BİR İHTİMÂL DAHA VAR..

BİR İHTİMÂL DAHA VAR..

GECE SOHBETİ..

:

Malum, uzunca bir süreden beri bu ülkede herkes siyasetçi, herkes ekonomist, herkes sosyolog, herkes din alimi ve herkes de futbolcu oldu.. Yani, kendisi uzman olmadığı halde en teknik konulardan bile haberi var, ülke insanımızın..

Biz de haddimizi bilerek bu sohbetimize farklı bir pencereden bakalım istedik.. 

Sizleri duygu yüklü bir bestakârla tanıştıralım, dedik..

Evet yazı, bugün bile dillerden düşmeyen bir şarkının tarihçe-i hikayesi.. Bir başka ifadeyle sebebi nüzûl..

Yazımız bir önemli kişiyle, bestekâr, gazeteci Osman Nihat Akın’la alakalı..
Osman Nihat Akın’ı tanıyanlarınız mutlaka vardır..

1905-1959 yılları arasında aziz İstanbul’da yaşamış bir müzik adamıdır Osman Nihat..

Ünlü gazeteci ve yazar Ahmet Rasim’in de torunudur..

O Ahmet Rasim ki pek çok şarkı besteleyen bir büyük ustadır..

Takip edenleriniz bilirler; geçen yazılarımızdan birinde paylaştığımız Bu Akşam Gün Batarken Gelisimli Uşşak şarkının da güftekârıdır..

Hele, “Pek revadır sevdiğim ettiklerin” isimli Suzinak eseri vardır ki, bugün bile pek meşhurdur..

Evet, biz yine dönelim duygu ve hüzün yüklü eserlerin müellifi Osman Nihat Akın’a..

Osman Nihat Bey, şairdir, beste yapmıştır, ama ayni zamanda iyi bir gazeteci ve spor yazarıdır..

Devlet memuru olduğundan, 1930’larda başladığı spor yazarlığında “ofsayt” imzasıyla ün yapmıştır..

Çeşitli dergilerde ve gazetelerde yine bu imzayla yazılar yazmıştır..

Şimdi anlatacağım üstatla alâkalı anekdotu lütfen dikkatlice takip edin..

Osman Nihat Bey, vakti zamanında PTT Müfettişliği yapar..

Ve bir gün, PTT şubelerinden birine teftişe gider..

Prosedür gereği hüviyetini ibraz eder ve şube müdürü de kasanın anahtarları da dahil olmak üzere tüm bilgileri üstada takdim eder..

Teftiş başlar..

Bir müddet evrak üzerinde inceleme yapılır ve netice alınır..

Ancak evrak üzerinde alınan neticeyle kasa içindeki para birbirini tutmaz..

O zamanın parasıyla 25 Lira eksiktir!..

Doğru sayamadıkları zannıyla yine ikinci bir defa daha sayım yapılır, ancak durum değişmez!..

Osman Nihat Bey, bunun üzerine müdüre şubenin hemen yan tarafındaki Mal Müdürlüğü'ne gitmesini söyler ve sayımın kesin olarak bizzat Mal Müdürü tarafından yapılmasını ister..

Mal Müdürü gelir, kasa sayılır ve para tamam çıkar!..

Teftişte böylece müspet bir şekilde sona erer..

Aradan birkaç ay geçer..

Üstat bir gün, müfettişler odasında otururken, kapıcı kendisine bir mektup getirir..

Osman Nihat Bey, zarfı açar, yazılan yazıyı hem okur, hem de ağlar..

Odadakiler şaşırmıştır!..

Neden ağladığını ısrarla sorarlar..

Osman Nihat Bey da bir müddet daha gözleri yaşlı bir biçimde kaldıktan sonra yazılanları anlatmakta bir mahzur görmez...

Evet, mektubu gönderen, teftişe gittiği şube müdürüdür..

Şöyle diyordur;

“Muhterem üstadım;
Beni sayım için Mal Müdürüne gönderdiğiniz vakit, kasadaki eksik olan 25 Lirayı cebinizden tamamladınız ve dolayısıyla kasa tamam çıktı..
Evet, kasadan parayı ben almıştım!..
Zira hanımım çok hastaydı..
O parayı hanımımın doktor, ilaç parası yapacaktım ve neticede iade edecektim..
Fakat siz teftişe aniden geldiğiniz için yerine koyamadım..
Sizin ince ve hassas kalbiniz herhalde durumu anladı ki, bana mesele yaşatmadınız!..
Bu yüzden size minnettarım!.”

Bu ifadelerden odadakiler de çok duygulanmışlardı..

Ve üstadı hararetle tebrik ettiler..

Fakat daha sonra içlerinden biri, Osman Nihat Beyi "vazifeyi suiistimal etti ve yolsuzluğa çanak tuttu" diyerek, Başmüfettişe şikayet eder..

Tabii Osman Nihat Akın’ın niyetinin ne olduğu herkesçe malum olduğundan hakkında takibat yapılmaz..

Lâkin bu duruma üstad çok üzülmüştür..

O da tutar, “Bir ihtimâl daha var.. O da ölmek mi dersin!..” isimli o unutulmaz Nihavend eseri besteler..

Osman Nihat Bey, sağlam bir müzik eğitimi almamasına rağmen büyük eserlere imza atmış bir bestekardır..

40’a yakın esere imza atmıştır..

"Yine bu yıl ada sensiz.. Göze mi geldim, sen mi unuttun?. Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin.. Güzel bir göz beni attı bu derin sevdaya..." üstadın en meşhur eserlerindendir..

Evet değerli dostlarım; yapılan yanlışlığı kişinin yüzüne vurmayacak kadar alicenap ve zarafet ehli olan bu duygu yüklü gönül insanı, 1959’da bu fani dünyadan ahiret alemine göçtü..

Allah rahmetiyle muamele eylesin..

Ama eserleri halâ gönüllerde yaşıyor, Osman Nihat Akın'ın.. 

Aslolan da bu değil mi?..

Kâlplerde yer almak değil mi?..

Hayat süresince örnek alınacak kişi olmak gerekirken, yaşarken mevta olmamak olmalı, insanların amacı..  

Yazımızı bir başka söz ustası Cengiz Numanoğlu'ndan alıntı iki cümleyle bitirelim.. 

Makam, mevki, para, pul, insan olmaya yetmez..

İnsanda irfan yoksa, ceset beş para etmez.. 

Vesselâm..

.

Sami Özey, dikGAZETE.com

GECE SOHBETİ..

:

Malum, uzunca bir süreden beri bu ülkede herkes siyasetçi, herkes ekonomist, herkes sosyolog, herkes din alimi ve herkes de futbolcu oldu.. Yani, kendisi uzman olmadığı halde en teknik konulardan bile haberi var, ülke insanımızın..

Biz de haddimizi bilerek bu sohbetimize farklı bir pencereden bakalım istedik.. 

Sizleri duygu yüklü bir bestakârla tanıştıralım, dedik..

Evet yazı, bugün bile dillerden düşmeyen bir şarkının tarihçe-i hikayesi.. Bir başka ifadeyle sebebi nüzûl..

Yazımız bir önemli kişiyle, bestekâr, gazeteci Osman Nihat Akın’la alakalı..
Osman Nihat Akın’ı tanıyanlarınız mutlaka vardır..

1905-1959 yılları arasında aziz İstanbul’da yaşamış bir müzik adamıdır Osman Nihat..

Ünlü gazeteci ve yazar Ahmet Rasim’in de torunudur..

O Ahmet Rasim ki pek çok şarkı besteleyen bir büyük ustadır..

Takip edenleriniz bilirler; geçen yazılarımızdan birinde paylaştığımız Bu Akşam Gün Batarken Gelisimli Uşşak şarkının da güftekârıdır..

Hele, “Pek revadır sevdiğim ettiklerin” isimli Suzinak eseri vardır ki, bugün bile pek meşhurdur..

Evet, biz yine dönelim duygu ve hüzün yüklü eserlerin müellifi Osman Nihat Akın’a..

Osman Nihat Bey, şairdir, beste yapmıştır, ama ayni zamanda iyi bir gazeteci ve spor yazarıdır..

Devlet memuru olduğundan, 1930’larda başladığı spor yazarlığında “ofsayt” imzasıyla ün yapmıştır..

Çeşitli dergilerde ve gazetelerde yine bu imzayla yazılar yazmıştır..

Şimdi anlatacağım üstatla alâkalı anekdotu lütfen dikkatlice takip edin..

Osman Nihat Bey, vakti zamanında PTT Müfettişliği yapar..

Ve bir gün, PTT şubelerinden birine teftişe gider..

Prosedür gereği hüviyetini ibraz eder ve şube müdürü de kasanın anahtarları da dahil olmak üzere tüm bilgileri üstada takdim eder..

Teftiş başlar..

Bir müddet evrak üzerinde inceleme yapılır ve netice alınır..

Ancak evrak üzerinde alınan neticeyle kasa içindeki para birbirini tutmaz..

O zamanın parasıyla 25 Lira eksiktir!..

Doğru sayamadıkları zannıyla yine ikinci bir defa daha sayım yapılır, ancak durum değişmez!..

Osman Nihat Bey, bunun üzerine müdüre şubenin hemen yan tarafındaki Mal Müdürlüğü'ne gitmesini söyler ve sayımın kesin olarak bizzat Mal Müdürü tarafından yapılmasını ister..

Mal Müdürü gelir, kasa sayılır ve para tamam çıkar!..

Teftişte böylece müspet bir şekilde sona erer..

Aradan birkaç ay geçer..

Üstat bir gün, müfettişler odasında otururken, kapıcı kendisine bir mektup getirir..

Osman Nihat Bey, zarfı açar, yazılan yazıyı hem okur, hem de ağlar..

Odadakiler şaşırmıştır!..

Neden ağladığını ısrarla sorarlar..

Osman Nihat Bey da bir müddet daha gözleri yaşlı bir biçimde kaldıktan sonra yazılanları anlatmakta bir mahzur görmez...

Evet, mektubu gönderen, teftişe gittiği şube müdürüdür..

Şöyle diyordur;

“Muhterem üstadım;
Beni sayım için Mal Müdürüne gönderdiğiniz vakit, kasadaki eksik olan 25 Lirayı cebinizden tamamladınız ve dolayısıyla kasa tamam çıktı..
Evet, kasadan parayı ben almıştım!..
Zira hanımım çok hastaydı..
O parayı hanımımın doktor, ilaç parası yapacaktım ve neticede iade edecektim..
Fakat siz teftişe aniden geldiğiniz için yerine koyamadım..
Sizin ince ve hassas kalbiniz herhalde durumu anladı ki, bana mesele yaşatmadınız!..
Bu yüzden size minnettarım!.”

Bu ifadelerden odadakiler de çok duygulanmışlardı..

Ve üstadı hararetle tebrik ettiler..

Fakat daha sonra içlerinden biri, Osman Nihat Beyi "vazifeyi suiistimal etti ve yolsuzluğa çanak tuttu" diyerek, Başmüfettişe şikayet eder..

Tabii Osman Nihat Akın’ın niyetinin ne olduğu herkesçe malum olduğundan hakkında takibat yapılmaz..

Lâkin bu duruma üstad çok üzülmüştür..

O da tutar, “Bir ihtimâl daha var.. O da ölmek mi dersin!..” isimli o unutulmaz Nihavend eseri besteler..

Osman Nihat Bey, sağlam bir müzik eğitimi almamasına rağmen büyük eserlere imza atmış bir bestekardır..

40’a yakın esere imza atmıştır..

"Yine bu yıl ada sensiz.. Göze mi geldim, sen mi unuttun?. Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin.. Güzel bir göz beni attı bu derin sevdaya..." üstadın en meşhur eserlerindendir..

Evet değerli dostlarım; yapılan yanlışlığı kişinin yüzüne vurmayacak kadar alicenap ve zarafet ehli olan bu duygu yüklü gönül insanı, 1959’da bu fani dünyadan ahiret alemine göçtü..

Allah rahmetiyle muamele eylesin..

Ama eserleri halâ gönüllerde yaşıyor, Osman Nihat Akın'ın.. 

Aslolan da bu değil mi?..

Kâlplerde yer almak değil mi?..

Hayat süresince örnek alınacak kişi olmak gerekirken, yaşarken mevta olmamak olmalı, insanların amacı..  

Yazımızı bir başka söz ustası Cengiz Numanoğlu'ndan alıntı iki cümleyle bitirelim.. 

Makam, mevki, para, pul, insan olmaya yetmez..

İnsanda irfan yoksa, ceset beş para etmez.. 

Vesselâm..

.

Sami Özey, dikGAZETE.com