Konya
İlk ve orta öğrenimini Konya’da tamamladıktan sonra 1966'da İstanbul’da Eczacılık eğitimine başlayan hattat Öksüz, 1968'de, eğitimi sürerken dünyaca tanınan hattat Hamid Aytaç'tan dersler almaya başladı.
Hat sanatında kendini bulan Hüseyin Öksüz, memleketi Konya'ya döndüğünde bir yandan eczacılık yaparken bir yandan da hat sanatını sürdürdü.
İslam Konferansı Teşkilatı'nın (IRCICA) düzenlediği uluslararası yarışmada dünya birinciliği dahil 5 ödül alan, yurt içinde ve dışında sergiler açan, çeşitli kuruluşlardan beratlar, plaketler alan Öksüz, sanatını başkalarına da öğreterek gelecek kuşaklara aktarmak istiyor.
El sanatlarına ilgisi çocukluğuna dayanıyor
Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Başkanlığını sürdüren 78 yaşındaki Öksüz, el sanatlarına ilgisinin çocukluk yıllarında yaptığı ufak oyuncaklarla başladığını söyledi.
Üniversite eğitimi için bulunduğu İstanbul'da bir öğrenci evinde yaşarken arkadaşlarıyla evlerinin yakınındaki camiye gittiklerini aktaran Öksüz, şunları kaydetti:
"Camide levhaları görünce kağıt kalem çıkarır, hoca vaaz verirken ben de oradaki levhaları çizmekle uğraşırdım. Bir arkadaşım vasıtasıyla Hamid hocayla tanıştım. Hamid hoca meğer dünyaca tanınan hocalardan biriymiş. Hamid hocadan 11-12 sene eğitim aldım. Eczacılık dört yılda bitti ama hat sanatı uzun sürdü. Hamid Aytaç hoca 'Yazıyı bırakma evladım' diye ısrar etti. 'Hocam ben evliyim. Bütün düzenimiz Konya'da. O yüzden gitmem lazım' dedim. 'O zaman sen yaz yavrum, bana gönder mektupla. Ben de yazayım, mektup göndereyim' dedi."
Üstadı Hamid Aytaç'ın vefatından sonra anısına uluslararası bir yarışma düzenlendiğine değinen Öksüz, "Orada dünya birincisi oldum. Bu yarışma hat sanatına ilgiyi körükledi. İlgi çok arttı. Hattatlar çoğaldı. Şimdi, dünyada 5-6 ülkede uluslararası seviyede yarışmalar yapılıyor." dedi.
"Bir genç kızın gelin olmayı hayal ettiği gibi hattat da bir Kuran-ı Kerim yazmayı ister"
Hattat olmayı bir nasip olarak gördüğünü vurgulayan Öksüz, şöyle devam etti:
"Bütün hattatlar bir gün bir Kuran-ı Kerim yazmak ister. Bir genç kızın gelin olmayı hayal ettiği gibi hattat da bir Kuran-ı Kerim yazmayı ister. Gönlü ayetler yazmayı ister.
Tabii o ayetlerde Kuran-ı Kerim'den cümleler var, Cenab-ı Allah'ın isimleri var. Allah'ın isimlerini yazmak herkese nasip olmaz. Hat sanatına bir ömür verdim.
Önce eczacılıkla beraber yapıyordum. Sonra eczacılığı bırakıp ticarete başladım ama hat sanatını hiç bırakmadım. Bir ömür böyle geçti.
Bakıyorum etrafımda talebelerim meydana geldi. Yazdıklarımı görenler, takdir edenler oldu. Bu sayede dünyanın birçok yerine gittim. Avustralya'dan Amerika'ya kadar hemen hemen 5 kıtada eserlerim var. Cami işleri yaptım, sergilere gittim. Almanya'da Hollanda'da sergiler açtım.
Camilerde yazılarım var. Yazdığımız yazılar da rastgele birer süsleme unsuru değil. Aynı zamanda insanlara, müminlere mesajları var."
Hat sanatına bir katkısının da öğrenci yetiştirmek olduğunu anlatan Öksüz, yaklaşık 50 öğrenci yetiştirdiğini, hem Türkiye'den hem de diğer ülkelerden öğrencilerinin bugün dünya çapında ödüller aldığını kaydetti.
"40-50 yıl hat sanatıyla yattım. Gece, gündüz aklım hep ondaydı"
Öksüz, hattatlık öğrenmenin zahmetli bir iş olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Hattat olmak isteyenlerin önce iyi bir üstada gitmeleri, mesleği üstadından öğrenmeleri lazım. Çok çalışmaları lazım. Usta çırak usulüyle öğrenip, iyi bir usta olmaları ve çok sevmeleri lazım.
40-50 yıl hat sanatıyla yattım. Gece, gündüz aklım hep ondaydı. Hanım da anlardı çok sevdiğimi, olmayacak saatlerde kalkıp çalıştığımı, herkes uyurken benim kalkıp yazdığımı anlatırdı.
Hayatım boyunca en büyük aşklarımdan biri hat sanatımdı. Onu hiç bırakmadım ve her şartta yazdım, yazdım, yazdım. Şimdi yine yazıyorum. Herkes uyurken benim uykum kaçar, kalemimi çıkarır yazarım."