ABD’nin küresel ajandası

ABD’nin küresel ajandası

ABD’nin küresel ajandası ABD’nin küresel ajandası

ABD’nin Küresel Ajandası

Waşington’un son dönemdeki faaliyetleri, ABD’nin güvenlik ve insan hakları konusunda uluslararası anlaşmaların uygulanmasından vazgeçtiklerini açıkça gösteriyor.

Waşington’un, sürekli olarak kendi vatandaşlarına çeşitli sorumluluklar yükleyen uluslararası yasal düzenlemelerin sonuçlarından kaçınmaya ve uluslararası alanda yalnızca kendi çıkarlarına ve yükümlülüklerine dayalı hareket etmeye odaklandığı görülüyor.

ABD, tek taraflı sürdürdüğü bu politikaları, yanında bulunan diğer tüm müttefiklerine de dayatma çabası içerisinde.

Öte yandan da Rusya Federasyonu başta olmak üzere birçok egemen devlete karşı da uluslararası anlaşmalara uymadıkları gerekçesiyle abartılı suçlamalarda bulunuyor.

Beyaz Saray, bugüne değin Grenada, Nikaragua, Libya ve Panama’nın işgaliyle bağlantılı olarak uluslararası hukukun ağır ihlalleri konusunda hep sessiz kaldı.

BM Genel Kurulu’nda Amerikalılar, defalarca bu gibi örneklerden dolayı kınandılar. Ancak Waşington, her ne olursa olsun politikalarına devam ediyor.

ABD ile Uluslararası Ceza Mahkemesi arasındaki son dönemdeki karmaşık ilişkileri iyi incelemek gerekiyor.

Dünyanın birçok bölgesinde bulunan oradaki ülkelerin silahlı kuvvetleri ve istihbarat servisleri tarafından yapılan savaş suçlarından kaçmak ve kurtulmak için genelde Roma Tüzüğü’ne atıfta bulunulur.

ABD’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden çıkma isteği yine de onların Roma Tüzüğü’nü aktif olarak kullanmalarına engel değil tabii ki.

Çünkü bu noktada Waşington’un kendi çıkarları yararına olan fırsatlar var.

Nitekim geçtiğimiz yılın Temmuz ayında ABD Başkanı Joe Biden, Amerikan hükumetine Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmaya ilişkin bir soruşturmada bu yapıyla işbirliği yapılması talimatını verdi.

ABD’nin uluslararası anlaşmaları yeri geldiğinde kendi çıkarları uğruna kah reddetmesi kah uygulaması yeni bir vaka değil.

En bariz örneklerden birisi: 1993 yılında imzalanan Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’dir. ABD, bu sözleşmede tabi olması gereken denetimleri kabul etmedi.

Yine 1968 yılında imzalanan Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nı ihlal eden Waşington, Almanya, Belçika, Hollanda, İtalya ve ülkemiz Türkiye topraklarına nükleer savaş başlıklarını konuşlandırdı.

Bununla yetinmeyen ABD, NATO içerisinde bulunmayan üçüncül devletleri de nükleer savaşların ortasına çekerek “Ortak Nükleer Görev” olarak adlandırılan nükleer silahların kullanımındaki beceriler ve gelişmeleri takip etmeyi amaçlayan taktik eğitimler düzenliyor.

Uluslararası hukuki normları ve yükümlülükleri göz ardı etmeyi meşru göstermek ve açıkça uluslararası topluma yalan söyleyerek suçlamaları önlemek amacıyla ABD tarafından “Kurallara Dayalı Dünya Düzeni”, dünya çapında hemen hemen her ülkeye dayatılıyor. 

Bu düzende ne BM ne de uluslararası anlaşmaların hiçbirinin hükmü olmayacağını hatırlatmak gerekiyor.

ABD ve müttefiklerinin anlayışına göre küresel uluslararası güvenlik sisteminin mimarisi, bu kuralların kimler için geçerli zorunlu olacağını belirleyecek bir tür “Üst Akıl Kulübü” olmalı.

Haliyle bu kulübün üyeleri de ABD ve baş müttefiklerinden oluşmalı.

Waşington’daki stratejistler, uluslararası barış ve güvenlik alanında böyle bir yol izleyerek, uluslararası hukuk sisteminin dengesini tamamen yok edecek bir politika hedefliyor.

.

Ünver Sel, dikGAZETE.com

-Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanı, Uluslararası Kırım Dostları Derneği Başkanı, Uluslararası Rusofili Hareketi Koordinasyon Kurulu Üyesi, Nogay Kalkınma ve Kültür Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı-

ABD’nin Küresel Ajandası

Waşington’un son dönemdeki faaliyetleri, ABD’nin güvenlik ve insan hakları konusunda uluslararası anlaşmaların uygulanmasından vazgeçtiklerini açıkça gösteriyor.

Waşington’un, sürekli olarak kendi vatandaşlarına çeşitli sorumluluklar yükleyen uluslararası yasal düzenlemelerin sonuçlarından kaçınmaya ve uluslararası alanda yalnızca kendi çıkarlarına ve yükümlülüklerine dayalı hareket etmeye odaklandığı görülüyor.

ABD, tek taraflı sürdürdüğü bu politikaları, yanında bulunan diğer tüm müttefiklerine de dayatma çabası içerisinde.

Öte yandan da Rusya Federasyonu başta olmak üzere birçok egemen devlete karşı da uluslararası anlaşmalara uymadıkları gerekçesiyle abartılı suçlamalarda bulunuyor.

Beyaz Saray, bugüne değin Grenada, Nikaragua, Libya ve Panama’nın işgaliyle bağlantılı olarak uluslararası hukukun ağır ihlalleri konusunda hep sessiz kaldı.

BM Genel Kurulu’nda Amerikalılar, defalarca bu gibi örneklerden dolayı kınandılar. Ancak Waşington, her ne olursa olsun politikalarına devam ediyor.

ABD ile Uluslararası Ceza Mahkemesi arasındaki son dönemdeki karmaşık ilişkileri iyi incelemek gerekiyor.

Dünyanın birçok bölgesinde bulunan oradaki ülkelerin silahlı kuvvetleri ve istihbarat servisleri tarafından yapılan savaş suçlarından kaçmak ve kurtulmak için genelde Roma Tüzüğü’ne atıfta bulunulur.

ABD’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden çıkma isteği yine de onların Roma Tüzüğü’nü aktif olarak kullanmalarına engel değil tabii ki.

Çünkü bu noktada Waşington’un kendi çıkarları yararına olan fırsatlar var.

Nitekim geçtiğimiz yılın Temmuz ayında ABD Başkanı Joe Biden, Amerikan hükumetine Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmaya ilişkin bir soruşturmada bu yapıyla işbirliği yapılması talimatını verdi.

ABD’nin uluslararası anlaşmaları yeri geldiğinde kendi çıkarları uğruna kah reddetmesi kah uygulaması yeni bir vaka değil.

En bariz örneklerden birisi: 1993 yılında imzalanan Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’dir. ABD, bu sözleşmede tabi olması gereken denetimleri kabul etmedi.

Yine 1968 yılında imzalanan Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nı ihlal eden Waşington, Almanya, Belçika, Hollanda, İtalya ve ülkemiz Türkiye topraklarına nükleer savaş başlıklarını konuşlandırdı.

Bununla yetinmeyen ABD, NATO içerisinde bulunmayan üçüncül devletleri de nükleer savaşların ortasına çekerek “Ortak Nükleer Görev” olarak adlandırılan nükleer silahların kullanımındaki beceriler ve gelişmeleri takip etmeyi amaçlayan taktik eğitimler düzenliyor.

Uluslararası hukuki normları ve yükümlülükleri göz ardı etmeyi meşru göstermek ve açıkça uluslararası topluma yalan söyleyerek suçlamaları önlemek amacıyla ABD tarafından “Kurallara Dayalı Dünya Düzeni”, dünya çapında hemen hemen her ülkeye dayatılıyor. 

Bu düzende ne BM ne de uluslararası anlaşmaların hiçbirinin hükmü olmayacağını hatırlatmak gerekiyor.

ABD ve müttefiklerinin anlayışına göre küresel uluslararası güvenlik sisteminin mimarisi, bu kuralların kimler için geçerli zorunlu olacağını belirleyecek bir tür “Üst Akıl Kulübü” olmalı.

Haliyle bu kulübün üyeleri de ABD ve baş müttefiklerinden oluşmalı.

Waşington’daki stratejistler, uluslararası barış ve güvenlik alanında böyle bir yol izleyerek, uluslararası hukuk sisteminin dengesini tamamen yok edecek bir politika hedefliyor.

.

Ünver Sel, dikGAZETE.com

-Kırım Tatar Kültür Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı, Kırım Kalkınma Vakfı Başkanı, Uluslararası Kırım Dostları Derneği Başkanı, Uluslararası Rusofili Hareketi Koordinasyon Kurulu Üyesi, Nogay Kalkınma ve Kültür Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı-