TİHEK Başkanı Altun, "Gazze'de Abluka ve Aç Bırakma" panelinde konuştu

ÇOK OKUNAN HABERLER
TİHEK Başkanı Altun, "Gazze'de Abluka ve Aç Bırakma" panelinde konuştu

TİHEK Başkanı Fahrettin Altun, "İsrail Gazze'yi açlığa, susuzluğa ve ilaçsızlığa mahkum ediyor. Bu durumu asla bir insani kriz olarak niteleyemeyiz, bu insanlığa karşı bir suçtur." dedi.

Ankara

TİHEK tarafından Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (AYBÜ) ve Ankara Filistin Dayanışma Platformu (ANFİDAP) işbirliğiyle düzenlenen "Gazze'de Abluka ve Aç Bırakma: Sessiz İşleyen Bir Soykırım Mekanizması" paneli, AYBÜ Milli İrade Yerleşkesi Büyük Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi.

Altun, panelin açılışındaki konuşmasında, Gazze halkının, bastırılan, susturulmaya çalışılan sesine ses olmak, maruz kaldıkları zulmü gür bir sedayla haykırmak ve zulmün son bulmasına katkıda bulunmak için bir arada olduklarını söyledi.

????

Modern dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir zulüm endüstrisiyle karşı karşıya olunduğunu belirten Altun, "Bu zulüm Gazze, Filistin halkına yönelse de asıl hedefi insanlık, insan hakkı ve onuru. Bu zulüm endüstrisi hiçbir hukuk tanımıyor. Gazze'de tanıklık ettiğimiz abluka ve aç bırakma pratiği bu zulüm endüstrisinin enstrümanlarından biri. İsrail tarafından işletilen bu zulüm endüstrisinin asli hedefi soykırım." diye konuştu.

Gazze'de İsrail eliyle gerçekleştirilen soykırım girişimine karşı mücadele etmenin, bir insanlık vazifesi olmasının yanı sıra uluslararası toplumun ve ulusal insan hakları kurumlarının somut bir görevi olduğunu vurgulayan Altun, TİHEK olarak bu soykırıma karşı var güçleriyle mücadele ettiklerinin altını çizdi.

"Soykırımın yeni araçları abluka ve aç bırakmadır"

Gazze'de bugün taş üstünde taş kalmadığını belirten Altun, Filistinlilere yönelik zulmün 7 Ekim 2023'te başlamadığına dikkati çekti. Fahrettin Altun, şunları kaydetti:

"1948'den itibaren İsrail, Filistin halkına yeni yol ve yöntemlerle, giderek artan oranlarda zulmediyor. Fakat 7 Ekim 2023 sonrasında bu zulüm insanlık tarihinin görmediği kötülükleri ihtiva eder hale gelmiştir. İsrail yönetimi planlı, sistematik ve süreklilik arz eden bir şekilde öldürme, bölge halkına bedensel ve ruhsal zarar verme, kısmen ya da tamamen yok etme maksadıyla ağır yaşam koşullarına maruz bırakma ve bölgedeki çocukları zorla bir başka yere nakletme suretiyle soykırım suçu işlemektedir. Bugün geldiğimiz noktada bu soykırımın yeni araçları abluka ve aç bırakmadır."

Gazze'ye insani yardım ulaştırmak isteyen yardım gemilerinin defalarca saldırıya uğradığını anımsatan Altun, Küresel Sumud Filosu'na ait 42 teknenin durdurulduğunu, 443 vicdan elçisinin gözaltına alındığını, Vicdan Gemisi'ne yönelik İsrail'in terör saldırısının tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleştiğini dile getirdi.

"Gazze halkı gerçek bir yaşam mücadelesi veriyor"

İsrail'in açlığı Gazze'de sistematik bir soykırım silahı olarak kullandığına işaret eden Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Birleşmiş Milletler (BM) raporlarına göre Gazze'de 500 binden fazla insan açlık ve akut yetersiz beslenme zulmüne maruz bırakılmaktadır. Gazze'de İsrail eliyle Gazzelilere yaşatılan açlık, sadece insanlık tarihinin en ağır kıtlık örneklerinden biri değil, aynı zamanda insanlığın şahit olduğu en büyük kötülüklerden biridir. Gazze halkı gerçek bir yaşam mücadelesi veriyor. İnsanlar açlıktan ölüyor. Gazzeli çocuklar sadece İsrail bombalarıyla, kurşunlarıyla ölmüyor. Aynı zamanda bilinçli aç bırakma politikasıyla da İsrail tarafından öldürülüyor.

Uluslararası hukukta tüm kurallar ve yükümlülükler bu kadar açıkken İsrail, bu zulmü işlemeye, açlığı bir soykırım aracı olarak kullanmaya ne yazık ki bütün dünyanın gözleri önünde devam ediyor. İsrail Gazze'yi açlığa, susuzluğa ve ilaçsızlığa mahkum ediyor. Bu durumu asla bir insani kriz olarak niteleyemeyiz, bu insanlığa karşı bir suçtur. Bu suçun cezalandırılması gerekir, karşı karşıya kaldığımız tablo, İsrail'in açlığı bir soykırım aracı olarak kullanmasıdır."

"Adalet ve hakikat mücadelemize devam etmeliyiz"

Uluslararası Adalet Divanı'nın yayımladığı danışma görüşüne ve Gazze Mahkemesi'nin dün açıkladığı karara dikkati çeken Altun, "Ne yazık ki hakkın değil gücün, haklının değil güçlünün, hakikatin değil imajın gözetildiği mevcut uluslararası düzende uluslararası hukuk da işlememekte, bu çağrılar karşılık bulamamaktadır. Bu da beraberinde bütün insanlığı, günden güne derinleşen bir hakikat ve adalet krizine maruz bırakmaktadır. Fakat yeise kapılmamalı, adalet ve hakikat mücadelemize devam etmeliyiz." ifadesini kullandı.

TİHEK olarak Gazze halkının haklı davasına destek olmak ve İsrail zulmünün son bulması için gayret ettiklerinin altını çizen Altun, uluslararası kurumlarla çalışmalar yürüttüklerini, Ulusal İnsan Hakları Kurumları Küresel Ağı (GANHRI) bünyesindeki 120 akran kuruma vahşetin karşısında durmaya ve Gazze'deki insan hakları ihlallerinin son bulmasına katkı vermeye davet ettiklerini aktardı.

Yayımladıkları "Filistin'de İnsan Hakları İhlalleri ve Gazze Soykırımı" başlıklı raporda tanıkların şahitliklerini kayda geçirdiklerini ve bu kayıtları Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne sunduklarını dile getiren Altun, soykırımı en güçlü şekilde kınadıklarını ve mücadelelerinin Filistin özgür olana dek süreceğini kaydetti.

"Sessiz kalmak tarafsızlık değil, suça ortak olmaktır"

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Cengiz Köseoğlu ise Gazze'de modern zamanların en ağır insani krizlerinden birinin yaşandığını, bunun yalnızca bölgesel bir kriz değil, küresel bir sınama olduğunu vurguladı.

Üniversitelerin yalnızca teknik bilgi veren ve meslek edindiren kurumlar olmadığını belirten Köseoğlu, "Akademik tarafsızlık ilkesi, yaşanan vahşeti görmezden gelmenin veya meşrulaştırmanın bir bahanesi olarak kullanılamaz. Açık bir soykırım mekanizması işlerken, sessiz kalmak tarafsızlık değil, suça ortak olmaktır." diye konuştu.

Gazze'deki soykırıma karşı sessiz kalmayı reddettiklerini dile getiren Köseoğlu, "Yaşananlar tesadüfi veya savaşın doğal akışı değildir. Aç bırakma, bilinçli bir siyasi araç, bir savaş silahı olarak kullanılmaktadır. İnsanların en temel yaşam kaynaklarından mahrum bırakılmasının uluslararası hukuktaki adı çok açıktır. Bu, kast unsurunu barındıran bir soykırım eylemidir." dedi.

ANFİDAP Dönem Sözcüsü İsmail Mansur Özdemir de Gazze'de 750 gündür soykırım yaşandığını, İsrail'in ablukayı, aç, ilaçsız, bırakmayı bir savaş aparatı olarak kullandığını, "ateşkes" kapsamındaki ahdini de çiğnediğini ifade etti.

Açılış konuşmalarının ardından, TİHEK İkinci Başkanı Muhammet Ecevit Carti moderatörlüğündeki "Gazze'de Abluka ve Aç Bırakma: Sessiz İşleyen Bir Soykırım Mekanizması" paneli, Filistin Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu Direktörü Dr. Ammar Al Dwaik, Anadolu Ajansı (AA) Genel Yayın Yönetmeni ve Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Özhan, Kızılay Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Sekreter Yardımcısı Şükrü Can, ANFİDAP İstişare Heyeti Üyesi Öğretim Görevlisi Hasan Bozdaş ve Boğaziçi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Hasan Basri Bülbül'ün katılımıyla gerçekleştirildi.

Program öncesinde, TİHEK ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi arasında insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, ayrımcılıkla mücadele edilmesi ve kötü muamelenin önlenmesi alanlarında ortak çalışmaların yürütülmesini amaçlayan işbirliği protokolü imzalandı.


Kaynak: AA

dikGAZETE.com
ÇOK OKUNAN HABERLER