Selanik mübadilleri İstanbul'da köklerine sahip çıkmaya çalışıyor

ÇOK OKUNAN HABERLER
Selanik mübadilleri İstanbul'da köklerine sahip çıkmaya çalışıyor

Büyük Mübadele Derneği Başkanı Sabit Semiz, dedelerinin Türkiye'ye gelirken büyük zorluklar yaşadığını ve İstanbul'da yeni bir hayat kurmak için mücadele ettiklerini söyledi.

İstanbul

AA'nın "İstanbul'un Yüzleri" başlıklı dosyasının on ikinci haberinde, Türkiye ile Yunanistan arasında 1923'te yaşanan mübadele kapsamında Türkiye'ye gelen mübadillerin üçüncü jenerasyonlarından Büyük Mübadele Derneği Başkanı Sabit Semiz, Yunanistan'dan İstanbul'a gelen mübadillerin göç yolculuğunu ve Türkiye'ye entegrasyon sürecini anlattı.

Semiz, aileleri mübadeleyi anlattıklarında inanamadıklarını belirterek, "Babaannelerimiz bizlere mübadeleyi anlattıkları zamanlarda biz masal anlattıklarını zannederdik. Yani nasıl geldiklerini, neler yaptıklarını, gemi yolculuklarını..." dedi.

Lozan Barış Antlaşması'nın ardından Yunanistan'da bulunan Türklerin, Türkiye'nin farklı illerine gönderildiğini belirten Semiz, mübadillerin çok zorlu bir yolculukla İstanbul'a ulaşabildiklerini dile getirdi.

Semiz, dedelerinin Yunanistan'ın Kesriye şehrine yakın bir dağ köyünde yaşadığını ifade ederek, şöyle devam etti:

"Dedelerimiz Selanik'e yayan ya da at arabaları ile 200 kilometrelik bir yolculuk ile gelmişler. Selanik'e geldikleri gibi de gemiye binip işte biletini alıp da buraya gelmiyorlar. Orada da yaklaşık üç, dört aylık bir süre Tumba denen bir bölgede çadırda kalıyorlar. O zamanın koşulları, hastalıkların, had safhada olduğu dönemlerde kendi sıraları geldiği zaman buraya geliyorlar. Önce Tuzla'ya geliyorlar ve hepsi ilaçlanıyor. Tekrar aynı gemiye binip o gemiyle Mimar Sinan Limanı'na geliyorlar. Mimar Sinan Limanı'nda indikten sonra Çatalca'nın, Silivri'nin, Büyükçekmece'nin köylerine dağılıyorlar. Yani oradan gelenler burada da aynı köylü insanlar aynı yere gitmeye çalışıyor. Ama tabii bu iş geldikleri zaman da burada hazır evler falan yok. İşte o tarihlerde dam dedikleri ahırlarda, mekanlarda çiftlik evlerinde 2 sene, 3 sene kendi yaşam evlerini yaşayacakları evleri kurana kadar hayatlarını geçiriyorlar."

Mübadillerin gemi yolculuğu sırasında sevdiklerini kaybettiğini anlatan Semiz, travmanın birkaç nesil devam ettiğini vurguladı.

Semiz, göç sırasında ailelerin de dağıldığını vurgulayarak, "Gemiye her aile nizami bir şekilde binmedi. Rastgele bindirildiler. Kimi Eskişehir'e gitti kimisi Aydın'a. Gemiyle gelen kardeşler, akrabalar belki yıllar sonra birbirini buldu belki de bulamadan vefat edip, göçüp gitti." ifadelerini kullandı.

Küçükken babaannesinden ve dedesinden dinleyip en çok etkilendiği anı sorulduğunda ise Semiz, şunları anlattı:

"Köydeki evimiz bir tepenin eteğindeydi. Kıbrıs Barış Harekatı başlayınca babaannem kız çocuklarını toplayıp, 'Eğer şu tepede bir Yunan askeri görürseniz hemen ahıra koşun, hayvanların iplerini çözün ve o iplerle kendinizi asın' dedi. Yani bu orada yaşanan bir dramın, bir travmanın burada söylettiği duygu ve düşünceydi. O beni her zaman çok etkiliyor."

"Mübadiller Türkiye'ye kolay entegre olamadı"

Semiz, İstanbul'da köylere yerleştiklerini ve hayvancılık yaptıklarını belirterek, ilçe merkezlerine indiklerinde ilk gelen mübadillere ayrımcılık uygulandığına değindi.

Ana dillerinin Rumca olması nedeniyle mübadillerin yerel halkla kaynaşmasının çok uzun zaman aldığının altını çizen Semiz, "Köyden şehre geldiğimiz zaman insanlar hep dışlıyordu. Yerel halkla, düğün falan karşılıklı hiçbir şey yoktu. Bunlar 1980'li yıllardan sonra kırılmaya başladı." dedi.

Semiz, ilk mübadillerin Hristiyan sanılarak camiye alınmadığını söyleyerek, "En sonunda birisinin nevri dönmüş. Cuma günü ağacın tepesine çıkarak sala okumaya başlamış. Aşağıdan da biri geçiyormuş ve salayı duymuş, hemen kahveye giderek, 'Ya arkadaşlar, bunlar bizden, adam sala okuyor' demiş. O saatten sonra insanlar artık birbirleriyle selamlamaya başlamışlar." diye konuştu.

Mübadillerin, en az iki kuşağın hem Yunanistan'da hem de Türkiye'de büyük zorluklar yaşadığını belirten Semiz, bu dramın hiçbir zaman unutulmaması gerektiğine dikkati çekti.

Semiz, mübadillerin buraya kültürleriyle geldiklerini ve onları unutmamak için çalışmalar yaptıklarını dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Biz küçükken yapılan yemeklerin unutulmaması için şu an bir projemiz var. Aslına uygun olarak o yemekleri yaparak kayıt altına alacağız ve gelecek nesillere aktaracağız. Dedelerimiz bu topraklara sadece tutunmak için geldi. Yani, bir toprak parçasını tırnakları ile kazıyıp tutunmaya çalıştılar. Bizden önceki babalarımız ise onlardan almış olduklarıyla beraber bizlere nasıl daha iyi bir hayat bırakabiliriz diye ömürlerini çalışarak geçirdiler. Biz şimdi üçüncü kuşaklar 100 yıl önce yaşanan o dramdan sonra köklerimizin nerede olduğunu, nereden geldiğini, hangi şartlarda buraya yerleştiğini araştırarak onlara sahip çıkmaya çalışıyoruz."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
ÇOK OKUNAN HABERLER