Aç- iç- geç ve ga-gı-gu eki alan bazı kelimeler
Aç- iç- geç ve ga-gı-gu eki alan bazı kelimeler
- 09-01-2023 06:19
- 3222
- 09-01-2023 06:19
- 3222
AÇ- İÇ- GEÇ VE GA-GI-GU EKİ ALAN BAZI KELİMELER
Özet
Yazının amacı ağaç, Yalavaç, delgeç ve sair isimler ile çalgı, delgi, dergi, süpürge, Manarga ve sair isimlerdeki aç, eç, iç, geç ve ga, gu, gı, gi gibi ekler alan bazı kelimeler üzerinde haddimizi bilerek fikir yürütmektir.
Aç, İç, Geç Ekleri
-Ağaç, yığaç: Ağaç ve yığaç aynı kelimedir. Yığaç, aynı zamanda ağaçtan yapılmış bir uzunluk ölçüsü olmalıdır. Timurlu tarihçilerden anladığıma göre bir yığaç, beş ilâ yedi bin metreye ve bir fersah uzunluğa denk gelmektedir. Ağaç, ağan, göğe doğru yükselen anlamında ağmak fiilinden türemiş olabilir mi? Keza yığaç dahi yığmak, yani üst üste koymak fiiliyle bir ilgisi var mı? Ekini biçtik veya yolduktan sonra başaklar içeri, kök tarafı dışarı gelecek şekilde dairevi yığardık ve buna yığın derdik.
-Bigadiç: Biga, Rumca kuyu, kaynak. Sevan Nişanyan, Bigadiç için “pınarcık” anlamında Rumca pigáditsa der ve meşhur Bigadiç ile aynı olduğunu söyler. Bigadiç adı, Gelendost-Yenice köyü Mazı Bağları mevkisinde hâlâ yaşıyor ve Bigadiç ırmağı kıyısındaki küçük pınara Yenice ve Akdağ halkı Bigadiç diyor. Çok ilginç bir şekilde Eğirdir Gölü çevresinde birçok tarihî isim hâlâ yaşıyor. Bigadiç ırmağının eski adı Marsias da, Mazı (Maziye: Marsia) Bağları ve Mazı (Maziye: Marsia) Yazısı (Ovası) adlarında yaşıyor (Remsi, 1960: 461). Marsias, Marsia’dan türemedir.
-Delgeç: Bir şeyi delen, zımba benzeri alet. Delgiç: Halk ağzında ucu sivri alet. Üşengeç, üşenen insan.
-Eğirtmeç, eğirmeç: Kirman, yâni ip eğirmek fiilinden yapılan, ip eğirme aletine verilen bir isimdir.
-Karaağaç: Kara-yığaç: Diğer adı “Oğrak” olan bir oğuz alt boyunun adıdır. Karaağaç adında yetmişin üzerinde yerleşim vardır (Altınkaynak, 2021: 13-16, 26). -Sızgeç/sızgıç, kıyma etin, kavrulduktan sonraki donmuş hâli.
-Kıstırgeç: Kıstırmak fiilinden türettiğimiz bir isim olup, yengeç demektir (Kötürnek köyü).
-Patlangıç: Patlatmak fiilinden türetilen bir oyuncak adıdır. İnce ceviz dallarının özü geniş olur. Ceviz çubuğunu 10-15 santim keser, çubuğun deliğine girecek şekilde sert ağaçtan bir mil yapardık. Islak küçük bez veya kağıt parçalarını tüfek sıkılar gibi ceviz çubuğunun özüne sıkılar, ağaç mili de hızlı bir şekilde basınca, ıslak bez parçası üç dört m uzaklıktaki duvara veya tavana çarpar yapışırdı ki, bu oyuncağa patlangıç derdik (Kötürnek köyü).
-Saklambaç: Herkesin bildiği gibi, saklanmak fiiliyle ilgili bir oyunun adıdır.
