"Dağların gözyaşı” denilen “MUMİYO” ile ilaç, şurup, antibiyotik yok!
"Dağların gözyaşı” denilen “MUMİYO” ile ilaç, şurup, antibiyotik yok!
- 25-02-2019 06:07
- 10673
- 25-02-2019 06:07
- 10673
Benim rahmetli dedem, vakt-i zamanında hastanelerde çalışmış daha sonra, eski tabir ile "iğneci" olarak köyde hastalara bakar olmuş. Tabii kendisi evvela tıp ilmini öğrendiği için, ilaç enjekte etmeyi doğru bulsa da rahmetli babaannem, hastalar evden çıkarken, gizlice sihirli iksirinden küçük bir tutam verip durumuna göre kullanmalarını nasihat ederdi. Hatta benim de bir çok defa üzerimde bu "simsiyah birşey" olarak hatırladığım merhemi kullanmıştı.
Çünkü Kafkas halkları; rahatsızlıkları her ne olursa olsun farketmez, merheme benzeyen, cam kavanozlarda saklanan ve "son kullanma tarihi" olmayan bu mucizeyi kullanıyorlardı.
Sonra yıllar geçti, yerlerimiz değişti derken rahmetliler gibi, o merhem de köyümüzde ve benim çocukluk anılarımda kaldı.
Geçmişimden kimse de kalmadığı için ne kadar uğraşsam da onun ismini, nasıl yapıldığını, neler içerdiğini öğrenemedim.
Çoğu zaman, yakınımdakilere bundan bahseder, "acaba neydi? niye sormadım? niye yazmadım bir köşeye!" diye hayıflanırdım.
Velhasıl, geçtiğimiz günlerde bir görüşmede, kıymetli bir abim, cebinden siyah bir paket çıkarıp yanındaki hanıma, bunun Afganistan'dan geldiğini ve çok şifalı olduğunu bildiriyordu.
Ondan istedim o paketi ve elime alır almaz kokladım.
Gözlerimi kapattım, daha derin kokladım ve sıcacık geçmişime döndüm...
O kavanozlarda tuttuğumuz ve ne olsa kullandığımız merhem işte buydu!
Benim hatıralarımdaki, babaannemin sihirli değneği; bugünün dilinde "Dağların gözyaşı" diye nitelendirilen "MUMİYO" imiş meğer..
Rahmetli Aidin Salih hocamızın da hastalarına sık sık tavsiye ettiği, “Altın Vuruş" diye misallendirdiği ve asla “İsraf etmeyin!” dediği bir mucizedir “Mumiyo".
Bazen direk bedenimize sürer, bazen ise sulandırıp içerdik.
Elhamdulillah!..
Kıymetini şimdi daha iyi anlıyorum. Çünkü bağışıklığımızın böylesine kuvvetli olmasının yegane sebeplerinden biri olmuştu bu gizli kahraman..
Bazen, aşılanmadığımızı öğrendiklerinde insanlar “Hala nasıl yaşıyorsunuz" der gibi bakıyorlar ve genelde aramızda şu konuşmalar geçiyor:
- Hiç mi aşın yok?
- Hiç yok.
- İlaç şurupta mı içmemişsin?
- İçmemişim.
- Antibiyotik?
- Daha neler..
- Su çiçeği olmadın mı?
- Olmadım. Çünkü kuzenim su çiçeği çıkardığında çıplak elle onun yaralarına merhem sürmüştüm. O sıra bir bağışıklık kazanmış olabilirim, mis gibi!..
Ben bugün sizlere aşı ve ilaç konusunda kesin ve keskin konuşuyorsam, bu belaya hiç bulaşmadan yaşamayı başardığımız içindir.
Bakın Allah, dağların arasından dahi bedeniniz için şifalar hâlk etmiş.
“Mumiyo" denilen bu rahmet, tamamen doğal ve katkı maddesiz hem de bin kutu antibiyotikten daha etkili ve tesirli.
Allah'ın bu nimeti, sizi iyi ederken başka bir yerinize zarar vermiyor; peki ya insanoğlunun ifsad ettiği ilaçlar?
Antibiyotikler, bağırsak florasını öyle bir hale getiriyor ki beden 2 senede ancak toparlayabiliyor.
"Mide ilacı" böbrek hastası, "böbrek ilacı" kalp hastası ederek güya tedavi ediyor ama herkesin poşetindeki ilaç sayısı her geçen gün artıyor.
Niye insan kendi eliyle, bile bile bunu yapar ki?
İman ettiğimiz Kur’an'da, her mevlütte, her cuma vaktinde, her ânımızda okuduğumuz Mülk suresinin 3. Ayeti celilesinde buyrulmuyor mu oysa:
“- Sen Rahmân'ın yaratmasında bir aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun?!”
Allah ne kadar da doğru söylemiş...
İnsanoğlu, tevekkülsüzlüğü ile doğumunun ilk anından sistemini bozuyor, ve boza boza devam ediyor.
Gerek yedikleriyle, gerek içtikleriyle, gerek tedavi yöntemleriyle..
Herkes sanki hipnoz olmuş.
Safrası alınıyor, bağırsağı kesiliyor, "dalak gereksiz" deniyor.
Hiç oturup kendi kendine demiyor ki:
- Yahu organım kesildi, ameliyat oldum yine ağrım var.. "Tedavin bu ilacı ömür boyu içmek" diyorlar. Bir ilacı, ömür boyu içeceksem iyileşme bunun neresinde?
Aksine hala ve hala kendini ifsad ettirmeye devam ediyor.
Bu hamur, daha çok su alır!..
Ben size acizane diyorum ki;
Geçmişinizle bağınızı koparmayın. Yaşlıların eski tedavi yöntemlerini öğrenin!..
Annenizin ellerine bakın, babanızın alın çizgilerini okuyun..
Dede ve neneleriniz hayatta ise her kelamlarını mümkünse yazın..
Ve,
lütfen artık kendinize gelin!..
Dağdan taştan dahi şifa akıtan Allah'ın size emanet verdiği bu bedene hıyanet etmeyin..
.
Yağmur Mirzayeva, dikGAZETE.com
Not; Yağmur hanımın şu an kapalı durumdaki sosyal medya hesabından, kendisinin de izni ile o günlerde, yayınlamak üzere alıp arşivimize kaydettiğimiz bu yazıda anlatılan "MUMİYO" şu sıralar, bazı eczanelerde "tablet" ve "damla" olarak da bulunmakla birlikte, bunların orijinal olarak ithal edilerek çeşitli şekillerde satışa sunulanlarla ne derece eşdeğer olduğu hakkında bir bilgimiz yoktur. Yazı başlığı da bize aittir. -dikGAZETE.com-
Benim rahmetli dedem, vakt-i zamanında hastanelerde çalışmış daha sonra, eski tabir ile "iğneci" olarak köyde hastalara bakar olmuş. Tabii kendisi evvela tıp ilmini öğrendiği için, ilaç enjekte etmeyi doğru bulsa da rahmetli babaannem, hastalar evden çıkarken, gizlice sihirli iksirinden küçük bir tutam verip durumuna göre kullanmalarını nasihat ederdi. Hatta benim de bir çok defa üzerimde bu "simsiyah birşey" olarak hatırladığım merhemi kullanmıştı.
Çünkü Kafkas halkları; rahatsızlıkları her ne olursa olsun farketmez, merheme benzeyen, cam kavanozlarda saklanan ve "son kullanma tarihi" olmayan bu mucizeyi kullanıyorlardı.
Sonra yıllar geçti, yerlerimiz değişti derken rahmetliler gibi, o merhem de köyümüzde ve benim çocukluk anılarımda kaldı.
Geçmişimden kimse de kalmadığı için ne kadar uğraşsam da onun ismini, nasıl yapıldığını, neler içerdiğini öğrenemedim.
Çoğu zaman, yakınımdakilere bundan bahseder, "acaba neydi? niye sormadım? niye yazmadım bir köşeye!" diye hayıflanırdım.
Velhasıl, geçtiğimiz günlerde bir görüşmede, kıymetli bir abim, cebinden siyah bir paket çıkarıp yanındaki hanıma, bunun Afganistan'dan geldiğini ve çok şifalı olduğunu bildiriyordu.
Ondan istedim o paketi ve elime alır almaz kokladım.
Gözlerimi kapattım, daha derin kokladım ve sıcacık geçmişime döndüm...
O kavanozlarda tuttuğumuz ve ne olsa kullandığımız merhem işte buydu!
Benim hatıralarımdaki, babaannemin sihirli değneği; bugünün dilinde "Dağların gözyaşı" diye nitelendirilen "MUMİYO" imiş meğer..
Rahmetli Aidin Salih hocamızın da hastalarına sık sık tavsiye ettiği, “Altın Vuruş" diye misallendirdiği ve asla “İsraf etmeyin!” dediği bir mucizedir “Mumiyo".
Bazen direk bedenimize sürer, bazen ise sulandırıp içerdik.
Elhamdulillah!..
Kıymetini şimdi daha iyi anlıyorum. Çünkü bağışıklığımızın böylesine kuvvetli olmasının yegane sebeplerinden biri olmuştu bu gizli kahraman..
Bazen, aşılanmadığımızı öğrendiklerinde insanlar “Hala nasıl yaşıyorsunuz" der gibi bakıyorlar ve genelde aramızda şu konuşmalar geçiyor:
- Hiç mi aşın yok?
- Hiç yok.
- İlaç şurupta mı içmemişsin?
- İçmemişim.
- Antibiyotik?
- Daha neler..
- Su çiçeği olmadın mı?
- Olmadım. Çünkü kuzenim su çiçeği çıkardığında çıplak elle onun yaralarına merhem sürmüştüm. O sıra bir bağışıklık kazanmış olabilirim, mis gibi!..
Ben bugün sizlere aşı ve ilaç konusunda kesin ve keskin konuşuyorsam, bu belaya hiç bulaşmadan yaşamayı başardığımız içindir.
Bakın Allah, dağların arasından dahi bedeniniz için şifalar hâlk etmiş.
“Mumiyo" denilen bu rahmet, tamamen doğal ve katkı maddesiz hem de bin kutu antibiyotikten daha etkili ve tesirli.
Allah'ın bu nimeti, sizi iyi ederken başka bir yerinize zarar vermiyor; peki ya insanoğlunun ifsad ettiği ilaçlar?
Antibiyotikler, bağırsak florasını öyle bir hale getiriyor ki beden 2 senede ancak toparlayabiliyor.
"Mide ilacı" böbrek hastası, "böbrek ilacı" kalp hastası ederek güya tedavi ediyor ama herkesin poşetindeki ilaç sayısı her geçen gün artıyor.
Niye insan kendi eliyle, bile bile bunu yapar ki?
İman ettiğimiz Kur’an'da, her mevlütte, her cuma vaktinde, her ânımızda okuduğumuz Mülk suresinin 3. Ayeti celilesinde buyrulmuyor mu oysa:
“- Sen Rahmân'ın yaratmasında bir aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun?!”
Allah ne kadar da doğru söylemiş...
İnsanoğlu, tevekkülsüzlüğü ile doğumunun ilk anından sistemini bozuyor, ve boza boza devam ediyor.
Gerek yedikleriyle, gerek içtikleriyle, gerek tedavi yöntemleriyle..
Herkes sanki hipnoz olmuş.
Safrası alınıyor, bağırsağı kesiliyor, "dalak gereksiz" deniyor.
Hiç oturup kendi kendine demiyor ki:
- Yahu organım kesildi, ameliyat oldum yine ağrım var.. "Tedavin bu ilacı ömür boyu içmek" diyorlar. Bir ilacı, ömür boyu içeceksem iyileşme bunun neresinde?
Aksine hala ve hala kendini ifsad ettirmeye devam ediyor.
Bu hamur, daha çok su alır!..
Ben size acizane diyorum ki;
Geçmişinizle bağınızı koparmayın. Yaşlıların eski tedavi yöntemlerini öğrenin!..
Annenizin ellerine bakın, babanızın alın çizgilerini okuyun..
Dede ve neneleriniz hayatta ise her kelamlarını mümkünse yazın..
Ve,
lütfen artık kendinize gelin!..
Dağdan taştan dahi şifa akıtan Allah'ın size emanet verdiği bu bedene hıyanet etmeyin..
.
Yağmur Mirzayeva, dikGAZETE.com
Not; Yağmur hanımın şu an kapalı durumdaki sosyal medya hesabından, kendisinin de izni ile o günlerde, yayınlamak üzere alıp arşivimize kaydettiğimiz bu yazıda anlatılan "MUMİYO" şu sıralar, bazı eczanelerde "tablet" ve "damla" olarak da bulunmakla birlikte, bunların orijinal olarak ithal edilerek çeşitli şekillerde satışa sunulanlarla ne derece eşdeğer olduğu hakkında bir bilgimiz yoktur. Yazı başlığı da bize aittir. -dikGAZETE.com-