Çok bilmekle, teslimiyetin hiç alakası yoktur!
Çok bilmekle, teslimiyetin hiç alakası yoktur!
- 02-11-2020 06:41
- 758
- 02-11-2020 06:41
- 758
Suretlerine iç çekerek baktığım, hakikaten nesli tükenen bir nesil fotoğrafı bu..
Son günlerde, insanların akın akın hadisleri inkar ettiği, ayetlere nefislerine göre mana verdiği, “peygamberim” diyen adamı 3 bin kişinin ağlayarak gömdüğü, “Mehdiyim” diyenin, kıbleyi değiştirip yüzlerce insana o şekilde namaz kıldırdığı, ilahiyatçı gençlerin her birinin farklı mezhep ürettiğini görünce, ceddimize bakıp ağlamamak mümkün mü?
Biz dinimizi "Bu Pir-i Fani'lerden" gayri kimden öğrendiysek illa bir yerlere kaydığımızı, kandırılmaya çok müsait olduğumuzu farkedince daha da iç çekiyorum.
Bu insanların öyle imanları vardı ki gökten zembille adam inse onlar için değişen hiç bir şey yoktu!
Bu sarsılmaz imanı dahi "koca karı imanı" diye dillere pelesenk etmediler mi zaten?
Güya kendileri çok matahmış gibi!..
Bu insanların dimağlarında "şüphe, ama, bence, keşke" gibi kelâmlar yoktu.
Süt gibi tertemiz imanları vardı.
Çok bilmekle teslimiyetin hiç alakası yoktur.
Sümeyye annemiz, bugün kendince bulduğu 100 delille, kadının mahremsiz yol gidebileceğini ispat etmeye çalışan Pelinsu kadar bilmiyordu belki.
Tek bildiği "La ilahe illallah" kelamıydı. Bir onu bildi, bir onu söyledi.
Ve onun uğruna can verdi.
Uhud'da kopan fırtınada "Muhammed öldü" kaosu olduğunda;
“Peygamberim öldüyse, ben niye yaşıyorum ki?” diyen Ebu Ducane, iki kılıçla savaşan "Hazreti Hamza" Kur’an'ın tamamını dahi bilmiyordu, daha tamamlanmamıştı ki..
Ama neyi biliyorlarsa sapasağlam tutundular onlara!
Şüphesiz!
Teslimiyet; ne çok bilmek, ne çok kitap okumak, ne bilmem ne fakültesini kazanmak, ne isminin önünde bulunan ünvandadır!
Teslimiyet imanın gerekliliğidir.
Bugün bizler bunca şey bilip, onların bulamadığı zamana sahip olup, hayal dahi edemeyecekleri bunca imkan-bolluk- genişlik içinde bir vakit secdeye gitmeye üşenir hale gelmişken, bu insanlar belki yaşadıkları zorluklarla anca öğrenebildikleri 5 sure ile teheccüd kaçırmıyorlardı!
Abdestli olmanın verdiği huzurla, ayaklarında meshleri olmadan gezmiyorlardı.
Yamalı bezlerle en güzel şekilde örtünüyorlardı.
Ağlamak lazım kardeşler, hüngür hüngür ağlamak lazım..
Rabbim bu neslin sağlamlığını, koca karı imanını(!) bizlere de nasip etsin!
.
Yağmur (Mirzayeva) İbiç, dikGAZETE.com
Suretlerine iç çekerek baktığım, hakikaten nesli tükenen bir nesil fotoğrafı bu..
Son günlerde, insanların akın akın hadisleri inkar ettiği, ayetlere nefislerine göre mana verdiği, “peygamberim” diyen adamı 3 bin kişinin ağlayarak gömdüğü, “Mehdiyim” diyenin, kıbleyi değiştirip yüzlerce insana o şekilde namaz kıldırdığı, ilahiyatçı gençlerin her birinin farklı mezhep ürettiğini görünce, ceddimize bakıp ağlamamak mümkün mü?
Biz dinimizi "Bu Pir-i Fani'lerden" gayri kimden öğrendiysek illa bir yerlere kaydığımızı, kandırılmaya çok müsait olduğumuzu farkedince daha da iç çekiyorum.
Bu insanların öyle imanları vardı ki gökten zembille adam inse onlar için değişen hiç bir şey yoktu!
Bu sarsılmaz imanı dahi "koca karı imanı" diye dillere pelesenk etmediler mi zaten?
Güya kendileri çok matahmış gibi!..
Bu insanların dimağlarında "şüphe, ama, bence, keşke" gibi kelâmlar yoktu.
Süt gibi tertemiz imanları vardı.
Çok bilmekle teslimiyetin hiç alakası yoktur.
Sümeyye annemiz, bugün kendince bulduğu 100 delille, kadının mahremsiz yol gidebileceğini ispat etmeye çalışan Pelinsu kadar bilmiyordu belki.
Tek bildiği "La ilahe illallah" kelamıydı. Bir onu bildi, bir onu söyledi.
Ve onun uğruna can verdi.
Uhud'da kopan fırtınada "Muhammed öldü" kaosu olduğunda;
“Peygamberim öldüyse, ben niye yaşıyorum ki?” diyen Ebu Ducane, iki kılıçla savaşan "Hazreti Hamza" Kur’an'ın tamamını dahi bilmiyordu, daha tamamlanmamıştı ki..
Ama neyi biliyorlarsa sapasağlam tutundular onlara!
Şüphesiz!
Teslimiyet; ne çok bilmek, ne çok kitap okumak, ne bilmem ne fakültesini kazanmak, ne isminin önünde bulunan ünvandadır!
Teslimiyet imanın gerekliliğidir.
Bugün bizler bunca şey bilip, onların bulamadığı zamana sahip olup, hayal dahi edemeyecekleri bunca imkan-bolluk- genişlik içinde bir vakit secdeye gitmeye üşenir hale gelmişken, bu insanlar belki yaşadıkları zorluklarla anca öğrenebildikleri 5 sure ile teheccüd kaçırmıyorlardı!
Abdestli olmanın verdiği huzurla, ayaklarında meshleri olmadan gezmiyorlardı.
Yamalı bezlerle en güzel şekilde örtünüyorlardı.
Ağlamak lazım kardeşler, hüngür hüngür ağlamak lazım..
Rabbim bu neslin sağlamlığını, koca karı imanını(!) bizlere de nasip etsin!
.
Yağmur (Mirzayeva) İbiç, dikGAZETE.com