Atatürkçü Trump’a Güvenlik Danışmanı dayanmıyor! John Bolton gitti, sıra Michael Rubin’de mi?

Atatürkçü Trump’a Güvenlik Danışmanı dayanmıyor! John Bolton gitti, sıra Michael Rubin’de mi?

ABD’nin, Türk ulusunun Kurtuluş Savaşı’na kayıtsız kalmadığı, tarihi vesikalarla ortaya konulabilir.   

Yüz yıl öncesinde Ortadoğu’yu parsel parsel paylaşan emperyalist İngiltere ve Fransa; yeni küresel güç olarak dünya sahnesine çıkmaya hazırlanan ABD’nin, Anadolu üzerine kurulacak manda idaresini de üstlenmesine taraftardı.

Amaçları ABD’nin, İngiltere ve Fransa’ya- Yeter artık; nalıncı keseri gibi hep kendinize yontuyorsunuz. Hoşaftan biraz da biz içelim” çıkışının önüne geçmekti.

Amerika Birleşik Devletleri'nin 28. Başkanı (1913-1921) Thomas Woodrow Wilson; İngiltere ve Fransa’nın teklifinin uygulanabilirliğini test etmek için, 1919 yılı Ağustos ayında saha incelemesi yapmak üzere General James G. Harbord başkanlığındaki 46 kişilik bir heyeti Anadolu’ya gönderdi. 

Ama bu heyetin açıklanan resmi görevi Ermeni katliamı ve “Ermenistanmandası konusunda inceleme yapmaktı. Bu misyon asli değil tali bir görevdi. 

Heyetin kamuoyundan saklanan asli görevi ise ABD’nin Anadolu ve Ermenistan’da manda yönetimi kurmasının olabilirliğini araştırmaktı.

ABD’li General Harbord, Mustafa Kemal Paşa ile Sivas'ta görüşmüş, Mustafa Kemal Paşa’ya veda ederken elini sıkmış ve şu sözleri söylemişti: “Eğer Amerikan ordusunda muvazzaf bir subay olmasaydım, gelir sizinle birlikte mücadelenizi izlerdim!

General James G. Harbord, hazırladığı raporda Ankara Hükümeti aleyhine bir görüş belirtmemişti.

Amerikalı Generallere göre Mustafa Kemal Paşa “Birleşik İslam İmparatorluğu” için çalışmaktadır!..

Thomas Woodrow Wilson'un Anadolu’ya gönderdiği General James G. Harbord'un heyetinde bulunan üç generalden biri de Tümgeneral George Van Horn Moseley’de temasları ve izlenimleri hakkında rapor hazırlamıştı. 

Raporda, Milli Mücadele’yi yürüten Türk Ordusu’nun asker, kuvvet yapıları teçhizat, jandarma gücü ve sınır hatlarının özelliklerini detaylı olarak incelemişti.

Moseley, Raporunda şu kanaatini aktarmıştı; 

"- Benim fikrime göre Mustafa Kemal Paşa ve Partisi birleşik bir İslam İmparatorluğu için çalışmaktadır. Rauf Bey kısaca bunu açıkça söyledi. Bu yapıda Hıristiyan ırkları kapsayan hiçbir şey yoktur ve Hıristiyanların haklarının korunması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

ABD, Lozan Barış Konferansı’na “gözlemci” statüsünde katıldı. 

1932’de Atatürk ve MacArthur görüşmesi…

İkinci Dünya Savaşı’nın  en önemli komutanlarından, Japonya’nın teslim anlaşmasını müttefikler adına imzalayan Amerikalı Orgeneral  Douglas MacArthur, 1932'de İstanbul’da Atatürk tarafından kabul edildi. 

Atatürk, Amerikalı General MacArthur'a; "Almanya’nın İngiltere ve Rusya hariç olmak üzere bütün Avrupa kıtasını işgal edebilecek bir orduyu kısa zamanda teşkil edebileceğini, harbin 1940-45 seneleri arasında başlayacağını, Fransa’nın kuvvetli bir ordu yaratmak için lazım gelen özellikleri artık kaybettiğini, İngiltere’nin  adalarını muhafaza etmek için bundan sonra Fransa’ya güvenemeyeceğini" söyler. 

Almanya’nın İngiltere ve Rusya hariç olmak İtalya’nın Mussolini yönetiminde kalkındığına ancak İtalyan liderin Sezar rolünü oynamaya kalkışabileceğine dikkat çeken Atatürk, sözü Sovyetler’e getirir:

“Avrupa’da vuku bulacak bir harbin başlıca galibi ne İngiltere ne Fransa ne de Almanya’dır, sadece Bolşevizmdir.

Rusya’nın yakın komşusu ve  bu memleketle en çok harp etmiş bir millet olarak, biz Türkler, orada cereyan eden hadiseleri yakından takib ediyor ve tehlikeyi bütün çıplaklığıyla görüyoruz.  

Uyanan şark milletlerinin zihniyetlerini mükemmelen istismar eden, onların milli ihtiraslarını okşayan ve kinleri tahrik etmesini bilen Bolşevikler yalnız Avrupa’yı değil, Asya’yı da tehdit eden başlıca kuvvet halini almışlardır.”

Atatürk'ün öngörülerinde ne kadar haklı olduğu zamanla anlaşıldı. 

ABD’nin, General MacArthur aracılığıyla Atatürk'ün perspektifinden Avrupa, Ortadoğu ve Asya politikasını belirlediği söylenebilir. 

John Bolton sizlere ömür!..

ABD Başkanı Donald Trump, Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ı görevden aldı.

John Bolton; Trump’ın göreve geldiğinden bu yana, üçüncü ulusal güvenlik danışmanı.

İlk ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn çok kısa süre görevde kaldıktan sonra Rus yetkililerle temaslarının içeriği konusunda yalan söylediğinin ortaya çıkmasının ardından istifasını sundu. 

Bir sonraki Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster da yine bazı başlıklarda görüş ayrılıklarının yaşanmasının ardından görevden alınmıştı. 

Dalton Kardeşler”den John Bolton…

Trump'ın Venezuela, Kuzey Kore ve Afganistan konularında agresif tutumuyla bilinen John Bolton'ı görevden alma gerekçesi; Venezuela ve Kuzey Kore konularında görüş ayrılığı yaşaması ve Bolton’ın yönetim içindeki başka kişilerle anlaşamaması. 

Trump yönetiminde İsrail şahinleri dışında hiç kimsenin sempati duymadığı Bolton’ın Venezuela konusunda “çizgiyi aştı”ğı, kamuoyunun malumu. Bush yönetiminin en önde gelen Neoconlarından olan Bolton, Irak Savaşı’nın mimarlarındandı. 

Bolton, ABD’nin göçmenlikten, ekonomiye her sorunu hakkında ‘savaş’ı bir çözüm olarak gören anlayışta.

John Bolton, gençlik döneminde bir şekilde askere gitmemenin yolunu bulmasına karşın, Vietnam Savaşı da dahil istisnasız bütün askeri operasyon ve savaşları hararetle destekleyen bir isim.

Sadece bu mu? 

Başta İran olmak üzere Ortadoğu’da da nükleer silahların kullanılmasını savunanacak kadar savaş taraftarı. 

Bush tarafından ABD’nin BM Büyükelçisi yapılan Bolton, 1994 yılında yaptığı konuşmada, “Birleşmiş Milletler diye birşey yoktur. Sadece uluslararası toplum vardır. O da, tek süper güç ABD’nin liderliği altında olmalı” demişti. 

Bolton için uluslararası hukuk falan hikaye.

Ona göre, güçlü olan her daim haklıdır. “BM’ye alternatif bir oluşum”dan yana. 

Bolton, Bush yönetimindeki görevi bittikten sonra, Neoconlar’ın ana düşünce kuruluşu American Enterprise Institute’e geri dönmüştü. 

Merak etmeyin; Trump kovduktan sonra ilk gideceği yer yine orası.

İran’ın ahı, Bolton'ı tuttu mu? 

Savaşın ve ekonomik terörün en büyük savunucusu John Bolton'ın görevden alınmasına, İran yönetimi “zil takıp oynadı” desek abartı olmaz.

