Çember

Çember

Çember, asla daire değildir!

Bir somun ekmek mesela, köy fırınından çıkmış.

Herkese yeten…

Bir ateşin etrafında toplanınca, ister istemez alan şekil.

İçine itildiğinde daraltan, içine girilmek istendiğinde güvenli.

Çember bazen hapis bazen örtü.

Tüm fobilerimiz bir dayanak noktası olmayan şeylerin dönüp durması gibi tekrar eder…

Parantezler kapandığında, çember de kapanmış olur!

Neyi bitirmemişsek döngü devam edecektir…

Aynı olayları tekrar tekrar yaşamak da çemberi kapatmadığımızın işaretidir.

Çünkü içi dolan çember, gerekli derslerin alındığını bilir.

Döngü biter.

Chakra”nın anlamı ‘tekerlek’tir. 

Hayat döngüsü de sürekli bir çember çizer.

Kozamız çemberimiz olur bazen, içinde dönüşümler yaşadığımız.

Yahut beyhude tekrarlarla aynı noktaya vardığımız.

Dünya hızla çember çiziyor, dönüp duruyor, gece ve gündüz birbirini takip ediyor; denge çembere odaklı.

Niyetler tekrar eder, günün belli saatlerinde uyku tekrar eder.

Yörüngesinden çıkmak” demek “Ekvatoru yamultmak” gibidir. 

Döngünün içinde, döngüyü kıran şeyler, başka çemberlerdir; tekamül, başka çemberler açarak döngüyü kırmak, yahut büyütmektir.

Bu asıl olandan asla vazgeçmeyen en asıl amaçtır.

Zira her gün, kendini tekrar ederken sıkılmayan insan, her gün tekrar tekrar uyanmasından ve acıkmasından, bakımından, püsüründen sıkılmayan insan, düşüncelerin tekrarından, aşkların tekrarından, güçsüzlüğünün ve musibetlerinin tekrarından hazzetmez.

Bugünü, dünüyle aynı olmaması gereken sadece insandır!..

Yargılamak istediğimizi çemberin dışına atarız.

Artık kümemizde değildir.

Ve kare olan evimize, daire diyerek mahremiyeti ifade ederiz. 

Çember başımı döndürüyor…

Eğer bir şeyi yok etmek istiyorsanız, bir sivilce, bir yara, bir insan ruhu, etrafına kalın duvarlar örerek bir çember çizin; içeride kuruyup kalacaktır…

Çembere inanın; gerçeğinize inandığınız gibi…

Ancak “pi sayısı”nın bilinmesiyle ölçülebilen çembere inanın.

Ya içindesiniz ya dışında.

Kimse çemberin kendisi değildir.

Topkapı Sarayı’nda “Cariye Girişi”nin dış yanında “Cinlerin Meşveret Yeri” vardır.

Belirsizlik bize ürkütücü gelir.

Bu “dumansız ateşten yaratılmışlar” ve kullanabildikleri güçleri kadar…

Rahimdeki bebeğin yuvarlak bir su kesesi vardır; rahmin şeklini alsa da çocuğu koruyan odur.

Her şey çepeçevre çevrelenir.

Büyüdüğüm yerde, yaşlı bir teyze vardı; siğilleri, etraflarına daireler çizerek ve Arapça bir şeyler fısıldayarak yok ederdi (dairenin dışında, daireye müdahale gibi belirsiz)…

Toplumda oluşan katmanlar da böyle kuruldu.

Zavallıların topraklarına girmek isteyen vahşilerin de yaptığı, ruhumuzu çevreleyen aşkın yaptığı da bu…

O meşveret, o ârâftan çıkıp çembere almak..

Dünyanın çemberi, saatlerin çemberi, pergelin bir ayağını sabitleyerek büyük alanları dolaşabilmesi…

Sûfilerin, semazenlerin kendi etraflarında dönüşleri gibi...

Dünyanın dönüşünün, mevsimlerin bir biri ardına gelişinin, iyiyi kötünün, beyazı karanın takip etmesi gibi…

Sudaki dalgalar, damlalar, ucunu-sonunu bilmediğimiz kainatta her ne kadar yumuşak hatlar verse de bir kubbenin çemberi mesela, aslında dışına karşı güçlü bir yapı sergiler, içine girdiğinde seni dış dünyadan, diğer çemberlerle arada kalan meşveretten çekip çıkarır…

Bu güçtür.

Çemberler  büyüyerek dalga dalga çoğalır…

İyi ya da kötü…

Çemberlere güvenin!

iyiye ya da kötüye inandığınız şekilde.

Yok etmek istediğinizde ve sonsuza kadar yaşatmak için...

Başladığımız noktaya geri döneceğiz.

Çember kapanacak.

Çapımız önemli…

.

Arzu Leyal, dikGAZETE.com

Çember, asla daire değildir!

Bir somun ekmek mesela, köy fırınından çıkmış.

Herkese yeten…

Bir ateşin etrafında toplanınca, ister istemez alan şekil.

İçine itildiğinde daraltan, içine girilmek istendiğinde güvenli.

Çember bazen hapis bazen örtü.

Tüm fobilerimiz bir dayanak noktası olmayan şeylerin dönüp durması gibi tekrar eder…

Parantezler kapandığında, çember de kapanmış olur!

Neyi bitirmemişsek döngü devam edecektir…

Aynı olayları tekrar tekrar yaşamak da çemberi kapatmadığımızın işaretidir.

Çünkü içi dolan çember, gerekli derslerin alındığını bilir.

Döngü biter.

Chakra”nın anlamı ‘tekerlek’tir. 

Hayat döngüsü de sürekli bir çember çizer.

Kozamız çemberimiz olur bazen, içinde dönüşümler yaşadığımız.

Yahut beyhude tekrarlarla aynı noktaya vardığımız.

Dünya hızla çember çiziyor, dönüp duruyor, gece ve gündüz birbirini takip ediyor; denge çembere odaklı.

Niyetler tekrar eder, günün belli saatlerinde uyku tekrar eder.

Yörüngesinden çıkmak” demek “Ekvatoru yamultmak” gibidir. 

Döngünün içinde, döngüyü kıran şeyler, başka çemberlerdir; tekamül, başka çemberler açarak döngüyü kırmak, yahut büyütmektir.

Bu asıl olandan asla vazgeçmeyen en asıl amaçtır.

Zira her gün, kendini tekrar ederken sıkılmayan insan, her gün tekrar tekrar uyanmasından ve acıkmasından, bakımından, püsüründen sıkılmayan insan, düşüncelerin tekrarından, aşkların tekrarından, güçsüzlüğünün ve musibetlerinin tekrarından hazzetmez.

Bugünü, dünüyle aynı olmaması gereken sadece insandır!..

Yargılamak istediğimizi çemberin dışına atarız.

Artık kümemizde değildir.

Ve kare olan evimize, daire diyerek mahremiyeti ifade ederiz. 

Çember başımı döndürüyor…

Eğer bir şeyi yok etmek istiyorsanız, bir sivilce, bir yara, bir insan ruhu, etrafına kalın duvarlar örerek bir çember çizin; içeride kuruyup kalacaktır…

Çembere inanın; gerçeğinize inandığınız gibi…

Ancak “pi sayısı”nın bilinmesiyle ölçülebilen çembere inanın.

Ya içindesiniz ya dışında.

Kimse çemberin kendisi değildir.

Topkapı Sarayı’nda “Cariye Girişi”nin dış yanında “Cinlerin Meşveret Yeri” vardır.

Belirsizlik bize ürkütücü gelir.

Bu “dumansız ateşten yaratılmışlar” ve kullanabildikleri güçleri kadar…

Rahimdeki bebeğin yuvarlak bir su kesesi vardır; rahmin şeklini alsa da çocuğu koruyan odur.

Her şey çepeçevre çevrelenir.

Büyüdüğüm yerde, yaşlı bir teyze vardı; siğilleri, etraflarına daireler çizerek ve Arapça bir şeyler fısıldayarak yok ederdi (dairenin dışında, daireye müdahale gibi belirsiz)…

Toplumda oluşan katmanlar da böyle kuruldu.

Zavallıların topraklarına girmek isteyen vahşilerin de yaptığı, ruhumuzu çevreleyen aşkın yaptığı da bu…

O meşveret, o ârâftan çıkıp çembere almak..

Dünyanın çemberi, saatlerin çemberi, pergelin bir ayağını sabitleyerek büyük alanları dolaşabilmesi…

Sûfilerin, semazenlerin kendi etraflarında dönüşleri gibi...

Dünyanın dönüşünün, mevsimlerin bir biri ardına gelişinin, iyiyi kötünün, beyazı karanın takip etmesi gibi…

Sudaki dalgalar, damlalar, ucunu-sonunu bilmediğimiz kainatta her ne kadar yumuşak hatlar verse de bir kubbenin çemberi mesela, aslında dışına karşı güçlü bir yapı sergiler, içine girdiğinde seni dış dünyadan, diğer çemberlerle arada kalan meşveretten çekip çıkarır…

Bu güçtür.

Çemberler  büyüyerek dalga dalga çoğalır…

İyi ya da kötü…

Çemberlere güvenin!

iyiye ya da kötüye inandığınız şekilde.

Yok etmek istediğinizde ve sonsuza kadar yaşatmak için...

Başladığımız noktaya geri döneceğiz.

Çember kapanacak.

Çapımız önemli…

.

Arzu Leyal, dikGAZETE.com