Abhazya ve Güney Osetya’nın statüsü neden yanlış tartışılıyor?
Abhazya ve Güney Osetya’nın statüsü neden yanlış tartışılıyor?
- 17-03-2022 06:03
- 9366
- 17-03-2022 06:03
- 9366
MOSKOVA
Rusya’nın geçtiğimiz 24 Şubat’ta, Ukrayna’ya başlattığı askeri operasyon tüm dünyanın dikkatini bu bölgeye çekti. Tabii Rusya’nın bu operasyonlarında yakın tarihin örnekleri de arandı.
Öncelikle Rusya’nın operasyon kararı vermesinden önce Ukrayna’nın doğusundaki Donbass Bölgesi’nde, Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti’ni tanıması, önce diplomatik bir savaşa neden oldu. Bu sorunun en başına gittiğimizde Ukrayna’daki iç krizi görebiliriz.
Rusya yanlısı bir yönetime karşı Batı tarafından iyi yetiştirilen Poroşenko’nun aslında bir ‘Devrim’ hareketi başlatmasıyla bu bölgede yaşayan toplumlarda bir ayrışma meydana geldi.
Öncelikle bunun en temel sebebi Donbass Bölgesi’nde yaşayanların bir çoğunun ‘Rus’ olmasından kaynaklanıyordu.
Poroşenko’nun devrimleri aslında Ukrayna’da yaşayan farklı toplumların temel hak ve özgürlüklerini baltalayan cinstendi.
Ana dilde eğitim ve ‘Ulus Devlet’ politikasını uygulamaya çalışan Kiev yönetimi, toplumu aslında ikiye bölecek olan ilk adımı attı.
Rusya’nın burada ilkesel tepkisinin temel insan haklarına dayanan gerekçeleri vardı. Politik çekişmede Rusya’nın eline Donbass üzerinden koz veren Kiev yönetimi, Batı’nın radikal politik dayatmalarının da kurbanı oldu.
Ukrayna topraklarındayken Kırım’da yaşayan nüfusun büyük bir çoğunluğunu da Rus halkı oluşturuyordu.
Kırım’da yapılan referandumda halk, Rusya’ya katılım yönünde oy verirken Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 21 Mart 2014 tarihinde Kırım ve Sivastopol’ün, Rusya’ya bağlanmasını öngören kararnameyi imzaladı.
Batı, bu referandumu meşru görmezken Kırım’da yaşayanların baskı altında sandığa gittiğini savunuyor. Fakat Ukrayna, Kırım’da sadece bayrağını dalgalandırırken Rusya ise tarihten beri nüfus çalışmasını sürdürüyordu.
Yarımadada Rus nüfusu zaten yoğunluktayken o dönem yapılan referandum 10 kez de yapılsa yine Kırımlılar, Rusya’ya katılmak isteyecekti.
Ukrayna’da yakın tarihte yaşanan bu sürece benzer bir örnek Gürcistan’da yaşandı. Fakat benzerlikleri sadece Rusya’nın merkezi yönetimlere müdahalesi boyutunda benziyordu.
Öncelikle Kuzey Kafkasya’da, Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını ilan etmesi 1993 yılında Gürcistan’ın profesyonel ordusuna karşı direnen bağımsız sivillerin zaferiyle gerçekleşti. Gürcistan her ne kadar Rusya’nın, Abhaz halkına doğrudan silah desteğinde bulunduğunu iddia etse de bunun resmi bir dayanağı yoktu.
Rusya’nın, Gürcistan’a, Abhaz - Gürcü savaşında doğrudan desteğini gösteren bazı kanıtlar edinilebilirken Abhaz halkına insani boyutta desteği gerçekleşmiştir. Bunun da kanıtları her ülkenin arşivlerinde mevcuttur.
Doğal olarak zaten tarihten beri kendi topraklarında yaşayan Abhazya ve Güney Osetya halkları, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kendi topraklarında bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Kaldı ki Rusya, Karadeniz’de kendi güvenlik garantilerini dikkate alarak bu bölgelerde yaşayan vatandaşlarını koruma adına 2008 yılında Tiflis’e karşı askeri tehditte bulunmuş, bunun ardından Abhazya ve Güney Osetya’yı resmen tanıma kararı almıştır.
Rusya, ‘5 gün savaşı’ olarak bilinen Tiflis’e askeri operasyonda Gürcistan yönetimini değiştirmeye yönelik bir hamlede bulunmamış Tiflis’e zaten girme konusunda isteksizliğini vurgulamıştır.
Balkanlarda da Kosova’nın statüsü bugün Sırbistan’a destek veren Rusya tarafından tanınmamaktadır.
Batı tarafından bağımsızlığı tanınan Kosova’nın, Rusya ve bazı müttefikleri tarafından tanınmaması politik bir gereksinimdir. Fakat, Birleşmiş Milletler’in de temel maddeleri arasında bulunan “Halkların kendi kaderlerini tayin hakkı” doğrudan Kosova halkı tarafından meşru olarak kullanılmış ve haklı olarak bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.
Peki Abhazya ve Güney Osetya’nın statüsü neden Kosova çizgisinde değil de Donetsk ve Luhansk çizgisinde tartışılıyor?
Bunun en temel gerekçesi Rusya’nın bu ülkelerin güvenlik garantilerini sağlamasıdır. Nasıl Rusya’nın, Kosova kararı politikse, Batı’nın, Abhazya ve Güney Osetya kararı da politiktir. Dolayısıyla Abhazya ve Güney Osetya, Kosova çizgisinde tartışılmalı, Birleşmiş Milletler’de temsil hakkı bulunmalı; Rusya ile politik yakınlığı temel haklarına engel olmamalıdır. Eğer böyle bir durum söz konusu oluyor ise bu, Batı devletlerinin ikiyüzlülüğünün başka bir tezahürüdür.
Aslında Abhazya ve Güney Osetya için ağza sakız edilen, “Kukla Devletler” yakıştırması buradaki toplumların bütün toplumlarla birlikte yaşama arzusunu kıran bir söylemdir.
Batı’nın ezberlettiği bu ifadenin sözde ‘Özgürlükçü’ Kafkas toplumları tarafında dile pelesenk edilmesi daha vahim bir olaydır.
Donetsk ve Luhansk’a baktığınız zaman bayraklarında, armalarında, toplumun yaşayış biçiminde, dilinde, dininde… Kısacası her şeyinde Rusya’yı görürsünüz.
Dolayısıyla Donetsk ve Luhansk için ‘Kukla devletler’ ifadesinin kullanılması ‘Özgürlükçü’ topluluklar tarafından sakınca teşkil etmez.
Sonuçta Rusya, bu bölgede Rus toplumu üzerinden politik bir hamle yapmıştır ve bu olumlu veya olumsuz olarak eleştirilebilir. Fakat, Abhazya ve Güney Osetya’nın bu bölgedeki yeni kurulan cumhuriyetlerin statüsüne indirgenmesi en hafif tabir ile aymazlıktır, faşizmdir ve bilgi eksikliğidir.
Söylemlerinizde Batı’nın ezberlettiği milyonlarca ifadeyi kullanabilirsiniz ama Abhazya ve Güney Osetya halklarını karşınıza alacak kadar cesur olduğunuzu pek düşünmüyorum. Çünkü, 1993 yılında profesyonel ordusu olan bir ülke Abhaz ve Oset halklarını karşısına aldığında hala etkileri süren bir karşılık almıştı..
Erhan Altıparmak, dikGAZETE.com
MOSKOVA
Rusya’nın geçtiğimiz 24 Şubat’ta, Ukrayna’ya başlattığı askeri operasyon tüm dünyanın dikkatini bu bölgeye çekti. Tabii Rusya’nın bu operasyonlarında yakın tarihin örnekleri de arandı.
Öncelikle Rusya’nın operasyon kararı vermesinden önce Ukrayna’nın doğusundaki Donbass Bölgesi’nde, Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti’ni tanıması, önce diplomatik bir savaşa neden oldu. Bu sorunun en başına gittiğimizde Ukrayna’daki iç krizi görebiliriz.
Rusya yanlısı bir yönetime karşı Batı tarafından iyi yetiştirilen Poroşenko’nun aslında bir ‘Devrim’ hareketi başlatmasıyla bu bölgede yaşayan toplumlarda bir ayrışma meydana geldi.
Öncelikle bunun en temel sebebi Donbass Bölgesi’nde yaşayanların bir çoğunun ‘Rus’ olmasından kaynaklanıyordu.
Poroşenko’nun devrimleri aslında Ukrayna’da yaşayan farklı toplumların temel hak ve özgürlüklerini baltalayan cinstendi.
Ana dilde eğitim ve ‘Ulus Devlet’ politikasını uygulamaya çalışan Kiev yönetimi, toplumu aslında ikiye bölecek olan ilk adımı attı.
Rusya’nın burada ilkesel tepkisinin temel insan haklarına dayanan gerekçeleri vardı. Politik çekişmede Rusya’nın eline Donbass üzerinden koz veren Kiev yönetimi, Batı’nın radikal politik dayatmalarının da kurbanı oldu.
Ukrayna topraklarındayken Kırım’da yaşayan nüfusun büyük bir çoğunluğunu da Rus halkı oluşturuyordu.
Kırım’da yapılan referandumda halk, Rusya’ya katılım yönünde oy verirken Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 21 Mart 2014 tarihinde Kırım ve Sivastopol’ün, Rusya’ya bağlanmasını öngören kararnameyi imzaladı.
Batı, bu referandumu meşru görmezken Kırım’da yaşayanların baskı altında sandığa gittiğini savunuyor. Fakat Ukrayna, Kırım’da sadece bayrağını dalgalandırırken Rusya ise tarihten beri nüfus çalışmasını sürdürüyordu.
Yarımadada Rus nüfusu zaten yoğunluktayken o dönem yapılan referandum 10 kez de yapılsa yine Kırımlılar, Rusya’ya katılmak isteyecekti.
Ukrayna’da yakın tarihte yaşanan bu sürece benzer bir örnek Gürcistan’da yaşandı. Fakat benzerlikleri sadece Rusya’nın merkezi yönetimlere müdahalesi boyutunda benziyordu.
Öncelikle Kuzey Kafkasya’da, Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığını ilan etmesi 1993 yılında Gürcistan’ın profesyonel ordusuna karşı direnen bağımsız sivillerin zaferiyle gerçekleşti. Gürcistan her ne kadar Rusya’nın, Abhaz halkına doğrudan silah desteğinde bulunduğunu iddia etse de bunun resmi bir dayanağı yoktu.
Rusya’nın, Gürcistan’a, Abhaz - Gürcü savaşında doğrudan desteğini gösteren bazı kanıtlar edinilebilirken Abhaz halkına insani boyutta desteği gerçekleşmiştir. Bunun da kanıtları her ülkenin arşivlerinde mevcuttur.
Doğal olarak zaten tarihten beri kendi topraklarında yaşayan Abhazya ve Güney Osetya halkları, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kendi topraklarında bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Kaldı ki Rusya, Karadeniz’de kendi güvenlik garantilerini dikkate alarak bu bölgelerde yaşayan vatandaşlarını koruma adına 2008 yılında Tiflis’e karşı askeri tehditte bulunmuş, bunun ardından Abhazya ve Güney Osetya’yı resmen tanıma kararı almıştır.
Rusya, ‘5 gün savaşı’ olarak bilinen Tiflis’e askeri operasyonda Gürcistan yönetimini değiştirmeye yönelik bir hamlede bulunmamış Tiflis’e zaten girme konusunda isteksizliğini vurgulamıştır.
Balkanlarda da Kosova’nın statüsü bugün Sırbistan’a destek veren Rusya tarafından tanınmamaktadır.
Batı tarafından bağımsızlığı tanınan Kosova’nın, Rusya ve bazı müttefikleri tarafından tanınmaması politik bir gereksinimdir. Fakat, Birleşmiş Milletler’in de temel maddeleri arasında bulunan “Halkların kendi kaderlerini tayin hakkı” doğrudan Kosova halkı tarafından meşru olarak kullanılmış ve haklı olarak bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.
Peki Abhazya ve Güney Osetya’nın statüsü neden Kosova çizgisinde değil de Donetsk ve Luhansk çizgisinde tartışılıyor?
Bunun en temel gerekçesi Rusya’nın bu ülkelerin güvenlik garantilerini sağlamasıdır. Nasıl Rusya’nın, Kosova kararı politikse, Batı’nın, Abhazya ve Güney Osetya kararı da politiktir. Dolayısıyla Abhazya ve Güney Osetya, Kosova çizgisinde tartışılmalı, Birleşmiş Milletler’de temsil hakkı bulunmalı; Rusya ile politik yakınlığı temel haklarına engel olmamalıdır. Eğer böyle bir durum söz konusu oluyor ise bu, Batı devletlerinin ikiyüzlülüğünün başka bir tezahürüdür.
Aslında Abhazya ve Güney Osetya için ağza sakız edilen, “Kukla Devletler” yakıştırması buradaki toplumların bütün toplumlarla birlikte yaşama arzusunu kıran bir söylemdir.
Batı’nın ezberlettiği bu ifadenin sözde ‘Özgürlükçü’ Kafkas toplumları tarafında dile pelesenk edilmesi daha vahim bir olaydır.
Donetsk ve Luhansk’a baktığınız zaman bayraklarında, armalarında, toplumun yaşayış biçiminde, dilinde, dininde… Kısacası her şeyinde Rusya’yı görürsünüz.
Dolayısıyla Donetsk ve Luhansk için ‘Kukla devletler’ ifadesinin kullanılması ‘Özgürlükçü’ topluluklar tarafından sakınca teşkil etmez.
Sonuçta Rusya, bu bölgede Rus toplumu üzerinden politik bir hamle yapmıştır ve bu olumlu veya olumsuz olarak eleştirilebilir. Fakat, Abhazya ve Güney Osetya’nın bu bölgedeki yeni kurulan cumhuriyetlerin statüsüne indirgenmesi en hafif tabir ile aymazlıktır, faşizmdir ve bilgi eksikliğidir.
Söylemlerinizde Batı’nın ezberlettiği milyonlarca ifadeyi kullanabilirsiniz ama Abhazya ve Güney Osetya halklarını karşınıza alacak kadar cesur olduğunuzu pek düşünmüyorum. Çünkü, 1993 yılında profesyonel ordusu olan bir ülke Abhaz ve Oset halklarını karşısına aldığında hala etkileri süren bir karşılık almıştı..