamya, kışın ise bakla, nohut, mercimek, buğday ve arpa ekerdik."

"İngilizler gitmeden Yahudileri getirdiler"
O dönemde İngiliz mandası altındaki Filistin’de bağımsızlık istediklerini dile getiren Muhammed, "İngilizler bize gideceğiz dediler ama sözlerini tutmadılar. Yahudileri gemilerle getirip kamplara yerleştirdiler, askeri eğitim verdiler. Sonra da Filistin’e saldılar. Bize bağımsızlık vermek yerine Siyonistlere devlet kurdular." dedi.
Filistinli gençlerin ellerine silah alarak direndiğini ancak Yahudilerin köylere saldırıp katliamlar yaptığını belirten Muhammed, Kibya ve Deyr Yasin köylerinde kadın, çocuk, yaşlı demeden insanların öldürüldüğünü aktardı.

"1948’de iftar sofrasına oturduk, uçaklar bombalamaya başladı"
Nekbe günlerinde yaşadıklarına dair Muhammed, "İftar hazırlıkları yapıyorduk. Tam yemek yiyecektik ki uçaklar köyün üstünden geçmeye başladı. Bombardıman başladı. O gece bütün Celile bölgesi bombalandı. Tanklar, toplar, makineli tüfekler köyü taradı." diye konuştu.
Muhammed, köylerinden kaçışlarını ise şöyle anlattı:
"Bize 'dışarı çıkın, bombardıman bitince dönersiniz' dediler. Köyün dışındaki ağaçların altına sığındık. Sabah olunca Yahudiler köye girdi. Kadın, çocuk, yaşlı demeden öldürdüler. O gece 12 kişi hayatını kaybetti. Biz bir daha dönemedik."
Köylerinden kaçtıktan sonra zorlu bir yolculuk yaşadıklarını belirten Muhammed, "Gece vakti insanlar yürüyün diyordu. Nereye gittiğimizi bilmiyorduk. Dağlardan, vadilerden geçtik. Yanımızda sadece çocuklar, yaşlılar ve kadınlar vardı. Evlerimizi, mallarımızı, her şeyimizi geride bıraktık."
diyerek yaşadıkları acı dolu anları aktardı.
Lübnan sınırına ulaştıklarında askerlerin geçmelerine izin vermediğini ifade eden Muhammed, "Lübnan güvenliği giremezsiniz dedi. Kadınlar ağlamaya başladı, bazıları yolda doğum yaptı. Ağaçların altında kaldık, ne yiyecek ne su vardı." dedi.
Yardım kuruluşlarının daha sonra kendilerini Bint Cubeyl yakınlarında kurulan çadırlara yerleştirdiğini belirten Muhammed, "Çadırların altında yaşamaya başladık. Hiçbir şeyimiz yoktu. O zaman anladım evinden, toprağından, geçmişinden kopmak ne büyük bir acıdır. Ne anlatmakla biter ne unutulur."
ifadelerini kullandı.
Bir süre sonra Fransa’ya ait eski at barakalarına yerleştirildiklerini anlatan Muhammed, her barakada 20 ailenin kaldığını, herkese bir battaniye verdiklerini kaydetti.
Sığınma kamplarında tel örgülerle çevrili alanlarda tutulduklarını daha sonra gizlice Suriye’ye geçtiklerini dile getiren Muhammed, "Gece yürüyüp sınırı aştık. Suriye’de yakalandık, sorgulandık ama mülteci olduğumuzu anlayınca bizi Şam’a getirip bir camiye yerleştirdiler." şeklinde konuştu.
"Bugünkü Gazze o günlerden daha acı"
Gazze’de yaşananları değerlendirirken duygulanan Muhammed, "1948’deki felaket büyüktü ama bugün olanlar daha da acı. O zaman zordu, şimdi daha zor." dedi.
Yıllar geçse de dönme umudunu hiç kaybetmediğini vurgulayan Nekbe şahidi Muhammed, "Birisi dönebilirsin dese, hiçbir şey istemem. Nasıl çıktıysam öyle dönerim, yalınayak bile olsa. Tek isteğim doğduğum toprakları görmek." ifadelerini kullandı.
Ailesinden kimsenin Filistin’e dönemediğini söyleyen Muhammed, "Annem, babam, kardeşlerim, amcalarım hepsi gurbette öldü. Ölmeden önce keşke Filistin’de ölsek derlerdi. Benim de tek dileğim orada ölmek." dedi.
Torunlarına Filistin’i anlatmanın kendisi için bir görev olduğunu belirten Hadra Muhammed, "Torunlarıma Filistin’i unutmayın diyorum. O topraklar bizim, Yahudilerin değil. Onlara köyümüzü, yaşadıklarımızı anlatıyorum." diye konuştu.
Kendilerine kucak açan Suriye halkına teşekkür eden Muhammed, "Bizi ağırladılar, ekmeklerini paylaştılar. O iyiliği asla unutmam." diyerek minnetini ifade etti.
Yaklaşık bir asırdır sürgünde yaşayan Muhammed sözlerini şöyle tamamladı:
"Ülkemizi, özgürlüğümüzü, tarlalarımızı hatırladıkça ağlıyorum. Her gün ağlıyorum. Her sabah Filistin’i düşünmeden uyanmam. Ben Filistin’i unutmadım, torunlarıma da unutturmayacağım."
Filistinliler, 14 Mayıs 1948'de İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan etmesi ve Filistinlilerin zorunlu göçe tabi tutulması nedeniyle 15 Mayıs'ı "Nekbe" (Büyük Felaket) olarak anıyor.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com