Akdeniz’de savaş tehlikesi tırmanıyor! “Tepside tirit, alındı Girit”
Akdeniz’de savaş tehlikesi tırmanıyor! “Tepside tirit, alındı Girit”
- 11-06-2019 00:38
- 1206
- 11-06-2019 00:38
- 1206
10 Mayıs 2019’da "Doğu Akdeniz enerji savaşlarında Türkiye’nin Barbaros’u kim olacak?" sorusuna cevap ararken yeni “Preveze” savaşının her an patlayabileceğini ima etmiştim.
“Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” diye boşuna dememişler. Doğu Akdeniz’de Palikarya’nın Amerikalı sığır çobanları ile gerçekleştirdiği işbirliğini tam da bu söz çok net ifade ediyor.
Tekrar etmek gerekirse; Hafızayı beşer, yani insan hafızası, nisyan ile yani unutkanlıkla, maluldür, yani sakattır.
Yani insan unutur! Bu nedenle Türk Devleti’ne çullanmak isteyenlere kısa bir hatırlatmada bulunalım.
Hızır Reis, namı diğer Barbaros Hayrettin Paşa Preveze’de Andrea Doria’ı nasıl yenmişti?
Osmanlı Donanması, Barbaros’un Kaptan-ı Derya olmasına (1553) kadar Akdeniz’de ciddi bir varlık gösterememişti. Akdeniz’de daha çok Cezayir’de konuşlanan bağımsız Türk korsanları boy gösteriyordu.
Türk korsanların Paşa Babası Hızır Reis’in Osmanlı Devleti’nin hizmetine girmesinden sonra güçlenen Osmanlı Donanması; Akdeniz kıyılarını vurmaya, Akdeniz’deki ticareti ellerinde tutan İspanya, Portekiz, Venedik, Ceneviz, Malta gibi denizci devletlerin çıkarlarını engellemeye başladı.
Osmanlı Devleti, Akdeniz’de gittikçe büyüyen bir tehlike oluşturunca Venedik’in çağrısı ve papalığın desteğiyle İspanya Kralı ve Kutsal Roma-Germen İmparatoru Şarlken’in önderlik ettiği büyük bir Kutsal İttifak / Haçlı Donanması kuruldu.
1538'de hazır duruma gelen 600 parçalık bu donanmanın komutanlığına da Amiral Andrea Doria getirildi.
1538 yazında Ege Denizi’ne açılan Osmanlı Donanması, Girit Adası’nı yağmaladıktan sonra, Eğriboz açıklarına demirledi. Andrea Doria da Yunanistan’ın batısındaki Arta Körfezi’nin girişinde yer alan Preveze Kalesi’ni kuşatmıştı.
Durumu öğrenen Barbaros, hemen harekete geçince Andrea Doria kuşatmayı kaldırarak kuzeydeki Korfu Adası’na çekildi. Osmanlı Donanması, Arta Körfezi’ne demir atınca, 25 Eylül’de Preveze önlerine gelen Haçlı Donanması, körfezin girişini kapattı.
27 Eylül’de ani bir hareketle körfezin dışına çıkmayı başaran Osmanlı Donanması, Haçlı Donanması’yla karşı karşıya geldi. Andrea Doria yanlış manevralarla donanmasını güç duruma düşürünce, Barbaros bu durumdan yararlanmak istedi.
40 gemiden oluşan bir filoyu ileri sürerek Haçlı Donanmasını bölmeye çalıştı. Durumun daha da kötüleştiğini gören Andrea Doria. donanmasına geri çekilme buyruğunu verdi.
Bir süre Haçlı Donanması’nı izleyen Osmanlı gemileri, havanın kararması üzerine Preveze’ye döndüler. 28 Eylül sabahı Haçlı Donanması, yeniden Preveze önlerinde görüldü.
Bu kez 122 gemiden oluşan Osmanlı Donanması daha da hazırlıklıydı ve düşmanı hilal (ayça) biçimindeki savaş düzeni içinde karşıladı. Buna göre merkezde Barbaros, sağ kola Salih Reis, sol kola da Seydi Ali Reis komuta ediyordu.
Turgut Reis’in 20 gemilik filosu ise geride yer alıyordu. Haçlı Donanması birbiri ardınca üç sıra halinde dizilmişti. Önde ağır toplarıyla kalyonlar, ortada kadırgalar, en arkada da çekdiri türü hafif gemiler vardı.
Andrea Doria, önce ağır toplarla Osmanlı Donanması’nı dağıtmayı, ardından hafif gemilerle yanaşarak son darbeyi indirmeyi amaçlıyordu. Ama yeterli rüzgâr olmadığından, ağır gemiler hareketsiz kalınca, saldırıya geçen Osmanlı Donanması, kalyonları ateş altına aldı.
Bunun üzerine Andrea Doria ikinci sıradaki kadırgaları ileri sürerek Osmanlı Donanması’nı çevirmek istedi. Turgut Reis’in filosu, buna aynı biçimde karşılık vererek Haçlı Donanması’nın arkasına sarkmaya başladı.
Barbaros Hayreddin Paşa da ön sıradaki kalyonları yarıp kadırgalara saldırınca Andrea Doria bir çemberin içine düşmekte olduğunu görerek geri çekilme buyruğunu verdi.
Beş saat süren savaş sorasında 128 gemi yitiren Haçlı Donanması düzensiz biçimde kaçmaya başladı.
Barbaros, bu güçlü donanmayı Preveze açıklarında büyük bir yenilgiye uğrattığı gibi denizcilik tarihinin en büyük zaferlerinden birini kazandı. Doria'nın en büyük talihsizliği hiç şüphesiz, Barbaros gibi büyük ve güçlü bir denizci ile karşı karşıya gelmiş olmasıydı.
“Tepside Tirit alındı Girit”
Ege Denizi’nin güneyinde yer alan Girit; Yunanistan'ın en büyük, Akdeniz’in beşinci büyük adası. Osmanlı döneminde birçok defa kuşatılarak alınamayan, padişahlara bıkkınlık veren 8 bin 336 kilometrekarelik Girit adası, iki padişah döneminde yirmi dört yıl içinde defalarca kuşatıldı.
Savaş ekonomisi nedeniyle Osmanlı Hazinesi bitme noktasına geldi, maaşları ödenemeyen Yeniçeri Ocakları kazan kaldırdı. Girit’in Fethi, Osmanlı mutfağını ilginç bir şekilde “Tirit” yemeği ile buluşturdu.
Rivayete göre Sultan İbrahim, uğruna yüz otuz bin şehit verilen Girit’in mutlaka alınmasında ısrar eder. Ama hiçbir girişimden sonuç alınamaz.
Aradan yıllar geçer, Sultan İbrahim, Girit’in alınışını görmeden ölür. çocuk yaşta tahta geçen Sultan Avcı Mehmet de Sultan İbrahim gibi Girit’in alınmasından yanadır.
Ama bir türlü gelmeyen zafer müjdesi onu da bunaltmıştır. Bir türlü alınamayan ada “Girit” ismini duymaya onun da tahammülü kalmayınca, “-Girit’i almadan kim gelirse ve kim bana Girit’ten bahsederse boynu vurula” diye ferman verir.
Aradan tam yirmi dört sene geçer Girit’in fethi Fazıl Ahmet Paşa’ya nasip olur. Ancak Padişahın Girit Fermanı’ndan dolayı bu haberi padişaha kimse söylemeye cesaret edemez.
Sonunda saray aşçısı çok güzel bir yemek hazırlayarak sultanın huzuruna çıkar ve yemeği kendi elleri ile ikram eder.
Padişaha bu yemek ilk defa sunulduğundan: “-Bu yemeğin ismi ne?” diye sorar. Aşçı cevap verir: “-Sultanım bu yemeğin ismi: “Tepside Tirit, alındı Girit” der.” Bu olay üzerine aşçı ödüllendirilir ve Tirit yemeği adeta Osmanlı'nın kutlama yemeği haline gelir.
-Uzun bir süreç sonunda kaybedilmeden önce hazırlanan Girit için propaganda kartpostalı… “Osmanlı hükümeti, en çok parlayan yıldızından (Girit'ten) vazgeçmez”-
Bu gelenek halen Anadolu’da devam eder, düğünlerde ve bayramlarda misafirlere Tirit (Isparta Senirkent’te Banak denilir) ikram edilir. Bizim için “Girit, tabakta tirit” gibidir.
Girit’te ABD’nin hava ve deniz üssü var…
Yunanlılar ne İstiklal Savaşı’nda ne de Kıbrıs Barış Harekâtı’nda yedikleri kötekten akıllanmış görünüyor!..
Girit Adası, Hanya şehri yakınlarındaki Suda (Souda) Körfezi’nde Amerikalılara peşkeş çektikleri, Suda (Souda) hava ve deniz üssündeki ABD varlığına güvenerek akılları sıra Türkiye’ye meydan okuyorlar.
ABD’nin Yunanistan’daki askeri varlığını artırma girişimleri yeni sayılmaz. Atina ve Washington arasındaki ikili askeri anlaşmalar kapsamında ABD’nin Girit adasındaki “Suda” deniz ve hava üsleri ile Larissa’daki hava üssünü kullanma hakkı mevcut.
Amerikan F-35 uçakları Volos’ta, F-16’lar Andravida’da, F-15’ler ise Suda’da konuşlandırıldı.
ABD’nin Ege’deki bu askeri yığınağı harita üzerinde incelendiğinde; kuzeyden saat istikametinin aksi yönünde güneye doğru, Dedeağaç, Larissa, Volos, Andravida (Mora’nın batısında kalsa) ve Suda’nın bütün bir Ege’yi gözlem altında tutabilme imkanı tanıyan bir yay üzerinde oldukları görülüyor.
Bu yay, güney doğuya doğru Kerpe adasıyla birleştiği takdirde, kaplama açısından, ABD destekli Yunan ordusuna çok daha etkili bir gözlem ve kontrolü sağlayabilir. Kerpe adası, Rodos ve Girit adalarının arasında ve Doğu Akdeniz intikal rotaları üzerinde bulunuyor.
Ankara-Washington ilişkilerinin bozulmasından yararlanmak isteyen Yunanistan, ABD’ye Volos, Larisa ve Dededağaç (Aleksandrupolis) şehirlerinde askeri üs kurmasını önerdi.
ABD-NATO güçleri tarafından kullanılan Suda Donanma Üssü, Hanya'nın 6 km doğusunda yer alıyor.
Girit’teki Suda üssünün ABD için Türkiye’deki İncirlik üssüne alternatif olabileceği gündemde. Girit adası, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ve elektriğin Avrupa’ya ulaştırılması için kilit nokta. Girit’in, Hanya kentinde bulunan Suda deniz ve hava üssü, Yunan komutan tarafından idare ediliyor.
Suda üssünü 1970'lerden bu yana kullanan ABD'nin üste 370 asker, 100 sivil Amerika vatandaşı, 200 Yunan ve 150 de geçici çalışan olmak üzere toplam 750 personeli bulunuyor. Suda üssü, Libya'ya gerçekleşen operasyonlar sırasında aktif olarak kullanılmıştı.
Ne yapsalar boş!..
Oysa Girit’i avucumuzun içi gibi biliyoruz.
Daha geçen yıl, TCG AKÇAKOCA; NATO Daimi Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu-2 (SNMCMG-2) görevi kapsamında Yunanistan’ın Suda limanını ziyaret etti.
Herhalde oraya armut toplamaya gönderilmedi.
Türkiye’ye gözdağı vermek için ABD Donanması Akdeniz’de!..
ABD, uçak gemilerini Akdeniz'e gönderdi. Doğu Akdeniz’deki filosunu güçlendirdi. 6. Filo'ya bağlı Abraham Lincoln uçak gemisine, John C. Stennis uçak gemisi saldırı grubu eşlik ediyor.
Yunanistan Savunma Bakanı Evangelos Apostolakis, Türkiye’nin S-400 alımının bölgedeki dengeleri değiştireceğini söylemesinin Türkçe karşılığı “Aç tavuğun kendini darı ambarında görmesi”nden başka bir şey değil.
Türk devletinin karar vericileri çok net biliyor; Doğu Akdeniz’de ve Ege’de Türkiye’nin karşısına Yunanistan sürülse de, bölgedeki asıl gerilim Türk-ABD gerilimi.
Çünkü ABD, Suriye’de oluşturmak istediği koridorun bozulmasına katkısından dolayı Ankara’ya hınçlı. Elinden gelse bir kaşık suda boğacak. Ama bu gidişle ABD donanmasının Suda Körfezinde tıpkı Preveze savaşında olduğu gibi Akdeniz’in sularına gömülmesi bizler için sürpriz değil.
Pentagon ve NATO Türkiye’ye saldırı senaryoları hazırlıyor tatbikatlar yapıyor…
NATO ve Pentagon; Akdeniz'de enerji güvenliği bahanesiyle Türkiye'yi hedef alan askeri senaryoları sürekli güncelliyor.
Doğu Akdeniz enerjisini Avrupa'ya ulaştıracak projelerde Türkiye'yi dışlayan ittifaklara açık destek veren Amerika'da savaş senaryoları havada uçuşuyor.
Türkiye’yi muz cumhuriyeti sanıyor olmalılar ki; herhalde beklentileri “Şüyuu vukuundan beter” durumu.
Yani bir şeyin dedikodusunun yapılması, lafının çıkması onun gerçekleşmesinden daha kötüdür derler ya, Amerikalılar da bu tür senaryolarla Türkiye’ye aba altından sopa gösteriyorlar. Biz de çok korktuk!
“Stratejik hatalar, taktik başarılarla düzeltilemez!”
Amerikan deniz piyadelerine taktik ve strateji üreten ve daha önce NATO SACEUR (Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargâhı) görevinde de bulunmuş Yunan asıllı emekli Oramiral James Stavridis'in başkanlığını yaptığı “The US Naval Enstitute” (Denizcilik Enstitüsü) tarafından 2018 yılında yayımlanan “Fleet Tactics and Naval Operations” (Donanma Taktikleri ve Deniz Harekâtı) adlı kitapta “Ege Savaşı” başlıklı bir bölüm var.
31 Ocak 2019’da emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk ile Türk Miras Vakfı’nın Washington'da düzenlediği panelde konuşan Oramiral Stavridis, tam bir “Karakolda doğru söyler mahkeme de şaşar” sendromu yaşıyor.
Babasının ordudayken Kore Savaşı sırasında Türk askerleri ile görev yaptığını ve kendisinde Türklerle ilgili önemli bir izlenim bıraktığını belirten eski NATO komutanı, ABD ordusunda görevli olduğu yıllarda Türk askerleriyle çalıştığını ve Türk ordusunun özellikle hava, deniz ve özel kuvvetlerini oldukça başarılı bulduğunu söylemişti.
Türk-Amerikan ilişkilerine de değinen Stavridis, Washington'daki bazı düşünce kuruluşlarının Türkiye'ye ilişkin “Ne dost ne düşman” şeklindeki tanımlamalarını eleştirmişti.
Stavridis, “İki ülke arasındaki ilişki stratejik olarak yolunda. Zaman içinde menfaatlerimizin ayrışmaktan ziyade aynı çizgiye geleceğine inanıyorum” görüşünü paylaşmış, büyük ulusların daimi ittifaklarından ziyade daimi menfaatleri olduğuna dikkati çekmiş, Türkiye ile ABD arasında bazı “Taktiksel rahatsızlıklar” bulunduğunu ifade etmişti.
Askeri strateji uzmanı emekli Binbaşı Ufuk Cerrah’ın “Stratejik Hatalar Taktik Başarılarla Düzeltilemez!” belirlemesi, Yunan asıllı emekli Oramiral James Stavridis'in ‘taktiksel rahatsızlıklar’ını bence çok net açılıyor.
Ege Denizi'nde Türk Deniz Kuvvetleri ile ABD 6. Filosu'nun savaşı…
Kıbrıs nedeniyle ilişkileri iyice gerilmiş durumdaki Ankara-Atina arasında sıcak bir çatışma çıkması, ardından ABD'nin Yunanistan'ı destekler bir pozisyon alması söz konusu. Olası bir Türkiye-Yunanistan savaşında ABD 6. Filosu, Türk Donanması’na karşı Yunanistan’ın yanında yer alıyor.
Amerikan donanmasından emekli Yüzbaşı Wayne P. Hughes Jr ve emekli Amiral Robert P. Girrier tarafından hazırlanan son senaryoda harekât alanı olarak belirlenen Ege Denizi'nde, Türk Deniz Kuvvetleri ile ABD 6. Filosu'nun muhtemel savaşı anlatılıyor.
Savaş, Yunanistan’ın, Güney Kıbrıs'a taktik balistik füzeler yerleştirme kararı almasıyla başlatılıyor. Türkiye, Atina'yı sert şekilde uyarıyor. Kıbrıs'a doğru yola çıkan Yunan gemileri Türk Ordusu tarafından batırılıyor.
Amerikan donanmasının bölgede görevli 6. Filosu’nun, Türk Deniz Kuvvetleri'yle karşı karşıya geldiği senaryo uyarınca, Türk komandoları, Ege'deki Limni, Midilli, Sakız, Sisam ve Kos adalarına amfibi harekâta başlıyor.
Kıbrıs güneyindeki ABD uçak gemisi Harry S. Truman ile Doğu Akdeniz'deki Amerikan savaş gemileri, Türkiye'ye karşı pozisyon alıyor.
Kuzeyde Sakız, güneyde ise Amorgos adalarında üslenen Amerikan birlikleri Ayvalık, İzmir, Çeşme, Kuşadası ve Bodrum'u hedef alıyor.
Girit, kuzeyindeki takımadalar çevresinde de Türk Donanması’yla 6. Filo'nun muharebeleri öngörülüyor.
Akıllı, deliye söyletir; Yunanistan ve ABD birbirinin maşası…
ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Matthew Palmer, Doğu Akdeniz'in ülkesi için stratejik öneme sahip olduğunu belirterek, “Biz Doğu Akdeniz'e, yeni hidrokarbon kaynaklarının bulunduğu, enerji kaynakları açısından da giderek önemi artan bir bölge olarak bakıyoruz” demiş, Türkiye'nin Kıbrıs açıklarındaki sondaj faaliyetlerini eleştirmiş, bu faaliyetlerin durdurulmasını istediklerini söylemişti.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Türkiye arasında yaşanan “S-400 Krizi”nde Washington, “F-35 yaptırımları”yla karşılık vereceğini “II. Johnson Mektubu” ile açıkladı. ABD Savunma Bakanı Müsteşarı Ellen Lord, Türkiye 31 Temmuz'a kadar Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi almaktan vazgeçmezse savaş jeti F-35'leri birlikte üretme anlaşmalarının iptal edileceğini, şu anda ABD'de F-35 eğitimi alan Türk pilotların da ülkelerine geri döndürüleceğini duyurdu.
Liseli yârimden mektup var; al mektubunu ver mektubumu!
Amerikalılar, liseli âşıklar gibi.
ABD, Kıbrıs'a müdahalenin tartışıldığı 1964 yılında dönemin Başbakanı İsmet İnönü'ye gönderilen Johnson Mektubu'nu hatırlatan bir üslupla hazırlanan bir mektubu ABD Savunma Bakanı Patrick Shanahan, Türk mevkidaşı Hulusi Akar’a gönderdi.
Ancak mektup Türk kamuoyunda istenilen korkuyu yaratmadı; çünkü başta ABD Savunma Bakanı Patrick Shanahan’ın muhatabı Hulusi Akar Paşa ve temsil ettiği Türk Silahlı Kuvvetleri kelimenin tam anlamıyla mektubu iplemedi.
Amerikalılar baktılar olmuyor bu sefer; Amerikan Foreign Policy (FP) diplomasi dergisine mektubun İngilizce metni sızdırıldı.
Shanahan'ın mektubunun tam metninin basına verilmesi de önemli ve dikkat çekici. Türk yetkililerin, S-400 ve F-35 konularında ABD’yi takmayan tavır ve demeçleri, Amerikalıları bunu yapmaya mecbur bıraktı.
Bu mektuba göre S-400 konusunda Ankara geri adım atmazsa 31 Temmuz'da ABD'de F-35 eğitimi alan Türk personel ülkelerine geri gönderilecek. 31 Temmuz sonrası F-35 programı tamamen askıya alınacak. ABD'nin Arizona eyaletindeki Luke Air Force ve Florida eyaletindeki Eglin Air Force hava üssünde eğitim gören toplam 42 askeri öğrenci Türkiye'ye yollanacak.
Türk Hava Kuvvetleri personellerinin bu üslere girmeleri yasaklanırken bütün uluslararası seyahat emirleri de iptal edilecek. Eğer Türkiye S-400'leri 31 Temmuz'dan önce alırsa bu plan sıfırlanacak.
Vız gelir tırıs gider!..
Amerikalılar, Türk gemi personelini tutuklayacakmış?
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin ABD’li Noble Energy firmasıyla anlaşma yapmasının ardından Fatih Sondaj Gemisi personeline tutuklama kararı çıkarması ile Akdeniz'de gerilimi tırmandıracak yeni adım atıldı.
1921'de ilk sondaj kulesinin satın alarak enerji piyasasına adım atan Lloyd Noble, Noble Energy, Inc. hidrokarbon keşfi yapan bir şirket. Merkezi Houston, Teksas'ta bulunuyor. Şirket, Fortune 1000'de 583. sırada. 2002 yılına kadar Noble Affiliates, Inc. olarak biliniyordu.
Lloyd Noble; ABD Ulusal Enerji Politikası Geliştirme Grubu'nun (NEPDG) bir üyesi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Lloyd Noble aracılığı ile ABD Savunma Bakanı Patrick Shanahan’dan, Akdeniz’de konuşlu Amerikan donanmasına Fatih Sondaj Gemisinde görevli personeli ile Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı,(TPAO) ile işbirliği yapan şirket yetkilileri ile birlikte 25 personeli ve gemi mürettebatı hakkındaki tutuklama yetkisini verdirdiği iddia ediliyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs adasının 36 ila 50 deniz mili açıklarında bulunan Fatih sondaj gemisinde çalışanlar ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, (TPAO) ile işbirliği yapan şirketlerin yetkilileri hakkında sözde münhasır ekonomik bölgesi içerisinde yasadışı sondaj yapıldığı gerekçesi ile tutuklama kararı çıkarmıştı. Buna göre ABD’li Lloyd Noble şirketinin haklarını koruma görevi de Amerikan donanmasında.
Akdeniz enerji denkleminde Türkiye’yi devre dışı bırakmayı amaçlayan her türlü projeyi bozan bu fiili durum; hiç şüphesiz Türkiye’nin en acil savunma ihtiyaçlarını tedarik etmesini gerektiriyor.
Sahi, Türkiye’nin gizli müttefiki Londra’daki Kraliçe bu işe ne diyor?
Ne derse desin; bize ne?
Alemde şer Oğuz'da er tükenmez. “Siz Hepiniz, Biz Türk”
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete
10 Mayıs 2019’da "Doğu Akdeniz enerji savaşlarında Türkiye’nin Barbaros’u kim olacak?" sorusuna cevap ararken yeni “Preveze” savaşının her an patlayabileceğini ima etmiştim.
“Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” diye boşuna dememişler. Doğu Akdeniz’de Palikarya’nın Amerikalı sığır çobanları ile gerçekleştirdiği işbirliğini tam da bu söz çok net ifade ediyor.
Tekrar etmek gerekirse; Hafızayı beşer, yani insan hafızası, nisyan ile yani unutkanlıkla, maluldür, yani sakattır.
Yani insan unutur! Bu nedenle Türk Devleti’ne çullanmak isteyenlere kısa bir hatırlatmada bulunalım.
Hızır Reis, namı diğer Barbaros Hayrettin Paşa Preveze’de Andrea Doria’ı nasıl yenmişti?
Osmanlı Donanması, Barbaros’un Kaptan-ı Derya olmasına (1553) kadar Akdeniz’de ciddi bir varlık gösterememişti. Akdeniz’de daha çok Cezayir’de konuşlanan bağımsız Türk korsanları boy gösteriyordu.
Türk korsanların Paşa Babası Hızır Reis’in Osmanlı Devleti’nin hizmetine girmesinden sonra güçlenen Osmanlı Donanması; Akdeniz kıyılarını vurmaya, Akdeniz’deki ticareti ellerinde tutan İspanya, Portekiz, Venedik, Ceneviz, Malta gibi denizci devletlerin çıkarlarını engellemeye başladı.
Osmanlı Devleti, Akdeniz’de gittikçe büyüyen bir tehlike oluşturunca Venedik’in çağrısı ve papalığın desteğiyle İspanya Kralı ve Kutsal Roma-Germen İmparatoru Şarlken’in önderlik ettiği büyük bir Kutsal İttifak / Haçlı Donanması kuruldu.
1538'de hazır duruma gelen 600 parçalık bu donanmanın komutanlığına da Amiral Andrea Doria getirildi.
1538 yazında Ege Denizi’ne açılan Osmanlı Donanması, Girit Adası’nı yağmaladıktan sonra, Eğriboz açıklarına demirledi. Andrea Doria da Yunanistan’ın batısındaki Arta Körfezi’nin girişinde yer alan Preveze Kalesi’ni kuşatmıştı.
Durumu öğrenen Barbaros, hemen harekete geçince Andrea Doria kuşatmayı kaldırarak kuzeydeki Korfu Adası’na çekildi. Osmanlı Donanması, Arta Körfezi’ne demir atınca, 25 Eylül’de Preveze önlerine gelen Haçlı Donanması, körfezin girişini kapattı.
27 Eylül’de ani bir hareketle körfezin dışına çıkmayı başaran Osmanlı Donanması, Haçlı Donanması’yla karşı karşıya geldi. Andrea Doria yanlış manevralarla donanmasını güç duruma düşürünce, Barbaros bu durumdan yararlanmak istedi.
40 gemiden oluşan bir filoyu ileri sürerek Haçlı Donanmasını bölmeye çalıştı. Durumun daha da kötüleştiğini gören Andrea Doria. donanmasına geri çekilme buyruğunu verdi.
Bir süre Haçlı Donanması’nı izleyen Osmanlı gemileri, havanın kararması üzerine Preveze’ye döndüler. 28 Eylül sabahı Haçlı Donanması, yeniden Preveze önlerinde görüldü.
Bu kez 122 gemiden oluşan Osmanlı Donanması daha da hazırlıklıydı ve düşmanı hilal (ayça) biçimindeki savaş düzeni içinde karşıladı. Buna göre merkezde Barbaros, sağ kola Salih Reis, sol kola da Seydi Ali Reis komuta ediyordu.
Turgut Reis’in 20 gemilik filosu ise geride yer alıyordu. Haçlı Donanması birbiri ardınca üç sıra halinde dizilmişti. Önde ağır toplarıyla kalyonlar, ortada kadırgalar, en arkada da çekdiri türü hafif gemiler vardı.
Andrea Doria, önce ağır toplarla Osmanlı Donanması’nı dağıtmayı, ardından hafif gemilerle yanaşarak son darbeyi indirmeyi amaçlıyordu. Ama yeterli rüzgâr olmadığından, ağır gemiler hareketsiz kalınca, saldırıya geçen Osmanlı Donanması, kalyonları ateş altına aldı.
Bunun üzerine Andrea Doria ikinci sıradaki kadırgaları ileri sürerek Osmanlı Donanması’nı çevirmek istedi. Turgut Reis’in filosu, buna aynı biçimde karşılık vererek Haçlı Donanması’nın arkasına sarkmaya başladı.
Barbaros Hayreddin Paşa da ön sıradaki kalyonları yarıp kadırgalara saldırınca Andrea Doria bir çemberin içine düşmekte olduğunu görerek geri çekilme buyruğunu verdi.
Beş saat süren savaş sorasında 128 gemi yitiren Haçlı Donanması düzensiz biçimde kaçmaya başladı.
Barbaros, bu güçlü donanmayı Preveze açıklarında büyük bir yenilgiye uğrattığı gibi denizcilik tarihinin en büyük zaferlerinden birini kazandı. Doria'nın en büyük talihsizliği hiç şüphesiz, Barbaros gibi büyük ve güçlü bir denizci ile karşı karşıya gelmiş olmasıydı.
“Tepside Tirit alındı Girit”
Ege Denizi’nin güneyinde yer alan Girit; Yunanistan'ın en büyük, Akdeniz’in beşinci büyük adası. Osmanlı döneminde birçok defa kuşatılarak alınamayan, padişahlara bıkkınlık veren 8 bin 336 kilometrekarelik Girit adası, iki padişah döneminde yirmi dört yıl içinde defalarca kuşatıldı.
Savaş ekonomisi nedeniyle Osmanlı Hazinesi bitme noktasına geldi, maaşları ödenemeyen Yeniçeri Ocakları kazan kaldırdı. Girit’in Fethi, Osmanlı mutfağını ilginç bir şekilde “Tirit” yemeği ile buluşturdu.
Rivayete göre Sultan İbrahim, uğruna yüz otuz bin şehit verilen Girit’in mutlaka alınmasında ısrar eder. Ama hiçbir girişimden sonuç alınamaz.
Aradan yıllar geçer, Sultan İbrahim, Girit’in alınışını görmeden ölür. çocuk yaşta tahta geçen Sultan Avcı Mehmet de Sultan İbrahim gibi Girit’in alınmasından yanadır.
Ama bir türlü gelmeyen zafer müjdesi onu da bunaltmıştır. Bir türlü alınamayan ada “Girit” ismini duymaya onun da tahammülü kalmayınca, “-Girit’i almadan kim gelirse ve kim bana Girit’ten bahsederse boynu vurula” diye ferman verir.
Aradan tam yirmi dört sene geçer Girit’in fethi Fazıl Ahmet Paşa’ya nasip olur. Ancak Padişahın Girit Fermanı’ndan dolayı bu haberi padişaha kimse söylemeye cesaret edemez.
Sonunda saray aşçısı çok güzel bir yemek hazırlayarak sultanın huzuruna çıkar ve yemeği kendi elleri ile ikram eder.
Padişaha bu yemek ilk defa sunulduğundan: “-Bu yemeğin ismi ne?” diye sorar. Aşçı cevap verir: “-Sultanım bu yemeğin ismi: “Tepside Tirit, alındı Girit” der.” Bu olay üzerine aşçı ödüllendirilir ve Tirit yemeği adeta Osmanlı'nın kutlama yemeği haline gelir.
-Uzun bir süreç sonunda kaybedilmeden önce hazırlanan Girit için propaganda kartpostalı… “Osmanlı hükümeti, en çok parlayan yıldızından (Girit'ten) vazgeçmez”-
Bu gelenek halen Anadolu’da devam eder, düğünlerde ve bayramlarda misafirlere Tirit (Isparta Senirkent’te Banak denilir) ikram edilir. Bizim için “Girit, tabakta tirit” gibidir.
Girit’te ABD’nin hava ve deniz üssü var…
Yunanlılar ne İstiklal Savaşı’nda ne de Kıbrıs Barış Harekâtı’nda yedikleri kötekten akıllanmış görünüyor!..
Girit Adası, Hanya şehri yakınlarındaki Suda (Souda) Körfezi’nde Amerikalılara peşkeş çektikleri, Suda (Souda) hava ve deniz üssündeki ABD varlığına güvenerek akılları sıra Türkiye’ye meydan okuyorlar.
ABD’nin Yunanistan’daki askeri varlığını artırma girişimleri yeni sayılmaz. Atina ve Washington arasındaki ikili askeri anlaşmalar kapsamında ABD’nin Girit adasındaki “Suda” deniz ve hava üsleri ile Larissa’daki hava üssünü kullanma hakkı mevcut.
Amerikan F-35 uçakları Volos’ta, F-16’lar Andravida’da, F-15’ler ise Suda’da konuşlandırıldı.
ABD’nin Ege’deki bu askeri yığınağı harita üzerinde incelendiğinde; kuzeyden saat istikametinin aksi yönünde güneye doğru, Dedeağaç, Larissa, Volos, Andravida (Mora’nın batısında kalsa) ve Suda’nın bütün bir Ege’yi gözlem altında tutabilme imkanı tanıyan bir yay üzerinde oldukları görülüyor.
Bu yay, güney doğuya doğru Kerpe adasıyla birleştiği takdirde, kaplama açısından, ABD destekli Yunan ordusuna çok daha etkili bir gözlem ve kontrolü sağlayabilir. Kerpe adası, Rodos ve Girit adalarının arasında ve Doğu Akdeniz intikal rotaları üzerinde bulunuyor.
Ankara-Washington ilişkilerinin bozulmasından yararlanmak isteyen Yunanistan, ABD’ye Volos, Larisa ve Dededağaç (Aleksandrupolis) şehirlerinde askeri üs kurmasını önerdi.
ABD-NATO güçleri tarafından kullanılan Suda Donanma Üssü, Hanya'nın 6 km doğusunda yer alıyor.
Girit’teki Suda üssünün ABD için Türkiye’deki İncirlik üssüne alternatif olabileceği gündemde. Girit adası, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ve elektriğin Avrupa’ya ulaştırılması için kilit nokta. Girit’in, Hanya kentinde bulunan Suda deniz ve hava üssü, Yunan komutan tarafından idare ediliyor.
Suda üssünü 1970'lerden bu yana kullanan ABD'nin üste 370 asker, 100 sivil Amerika vatandaşı, 200 Yunan ve 150 de geçici çalışan olmak üzere toplam 750 personeli bulunuyor. Suda üssü, Libya'ya gerçekleşen operasyonlar sırasında aktif olarak kullanılmıştı.
Ne yapsalar boş!..
Oysa Girit’i avucumuzun içi gibi biliyoruz.
Daha geçen yıl, TCG AKÇAKOCA; NATO Daimi Mayın Karşı Tedbirleri Görev Grubu-2 (SNMCMG-2) görevi kapsamında Yunanistan’ın Suda limanını ziyaret etti.
Herhalde oraya armut toplamaya gönderilmedi.
Türkiye’ye gözdağı vermek için ABD Donanması Akdeniz’de!..
ABD, uçak gemilerini Akdeniz'e gönderdi. Doğu Akdeniz’deki filosunu güçlendirdi. 6. Filo'ya bağlı Abraham Lincoln uçak gemisine, John C. Stennis uçak gemisi saldırı grubu eşlik ediyor.
Yunanistan Savunma Bakanı Evangelos Apostolakis, Türkiye’nin S-400 alımının bölgedeki dengeleri değiştireceğini söylemesinin Türkçe karşılığı “Aç tavuğun kendini darı ambarında görmesi”nden başka bir şey değil.
Türk devletinin karar vericileri çok net biliyor; Doğu Akdeniz’de ve Ege’de Türkiye’nin karşısına Yunanistan sürülse de, bölgedeki asıl gerilim Türk-ABD gerilimi.
Çünkü ABD, Suriye’de oluşturmak istediği koridorun bozulmasına katkısından dolayı Ankara’ya hınçlı. Elinden gelse bir kaşık suda boğacak. Ama bu gidişle ABD donanmasının Suda Körfezinde tıpkı Preveze savaşında olduğu gibi Akdeniz’in sularına gömülmesi bizler için sürpriz değil.
Pentagon ve NATO Türkiye’ye saldırı senaryoları hazırlıyor tatbikatlar yapıyor…
NATO ve Pentagon; Akdeniz'de enerji güvenliği bahanesiyle Türkiye'yi hedef alan askeri senaryoları sürekli güncelliyor.
Doğu Akdeniz enerjisini Avrupa'ya ulaştıracak projelerde Türkiye'yi dışlayan ittifaklara açık destek veren Amerika'da savaş senaryoları havada uçuşuyor.
Türkiye’yi muz cumhuriyeti sanıyor olmalılar ki; herhalde beklentileri “Şüyuu vukuundan beter” durumu.
Yani bir şeyin dedikodusunun yapılması, lafının çıkması onun gerçekleşmesinden daha kötüdür derler ya, Amerikalılar da bu tür senaryolarla Türkiye’ye aba altından sopa gösteriyorlar. Biz de çok korktuk!
“Stratejik hatalar, taktik başarılarla düzeltilemez!”
Amerikan deniz piyadelerine taktik ve strateji üreten ve daha önce NATO SACEUR (Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargâhı) görevinde de bulunmuş Yunan asıllı emekli Oramiral James Stavridis'in başkanlığını yaptığı “The US Naval Enstitute” (Denizcilik Enstitüsü) tarafından 2018 yılında yayımlanan “Fleet Tactics and Naval Operations” (Donanma Taktikleri ve Deniz Harekâtı) adlı kitapta “Ege Savaşı” başlıklı bir bölüm var.
31 Ocak 2019’da emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk ile Türk Miras Vakfı’nın Washington'da düzenlediği panelde konuşan Oramiral Stavridis, tam bir “Karakolda doğru söyler mahkeme de şaşar” sendromu yaşıyor.
Babasının ordudayken Kore Savaşı sırasında Türk askerleri ile görev yaptığını ve kendisinde Türklerle ilgili önemli bir izlenim bıraktığını belirten eski NATO komutanı, ABD ordusunda görevli olduğu yıllarda Türk askerleriyle çalıştığını ve Türk ordusunun özellikle hava, deniz ve özel kuvvetlerini oldukça başarılı bulduğunu söylemişti.
Türk-Amerikan ilişkilerine de değinen Stavridis, Washington'daki bazı düşünce kuruluşlarının Türkiye'ye ilişkin “Ne dost ne düşman” şeklindeki tanımlamalarını eleştirmişti.
Stavridis, “İki ülke arasındaki ilişki stratejik olarak yolunda. Zaman içinde menfaatlerimizin ayrışmaktan ziyade aynı çizgiye geleceğine inanıyorum” görüşünü paylaşmış, büyük ulusların daimi ittifaklarından ziyade daimi menfaatleri olduğuna dikkati çekmiş, Türkiye ile ABD arasında bazı “Taktiksel rahatsızlıklar” bulunduğunu ifade etmişti.
Askeri strateji uzmanı emekli Binbaşı Ufuk Cerrah’ın “Stratejik Hatalar Taktik Başarılarla Düzeltilemez!” belirlemesi, Yunan asıllı emekli Oramiral James Stavridis'in ‘taktiksel rahatsızlıklar’ını bence çok net açılıyor.
Ege Denizi'nde Türk Deniz Kuvvetleri ile ABD 6. Filosu'nun savaşı…
Kıbrıs nedeniyle ilişkileri iyice gerilmiş durumdaki Ankara-Atina arasında sıcak bir çatışma çıkması, ardından ABD'nin Yunanistan'ı destekler bir pozisyon alması söz konusu. Olası bir Türkiye-Yunanistan savaşında ABD 6. Filosu, Türk Donanması’na karşı Yunanistan’ın yanında yer alıyor.
Amerikan donanmasından emekli Yüzbaşı Wayne P. Hughes Jr ve emekli Amiral Robert P. Girrier tarafından hazırlanan son senaryoda harekât alanı olarak belirlenen Ege Denizi'nde, Türk Deniz Kuvvetleri ile ABD 6. Filosu'nun muhtemel savaşı anlatılıyor.
Savaş, Yunanistan’ın, Güney Kıbrıs'a taktik balistik füzeler yerleştirme kararı almasıyla başlatılıyor. Türkiye, Atina'yı sert şekilde uyarıyor. Kıbrıs'a doğru yola çıkan Yunan gemileri Türk Ordusu tarafından batırılıyor.
Amerikan donanmasının bölgede görevli 6. Filosu’nun, Türk Deniz Kuvvetleri'yle karşı karşıya geldiği senaryo uyarınca, Türk komandoları, Ege'deki Limni, Midilli, Sakız, Sisam ve Kos adalarına amfibi harekâta başlıyor.
Kıbrıs güneyindeki ABD uçak gemisi Harry S. Truman ile Doğu Akdeniz'deki Amerikan savaş gemileri, Türkiye'ye karşı pozisyon alıyor.
Kuzeyde Sakız, güneyde ise Amorgos adalarında üslenen Amerikan birlikleri Ayvalık, İzmir, Çeşme, Kuşadası ve Bodrum'u hedef alıyor.
Girit, kuzeyindeki takımadalar çevresinde de Türk Donanması’yla 6. Filo'nun muharebeleri öngörülüyor.
Akıllı, deliye söyletir; Yunanistan ve ABD birbirinin maşası…
ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Matthew Palmer, Doğu Akdeniz'in ülkesi için stratejik öneme sahip olduğunu belirterek, “Biz Doğu Akdeniz'e, yeni hidrokarbon kaynaklarının bulunduğu, enerji kaynakları açısından da giderek önemi artan bir bölge olarak bakıyoruz” demiş, Türkiye'nin Kıbrıs açıklarındaki sondaj faaliyetlerini eleştirmiş, bu faaliyetlerin durdurulmasını istediklerini söylemişti.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Türkiye arasında yaşanan “S-400 Krizi”nde Washington, “F-35 yaptırımları”yla karşılık vereceğini “II. Johnson Mektubu” ile açıkladı. ABD Savunma Bakanı Müsteşarı Ellen Lord, Türkiye 31 Temmuz'a kadar Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi almaktan vazgeçmezse savaş jeti F-35'leri birlikte üretme anlaşmalarının iptal edileceğini, şu anda ABD'de F-35 eğitimi alan Türk pilotların da ülkelerine geri döndürüleceğini duyurdu.
Liseli yârimden mektup var; al mektubunu ver mektubumu!
Amerikalılar, liseli âşıklar gibi.
ABD, Kıbrıs'a müdahalenin tartışıldığı 1964 yılında dönemin Başbakanı İsmet İnönü'ye gönderilen Johnson Mektubu'nu hatırlatan bir üslupla hazırlanan bir mektubu ABD Savunma Bakanı Patrick Shanahan, Türk mevkidaşı Hulusi Akar’a gönderdi.
Ancak mektup Türk kamuoyunda istenilen korkuyu yaratmadı; çünkü başta ABD Savunma Bakanı Patrick Shanahan’ın muhatabı Hulusi Akar Paşa ve temsil ettiği Türk Silahlı Kuvvetleri kelimenin tam anlamıyla mektubu iplemedi.
Amerikalılar baktılar olmuyor bu sefer; Amerikan Foreign Policy (FP) diplomasi dergisine mektubun İngilizce metni sızdırıldı.
Shanahan'ın mektubunun tam metninin basına verilmesi de önemli ve dikkat çekici. Türk yetkililerin, S-400 ve F-35 konularında ABD’yi takmayan tavır ve demeçleri, Amerikalıları bunu yapmaya mecbur bıraktı.
Bu mektuba göre S-400 konusunda Ankara geri adım atmazsa 31 Temmuz'da ABD'de F-35 eğitimi alan Türk personel ülkelerine geri gönderilecek. 31 Temmuz sonrası F-35 programı tamamen askıya alınacak. ABD'nin Arizona eyaletindeki Luke Air Force ve Florida eyaletindeki Eglin Air Force hava üssünde eğitim gören toplam 42 askeri öğrenci Türkiye'ye yollanacak.
Türk Hava Kuvvetleri personellerinin bu üslere girmeleri yasaklanırken bütün uluslararası seyahat emirleri de iptal edilecek. Eğer Türkiye S-400'leri 31 Temmuz'dan önce alırsa bu plan sıfırlanacak.
Vız gelir tırıs gider!..
Amerikalılar, Türk gemi personelini tutuklayacakmış?
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin ABD’li Noble Energy firmasıyla anlaşma yapmasının ardından Fatih Sondaj Gemisi personeline tutuklama kararı çıkarması ile Akdeniz'de gerilimi tırmandıracak yeni adım atıldı.
1921'de ilk sondaj kulesinin satın alarak enerji piyasasına adım atan Lloyd Noble, Noble Energy, Inc. hidrokarbon keşfi yapan bir şirket. Merkezi Houston, Teksas'ta bulunuyor. Şirket, Fortune 1000'de 583. sırada. 2002 yılına kadar Noble Affiliates, Inc. olarak biliniyordu.
Lloyd Noble; ABD Ulusal Enerji Politikası Geliştirme Grubu'nun (NEPDG) bir üyesi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Lloyd Noble aracılığı ile ABD Savunma Bakanı Patrick Shanahan’dan, Akdeniz’de konuşlu Amerikan donanmasına Fatih Sondaj Gemisinde görevli personeli ile Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı,(TPAO) ile işbirliği yapan şirket yetkilileri ile birlikte 25 personeli ve gemi mürettebatı hakkındaki tutuklama yetkisini verdirdiği iddia ediliyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs adasının 36 ila 50 deniz mili açıklarında bulunan Fatih sondaj gemisinde çalışanlar ve Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, (TPAO) ile işbirliği yapan şirketlerin yetkilileri hakkında sözde münhasır ekonomik bölgesi içerisinde yasadışı sondaj yapıldığı gerekçesi ile tutuklama kararı çıkarmıştı. Buna göre ABD’li Lloyd Noble şirketinin haklarını koruma görevi de Amerikan donanmasında.
Akdeniz enerji denkleminde Türkiye’yi devre dışı bırakmayı amaçlayan her türlü projeyi bozan bu fiili durum; hiç şüphesiz Türkiye’nin en acil savunma ihtiyaçlarını tedarik etmesini gerektiriyor.
Sahi, Türkiye’nin gizli müttefiki Londra’daki Kraliçe bu işe ne diyor?
Ne derse desin; bize ne?
Alemde şer Oğuz'da er tükenmez. “Siz Hepiniz, Biz Türk”
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete