ABD, İngiltere Almanya ve Fransa anlaştı: Sokaklar karışacak! Hedefleri Türk Baharı!
ABD, İngiltere Almanya ve Fransa anlaştı: Sokaklar karışacak! Hedefleri Türk Baharı!
- 30-04-2019 23:33
- 1221
- 30-04-2019 23:33
- 1221
Mehmet Akif’i okuyanlar bilir; “Tarih’i, ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” dizeleriyle önemli bir uyarıda bulunur.
Yahya Kemal de “Kökü mazide olan atiyiz” diye boşuna demez. Zaman tünelinde geçmişe yolculuk iyidir.
”Arap Baharı” nasıl “Arap Cehennemi” oldu?
2010 yılında başlayan ve günümüzde de süren, Arap Dünyası’nda yaşanan halk hareketleri “Arap Baharı” diye adlandırılıyor.
17 Aralık 2010, Tunus’ta bir gencin kendini yakmasının ardından tüm Tunus halkının giriştiği eylemle beraber Arap coğrafyasında sokak eylemleri başladı. Birçok Arap ülkesi halkı, Tunus’tan etkilenip “özgürlük” diye sokaklara döküldü.
Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Ürdün, Yemen gibi ülkeler, Arap Baharı’ndan etkilenen ülkelerdi. Tunus'ta başlayan isyanlar dört ülkede liderlerin değişmesine, Libya, Suriye ve Yemen'de ise iç savaşa yol açtı.
Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre; Arap Baharı'yla başlayan protesto hareketleri, bölgedeki büyümeyi 2011 yılından bugüne kadar 614 milyar dolar aşağı çekti.
Arap Baharı; Arap halklarının demokrasi, özgürlük ve insan hakları taleplerinden ortaya çıkmış; bölgesel, toplumsal bir siyasi-silahlı hareket olmasına rağmen, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin müdahalesiyle emperyalizmin bu coğrafyayı yeniden düzenleme operasyonuydu.
“Arap Cehennemi”nde kitle iletişim araçlarının rolü!
Ortadoğu-Kuzey Afrika'da kitlelerin başlattığı ''Arap Baharı'' eylemlerinde kitleleri harekete geçiren organize gelişmelerle ilgili sosyal medyanın etkilerini hiç düşündünüz mü?
“Arap Baharı/Cehennemi” sürecinde internet, hiçbir alan ve konuyla sınırlandırılamayan, bütün dünyanın sınırlarını aşarak yepyeni bir ortamın oluşmasını sağladı.
Kendine özgü sanal bir evren ve bu sanal evrene özgü kültürel değerler yaratan bu yeni ortamla, yeni toplumsal ve bireysel ilişki biçimleri şekillendi; yeni kültürel kimlikler ortaya çıktı ve en önemlisi yeni sosyal ve ekonomik taleplerin oluşmasının itici gücü oluşturuldu.
ABD ve Avrupa teknolojisinin sunduğu toplumsal paylaşım ağları -ki buna “Sosyal Medya” da deniliyor- ile daha hızlı ve daha az maliyetle birbirleriyle iletişim kurabilen birey ya da topluluklar, iktidarlara karşı söz konusu ağları son derece etkin kullanabildi.
2011 yılının ilk aylarında başta Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da başlayan halk hareketlerinin örgütlenme ve iletişim aracı olarak “Sosyal Medya” araçlarından yararlanılmasının ardından, yaşanan halk hareketlerine “Sosyal Medya Devrimi” gibi tanımlamalar yapılmaya başlandı.
Emperyalizm, yeni bir yöntem bulmuştu ve bu yöntemi kullanmaya devam etti.
Sömürülmeye eğilimli ve batı eğitimli halk kitleleri, “Mal bulmuş mağribi” gibi sosyal medya araçlarına sarıldılar.
Sarıldıkları yılan, onları sokmakta gecikmedi.
Çünkü birileri, onların kulaklarına, “Sosyal medyanın, devrimci grupların katılım, örgütlenme ve eğitim masraflarını azaltmasına imkân sağlayan bir araç olduğunu” fısıldamıştı.
Sosyal medya/toplumsal paylaşım ağlarının (Facebook, Instagram, Twitter, Telegram, Myspace, Linkedln vb.) iktidarlardan memnun olmayan halkların sokaklara dökülmesinde ne kadar etkin olduğu görüldü.
Ukrayna ve Türkiye’de Facebook ve Twitter, İran’da Telegram…
Sosyal medya, genç kuşağın sosyal hayatta yaptıklarını birbirlerine göstermek ve dünyaya duyurmak açısından en önemli araçlardan biri.
Ukrayna’da 21 Kasım 2013 tarihinde başlayan protestolarda da sosyal medya çok önemli bir rol oynadı.
Sosyal medya üzerinden bilgi paylaşımı yoğun olarak devam etti. Özellikle “Facebook” ve “Twitter” uygulamaları aracılığıyla katılımcılar tarafından aktarılan bilgiler devamlı güncellendi.
28 Mayıs 2013’te başlayan “Gezi Parkı” eylemleri sırasında “Twitter” İstanbul, Ankara ve İzmir gibi merkezlerde eylemlerin organize edilmesinde, eylemcilerden yaralananlara “tıbbi müdahale”de bulunulmasında büyük işlev gördü. 30 milyonu aşan üye sayısıyla “Facebook” olup bitenlerin Anadolu’da duyulmasında etkiliydi.
İran’da en popüler mobil mesajlaşma uygulaması “Telegram” eylemcilerin gözdesi. Olayların büyüme potansiyelini göz önünde bulunduran İran makamları, protestoları sınırlamak için sosyal medya platformu “Telegram”ı zaman zaman engelliyor.
“Telegram”, 80 milyon nüfusa sahip İran’da yaklaşık 40 milyon kişi tarafından kullanılan yaygın bir sosyal medya ağı. Ücretsiz mesajlaşma servisi, “Telegram”, haberleşmeyi sağlıyor.
Rus Pavel Valeriyeviç Durov tasarlamıştı. “Rusya’nın Mark Zuckerberg’i” olarak anılıyor. “Telegram”dan önce, 2006 yılında Rusya’da, “Facebook”un alternatifi olan “Vkontakte”yi kurmuştu.
“Telegram”, “Facebook”un satın aldığı “WhatsApp” uygulamasının bir numaralı rakibi. İki aşamalı şifreleme kullanan uygulama, diğer mesajlaşma hizmetlerine göre, “Daha hızlı ve daha güvenli” olduğu iddiasında.
Kullanıcılar, uygulama üzerinden arkadaşlarıyla mesajlaşarak birbirlerine dosya gönderebiliyor, 200 üyeye kadar grup konuşmaları oluşturabiliyor ve mesajların kendi kendini imha ettiği gizli mesajlaşmalar yaratabiliyor.
ABD, İngiltere Almanya ve Fransa gizli servislerinin “Türk Baharı”nda kullanacakları sosyal medya aracı Youtube…
Tarihte ilk kez, “4 farklı ülkeden 4 yayın Kuruluşu”nun bir araya gelerek açtığı “Tarafsız gündeme bağlan” mottosuyla ve “+90” ismiyle yayına başlayan kanal, ekonomiden siyasete, kadınların iş hayatındaki yerinden bilim kültüre kadar pek çok konuda içerik üreteceği iddiası ile yayına başladı.
“Deutsche Welle (DW) Genel Müdürü Peter Limbourg" diğer üç partner kuruluşun temsilcileri ile birlikte İstanbul’da düzenlediği basın toplantısı ile “YouTube” kanalı yayınlarını başlattı.
“Deutsche Welle” ve işbirliği yaptığı üç yayın kuruluşunun kurduğu ve 18 aylık hazırlık devresi sonrasında yayına başlayan “YouTube” kanalının amacı; “Türkiye’de ifade ve medya özgürlüğünü güçlendirmek!”
Yeni “YouTube” kanalının ilk yayınında, Türkiye’deki inşaat sektöründe yaşanan krizden, çocuk evliliğine kadar farklı konularda videolar yer aldı. Proje, Deutsche Welle’nin sorumluluğunda yürütülüyor.
Kanalın kurulmasından Türkiyeli gazeteciler Erkan Arıkan ve Işıl Nergiz sorumlu…
1 Kasım 2018’de Deutsche Welle Türkçe yayınlarının yeni yöneticisi olarak göreve başlayan Erkan Arıkan’ın Deutsche Welle’de hayata geçirdiği ilk büyük proje olma özelliği taşıyor.
2018 yılının sonunda Batı Alman Radyo ve Televizyon Kurumu’ndan (WDR) Deutsche Welle’ye geçen Erkan Arıkan, Türkçe Servisi Yöneticisi olarak görev yapıyor. Almanya doğumlu.
Berlin Hür Üniversitesi’nde hukuk eğitiminin yanı sıra aynı üniversitenin İletişim, Sosyal ve Siyasi Bilimler Fakültesi’nde gazetecilik eğitimi de aldı. Arıkan, üniversite öğrenimi sonrası haber kanalı “n-tv”de gazetecilik stajını tamamladı ve 2003 yılına kadar burada editör ve moderatör olarak görev yaptı. Türk ve Alman vatandaşı.
Berlin’de yaşayan Işıl Nergiz ise kendisini “Feminist” olarak tanımlıyor. Eğitim, DW Akademie, Almanya Potsdam Üniversitesi ile Leopold-Franzens-Universität Innsbruck mezunu.
Deutsche Welle'de TV ve Sosyal Medya Muhabiri. İngilizce, Almanca, Fransızca ve Felemenkçe biliyor.
Küresel ağ, dünyayı Türkiye aleyhine kışkırtmaya hazırlanıyor!
Kendi ülkelerinin dışına yayın yapan dört kuruluş ilk kez işbirliği yapıyor.
Deutsche Welle, 30 dilde “bağımsız haberler” sunuyor. Deutsche Welle (DW) ve France Medias Monde ( FFM), televizyon, radyo ve dijital platformları ile her hafta yaklaşık 320 milyon dinleyici, izleyici ve takipçiye ulaşıyor.
BBC Dünya Servisi’nin de farklı dillerde yaptığı radyo, televizyon ve internet yayınları farklı bölgelerde yayınlanıyor. BBC’nin uluslararası yayınları dünyada haftada 279 milyon kişiye ulaşıyor.
Dördüncü partner, “Voice of America” ise ABD’nin en büyük uluslararası radyo ve televizyon kuruluşu. 40’tan fazla dilde yayın yapan “Voice of America” haftada yaklaşık 275 milyon kişiye ulaşıyor.
Amaçları kar etmek değilse ne? Ne zamandan beri Avrupalı sömürgeciler, sağmadıkları keçinin önüne ot koymaya başladılar?
“France 24” İngilizce Servisi Müdürü Gallagher Fenwick; “Amacımız kâr etmek değil” diyor.
Fenwick, “Birbiriyle iletişim kurmayan insanların da birbiriyle irtibatta olduğu bir platform oluşturmak; yani köprüler inşa etmek için burdayız. Amacımız fikir dayatmak değil sorular sormak” diyor.
Onlara sorarsanız “Ciddi ve tarafsız gazetecilik” yapmaya devam edecekler.
Türkçesi: Türk milletini kışkırtacaklar!
Deutsche Welle (DW) ve işbirliği yaptığı partnerleri, gazetecilikle işlenmiş (analiz edilmiş, yönlendirici kışkırtıcı, beyin yıkayıcı) bilgiler/görüntüler sunacak yeni “YouTube” kanalı ile Türkiye’deki takipçilerin yanı sıra ülkeleri dışında yaşayan Türkler’e de ulaşmayı hedefliyorlar.
Alman “DW”, İngiliz “BBC”, Fransız yayın kuruluşu “France24” ve ABD’li “Voice of America” birlikte video içerikleri üreterek, “online/canlı” yayınlar yapacak.
Dört yayın kuruluşu, bu kanalda röportajlar, arka plan bilgiler ve söyleşilerle toplumsal ve siyasete ilişkin konuları geniş bir yelpazede ele almayı hedefliyor.
“YouTube” üzerinden 4 kanalın açtığı “+90” bugün yayına başladı.
Daha önce benzeri görülmemiş bir işbirliğinin ürünü olan “plus 90”, 4 farklı ülkenin yayın organını Türkiye hedefiyle bir araya getirdi.
ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa gizli servisleri, sözde gazetecilik, “Sosyal medya faaliyeti” görünümlü istihbarat operasyonlarına başladı.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin işi zor!
İktidarın işi zor!
Hele hele AK Parti’nin işi çok mu çok zor!
Bu müstevli müsveddelerinin unuttukları bir şey var; Türk Gençliği, birinci vazifesinin, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmek olduğunun bilince.
Haydi bilişimci gençler; gazeteci kılıklı ajanların “YouTube” kanalı projelerine pirim vermeyelim!
Buradan bağırıyorum, yöneticilerimiz uyuyor mu!..
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete
Mehmet Akif’i okuyanlar bilir; “Tarih’i, ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” dizeleriyle önemli bir uyarıda bulunur.
Yahya Kemal de “Kökü mazide olan atiyiz” diye boşuna demez. Zaman tünelinde geçmişe yolculuk iyidir.
”Arap Baharı” nasıl “Arap Cehennemi” oldu?
2010 yılında başlayan ve günümüzde de süren, Arap Dünyası’nda yaşanan halk hareketleri “Arap Baharı” diye adlandırılıyor.
17 Aralık 2010, Tunus’ta bir gencin kendini yakmasının ardından tüm Tunus halkının giriştiği eylemle beraber Arap coğrafyasında sokak eylemleri başladı. Birçok Arap ülkesi halkı, Tunus’tan etkilenip “özgürlük” diye sokaklara döküldü.
Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Ürdün, Yemen gibi ülkeler, Arap Baharı’ndan etkilenen ülkelerdi. Tunus'ta başlayan isyanlar dört ülkede liderlerin değişmesine, Libya, Suriye ve Yemen'de ise iç savaşa yol açtı.
Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre; Arap Baharı'yla başlayan protesto hareketleri, bölgedeki büyümeyi 2011 yılından bugüne kadar 614 milyar dolar aşağı çekti.
Arap Baharı; Arap halklarının demokrasi, özgürlük ve insan hakları taleplerinden ortaya çıkmış; bölgesel, toplumsal bir siyasi-silahlı hareket olmasına rağmen, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin müdahalesiyle emperyalizmin bu coğrafyayı yeniden düzenleme operasyonuydu.
“Arap Cehennemi”nde kitle iletişim araçlarının rolü!
Ortadoğu-Kuzey Afrika'da kitlelerin başlattığı ''Arap Baharı'' eylemlerinde kitleleri harekete geçiren organize gelişmelerle ilgili sosyal medyanın etkilerini hiç düşündünüz mü?
“Arap Baharı/Cehennemi” sürecinde internet, hiçbir alan ve konuyla sınırlandırılamayan, bütün dünyanın sınırlarını aşarak yepyeni bir ortamın oluşmasını sağladı.
Kendine özgü sanal bir evren ve bu sanal evrene özgü kültürel değerler yaratan bu yeni ortamla, yeni toplumsal ve bireysel ilişki biçimleri şekillendi; yeni kültürel kimlikler ortaya çıktı ve en önemlisi yeni sosyal ve ekonomik taleplerin oluşmasının itici gücü oluşturuldu.
ABD ve Avrupa teknolojisinin sunduğu toplumsal paylaşım ağları -ki buna “Sosyal Medya” da deniliyor- ile daha hızlı ve daha az maliyetle birbirleriyle iletişim kurabilen birey ya da topluluklar, iktidarlara karşı söz konusu ağları son derece etkin kullanabildi.
2011 yılının ilk aylarında başta Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da başlayan halk hareketlerinin örgütlenme ve iletişim aracı olarak “Sosyal Medya” araçlarından yararlanılmasının ardından, yaşanan halk hareketlerine “Sosyal Medya Devrimi” gibi tanımlamalar yapılmaya başlandı.
Emperyalizm, yeni bir yöntem bulmuştu ve bu yöntemi kullanmaya devam etti.
Sömürülmeye eğilimli ve batı eğitimli halk kitleleri, “Mal bulmuş mağribi” gibi sosyal medya araçlarına sarıldılar.
Sarıldıkları yılan, onları sokmakta gecikmedi.
Çünkü birileri, onların kulaklarına, “Sosyal medyanın, devrimci grupların katılım, örgütlenme ve eğitim masraflarını azaltmasına imkân sağlayan bir araç olduğunu” fısıldamıştı.
Sosyal medya/toplumsal paylaşım ağlarının (Facebook, Instagram, Twitter, Telegram, Myspace, Linkedln vb.) iktidarlardan memnun olmayan halkların sokaklara dökülmesinde ne kadar etkin olduğu görüldü.
Ukrayna ve Türkiye’de Facebook ve Twitter, İran’da Telegram…
Sosyal medya, genç kuşağın sosyal hayatta yaptıklarını birbirlerine göstermek ve dünyaya duyurmak açısından en önemli araçlardan biri.
Ukrayna’da 21 Kasım 2013 tarihinde başlayan protestolarda da sosyal medya çok önemli bir rol oynadı.
Sosyal medya üzerinden bilgi paylaşımı yoğun olarak devam etti. Özellikle “Facebook” ve “Twitter” uygulamaları aracılığıyla katılımcılar tarafından aktarılan bilgiler devamlı güncellendi.
28 Mayıs 2013’te başlayan “Gezi Parkı” eylemleri sırasında “Twitter” İstanbul, Ankara ve İzmir gibi merkezlerde eylemlerin organize edilmesinde, eylemcilerden yaralananlara “tıbbi müdahale”de bulunulmasında büyük işlev gördü. 30 milyonu aşan üye sayısıyla “Facebook” olup bitenlerin Anadolu’da duyulmasında etkiliydi.
İran’da en popüler mobil mesajlaşma uygulaması “Telegram” eylemcilerin gözdesi. Olayların büyüme potansiyelini göz önünde bulunduran İran makamları, protestoları sınırlamak için sosyal medya platformu “Telegram”ı zaman zaman engelliyor.
“Telegram”, 80 milyon nüfusa sahip İran’da yaklaşık 40 milyon kişi tarafından kullanılan yaygın bir sosyal medya ağı. Ücretsiz mesajlaşma servisi, “Telegram”, haberleşmeyi sağlıyor.
Rus Pavel Valeriyeviç Durov tasarlamıştı. “Rusya’nın Mark Zuckerberg’i” olarak anılıyor. “Telegram”dan önce, 2006 yılında Rusya’da, “Facebook”un alternatifi olan “Vkontakte”yi kurmuştu.
“Telegram”, “Facebook”un satın aldığı “WhatsApp” uygulamasının bir numaralı rakibi. İki aşamalı şifreleme kullanan uygulama, diğer mesajlaşma hizmetlerine göre, “Daha hızlı ve daha güvenli” olduğu iddiasında.
Kullanıcılar, uygulama üzerinden arkadaşlarıyla mesajlaşarak birbirlerine dosya gönderebiliyor, 200 üyeye kadar grup konuşmaları oluşturabiliyor ve mesajların kendi kendini imha ettiği gizli mesajlaşmalar yaratabiliyor.
ABD, İngiltere Almanya ve Fransa gizli servislerinin “Türk Baharı”nda kullanacakları sosyal medya aracı Youtube…
Tarihte ilk kez, “4 farklı ülkeden 4 yayın Kuruluşu”nun bir araya gelerek açtığı “Tarafsız gündeme bağlan” mottosuyla ve “+90” ismiyle yayına başlayan kanal, ekonomiden siyasete, kadınların iş hayatındaki yerinden bilim kültüre kadar pek çok konuda içerik üreteceği iddiası ile yayına başladı.
“Deutsche Welle (DW) Genel Müdürü Peter Limbourg" diğer üç partner kuruluşun temsilcileri ile birlikte İstanbul’da düzenlediği basın toplantısı ile “YouTube” kanalı yayınlarını başlattı.
“Deutsche Welle” ve işbirliği yaptığı üç yayın kuruluşunun kurduğu ve 18 aylık hazırlık devresi sonrasında yayına başlayan “YouTube” kanalının amacı; “Türkiye’de ifade ve medya özgürlüğünü güçlendirmek!”
Yeni “YouTube” kanalının ilk yayınında, Türkiye’deki inşaat sektöründe yaşanan krizden, çocuk evliliğine kadar farklı konularda videolar yer aldı. Proje, Deutsche Welle’nin sorumluluğunda yürütülüyor.
Kanalın kurulmasından Türkiyeli gazeteciler Erkan Arıkan ve Işıl Nergiz sorumlu…
1 Kasım 2018’de Deutsche Welle Türkçe yayınlarının yeni yöneticisi olarak göreve başlayan Erkan Arıkan’ın Deutsche Welle’de hayata geçirdiği ilk büyük proje olma özelliği taşıyor.
2018 yılının sonunda Batı Alman Radyo ve Televizyon Kurumu’ndan (WDR) Deutsche Welle’ye geçen Erkan Arıkan, Türkçe Servisi Yöneticisi olarak görev yapıyor. Almanya doğumlu.
Berlin Hür Üniversitesi’nde hukuk eğitiminin yanı sıra aynı üniversitenin İletişim, Sosyal ve Siyasi Bilimler Fakültesi’nde gazetecilik eğitimi de aldı. Arıkan, üniversite öğrenimi sonrası haber kanalı “n-tv”de gazetecilik stajını tamamladı ve 2003 yılına kadar burada editör ve moderatör olarak görev yaptı. Türk ve Alman vatandaşı.
Berlin’de yaşayan Işıl Nergiz ise kendisini “Feminist” olarak tanımlıyor. Eğitim, DW Akademie, Almanya Potsdam Üniversitesi ile Leopold-Franzens-Universität Innsbruck mezunu.
Deutsche Welle'de TV ve Sosyal Medya Muhabiri. İngilizce, Almanca, Fransızca ve Felemenkçe biliyor.
Küresel ağ, dünyayı Türkiye aleyhine kışkırtmaya hazırlanıyor!
Kendi ülkelerinin dışına yayın yapan dört kuruluş ilk kez işbirliği yapıyor.
Deutsche Welle, 30 dilde “bağımsız haberler” sunuyor. Deutsche Welle (DW) ve France Medias Monde ( FFM), televizyon, radyo ve dijital platformları ile her hafta yaklaşık 320 milyon dinleyici, izleyici ve takipçiye ulaşıyor.
BBC Dünya Servisi’nin de farklı dillerde yaptığı radyo, televizyon ve internet yayınları farklı bölgelerde yayınlanıyor. BBC’nin uluslararası yayınları dünyada haftada 279 milyon kişiye ulaşıyor.
Dördüncü partner, “Voice of America” ise ABD’nin en büyük uluslararası radyo ve televizyon kuruluşu. 40’tan fazla dilde yayın yapan “Voice of America” haftada yaklaşık 275 milyon kişiye ulaşıyor.
Amaçları kar etmek değilse ne? Ne zamandan beri Avrupalı sömürgeciler, sağmadıkları keçinin önüne ot koymaya başladılar?
“France 24” İngilizce Servisi Müdürü Gallagher Fenwick; “Amacımız kâr etmek değil” diyor.
Fenwick, “Birbiriyle iletişim kurmayan insanların da birbiriyle irtibatta olduğu bir platform oluşturmak; yani köprüler inşa etmek için burdayız. Amacımız fikir dayatmak değil sorular sormak” diyor.
Onlara sorarsanız “Ciddi ve tarafsız gazetecilik” yapmaya devam edecekler.
Türkçesi: Türk milletini kışkırtacaklar!
Deutsche Welle (DW) ve işbirliği yaptığı partnerleri, gazetecilikle işlenmiş (analiz edilmiş, yönlendirici kışkırtıcı, beyin yıkayıcı) bilgiler/görüntüler sunacak yeni “YouTube” kanalı ile Türkiye’deki takipçilerin yanı sıra ülkeleri dışında yaşayan Türkler’e de ulaşmayı hedefliyorlar.
Alman “DW”, İngiliz “BBC”, Fransız yayın kuruluşu “France24” ve ABD’li “Voice of America” birlikte video içerikleri üreterek, “online/canlı” yayınlar yapacak.
Dört yayın kuruluşu, bu kanalda röportajlar, arka plan bilgiler ve söyleşilerle toplumsal ve siyasete ilişkin konuları geniş bir yelpazede ele almayı hedefliyor.
“YouTube” üzerinden 4 kanalın açtığı “+90” bugün yayına başladı.
Daha önce benzeri görülmemiş bir işbirliğinin ürünü olan “plus 90”, 4 farklı ülkenin yayın organını Türkiye hedefiyle bir araya getirdi.
ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa gizli servisleri, sözde gazetecilik, “Sosyal medya faaliyeti” görünümlü istihbarat operasyonlarına başladı.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin işi zor!
İktidarın işi zor!
Hele hele AK Parti’nin işi çok mu çok zor!
Bu müstevli müsveddelerinin unuttukları bir şey var; Türk Gençliği, birinci vazifesinin, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmek olduğunun bilince.
Haydi bilişimci gençler; gazeteci kılıklı ajanların “YouTube” kanalı projelerine pirim vermeyelim!
Buradan bağırıyorum, yöneticilerimiz uyuyor mu!..
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete