ABD ile Türkiye, IŞİD’in yeni halifesini birlikte seçti, Bağdadi’ye estetik ameliyat yapıldı!..

ABD ile Türkiye, IŞİD’in yeni halifesini birlikte seçti, Bağdadi’ye estetik ameliyat yapıldı!..

Ürdünlü yazar,  eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı, Ürdün hükümeti sözcüsü Salih Kallab, geçtiğimiz günlerde Al Arabiye kanalına çarşıyı karıştıran açıklama yaptı.

İddiaları yenilir yutulur cinsten değildi.

Al Arabiye; Suudi sermayeli bir şirket ve El Cezire’ye karşı 2003’te kurulmuştu. Al Arabiya, hem İsrail'de hem de Filistin topraklarında olmak üzere, dünya genelinde 40 haber bürosu açtı.

Salih Kallab, Londra'da Al Arabiya’nın ilk genel müdürüydü.  

 Ne dediğine bakalım:
وزير الإعلام الأردني الأسبق صالح القلاب: اختيار خليفة البغدادي تم قبل عملية التصفية بموافقة #أميركا و #تركيا”

الثلاثاء، ٥ نوفمبر / تشرين الثاني ٢٠١٩ “ (https://nabdapp.com/t/66055203)

ABD ve Türkiye’nin bilgisi dahilinde ve onayı ile Bağdadi tasfiye edilmeden önce yerine geçecek yeni Halifenin (IŞİD/DAEŞ) seçimi yapıldı.” Kallabi'nin iddiası üç aşağı beş yukarı bu mealde.  

Salih Kallab Kim?

1944 Doğumlu. Üniversiteyi Lübnan’da okumuş. Eş-Şark el-Awsat Gazetesi yazarı.

Soyadı “Kallab"; “düzenbaz, hilekâr, taklacı, kalpazan, sahte para basan kimse…” gibi anlamlar içeriyor.

Hangi anlama gelirse gelsin elle tutulur yanı yok.

Ürdün eski hükümet sözcüsü Salih Kallab, İsrail'de bir ilke imza atan İsrail Dışişleri eski Bakanı Tzipi Livni'nin beğenisini kazanmış bir siyonist yardakçı. 

Tzipi Livni, bakanlığı döneminde Salih Kallab'ın da yer aldığı İsrail destekçisi Arap yazarların yayınlanan makalelerinin, İsrail hükümetinin bakış açısını yansıttıkları için bakanlığın sitesinde yayınlanmasını istemişti.

Salih Kallab'ın; 'Tehcirden İntifadaya - Ebu Cihad'ın Öyküsü' isimli Filistin Kurtuluş Örgütü'nün  efsanevi lideri Yaser Arafat'ın hayatını anlattığı bir kitabı var.

Kitabı Türkçe’ye çeviren isim yabancı değil;  Türk-İtalyan ilişkilerinde önemli bir isim. Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı, Dinler Tarihçisi ve Vatikan Büyükelçisi Lütfullah Göktaş

Ürdün Gazeteciler Derneği, İngiliz Gazeteciler Birliği, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ve Arap Gazeteciler Birliği  ve Suudi Araştırma ve Pazarlama Grubu Mütevelli Heyeti üyesi. 

9 Eylül 2010’da Ürdün Radyo ve Televizyon Kurumu JRTVC ve Türkiye Radyo ve Televizyonu TRT, Pazar günü insan kaynaklarını ve teknik işbirliğini arttırma amaçlı bir anlaşma imzaladı. 

JRTVC Genel Müdür Vekili Salih Kallab tarafından basılan ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından imzalanan anlaşma, belgesel endüstrisinde işbirliğinin yanı sıra TV programları ve arşivlerin değiş-tokuşunu da içeriyordu. 

Salih Kallab 1964’te kurulan Ürdün'ün resmî istihbarat teşkilatı; Dairat al-Mukhabarat al-Ammah / Genel İstihbarat Müdürlüğü’nün üst düzey çalışanlarından.

Ürdün gizli servisi; Orta Doğu'daki en önemli ve profesyonel istihbarat ajanslarından biri olduğu ve Orta Doğu'daki kapsamlı faaliyetlerinin yanı sıra Amerikan, İngiliz ve İsrail istihbaratı ile yaptığı işbirliği ile ünlü. 

Karmaşık bir casusluk sistemi sayesinde, Ürdün'de istikrarın korunmasında ve faaliyetlerin izlenmesinde merkezi bir rol oynuyor. MI6'dan sonra CIA'nın en yakın ortağı. 

Ürdün’de; Sünni Müslümanlar’ın dışında (Yüzde 5) Hıristiyan nüfus mevcut. 

400 bin Çerkez çok etkili konumdalar devlet içinde, özellikle Emniyet ve İstihbaratta. Göçerlerin çoğu Türkmen. Türk nüfus 30 bin civarında.

Söyleyene bakma, söyletene bak!..” diye boşuna dememişler.

ABD ve Türkiye’nin bilgisi dahilinde ve onayı ile Bağdadi tasfiye edilmeden önce yerine geçecek yeni Halifenin (IŞİD/DAEŞ) seçimi yapıldı…” iddiasını dillendiren Salih Kallab'ın, kimin borazanı olduğu, suflörü belli değil mi?

Bu Türkler de fazla oluyor!..

Ebubekir Bağdadi’nin tasfiyesi gerçekleştiğinde yazmıştım, Türk İstihbaratı aldığı nefesten bile haberdardı. 

“Ebubekir Bağdadi’nin etkisizleştirildiği süreç; en çok aranan teröristlerin başında gelen IŞİD'in 5 numarası İsmail el Ithavi'nin, Türkiye’de yakalanmasıyla başladı. 

İsmail Alwaan al-Ithawi, DEAŞ’ın fetvalarından sorumlu üst düzey mensubuydu. Örgütteki kod adıyla “Ebu Zeyd el Irak”, Suriye’den Sakarya’ya geçerek burada kardeşinin kimliğiyle Suriyeli eşiyle yaşamaya başlayınca yakayı ele verdi. 

Ancak Türk istihbarat birimleri Suriye’de takibe aldıkları Ebu Zeyd el Irak yani İsmail Alwaan al-Ithawi'kiyi Sakarya'da 8 Şubat 2018'de paketledi.

6 gün boyunca sorgulandıktan sonra 14 Şubat'ta Irak'a sınır dışı-iade edildi. Türk İstihbaratçılar, DEAŞ’ın kara kutusunu konuşturmuşlar, öğreneceklerini öğrenmişlerdi. 

Terör örgütü DEAŞ’ın fetvalarından sorumlu İsmail Elvan el-İthavi’yi teslim alan Irak istihbaratı, örgütün elebaşı Ebubekir Bağdadi’nin yardımcısı olduğu düşünülen teröristin telefonundaki “Telegram” isimli mesajlaşma uygulamasını kullanarak, DAEŞ’in dört elemanını tuzağa düşürdü. Irak istihbaratı, bunları yaparken Türk İstihbaratı armut toplamıyordu. 

Ya ne yapıyordu?

Bağdadi'nin eşlerinden birisi ile yakalanmış olan bir IŞİD kuryesini sorguya almış,  sürekli yer değiştiren Bağdadi’nin olası güzergahlarını çoktan belirlemişti.  Hatta, Bağdadi'ye o kadar yakındılar ki korumaları bile onları kendi ekiplerinden sanma gafletine düştüler. 

Erdoğan ve Trump, iki sıkı pazarlıkçı lider. İkisi de tuttuğunu koparıyor. İkisi de reelpolitik ilişkilerden yana.  

Bu yönüyle anlaşmaları daha kolay. Trump, başkan seçildikten sonra kendi ülkesinde ve dünyada küresel bir başarı gerçekleştirememenin  ezikliğini yaşıyordu. 

Kendisinden önceki ABD Başkanı Obama, El Kaide lideri USAme Bin Ladin’i ortadan kaldırmıştı.  Trump için, Ebubekir Bağdadi'nin öldürülmesi, başarı hanesine  yazılacak en büyük not. 

İşte Erdoğan, Trump’a, Ebubekir Bağdadi'nin yakalanmasını teklif ettiğinde, Trump’ın şaşkınlığını bir hayal edin. 

Size birşey diyeyim mi!.. 

ABD ile Türkiye saman altından su yürütüyor. Sanki Ortadoğu’yu birlikte dizayn ediyorlar!..

Siz ne dersiniz?” (*)

Amerikalılar, IŞİD lideri Bağdadi’nin öldürülmesini araştırıyor!.. 

Dünya kamuoyu, IŞİD Lideri Bağdadi’nin, ABD ve HSD güçlerinin ortaklaşa düzenlediği bir operasyonda öldürülebilmiş olmasını anlamakta zorlanıyor.

Türkiye’nin 12 gözlem noktasının bulunduğu İdlib kentinde, Türkiye sınırına çok yakın bir yerde, Türkiye sınırına 5 km mesafede Bağdadi’nin öldürülmesindeki sır perdesi kalkmış değil.

Bu operasyonda Ankara’nın rolünü anlamak ve çözmek için, dünya kamuoyu ve gizli servisler kafa patlatıyor.

Uluslararası medyada, “IŞİD lideri Türkiye’nin kapısının önünde öldü, açıklanması gereken bazı şeyler var” tartışması devam ederken, ABD istihbarat analistlerinin, Bağdadi operasyonunda ele geçirilen elektronik ve yazılı belgeleri incelerken, “IŞİD lideri, Türk ordusu tarafından korunan Suriye eyaletinde (İdlib) kendine nasıl bir sığınak bulabildi?” sorusuna cevap arıyor. 

Üç ABD ulusal güvenlik yetkilisinden oluşan araştırma ekibi, Türkiye’nin Bağdadi’nin bulunduğu yerlere ilişkin bilgisinin ayrıntıları peşinde. 

Bu ekip, Bağdadi ve örgütün sözcüsü Abul Hassan al-Muhajir’in öldürüldüğü operasyonda ele geçirilen materyaller üzerinden Türk istihbarat servisi ve IŞİD arasındaki bağlantıyı ortaya çıkarmak için çalışıyor. 

Bu kopillerin, kaç fırın ekmek yemesi gerektiğini varın siz söyleyin!..

Yakın zamanda Amerikan hükümetinin, en az bir üst düzey IŞİD yöneticisinin Türkiye’de olduğunu belirlediğini ve ABD Hazine Bakanlığının, örgütün maliye bakanının 2017’nin başlarında Irak’tan Türkiye’ye geçiş yaptığına dair Ağustos 2017’de not düştüğü kaydediliyor.

Daha bir kaç gün önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD tarafından düzenlenen operasyonda öldürülen DEAŞ elebaşı Bağdadi'nin oğlunu da Türkiye'nin ele geçirdiği bilgisini paylaştı. 

Erdoğan'ın "Bağdadi'nin eşinin yanında DNA'sı doğrulanmış çocuğunun da olması bizim için önemli. Sorgulama işlemleri kararlılıkla devam ediyor" açıklaması boş-beleş bir açıklama değil.

Hatta Erdoğan'ın "Bağdadi kendini tünelde imha etti. Bununla birlikte çok ciddi bir iletişim kampanyası başlattılar. Biz de hanımını yakaladık ama bakın bir yaygara yapmadık, ilk defa burada açıklıyorum. Aynı şekilde kız kardeşini, eniştesini Suriye tarafında yakaladık" açıklamasını değerlendiren Rusya Parlamentosu alt kanadı Duma Milletvekili Yevgeni Fyodorov, "Türk istihbaratı doğru çalışmalar yapıyor" demişti.

Amerikalılar ne kadar araştırırsa araştırsın, işin içinden çıkamazlar. Yazın buraya! 

IŞİD, bir CIA/NATO projesi…

Türkiye, IŞİD'in ABD operasyonunda ölen lideri Ebu Bekir el Bağdadi'nin ablası Rasmiya Awad'ın eşi, gelini ve 5 torunu ile birlikte yaşadığı bir aracın römorkunda, Suriye'nin kuzeyinde Türk güçlerin kontrolündeki Azez'de yakalandığını duyurdu.

Bağdadi'nin ablası Awad, 1954 doğumlu. Kardeşi İbrahim Avad İbrahim el-Bedri yani Ebu Bekir El-Bağdadi ise 1971'de Irak'ın Samarra kentinde, alt orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak doğdu.

Temmuz 2014'te IŞİD'in Irak'ın ikinci büyük kenti Musul'u ele geçirmesinden kısa bir süre sonra Bağdadi, "halifelik" ilan etti ve örgütün adını "İslam Devleti" olarak değiştirdi.

IŞİD’in 2012’de Ürdün’ün Safavi kentindeki bir CIA-Özel Kuvvetler Eğitim Kampı’nda eğitilmeye başlandığı ve bu kampın ABD, Türk ve Ürdünlü istihbaratçılar tarafından yönetildiği iddia ediliyor.

Ürdün İstihbaratının IŞİD bağlantısı… 

Safavi kenti Ürdün’ün kuzeyindeki çöllük bölgede hem Irak, hem de Suriye’ye yakın bir yerde.

Bu kampın finansmanı Suudi Arabistan ve Katar'a aitti. 

Ürdünlü bazı yetkililer, IŞİD üst düzey üyelerinin 2012'de Ürdün'deki gizli bir kampta CIA ve ABD Özel Kuvvetleri tarafından eğitildiğini belirtmişti.

Hatta Türkiye’ye çamur atmak için "WND News"te yer alan bir haberde, “ABD, Türkiye ve Ürdün istihbarat birimlerinin Ürdün'ün Suriye sınırına yakın Safevi kentinde Suriyeli militanlar için eğitim üssünün kurulduğunu, Suudi Arabistan ve Katar'ın IŞİD'e verilen eğitimin masraflarını karşıladığı…” iddia edilmişti.

Suriyeli muhaliflerin, rejime karşı savaşması için ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve Suudi Arabistan tarafından Ürdün'e gönderilen silahların bir kısmı, sistematik bir şekilde Ürdün İstihbaratı çalışanları tarafından ülkenin karaborsasına satıldı.

Ürdün istihbarat çalışanları, bu silahların satışından elde ettikleri "milyonlarca dolarla" lüks araçlar, telefonlar ve elektronik eşyalar satın aldı. 

Türkler, IŞİD’in liderlerine kancayı nasıl taktı…

CIA ile ABD’nin Ankara Büyükelçiliği arasında 2010’daki yazışmalarda adı geçen ve 2015 yılında IŞİD’e katılan Türk gazeteci Ürdün-Başkenti şimdi SDG bölgesinde bir kampta. 

Bayrak, Hürriyet, Vakit, TimeTürk, İnkaNews, Küresel Haber gibi yayın organlarının ardından IŞİD’in yayın organlarında çalışmıştı. 

2015’de sosyal medya hesabı Twitter’dan yaptığı paylaşımla, iki kızıyla birlikte IŞİD’e katıldığını duyurdu.

İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik okuyan ve aynı üniversitede tıp eğitimi alan Ürdün vatandaşı Halil Ebu Mulal El-Belavi’yle evlendi.

Bayrak, 7 yıl Ürdün’de yaşadıktan sonra eşinin 30 Aralık 2009 tarihinde Afganistan’daki ABD üssüne yaptığı 7 CIA ajanının öldüğü intihar saldırısının ardından, çocuklarını alıp Türkiye’ye dönmüş, IŞİD bölgeye egemen olunca, tekrar geri dönüş yapmıştı. 

Ancak El Belavi’nin saldırıdan önce eşi Defne Bayrak ve çocuklarını Türkiye’ye getirmesi dikkat çekmişti. 

Suriye’de bir kampta tutulan Bayrak; Türkiye’de IŞİD ile ilişkili olduğunun ve Gaziantep’te gözaltına alındığında Suriye’ye geçeceğinin bilindiğini ama hiçbir şekilde uyarılmadığını söyledi.

Kullanıldık” diyen Bayrak, “Sizleri kullandıklarını düşündüğünüz kişi ya da kurumlar ile aranızda bir anlaşma mı vardı?” sorusuna ise yanıt vermedi.

Acaba kim kullanmıştı? Türk İstihbaratı Defne Bayrak'ın Ürdünlü kocasını angaje mi etmişti?

Yargılanmalarına ilişkin kurulması planlanan uluslararası mahkemeye mesafeli yaklaşan Bayrak, Türkiye’de yargılanmak istediğini ve “muhataplarıyla yüzleşmek” istediğini söyledi.

Bayrak ile evlendikten sonra Ürdün’e dönen El-Belavi, burada Ürdün istihbaratı tarafından muhbirliğe ikna edildi. Böylelikle El Kaide içerisinde hızla yükselerek, örgüte ilişkin önemli bilgileri Ürdün istihbaratı, dolayısıyla CIA’yle paylaştı.

El-Belavi, 30 Aralık 2009 tarihinde El Kaide liderlerinden Eymen El Zavahiri’ye ilişkin elinde önemli bilgiler olduğunu belirterek girdiği Afganistan’daki ABD üssünde biri Ürdün ajanı ve 7’si de CIA ajanına karşı intihar saldırısı düzenledi. 

Afganistan’daki ABD üssüne yaptığı intihar saldırısının nedeni ise uzun süre “CIA ile El Kaide arasında çift taraflı olarak çalışanEl-Belavi’nin sırrı olarak kaldı.

Ürdünlü terörist Halil ebu Mulal el Balavi, CIA ve Ürdün istihbaratı ile buluşma yerine geldiğinde üzerindeki bombayı patlatır. Patlamada Ürdün Kraliyet ailesi mensubu ve istihbaratta Yüzbaşı Ali bin Zeyd de hayatını kaybeder.

Yüzbaşı Zeyd, ülkesinde kraliyet töreni ile defnedilir. CIA üssüne saldırı düzenleyen Humam Halil Ebu Mulal El Belevi, sonradan yayınlanan videosunda Ürdün İstihbaratı’nın Abdullah Azzam’ı, Zerkavi’yi ve İmad Mugniye’yi  öldürdüğünü söyledi.

Kendisinin önce Ürdün İstihbaratı tarafından tutuklandığını sonra da Afganistan’a, El Kaide hakkında istihbarat toplaması için gönderildiğini iddia eden Belevi, sadece bir nimet olarak nitelendirdiği Amerikalılara ulaşmasını sağlayan Ürdünlü bir subayın ölümünden mesul olduğunu kaydetti.

Abdullah Azzam - İmad Mugniye - Ebu Musab El Zerkavi'nin intikamını Türkler mi aldı? 

O subayın isminin ‘Ebu Zeyd’ olduğunu belirten Belevi, Ebu Zeyd isimli subayın kendisine Ürdün İstihbaratı’nın 20 yıl önce Abdullah Azzam’a suikast düzenleyerek öldürdüğünü, 2 yıl önce Suriye’de suikaste kurban giden Hizbullah’ın askeri sorumlusu İmad Mugniye’ye suikast düzenlediklerini ve El Kaide’nin Irak sorumlusu Ebu Musab El Zerkavi’yi de Ürdün İstihbaratı’nın öldürdüğünü söylediğini iddia etti.

Ölümünden önce kaydedildiği düşünülen videoda, Ürdün İstihbaratı’na karşı cihat çağrısı yapan Belevi, Taliban Hareketi liderlerinden Hekimullah’ın da yanında göründüğü videoda, “ümmetin düşmanları” dediği Ürdün ve Amerikan istihbaratlarından intikam almak istediğini söylüyordu. 

IŞİD lideri Ebubekir Bağdadi'ye tanınmaması için estetik ameliyat yapıldı…

Amerika’da istihbarat kaynakları açık. 

Örneğin ABD Kongresi'nde  olup biten, konuşulan bir çok bilgiye ulaşmak mümkün. 

ABD’de ne oluyor ne bitiyor merak eden Kongre tutanaklarını okusun. Merak etmeyin Türkiye'den bir çok gazetenin Washington temsilcisi de böyle yapıyor. 

Neyse ABD’li senatör Peter Woodard Galbraith, ilgili komisyonda Bağdadi operasyonu hakkında kendilerine bilgi aktaran ABD Dışişleri personeline; "Kontrolümüzde Rakka'dan çıkan IŞID'lileri neden kullanmıyoruz?" sorusunu yöneltiyor. 

Arkasından muhataplarına "Liderleri el Bağdadi'nin, Haseke'deki üssümüzde yapılan estetik ameliyattan sonra Afganistan'a götürüldüğü söylenmişti. Ama İsrail'de olduğundan şüphe ediliyor…”  bilgisini aktarıyor. 

Örgüt içi bilgi kaynaklarına göre, bu ameliyatın yapılmış olduğuna dair bazı ip uçları var. Kendisine yapılan yüz değiştirme operasyonu nedeniyle son zamanlarda Bağdadi, yorgunluk, halsizlik ile birlikte yaşlanma belirtileri göstermeye başlamıştı.

Yani kim ki 1971 doğumlu ellisine merdiven dayamış bir Bağdadi ararsa avucunu yalar. Çünkü tanınmaması için yüz hatlarında yaşlandırma operasyonu yapılmış.

Ne kadar doğru bilmiyorum ama yaşlı bir donörden yüz nakli yapılmış olabilir. 

Suriye’deki Ebu Kemal şehrinde sol kulağında, geçirdiği bir ameliyat nedeniyle ağrıları vardı. 

IŞİD lideri Ebubekir Bağdadi'nin son günlerine tanık olanlar, takıntılı, öfkeli ve paranoyak bir 'enkaz' tablosu çiziyor. 

Bağdadi'nin son dönemde kimseye güvenmediği, asla cep telefonu kullanmadığı ve diyabet hastalığının stresten artması nedeniyle sürekli insülin iğnesi yapmak zorunda olduğu belirtiliyor.

Bağdadi’ye estetik ameliyat Antalya’da mı yapıldı? 

Sosyal medyada rast gelmiştim. 

Birçok yasadışı isme, yüklü para karşılığında Antalya'da her türlü organ nakli yapılıyormuş. 

Türkiye’nin en önemli organ nakil merkezlerinden biri hem kamuda hem özel sektörde Antalya. Ama en önemli sorun, bağışçı bulmak.

Antalya'daki Organ Nakil Merkezleri; yoğun talep nedeniyle bu alandaki en gelişmiş ülke ABD'deki merkezleri bile geride bırakmış durumda. 

Kim bu Senatör Peter Woodard Galbraith? 

Barzani'nin danışmanı ABD'li diplomat ve senatör Peter Galbraith . ABD’li diplomat Peter W. Galbraith’a gelince; Barzani’nin danışmanlığını yaptığı, “Kürdistan anayasasını” hazırladığı ve “Kürt bağımsızlığı”nı savunduğu için adı zaten “Kürt Lawrence’ı”na çıkmış biri.

Kenya’da yakalanmadan kısa bir süre önce, teröristbaşıyla görüşmek için Graham Fuller’le (Fetullah Gülen’in ABD’den yeşil kart almasına kefil olan CIA ajanı) beraber Roma’ya giden de o.

Peter Woodard Galbraith (31 Aralık 1950 doğumlu. Galbraith, 1979'dan 1993'e kadar ABD Dış İlişkiler Senatosu Komitesinde bir personel olarak çalıştı.

Galbraith, 1975'ten 1978'e kadar Vermont, Putney'deki Windham College'da Sosyal İlişkiler Asistanlığı yaptı. 

Daha sonra, 1999 ve 2001-2003 yılları arasında Ulusal Savaş Koleji'nde Ulusal Güvenlik Stratejisi Profesörü olarak görev yaptı.

2014 yılında kuruluşundan bu yana Duhok'taki Kürdistan Amerikan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesidir. 

Galbraith, İngilizce, Almanca, Rusça, Fransızca, Hırvatça ve Dari dili biliyor. “Darice”, Doğu Farsçası veya Afgan Farsçası olarak da bilinen dil, Farsça'nın bir lehçesidir. Peştun dili ile birlikte Afganistan'ın resmi dillerinden biri.

1980 sonrası Kürt sorunuyla yakından ilgilenmeye başlayan ve 1990’da Irak’ın eski lideri Saddam Hüseyin’in Kürt azınlık üzerinde kimyasal silah kullandığının ortaya çıkarılmasında rol oynayan Peter Galbraith, referandumu bu noktadan sonra iptal etmenin imkânsız olduğunu da söylemişti.

Bölgesel Kürt Yönetimi’ne gönüllü danışmanlık yapan Peter Galbraith, geçmişte Güneydoğu Asya’da Timor adasının doğusundaki Doğu Timor’un bağımsızlığını kazanmasından sonra Birlemiş Milletler’in geçiş yönetiminde görev almıştı.

Yugoslavya’dan Afganistan’a, birçok bölgede görünen Galbraith, Barzani ailesinin danışmanı. Norveç petrol şirketini Kuzey Irak’ta petrol aramaya ikna eden kişi.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

(*) Erdoğan - Trump pazarlığı Ebubekir Bağdadi’yi yakalattı.. Yeni lider Hacı Abdullah el-Afari - Abdullah Kardaş!

Ürdünlü yazar,  eski Enformasyon, Kültür ve Devlet Bakanı, Ürdün hükümeti sözcüsü Salih Kallab, geçtiğimiz günlerde Al Arabiye kanalına çarşıyı karıştıran açıklama yaptı.

İddiaları yenilir yutulur cinsten değildi.

Al Arabiye; Suudi sermayeli bir şirket ve El Cezire’ye karşı 2003’te kurulmuştu. Al Arabiya, hem İsrail'de hem de Filistin topraklarında olmak üzere, dünya genelinde 40 haber bürosu açtı.

Salih Kallab, Londra'da Al Arabiya’nın ilk genel müdürüydü.  

 Ne dediğine bakalım:
وزير الإعلام الأردني الأسبق صالح القلاب: اختيار خليفة البغدادي تم قبل عملية التصفية بموافقة #أميركا و #تركيا”

الثلاثاء، ٥ نوفمبر / تشرين الثاني ٢٠١٩ “ (https://nabdapp.com/t/66055203)

ABD ve Türkiye’nin bilgisi dahilinde ve onayı ile Bağdadi tasfiye edilmeden önce yerine geçecek yeni Halifenin (IŞİD/DAEŞ) seçimi yapıldı.” Kallabi'nin iddiası üç aşağı beş yukarı bu mealde.  

Salih Kallab Kim?

1944 Doğumlu. Üniversiteyi Lübnan’da okumuş. Eş-Şark el-Awsat Gazetesi yazarı.

Soyadı “Kallab"; “düzenbaz, hilekâr, taklacı, kalpazan, sahte para basan kimse…” gibi anlamlar içeriyor.

Hangi anlama gelirse gelsin elle tutulur yanı yok.

Ürdün eski hükümet sözcüsü Salih Kallab, İsrail'de bir ilke imza atan İsrail Dışişleri eski Bakanı Tzipi Livni'nin beğenisini kazanmış bir siyonist yardakçı. 

Tzipi Livni, bakanlığı döneminde Salih Kallab'ın da yer aldığı İsrail destekçisi Arap yazarların yayınlanan makalelerinin, İsrail hükümetinin bakış açısını yansıttıkları için bakanlığın sitesinde yayınlanmasını istemişti.

Salih Kallab'ın; 'Tehcirden İntifadaya - Ebu Cihad'ın Öyküsü' isimli Filistin Kurtuluş Örgütü'nün  efsanevi lideri Yaser Arafat'ın hayatını anlattığı bir kitabı var.

Kitabı Türkçe’ye çeviren isim yabancı değil;  Türk-İtalyan ilişkilerinde önemli bir isim. Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı, Dinler Tarihçisi ve Vatikan Büyükelçisi Lütfullah Göktaş

Ürdün Gazeteciler Derneği, İngiliz Gazeteciler Birliği, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ve Arap Gazeteciler Birliği  ve Suudi Araştırma ve Pazarlama Grubu Mütevelli Heyeti üyesi. 

9 Eylül 2010’da Ürdün Radyo ve Televizyon Kurumu JRTVC ve Türkiye Radyo ve Televizyonu TRT, Pazar günü insan kaynaklarını ve teknik işbirliğini arttırma amaçlı bir anlaşma imzaladı. 

JRTVC Genel Müdür Vekili Salih Kallab tarafından basılan ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından imzalanan anlaşma, belgesel endüstrisinde işbirliğinin yanı sıra TV programları ve arşivlerin değiş-tokuşunu da içeriyordu. 

Salih Kallab 1964’te kurulan Ürdün'ün resmî istihbarat teşkilatı; Dairat al-Mukhabarat al-Ammah / Genel İstihbarat Müdürlüğü’nün üst düzey çalışanlarından.

Ürdün gizli servisi; Orta Doğu'daki en önemli ve profesyonel istihbarat ajanslarından biri olduğu ve Orta Doğu'daki kapsamlı faaliyetlerinin yanı sıra Amerikan, İngiliz ve İsrail istihbaratı ile yaptığı işbirliği ile ünlü. 

Karmaşık bir casusluk sistemi sayesinde, Ürdün'de istikrarın korunmasında ve faaliyetlerin izlenmesinde merkezi bir rol oynuyor. MI6'dan sonra CIA'nın en yakın ortağı. 

Ürdün’de; Sünni Müslümanlar’ın dışında (Yüzde 5) Hıristiyan nüfus mevcut. 

400 bin Çerkez çok etkili konumdalar devlet içinde, özellikle Emniyet ve İstihbaratta. Göçerlerin çoğu Türkmen. Türk nüfus 30 bin civarında.

Söyleyene bakma, söyletene bak!..” diye boşuna dememişler.

ABD ve Türkiye’nin bilgisi dahilinde ve onayı ile Bağdadi tasfiye edilmeden önce yerine geçecek yeni Halifenin (IŞİD/DAEŞ) seçimi yapıldı…” iddiasını dillendiren Salih Kallab'ın, kimin borazanı olduğu, suflörü belli değil mi?

Bu Türkler de fazla oluyor!..

Ebubekir Bağdadi’nin tasfiyesi gerçekleştiğinde yazmıştım, Türk İstihbaratı aldığı nefesten bile haberdardı. 

“Ebubekir Bağdadi’nin etkisizleştirildiği süreç; en çok aranan teröristlerin başında gelen IŞİD'in 5 numarası İsmail el Ithavi'nin, Türkiye’de yakalanmasıyla başladı. 

İsmail Alwaan al-Ithawi, DEAŞ’ın fetvalarından sorumlu üst düzey mensubuydu. Örgütteki kod adıyla “Ebu Zeyd el Irak”, Suriye’den Sakarya’ya geçerek burada kardeşinin kimliğiyle Suriyeli eşiyle yaşamaya başlayınca yakayı ele verdi. 

Ancak Türk istihbarat birimleri Suriye’de takibe aldıkları Ebu Zeyd el Irak yani İsmail Alwaan al-Ithawi'kiyi Sakarya'da 8 Şubat 2018'de paketledi.

6 gün boyunca sorgulandıktan sonra 14 Şubat'ta Irak'a sınır dışı-iade edildi. Türk İstihbaratçılar, DEAŞ’ın kara kutusunu konuşturmuşlar, öğreneceklerini öğrenmişlerdi. 

Terör örgütü DEAŞ’ın fetvalarından sorumlu İsmail Elvan el-İthavi’yi teslim alan Irak istihbaratı, örgütün elebaşı Ebubekir Bağdadi’nin yardımcısı olduğu düşünülen teröristin telefonundaki “Telegram” isimli mesajlaşma uygulamasını kullanarak, DAEŞ’in dört elemanını tuzağa düşürdü. Irak istihbaratı, bunları yaparken Türk İstihbaratı armut toplamıyordu. 

Ya ne yapıyordu?

Bağdadi'nin eşlerinden birisi ile yakalanmış olan bir IŞİD kuryesini sorguya almış,  sürekli yer değiştiren Bağdadi’nin olası güzergahlarını çoktan belirlemişti.  Hatta, Bağdadi'ye o kadar yakındılar ki korumaları bile onları kendi ekiplerinden sanma gafletine düştüler. 

Erdoğan ve Trump, iki sıkı pazarlıkçı lider. İkisi de tuttuğunu koparıyor. İkisi de reelpolitik ilişkilerden yana.  

Bu yönüyle anlaşmaları daha kolay. Trump, başkan seçildikten sonra kendi ülkesinde ve dünyada küresel bir başarı gerçekleştirememenin  ezikliğini yaşıyordu. 

Kendisinden önceki ABD Başkanı Obama, El Kaide lideri USAme Bin Ladin’i ortadan kaldırmıştı.  Trump için, Ebubekir Bağdadi'nin öldürülmesi, başarı hanesine  yazılacak en büyük not. 

İşte Erdoğan, Trump’a, Ebubekir Bağdadi'nin yakalanmasını teklif ettiğinde, Trump’ın şaşkınlığını bir hayal edin. 

Size birşey diyeyim mi!.. 

ABD ile Türkiye saman altından su yürütüyor. Sanki Ortadoğu’yu birlikte dizayn ediyorlar!..

Siz ne dersiniz?” (*)

Amerikalılar, IŞİD lideri Bağdadi’nin öldürülmesini araştırıyor!.. 

Dünya kamuoyu, IŞİD Lideri Bağdadi’nin, ABD ve HSD güçlerinin ortaklaşa düzenlediği bir operasyonda öldürülebilmiş olmasını anlamakta zorlanıyor.

Türkiye’nin 12 gözlem noktasının bulunduğu İdlib kentinde, Türkiye sınırına çok yakın bir yerde, Türkiye sınırına 5 km mesafede Bağdadi’nin öldürülmesindeki sır perdesi kalkmış değil.

Bu operasyonda Ankara’nın rolünü anlamak ve çözmek için, dünya kamuoyu ve gizli servisler kafa patlatıyor.

Uluslararası medyada, “IŞİD lideri Türkiye’nin kapısının önünde öldü, açıklanması gereken bazı şeyler var” tartışması devam ederken, ABD istihbarat analistlerinin, Bağdadi operasyonunda ele geçirilen elektronik ve yazılı belgeleri incelerken, “IŞİD lideri, Türk ordusu tarafından korunan Suriye eyaletinde (İdlib) kendine nasıl bir sığınak bulabildi?” sorusuna cevap arıyor. 

Üç ABD ulusal güvenlik yetkilisinden oluşan araştırma ekibi, Türkiye’nin Bağdadi’nin bulunduğu yerlere ilişkin bilgisinin ayrıntıları peşinde. 

Bu ekip, Bağdadi ve örgütün sözcüsü Abul Hassan al-Muhajir’in öldürüldüğü operasyonda ele geçirilen materyaller üzerinden Türk istihbarat servisi ve IŞİD arasındaki bağlantıyı ortaya çıkarmak için çalışıyor. 

Bu kopillerin, kaç fırın ekmek yemesi gerektiğini varın siz söyleyin!..

Yakın zamanda Amerikan hükümetinin, en az bir üst düzey IŞİD yöneticisinin Türkiye’de olduğunu belirlediğini ve ABD Hazine Bakanlığının, örgütün maliye bakanının 2017’nin başlarında Irak’tan Türkiye’ye geçiş yaptığına dair Ağustos 2017’de not düştüğü kaydediliyor.

Daha bir kaç gün önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD tarafından düzenlenen operasyonda öldürülen DEAŞ elebaşı Bağdadi'nin oğlunu da Türkiye'nin ele geçirdiği bilgisini paylaştı. 

Erdoğan'ın "Bağdadi'nin eşinin yanında DNA'sı doğrulanmış çocuğunun da olması bizim için önemli. Sorgulama işlemleri kararlılıkla devam ediyor" açıklaması boş-beleş bir açıklama değil.

Hatta Erdoğan'ın "Bağdadi kendini tünelde imha etti. Bununla birlikte çok ciddi bir iletişim kampanyası başlattılar. Biz de hanımını yakaladık ama bakın bir yaygara yapmadık, ilk defa burada açıklıyorum. Aynı şekilde kız kardeşini, eniştesini Suriye tarafında yakaladık" açıklamasını değerlendiren Rusya Parlamentosu alt kanadı Duma Milletvekili Yevgeni Fyodorov, "Türk istihbaratı doğru çalışmalar yapıyor" demişti.

Amerikalılar ne kadar araştırırsa araştırsın, işin içinden çıkamazlar. Yazın buraya! 

IŞİD, bir CIA/NATO projesi…

Türkiye, IŞİD'in ABD operasyonunda ölen lideri Ebu Bekir el Bağdadi'nin ablası Rasmiya Awad'ın eşi, gelini ve 5 torunu ile birlikte yaşadığı bir aracın römorkunda, Suriye'nin kuzeyinde Türk güçlerin kontrolündeki Azez'de yakalandığını duyurdu.

Bağdadi'nin ablası Awad, 1954 doğumlu. Kardeşi İbrahim Avad İbrahim el-Bedri yani Ebu Bekir El-Bağdadi ise 1971'de Irak'ın Samarra kentinde, alt orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak doğdu.

Temmuz 2014'te IŞİD'in Irak'ın ikinci büyük kenti Musul'u ele geçirmesinden kısa bir süre sonra Bağdadi, "halifelik" ilan etti ve örgütün adını "İslam Devleti" olarak değiştirdi.

IŞİD’in 2012’de Ürdün’ün Safavi kentindeki bir CIA-Özel Kuvvetler Eğitim Kampı’nda eğitilmeye başlandığı ve bu kampın ABD, Türk ve Ürdünlü istihbaratçılar tarafından yönetildiği iddia ediliyor.

Ürdün İstihbaratının IŞİD bağlantısı… 

Safavi kenti Ürdün’ün kuzeyindeki çöllük bölgede hem Irak, hem de Suriye’ye yakın bir yerde.

Bu kampın finansmanı Suudi Arabistan ve Katar'a aitti. 

Ürdünlü bazı yetkililer, IŞİD üst düzey üyelerinin 2012'de Ürdün'deki gizli bir kampta CIA ve ABD Özel Kuvvetleri tarafından eğitildiğini belirtmişti.

Hatta Türkiye’ye çamur atmak için "WND News"te yer alan bir haberde, “ABD, Türkiye ve Ürdün istihbarat birimlerinin Ürdün'ün Suriye sınırına yakın Safevi kentinde Suriyeli militanlar için eğitim üssünün kurulduğunu, Suudi Arabistan ve Katar'ın IŞİD'e verilen eğitimin masraflarını karşıladığı…” iddia edilmişti.

Suriyeli muhaliflerin, rejime karşı savaşması için ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve Suudi Arabistan tarafından Ürdün'e gönderilen silahların bir kısmı, sistematik bir şekilde Ürdün İstihbaratı çalışanları tarafından ülkenin karaborsasına satıldı.

Ürdün istihbarat çalışanları, bu silahların satışından elde ettikleri "milyonlarca dolarla" lüks araçlar, telefonlar ve elektronik eşyalar satın aldı. 

Türkler, IŞİD’in liderlerine kancayı nasıl taktı…

CIA ile ABD’nin Ankara Büyükelçiliği arasında 2010’daki yazışmalarda adı geçen ve 2015 yılında IŞİD’e katılan Türk gazeteci Ürdün-Başkenti şimdi SDG bölgesinde bir kampta. 

Bayrak, Hürriyet, Vakit, TimeTürk, İnkaNews, Küresel Haber gibi yayın organlarının ardından IŞİD’in yayın organlarında çalışmıştı. 

2015’de sosyal medya hesabı Twitter’dan yaptığı paylaşımla, iki kızıyla birlikte IŞİD’e katıldığını duyurdu.

İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik okuyan ve aynı üniversitede tıp eğitimi alan Ürdün vatandaşı Halil Ebu Mulal El-Belavi’yle evlendi.

Bayrak, 7 yıl Ürdün’de yaşadıktan sonra eşinin 30 Aralık 2009 tarihinde Afganistan’daki ABD üssüne yaptığı 7 CIA ajanının öldüğü intihar saldırısının ardından, çocuklarını alıp Türkiye’ye dönmüş, IŞİD bölgeye egemen olunca, tekrar geri dönüş yapmıştı. 

Ancak El Belavi’nin saldırıdan önce eşi Defne Bayrak ve çocuklarını Türkiye’ye getirmesi dikkat çekmişti. 

Suriye’de bir kampta tutulan Bayrak; Türkiye’de IŞİD ile ilişkili olduğunun ve Gaziantep’te gözaltına alındığında Suriye’ye geçeceğinin bilindiğini ama hiçbir şekilde uyarılmadığını söyledi.

Kullanıldık” diyen Bayrak, “Sizleri kullandıklarını düşündüğünüz kişi ya da kurumlar ile aranızda bir anlaşma mı vardı?” sorusuna ise yanıt vermedi.

Acaba kim kullanmıştı? Türk İstihbaratı Defne Bayrak'ın Ürdünlü kocasını angaje mi etmişti?

Yargılanmalarına ilişkin kurulması planlanan uluslararası mahkemeye mesafeli yaklaşan Bayrak, Türkiye’de yargılanmak istediğini ve “muhataplarıyla yüzleşmek” istediğini söyledi.

Bayrak ile evlendikten sonra Ürdün’e dönen El-Belavi, burada Ürdün istihbaratı tarafından muhbirliğe ikna edildi. Böylelikle El Kaide içerisinde hızla yükselerek, örgüte ilişkin önemli bilgileri Ürdün istihbaratı, dolayısıyla CIA’yle paylaştı.

El-Belavi, 30 Aralık 2009 tarihinde El Kaide liderlerinden Eymen El Zavahiri’ye ilişkin elinde önemli bilgiler olduğunu belirterek girdiği Afganistan’daki ABD üssünde biri Ürdün ajanı ve 7’si de CIA ajanına karşı intihar saldırısı düzenledi. 

Afganistan’daki ABD üssüne yaptığı intihar saldırısının nedeni ise uzun süre “CIA ile El Kaide arasında çift taraflı olarak çalışanEl-Belavi’nin sırrı olarak kaldı.

Ürdünlü terörist Halil ebu Mulal el Balavi, CIA ve Ürdün istihbaratı ile buluşma yerine geldiğinde üzerindeki bombayı patlatır. Patlamada Ürdün Kraliyet ailesi mensubu ve istihbaratta Yüzbaşı Ali bin Zeyd de hayatını kaybeder.

Yüzbaşı Zeyd, ülkesinde kraliyet töreni ile defnedilir. CIA üssüne saldırı düzenleyen Humam Halil Ebu Mulal El Belevi, sonradan yayınlanan videosunda Ürdün İstihbaratı’nın Abdullah Azzam’ı, Zerkavi’yi ve İmad Mugniye’yi  öldürdüğünü söyledi.

Kendisinin önce Ürdün İstihbaratı tarafından tutuklandığını sonra da Afganistan’a, El Kaide hakkında istihbarat toplaması için gönderildiğini iddia eden Belevi, sadece bir nimet olarak nitelendirdiği Amerikalılara ulaşmasını sağlayan Ürdünlü bir subayın ölümünden mesul olduğunu kaydetti.

Abdullah Azzam - İmad Mugniye - Ebu Musab El Zerkavi'nin intikamını Türkler mi aldı? 

O subayın isminin ‘Ebu Zeyd’ olduğunu belirten Belevi, Ebu Zeyd isimli subayın kendisine Ürdün İstihbaratı’nın 20 yıl önce Abdullah Azzam’a suikast düzenleyerek öldürdüğünü, 2 yıl önce Suriye’de suikaste kurban giden Hizbullah’ın askeri sorumlusu İmad Mugniye’ye suikast düzenlediklerini ve El Kaide’nin Irak sorumlusu Ebu Musab El Zerkavi’yi de Ürdün İstihbaratı’nın öldürdüğünü söylediğini iddia etti.

Ölümünden önce kaydedildiği düşünülen videoda, Ürdün İstihbaratı’na karşı cihat çağrısı yapan Belevi, Taliban Hareketi liderlerinden Hekimullah’ın da yanında göründüğü videoda, “ümmetin düşmanları” dediği Ürdün ve Amerikan istihbaratlarından intikam almak istediğini söylüyordu. 

IŞİD lideri Ebubekir Bağdadi'ye tanınmaması için estetik ameliyat yapıldı…

Amerika’da istihbarat kaynakları açık. 

Örneğin ABD Kongresi'nde  olup biten, konuşulan bir çok bilgiye ulaşmak mümkün. 

ABD’de ne oluyor ne bitiyor merak eden Kongre tutanaklarını okusun. Merak etmeyin Türkiye'den bir çok gazetenin Washington temsilcisi de böyle yapıyor. 

Neyse ABD’li senatör Peter Woodard Galbraith, ilgili komisyonda Bağdadi operasyonu hakkında kendilerine bilgi aktaran ABD Dışişleri personeline; "Kontrolümüzde Rakka'dan çıkan IŞID'lileri neden kullanmıyoruz?" sorusunu yöneltiyor. 

Arkasından muhataplarına "Liderleri el Bağdadi'nin, Haseke'deki üssümüzde yapılan estetik ameliyattan sonra Afganistan'a götürüldüğü söylenmişti. Ama İsrail'de olduğundan şüphe ediliyor…”  bilgisini aktarıyor. 

Örgüt içi bilgi kaynaklarına göre, bu ameliyatın yapılmış olduğuna dair bazı ip uçları var. Kendisine yapılan yüz değiştirme operasyonu nedeniyle son zamanlarda Bağdadi, yorgunluk, halsizlik ile birlikte yaşlanma belirtileri göstermeye başlamıştı.

Yani kim ki 1971 doğumlu ellisine merdiven dayamış bir Bağdadi ararsa avucunu yalar. Çünkü tanınmaması için yüz hatlarında yaşlandırma operasyonu yapılmış.

Ne kadar doğru bilmiyorum ama yaşlı bir donörden yüz nakli yapılmış olabilir. 

Suriye’deki Ebu Kemal şehrinde sol kulağında, geçirdiği bir ameliyat nedeniyle ağrıları vardı. 

IŞİD lideri Ebubekir Bağdadi'nin son günlerine tanık olanlar, takıntılı, öfkeli ve paranoyak bir 'enkaz' tablosu çiziyor. 

Bağdadi'nin son dönemde kimseye güvenmediği, asla cep telefonu kullanmadığı ve diyabet hastalığının stresten artması nedeniyle sürekli insülin iğnesi yapmak zorunda olduğu belirtiliyor.

Bağdadi’ye estetik ameliyat Antalya’da mı yapıldı? 

Sosyal medyada rast gelmiştim. 

Birçok yasadışı isme, yüklü para karşılığında Antalya'da her türlü organ nakli yapılıyormuş. 

Türkiye’nin en önemli organ nakil merkezlerinden biri hem kamuda hem özel sektörde Antalya. Ama en önemli sorun, bağışçı bulmak.

Antalya'daki Organ Nakil Merkezleri; yoğun talep nedeniyle bu alandaki en gelişmiş ülke ABD'deki merkezleri bile geride bırakmış durumda. 

Kim bu Senatör Peter Woodard Galbraith? 

Barzani'nin danışmanı ABD'li diplomat ve senatör Peter Galbraith . ABD’li diplomat Peter W. Galbraith’a gelince; Barzani’nin danışmanlığını yaptığı, “Kürdistan anayasasını” hazırladığı ve “Kürt bağımsızlığı”nı savunduğu için adı zaten “Kürt Lawrence’ı”na çıkmış biri.

Kenya’da yakalanmadan kısa bir süre önce, teröristbaşıyla görüşmek için Graham Fuller’le (Fetullah Gülen’in ABD’den yeşil kart almasına kefil olan CIA ajanı) beraber Roma’ya giden de o.

Peter Woodard Galbraith (31 Aralık 1950 doğumlu. Galbraith, 1979'dan 1993'e kadar ABD Dış İlişkiler Senatosu Komitesinde bir personel olarak çalıştı.

Galbraith, 1975'ten 1978'e kadar Vermont, Putney'deki Windham College'da Sosyal İlişkiler Asistanlığı yaptı. 

Daha sonra, 1999 ve 2001-2003 yılları arasında Ulusal Savaş Koleji'nde Ulusal Güvenlik Stratejisi Profesörü olarak görev yaptı.

2014 yılında kuruluşundan bu yana Duhok'taki Kürdistan Amerikan Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesidir. 

Galbraith, İngilizce, Almanca, Rusça, Fransızca, Hırvatça ve Dari dili biliyor. “Darice”, Doğu Farsçası veya Afgan Farsçası olarak da bilinen dil, Farsça'nın bir lehçesidir. Peştun dili ile birlikte Afganistan'ın resmi dillerinden biri.

1980 sonrası Kürt sorunuyla yakından ilgilenmeye başlayan ve 1990’da Irak’ın eski lideri Saddam Hüseyin’in Kürt azınlık üzerinde kimyasal silah kullandığının ortaya çıkarılmasında rol oynayan Peter Galbraith, referandumu bu noktadan sonra iptal etmenin imkânsız olduğunu da söylemişti.

Bölgesel Kürt Yönetimi’ne gönüllü danışmanlık yapan Peter Galbraith, geçmişte Güneydoğu Asya’da Timor adasının doğusundaki Doğu Timor’un bağımsızlığını kazanmasından sonra Birlemiş Milletler’in geçiş yönetiminde görev almıştı.

Yugoslavya’dan Afganistan’a, birçok bölgede görünen Galbraith, Barzani ailesinin danışmanı. Norveç petrol şirketini Kuzey Irak’ta petrol aramaya ikna eden kişi.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

(*) Erdoğan - Trump pazarlığı Ebubekir Bağdadi’yi yakalattı.. Yeni lider Hacı Abdullah el-Afari - Abdullah Kardaş!