İranlılara göre; Bolton'ın kenara itilmesi ve en nihayetinde saf dışı kalması bir tesadüf değil, Amerika'nın “Maksimum baskı” stratejisinin İran'ın yapıcı direnişi karşısında başarısız olduğunun net bir işareti. 

Beyaz Saray’ın İran'ın realitelerini anlama konusunda daha az engelle karşılaşacağı kesin. 

Yerine iş ortağı Charles Kupperman bakacak...

ABD Başkanı Donald Trump'ın ulusal güvenlik danışmanlığını vekaleten Charles Kupperman yürütecek.

Bolton ve Kupperman bir elin parmakları gibi. 

2015 yılında, Kupperman ve Bolton, 2015 nükleer anlaşması öncesinde İran’a saldıran ilanların reklamını yapmak için “Güvenlik ve Özgürlük Vakfı”nı kurdu.

Kupperman da 1970'lerden bu yana, Washington'daki şahinlerle birlikte aynı ekipte. 

Gençlik yıllarında Neo-muhafazakar bir liderlik grubu olan “Mevcut Tehlike Komitesi”nin politika danışmanıydı. 

Bu Komite, agresif bir Sovyet karşıtıydı şimdi de Rusya düşmanı.

2001'den 2010'a kadar Frank Gaffney Jr.'ın önderlik ettiği Müslüman karşıtı bir düşünce kuruluşu olan “Güvenlik Politikası Merkezi”nin yönetim kurulunda bulundu. 

Bolton, Neocon düşünce kuruluşu “American Enterprise Institute”te çalışmaya devam eder…

1938'den günümüze faaliyet gösteren “Amerikan Kurumsal Enstitüsü” olarak bilinen “Amerikan Kamu Politikaları Araştırma Enstitüsü”, hükümeti, siyaseti, ekonomiyi ve sosyal refahı araştıran Washington D.C. merkezli bir düşünce kuruluşu. 

American Enterprise Institute”, Türkiye masası başkanı kim biliyor musunuz Michael Rubin? 

Michael Rubin; 1971 Philadelphia doğumlu. 

Amerikan Girişim Enstitüsü (“American Enterprise Institute”) adlı kuruluşta çalışıyor. 

Türkiye uzmanı ve Türkiye’ye takık. 

American Enterprise Institute'de yayınlanan son makalelerinden birisi, "The dark side of Turkey’s intelligence community/Türkiye'nin istihbarat topluluğunun karanlık yüzü" başlığını taşıyor. 

Yazısının özeti şu; 

Türkiye ve Ulusal İstihbarat Teşkilatı (MİT) ABD’nin diplomatik seçeneklerini sınırlamak ve alt etmek için hatalı ve yanlış istihbarat yerleştirerek istihbarat ve diplomatik süreci kötüye kullanmaktadır.”

Rubin ayrıca, Amerikan Donanması Askeri Akademisinde (Naval Postgraduate School) öğretmenlik ve Amerika’da yayınlanan Middle East Quarterly (Ortadoğu bülteni) dergisinin editörlüğünü yapmakta. 

Rubin, lisans çalışmalarını biyoloji dalında yapmasına rağmen, 1999’da tarih dalında Yale Üniversitesi’nden “Modern İran’ın İnşaası 1858-1909: Haberleşme, Telgraf ve Toplum” adlı doktora tezi çalışması ile Yale Üniversitesi’nden ödül aldı.

1999-2000 arası sivil düşünce kuruluşu “Washington Institute for Near East Policy”de çalıştı.

Yale Üniversitesi’nde, İsrail’de Kudüs İbrani Üniversitesi’nde ders verdikten sonra, 2000 ve 2001 yıllarında “Çekiç Güç” uygulaması sırasında Irak Kürdistan Özerk bölgesinde Süleymaniye, Selahaddin ve Dohuk Üniversitelerinde hocalık yaptı.

Türkçe, Kürtçe, Arapça biliyor. 

2002 ile 2004 yılları arasında Amerikan Savunma Bakanlığı’nda İran ve Irak konusunda danışmanlık yaptı. 

