Cemal Kaşıkçı, ABD - İngiltere çekişmesinin kurbanı mı oldu!
Cemal Kaşıkçı, ABD - İngiltere çekişmesinin kurbanı mı oldu!
- 11-10-2018 03:08
- 822
- 11-10-2018 03:08
- 822
Aristo mantığı diyalektiği ile kritik edilirse Cemal Kaşıkçı rejim muhalifiydi ve ölüm emri Riyad’dan verildi.
Konsolusluğa girdikten sonra akıbetinin halen meçhul olması, Suudilerin kamuoyunu ikna edecek görsel bilgileri paylaşmaması ihaleyi Suudilere bırakıyor.
Kaşıkçı’nın Konsoloslukta önce sorgulandığı, işkence ile öldürüldüğü, cesedinin 15 parçaya bölündüğü ve konsolosluk binasından bu şekilde çıkarıldığına dair şehir efsaneleri mevcut.
Bir kısmı Suudi yetkili olan 15 Suudi vatandaşının, 2 uçakla İstanbul’a gelip aynı saatlerde Başkonsoloslukta bulundukları ve daha sonra ayrılarak geldikleri ülkelere döndükleri bilgisi diğer bilgilerle yan yana servis edildiğinde ortaya çıkan tablo şu;
IŞİD ve Selefi vahşetiyle harmanlanmış Vehabi zihniyetinin bedevi karekterinin işlemiş olduğu cinayet.
Kaşıkçı’nın kaybolduğu gün başkonsolosluktaki 28 Türk çalışana
diplomat toplantısı olduğu gerekçesiyle izin verilmesi ve güvenlik kameralarının çalışmaması gibi iddialar Kaşıkçı vakıasının tuzu biberi.
Bu tür söylentiler insanın kanını donduruyor. Amaçlanan da bu galiba.
Kaşıkçı’yı ortadan kaldıran odak, kamuoyunu yanıltmak için, ilk bakışta mantıklı gelebilecek argümanlar sunuyor.
Olayı dramatize eden ayrıntı, Kaşıkçı’nın Türk nişanlısı ile evlenebilmek için Suud makamlarından talep ettiği evlenmesine dair hiç bir engelin bulunmadığı bilgisini içeren medeni durumunu gösteren belgenin peşine düşmesi.
Biraz romantizm biraz dram biraz trajedi biraz casusluk hikayesi soslu.
Tam bir Arabesk.
Senaryoya inanmamızı isteyenler Kaşıkçı’nın Washington, Londra ve İstanbul hattında dolaştırılmasının tuzak olduğunu yakın çevresinin ağzından iddia ediyor.
Kaşıkçı, sözü edilen belgeyi almak için önce Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçiliği'ne başvuruda bulunuyor.
Oradaki görevliler Londra Büyükelçiliğinin bu belgeyi verebileceğini belirtiyor.
Kaşıkçı, İngiltere’ye gidiyor, hatta orada bir TV programına katılıyor.
İkinci adresi Suud Büyükelçiliği ama eli boş dönüyor.
Londra’daki elçilik personeli Istanbul başkonsolosluğu ile görüştüklerini ve belgeyi onların hazırladıklarını bildiriyor.
İstanbul’da da kayıplara karışıyor.
Bu hikayeyi inandırıcı bulmadım.
Neden mi?
Çünkü Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan İstihbarat Servisi 4’üncü Başkanı ve Suudi Arabistan’ın 7’inci ABD Büyükelçiliği görevlerinde bulunmuş Türki Faysal’ın Müsteşarlığını yapmış bir isim.
Hem tecrübeli bir istihbaratçı hem de sıradan bir gazeteci değil, Suudi Arabistan’ın kara kutusu sayılan birisi!
Kendisine tuzak kurulduğunu hissedebilecek donanımda olduğu gibi gerek Türkiye’den gerek ABD’den ve gerekse İngiltere İstihbaratından kendisini uyarabilecek dostları olduğu söylenebilir.
Cemal Kaşıkçı’ya ne oldu ya da hangi güç neden ortadan kaldırdı?
İngiliz The Times gazetesi Salı günkü başyazısında, Kaşıkçı’nın başına gelenler (Suudi Arabistan Veliaht Prensi) Muhammed bin Selman’ın yükselişini coşkuyla karşılayan İngiltere’yi de ilgilendirdiğini gündeme taşıdı ve Selman iktidara gelirken reformculuğunun sıklıkla övüldüğüne vurgu yaptı.
Bu yazıdan çıkan sonuç, İngilizlerin, Cemal Kaşıkçı olayında taraf oldukları.
İngilizlerin resmi görüşü de bu çizgide.
Nitekim İngiltere Dışişleri Bakanlığı da Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na girdikten sonra haber alınamayan gazeteci Cemal Kaşıkçı olayına ilişkin suçlamaların son derece ciddi olduğunu, Suudi Arabistan hükümetiyle de gerçeklerin acilen ortaya çıkması için çalıştıklarını açıkladı.
BBC Türkçe servisine bakılırsa Cemal Kaşıkçı, yakınlarına göre yalnızca bir gazeteci değil, uluslararası nüfuzu kuvvetli, Suudi Arabistan’ın “eski rejime yakın bir siyasi figürü"ydü ve eski yönetim ile Suudi Arabistan’da reform vadeden Veliaht Prens Selman arasındaki iktidar mücadelesinde kayboldu.
Amerikalılar da bir acayip.
ABD basınında yazılıp çizilenlere göre, Türkler şarklı kurnazlığı yapıyor.
Bu tavır resmi açıklamalara yansıyor.
Mesela Trump yönetiminden iki üst düzey yetkili ellerinde Türk hükümetinin Kaşıkçı’nın öldürüldüğü iddiasını doğrulayacak bir bilgi olmadığını söyledi.
Demek bildikleri birşeyler var.
Mike Pompeo ve Trump’ın damadı ve danışmanı olan Jared Kushner’in; Muhammed Bin Selman’la yakın ilişkileri bulunuyor.
Veliaht Prens, Trump yönetiminin İran’ı izole etme ve ekonomik olarak da köşeye sıkıştırma çabalarının önemli bir parçası.
Cemal Kaşıkçı, veliaht prensin kendisine zarar verebileceği endişesi ile ülkesinden ayrılıp Amerika’ya yerleşmemiş miydi?
Bu ne yaman çelişki böyle!
Cemal Kaşıkçı üzerinden Türkiye’nin yıpratılmaya çalışıldığına dair söylentilerde, Cemal Kaşıkçı’nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve AKP’li siyasetçilere yakın bir isim olmasına vurgu var.
AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, Suudi Arabistan vatandaşı olan gazeteci Cemal Kaşıkçı ile tanışıklığının konferanslardan ve toplantılardan geldiğini, bir süre sonra da ilişkilerinin dostluğa doğru geliştiğini söylüyor.
Kaşıkçı; Körfez sermayesinin Türkiye’ye gelmesinde aracılık yapan bir isim.
Ne derece doğru olduğunu bilmemekle beraber, Türkiye’de bazı sivil toplum ve medya kuruluşlarının finansına yardımcı olduğu malumatı mevcut.
ABD ve Suudi Arabistan yönetimi arasında petrol üretiminin artırılması ve fiyatının düşürülmesi ile yaşanan krizde olay yavaştan meydan okumaya doğru gidiyor.
Belki Kaşıkçı olayı, uluslararası platformlarda Suudi Arabistan’ın mahkûm edilmesi sürecini başlatabilir.
Acaba bu süreç Arabistan’ın üçe bölünme projesini kuvveden fiile geçirir mi?
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter: @oc32oc32
:
Aristo mantığı diyalektiği ile kritik edilirse Cemal Kaşıkçı rejim muhalifiydi ve ölüm emri Riyad’dan verildi.
Konsolusluğa girdikten sonra akıbetinin halen meçhul olması, Suudilerin kamuoyunu ikna edecek görsel bilgileri paylaşmaması ihaleyi Suudilere bırakıyor.
Kaşıkçı’nın Konsoloslukta önce sorgulandığı, işkence ile öldürüldüğü, cesedinin 15 parçaya bölündüğü ve konsolosluk binasından bu şekilde çıkarıldığına dair şehir efsaneleri mevcut.
Bir kısmı Suudi yetkili olan 15 Suudi vatandaşının, 2 uçakla İstanbul’a gelip aynı saatlerde Başkonsoloslukta bulundukları ve daha sonra ayrılarak geldikleri ülkelere döndükleri bilgisi diğer bilgilerle yan yana servis edildiğinde ortaya çıkan tablo şu;
IŞİD ve Selefi vahşetiyle harmanlanmış Vehabi zihniyetinin bedevi karekterinin işlemiş olduğu cinayet.
Kaşıkçı’nın kaybolduğu gün başkonsolosluktaki 28 Türk çalışana
diplomat toplantısı olduğu gerekçesiyle izin verilmesi ve güvenlik kameralarının çalışmaması gibi iddialar Kaşıkçı vakıasının tuzu biberi.
Bu tür söylentiler insanın kanını donduruyor. Amaçlanan da bu galiba.
Kaşıkçı’yı ortadan kaldıran odak, kamuoyunu yanıltmak için, ilk bakışta mantıklı gelebilecek argümanlar sunuyor.
Olayı dramatize eden ayrıntı, Kaşıkçı’nın Türk nişanlısı ile evlenebilmek için Suud makamlarından talep ettiği evlenmesine dair hiç bir engelin bulunmadığı bilgisini içeren medeni durumunu gösteren belgenin peşine düşmesi.
Biraz romantizm biraz dram biraz trajedi biraz casusluk hikayesi soslu.
Tam bir Arabesk.
Senaryoya inanmamızı isteyenler Kaşıkçı’nın Washington, Londra ve İstanbul hattında dolaştırılmasının tuzak olduğunu yakın çevresinin ağzından iddia ediyor.
Kaşıkçı, sözü edilen belgeyi almak için önce Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçiliği'ne başvuruda bulunuyor.
Oradaki görevliler Londra Büyükelçiliğinin bu belgeyi verebileceğini belirtiyor.
Kaşıkçı, İngiltere’ye gidiyor, hatta orada bir TV programına katılıyor.
İkinci adresi Suud Büyükelçiliği ama eli boş dönüyor.
Londra’daki elçilik personeli Istanbul başkonsolosluğu ile görüştüklerini ve belgeyi onların hazırladıklarını bildiriyor.
İstanbul’da da kayıplara karışıyor.
Bu hikayeyi inandırıcı bulmadım.
Neden mi?
Çünkü Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan İstihbarat Servisi 4’üncü Başkanı ve Suudi Arabistan’ın 7’inci ABD Büyükelçiliği görevlerinde bulunmuş Türki Faysal’ın Müsteşarlığını yapmış bir isim.
Hem tecrübeli bir istihbaratçı hem de sıradan bir gazeteci değil, Suudi Arabistan’ın kara kutusu sayılan birisi!
Kendisine tuzak kurulduğunu hissedebilecek donanımda olduğu gibi gerek Türkiye’den gerek ABD’den ve gerekse İngiltere İstihbaratından kendisini uyarabilecek dostları olduğu söylenebilir.
Cemal Kaşıkçı’ya ne oldu ya da hangi güç neden ortadan kaldırdı?
İngiliz The Times gazetesi Salı günkü başyazısında, Kaşıkçı’nın başına gelenler (Suudi Arabistan Veliaht Prensi) Muhammed bin Selman’ın yükselişini coşkuyla karşılayan İngiltere’yi de ilgilendirdiğini gündeme taşıdı ve Selman iktidara gelirken reformculuğunun sıklıkla övüldüğüne vurgu yaptı.
Bu yazıdan çıkan sonuç, İngilizlerin, Cemal Kaşıkçı olayında taraf oldukları.
İngilizlerin resmi görüşü de bu çizgide.
Nitekim İngiltere Dışişleri Bakanlığı da Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na girdikten sonra haber alınamayan gazeteci Cemal Kaşıkçı olayına ilişkin suçlamaların son derece ciddi olduğunu, Suudi Arabistan hükümetiyle de gerçeklerin acilen ortaya çıkması için çalıştıklarını açıkladı.
BBC Türkçe servisine bakılırsa Cemal Kaşıkçı, yakınlarına göre yalnızca bir gazeteci değil, uluslararası nüfuzu kuvvetli, Suudi Arabistan’ın “eski rejime yakın bir siyasi figürü"ydü ve eski yönetim ile Suudi Arabistan’da reform vadeden Veliaht Prens Selman arasındaki iktidar mücadelesinde kayboldu.
Amerikalılar da bir acayip.
ABD basınında yazılıp çizilenlere göre, Türkler şarklı kurnazlığı yapıyor.
Bu tavır resmi açıklamalara yansıyor.
Mesela Trump yönetiminden iki üst düzey yetkili ellerinde Türk hükümetinin Kaşıkçı’nın öldürüldüğü iddiasını doğrulayacak bir bilgi olmadığını söyledi.
Demek bildikleri birşeyler var.
Mike Pompeo ve Trump’ın damadı ve danışmanı olan Jared Kushner’in; Muhammed Bin Selman’la yakın ilişkileri bulunuyor.
Veliaht Prens, Trump yönetiminin İran’ı izole etme ve ekonomik olarak da köşeye sıkıştırma çabalarının önemli bir parçası.
Cemal Kaşıkçı, veliaht prensin kendisine zarar verebileceği endişesi ile ülkesinden ayrılıp Amerika’ya yerleşmemiş miydi?
Bu ne yaman çelişki böyle!
Cemal Kaşıkçı üzerinden Türkiye’nin yıpratılmaya çalışıldığına dair söylentilerde, Cemal Kaşıkçı’nın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve AKP’li siyasetçilere yakın bir isim olmasına vurgu var.
AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, Suudi Arabistan vatandaşı olan gazeteci Cemal Kaşıkçı ile tanışıklığının konferanslardan ve toplantılardan geldiğini, bir süre sonra da ilişkilerinin dostluğa doğru geliştiğini söylüyor.
Kaşıkçı; Körfez sermayesinin Türkiye’ye gelmesinde aracılık yapan bir isim.
Ne derece doğru olduğunu bilmemekle beraber, Türkiye’de bazı sivil toplum ve medya kuruluşlarının finansına yardımcı olduğu malumatı mevcut.
ABD ve Suudi Arabistan yönetimi arasında petrol üretiminin artırılması ve fiyatının düşürülmesi ile yaşanan krizde olay yavaştan meydan okumaya doğru gidiyor.
Belki Kaşıkçı olayı, uluslararası platformlarda Suudi Arabistan’ın mahkûm edilmesi sürecini başlatabilir.
Acaba bu süreç Arabistan’ın üçe bölünme projesini kuvveden fiile geçirir mi?
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
Twitter: @oc32oc32