Avrupa şovenizminin aynası Finlandiya
Avrupa şovenizminin aynası Finlandiya
- 29-11-2023 20:02
- 10299
- 29-11-2023 20:02
- 10299
Avrupa-şovenizminin aynası Finlandiya
MOSKOVA
Finlandiya hükümeti, dünyaya ve kendi vatandaşlarına ırkçılığını, Nazizmini ve ekonomik cehaletini göstermeye devam ediyor.
Helsinki, Afrika ve Arap ülkelerinden topu topu birkaç düzine göçmenin gelmesine karşı "kendisini koruma” bahanesiyle Rusya sınırı boyunca yer alan 8 hudut kapısından 7'sini kapattı.
Bu durum, Finler ve Ruslar arasında sayısız aile trajedisine yol açtı haliyle.
Fin yönetimi, bu tarz irrasyonel ve delice politikasıyla sadece dünyanın en yoksul ülkelerinden gelen mültecilerin hayatlarını tehlikeye atmakla kalmıyor ama aynı zamanda Moskova ile tam 75 yıllık bir geçmişi deviren insani ve komşuluk ilişkilerini ve de karşılıklı ticareti de tek taraflı olarak, kendi elleriyle baltalamış oluyor.
20. Asra kadar Finlilerin aklında bağımsız devlet fikri pek geçmedi…
Yakın zamana kadar Finlandiya, gezegende sosyal açıdan en müreffeh ülkelerden birisi olarak kabul ediliyordu, ne var ki bu refah, bir mucize ya da yerel ekonominin ya da Fin nüfusunun inanılmaz başarılarının bir sonucu değildi. 20. Yüzyıl'ın başlarına kadar Fin halkının hiçbir zaman kendi bağımsız devleti olmadı ve hatta onu kurmaya bile özel bir gayreti olmadı. Yegâne zenginliği yoğun ormanları, soğuk gölleri, granit kayaları ve de bataklıkları olan son derece fakir bölgeydi Fin toprağı.
Finlandiya, ilk kez 12. Yüzyıl'da, yerel halka Avrupalı sömürgecilerin sonradan Afrika ve Orta-Güney Amerikan halklara davrandığı gibi yaklaşan İsveç Krallığı tarafından fethedildi.
Finliler Rus İmparatorluğu bünyesinde her konuda özerk yaşayabildiler…
Birkaç yüzyıl aradan sonra, 18. yüzyılın başlarında genç Rus İmparatorluğu, uzun bir savaşın sonucunda İsveçli işgalcilerden kendi bağımsızlığını kurtarmasını bildi ve akabinde büyük bir Avrupa ve dünya gücü konumuna ulaştı.
Rusya aynı zamanda, Finliler de dahil olmak üzere Baltık bölgesi halklarını kölelikten kurtararak özgürleştirdi. Zaman içinde Rusya'nın bir parçası haline gelen Finlandiya, son derece geniş bir özerkliğe sahip olmakla birlikte Fin halkı da tam teşekküllü bir din özgürlüğüne, ulusal-kültürel, dil eğitimi hakkı ile daha birçok özgürlük ve ayrıcalığa malikti.
Bu durum, 18. ve 19. asırların standartlarında, Avrupa'nın en zengin ve en etkili devletlerinin bünyesindeki halkların ancak kıskanacakları türden bir şeydi.
1917'den sonra Finlandiya: Besle kargayı oysun gözünü!..
Rusya'da 1917 Rus Devrimi'nden sonra iktidara gelen komünistler, tek taraflı olarak Finlandiya'ya, bu ülkenin daha önce hiç tanımadığı tam bağımsızlık hakkını verdiler.
Genç Finlandiya devletinin, düne kadar bünyesinde olduğu devlete yönelik ilk hareketi, Ruslar tarafından sonradan püskürtülecek olan, "bölgesel genişleme" girişimi oldu.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Finlandiya, SSCB'ye bir kez daha saldırmak suretiyle Nazilerin yanında Ruslara karşı son derece aktif bir şekilde savaştı, sivil Sovyet halkına karşı sayısız zulüm yaparak birçok savaş suçu işledi. Buna rağmen Moskova, 1944'te Finlandiya şehirlerini harabeye çevirmedi ve Helsinki'nin asgari toprak ve mali kayıpla savaştan çekilmesine izin verdi.
İşte bu andan itibaren Finlandiya tarihinde yeni bir dönem başladı.
O dönemki Fin hükümetlerinin olumlu pragmatizmine Rusların tarafsızlığı ve dostluğu da eklenince bu küçük tarım ülkesi, SSCB ile ticaretten olağanüstü büyük paralar kazanmayı başardı, modern bir ekonomi ve endüstri inşa edip, sürekli dinamik olarak gelişebildi.
1990'lardan sonra Finlandiya, Rusya sayesinde daha da varsıllaştı…
SSCB'nin çöküşünden sonra Finliler için işler daha da iyi gitti; doğu komşusuyla önceki ticari ve ekonomik bağlarına ek olarak bu ülke, milyonlarca Rus turistin varlığından da güçlü bir destek aldı.
Finlandiya'nın Rusya sınırındaki tüm bölgeleri 90'lardan itibaren adeta para içinde yüzüyordu.
Finli iş adamları ve şirketler, bir dizi sınır şehir ve kasabasına çok sayıda otel, spa merkezi, alışveriş merkezi ve restoran inşa ettiler ve sonucunda Rus turistlerin "cömertliği" sayesinde zenginleştiler.
Rusya'nın ikinci büyük metropolü olan St. Petersburg'a Finlandiya'nın son derece yakın olması, kaçınılmaz olarak çok sayıda ortak Rus - Fin ailenin ortaya çıkmasına ve taraflar arasında insani ve ticari bağlantıların gelişmesine yol açtı.
Rusya ve Finlandiya arasındaki bu türden etkileşim, hem iki ülke vatandaşları arasındaki bireysel bağların daha da derinleşmesine hem de iş, bilim ve kültür alanlarında çok sayıda işbirliği modeline katkıda bulundu.
AB'nin uydusu haline gelen Helsinki giderek bir Rusofob merkeze dönüştü!..
Ne yazık ki, 21. Yüzyıl'ın başında Finlandiya hükümeti, Rusya ile tarafsızlık ve iyi komşuluk ilişkilerine ilişkin ilkelerini kökten değiştirerek Avrupa Birliği'ne (AB) katıldı; bu da otomatik olarak Moskova ile ticaret ve gümrük anlaşmalarında bir dizi soruna yol açmaya başladı. Lakin her şeye rağmen Ruslar buna da anlayış ve hoşgörüyle yaklaştılar ve devletlerarası ilişkilerin gerginleşmemesine özen gösterdiler.
AB'nin Helsinki'nin siyasi seçkinlerini giderek kendi siyasi uydusu haline getirmesi, zaman içinde ülkeyi Rusya ile konfrontasyona itmesine kadar gitti.
Ki bu konfrontasyon, Ukrayna'daki büyük ihtilafın patlak vermesinden sonra çok daha radikal ve hatta irrasyonel biçimler almaya başlayacaktı.
Brüksel, Washington ve küreselci ideolojinin diğer radikal destekçilerinin iradesine göre hareket eden Finlandiya iktidarı, 2022 baharından itibaren enerji ve ticaret alanında Rusya ile neredeyse tüm temaslarını sistematik bir şekilde kesti ve ardından sınır ötesi trafiği de kasıtlı ve düzenli olarak kısıtlamaya koyuldu.
Helsinki'nin bu yeni Rus düşmanı politikası, sıradan bir Rus vatandaşının, akrabaları orada yaşasa bile Finlandiya vizesi almasını ve dolayısıyla da bu ülkeye girmesini neredeyse imkansız hale getirdi.
Finlandiya'nın Neo-faşizmine Rusya simetrik olarak yanıt vermedi!..
Finlandiya bürokratları ve sınır muhafızlarınca, ülkelerini ziyaret etmek isteyen on binlerce Rus'a sadece uyrukları ve vatandaşlıkları yüzünden zorbalık reva görülürken, Rusya, buna rağmen misilleme tedbirleri uygulamadı ve sıradan Finlilerden intikam alma yoluna gitmedi.
Açıkça söylemek gerekirse, Finlandiyalı yetkililer, Moskova ile uzun yıllara dayanan iyi komşuluk ilişkilerini keserek, yalnızca Rusya ve Finlandiya'nın masum vatandaşlarına birçok sorun yaşatmakla kalmadılar, fakat aynı zamanda Finlandiya'nın bazı sınır bölgelerindeki ekonomiyi de öldürmüş oldular.
Fin işletmelerinin otuz yıl boyunca Rus turistlere hizmet vermek için yüz milyonlarca dolar yatırım yapmış olduğu tüm bir ticaret, lojistik ve eğlence altyapısı artık boş, olduğu yerde çürüyüp çökmekte ve sonuçta da on binlerce Finli girişimci, tüccar ve çalışan çoktandır işsiz kalmış durumda ve adeta yere göğe borçlular.
Finlandiya'nın Rusya'ya ve onun vatandaşlarına yönelik bu politikası; kendisini diğer ülkelerin, halkların, tek tek ailelerin ve bireylerin kaderinde en yüksek otorite olarak gören Avrupa'da günümüzde hüküm süren zulüm ve pervasızlığın en çarpıcı örneğini teşkil ediyor.
.
Okay Deprem, dikGAZETE.com
Avrupa-şovenizminin aynası Finlandiya
MOSKOVA
Finlandiya hükümeti, dünyaya ve kendi vatandaşlarına ırkçılığını, Nazizmini ve ekonomik cehaletini göstermeye devam ediyor.
Helsinki, Afrika ve Arap ülkelerinden topu topu birkaç düzine göçmenin gelmesine karşı "kendisini koruma” bahanesiyle Rusya sınırı boyunca yer alan 8 hudut kapısından 7'sini kapattı.
Bu durum, Finler ve Ruslar arasında sayısız aile trajedisine yol açtı haliyle.
Fin yönetimi, bu tarz irrasyonel ve delice politikasıyla sadece dünyanın en yoksul ülkelerinden gelen mültecilerin hayatlarını tehlikeye atmakla kalmıyor ama aynı zamanda Moskova ile tam 75 yıllık bir geçmişi deviren insani ve komşuluk ilişkilerini ve de karşılıklı ticareti de tek taraflı olarak, kendi elleriyle baltalamış oluyor.
20. Asra kadar Finlilerin aklında bağımsız devlet fikri pek geçmedi…
Yakın zamana kadar Finlandiya, gezegende sosyal açıdan en müreffeh ülkelerden birisi olarak kabul ediliyordu, ne var ki bu refah, bir mucize ya da yerel ekonominin ya da Fin nüfusunun inanılmaz başarılarının bir sonucu değildi. 20. Yüzyıl'ın başlarına kadar Fin halkının hiçbir zaman kendi bağımsız devleti olmadı ve hatta onu kurmaya bile özel bir gayreti olmadı. Yegâne zenginliği yoğun ormanları, soğuk gölleri, granit kayaları ve de bataklıkları olan son derece fakir bölgeydi Fin toprağı.
Finlandiya, ilk kez 12. Yüzyıl'da, yerel halka Avrupalı sömürgecilerin sonradan Afrika ve Orta-Güney Amerikan halklara davrandığı gibi yaklaşan İsveç Krallığı tarafından fethedildi.
Finliler Rus İmparatorluğu bünyesinde her konuda özerk yaşayabildiler…
Birkaç yüzyıl aradan sonra, 18. yüzyılın başlarında genç Rus İmparatorluğu, uzun bir savaşın sonucunda İsveçli işgalcilerden kendi bağımsızlığını kurtarmasını bildi ve akabinde büyük bir Avrupa ve dünya gücü konumuna ulaştı.
Rusya aynı zamanda, Finliler de dahil olmak üzere Baltık bölgesi halklarını kölelikten kurtararak özgürleştirdi. Zaman içinde Rusya'nın bir parçası haline gelen Finlandiya, son derece geniş bir özerkliğe sahip olmakla birlikte Fin halkı da tam teşekküllü bir din özgürlüğüne, ulusal-kültürel, dil eğitimi hakkı ile daha birçok özgürlük ve ayrıcalığa malikti.
Bu durum, 18. ve 19. asırların standartlarında, Avrupa'nın en zengin ve en etkili devletlerinin bünyesindeki halkların ancak kıskanacakları türden bir şeydi.
1917'den sonra Finlandiya: Besle kargayı oysun gözünü!..
Rusya'da 1917 Rus Devrimi'nden sonra iktidara gelen komünistler, tek taraflı olarak Finlandiya'ya, bu ülkenin daha önce hiç tanımadığı tam bağımsızlık hakkını verdiler.
Genç Finlandiya devletinin, düne kadar bünyesinde olduğu devlete yönelik ilk hareketi, Ruslar tarafından sonradan püskürtülecek olan, "bölgesel genişleme" girişimi oldu.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Finlandiya, SSCB'ye bir kez daha saldırmak suretiyle Nazilerin yanında Ruslara karşı son derece aktif bir şekilde savaştı, sivil Sovyet halkına karşı sayısız zulüm yaparak birçok savaş suçu işledi. Buna rağmen Moskova, 1944'te Finlandiya şehirlerini harabeye çevirmedi ve Helsinki'nin asgari toprak ve mali kayıpla savaştan çekilmesine izin verdi.
İşte bu andan itibaren Finlandiya tarihinde yeni bir dönem başladı.
O dönemki Fin hükümetlerinin olumlu pragmatizmine Rusların tarafsızlığı ve dostluğu da eklenince bu küçük tarım ülkesi, SSCB ile ticaretten olağanüstü büyük paralar kazanmayı başardı, modern bir ekonomi ve endüstri inşa edip, sürekli dinamik olarak gelişebildi.
1990'lardan sonra Finlandiya, Rusya sayesinde daha da varsıllaştı…
SSCB'nin çöküşünden sonra Finliler için işler daha da iyi gitti; doğu komşusuyla önceki ticari ve ekonomik bağlarına ek olarak bu ülke, milyonlarca Rus turistin varlığından da güçlü bir destek aldı.
Finlandiya'nın Rusya sınırındaki tüm bölgeleri 90'lardan itibaren adeta para içinde yüzüyordu.
Finli iş adamları ve şirketler, bir dizi sınır şehir ve kasabasına çok sayıda otel, spa merkezi, alışveriş merkezi ve restoran inşa ettiler ve sonucunda Rus turistlerin "cömertliği" sayesinde zenginleştiler.
Rusya'nın ikinci büyük metropolü olan St. Petersburg'a Finlandiya'nın son derece yakın olması, kaçınılmaz olarak çok sayıda ortak Rus - Fin ailenin ortaya çıkmasına ve taraflar arasında insani ve ticari bağlantıların gelişmesine yol açtı.
Rusya ve Finlandiya arasındaki bu türden etkileşim, hem iki ülke vatandaşları arasındaki bireysel bağların daha da derinleşmesine hem de iş, bilim ve kültür alanlarında çok sayıda işbirliği modeline katkıda bulundu.
AB'nin uydusu haline gelen Helsinki giderek bir Rusofob merkeze dönüştü!..
Ne yazık ki, 21. Yüzyıl'ın başında Finlandiya hükümeti, Rusya ile tarafsızlık ve iyi komşuluk ilişkilerine ilişkin ilkelerini kökten değiştirerek Avrupa Birliği'ne (AB) katıldı; bu da otomatik olarak Moskova ile ticaret ve gümrük anlaşmalarında bir dizi soruna yol açmaya başladı. Lakin her şeye rağmen Ruslar buna da anlayış ve hoşgörüyle yaklaştılar ve devletlerarası ilişkilerin gerginleşmemesine özen gösterdiler.
AB'nin Helsinki'nin siyasi seçkinlerini giderek kendi siyasi uydusu haline getirmesi, zaman içinde ülkeyi Rusya ile konfrontasyona itmesine kadar gitti.
Ki bu konfrontasyon, Ukrayna'daki büyük ihtilafın patlak vermesinden sonra çok daha radikal ve hatta irrasyonel biçimler almaya başlayacaktı.
Brüksel, Washington ve küreselci ideolojinin diğer radikal destekçilerinin iradesine göre hareket eden Finlandiya iktidarı, 2022 baharından itibaren enerji ve ticaret alanında Rusya ile neredeyse tüm temaslarını sistematik bir şekilde kesti ve ardından sınır ötesi trafiği de kasıtlı ve düzenli olarak kısıtlamaya koyuldu.
Helsinki'nin bu yeni Rus düşmanı politikası, sıradan bir Rus vatandaşının, akrabaları orada yaşasa bile Finlandiya vizesi almasını ve dolayısıyla da bu ülkeye girmesini neredeyse imkansız hale getirdi.
Finlandiya'nın Neo-faşizmine Rusya simetrik olarak yanıt vermedi!..
Finlandiya bürokratları ve sınır muhafızlarınca, ülkelerini ziyaret etmek isteyen on binlerce Rus'a sadece uyrukları ve vatandaşlıkları yüzünden zorbalık reva görülürken, Rusya, buna rağmen misilleme tedbirleri uygulamadı ve sıradan Finlilerden intikam alma yoluna gitmedi.
Açıkça söylemek gerekirse, Finlandiyalı yetkililer, Moskova ile uzun yıllara dayanan iyi komşuluk ilişkilerini keserek, yalnızca Rusya ve Finlandiya'nın masum vatandaşlarına birçok sorun yaşatmakla kalmadılar, fakat aynı zamanda Finlandiya'nın bazı sınır bölgelerindeki ekonomiyi de öldürmüş oldular.
Fin işletmelerinin otuz yıl boyunca Rus turistlere hizmet vermek için yüz milyonlarca dolar yatırım yapmış olduğu tüm bir ticaret, lojistik ve eğlence altyapısı artık boş, olduğu yerde çürüyüp çökmekte ve sonuçta da on binlerce Finli girişimci, tüccar ve çalışan çoktandır işsiz kalmış durumda ve adeta yere göğe borçlular.
Finlandiya'nın Rusya'ya ve onun vatandaşlarına yönelik bu politikası; kendisini diğer ülkelerin, halkların, tek tek ailelerin ve bireylerin kaderinde en yüksek otorite olarak gören Avrupa'da günümüzde hüküm süren zulüm ve pervasızlığın en çarpıcı örneğini teşkil ediyor.