Bağdat’ın düşmesinden sonra, 2003 ve 2004 yıllarında Irak’taki Koalisyon İşgal Yönetiminde görev aldı. 

Rubin’in, Washington Post, The New York Times, The Wall Street Journal, The New Republic, National Review, ve The Weekly Standard adlı gazete ve dergilerde Türkiye, Irak, İran’la ilgili makaleleri yayınlanıyor.

Eski bir Pentagon yetkilisi. 

Rubin; iflah olmaz Erdoğan düşmanı. 

Zaman zaman, “Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast yapılacağı” iddialarını gündeme taşır. 

Amaçları Ortadoğu’da yaptığı hamlelerle, ABD’nin façasını bozan karizmasını çizen Erdoğan’ı devre dışı bırakmak, bölgedeki diğer ABD karşıtı liderlere gözdağı vermek. 

Suikast planının akıl hocası da Amerikalı Neo-con yazar Michael Rubin

Amerikan Enterprise Institute’nün (Amerikan Girişimcilik Enstitüsü) web sayfası – “AEI.org” köşesinde yayınlanan 12 Ekim 2016 tarihli yazısında Michael Rubin; “Erdoğan’ın hayatını kaybetmesine sebep olabilecek şiddette üçüncü bir darbenin yaklaşmakta olduğu” iddiasında bulunmuştu. 

Rubin, geçmişte Türkiye hakkında kaleme aldığı analiz yorumlarıyla dikkat çekmiş bir isim. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hayatını kaybetmesine sebep olabilecek şiddette üçüncü bir darbenin yaklaşmakta olduğu” iddiasını paylaşan Rubin’in, “Türkiye dostu mu düşmanı mı!..” olduğuna karar veremedim.

Çünkü, 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde, Mart 2016’da “Türkiye’deki durumun acınacak halde olduğunu, işlerin giderek daha kötüye gittiğini, Türkiye’de askeri darbe olasılığının yüksek olduğunu, Türkiye’nin NATO üyeliğinin olası askeri darbe için engel olmayacağını” kaydetmişti.

Umarım Trump, kendisini Türkiye politikasında yanıltan Bolton ve ekibinin hatalarını kısa sürede düzeltir.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

ABD’nin, Türk ulusunun Kurtuluş Savaşı’na kayıtsız kalmadığı, tarihi vesikalarla ortaya konulabilir.   

Yüz yıl öncesinde Ortadoğu’yu parsel parsel paylaşan emperyalist İngiltere ve Fransa; yeni küresel güç olarak dünya sahnesine çıkmaya hazırlanan ABD’nin, Anadolu üzerine kurulacak manda idaresini de üstlenmesine taraftardı.

Amaçları ABD’nin, İngiltere ve Fransa’ya- Yeter artık; nalıncı keseri gibi hep kendinize yontuyorsunuz. Hoşaftan biraz da biz içelim” çıkışının önüne geçmekti.

Amerika Birleşik Devletleri'nin 28. Başkanı (1913-1921) Thomas Woodrow Wilson; İngiltere ve Fransa’nın teklifinin uygulanabilirliğini test etmek için, 1919 yılı Ağustos ayında saha incelemesi yapmak üzere General James G. Harbord başkanlığındaki 46 kişilik bir heyeti Anadolu’ya gönderdi. 

Ama bu heyetin açıklanan resmi görevi Ermeni katliamı ve “Ermenistanmandası konusunda inceleme yapmaktı. Bu misyon asli değil tali bir görevdi. 

Heyetin kamuoyundan saklanan asli görevi ise ABD’nin Anadolu ve Ermenistan’da manda yönetimi kurmasının olabilirliğini araştırmaktı.

ABD’li General Harbord, Mustafa Kemal Paşa ile Sivas'ta görüşmüş, Mustafa Kemal Paşa’ya veda ederken elini sıkmış ve şu sözleri söylemişti: “Eğer Amerikan ordusunda muvazzaf bir subay olmasaydım, gelir sizinle birlikte mücadelenizi izlerdim!

General James G. Harbord, hazırladığı raporda Ankara Hükümeti aleyhine bir görüş belirtmemişti.

Amerikalı Generallere göre Mustafa Kemal Paşa “Birleşik İslam İmparatorluğu” için çalışmaktadır!..

Thomas Woodrow Wilson'un Anadolu’ya gönderdiği General James G. Harbord'un heyetinde bulunan üç generalden biri de Tümgeneral George Van Horn Moseley’de temasları ve izlenimleri hakkında rapor hazırlamıştı. 

Raporda, Milli Mücadele’yi yürüten Türk Ordusu’nun asker, kuvvet yapıları teçhizat, jandarma gücü ve sınır hatlarının özelliklerini detaylı olarak incelemişti.

Moseley, Raporunda şu kanaatini aktarmıştı; 

"- Benim fikrime göre Mustafa Kemal Paşa ve Partisi birleşik bir İslam İmparatorluğu için çalışmaktadır. Rauf Bey kısaca bunu açıkça söyledi. Bu yapıda Hıristiyan ırkları kapsayan hiçbir şey yoktur ve Hıristiyanların haklarının korunması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

ABD, Lozan Barış Konferansı’na “gözlemci” statüsünde katıldı. 

1932’de Atatürk ve MacArthur görüşmesi…

İkinci Dünya Savaşı’nın  en önemli komutanlarından, Japonya’nın teslim anlaşmasını müttefikler adına imzalayan Amerikalı Orgeneral  Douglas MacArthur, 1932'de İstanbul’da Atatürk tarafından kabul edildi. 

Atatürk, Amerikalı General MacArthur'a; "Almanya’nın İngiltere ve Rusya hariç olmak üzere bütün Avrupa kıtasını işgal edebilecek bir orduyu kısa zamanda teşkil edebileceğini, harbin 1940-45 seneleri arasında başlayacağını, Fransa’nın kuvvetli bir ordu yaratmak için lazım gelen özellikleri artık kaybettiğini, İngiltere’nin  adalarını muhafaza etmek için bundan sonra Fransa’ya güvenemeyeceğini" söyler. 

Almanya’nın İngiltere ve Rusya hariç olmak İtalya’nın Mussolini yönetiminde kalkındığına ancak İtalyan liderin Sezar rolünü oynamaya kalkışabileceğine dikkat çeken Atatürk, sözü Sovyetler’e getirir:

“Avrupa’da vuku bulacak bir harbin başlıca galibi ne İngiltere ne Fransa ne de Almanya’dır, sadece Bolşevizmdir.

Rusya’nın yakın komşusu ve  bu memleketle en çok harp etmiş bir millet olarak, biz Türkler, orada cereyan eden hadiseleri yakından takib ediyor ve tehlikeyi bütün çıplaklığıyla görüyoruz.  

Uyanan şark milletlerinin zihniyetlerini mükemmelen istismar eden, onların milli ihtiraslarını okşayan ve kinleri tahrik etmesini bilen Bolşevikler yalnız Avrupa’yı değil, Asya’yı da tehdit eden başlıca kuvvet halini almışlardır.”

Atatürk'ün öngörülerinde ne kadar haklı olduğu zamanla anlaşıldı. 

ABD’nin, General MacArthur aracılığıyla Atatürk'ün perspektifinden Avrupa, Ortadoğu ve Asya politikasını belirlediği söylenebilir. 

John Bolton sizlere ömür!..

ABD Başkanı Donald Trump, Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ı görevden aldı.

John Bolton; Trump’ın göreve geldiğinden bu yana, üçüncü ulusal güvenlik danışmanı.

İlk ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn çok kısa süre görevde kaldıktan sonra Rus yetkililerle temaslarının içeriği konusunda yalan söylediğinin ortaya çıkmasının ardından istifasını sundu. 

Bir sonraki Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster da yine bazı başlıklarda görüş ayrılıklarının yaşanmasının ardından görevden alınmıştı. 

Dalton Kardeşler”den John Bolton…

Trump'ın Venezuela, Kuzey Kore ve Afganistan konularında agresif tutumuyla bilinen John Bolton'ı görevden alma gerekçesi; Venezuela ve Kuzey Kore konularında görüş ayrılığı yaşaması ve Bolton’ın yönetim içindeki başka kişilerle anlaşamaması. 

Trump yönetiminde İsrail şahinleri dışında hiç kimsenin sempati duymadığı Bolton’ın Venezuela konusunda “çizgiyi aştı”ğı, kamuoyunun malumu. Bush yönetiminin en önde gelen Neoconlarından olan Bolton, Irak Savaşı’nın mimarlarındandı. 

Bolton, ABD’nin göçmenlikten, ekonomiye her sorunu hakkında ‘savaş’ı bir çözüm olarak gören anlayışta.

John Bolton, gençlik döneminde bir şekilde askere gitmemenin yolunu bulmasına karşın, Vietnam Savaşı da dahil istisnasız bütün askeri operasyon ve savaşları hararetle destekleyen bir isim.

Sadece bu mu? 

Başta İran olmak üzere Ortadoğu’da da nükleer silahların kullanılmasını savunanacak kadar savaş taraftarı. 

Bush tarafından ABD’nin BM Büyükelçisi yapılan Bolton, 1994 yılında yaptığı konuşmada, “Birleşmiş Milletler diye birşey yoktur. Sadece uluslararası toplum vardır. O da, tek süper güç ABD’nin liderliği altında olmalı” demişti. 

Bolton için uluslararası hukuk falan hikaye.

Ona göre, güçlü olan her daim haklıdır. “BM’ye alternatif bir oluşum”dan yana. 

Bolton, Bush yönetimindeki görevi bittikten sonra, Neoconlar’ın ana düşünce kuruluşu American Enterprise Institute’e geri dönmüştü. 

Merak etmeyin; Trump kovduktan sonra ilk gideceği yer yine orası.

İran’ın ahı, Bolton'ı tuttu mu? 

Savaşın ve ekonomik terörün en büyük savunucusu John Bolton'ın görevden alınmasına, İran yönetimi “zil takıp oynadı” desek abartı olmaz.

İranlılara göre; Bolton'ın kenara itilmesi ve en nihayetinde saf dışı kalması bir tesadüf değil, Amerika'nın “Maksimum baskı” stratejisinin İran'ın yapıcı direnişi karşısında başarısız olduğunun net bir işareti. 

Beyaz Saray’ın İran'ın realitelerini anlama konusunda daha az engelle karşılaşacağı kesin. 

Yerine iş ortağı Charles Kupperman bakacak...

ABD Başkanı Donald Trump'ın ulusal güvenlik danışmanlığını vekaleten Charles Kupperman yürütecek.

Bolton ve Kupperman bir elin parmakları gibi. 

2015 yılında, Kupperman ve Bolton, 2015 nükleer anlaşması öncesinde İran’a saldıran ilanların reklamını yapmak için “Güvenlik ve Özgürlük Vakfı”nı kurdu.

Kupperman da 1970'lerden bu yana, Washington'daki şahinlerle birlikte aynı ekipte. 

Gençlik yıllarında Neo-muhafazakar bir liderlik grubu olan “Mevcut Tehlike Komitesi”nin politika danışmanıydı. 

Bu Komite, agresif bir Sovyet karşıtıydı şimdi de Rusya düşmanı.

2001'den 2010'a kadar Frank Gaffney Jr.'ın önderlik ettiği Müslüman karşıtı bir düşünce kuruluşu olan “Güvenlik Politikası Merkezi”nin yönetim kurulunda bulundu. 

Bolton, Neocon düşünce kuruluşu “American Enterprise Institute”te çalışmaya devam eder…

1938'den günümüze faaliyet gösteren “Amerikan Kurumsal Enstitüsü” olarak bilinen “Amerikan Kamu Politikaları Araştırma Enstitüsü”, hükümeti, siyaseti, ekonomiyi ve sosyal refahı araştıran Washington D.C. merkezli bir düşünce kuruluşu. 

American Enterprise Institute”, Türkiye masası başkanı kim biliyor musunuz Michael Rubin? 

Michael Rubin; 1971 Philadelphia doğumlu. 

Amerikan Girişim Enstitüsü (“American Enterprise Institute”) adlı kuruluşta çalışıyor. 

Türkiye uzmanı ve Türkiye’ye takık. 

American Enterprise Institute'de yayınlanan son makalelerinden birisi, "The dark side of Turkey’s intelligence community/Türkiye'nin istihbarat topluluğunun karanlık yüzü" başlığını taşıyor. 

Yazısının özeti şu; 

Türkiye ve Ulusal İstihbarat Teşkilatı (MİT) ABD’nin diplomatik seçeneklerini sınırlamak ve alt etmek için hatalı ve yanlış istihbarat yerleştirerek istihbarat ve diplomatik süreci kötüye kullanmaktadır.”

Rubin ayrıca, Amerikan Donanması Askeri Akademisinde (Naval Postgraduate School) öğretmenlik ve Amerika’da yayınlanan Middle East Quarterly (Ortadoğu bülteni) dergisinin editörlüğünü yapmakta. 

Rubin, lisans çalışmalarını biyoloji dalında yapmasına rağmen, 1999’da tarih dalında Yale Üniversitesi’nden “Modern İran’ın İnşaası 1858-1909: Haberleşme, Telgraf ve Toplum” adlı doktora tezi çalışması ile Yale Üniversitesi’nden ödül aldı.

1999-2000 arası sivil düşünce kuruluşu “Washington Institute for Near East Policy”de çalıştı.

Yale Üniversitesi’nde, İsrail’de Kudüs İbrani Üniversitesi’nde ders verdikten sonra, 2000 ve 2001 yıllarında “Çekiç Güç” uygulaması sırasında Irak Kürdistan Özerk bölgesinde Süleymaniye, Selahaddin ve Dohuk Üniversitelerinde hocalık yaptı.

Türkçe, Kürtçe, Arapça biliyor. 

2002 ile 2004 yılları arasında Amerikan Savunma Bakanlığı’nda İran ve Irak konusunda danışmanlık yaptı. 

Bağdat’ın düşmesinden sonra, 2003 ve 2004 yıllarında Irak’taki Koalisyon İşgal Yönetiminde görev aldı. 

Rubin’in, Washington Post, The New York Times, The Wall Street Journal, The New Republic, National Review, ve The Weekly Standard adlı gazete ve dergilerde Türkiye, Irak, İran’la ilgili makaleleri yayınlanıyor.

Eski bir Pentagon yetkilisi. 

Rubin; iflah olmaz Erdoğan düşmanı. 

Zaman zaman, “Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast yapılacağı” iddialarını gündeme taşır. 

Amaçları Ortadoğu’da yaptığı hamlelerle, ABD’nin façasını bozan karizmasını çizen Erdoğan’ı devre dışı bırakmak, bölgedeki diğer ABD karşıtı liderlere gözdağı vermek. 

Suikast planının akıl hocası da Amerikalı Neo-con yazar Michael Rubin

Amerikan Enterprise Institute’nün (Amerikan Girişimcilik Enstitüsü) web sayfası – “AEI.org” köşesinde yayınlanan 12 Ekim 2016 tarihli yazısında Michael Rubin; “Erdoğan’ın hayatını kaybetmesine sebep olabilecek şiddette üçüncü bir darbenin yaklaşmakta olduğu” iddiasında bulunmuştu. 

Rubin, geçmişte Türkiye hakkında kaleme aldığı analiz yorumlarıyla dikkat çekmiş bir isim. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hayatını kaybetmesine sebep olabilecek şiddette üçüncü bir darbenin yaklaşmakta olduğu” iddiasını paylaşan Rubin’in, “Türkiye dostu mu düşmanı mı!..” olduğuna karar veremedim.

Çünkü, 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde, Mart 2016’da “Türkiye’deki durumun acınacak halde olduğunu, işlerin giderek daha kötüye gittiğini, Türkiye’de askeri darbe olasılığının yüksek olduğunu, Türkiye’nin NATO üyeliğinin olası askeri darbe için engel olmayacağını” kaydetmişti.

Umarım Trump, kendisini Türkiye politikasında yanıltan Bolton ve ekibinin hatalarını kısa sürede düzeltir.

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete