ANTALYA
Geçmişte çeşitli uygarlıkların yanı sıra çok sayıda devletin de egemenliğinde kalan Antalya'da yaklaşık 20'si düzenlenmiş 50'den fazla antik yerleşim bulunuyor.
Geçmişe ışık tutan antik kentler, tarih meraklılarının ilgisini çekiyor.
"Demokrasinin beşiği": Patara
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 2020'nin "Patara Yılı" ilan edilmesiyle tekrar gündeme gelen Patara Antik Kenti, en çok ziyaretçi ağırlayan antik kentler arasında yer alıyor.
Kaş'a 30 dakika uzaklıktaki Patara, barındırdığı tarihi ve kültürel mirasın yanı sıra eşsiz kum tepeleriyle de dikkati çekiyor.
Demokrasinin ilk örneklerinden kabul edilen Likya Meclis Binası ve deniz feneri kalıntıları, kentteki ilgi gören yerlerin başında geliyor.
Kaş'ın Kınık Mahallesi yakınlarında yer alan ve antik dönemde Likya'nın başkentliğini yapan Ksanthos Antik Kenti ise Likya kültürüne özgü dikme mezar anıtlarıyla göze çarpıyor.
Patara'da doğan, yaşamının büyük bölümünü Demre'de geçiren Noel Baba olarak bilinen Aziz Nicholaus için ilçede yapılan Noel Baba Kilisesi ve Myra Antik Kenti'nin limanı olan Andriake de görülmesi gereken yerlerden.
Likya Uygarlıkları Müzesi'nin de kurulu olduğu alanda antik dönem liman kalıntılarını inceleme fırsatı bulan ziyaretçiler, müzede de Likya bölgesi kalıntılarını yakından görme imkanını yakalıyor.
Gazipaşa'daki Roma ve Bizans dönemlerinden kalma Antiochie Ad Cragum Antik Kenti, mozaikleri ve heykelleriyle dikkati çekiyor.
Kumluca'da, yardımseverliğiyle tarihi kayıtlara geçen Opramos'un memleketi Rhodiapolis ile Finike-Elmalı kara yolunun 30. kilometresinde yer alan ve tiyatrosu, hamamı, kaya mezarları, su sarnıcıyla dikkati çeken Arykanda antik kentleri de ziyaretçileri tarihi yolculuğa çıkarıyor.
Kemer'deki Phaselis Antik Kenti, geniş ve görkemli bir caddesi, tiyatro, agora gibi pek çok kalıntıları ve eşsiz deniziyle de ziyaretçilerini büyülüyor.
Asırlara meydan okuyan kent: Aspendos
Serik ilçesinde günümüze kadar ayakta kalmış ender antik tiyatrolardan birine ve su kemerlerine sahip Aspendos Antik Kenti de asırlara meydan okuyor.
Kazı çalışmalarında ortaya çıkartılan 2 bin yıllık iki katlı dükkanlar ve stoa (sütunlu galeri) kompleksi, kentin ticari ve siyasi açıdan önemini gözler önüne seriyor.
Aksu ilçesinde yer alan ve geçmişi milattan önce 3 bin yılına kadar uzanan Perge Antik Kenti de sadece bölgenin değil, Anadolu'nun en düzenli Roma dönemi kentlerinden biri olarak biliniyor.
Mimarisinin yanında mermer heykeltıraşlığıyla da ünlü kentte, 1946'dan beri yürütülen kazılar sonucu şehir merkezinin önemli anıtsal yapıları gün ışığına çıkarıldı.
2009'dan beri UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde yer alan antik kentte birçoğu ayakta duran tiyatro, stadyum, hamamlar, anıtsal çeşmeler ve agora, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
Doğa ve tarihin buluştuğu kent: Termessos
Konumu itibarıyla "kartal yuvasını" andıran, Büyük İskender'e teslim olmamasıyla bilinen, tiyatro, lahit ve kaya mezarları bulunan Termessos Antik Kenti de mutlaka görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor.
Manavgat'taki Side Müzesi ve Antik Kenti ile Apollon Tapınağı kalıntıları, özellikle gün batımında ziyaretçilerine güzel manzara sunuyor.
Kazılarda gergedan, fil, su aygırı gibi hayvanların kalıntıları bulunan Karain Mağarası da ziyaretçilerini Yontmataş devrine yolculuğa çıkarıyor.
Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerine ait eserleri ve yapılarıyla ziyaretçilerin en uğrak mekanlarından Alanya Kalesi ve Syedra Antik Kenti de dikkati çeken tarihi yapılar arasında yer alıyor.
Helenistik dönemde kurulan ve etrafı 6 kilometre uzunluğunda surlarla çevrilen 10 hektarlık yarımada üzerindeki Alanya Kalesi, kadim tarihiyle 2000'de UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'ne girdi.
Aynı yıl kazı çalışmalarında elde edilen bulgular ile Syedra da ilçenin geçmişini milattan önce 9. yüzyıla kadar götürdü.
"Ziyaretçiler, denize girme imkanı da buluyor"
Antalya Müze Müdürü Mustafa Demirel, antik kentlerin çevre düzenlemesi, bakım ve onarımlarına yönelik çalışmalara önem verildiğini, buralarda her yıl bilim insanlarınca kazı yapıldığını söyledi.
Antalya'daki birçok antik kentin sahil kesiminde yer aldığını anlatan Demirel, şunları kaydetti:
"Bölgemizde en çok Roma döneminde yaşam alanı olarak belirlenmiş ve dönem içinde terk edilmiş antik kentler var.
Tüm ziyaretçiler, antik kentleri görme şansına sahip. Salgın sürecinde en çok Olimpos, Patara ve Fhaselis antik kentleri ilgi gördü.
Antalya bölgesi gerçekten dünyanın en güzel kültürel mirasının bulunduğu, korunduğu bir bölge.
Dağıyla taşıyla tüm coğrafya adeta bir açık hava müzesi. Ziyaretçiler hem geçmişten gelen kültürel mirası görme hem de gerektiğinde denize girme imkanı buluyor."
"Yeşil ve mavinin tonları tarihle iç içe"
Syedra Antik Kenti Kazı Başkanı Doç. Dr. Ertuğ Ergürer de kentte şu ana kadar ortaya çıkan kalıntıların birçoğunun Roma ve Bizans dönemine ait olduğunu vurguladı.
Kentin Roma hamamı, Sütunlu Caddesi, meclis binası, mezarları, vaftiz mağarası ve su kaynaklarının görünebilir kalıntılar arasında yer aldığını belirten Ergürer, "Yine ilgi çeken büyük sarnıçlar ve batı kapısı ziyarete açık.
Kent 12 ay boyunca ücretsiz gezilebilir durumda. Ziyaretçiler yeşil ve mavinin tonları arasında tarihin içinde yolculuk yapabiliyor." dedi.
Alanya Müze Müdürü Seher Türkmen ise ilçede iki müze ve iki ören yerinin ziyarete açık olduğunu ifade etti.
"Adım başı kentler ve yerleşimleriyle dolu bir bölge"
Myra Andriake Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Nevzat Çevik ise adım başı tarihi kentler ve yerleşim izlerine rastlanan geniş bir alanda çalıştıklarını vurguladı.
Çevik, Antalya'nın Karain'deki prehistorik ilk yerleşimcilerden Demir Çağlara, kayaların ahşap gibi oyulduğu Klasik Dönem'den İskender'in egemen günlerine, İmparatorluk sanatını Anadolu'ya taşıyan Roma'dan Osmanlı'ya kadar her dönemin en gözde anıtlarıyla dolu olduğunu aktardı.
Bölgenin birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını vurgulayan Çevik, "Antalya, sahillerinde Likya'yı, Pamfilya'yı, dağlarında Pisidya'yı, Milyas'ı, Kibyratis'i kucaklayan farklı zamanların farklı kültürleriyle özel bir coğrafyada sahnelenen bir kültür sanat sergisi gibi." dedi.