-Ürümbeç: Çocukken balon adını bilmez, onun yerine ürmek, şişirmek filinden yapılan ürümbeç adını kullanırdık.
-Yalavaç: Yalvaç adını eskiden Yalavaç olarak söylerdik. Hatta “Entarisi alaca, ben varmam Yalavaç’a; Yalavaç’ın kızları bir sahan bulamaca” diye türkü vardı. Yalvaç hisarını (Antakya), Abbas b. Velid b. Abdülmelik yaktığı için Antakya el-Muhterika (Yanık Antakya) denilir (yıl 710’lar) (Belâzurî, 2002: 243). Bizans tarihinde Yalvaç (Antakya, Alaşehir) valilerinden Katakalon ve Mihail’in adları Kekaumenos, yani “yanık” olarak zikredilir (Skylitzes, Psellos, Anna). Yalav için Lehce-i Osmanî, s.820 ve bazı yörelerde hâlâ “alav, alev” denilir. Biz yılan için ilan deriz. Eğirdir-Yılanlı köyünün adı vesikalarda “İlanlu”, Yalvaç-Elbengi köyünün adı Yelbengi olarak geçer. Yalavaç adı ise kanaatimce yalav’dan hâsıl manasına Yalav-aç, yani yanık demektir. Çaka Beyin kardeşinin gerçek adı Yalavaç (Kalabaç) değil, idare ettiği “yanık yerin beyi” anlamınadır. Kanaatimce Türkler, Muhterika veya Kekaumenos adını Yalavaç tercüme etmişlerdir. Ayazmana adını “Yum-geldi Pınarı, Khelidonia ve Kıbakıb çayını da, Kırlangıç çayı tercüme etmişlerdir ki, bugün için bu çaya Popa veya Papa çayı denilmektedir.
Yalavaç adına ilk kez, 1085’ler Anna’da, Çaka’nın kardeşi Galabatzes (Yalavaç) diye rastlıyoruz (Anna, 1996: 266). Tarihçi, bir Selçuklu emiri olan Çaka ve kardeşi Yalavaç Beyleri, bugünkü İzmir ve Midilli’ye götürdü. Ben, Çaka’yı, Eğirdir ve Hoyran Gölleri ile ırmak ve sahilleri, kardeşi Yalavaç’ı, Yalvaç (Ankakya: Filadelfiaya: Alaşehir) yöresi beyleri olarak gördüm. Kundan’ı (Anna’da Kontogmen, Remsi’de Ganzaen)- Kundanlı, Muhammed İlhan’ı- Uluborlu ve Senirkent, Tanrıvermiş ve Barak’ı- Gelendost-Afşar ve Yenice, Alp Kara’yı (Monolykos) da Monolykos ırmağı ve Eğirdir yörelerinin beyleri olarak gördüm. Çaka, Kundan, Monolykos ve Yalavaç adları, beylerin gerçek adları değil, yönettikleri yöreden aldıkları lâkaplar olmalıdır. 1097 Haçlı seferinde bu yerlerin hepsi de elden çıktı. 1053’de Yalvaç valisi Katakalon Kekaumenes (Skylitzes), 1098 ve 1116’da Filadelfia/Alaşehir (Yalvaç) vali yardımcısı Mikhael Kekaumenes (Yanık) kaydedilirler (Anna, 1996: 338, 489). Yalvaç adı, 1098 - 1326 arasında Alaşehir (Filadelfiya) ve Antakya, 1382’deki bir vesikada Yalvaç zikredilir. Bu bilgilerden, Konyalı tarihçilerin Fila-Ala benzetmesiyle Filadelfiya adını Alaşehir yaptıkları ve bu adı kullandıkları, Türk ve Türkmenlerin ise Kekaumenos (Yanık) adını, Yalavaç tercüme ettikleri ve Yalavaç adını kullandıklarını düşünüyorum.
Yalav-alav, yarmakan-armağan, yemet-evet, yığaç-ağaç, yığla-ağla, yıglaş-ağlaş, yılan-ilan, yıldız-ıldız, yılgın-ılgın, yılı-ılı, yılış-ılış, yin-in, yinçge-ince, yip-ip, yırak-ırak, yırla-ırla, yiğ-iğ, yigde-iğde, yigne-iğne, yigren-iğren, yilik-ilik, yincü-inci, yüğür-üğür, yünçit-incit, yürek-ürek, yüzerlik-üzerlik gibi bazı kelimelerde baştaki (y) düşer veya türer.
Ga, Gu, Gı, Gi Ekleri
Çalgı, çalgı çalmak, Çilenti ise yağmur çilenmek (çok hafif yağmak, çiselemek) fiilinden gelmektedir.
Çıtılkı, çalı çırpı gibi yakacaklar için denilir. Burada bir fiil göremedim.
Delgi, delmekten (matkap), Dergi ise dermek ve toplamaktan gelir. Ekin biçtiğimiz tarlayı dergiyle dergileriz.
Kargı, Soyka, Yufka ve Yuka gibi isimlerin bir fiili var mı bilemedim. Bir şeyin incelmesine yukalmak deriz.
Karsantı, Zamantı ve Pozantı gibi isimlerin kökü Türkçe olmayıp, sonradan Türkçeleşmiştir.
Konarga, konmak fiiliyle ilgili olup, göçerlerin su kıyılarında kondukları yere denir.
Kuşgu-Guşgu: Yalvaç’ta Kuşku Mahallesi ve Kuşku Mezarlığı vardır. Buradaki fiili de bilemedim.
Kutatgu: Kutatgu Bilig: Mutluluk veren bilgi. Bilgi: Bilmek fiilinden bilgi.
Kutgi (Kutki): Kutga (Kutka): ?, ?
Küskü: Manivela veya kaldıraç görevi gören kalın demir-çelik çubuktur. Fiilini bilemedim.
Manarga, Konarga adında olduğu gibi, Divan-ı Lûgati’t-Türk’e göre silâh kuşanılan ve banılan, yâni yemek yenilen yer anlamında (man-) fiilinden yapılmış olmalıdır. İbn Hordazbih ve el-İdrîsî’de Rabaz-ı Konya zikredilen yer, Kıral Yolu üzerindeki Manarga köyüdür. Kanaatimce Türkler, Arapça Rabaz adını, Manarga olarak tercüme etmişlerdir. Rabaz adının “devenin çökmesi, sığınmak, sıcaklığın şiddetlenmesi, bir yapının temeli, erkeğin eşi, ana, kız kardeş, sürü, koyun ağılı, insanların meskeni, bir şehrin etrafındaki evler, şehir suru, ince bağırsaklar, savaşta insanların öldüğü yer ve ailenin kalabalık olması gibi tam 15 anlamı var (Topraklı, 2013: 159). Kervan mola vereceği zaman develeri çöktürür, yemek yer, silâh kuşanır ve yola devam eder. Tarihî yol üzerinden Konya’ya 130 km mesafede bulunan Manarga köyü, Anonim Selçuknâme ve Ebû’l-Ferec’te “Konya kapı” geçer (Turan, 1998: 605, açık.88).
Selanga: Selenga ırmağı (Altınkaynak, 2021: 21). Selenga Moğolcada Gökkuşağı anlamına geliyor.
Kaygı, kaygılanmak, Sargı sarmak, Sergi sermek, Silgi silmek, Süpürge süpürmek, Süzgü ise süzmekle ilgilidir.
Yazgı, yazmak ve yere yazmakla, Yergi ise yermek fiiliyle ilgilidir.
Yılanga: Yalvaç’ta, Hisarardı köyü ile Yalvaç arasında Yılanga Boğazı diye bir yer var. Hilal Selek abi, orada yılan çok olur dedi. Yılan isminden Yılanga ismi, yâni isimden isim yapılmıştır. Belki başka bir izahı da vardır.
Yonga: Yonmak veya yontmak fiiliyle ilgili olmalıdır.
***
Dalgıç, kayaç, sayaç, tıkaç, algı, atkı, bulgu, burgu, çizgi, katkı, keski, örgü, salgı, saygı, sevgi, sezgi, sövgü, vergi, yargı ve buluntu gibi kelimelerin yanında çalkantı, çıkıntı, çökelti, girinti, serpinti, süprüntü ve sürüntü isimleri gibi, fiillerden yapılmış birçok Türkçe isim vardır. Araç, ardıç, bakraç, gereç, haraç, kerpiç, kırlangıç, kokareç, kulaç ile ezgi ve çengi kelimeleri biraz farklı görünüyorlar. Kulaç, kol aç ile kırlangıç ise karlıgaç ile ilgili olmalıdır.
Bunlar ve benzer kelimelere katkı vermek isteyenlere kapımız ve sayfamız daima açıktır.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
Kaynak ve Tetkik Eserler
Altınkaynak, Mustafa (2021): Karaağaç (‘Oğrak’ların) Tarihi, Maviçatı Yayınları-İstanbul.
Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, Çeviri: Umar Bilge, İnkılâp Kitabevi-İstanbul.
Belâzurî (2002): Fütûhu’l-Büldân, Çeviri: Mustafa Fayda, T. C. Kültür Bakanlığı-Ankara.
Demirkent, Işın (2020): Mikhail Psellos’un Khronograpgia’sı, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
Topraklı, Ramazan (2013): Hicrî 541/1146 Roma-Selçuklu Savaşları, Sütkuyusu Baskını ve Ammûriye, Sistem Ofset-Ankara.
Turan, Osman (1998): Selçuklular Zamanında Türkiye, 6. Baskı, Boğaziçi Yayınları-İstanbul.
Skylitzes, Ioannes (2016): Bizans Tarihi, Çev.: H. Bolat, Y. Lisans Tezi), Marmara Ü., XII-XXIII Bl. (959-1057) yılları, s.1-233.
Yalav Maddesi: Lehce-i Osmanî, s.820:
AÇ- İÇ- GEÇ VE GA-GI-GU EKİ ALAN BAZI KELİMELER
Özet
Yazının amacı ağaç, Yalavaç, delgeç ve sair isimler ile çalgı, delgi, dergi, süpürge, Manarga ve sair isimlerdeki aç, eç, iç, geç ve ga, gu, gı, gi gibi ekler alan bazı kelimeler üzerinde haddimizi bilerek fikir yürütmektir.
Aç, İç, Geç Ekleri
-Ağaç, yığaç: Ağaç ve yığaç aynı kelimedir. Yığaç, aynı zamanda ağaçtan yapılmış bir uzunluk ölçüsü olmalıdır. Timurlu tarihçilerden anladığıma göre bir yığaç, beş ilâ yedi bin metreye ve bir fersah uzunluğa denk gelmektedir. Ağaç, ağan, göğe doğru yükselen anlamında ağmak fiilinden türemiş olabilir mi? Keza yığaç dahi yığmak, yani üst üste koymak fiiliyle bir ilgisi var mı? Ekini biçtik veya yolduktan sonra başaklar içeri, kök tarafı dışarı gelecek şekilde dairevi yığardık ve buna yığın derdik.
-Bigadiç: Biga, Rumca kuyu, kaynak. Sevan Nişanyan, Bigadiç için “pınarcık” anlamında Rumca pigáditsa der ve meşhur Bigadiç ile aynı olduğunu söyler. Bigadiç adı, Gelendost-Yenice köyü Mazı Bağları mevkisinde hâlâ yaşıyor ve Bigadiç ırmağı kıyısındaki küçük pınara Yenice ve Akdağ halkı Bigadiç diyor. Çok ilginç bir şekilde Eğirdir Gölü çevresinde birçok tarihî isim hâlâ yaşıyor. Bigadiç ırmağının eski adı Marsias da, Mazı (Maziye: Marsia) Bağları ve Mazı (Maziye: Marsia) Yazısı (Ovası) adlarında yaşıyor (Remsi, 1960: 461). Marsias, Marsia’dan türemedir.
-Delgeç: Bir şeyi delen, zımba benzeri alet. Delgiç: Halk ağzında ucu sivri alet. Üşengeç, üşenen insan.
-Eğirtmeç, eğirmeç: Kirman, yâni ip eğirmek fiilinden yapılan, ip eğirme aletine verilen bir isimdir.
-Karaağaç: Kara-yığaç: Diğer adı “Oğrak” olan bir oğuz alt boyunun adıdır. Karaağaç adında yetmişin üzerinde yerleşim vardır (Altınkaynak, 2021: 13-16, 26). -Sızgeç/sızgıç, kıyma etin, kavrulduktan sonraki donmuş hâli.
-Kıstırgeç: Kıstırmak fiilinden türettiğimiz bir isim olup, yengeç demektir (Kötürnek köyü).
-Patlangıç: Patlatmak fiilinden türetilen bir oyuncak adıdır. İnce ceviz dallarının özü geniş olur. Ceviz çubuğunu 10-15 santim keser, çubuğun deliğine girecek şekilde sert ağaçtan bir mil yapardık. Islak küçük bez veya kağıt parçalarını tüfek sıkılar gibi ceviz çubuğunun özüne sıkılar, ağaç mili de hızlı bir şekilde basınca, ıslak bez parçası üç dört m uzaklıktaki duvara veya tavana çarpar yapışırdı ki, bu oyuncağa patlangıç derdik (Kötürnek köyü).
-Saklambaç: Herkesin bildiği gibi, saklanmak fiiliyle ilgili bir oyunun adıdır.
-Ürümbeç: Çocukken balon adını bilmez, onun yerine ürmek, şişirmek filinden yapılan ürümbeç adını kullanırdık.
-Yalavaç: Yalvaç adını eskiden Yalavaç olarak söylerdik. Hatta “Entarisi alaca, ben varmam Yalavaç’a; Yalavaç’ın kızları bir sahan bulamaca” diye türkü vardı. Yalvaç hisarını (Antakya), Abbas b. Velid b. Abdülmelik yaktığı için Antakya el-Muhterika (Yanık Antakya) denilir (yıl 710’lar) (Belâzurî, 2002: 243). Bizans tarihinde Yalvaç (Antakya, Alaşehir) valilerinden Katakalon ve Mihail’in adları Kekaumenos, yani “yanık” olarak zikredilir (Skylitzes, Psellos, Anna). Yalav için Lehce-i Osmanî, s.820 ve bazı yörelerde hâlâ “alav, alev” denilir. Biz yılan için ilan deriz. Eğirdir-Yılanlı köyünün adı vesikalarda “İlanlu”, Yalvaç-Elbengi köyünün adı Yelbengi olarak geçer. Yalavaç adı ise kanaatimce yalav’dan hâsıl manasına Yalav-aç, yani yanık demektir. Çaka Beyin kardeşinin gerçek adı Yalavaç (Kalabaç) değil, idare ettiği “yanık yerin beyi” anlamınadır. Kanaatimce Türkler, Muhterika veya Kekaumenos adını Yalavaç tercüme etmişlerdir. Ayazmana adını “Yum-geldi Pınarı, Khelidonia ve Kıbakıb çayını da, Kırlangıç çayı tercüme etmişlerdir ki, bugün için bu çaya Popa veya Papa çayı denilmektedir.
Yalavaç adına ilk kez, 1085’ler Anna’da, Çaka’nın kardeşi Galabatzes (Yalavaç) diye rastlıyoruz (Anna, 1996: 266). Tarihçi, bir Selçuklu emiri olan Çaka ve kardeşi Yalavaç Beyleri, bugünkü İzmir ve Midilli’ye götürdü. Ben, Çaka’yı, Eğirdir ve Hoyran Gölleri ile ırmak ve sahilleri, kardeşi Yalavaç’ı, Yalvaç (Ankakya: Filadelfiaya: Alaşehir) yöresi beyleri olarak gördüm. Kundan’ı (Anna’da Kontogmen, Remsi’de Ganzaen)- Kundanlı, Muhammed İlhan’ı- Uluborlu ve Senirkent, Tanrıvermiş ve Barak’ı- Gelendost-Afşar ve Yenice, Alp Kara’yı (Monolykos) da Monolykos ırmağı ve Eğirdir yörelerinin beyleri olarak gördüm. Çaka, Kundan, Monolykos ve Yalavaç adları, beylerin gerçek adları değil, yönettikleri yöreden aldıkları lâkaplar olmalıdır. 1097 Haçlı seferinde bu yerlerin hepsi de elden çıktı. 1053’de Yalvaç valisi Katakalon Kekaumenes (Skylitzes), 1098 ve 1116’da Filadelfia/Alaşehir (Yalvaç) vali yardımcısı Mikhael Kekaumenes (Yanık) kaydedilirler (Anna, 1996: 338, 489). Yalvaç adı, 1098 - 1326 arasında Alaşehir (Filadelfiya) ve Antakya, 1382’deki bir vesikada Yalvaç zikredilir. Bu bilgilerden, Konyalı tarihçilerin Fila-Ala benzetmesiyle Filadelfiya adını Alaşehir yaptıkları ve bu adı kullandıkları, Türk ve Türkmenlerin ise Kekaumenos (Yanık) adını, Yalavaç tercüme ettikleri ve Yalavaç adını kullandıklarını düşünüyorum.
Yalav-alav, yarmakan-armağan, yemet-evet, yığaç-ağaç, yığla-ağla, yıglaş-ağlaş, yılan-ilan, yıldız-ıldız, yılgın-ılgın, yılı-ılı, yılış-ılış, yin-in, yinçge-ince, yip-ip, yırak-ırak, yırla-ırla, yiğ-iğ, yigde-iğde, yigne-iğne, yigren-iğren, yilik-ilik, yincü-inci, yüğür-üğür, yünçit-incit, yürek-ürek, yüzerlik-üzerlik gibi bazı kelimelerde baştaki (y) düşer veya türer.
Ga, Gu, Gı, Gi Ekleri
Çalgı, çalgı çalmak, Çilenti ise yağmur çilenmek (çok hafif yağmak, çiselemek) fiilinden gelmektedir.
Çıtılkı, çalı çırpı gibi yakacaklar için denilir. Burada bir fiil göremedim.
Delgi, delmekten (matkap), Dergi ise dermek ve toplamaktan gelir. Ekin biçtiğimiz tarlayı dergiyle dergileriz.
Kargı, Soyka, Yufka ve Yuka gibi isimlerin bir fiili var mı bilemedim. Bir şeyin incelmesine yukalmak deriz.
Karsantı, Zamantı ve Pozantı gibi isimlerin kökü Türkçe olmayıp, sonradan Türkçeleşmiştir.
Konarga, konmak fiiliyle ilgili olup, göçerlerin su kıyılarında kondukları yere denir.
Kuşgu-Guşgu: Yalvaç’ta Kuşku Mahallesi ve Kuşku Mezarlığı vardır. Buradaki fiili de bilemedim.
Kutatgu: Kutatgu Bilig: Mutluluk veren bilgi. Bilgi: Bilmek fiilinden bilgi.
Kutgi (Kutki): Kutga (Kutka): ?, ?
Küskü: Manivela veya kaldıraç görevi gören kalın demir-çelik çubuktur. Fiilini bilemedim.
Manarga, Konarga adında olduğu gibi, Divan-ı Lûgati’t-Türk’e göre silâh kuşanılan ve banılan, yâni yemek yenilen yer anlamında (man-) fiilinden yapılmış olmalıdır. İbn Hordazbih ve el-İdrîsî’de Rabaz-ı Konya zikredilen yer, Kıral Yolu üzerindeki Manarga köyüdür. Kanaatimce Türkler, Arapça Rabaz adını, Manarga olarak tercüme etmişlerdir. Rabaz adının “devenin çökmesi, sığınmak, sıcaklığın şiddetlenmesi, bir yapının temeli, erkeğin eşi, ana, kız kardeş, sürü, koyun ağılı, insanların meskeni, bir şehrin etrafındaki evler, şehir suru, ince bağırsaklar, savaşta insanların öldüğü yer ve ailenin kalabalık olması gibi tam 15 anlamı var (Topraklı, 2013: 159). Kervan mola vereceği zaman develeri çöktürür, yemek yer, silâh kuşanır ve yola devam eder. Tarihî yol üzerinden Konya’ya 130 km mesafede bulunan Manarga köyü, Anonim Selçuknâme ve Ebû’l-Ferec’te “Konya kapı” geçer (Turan, 1998: 605, açık.88).
Selanga: Selenga ırmağı (Altınkaynak, 2021: 21). Selenga Moğolcada Gökkuşağı anlamına geliyor.
Kaygı, kaygılanmak, Sargı sarmak, Sergi sermek, Silgi silmek, Süpürge süpürmek, Süzgü ise süzmekle ilgilidir.
Yazgı, yazmak ve yere yazmakla, Yergi ise yermek fiiliyle ilgilidir.
Yılanga: Yalvaç’ta, Hisarardı köyü ile Yalvaç arasında Yılanga Boğazı diye bir yer var. Hilal Selek abi, orada yılan çok olur dedi. Yılan isminden Yılanga ismi, yâni isimden isim yapılmıştır. Belki başka bir izahı da vardır.
Yonga: Yonmak veya yontmak fiiliyle ilgili olmalıdır.
***
Dalgıç, kayaç, sayaç, tıkaç, algı, atkı, bulgu, burgu, çizgi, katkı, keski, örgü, salgı, saygı, sevgi, sezgi, sövgü, vergi, yargı ve buluntu gibi kelimelerin yanında çalkantı, çıkıntı, çökelti, girinti, serpinti, süprüntü ve sürüntü isimleri gibi, fiillerden yapılmış birçok Türkçe isim vardır. Araç, ardıç, bakraç, gereç, haraç, kerpiç, kırlangıç, kokareç, kulaç ile ezgi ve çengi kelimeleri biraz farklı görünüyorlar. Kulaç, kol aç ile kırlangıç ise karlıgaç ile ilgili olmalıdır.
Bunlar ve benzer kelimelere katkı vermek isteyenlere kapımız ve sayfamız daima açıktır.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
Kaynak ve Tetkik Eserler
Altınkaynak, Mustafa (2021): Karaağaç (‘Oğrak’ların) Tarihi, Maviçatı Yayınları-İstanbul.
Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, Çeviri: Umar Bilge, İnkılâp Kitabevi-İstanbul.
Belâzurî (2002): Fütûhu’l-Büldân, Çeviri: Mustafa Fayda, T. C. Kültür Bakanlığı-Ankara.
Demirkent, Işın (2020): Mikhail Psellos’un Khronograpgia’sı, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
Topraklı, Ramazan (2013): Hicrî 541/1146 Roma-Selçuklu Savaşları, Sütkuyusu Baskını ve Ammûriye, Sistem Ofset-Ankara.
Turan, Osman (1998): Selçuklular Zamanında Türkiye, 6. Baskı, Boğaziçi Yayınları-İstanbul.
Skylitzes, Ioannes (2016): Bizans Tarihi, Çev.: H. Bolat, Y. Lisans Tezi), Marmara Ü., XII-XXIII Bl. (959-1057) yılları, s.1-233.
Yalav Maddesi: Lehce-i Osmanî, s.820: