<h3><span><strong>19 MAYIS’IN HATIRLATTIKLARI</strong></span></h3> <h3><span><strong>DEVLET EBED-MÜDDET İÇİN STRATEJİK ADIM</strong></span></h3> <div><strong>Türk</strong> <strong>tarihinin</strong> en az bilinen dönemi gibi geliyor bana son yüzyıl. Hala şu küçük ayrıntı bile toplumdan gizleniyor. <strong>Mustafa</strong> <strong>Kemal</strong> <strong>Paşa’yı</strong> <strong>Anadolu’ya</strong> <strong>Osmanlı</strong> <strong>Padişahı</strong> <strong>Sultan</strong> <strong>Vahdettin’in</strong> gönderdiği.</div> <div>Son yüzyılda tahribat çok büyük tabi. Hangi birinden söz edeceksiniz?</div> <div>Şunu asla unutmayalım ki, <strong>2’nci Abdulhamid Han</strong> ve <strong>Mehmed</strong> <strong>Vahdettin</strong> <strong>Han,</strong> ülkenin bekâsı için ellerinden geleni yaptılar. Onların topyekûn gayretleri sonucudur ki bugün <strong>Türk</strong> <strong>Milleti</strong> bağımsızdır.</div> <div><strong>Osmanlı Devleti’nin Hükümdârı, Komutanları ve münevverleri ile son büyük başarısı TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ’dir.</strong></div> <div><strong>İstiklal</strong> <strong>Harbi’nin</strong> <strong>Komuta</strong> <strong>Heyeti,</strong> <strong>Abdulhamid</strong> <strong>Han’ın</strong> <strong>Harbiye’sinden</strong> mezun <strong>Osmanlı</strong> <strong>Ordusu’nun</strong> generalleriydi. Hepsi de mümtaz kişilerdi.</div> <div><strong>Mustafa</strong> <strong>Kemal</strong> <strong>Paşa</strong>, liderlik vasıfları fevkalade gelişmiş, sorumluluk alan bir <strong>kurmay</strong> subaydı. Daha <strong>yüzbaşı</strong> iken <strong>17</strong><strong>-</strong><strong>21</strong><strong> </strong><strong>Eylül 1910</strong><strong> tarihlerinde</strong><strong> </strong><strong>Fransa'da</strong> yapılan manevralara (Picardie) <strong>Türk</strong> <strong>Ordusu</strong> temsilcisi olarak gönderilmişti. <strong>1917</strong> <strong>Aralık</strong> ayında da <strong>Sultan Vahdettin</strong> veliaht iken yaveri olarak <strong>O’nunla</strong> beş haftalık <strong>Almanya</strong> seyahatine çıktı. <strong>Vahdettin</strong>, bu esnada <strong>56</strong> yaşındaydı.</div> <div>Ayrıca, <strong>Mustafa</strong> <strong>Kemal’in</strong> <strong>Enver</strong> <strong>Paşa</strong> ile <strong>Trablusgarp’a</strong> gitmeleri de sadece <strong>gönüllü</strong> <strong>subaylar</strong> açıklaması ile geçiştirilemez. Çünkü oraya giden subaylar, <strong>2’nci Abdulhamid Han’ın Yıldız Teşkilatı’na</strong> müteakip kurduğu, kendisine bağlı <strong>Teşkilat-ı Mahsusa’nın</strong> üyesi idiler ve <strong>Trablusgarp</strong> <strong>Hücresinin</strong> başındaki “<strong>Şeyh Sunûsi’ye destek vermek ve Müslüman ahaliyi İtalyan kuvvetlerine karşı örgütlemek</strong>” görevi ile görevliydiler. [1]</div> <div><strong>Avrupa</strong>-<strong>ABD</strong>-<strong>Rusya</strong> üçlüsü <strong>HASTA</strong> <strong>ADAM</strong> dedikleri <strong>Devlet-i Aliye</strong>’yi yıkmayı nihayet başarıyorlardı. Plan; <strong>Türkleri</strong> <strong>Avrupa’dan</strong>, müteakiben <strong>Anadolu’dan</strong> atma planıydı. <strong>İstanbul</strong> işgal altındaydı. <strong>Dirayetli</strong> <strong>Padişah</strong> kararını verdi. Yeniden diriliş tıpkı <strong>Söğüt</strong> gibi ve aynı ruhla ki bu ruha o zaman “<strong>Kuvay-ı Milliye</strong>” dendi, <strong>Anadolu’dan</strong> başlayacaktı. <strong>Genel Kurmay Başkanı Fevzi Paşa’yı</strong> (ÇAKMAK) yanına çağırdı.</div> <div><strong>Çakmak</strong> <strong>Paşa’nın</strong> ağzından:</div> <div>"<strong>Mütareke</strong> senesinde, bir <strong>Cuma</strong> selamlığından sonra <strong>Sultan</strong> <strong>Vahdettin</strong> beni huzuruna kabul etti. "<strong>Paşa, dedi. Durumu görüyorsunuz. Bu işler anca Anadolu'da teşkilatlanarak kurtarılabilir. Bana Anadolu'da teşkilat kuracak, memleketi şu karanlık durumdan kurtarabilecek Paşaların bir listesini yapıp getirin</strong>."</div> <div>Ertesi <strong>Cuma</strong>, yine selamlıktan sonra huzuruna girip, hazırladığım listeyi verdim. Dikkatle okuduktan sonra, bir müddet sustu. Sonra yarı kapalı gözleriyle ağır ağır, tane tane konuşmaya başladı:</div> <div><strong>"Paşa, Mustafa Kemal Paşa hırsız mıdır?"</strong></div> <div><strong>"Hâşâ Padişahım."</strong></div> <div><strong>"Bir namussuzluğu, ahlaksızlığı var mıdır?"</strong></div> <div><strong>"Hâşâ Padişahım."</strong></div> <div><strong>"Beceriksiz ve kabiliyetsiz midir?"</strong></div> <div><strong>"Hayır efendim. O hepimizden bilgili, kabiliyetli ve dinamiktir."</strong></div> <div><strong>"O halde bu listeye niçin onun adını yazmadınız?.."</strong></div> <div>Hiç düşünmeden cevap verdim:</div> <div><strong>"Padişahım, Mustafa Kemal Paşa yenilik, bilhassa öteden beri Cumhuriyet taraftarıdır."</strong></div> <div><strong>Padişah,</strong> elindeki kâğıdı atar gibi masanın üzerine bıraktı... Ayağa kalkıp, pencereye döndü. Limanda demirli <strong>İtilaf</strong> <strong>Devletleri</strong> (İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan) gemilerini göstererek:</div> <div>"<strong>Paşa, Paşa... Bu gemileri görmek kanıma dokunuyor. Bu memleket kurtulsun da isterse Cumhuriyet olsun... Kendine selamla birlikte tebliğ ediniz, haftaya Cuma günü Mustafa Kemal Paşa'yı göreceğim</strong>." [2]</div> <div><strong>Ve…</strong></div> <div><strong>Anadolu’daki “YENİDEN DİRİLİŞ HAREKÂTI” görevi, M. Kemal Paşa’ya verildi.</strong> Çünkü O <strong>Anafartalar</strong> <strong>Kahramanı</strong> ve müteakip defalar ödül ve nişanlarla taltif edilmiş bir generaldi.</div> <div><strong>Anadolu’ya</strong> geçmek için hazırlıklarını tamamlayan <strong>M. Kemal Paşa</strong>, <strong>15</strong> <strong>Mayıs</strong> <strong>1915’te</strong> yani <strong>Yunan’ın</strong> <strong>İzmir’e</strong> asker çıkarttığı gün, <strong>Yıldız</strong> <strong>Sarayı’na</strong> gitti.</div> <div><strong>Padişah</strong> <strong>Vahdettin</strong>, onu çok küçük bir odada kabul etti. Hemen hemen diz dize oturdular. <strong>Padişahın</strong> sağında mini bir masa üzerinde güzel ciltlenmiş kalınca bir kitap, bir <strong>Osmanlı</strong> <strong>Tarihi</strong> vardı. Pencereden <strong>Boğaz</strong>, <strong>Boğaz’ın</strong> mavi sularında birbirine paralel dizilmiş ve toplarını saraya çevirmiş olan düşman savaş gemileri görünüyordu.</div> <div><strong>Padişah</strong>, ona dedi ki:</div> <div>“<strong>Paşa, devletimize çok hizmet ettin, bunların hepsi artık bu kitaba geçmiştir!</strong>”</div> <div>Elini, <strong>Osmanlı</strong> <strong>Tarihi’ne</strong> koydu, bastı ve ilave etti:</div> <div>“<strong>Tarihe geçti!..”</strong></div> <div>Sonra dedi ki: “<strong>Bunları unutunuz. Asıl bundan sonra yapacağınız hizmet, şimdiye kadar yaptıklarınızdan mühim olacaktır. Paşa, isterseniz devleti kurtarabilirsiniz</strong>!”</div> <div><strong>M. Kemal Paşa</strong> cevap verdi: “<strong>Bu yolda elimden gelen yapacağıma emin olmanızı rica ederim</strong>.”</div> <div><strong>Vahdettin</strong>: “<strong>Muvaffak</strong> <strong>olunuz</strong>!” diyerek ayağa kalktı. Ziyaret sona ermişti.</div> <div>Son dönem <strong>Atatürkçü</strong> olarak da bilinen tarihçi <strong>Cemal</strong> <strong>Kutay</strong> diyor ki: "<strong>Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’ya 25 bin altınla gönderildi. O zaman bu parayla İstanbul'un onda biri satın alınırdı. Ben bunu Demokrat Parti milletvekili olan hukukçu Celal Fuat Türkgeldi'nin babası Mabeyn Başkatibi olan Ali Fuat Türkgeldi'den dinledim.</strong>"</div> <div><strong>İsmet</strong> <strong>Bozdağ</strong> da; <strong>Atatürk'e</strong> <strong>kırk</strong> <strong>bin</strong> <strong>altın</strong> değerinde para verildiğini <strong>Abdülhamit'in</strong> kızı <strong>Şadiye</strong> <strong>Sultan'dan</strong> dinlediğini belirtir. Üstelik bu <strong>kırk</strong> <strong>bin</strong> <strong>altını</strong> <strong>Vahdettin'in</strong> çiftliğini ve atlarını satarak temin ettiğini söyler.</div> <div>İki <strong>Atatürkçü</strong> de "<strong>para verildiğinde</strong>" birleşirler ama miktarı ve kaynağı hususunda farklı noktada dururlar. [3]</div> <div>Tabii <strong>Devlet-i</strong> <strong>Aliye’nin</strong> son padişahı da engin devlet terbiye, bilgi ve birikimine sahipti. Bu çözüm yolu, o zamanın sıkıntıları içinde meyvesini <strong>TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ</strong> olarak verdi.</div> <div>Necip <strong>Milletimiz</strong> için coğrafyasında yeniden diriliş ve mücadelenin adıdır <strong>Kuvay-ı Milliye</strong>. Bu arada, manda ve himayecilerle, <strong>Damat</strong> <strong>Ferit</strong> oldu-bittileriyle mücadeleye devam edilmesi gerekmektedir. <strong>İngiliz</strong> <strong>Aklı,</strong> her yerimizi kuşatmıştır.</div> <div></div> <div>Ne büyük bir talihsizlik ki bizler, <strong>Mustafa</strong> <strong>Kemal</strong> <strong>Paşa</strong> ve <strong>Silah</strong> <strong>Arkadaşları</strong> gibi <strong>Osmanlı</strong> <strong>Harbiye’sinde</strong> okuyamadık, yetiştirilemedik. Ve yine ne yazık ki bizleri yönlendirecek, yaveri olarak yurtdışına götürecek kadar itimat eden, daha da önemlisi bize güvenip, bizi sevecek bir sultanımız, hükümdarımız da olmadı. Hele de şanlı ordumuzun bunca tahkir edildiği zamanlarda…</div> <div>Bu sitemimin çok sebepleri var. Şanlı <strong>Harbiyeliyi</strong> <strong>NATO</strong>, <strong>FETÖ</strong> vb. yapılara önce yedirip, sonra <strong>Şanlı</strong> <strong>Ordumuzu</strong> rencide edip, dağlarında bekleyen bunca <strong>Mehmetçiğe</strong> rağmen merhametsizce <strong>Şanlı</strong> <strong>Ordumuzu</strong> aşağılamaya devam eden aslında ihânet ettiğinin ya farkında değil ya da işbirlikçilikten sakınmayan gürûhun saldırıları ile mağdur edilen <strong>Türk</strong> <strong>Subayı’nın</strong> ahını da <strong>Allah’a</strong> havale ediyorum.</div> <div>Tabii bunlar gerçek <strong>Vatanseverler</strong>, <strong>İmân</strong> <strong>sahibi</strong> <strong>Münevverler</strong> için mazeret değil, çünkü <strong>Azîz</strong> <strong>Milletimiz,</strong> muvaffak olsun diye ömrünü veren insanlarımız da var.</div> <div>Bugün bizim <strong>Medeniyet</strong> <strong>Güneşimizin</strong> yeniden doğması için mücadele eden yürekli insanlarımız desteklenmelidir. Unutmayalım ki; <strong>“emperyalizme karşı en iyi savunma”</strong> taarruzdur. Bu da her zaman topla tüfekle değil, <strong>tebliğ</strong>, <strong>mücadele</strong>, <strong>uhuvvet</strong>, <strong>bilgi</strong>, <strong>iletişim</strong> <strong>becerisi</strong>, <strong>çalışkanlık</strong>, <strong>fedàkârlık</strong> ve <strong>meselelere</strong> <strong>vukûfiyetle</strong> olur.</div> <div>Sonuç olarak; <strong>O hükümdar</strong> ki; yaptığı fedakârlık ile <strong>iç</strong> <strong>harbi</strong> ve <strong>kardeş kanı</strong> dökülmesini önledi. Kahretti kendisine yapılan hakaretlere içten içe. Tabutuna <strong>haciz</strong> kondu mahalle bakkalına borçlarından dolayı. Ama ne <strong>O</strong>, ne de diğer <strong>Osmanoğulları</strong> hiç şikâyet etmedi, vakârlarını kaybetmediler. Mirasa sahip çıktılar, yeni kurulan devlete sahip çıktılar, ama ne <strong>yeni</strong> <strong>devlet</strong> ne de <strong>yeni</strong> <strong>nesiller</strong> onlara sahip çıkmadı ve tanımadı.</div> <div><strong>19 Mayıs 1919 tarihi de Samsun’da Millî Mücadelemizin ve Millî Kararlılığımızın stratejik sembolü ve adımıdır. Bayramdır. Kutlu olsun.</strong></div> <div><strong>Millî</strong> <strong>Mücadele’nin</strong> sorumluluğunu alan <strong>Merhum</strong> <strong>Mustafa</strong> <strong>Kemâl</strong> <strong>Paşa’yı</strong> da dua ve minnetle anıyoruz. Döneminde <strong>Mareşal</strong> <strong>M. Fevzi ÇAKMAK Paşa</strong> dâhil kendisinden kıdemli birçok general vardı. <strong>Sultan</strong> <strong>Vahdettin</strong> <strong>Han,</strong> yeniden diriliş için <strong>Mustafa</strong> <strong>Kemâl</strong> <strong>Paşa’ya</strong> güvendi, Fedàkâr Milletimiz O’nun etrafında teşkilâtlandı.</div> <div><strong>Bugün Osmanlı’yı dışlayan hakâret edenleri de İstiklâl Harbi’mizi görmezden gelen, aşağılayanları da Aziz Milletimizin yüce gönlüne ve vicdànına şikâyet ediyoruz. </strong></div> <div><strong>Bizim devletimiz en az 7000 yıllık bir devlettir. Her iki taraf da bilsin… </strong></div> <div><strong>Her iki bölücü tarafa bugün tekrar haykırıyoruz. Bizi bölemeyeceksiniz, bizi yıkamayacaksınız. Osmanlı da bizim, Cumhuriyet de… Çünkü bu Aziz Millet, bu kutlu devlet bizim…</strong></div> <div>.</div> <div><strong>E. Yarbay Halil Mert, dikGAZETE.com</strong></div> <div>-TÜREYİŞ Strateji ve Yönetim Uzmanı-</div> <div>Yazımız açıklamaları ile buradadır:</div> <div>https://youtu.be/PBCJQzTX4aU</div> <div><strong><strong>[1]</strong></strong> Kayabaşı, Selman, Teşkilat, İstanbul, 2008</div> <div><strong><strong>[2]</strong></strong><strong> </strong>Vakkasoğlu,Vehbi, Son Bozgun 1’nci cilt, İstanbul, 1990</div> <div><strong><strong>[3]</strong></strong> Altan, Mehmet, Vahdettin Atatürk'e kaç para verdi?, https://arsiv.sabah.com.tr/2005/07/23/yaz71-40-120.html</div> <div>.</div> <div></div>