Budalalık insan hakkı

Budalalık insan hakkı

Budalalık insan hakkı Budalalık insan hakkı

Yaşamayı çok istemek sıkıntılı bi durumdur.

Ölmek istemek kadar!..

Biz istiyoruz diye olan çok şey var ve biz istiyoruz diye olmaması gereken çok şey…

Yani şimdi böylesi bir hayatta…

En çok ben demek istediğimiz an kader

En çok kader dediğimiz anda ben demeyi...

Neden bahsediyorum böyle!..

Çok anlaşılmaz!

Oysa daha basit bir anlatımı olmalı…

Ama yok!

Havada tokuşan bardaklar, dans eden ayaklar, bahar esintisi aşk, bolluk, huzur…” desem anlaşılır mesela.

Vay gördün mü ne yapmış! Onu lanet, bunu lanet” desem, bu da anlaşılır.

Siyasilerin seçim yaklaşıncaki çabaları gibi anlaşılır.

Kızgınken haklı olduğunu sanan… 

Kırgınken dünyadan özür bekleyenler kadar anlaşılır.

Kiminin ne düşündüğünü anlarsınız…

Çırpınır, kendine bile ispat etmeye çalışır, ne kadar ne olduğunu.

Yahu’ dersiniz; yorulma takıl sen, biliyoruz biz

Ama ne olur!.. Sonuç değişmez.

Var olmak, var olmama riskini kabul etmektir” diyor küçük prens.

Bugün dalgınlığınıza gelmek istiyorum” diyor Didem.

Akşama ne var” diyor arkadaş.

Hastane koridoru, sığınılmış kuytu, yenilenmiş çarşaflar arasında…

Arabanın servisi, şehriyeli pilav…

Karmaşık duygular çok.

Çok karmaşık duygular…

Demek ki yüz kişi içinde tartışmaya layık bir kişi zor çıkarmış.

Bakın bu notu buldum kitabın arasında, yırtılmış kağıdın kenarından alt köşesine, yamukça ve kurşun kalemle yazmışım;

Yaşlanıyoruz…

… her olan iki kere oluyormuş gibi… Bir kez olarak ama aynı anda bir kez de olmayarak…

Senin bir benzerin, senden başkası değil şüphesiz, yine de bir başkası...

.

Arzu Leyal, dikGAZETE.com

Yaşamayı çok istemek sıkıntılı bi durumdur.

Ölmek istemek kadar!..

Biz istiyoruz diye olan çok şey var ve biz istiyoruz diye olmaması gereken çok şey…

Yani şimdi böylesi bir hayatta…

En çok ben demek istediğimiz an kader

En çok kader dediğimiz anda ben demeyi...

Neden bahsediyorum böyle!..

Çok anlaşılmaz!

Oysa daha basit bir anlatımı olmalı…

Ama yok!

Havada tokuşan bardaklar, dans eden ayaklar, bahar esintisi aşk, bolluk, huzur…” desem anlaşılır mesela.

Vay gördün mü ne yapmış! Onu lanet, bunu lanet” desem, bu da anlaşılır.

Siyasilerin seçim yaklaşıncaki çabaları gibi anlaşılır.

Kızgınken haklı olduğunu sanan… 

Kırgınken dünyadan özür bekleyenler kadar anlaşılır.

Kiminin ne düşündüğünü anlarsınız…

Çırpınır, kendine bile ispat etmeye çalışır, ne kadar ne olduğunu.

Yahu’ dersiniz; yorulma takıl sen, biliyoruz biz

Ama ne olur!.. Sonuç değişmez.

Var olmak, var olmama riskini kabul etmektir” diyor küçük prens.

Bugün dalgınlığınıza gelmek istiyorum” diyor Didem.

Akşama ne var” diyor arkadaş.

Hastane koridoru, sığınılmış kuytu, yenilenmiş çarşaflar arasında…

Arabanın servisi, şehriyeli pilav…

Karmaşık duygular çok.

Çok karmaşık duygular…

Demek ki yüz kişi içinde tartışmaya layık bir kişi zor çıkarmış.

Bakın bu notu buldum kitabın arasında, yırtılmış kağıdın kenarından alt köşesine, yamukça ve kurşun kalemle yazmışım;

Yaşlanıyoruz…

… her olan iki kere oluyormuş gibi… Bir kez olarak ama aynı anda bir kez de olmayarak…

Senin bir benzerin, senden başkası değil şüphesiz, yine de bir başkası...

.

Arzu Leyal, dikGAZETE.com