AltınOrda’nın Mirası ve Kazakistan

AltınOrda’nın Mirası ve Kazakistan

Türk Milleti…

Yazılı kaynakların en eskilerinden itibaren tarih sahnesinde..

Türk tarihçiler “Tarih yapmaktan, yazmaya zaman bulamadık” diyorlar. 

Bu tam da tembel mazereti. 

Bu gün tüm Türk Halkları ortak bir tarih bilinci oluşturamazlar ve kendi boy ve topluluklarına Milli Tarih yapmaya çalışırlarsa Komünist SSCB’nin bile yapamadığı kötülüğü yaparlar Türk Halklarına..

Dünyada tarih bilgisinin gelişimine bakın; “Objektif Tarih” yoktur. Tarih Bilimi, Devlet ve Milletlerin Milli Güvenlik ve Gelecek kaygıları içinde gelişmiştir.  

Türk Tarihi, 12. yüzyıldan itibaren genel olarak Hazar ve Karadeniz doğal sınırlarının kuzey ve doğusunda bir Medeniyet ve Tarih Alanı, batısı ve güneyinde bir medeniyet alanı olarak gelişmiştir.

Selçuklu’dan sonra, Batı Türkleri ile Doğu Türkleri’nin organik münasebeti kalmamıştır. 

Kırım Hanlığı ve Kafkasya’nın, Ruslar tarafından işgalinden sonra da Kuzey Türkleri ile Güney Türkleri’nin organik bağı kalmamıştır.

Rusya Başkanı Putin’in “Tarihte Kazak Devleti olmadı” türünden söylediği sözleri, SSCB döneminde bile kimse söylememiştir. 

Cevap olarak Kazak Eli’nin yiğit öncüsü “Bizim Tarihimiz Hunlar ile başlar, Göktürk ve AltınOrda ile devam eder, akabinde Kazak Hanlığı kurulur” şeklinde olmuştur. 

Buradaki Hunlar ve AltınOrdu vurgusu çok önemlidir.

Benzer medeniyet sorunlarını Doğu Türklüğü’nden çok önce Milli Devlet Süreci’ne giren Batı Türklüğü yaşamıştır. 

Büyük Hükümdar Abdülhamid Han’ın, Birinci Dünya Savaşı öncesi, Hindistan, Malezya, Endonezya gibi Uzakdoğu İslam Limanları’na halife sancağı ile gönderdiği geminin adını ERTUĞRUL koyması anlamlıdır. 

Cengiz soyundan gelen beylerin yönettiği Kırım Hanlığı, Osmanlı himayesine girdikten sonra, Fatih Sultan Mehmet’in “HAN” unvanını kullanması önemlidir.

20. yüzyılın karmaşası içinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bu gün kardeş cumhuriyetlerin yaşadığı Medeniyet ve Değer oluşturma çabalarını yaşamıştır. 

Türkiye Cumhuriyeti, belirlediği 16 Büyük Türk Devleti’nin mirası üzerine kurulduğunu kabul etmiş ve Milli Tarihi’ni buna göre yazmıştır.

Batı Türkleri’nin en büyük avantajı, gerçek bir dış düşmanla karşı karşıya olmalarıydı. 

Batı ve Haçlı, sürekli üzerlerine sefer düzenlemiştir. 

Buna karşı Doğu Türkleri’ne göre, nüfuslarının daha çok ve yoğun olması dirençlerini artırmıştır.

Ortaasya Türk Tarihi maalesef Türk Toplulukları’nın kardeş kavgaları ile doludur. 

Doğu’daki düşmanları Çin, Batı’daki düşmanları Ruslar’a karşı Milli bir birlik oluşturamamışlar, özellikle Kazan merkezli Tatar Türk Tarihi, Rus yanlıları ile Milli Unsurlar arasında çekişmelere sahne olmuş, bu da yıkılışı hızlandırmıştır. 

Timur-Beyazıt, Ankara Savaşı, Osmanlı’ya 37 yıl kaybettirmiştir.

Rus Prensleri, Türkler’e karşı birleşip güçlenirken Türk topluluklarının birbiri ile savaşması akıl ve iman ölçüleri içinde açıklanamaz.

Türkiye’nin Milli şairlerinden Mehmed Akif

KISSADAN HİSSE” şiirinde;

“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

‘Tarih'i  ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? diyor. 

Biz bilinen 10.000 yıllık tarihimizden ders almalıyız. 

Kazak Hanlığı’nın Ortaasya Türkleri’ni cüzlerle birleştirmesi ciddi bir çözüm olmuştur. 

Bu gün “Ruğun kim?” sorusuna “Kazağım ya da Kazak Türkü’yüm” diye cevap veren gençlerin artması memnuniyet vericidir.

Bu yıl, AltınOrda’nın 750. kuruluş yıldönümü.

Dörtnala geldik Moğolistan ve Kazakistan Ovaları’ndan Anadolu’ya, Balkanlara, Dest-i Kıpçak’a, Avrupa’ya... 

Kazakistan topraklarında kalan Yesi (Yassı) (Türkistan) şehrinde atamız Hoca Ahmed Yesevi Ocağı’nda piştik, olduk. Batı’ya İman ve Medeniyet Nurlarımızı götürdük.

Mete Han, Türk Milleti’ni, ordu olarak yapılandırdı. 

Bu teşkilatlı devleti durdurabilmek için Çin, meşhur Çin Setti’ni yaptı.

Mete Han’dan sonra teşkilatlı birlikler ve devlet, Cengiz Han ile sağlandı. 

Bu gün Türk Milleti’nin gelecek tasavvurundaki en büyük sorunlardan biri, mefkûremizin İslamcı-Milliyetçi diye kamplaştırılmaya çalışılmasıdır. 

Bu yersizdir ve ihanet kokmaktadır. 

Türk Halkları, İslam ile töre ve terbiyesini koruyup geliştirdiğinin farkındadır.

Bu gün bilinen tarihleri savaş, katliam ve tecavüzlerle dolu olan Avrupa’yı düşünün. 

Sadece 75 yıl önceki İkinci Dünya Savaşı’nda 40 milyon insan öldürdüler karşılıklı olarak. 

Sonra bunca düşmanlığı, Avrupa Birliği ile çözmeye çalışıyorlar.

Düşünüp ders alalım.

Cengiz Han’ın evlatları arasındaki paylaşım, sonraki Türk Tarihi’ne de tutamak oluşturmuştur. 

Cengiz Han’ı, İslam Düşmanı olarak gösterenler, maksatlı ve art niyetlidir. 

Otrar (Farab) Şehri’ni yıkmasının, Harzemşah’ın üzerine gitmesinin sebeplerine bakın. 

Gülümüz (SAV)’in Medine’deki örnek tatbikat ve sünneti ile övünüp, sonra da Cengiz Han’ı, Batı Seferi ile ayıplamak sahici bir husumettir.

Adalet duygusu ile bağdaşmaz.

AltınOrda ile Doğu ve Kuzey Türk Eli şekillenirken, İlhanlılar ile Batı ve Güney Türkeli şekillenmiştir. 

Her iki taraftaki devletlerimiz eşzamanlı olarak Müslüman oldular. Kuzey’de AltınOrda yükselirken, Güney’de Selçuklu Kartalı semalardaydı.

AltınOrda’nın toprakları “Deşt-i Kıpçak” diye adlandırılan Kıpçak Türk Toplulukları’nın yaşadığı bölgededir. 

AltınOrda’nın bu gün temsilcisi kimdir?

AltınOrda’nın temsilcisi Türk Halkı bağımsız ve devlet olmalıdır; AltınOrda’nın devamı olmalıdır. 

AltınOrda’dan sonra kurulan devlet ve medeniyetlerimizi benimsemiş, AltınOrda Türk Devleti’nin değerleri ile bu günlere gelmiş olmalıdır.

Rusya, AltınOrda’nın mirasçısı olduğunu iddia etmiş. 

Güldüm… 

Bu Türkiye’nin, “Bizans’ın mirasçısı” olduğunu iddia etmesi gibi köksüz bir iddiadır. 

Türk milleti, Bizans’ı yıkarak bu topraklarda var oldu. 

Rusya İmparatorluğu, AltınOrdu’yu tüm medeniyet değerleri ile yok ederek, farklı zamanlarda Türk Halklarına katliamlar, sürgünler yaşatarak, Türk topraklarına Ruslar’ı göçmen getirip, Ruslaştırma programları ile bu günlere geldi. 

Bu iddia insanlığı sadece güldürür.

Bu gün, AltınOrda’nın mirası kimde peki? 

Türkiye, bu kutlu mirası yeğen olması ve soy birliği yönü ile kabul etmiştir. 

Asıl bir Türk Devleti’nin oğul olarak bunu omuzlaması gerekir.

AltınOrda’nın kurucusu Cengiz Han’ın büyük oğlu Coşu Han’ın oğlu Batu Han’dır. 

Uzun dönem bu bölgedeki Türk Halkları,Coşu Han Oğulları” olarak da anılmışlardır. 

Peki, Coşu Han’ın mezarı nerede? 

Kazakistan’ımızın Ulutau (Uludağ) şehrinde.

Peki, AltınOrda’nın (Kara Şanırak) Atayurduna kim sahip? Kazakeli’nin yiğit Balaları.. Yani Kazak Türkleri..

Hazar’ın batısı ve güneyinde gelişen Medeniyet ve Türk Tarihi’ne Türkiye sahip çıkmalı ve öncü olmalıdır. 

Hazar’ın doğusu ve kuzeyindeki medeniyet ve Türk Tarihi’ne ise Kazakistan sahip çıkmalı ve öncülük etmelidir. 

Nursultan NAZARBAYEV’in “Tarihin Akışında” kitabı ve “Ulu Bozkır Öğütleri” esasında bir bakış ve duruştur.

Bu gün Türk Dünyası, Hazar, Kafkasya Dağları ve Karadeniz’in coğrafi dayatmaları sonucu iki merkezli oluşmak durumundadır. 

Doğudaki güç merkezi, konumu, istikrarlı ve uluslararası siyasetteki yeri, Doğu Türk Halkları’na komşuluğu, vatandaşlarının içinde Ortaasya ve Altay Türkleri’nin hepsinden unsurların oluşu ile Kazakistan olmalıdır.

Coğrafya ve tarih toplumlara ve devletlere bazı sorumluluklar yükler.

Tıpkı AltınOrda’nın mirasını sırtlamak gibi. 

Tıpkı Selçuklu ve Osmanlı’nın yükünü sırtlamak gibi..

Türkiye Ordusu, Kuruluş Yılı’na; “M.Ö. 209” demiştir. 

Yani, Büyük Hun İmparatoru Mete (Möde) Han’ın ordusunu kurduğu tarih. 

Bugün tüm Türk Devletleri (Türkiye, Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan, Türkmenistan) ile Moğolistan, Macaristan hatta Babür’ün mirasını yüklenen Pakistan dâhil, ordularının kuruluşunu aynı yıl, kuruluş gününü aynı gün yapmalıdır. 

Büyük Türk şairi Ziya Gökalp

Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan

Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan” demiş 100 yıl önce.

Geçmişin kusurlarından ve yaşananlardan ders alıp, geleceği şekillendirmek her neslin görevidir.

Kaçtığımız her sorumluluk bilin ki gelecek nesillerimizin karşısına büyük felaketler olarak çıkacaktır. 

Günümüzün küresel aldatma ve göz boyamaları bizi gevşetmemeli, mücadele azmimizi zayıflatmamalıdır.

Bilin ki dostlarımızın atalarımızın fedakârlığından dolayı dost, düşmanlarımız ise atalarımızın yiğitliğinden düşman bize. 

Biz, Büyük Türk Milleti’yiz. 

Üstünlük iddasında değiliz; ancak kendi büyük medeniyetimize sahip çıkmaktır gayretimiz. 

Geleceğe ve evlatlarımıza geçmişten aldığımız güç ve terbiye ile yön vermektir amacımız.

Biz, Hoca Ahmet Yesevi atamızın İman ve terbiyesine, Osmanlı’nın kurucusu Osman Gazi’nin kutlu bir çınar gibi büyüyen rüyasına, AltınOrda’nın kurucusu Batu Han atamızın iki kıtayı bir araya getiren büyük düşüncesine talibiz. 

Bunun için de Kırımlı düşünür Gaspıralı İsmail Bey gibi “Dilde Birlik, Fikirde Birlik, İşte Birlik” duygusu ile hareket etmeliyiz.

.

Emekli Yarbay Halil Mert, dikGAZETE.com

-Strateji ve Yönetim Uzmanı-

Türk Milleti…

Yazılı kaynakların en eskilerinden itibaren tarih sahnesinde..

Türk tarihçiler “Tarih yapmaktan, yazmaya zaman bulamadık” diyorlar. 

Bu tam da tembel mazereti. 

Bu gün tüm Türk Halkları ortak bir tarih bilinci oluşturamazlar ve kendi boy ve topluluklarına Milli Tarih yapmaya çalışırlarsa Komünist SSCB’nin bile yapamadığı kötülüğü yaparlar Türk Halklarına..

Dünyada tarih bilgisinin gelişimine bakın; “Objektif Tarih” yoktur. Tarih Bilimi, Devlet ve Milletlerin Milli Güvenlik ve Gelecek kaygıları içinde gelişmiştir.  

Türk Tarihi, 12. yüzyıldan itibaren genel olarak Hazar ve Karadeniz doğal sınırlarının kuzey ve doğusunda bir Medeniyet ve Tarih Alanı, batısı ve güneyinde bir medeniyet alanı olarak gelişmiştir.

Selçuklu’dan sonra, Batı Türkleri ile Doğu Türkleri’nin organik münasebeti kalmamıştır. 

Kırım Hanlığı ve Kafkasya’nın, Ruslar tarafından işgalinden sonra da Kuzey Türkleri ile Güney Türkleri’nin organik bağı kalmamıştır.

Rusya Başkanı Putin’in “Tarihte Kazak Devleti olmadı” türünden söylediği sözleri, SSCB döneminde bile kimse söylememiştir. 

Cevap olarak Kazak Eli’nin yiğit öncüsü “Bizim Tarihimiz Hunlar ile başlar, Göktürk ve AltınOrda ile devam eder, akabinde Kazak Hanlığı kurulur” şeklinde olmuştur. 

Buradaki Hunlar ve AltınOrdu vurgusu çok önemlidir.

Benzer medeniyet sorunlarını Doğu Türklüğü’nden çok önce Milli Devlet Süreci’ne giren Batı Türklüğü yaşamıştır. 

Büyük Hükümdar Abdülhamid Han’ın, Birinci Dünya Savaşı öncesi, Hindistan, Malezya, Endonezya gibi Uzakdoğu İslam Limanları’na halife sancağı ile gönderdiği geminin adını ERTUĞRUL koyması anlamlıdır. 

Cengiz soyundan gelen beylerin yönettiği Kırım Hanlığı, Osmanlı himayesine girdikten sonra, Fatih Sultan Mehmet’in “HAN” unvanını kullanması önemlidir.

20. yüzyılın karmaşası içinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bu gün kardeş cumhuriyetlerin yaşadığı Medeniyet ve Değer oluşturma çabalarını yaşamıştır. 

Türkiye Cumhuriyeti, belirlediği 16 Büyük Türk Devleti’nin mirası üzerine kurulduğunu kabul etmiş ve Milli Tarihi’ni buna göre yazmıştır.

Batı Türkleri’nin en büyük avantajı, gerçek bir dış düşmanla karşı karşıya olmalarıydı. 

Batı ve Haçlı, sürekli üzerlerine sefer düzenlemiştir. 

Buna karşı Doğu Türkleri’ne göre, nüfuslarının daha çok ve yoğun olması dirençlerini artırmıştır.

Ortaasya Türk Tarihi maalesef Türk Toplulukları’nın kardeş kavgaları ile doludur. 

Doğu’daki düşmanları Çin, Batı’daki düşmanları Ruslar’a karşı Milli bir birlik oluşturamamışlar, özellikle Kazan merkezli Tatar Türk Tarihi, Rus yanlıları ile Milli Unsurlar arasında çekişmelere sahne olmuş, bu da yıkılışı hızlandırmıştır. 

Timur-Beyazıt, Ankara Savaşı, Osmanlı’ya 37 yıl kaybettirmiştir.

Rus Prensleri, Türkler’e karşı birleşip güçlenirken Türk topluluklarının birbiri ile savaşması akıl ve iman ölçüleri içinde açıklanamaz.

Türkiye’nin Milli şairlerinden Mehmed Akif

KISSADAN HİSSE” şiirinde;

“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

‘Tarih'i  ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? diyor. 

Biz bilinen 10.000 yıllık tarihimizden ders almalıyız. 

Kazak Hanlığı’nın Ortaasya Türkleri’ni cüzlerle birleştirmesi ciddi bir çözüm olmuştur. 

Bu gün “Ruğun kim?” sorusuna “Kazağım ya da Kazak Türkü’yüm” diye cevap veren gençlerin artması memnuniyet vericidir.

Bu yıl, AltınOrda’nın 750. kuruluş yıldönümü.

Dörtnala geldik Moğolistan ve Kazakistan Ovaları’ndan Anadolu’ya, Balkanlara, Dest-i Kıpçak’a, Avrupa’ya... 

Kazakistan topraklarında kalan Yesi (Yassı) (Türkistan) şehrinde atamız Hoca Ahmed Yesevi Ocağı’nda piştik, olduk. Batı’ya İman ve Medeniyet Nurlarımızı götürdük.

Mete Han, Türk Milleti’ni, ordu olarak yapılandırdı. 

Bu teşkilatlı devleti durdurabilmek için Çin, meşhur Çin Setti’ni yaptı.

Mete Han’dan sonra teşkilatlı birlikler ve devlet, Cengiz Han ile sağlandı. 

Bu gün Türk Milleti’nin gelecek tasavvurundaki en büyük sorunlardan biri, mefkûremizin İslamcı-Milliyetçi diye kamplaştırılmaya çalışılmasıdır. 

Bu yersizdir ve ihanet kokmaktadır. 

Türk Halkları, İslam ile töre ve terbiyesini koruyup geliştirdiğinin farkındadır.

Bu gün bilinen tarihleri savaş, katliam ve tecavüzlerle dolu olan Avrupa’yı düşünün. 

Sadece 75 yıl önceki İkinci Dünya Savaşı’nda 40 milyon insan öldürdüler karşılıklı olarak. 

Sonra bunca düşmanlığı, Avrupa Birliği ile çözmeye çalışıyorlar.

Düşünüp ders alalım.

Cengiz Han’ın evlatları arasındaki paylaşım, sonraki Türk Tarihi’ne de tutamak oluşturmuştur. 

Cengiz Han’ı, İslam Düşmanı olarak gösterenler, maksatlı ve art niyetlidir. 

Otrar (Farab) Şehri’ni yıkmasının, Harzemşah’ın üzerine gitmesinin sebeplerine bakın. 

Gülümüz (SAV)’in Medine’deki örnek tatbikat ve sünneti ile övünüp, sonra da Cengiz Han’ı, Batı Seferi ile ayıplamak sahici bir husumettir.

Adalet duygusu ile bağdaşmaz.

AltınOrda ile Doğu ve Kuzey Türk Eli şekillenirken, İlhanlılar ile Batı ve Güney Türkeli şekillenmiştir. 

Her iki taraftaki devletlerimiz eşzamanlı olarak Müslüman oldular. Kuzey’de AltınOrda yükselirken, Güney’de Selçuklu Kartalı semalardaydı.

AltınOrda’nın toprakları “Deşt-i Kıpçak” diye adlandırılan Kıpçak Türk Toplulukları’nın yaşadığı bölgededir. 

AltınOrda’nın bu gün temsilcisi kimdir?

AltınOrda’nın temsilcisi Türk Halkı bağımsız ve devlet olmalıdır; AltınOrda’nın devamı olmalıdır. 

AltınOrda’dan sonra kurulan devlet ve medeniyetlerimizi benimsemiş, AltınOrda Türk Devleti’nin değerleri ile bu günlere gelmiş olmalıdır.

Rusya, AltınOrda’nın mirasçısı olduğunu iddia etmiş. 

Güldüm… 

Bu Türkiye’nin, “Bizans’ın mirasçısı” olduğunu iddia etmesi gibi köksüz bir iddiadır. 

Türk milleti, Bizans’ı yıkarak bu topraklarda var oldu. 

Rusya İmparatorluğu, AltınOrdu’yu tüm medeniyet değerleri ile yok ederek, farklı zamanlarda Türk Halklarına katliamlar, sürgünler yaşatarak, Türk topraklarına Ruslar’ı göçmen getirip, Ruslaştırma programları ile bu günlere geldi. 

Bu iddia insanlığı sadece güldürür.

Bu gün, AltınOrda’nın mirası kimde peki? 

Türkiye, bu kutlu mirası yeğen olması ve soy birliği yönü ile kabul etmiştir. 

Asıl bir Türk Devleti’nin oğul olarak bunu omuzlaması gerekir.

AltınOrda’nın kurucusu Cengiz Han’ın büyük oğlu Coşu Han’ın oğlu Batu Han’dır. 

Uzun dönem bu bölgedeki Türk Halkları,Coşu Han Oğulları” olarak da anılmışlardır. 

Peki, Coşu Han’ın mezarı nerede? 

Kazakistan’ımızın Ulutau (Uludağ) şehrinde.

Peki, AltınOrda’nın (Kara Şanırak) Atayurduna kim sahip? Kazakeli’nin yiğit Balaları.. Yani Kazak Türkleri..

Hazar’ın batısı ve güneyinde gelişen Medeniyet ve Türk Tarihi’ne Türkiye sahip çıkmalı ve öncü olmalıdır. 

Hazar’ın doğusu ve kuzeyindeki medeniyet ve Türk Tarihi’ne ise Kazakistan sahip çıkmalı ve öncülük etmelidir. 

Nursultan NAZARBAYEV’in “Tarihin Akışında” kitabı ve “Ulu Bozkır Öğütleri” esasında bir bakış ve duruştur.

Bu gün Türk Dünyası, Hazar, Kafkasya Dağları ve Karadeniz’in coğrafi dayatmaları sonucu iki merkezli oluşmak durumundadır. 

Doğudaki güç merkezi, konumu, istikrarlı ve uluslararası siyasetteki yeri, Doğu Türk Halkları’na komşuluğu, vatandaşlarının içinde Ortaasya ve Altay Türkleri’nin hepsinden unsurların oluşu ile Kazakistan olmalıdır.

Coğrafya ve tarih toplumlara ve devletlere bazı sorumluluklar yükler.

Tıpkı AltınOrda’nın mirasını sırtlamak gibi. 

Tıpkı Selçuklu ve Osmanlı’nın yükünü sırtlamak gibi..

Türkiye Ordusu, Kuruluş Yılı’na; “M.Ö. 209” demiştir. 

Yani, Büyük Hun İmparatoru Mete (Möde) Han’ın ordusunu kurduğu tarih. 

Bugün tüm Türk Devletleri (Türkiye, Kazakistan, Özbekistan, Azerbaycan, Türkmenistan) ile Moğolistan, Macaristan hatta Babür’ün mirasını yüklenen Pakistan dâhil, ordularının kuruluşunu aynı yıl, kuruluş gününü aynı gün yapmalıdır. 

Büyük Türk şairi Ziya Gökalp

Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan

Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan” demiş 100 yıl önce.

Geçmişin kusurlarından ve yaşananlardan ders alıp, geleceği şekillendirmek her neslin görevidir.

Kaçtığımız her sorumluluk bilin ki gelecek nesillerimizin karşısına büyük felaketler olarak çıkacaktır. 

Günümüzün küresel aldatma ve göz boyamaları bizi gevşetmemeli, mücadele azmimizi zayıflatmamalıdır.

Bilin ki dostlarımızın atalarımızın fedakârlığından dolayı dost, düşmanlarımız ise atalarımızın yiğitliğinden düşman bize. 

Biz, Büyük Türk Milleti’yiz. 

Üstünlük iddasında değiliz; ancak kendi büyük medeniyetimize sahip çıkmaktır gayretimiz. 

Geleceğe ve evlatlarımıza geçmişten aldığımız güç ve terbiye ile yön vermektir amacımız.

Biz, Hoca Ahmet Yesevi atamızın İman ve terbiyesine, Osmanlı’nın kurucusu Osman Gazi’nin kutlu bir çınar gibi büyüyen rüyasına, AltınOrda’nın kurucusu Batu Han atamızın iki kıtayı bir araya getiren büyük düşüncesine talibiz. 

Bunun için de Kırımlı düşünür Gaspıralı İsmail Bey gibi “Dilde Birlik, Fikirde Birlik, İşte Birlik” duygusu ile hareket etmeliyiz.

.

Emekli Yarbay Halil Mert, dikGAZETE.com

-Strateji ve Yönetim Uzmanı-