Darbe algısına itirafçı tokadı

Darbe algısına itirafçı tokadı

Darbe algısına itirafçı tokadı Darbe algısına itirafçı tokadı

Tarihin en büyük CIA beslemesi ihanet örgütü olan FETÖ’nün beynini yıkadığı kimselerdeki bazı söylemleri görünce insanın bırakın küçük dilini büyük dilini bile yutası geliyor.

Malum FETÖ efendisi CIA’nın emriyle ülkemizde 15 Temmuz 2016’da bir darbe girişiminde bulunmuş ve milletin çelik iradesine çarparak yerle bir olmuştu.

Başarısız darbe girişiminin ardından yurt dışına kaçan FETÖ militanları, münafık Fetullah’tan aldıkları talimat üzerine darbeyi kendilerinin yapmadıklarını, aksine mevcut iktidarın kendilerini bitirmek için bir komplo kurdukları hezeyanını sürekli olarak yaymaya ve bunun üzerinden bir algı oluşturmaya çalışıyorlar.

Böyle bir hezeyanda ne kadar başarılı oldular?

Yurt içinde ve yurt dışında darbe ile ilgili bazı kesimlerin beyanlarına baktığımızda FETÖ’nün bu hezeyanının oldukça tesirli olduğunu görüyoruz.

Yurt içinde FETÖ’nün oluşturduğu algı ile başta CHP’liler olmak üzere bazı partililerin “Kontrollü darbe” demelerinin altında FETÖ’nün bu algısının yattığı açıktır.

Ne yazık ki milliyetçi kesimden bazı kişiler de FETÖ’nün bu algısına aldanarak 15 Temmuz darbesini FETÖ’nün değil, hükümetin tezgahladığı hezeyanını savunabiliyorlar.

FETÖ’cüler yurt dışında da darbeyi kendilerinin yapmadıklarına ait oldukça tesirli bir propaganda yapıyorlar. Bunun sonucu olarak başta ABD, Almanya, İngiltere, Hollanda, Avusturya, Belçika vb. ülkeler aranan FETÖ’cüleri, Türkiye’ye iade etmedikleri gibi “Siyasi sığınmacı” kabul ederek sahip  çıkıyor.

Peki, gerçek ne?

Bugün 15 Temmuz sonrası on binlerce FETÖ militanı yakalanıp yargılanarak ülkeye karşı darbe yapmaktan ceza aldı. Çoğunun cezası Yargıtay tarafından da onandı. Bu mahkemelerde yargılanan FETÖ militanlarının itirafları, bu şeytani örgütün “15 Temmuz’u biz yapmadık” hezeyanı ve algısını binlerce kez yalanlayacak mahiyettedir.

Ne yazık ki FETÖ ile ciddi bir mücadele verilmediği için bu itiraflar mahkeme tutanaklarında saklı kalmaya devam ediyor. Halbuki bu itiraflar CIA beslemesi bu şeytani örgütün gelecekte yapmak istediği şerlere karşı set olabilecek çok önemli belgeler mahiyetindedir.

15 Temmuz’dan beri hükümetten bir “FETÖ İLE MÜCADELE ÜST KURULU” kurulmasını ve burada oluşturulacak bir editörya ile bu şeytani örgütle alakalı yazılan bütün yazıların, itirafların elden geçirilerek yayınlanmasının gerekliliğini istemiştik. Ancak ne hikmettir bilinmez bırakın böyle bir koordinasyon merkezi kurulmasını FETÖ ile mücadele edenler arasında bile bir koordinasyon kurulma yoluna gidilmedi. 

Sayın Erdoğan’ın“FETÖ ile mücadele hususunda en yakınlarım bile beni yalnız bıraktı.” derken ne kadar haklı olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. 

FETÖ’nün siyasi kanadına yönelik herhangi bir operasyon, soruşturma veya kovuşturma açılmadığı için bu alanda büyük zaaflar yaşandı ve hala da yaşanıyor. 

Bu hususta Sayın Erdoğan’a sağlıklı bilgilerin gitmediğine bizzat şahit oldum.

CİMER üzerinden veya başka kanallarla kendisine ulaştırmak istediğimiz birçok bilgi ve belge eline ulaşmadı. Bunun için basın aracılığıyla “Cumhurbaşkanına Açık Mektup” yazma gereği bile duydum.

Bana göre FETÖ ile mücadele hakkıyla verilmedi. 

Bu iş sadece Emniyet ve Yargıdaki birkaç vatansever savcıya bırakıldı. Halbuki bu şeytani örgütle sadece Emniyet ve Yargı ile baş edilemeyeceğini 20 yıldır avazım çıktığı kadar bağırıyorum. 

Bu şeytani örgütle ancak siyasi, kültürel, İslami, ekonomik, Emniyet. Yargı, üniversiteler vs. alanlarda topyekün bir mücadele yapıldığı takdirde başarıya ulaşılabilir. Bunu yazmaktan dilimde bırakın tüyü ağar bitti.

Yine bana göre bugün ekonomik alandaki çalkalanmaların, akıl almaz zamların, stokçuluğun arkasında da bu şeytani örgüt var.

Darbe ile ve diğer ayak oyunlarıyla Erdoğan’ı deviremeyen Küresel çete ve eyerli işbirlikçileri, şimdi de el ele vererek piyasalarla oynamakta ve bu vasıta ile Erdoğan’ı yıkmak istemektedir.

FETÖ ile hakkıyla mücadele verilmediği için abisi FETÖ’den tutuklu bir rektörün kardeşi bakan, kardeşi darbeden tutuklu bir generalin kardeşi büyükelçi, FETÖ ile iltisakı Pennsylvania’da çekilen resimlerle tescilli olan kişi bakan yapıldı. 

Geçmişi FETÖ ile iltisaklı olan ve 17/25 Aralık sonrası bile bu şeytani örgüte göz kırpan birçok siyasi kişi, başta AK Parti olmak üzere, değişik siyasi partilerin yönetimlerinde görev aldı ve gözümüzün içine baka baka bu şeytan yapının direk veya endirekt savunmasını yaptı. 

15  Temmuz’dan az bir zaman önce kapanan FETÖ’nün amiral gemisi “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın” (GYV) bir kuruluşu olan “Kültürlerarası Diyalog Platformu”nda (KADİP) kurucu olan kişi Diyanetin başına getirildi. 

17/25 Aralık sonrası hem de AK Parti’nin bir ilinde yaptığı basın toplantısı ile “Kim bu paralel uydurmasını ortaya süren. Böyle bir şey yok!..” diyen kişi teşkilatlanmanın ve “FETÖ ile mücadele”nin başına atandı. 

FETÖ’nün prensleri konumunda olanlar, partilerde grup başkan vekili olarak görev yaptı/yapıyor.

Yukarıdan beri özetlemeye çalıştığım gibi FETÖ ile iltisaklı binlerce kişi, özellikle siyasi alanda bir hesap verme olmadığı için yerlerini korudu ve kurulmak istenen algıya çanak tuttular.

Bütün bu mücadelelere rağmen FETÖ denen şeytani örgütün militanlarının, hala ülkeye karşı operasyon yapar halde bulunması tamamıyla bu şeytani yapının kripto militanlarının hala devletin, partilerin, üniversitelerin ve diğer resmi ve sivil kurumların kilit noktalarında görev yapmalarından kaynaklanmaktadır. 

Bu hususta hükümet, gereken tedbirleri almadığı iddia ediyorum ve bu iddiamda yüzde yüz haklıyım; FETÖ ile mücadele sadece Cumhurbaşkanının ve birkaç fedakar kişinin yapacağı bir mücadele değildir. Bugün ne yazık ki AK Parti’nin il, ilçe ve belediyelerinin hiç birinin FETÖ ile mücadele diye bir derdi olmadığını yakinen gözlemlediğim için bunları söyleyebiliyorum.

FETÖ ile hakkıyla mücadele edilmediği için bugün her yerde sesleri yüksek çıkmaya başladı. 

Sosyal medyada KHK’lar üzerinden her gün binlerce yayınla kendilerine haksızlık yapıldığı propagandasını yapıyorlar. 

Bu yayınlarla cezaevlerinde yatan militanlarına, “Sabredin, kısa zamanda diktatör, zalim (Erdoğan’ı kastediyorlar) yıkılacak ve hepiniz serbest kaldığınız gibi milyonlarca lira tazminat alacaksınız. Hatta şimdiden para sayma makinaları ayarlayın!..” mesajları veriyorlar. 

Hükümete muhalif partiler de üç beş oy uğruna bunlara çanak tutuyor. Kimi iktidara geldiklerinde devlet tarafından “FETÖ mensubu olabilecekleri teziyle atılan bütün KHK’lıların haklarını vereceklerini” vaat ederken kimileri de “FETÖ’nün bir terör örgütü olmadığını” söyleyebiliyor.

Hülasa etmek gerekirse FETÖ, alanı boş bulduğu için yeniden kaybettiği gücünü kazanmak için şeytanın bile aklına gelmeyecek operasyonlar yapıyor, algı oluşturmak için her türlü yolu deniyor.

FETÖ’nün “darbeyi biz yapmadık” algısını kıracak en güçlü belge ve bilgiler bizzat darbeye katılan kendi militanlarının savcılık ve mahkemelerde yaptıkları itiraflardır.  

Bu itiraflar ne yazık ki mahkeme klasörleri arasında kalıyor. Halbuki bunların teker teker tespit edilerek yayınlanması ve FETÖ denen şeytani yapının algılarına dur denilmesi gerekirdi.

Bunu hükümet ne yazık ki şimdiye kadar yapmadı ve bundan sonra da yapacağı benzemiyor. 

Binlerce sayfa tutan bu itirafları gönül isterdi ki devletimiz kitap, broşür vs. yapıp basarak herkese duyursun. 

Bu açıdan ben elimden geldiği kadar bir makale çerçevesinde de olsa FETÖ’nün kendi militanlarını, itiraflarıyla 15 Temmuz’u kendilerinin yaptığını ve bunu bizzat planlayanın başta Fetullah münafığının olduğunu okuyucularla paylaşmaya çalışacağım.

Bununla FETÖ’nün oluşturmak istediği algıya bir nebze karşı durabilirsem kendimi vatani ve insani vazifemi yapmış biri olarak kabul edeceğim.

FETÖ: İTİRAFÇILAR KÂFİR OLUR!..

15 Temmuz’da başarısız olan örgüt mensupları tutuklanınca binlercesi itirafçı oldu.

Örgütteki çözülmeleri engellemek isteyen FETÖ lideri, terörist başı Gülen, örgüt üyelerini ayakta tutmak, talimatlar vermek, itirafların önüne geçmek için hazırladığı bir video yayınladı. 

Bu “Video”da itirafçı olan, örgüt üyelerini deşifre edenleri kâfirlikle suçlayarak şöyle dedi: Cemaatimiz kritik bir süreçten geçiyor. Bu dönemde pek çok kişi tercihini yanlış yapıyor ve itirafçı oluyor. Halbuki bu hususta şiddete maruz kalmak büyük sevaptır. Cemaat mensuplarımızı deşifre eden, itirafçı olan günde yüz vakit te namaz kılsa kafir olur.

Münafık Fetullah’ın bu açıklamaları da itirafların önüne geçemedi.

Binlerce FETÖ militanı yaptıkları işin vatana ve İslam’a ihanet olduğunu kabul edip, bildiklerini devletle paylaştılar. 

FETÖ’CÜ DARBECİLERİN İTİRAFLARI…

FETÖ’cülerin mahkemelerde darbeyi kimin emriyle yaptıklarını anlattıkları bazı itirafları beraber okuyalım:

İTİRAFCI GENERALLER…

Tuğamiral İmren’in İtirafları:

15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığı’ndaki eylemlere ilişkin davada yargılanan eski Gölcük Deniz Ana Üs Komutanı Tuğamiral Hayrettin İmren, mahkemeye sunduğu dilekçesinde, FETÖ ile ilişkisini ve darbe girişiminde nasıl yer aldığını şöyle anlattı:

“İddianamede belirtilen 15 mahrem imamı ve İstanbul’da yapılan darbe toplantısını ifşa ettim. TEM’de verdiğim 63 sayfalık ifademde sadece bir cümleyi değiştirdim. TEM’de herhangi bir baskıya ve işkenceye maruz kalmadım. Amacım hatamı telafi etmek, devletime yardımcı olmaktır.

Bu örgütü zararsız, mülayim insanlar diye biliyordum. Terör örgütü lideri Gülen’in böyle bir sinsi planı olduğunu bilmezdim. 15 Temmuz 2016’da öğrendim ama çok geç kaldım.

Yine de ‘zararın neresinden dönersem kardır’ diyerek, yurt dışına kaçmaktansa firardayken teslim oldum. Diğer sanıklar TEM’de verdikleri ifadeleri inkar ediyorlar veya yalan söyleyerek gerçekleri gizliyorlar. Ömer Faruk Harmancık, ‘Genelkurmay Başkanı psikolojik bunalımda.’ dedi. ‘Hayrettin İmren, TEM’de baskı gördü.’ dedi.

Görülüyor ki sadece ben ve Gürel Kaynak bu hain terör örgütünün hipnozundan kurtulduk. Diğerlerinin ise Mankurtluğa devam etmektedir.

Başarısız olacağı belli olan bu darbe girişiminin gerçek amacı, devletin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin omurgasını kırmaktı. Çünkü Cumhurbaşkanına, örgütün elemanı olan polis kurumları ve yaverleri ile her zaman kötülük yapabilir, kaçırabilirlerdi.

Gülen vicdandan yoksun bir psikopattır. Çünkü hiçbir din adamı insan öldürülmesine izin vermez, kendisine bağlı olan insanları da tehlikeye atmaz. Hain FETÖ lideri kendisine sempati duyan on binlerce insanı ve ailelerini ateşe atmıştır. Ayrıca, FETÖ ile irtibatı olmayan askeri öğrenci, er ve uzman çavuşların da aileleri ile birlikte acımadan ateşe atılmalarına sebep olmuştur.

Son olarak binbaşı rütbesindeyken aldığım silahımı, yıllar sonra 15 Temmuz 2016’da elime aldım. O malum gece halet-i ruhiyemin iyi olmadığını personelim de bana burada söyledi. Ailem de açık görüşte aynı şeyi söyledi. Gece boyunca bir Mankurt olarak dolaştığımı, sabah hava aydınlanınca anladım. Maalesef o gece Mankurt olmuştum.”

TUĞGENERAL ÜNLÜ: DARBE BİLDİRİSİNİ PARTİGÖÇ VERDİ…

Yurtta Sulh Konseyi tarafından Elazığ Sıkı Yönetim Komutanı olarak atanan Tunceli Hozat 51. Motorlu Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Abdülkerim Ünlü darbe teşebbüsünü şöyle itiraf etti:

“İzinli olarak Ankara’daydım. 14 Temmuz günü askeri lojmanlarda Genelkurmay Başkanlığı Personel Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç ile buluştum. Partigöç, bana 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili Elazığ Sıkı Yönetim Komutanı olarak görevlendirildiğim darbe bildirisini ve çalışacağım personel listesini verdi.”

SUİKAST TİMİ BAŞKANI TUĞGENERALİN İTİRAFI…

FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul’da, Ankara’da ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaldığı Marmaris’teki suikast timinde rolü olan üst düzey rütbeli darbeci işte Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş itiraflarda bulundu:

“Bu kalkışmanın geçmiştekilere benzer olacağını düşünüyorduk. Cumhurbaşkanı ve kabine üyelerinin öncelikle alınıp mahkemeye sevk edilecek ve yargılama konuları çözüm sürecindeki hatalar, rüşvet iddiaları, IŞİD’in her yere elini kolunu sallayarak gitmesi gibi iddialar olacaktı.”

TUĞGENERAL: FETÖ’YE HİZMET ETTİK…

TSK’daki FETÖ’cülerin 15 Temmuz darbe girişimine katıldığı gerekçesiyle tutuklanan Sivas 5’inci Piyade Er Eğitim Tugayı ve Garnizon Komutanı Tuğgeneral Fatih Celaleddin Sağır, itiraflarında şunları söyledi:

“1988-1992 yılları arasında cemaatle yakın ilgim vardı. Bu süre zarfında evlere ve yurtlara gidiyordum, toplantılara katılıyordum. 10 yıl süreyle cemaate hizmet ettim.

2007 yılından sonra özellikle Balyoz ve Ergenekon operasyonlarının ardından örgütten uzaklaşmaya başladım.

Darbe girişimi ile ilgili emri saçma buldum ve onun için uygulamadım. Bombalamalar karşısında çok üzgünüm.

Darbe girişiminin başarısız olduğunu anlayınca gece geç saatlerde valilik binasına gittim.

Geceyi Sivas Valisi Davut Gül ile geçirdim.  Darbe başarılı olsaydı Sivas Sıkı Yönetim Komutanı olarak atanacaktım. Sabah saatlerinde gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığım mahkemece tutuklandım. “

TUĞGENERAL ERMİŞ: DARBE FETÖ İŞİ…

Konya Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Timurcan Ermiş:

Darbe girişiminden önceden haberdar olmadım. Sonradan katıldım. Pişman oldum ama geç kaldım. Darbe girişimini Fetullahçı Terör Örgütü yaptı.

TUĞGENERAL: Darbe FETÖ işi…

TSK’daki FETÖ’cülerin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası İzmir’de tutuklanan H.Y isimli general gizli tanık oldu.

Darbeden bir hafta önce Ankara Çukurambar’da FETÖ imamı Adil Öksüz ve Orgeneral Akın Öztürk’ün de yer aldığı bir toplantı yaptıklarını söyleyen General H.Y, “Darbe, bize ‘bu işin sonu selamet ve zenginlik’ denilerek tebliğ edildi” dedi:

“Çukur Ambardaki villaya kapalı bir minibüsle götürüldük 6-7-8-9-10 Temmuz tarihlerinde, darbeye katılacak komutanları teker teker çağırıp, görevleri tebliğ ettiler. 

Ben de o dönemde gittim. Daha sonra 11-12 ve 13 Temmuz’da çağırdıkları komutanlar da olmuş. Toplantıya giderken herkes cep telefonlarını evde bıraktı. Villadaki büyük bir salonda, Adil Öksüz ve Akın Öztürk’ün de aralarında bulunduğu heyetin karşısına çıktık.

Her komutana darbede kendi ilinde yapacakları anlatıldı. Ama kimseye yazılı bir belge verilmedi. Konuşmanın başında da bir kere anlatacaklarını söyleyerek uyardılar.

Darbe planı bana anlatıldığında, itiraz ettim ve ‘çatışma çıkar’ dedim. Bana, ‘sen merak etme, çatışma falan çıkmaz, bütün komutanları ikna ederiz. Bir tek Hava Kuvvetleri Komutanı sorun çıkarır. Onu da kendi yöntemlerimizle hallederiz. Bütün tedbirleri aldık’ dediler. 

Bize örgüte girerken ettiğimiz yemini hatırlatıp, FETÖ’nün ailemizden bile önce geldiğini söyleyerek, ‘bu işin sonuna selamet, huzur mutluluk ve zenginlik olacaksınız’ dediler.

Tebliğ edilen görevlendirmeler sonrası da tekrar aynı minibüslerle Ankara’daki belirle noktalara bizi bıraktılar. 

8 Temmuz’da MİT, polis jandarma ve benden de sorumlu olan imam bizi Ankara’ya çağırdı. 

Beni Esenboğa Havalimanı’ndan araçla alarak, toplantının yapıldığı villaya götürdüler. Orada çoğunu tanımadığım çok sayıda general vardı. Darbenin planını yapıyorlardı. 

Başlarında da Adil Öksüz bulunuyordu. Planlamalar 2 gün sürdü. Tüm yapılan planları Öksüz aldı ve ‘Ben bu planları Amerika’ya onay için Hoca Efendiye götürüyorum’ diyerek ayrıldı. 

Öksüz’ün 13 Temmuz’da Amerika’dan döndüğünü öğrendim. 15 Temmuz’da sorumlu imam benimle saat 18.00’de görüşmek istedi. Yanımda 2 albay da vardı. ‘Darbe bu gece yapılacak’ dedi. 

Gece saatlerinde ismini verdiği bir komutanın arayacağını ve neler yapacaklarımızın talimatını vereceğini söyledi.

H.Y, darbe planlarının Adil Öksüz önderliğinde çok sayıda generalle birlikte yapıldığını ifade ederek, ‘Planlar Fetullah Gülen’in onayı alındıktan sonra uygulandı.”

DARBECİ ALBAYLARIN İTİRAFLARI…

Tabip Albay: Günahlarımızı Gülen Üstlenecekti!

Erzurum’da FETÖ’nün ‘mahrem asker’ yapılanmasına yönelik soruşturma tamamlanarak 27 sanık hakkında dava açıldı. Tutuksuz yargılanan ve itirafçı olan Tabip Albay İ.Y., şunları söyledi:

“Şemsettin kod isimli kişi beni İstanbul’da bir yurtta Fetullah Gülen ile tanıştırdı.

Gülen bana ‘Siz önemli bir misyon üslendiniz. İşiniz kendinizi belli etmeyin, verilen görevleri yapın. Kendinizi gizlemek için gerekirse içki de içebilirsiniz. Hatta eşiniz kapalı ise başını açın, günah olmaz. Olsa bile ben üstleniyorum’ dedi. 

2013’de ise Pennsylvania’ya gittik. Tuğgeneral olan benim imamlığımı yapan Prof. Dr. Mehmet Zeki Kıralp’in generallik rütbesini Gülen benim yanımda dua okuyarak taktı. 2013 yılında örgüt beni ödüllendirmek için ABD’ye gönderdi. 

Pennsylvania’da Gülen’in yanında iki gece kaldım. Gülen bana, ‘Bu abin gibi inşallah general olursun. Bulunduğunuz yerde adam kazanın, kişilerle ilgilenin, kendinizi işinizde ön plana çıkarın. GATA’da öğretim elemanı olmak cemaat için büyük hizmettir. Bu süreçte önemli makamlara gelirseniz dava kazanır.’ diye telkinlerde bulundu.

Görev yaptığım Askeri hastanelerde imamlarımız kurmaylık sınavına giren FETÖ/PDY mensubu subayların isimlerini verir, bizden onlara bulundukları makamlarda yükselmeleri için gereken her türlü torpili yapardık. Bu süreçte yüzlerce örgüt mensubu subayın muayenelerinde torpil yaptım. 

Hatta sarılık hastalığı olan bir subayın muayeneden geçmesini bile sağladım. Bu durumda olmaktan çok pişmanım. Dini vecibelerimi daha iyi yerine getirebilmek amacı ile hareket ettiğimi düşünürken, darbe teşebbüsü ile yapılan işlerin yanlışlığını anladım. Benden istendiği her zaman soruşturma makamlarına yardımcı olmaya hazırım.”

İtirafçı İl Jandarma Komutanı Albay Keleş…

15 Temmuz darbe girişiminden sonra tutuklanan Diyarbakır eski İl Jandarma Komutanı Albay Hasan Ceyhun Keleş etkin pişmanlıktan faydalanmak için itirafçı oldu ve şunları söyledi:

“1988 yılında lise son sınıftayken cemaat evine gittim. 1989 yılında Kara Harp Okulu’nu kazandım. Çorum’daki evin sorumlusu Medet kod adlı kişi beni Ankara’da İhsan kod adlı kişi ile tanıştırdı. 

1993 yılında Teğmen olarak mezun oldum. 1997 yılında Hakkari’ye atandım. Hakkari’de 2 yıl boyunca Van’dan gelen Vedat kod adlı kişiyle lojmanda görüştüm. 

1999 yılında Manisa Kırkağaç’a atandım. ‘Hakan’ kod adlı kişi ile görüştüm. 2002 yılında İzmir’e atandım. Tayin olduğumda İzmir’de benden sorumlu Kemal kod adlı kişi ile tanıştırıldım ve bir kaç kez görüştük. 2004’te İstanbul Harp Akademileri Komutanlığı sınavını kazandım. 

İzmir’de Kemal kod adlı kişi, beni İstanbul’da benden sorumlu olan Hasan kod adlı kişiyle tanıştırdı. 2006 yılında Kars Kağızman’a tayinim çıkınca Sinan kod adlı öğretmen ile tanıştırıldım. 

2007 yılında Batman’a atanınca beni Fatih kod adlı başka biriyle tanıştırdılar. 2010 yılında İstanbul Harp Akademileri Komutanlığı’na öğretim elemanı olarak tayin olunca Fatih kod adlı kişi beni Ahmet kod adlı hukukçu ile tanıştırdı. 

2012 yılında Jandarma Genel Komutanlığı’na tayin oldum. Burada da Ekrem kod adlı kişi ile tanıştırıldım ve bundan sonra bu kişinin benden sorumlu olacağı söylendi. 2014 yılında Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı’na tayin oldum. 

Tekin kod adlı öğretmen ile tanıştırıldım. Tekin, bir görüşmemizde kendi bilgisayarından Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı personel isim listesinde bulunan subaylarla ilgili ‘Şu subay nasıldır, namaz kılar mı, çalışkan biri mi?’ gibi sorular sordu. 

Ben de bildiklerimi söyledim. 15 Temmuz günü makam odasının arkasındaki odada dinlenmeye çekildim. 22.45 sıralarında sözde sıkıyönetim direktifi mesajı getirildi. 

Darbe girişimi olduğunu öğrenince İl jandarma komutanlığının anayasal düzene bağlı olduğunu ifade ettim. Verdiğim emrin tüm birliklere gönderilmesini istedim.”

Garnizon Komutanı Albay Taşkın’ın itirafları…

Niğde’de, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında hakkında açılan davada tutuklu yargılanan ve etkin pişmanlıktan yararlanan eski Garnizon Komutanı Albay İbrahim Taşkın, örgütün askeri yapılanmasına ilişkin şu bilgileri verdi:

“1983’te Kuleli Askeri Lisesi, 4 yıl sonra da Kara Harp Okulunu kazandım. Harp okulu 3. sınıftayken FETÖ’nün elemanlarıyla tanıştım. Bana açıktan namaz kılmamam ve Kur’an okumamın yanlış olduğunun, bu nedenle ilerleyen yıllarda okuldan atılabileceğimi söylediler. 

Yüzbaşı rütbesine kadar evlenmemem konusunda telkinde bulundular. Okul bitince Hatay’a atandım. Ardından Bitlis’in Tatvan ilçesine tayinim çıktı. 

Bu arada evlendim. Eşimin başının kapalı olması bu yapıyı çıldırtmıştı. Sürekli eşinin başını aç telkinleri geliyordu. 

Bir gün birisi geldi bana, ‘Duydum meslekten atılıyorsun. Hiç gerek yok, değmez buna. Sen dinine hizmet etmek, yaşamak istiyorsan ibadetlerini açık yapmana ve eşinin başının kapalı olmasına gerek yok. İçki de içmelisin. Ben içiyorum.’ telkinlerinde bulundu.

Yapmadığım takdirde dosyam hazırlanmış. Askeriyeden beni atacaklarmış. Ben de durumu eşime anlattım. ‘Eğer başını açmazsan beni askeriyeden atacaklarmış.’ dedim. 

O da ‘Tamam açarım.’ dedi. Böylelikle ibadetlerimi gizli yapmaya, içki içmeye başladım ve eşimin başını açmam benim askeriyede kalmama yetti. 

Niğde’ye İl Jandarma Alay Komutanı olarak atandım. Burada Cafer benimle irtibat kurdu.  Kayseri’den kendisini öğretmen diye tanıdığım şahısla irtibata geçtik. 

İlk başlarda çarşıda buluştuk, sonra kafede, daha sonra da evde buluştuk. Bu toplantılarda Fetullah Gülen’e ait CD’ler izlettiriyorlar, siyasi konuşmalar oluyordu. 

Seçim zamanında bana ‘ AK Parti yerine HDP’ye oy verin daha iyi.’ dediler. Sanki hepsi ağız birliği yapmış gibiydiler. 15 Temmuz 2016 yaklaştığında toplantılarda ‘Sabredin bir gün bunlar gidecek artık.’ söylemler arttı.”

Yarbay: Darbe Talimatı Gülen’den…

Fetullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan ve o dönem Ankara Jandarma Özel Asayiş Komutanlığında görevli olan eski Yarbay F.E, 15 Temmuz darbe girişimini talimatının FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’den alındığını şu sözlerle anlattı:

Lise ve Kara Harp Okulu eğitimi süresince FETÖ üyeleriyle 2 ve 3’er kişilik gruplar halinde görüştük. 1999’da Ankara Jandarma Okullar Komutanlığına geldiğimde Maliye Bakanlığında çalıştığını bildiğim Hayrettin isimli sivil ile görüşmeye başladım. 

2002’de İstanbul’a geçtim. İstanbul’da kaldığım 3 yıl içerisinde Ankara’ya geldiğim zamanlarda Hayrettin ile görüşmeye devam ediyordum. İstanbul’da öğretmen olan Ali K. ile görüşmeye başladım. 

Temmuz 2015’te Ankara Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı’na atandım. Benim bu darbe teşebbüsünden 12 Temmuz 2016 salı günü haberim oldu. 

Aynı gün akşam saat 22.00 sularında bu yapıya mensup olan cemaatin askeriye imamı olan kod ismini Osman olarak bildiğim şahıs ve onun üstü kod ismi Hakan olan şahısla Tandoğan’da bulunan bir tıp merkezinin yakınındaki bir binadaki ofiste görüştüm.

Hakan, ‘Yakın zamanda askeriye içerisindeki cemaat mensuplarına yönelik büyük bir operasyon yapılacağını, böyle bir operasyon yapılırsa cemaatin kökten biteceğini, bunu engellemek için de 15 Temmuz 2016 gece saat 03.00 sularında askeriyenin yönetime el koyacağını, talimatın büyüğümüz Fetullah Gülen Hoca Efendiden geldiğini, bu el koyma işlemine batı illerinden birkaç tane tugayın destek amacı ile Ankara’ya geleceğini’ söyledi. 

Hakan kod isimli kişi, darbenin emir komuta zinciri dahilinde olmayacağını, kolordu ve tugay seviyesinde kendilerine destek olunacağını, batı illerinden komandoların uçaklar veya karayolu ile Ankara’ya destek amacıyla geleceklerini söyledi. 

Benim de bu darbe sürecinde saat 21.30-22.00 civarında Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığına giderek, Subay Temel Kurs Komutanı Binbaşı Tarık Görener ve Kurmay Başkanı Albay Özkan Doğanay ile görüşerek, onların görevlendirdiği 30 kursiyer teğmenle beraber 1 nolu nizamiyenin emniyetini sağlamamı istedi. 

15 Temmuz’da saat 21.00-21.30 sularında Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığına gittim. Subay Temel Kurs Komutanlığında Binbaşı Tarık ve Albay Özkan’ı gördüm. 

Özkan Albay bana faaliyetin erkene alındığını, hemen 30 teğmenle birlikte nizamiyeye gitmemi söyledi. Ancak teğmenler hazır olmadığından dolayı hazır olan 10 teğmen ile birlikte 1 nolu nizamiyeye geçerek tedbir aldık VE burada içeri giriş ve çıkışları kapattık. 

Bu arada ben Özkan Albay ile sürekli irtibat halindeydim. Saat 02.00 sularında camilerden sela okunmaya başlayınca bu faaliyetin başarısız olduğunu düşünmeye başladım. 

Zaten yanımdaki teğmen ve diğer rütbelilerin de kendi aralarında ve benle konuşmalarında tedirgin olduklarını anlıyordum. 

Özellikle uçak ve helikopterlerle bombalamalar yapıldıktan sonra bu harekatın anlamsız olduğunu düşünmeye başladım. Hava aydınlanmasıyla birlikte yanımdaki personeli serbest bıraktım. 

Daha sonra İstanbul’a giderek ailemle vedalaştım. 19 Temmuz 2016’da kendi birliğime giderek teslim oldum. 

Böyle bir faaliyete ve harekata katıldığım için çok pişmanım, harekatın bu seviyeye geleceği halkın, Meclisin bombalanacağı, emniyet mensupları ile çatışmaların yaşanacağı hiç aklıma gelmezdi. 

Bir anda kendimi olayların içerisinde buldum. Etkin pişmanlıktan faydalanmak istiyorum.”

Akar’ın Emir Subayı Yarbay Türkan’ın İtirafları…

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın en yakınındaki isim olan emir subayı Yarbay Levent Türkkan, savcılık ifadesinde her şeyi itiraf etti:

“Çocukluğumdan beri örgütün içindeydim. 1989 Işıklar Askeri Lisesi’nin sınavlarına girdim. Sınavı kendi bilgilerimle kazanacağımdan emindim. Cemaatteki abilerim de emindi. Fakat yine de bana sınav olmadan önceki gece yarısı getirip soruları verdiler.

FETÖ bana örgütsel görevler vermeye başladı. Necdet Özel’i dinleme cihazı ile sürekli izliyordum. 

İki boğum parmak ucu kadar bir dinleme cihazını her gün paşanın odasına koyup akşam çıkarken alıyordum. Pili bir gün dayanıyordu. 10-15 saat ses kaydı yapıyordu. Bu cihazı bana Telekom’daki abi verdi. 

Talimatı da o verdi; ‘Sadece bilgi amaçlı dinlenecek, bir şey olmayacak’ dedi. Haftada bir dolan cihazı abiye götürüp veriyordum. Ara sıra Genelkurmay Başkanı’nın odasında dinleme cihazı araması yapılıyordu. 

Ben de doğal olarak aramanın yapılacağı zamanı bildiğim için cihazı alıyordum. Necdet Özel ve Yaşar Güler’in emir subayı da arkadaşım Binbaşı Mehmet Akkurt’tu. O da Gülen örgütünündü.

Ses kayıtlarını onunla birlikte yaptık. 2. Başkan’ın odasına da dinleme cihazı yerleştirdik.

Cemaatte kesin bir şekilde gizlilik ve ketumiyet vardır. Herkes kendi abisini bilir, gider dersini yapar, namazını kılar, sohbetini yapar, kendi işiyle ilgili verilen görevleri yapar, fazlasını bilmez ve sormaz.

Benim şahsi kanaatim 1990’lı yıllardan bu yana sınavla okullardan gelen ve orduya alınan subayların yüzde 60-70’i cemaatçidir. 

Kesin cemaatçi olduklarını bildiğim Binbaşı Mehmet Akkurt, başçavuşlar Serhat ve Şener, Yüzbaşı Serdar Tekin, konut astsubayı başçavuş Veysel Tokmak, Başçavuş Ömer Gürsel Çetin, Abdullah Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel, diğer özel kalem Hüseyin Hakan Öcal, Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan, Cumhurbaşkanı başyaveri Albay Ali Yazıcı, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Muhsin Kutsi Barış, Genelkurmay 2. Başkanı eski koruması yüzbaşı Abdurrahim Aksoy, 2. Başkan Özel Kalem Müdürü Yarbay Bünyamin Tuner, onun yardımcısı binbaşı Recep, Personel Başkanlığında Şube Müdürü Albay Cemil, Korgeneral Mustafa Özsoy, Korgeneral Salih Ulusoy, Albay Muharrem Köse, personel dairesinde görevli Tuğgeneral Mehmet Partigöç adlı kişilerdir.”

Darbe yapılacağını 14 Temmuz 2016 Perşembe günü saat 10.00-11.00 gibi öğrendim. 

Genelkurmay Başkanı Danışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan, “Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve orgeneraller tek tek alınacak. Sessiz sedasız işi bitireceğiz. 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece saat 03.00’te darbe yapacağız.” dedi.

Tümgeneral Mehmet Dişli de cemaatçidir. Mehmet Dişli Genelkurmay Proje Yönetim Daire Başkanıdır. 

Mehmet Dişli darbe teşebbüsü başladığında ilk önce Hulusi Akar Paşa’nın odasına tek başına gideceğini, onun kabul etmesi halinde darbe faaliyetinin başına geçirileceğini bize söyledi. 

Bunu söylerken bize ‘Genelkurmay Başkanına, ‘Sen Kenan Evren olacak mısın, olmayacak mısın?’ diye soracağım’ şeklinde beyanda bulundu. 

Elinde bir not kağıdı vardı. Oraya Genelkurmay Başkanına söyleyeceklerini tek tek yazmıştı. 

Söylediğine göre Hulusi Akar darbe faaliyetinin başına geçmeyi kabul ederse, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Akın Öztürk olacaktı. Gece yarısı 03.00’te faaliyet başlayacağı için saat 02.30’da Genelkurmay Başkanının konutunda buluşacağımızı kararlaştırdık.

Aramızdaki konuşmalara göre Hulusi Akar Paşa teklifi kabul etmezse ben ve ekibim etkisiz hale getirecektik. 

Bu konuda eski Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel ve yeni Özel Kalem Müdürü Yarbay Hakan Öcal’ın bana yardım edeceğini söylediler. Özel Kuvvetlerden gelen personel Hulusi Akar Paşa’yı alıp götürecekti. 

Olaylar çok hızlı gelişti. Genelkurmay Başkanı Akar, en son MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile 1 saatten fazla görüştü. Hakan bey zaten sürekli bize gelirdi, biz ona giderdik. 

Komutanla ikisi birbirlerini severlerdi. Bu görüşmede olağanüstü bir buluşma hissetmedim. Hakan Fidan makamdan ayrıldıktan çok kısa süre sonra özel kuvvetlerden 20 civarında tam teçhizatlı asker karargaha girdi. 

Orhan Yıkılkan da Mehmet Dişli de oradaydı. Mehmet Dişli Komutanın kapısını çalıp içeri girdi. 

Dişli Paşa içeride 5 dakika civarında kaldı. Aralarında ne konuştuklarını duymadık. Dışarı çıktığında ‘ortada, girin’ dedi. İçeriye ben, Yüzbaşı Serdar Tekin, Başçavuş Abdullah, Özel Kalem Müdürü Albay Ramazan, Orhan Yıkılkan ile girdik. Dişli Paşa da oradaydı. 

Hulusi Akar Paşa, Dişli Paşa ve bizlere hitaben ‘Yanlış yapıyorsunuz, bu böyle olmaz’ dedi. 

Benim elimde tabanca vardı. Hulusi Paşa makamının yanındaki masada sandalyede oturuyordu. Tabanca elimdeyken Hulusi Paşa’ya ‘Komutanım sizi koltuklara alalım’ dedim. 

O da herkes içeri girince panik yaptı ve ‘Bana su getirin’ dedi. Serdar Yüzbaşı su getirdi. Alıp içti. 

Ben ‘Abdest alıp namaz kılacağım, üzerimi değiştireceğim’ dedi. Arka taraftaki dinlenme odasına Serdar Yüzbaşı ve Abdullah Başçavuşla birlikte girdiler. 

Orada üzerini değiştirdi, namazını kıldı. Kıldığı namaz, vakit namazı mıydı, ne namazıydı açıkçası bilemiyorum. Arada kendisi bizlere hitaben, ‘Yanlış yapıyorsunuz’ diyordu. 

Ben Hulusi Paşa’ya ‘Komutanım, yıllardır yanınızdayım. Hiç sizi üzdüm mü, size hainlik yaptım mı? Lütfen dediklerimizi yapın. Hiçbir sorun çıkmayacak’ dediğimi hatırlıyorum. 

Karşılığında ne cevap verdiğini hatırlamıyorum. Namazı bittikten sonra montunu giydi. Özel Kuvvetlerden gelen görevliler koluna girip alıp götürdüler.”

Yarbay: Darbeyi FETÖ emretti…

Cumhurbaşkanı eski başyaveri Albay Ali Yazıcı ile eski alay komutanı Albay Muhsin Kutsi Barış’ın da yer aldığı 534 kişinin yargılandığı davada sanıklardan eski Yarbay Emin Güven, FETÖ üyesi olduğunu itiraf ederek Cumhurbaşkanlığı eski başyaveri Ali Yazıcı’yı da ifşa etti.

“FETÖ yapılanması ile lise son sınıfta tanıştım. 15 Temmuz’dan sonra cemaati tanıdığıma lanet ediyorum. Darbe girişiminden önce izinliydim. 

Genelkurmay darbe davasının sanıklarından eski Albay Fırat Alakuş ile 13 Temmuz’da bir görüşme yaptık. 

Alakuş bana Akıncı merkezli bir operasyon planlandığını, MİT içerisinde birilerinin cemaatin üst düzey birini kaçırdığını, operasyonun da bunun için planlandığını söyledi.”

Darbeci Yarbay Bolat’ın itirafı…

15 Temmuz darbe girişimine katılan tabur komutanı eski Yarbay Murat Bolat“Vicdanımı rahatlatmak için anlatıyorum” diyerek başladığı ifadesinde şunları söyledi:

“Yıllarca bu devlet için savaştık, benim 3 tane cesaret madalyam var. Geldiğimiz noktada 251 kişinin ölümünden sorumlu bir ordunun mensubuyuz. 

Helikopterlerle ilgili operasyonel görevlerde yer alacak 2-3 kişi vardı. 2 tane planlı, 2 tane de ihtiyaç duyulursa helikopter planı vardı. 

Bu planlardan birincisi, Cumhurbaşkanı’nın Marmaris’te tatil yaptığı yerden alınması. İstanbul’daki 4 Skorsky helikopter Çiğli’deki SAT timlerini alacak, o timler kendi cephanelerini çalacaklar, teçhizat, mühimmat alacaklar. 

Sonra 4. Kara Havacılık Alayı’nın helikopterleri ile buluşup Çiğli’ye geçip Kara Havacılık Komutanlığı’ndan 3 tane Couger helikopteri alacaklar. 

Toplam 9 helikopter görev alacaktı. (6 Kara Havacılık’tan, 3 Hava Kuvvetleri’nden). 80-90 kişilik operasyonel ekiple Marmaris’e geçecek, Cumhurbaşkanı alınacak, devamında ikmal yapıp Çiğli’ye geçeceklerdi.

Başbakan Binali Yıldırım ve İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın alınması da bize verilen vazifeler arasındaydı. 2 Skorsky, 2 Couger helikopterle bu yapılacaktı. 

Planlamada, darbenin gece 3 gibi yapılması hedefleniyordu. Bazı gelişmeler planın öne alınmasına sebep oldu.”

YÜZBAŞILARIN İTİRAFLARI…

73 Mahrem Pilottan 44’ü itirafçı oldu…

TSK’daki FETÖ’cülerin 15 Temmuz darbe girişimine yönelik Konya’daki soruşturmada 73 mahrem pilottan 44’ü itirafçı oldu. Rütbesi Yüzbaşı olan bu pilotlardan birinin itirafı aynen şöyle:

“Bizi ortaokulda tespit ettiler. Öğrenci evlerinde özel olarak ders çalıştırıp askeri okullar ve harp akademilerine hazırladılar.

Geçmişimizde örgütle bağlantı olmaması için, örgüte ait olmayan dershanelere kaydettirdiler. 

TSK’nın okullarına adım atmamızdan itibaren de gölge gibi takip ettiler. İslam’ın şartı olmasına rağmen, deşifre olmayalım diye bize oruç tutmayı yasakladılar. 

Ne askeri lise, ne hava harp okulu, ne de meslek hayatımız boyunca hiç oruç tutmadık. 

Namazları, tedbir adı altında ima yoluyla üç nokta belirleyerek kıldık. Örgütün elinde adeta esir hayatı yaşadık.

Her ay maaşlarımızdan yüzde 15 kestiler. Evleneceğimiz kadınları bile örgüt içerisinden seçmemizi istediler. 

Örgüt abileri ile her 2 haftada bir, hiç iletişim kurmadan buluştuk. Bu abiler, aramızda gönül bağı ve yakınlık oluşmaması için 2 yılda bir değiştirildi. 

8 yıllık eğitim sonunda, hiç tanımadığımız devrelerimiz ve komutanlarımızın verdiği notlara göre sınıflandırıldık. Örgüt, TSK’da görev alacak pilotlara özel önem gösterirdi.”

Darbeci Yüzbaşı Eral’ın itirafları…

Ankara’da, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı’nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 sanığın yargılandığı davaya itirafçı olan sanık eski Yüzbaşı Ali Emre Eral şunları söyledi:

“Bunlar bizi kullandı ve vatan haini pozisyonuna soktu. Çok pişmanım ama iş işten geçti. 

İtirafçı olmamam için örgüt mensupları çok çalıştı. Hatta şube eski müdürü benim itirafçı olmamam için çok gayret etti. 

Peygamberimizi rüyasında görenler olduğunu, çok az kaldığı, yakında bu sıkıntıların biteceğini, sabretmem gerektiğini, eğer itirafçı olursam ahiretimin sıkıntıya gireceğini söyledi.

Bu kapsamda kendisinin FETÖ’cü olduğunu ve hala insanları boş vaatlerle kandırmaya çalıştığını düşünüyorum.

Biz normal çalışma günlerinde en geç 21.00’e kadar rutin mesai yapıyorduk. Ancak şube müdürü 15 Temmuz gecesi 17.00-18.00 gibi bana mesainin 02.00-03.00’e kadar sürebileceğini bildirdiğinde şaşırdım. Şube müdürü darbeyi önceden biliyordu.

FETÖ, kuruluşundan bu yana hoşgörüyle ülkeye ve millete hizmet etmekten başka gayesi yokmuş gibi kendisini göstererek benim gibi nice iyi niyetli ve saf insanları suistimal etmiş, kandırmış, asıl niyetini hain darbe girişimi ile ortaya koymuştur.”

Yüzbaşı Can’ın Darbe itirafları…

Yüzbaşı İrfan Can darbenin FETÖ tarafından yapıldığına dair çarpıcı itiraflarda bulundu:

“İlkokulda örgütle tanıştım. Askeri lise sınavlarını kazandım. Akademiyi bitirdikten sonra Mardin Kızıltepe Komando Taburunda görevlendirildim. 

Orada bize, ‘Ergenekoncu komutanınız var mı’ şeklinde sorular soruyorlardı. Daha sonra Denizli Buldan İlçe Jandarma Komutanı oldum. Buradaki abimin kod adı ‘Saffet’di. 

Akademi sınavlarına hazırlanırken örgüt üst abisi R.K. bize çalışacak dokümanı flash bellekle veriyordu. İkimiz de sınavı kazandık.

17 Aralık döneminde AK Parti ve Erdoğan hakkında eleştiriler konuşulmaya başlandı. Bunların bize propagandası yapıldı. İstanbul’daki abim telefonumu alarak bir program yükledi. 

Daha sonra tabletten haberleşmeye başladık. Sadık isimli şahıs evine gittiğim bir gün bana zarf içinde F serisi 1 dolar verdi. Bu 1 doların bizzat Gülen tarafından bana gönderildiğini söyledi.

Darbe girişimi sırasında Emniyet Müdürü’nün (Mithat Aynacı) tankın içinden çıkması, sıkıyönetim komutanları listesi ve yardımcıları olarak Paralelci müdürlerin olması FETÖ’nün rol oynadığına dair tespitlerimdir. ‘Dua edin’ bunlar gidecek diyorlardı. 

Darbe olunca ne demek istediklerini anladım. M.G isimli Akademi 2. sınıftan bir öğrenci bana darbeden birkaç gün önce ‘Bu aralar bir şeyler olacak’ dedi. 

Üzerine gittim ancak bilgi vermedi. Darbe girişimi günü ise evime gelip, ‘Bu akşam bir şeyler olacak’ demişti. Yine sorduğumda bana ‘Öğrenirsin’ dedi.”

Darbeci Yüzbaşının Eşi de itirafçı oldu…

FETÖ’cü darbe girişiminden sonra TSK’dan ihraç edilen ve tutuklanan Yüzbaşı Cemil Çetin’in öğretmen eşi Dudu Çetin, KPSS soruşturması kapsamında itirafçı oldu ve şunları söyledi:

“14 Temmuz’da eşimin cemaatten abisi Gazi Üniversitesi’nde akademisyen olan kişi, evimize geldi. Eşime 15 Temmuz’daki biletini iptal etmesini söyledi ve eşimin telefonuna bir şey yükledi, ‘Biz seni yarın ararız, yarın iş yerinde ol’ dedi. 

15 Temmuz akşamı, bir komutanın, ‘İş hayır, akıbet hayır’ diyerek eşimden mühimmat deposunu açmasını söylediğini eşim anlattı.

Eşim de depoyu açtığını, ...

Not:

Uzunluk sebebiyle YAZININ DEVAMI YORUM BÖLÜMÜNDE

Tarihin en büyük CIA beslemesi ihanet örgütü olan FETÖ’nün beynini yıkadığı kimselerdeki bazı söylemleri görünce insanın bırakın küçük dilini büyük dilini bile yutası geliyor.

Malum FETÖ efendisi CIA’nın emriyle ülkemizde 15 Temmuz 2016’da bir darbe girişiminde bulunmuş ve milletin çelik iradesine çarparak yerle bir olmuştu.

Başarısız darbe girişiminin ardından yurt dışına kaçan FETÖ militanları, münafık Fetullah’tan aldıkları talimat üzerine darbeyi kendilerinin yapmadıklarını, aksine mevcut iktidarın kendilerini bitirmek için bir komplo kurdukları hezeyanını sürekli olarak yaymaya ve bunun üzerinden bir algı oluşturmaya çalışıyorlar.

Böyle bir hezeyanda ne kadar başarılı oldular?

Yurt içinde ve yurt dışında darbe ile ilgili bazı kesimlerin beyanlarına baktığımızda FETÖ’nün bu hezeyanının oldukça tesirli olduğunu görüyoruz.

Yurt içinde FETÖ’nün oluşturduğu algı ile başta CHP’liler olmak üzere bazı partililerin “Kontrollü darbe” demelerinin altında FETÖ’nün bu algısının yattığı açıktır.

Ne yazık ki milliyetçi kesimden bazı kişiler de FETÖ’nün bu algısına aldanarak 15 Temmuz darbesini FETÖ’nün değil, hükümetin tezgahladığı hezeyanını savunabiliyorlar.

FETÖ’cüler yurt dışında da darbeyi kendilerinin yapmadıklarına ait oldukça tesirli bir propaganda yapıyorlar. Bunun sonucu olarak başta ABD, Almanya, İngiltere, Hollanda, Avusturya, Belçika vb. ülkeler aranan FETÖ’cüleri, Türkiye’ye iade etmedikleri gibi “Siyasi sığınmacı” kabul ederek sahip  çıkıyor.

Peki, gerçek ne?

Bugün 15 Temmuz sonrası on binlerce FETÖ militanı yakalanıp yargılanarak ülkeye karşı darbe yapmaktan ceza aldı. Çoğunun cezası Yargıtay tarafından da onandı. Bu mahkemelerde yargılanan FETÖ militanlarının itirafları, bu şeytani örgütün “15 Temmuz’u biz yapmadık” hezeyanı ve algısını binlerce kez yalanlayacak mahiyettedir.

Ne yazık ki FETÖ ile ciddi bir mücadele verilmediği için bu itiraflar mahkeme tutanaklarında saklı kalmaya devam ediyor. Halbuki bu itiraflar CIA beslemesi bu şeytani örgütün gelecekte yapmak istediği şerlere karşı set olabilecek çok önemli belgeler mahiyetindedir.

15 Temmuz’dan beri hükümetten bir “FETÖ İLE MÜCADELE ÜST KURULU” kurulmasını ve burada oluşturulacak bir editörya ile bu şeytani örgütle alakalı yazılan bütün yazıların, itirafların elden geçirilerek yayınlanmasının gerekliliğini istemiştik. Ancak ne hikmettir bilinmez bırakın böyle bir koordinasyon merkezi kurulmasını FETÖ ile mücadele edenler arasında bile bir koordinasyon kurulma yoluna gidilmedi. 

Sayın Erdoğan’ın“FETÖ ile mücadele hususunda en yakınlarım bile beni yalnız bıraktı.” derken ne kadar haklı olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. 

FETÖ’nün siyasi kanadına yönelik herhangi bir operasyon, soruşturma veya kovuşturma açılmadığı için bu alanda büyük zaaflar yaşandı ve hala da yaşanıyor. 

Bu hususta Sayın Erdoğan’a sağlıklı bilgilerin gitmediğine bizzat şahit oldum.

CİMER üzerinden veya başka kanallarla kendisine ulaştırmak istediğimiz birçok bilgi ve belge eline ulaşmadı. Bunun için basın aracılığıyla “Cumhurbaşkanına Açık Mektup” yazma gereği bile duydum.

Bana göre FETÖ ile mücadele hakkıyla verilmedi. 

Bu iş sadece Emniyet ve Yargıdaki birkaç vatansever savcıya bırakıldı. Halbuki bu şeytani örgütle sadece Emniyet ve Yargı ile baş edilemeyeceğini 20 yıldır avazım çıktığı kadar bağırıyorum. 

Bu şeytani örgütle ancak siyasi, kültürel, İslami, ekonomik, Emniyet. Yargı, üniversiteler vs. alanlarda topyekün bir mücadele yapıldığı takdirde başarıya ulaşılabilir. Bunu yazmaktan dilimde bırakın tüyü ağar bitti.

Yine bana göre bugün ekonomik alandaki çalkalanmaların, akıl almaz zamların, stokçuluğun arkasında da bu şeytani örgüt var.

Darbe ile ve diğer ayak oyunlarıyla Erdoğan’ı deviremeyen Küresel çete ve eyerli işbirlikçileri, şimdi de el ele vererek piyasalarla oynamakta ve bu vasıta ile Erdoğan’ı yıkmak istemektedir.

FETÖ ile hakkıyla mücadele verilmediği için abisi FETÖ’den tutuklu bir rektörün kardeşi bakan, kardeşi darbeden tutuklu bir generalin kardeşi büyükelçi, FETÖ ile iltisakı Pennsylvania’da çekilen resimlerle tescilli olan kişi bakan yapıldı. 

Geçmişi FETÖ ile iltisaklı olan ve 17/25 Aralık sonrası bile bu şeytani örgüte göz kırpan birçok siyasi kişi, başta AK Parti olmak üzere, değişik siyasi partilerin yönetimlerinde görev aldı ve gözümüzün içine baka baka bu şeytan yapının direk veya endirekt savunmasını yaptı. 

15  Temmuz’dan az bir zaman önce kapanan FETÖ’nün amiral gemisi “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın” (GYV) bir kuruluşu olan “Kültürlerarası Diyalog Platformu”nda (KADİP) kurucu olan kişi Diyanetin başına getirildi. 

17/25 Aralık sonrası hem de AK Parti’nin bir ilinde yaptığı basın toplantısı ile “Kim bu paralel uydurmasını ortaya süren. Böyle bir şey yok!..” diyen kişi teşkilatlanmanın ve “FETÖ ile mücadele”nin başına atandı. 

FETÖ’nün prensleri konumunda olanlar, partilerde grup başkan vekili olarak görev yaptı/yapıyor.

Yukarıdan beri özetlemeye çalıştığım gibi FETÖ ile iltisaklı binlerce kişi, özellikle siyasi alanda bir hesap verme olmadığı için yerlerini korudu ve kurulmak istenen algıya çanak tuttular.

Bütün bu mücadelelere rağmen FETÖ denen şeytani örgütün militanlarının, hala ülkeye karşı operasyon yapar halde bulunması tamamıyla bu şeytani yapının kripto militanlarının hala devletin, partilerin, üniversitelerin ve diğer resmi ve sivil kurumların kilit noktalarında görev yapmalarından kaynaklanmaktadır. 

Bu hususta hükümet, gereken tedbirleri almadığı iddia ediyorum ve bu iddiamda yüzde yüz haklıyım; FETÖ ile mücadele sadece Cumhurbaşkanının ve birkaç fedakar kişinin yapacağı bir mücadele değildir. Bugün ne yazık ki AK Parti’nin il, ilçe ve belediyelerinin hiç birinin FETÖ ile mücadele diye bir derdi olmadığını yakinen gözlemlediğim için bunları söyleyebiliyorum.

FETÖ ile hakkıyla mücadele edilmediği için bugün her yerde sesleri yüksek çıkmaya başladı. 

Sosyal medyada KHK’lar üzerinden her gün binlerce yayınla kendilerine haksızlık yapıldığı propagandasını yapıyorlar. 

Bu yayınlarla cezaevlerinde yatan militanlarına, “Sabredin, kısa zamanda diktatör, zalim (Erdoğan’ı kastediyorlar) yıkılacak ve hepiniz serbest kaldığınız gibi milyonlarca lira tazminat alacaksınız. Hatta şimdiden para sayma makinaları ayarlayın!..” mesajları veriyorlar. 

Hükümete muhalif partiler de üç beş oy uğruna bunlara çanak tutuyor. Kimi iktidara geldiklerinde devlet tarafından “FETÖ mensubu olabilecekleri teziyle atılan bütün KHK’lıların haklarını vereceklerini” vaat ederken kimileri de “FETÖ’nün bir terör örgütü olmadığını” söyleyebiliyor.

Hülasa etmek gerekirse FETÖ, alanı boş bulduğu için yeniden kaybettiği gücünü kazanmak için şeytanın bile aklına gelmeyecek operasyonlar yapıyor, algı oluşturmak için her türlü yolu deniyor.

FETÖ’nün “darbeyi biz yapmadık” algısını kıracak en güçlü belge ve bilgiler bizzat darbeye katılan kendi militanlarının savcılık ve mahkemelerde yaptıkları itiraflardır.  

Bu itiraflar ne yazık ki mahkeme klasörleri arasında kalıyor. Halbuki bunların teker teker tespit edilerek yayınlanması ve FETÖ denen şeytani yapının algılarına dur denilmesi gerekirdi.

Bunu hükümet ne yazık ki şimdiye kadar yapmadı ve bundan sonra da yapacağı benzemiyor. 

Binlerce sayfa tutan bu itirafları gönül isterdi ki devletimiz kitap, broşür vs. yapıp basarak herkese duyursun. 

Bu açıdan ben elimden geldiği kadar bir makale çerçevesinde de olsa FETÖ’nün kendi militanlarını, itiraflarıyla 15 Temmuz’u kendilerinin yaptığını ve bunu bizzat planlayanın başta Fetullah münafığının olduğunu okuyucularla paylaşmaya çalışacağım.

Bununla FETÖ’nün oluşturmak istediği algıya bir nebze karşı durabilirsem kendimi vatani ve insani vazifemi yapmış biri olarak kabul edeceğim.

FETÖ: İTİRAFÇILAR KÂFİR OLUR!..

15 Temmuz’da başarısız olan örgüt mensupları tutuklanınca binlercesi itirafçı oldu.

Örgütteki çözülmeleri engellemek isteyen FETÖ lideri, terörist başı Gülen, örgüt üyelerini ayakta tutmak, talimatlar vermek, itirafların önüne geçmek için hazırladığı bir video yayınladı. 

Bu “Video”da itirafçı olan, örgüt üyelerini deşifre edenleri kâfirlikle suçlayarak şöyle dedi: Cemaatimiz kritik bir süreçten geçiyor. Bu dönemde pek çok kişi tercihini yanlış yapıyor ve itirafçı oluyor. Halbuki bu hususta şiddete maruz kalmak büyük sevaptır. Cemaat mensuplarımızı deşifre eden, itirafçı olan günde yüz vakit te namaz kılsa kafir olur.

Münafık Fetullah’ın bu açıklamaları da itirafların önüne geçemedi.

Binlerce FETÖ militanı yaptıkları işin vatana ve İslam’a ihanet olduğunu kabul edip, bildiklerini devletle paylaştılar. 

FETÖ’CÜ DARBECİLERİN İTİRAFLARI…

FETÖ’cülerin mahkemelerde darbeyi kimin emriyle yaptıklarını anlattıkları bazı itirafları beraber okuyalım:

İTİRAFCI GENERALLER…

Tuğamiral İmren’in İtirafları:

15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığı’ndaki eylemlere ilişkin davada yargılanan eski Gölcük Deniz Ana Üs Komutanı Tuğamiral Hayrettin İmren, mahkemeye sunduğu dilekçesinde, FETÖ ile ilişkisini ve darbe girişiminde nasıl yer aldığını şöyle anlattı:

“İddianamede belirtilen 15 mahrem imamı ve İstanbul’da yapılan darbe toplantısını ifşa ettim. TEM’de verdiğim 63 sayfalık ifademde sadece bir cümleyi değiştirdim. TEM’de herhangi bir baskıya ve işkenceye maruz kalmadım. Amacım hatamı telafi etmek, devletime yardımcı olmaktır.

Bu örgütü zararsız, mülayim insanlar diye biliyordum. Terör örgütü lideri Gülen’in böyle bir sinsi planı olduğunu bilmezdim. 15 Temmuz 2016’da öğrendim ama çok geç kaldım.

Yine de ‘zararın neresinden dönersem kardır’ diyerek, yurt dışına kaçmaktansa firardayken teslim oldum. Diğer sanıklar TEM’de verdikleri ifadeleri inkar ediyorlar veya yalan söyleyerek gerçekleri gizliyorlar. Ömer Faruk Harmancık, ‘Genelkurmay Başkanı psikolojik bunalımda.’ dedi. ‘Hayrettin İmren, TEM’de baskı gördü.’ dedi.

Görülüyor ki sadece ben ve Gürel Kaynak bu hain terör örgütünün hipnozundan kurtulduk. Diğerlerinin ise Mankurtluğa devam etmektedir.

Başarısız olacağı belli olan bu darbe girişiminin gerçek amacı, devletin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin omurgasını kırmaktı. Çünkü Cumhurbaşkanına, örgütün elemanı olan polis kurumları ve yaverleri ile her zaman kötülük yapabilir, kaçırabilirlerdi.

Gülen vicdandan yoksun bir psikopattır. Çünkü hiçbir din adamı insan öldürülmesine izin vermez, kendisine bağlı olan insanları da tehlikeye atmaz. Hain FETÖ lideri kendisine sempati duyan on binlerce insanı ve ailelerini ateşe atmıştır. Ayrıca, FETÖ ile irtibatı olmayan askeri öğrenci, er ve uzman çavuşların da aileleri ile birlikte acımadan ateşe atılmalarına sebep olmuştur.

Son olarak binbaşı rütbesindeyken aldığım silahımı, yıllar sonra 15 Temmuz 2016’da elime aldım. O malum gece halet-i ruhiyemin iyi olmadığını personelim de bana burada söyledi. Ailem de açık görüşte aynı şeyi söyledi. Gece boyunca bir Mankurt olarak dolaştığımı, sabah hava aydınlanınca anladım. Maalesef o gece Mankurt olmuştum.”

TUĞGENERAL ÜNLÜ: DARBE BİLDİRİSİNİ PARTİGÖÇ VERDİ…

Yurtta Sulh Konseyi tarafından Elazığ Sıkı Yönetim Komutanı olarak atanan Tunceli Hozat 51. Motorlu Piyade Tugay Komutanı Tuğgeneral Abdülkerim Ünlü darbe teşebbüsünü şöyle itiraf etti:

“İzinli olarak Ankara’daydım. 14 Temmuz günü askeri lojmanlarda Genelkurmay Başkanlığı Personel Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç ile buluştum. Partigöç, bana 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili Elazığ Sıkı Yönetim Komutanı olarak görevlendirildiğim darbe bildirisini ve çalışacağım personel listesini verdi.”

SUİKAST TİMİ BAŞKANI TUĞGENERALİN İTİRAFI…

FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul’da, Ankara’da ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaldığı Marmaris’teki suikast timinde rolü olan üst düzey rütbeli darbeci işte Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş itiraflarda bulundu:

“Bu kalkışmanın geçmiştekilere benzer olacağını düşünüyorduk. Cumhurbaşkanı ve kabine üyelerinin öncelikle alınıp mahkemeye sevk edilecek ve yargılama konuları çözüm sürecindeki hatalar, rüşvet iddiaları, IŞİD’in her yere elini kolunu sallayarak gitmesi gibi iddialar olacaktı.”

TUĞGENERAL: FETÖ’YE HİZMET ETTİK…

TSK’daki FETÖ’cülerin 15 Temmuz darbe girişimine katıldığı gerekçesiyle tutuklanan Sivas 5’inci Piyade Er Eğitim Tugayı ve Garnizon Komutanı Tuğgeneral Fatih Celaleddin Sağır, itiraflarında şunları söyledi:

“1988-1992 yılları arasında cemaatle yakın ilgim vardı. Bu süre zarfında evlere ve yurtlara gidiyordum, toplantılara katılıyordum. 10 yıl süreyle cemaate hizmet ettim.

2007 yılından sonra özellikle Balyoz ve Ergenekon operasyonlarının ardından örgütten uzaklaşmaya başladım.

Darbe girişimi ile ilgili emri saçma buldum ve onun için uygulamadım. Bombalamalar karşısında çok üzgünüm.

Darbe girişiminin başarısız olduğunu anlayınca gece geç saatlerde valilik binasına gittim.

Geceyi Sivas Valisi Davut Gül ile geçirdim.  Darbe başarılı olsaydı Sivas Sıkı Yönetim Komutanı olarak atanacaktım. Sabah saatlerinde gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığım mahkemece tutuklandım. “

TUĞGENERAL ERMİŞ: DARBE FETÖ İŞİ…

Konya Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Timurcan Ermiş:

Darbe girişiminden önceden haberdar olmadım. Sonradan katıldım. Pişman oldum ama geç kaldım. Darbe girişimini Fetullahçı Terör Örgütü yaptı.

TUĞGENERAL: Darbe FETÖ işi…

TSK’daki FETÖ’cülerin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası İzmir’de tutuklanan H.Y isimli general gizli tanık oldu.

Darbeden bir hafta önce Ankara Çukurambar’da FETÖ imamı Adil Öksüz ve Orgeneral Akın Öztürk’ün de yer aldığı bir toplantı yaptıklarını söyleyen General H.Y, “Darbe, bize ‘bu işin sonu selamet ve zenginlik’ denilerek tebliğ edildi” dedi:

“Çukur Ambardaki villaya kapalı bir minibüsle götürüldük 6-7-8-9-10 Temmuz tarihlerinde, darbeye katılacak komutanları teker teker çağırıp, görevleri tebliğ ettiler. 

Ben de o dönemde gittim. Daha sonra 11-12 ve 13 Temmuz’da çağırdıkları komutanlar da olmuş. Toplantıya giderken herkes cep telefonlarını evde bıraktı. Villadaki büyük bir salonda, Adil Öksüz ve Akın Öztürk’ün de aralarında bulunduğu heyetin karşısına çıktık.

Her komutana darbede kendi ilinde yapacakları anlatıldı. Ama kimseye yazılı bir belge verilmedi. Konuşmanın başında da bir kere anlatacaklarını söyleyerek uyardılar.

Darbe planı bana anlatıldığında, itiraz ettim ve ‘çatışma çıkar’ dedim. Bana, ‘sen merak etme, çatışma falan çıkmaz, bütün komutanları ikna ederiz. Bir tek Hava Kuvvetleri Komutanı sorun çıkarır. Onu da kendi yöntemlerimizle hallederiz. Bütün tedbirleri aldık’ dediler. 

Bize örgüte girerken ettiğimiz yemini hatırlatıp, FETÖ’nün ailemizden bile önce geldiğini söyleyerek, ‘bu işin sonuna selamet, huzur mutluluk ve zenginlik olacaksınız’ dediler.

Tebliğ edilen görevlendirmeler sonrası da tekrar aynı minibüslerle Ankara’daki belirle noktalara bizi bıraktılar. 

8 Temmuz’da MİT, polis jandarma ve benden de sorumlu olan imam bizi Ankara’ya çağırdı. 

Beni Esenboğa Havalimanı’ndan araçla alarak, toplantının yapıldığı villaya götürdüler. Orada çoğunu tanımadığım çok sayıda general vardı. Darbenin planını yapıyorlardı. 

Başlarında da Adil Öksüz bulunuyordu. Planlamalar 2 gün sürdü. Tüm yapılan planları Öksüz aldı ve ‘Ben bu planları Amerika’ya onay için Hoca Efendiye götürüyorum’ diyerek ayrıldı. 

Öksüz’ün 13 Temmuz’da Amerika’dan döndüğünü öğrendim. 15 Temmuz’da sorumlu imam benimle saat 18.00’de görüşmek istedi. Yanımda 2 albay da vardı. ‘Darbe bu gece yapılacak’ dedi. 

Gece saatlerinde ismini verdiği bir komutanın arayacağını ve neler yapacaklarımızın talimatını vereceğini söyledi.

H.Y, darbe planlarının Adil Öksüz önderliğinde çok sayıda generalle birlikte yapıldığını ifade ederek, ‘Planlar Fetullah Gülen’in onayı alındıktan sonra uygulandı.”

DARBECİ ALBAYLARIN İTİRAFLARI…

Tabip Albay: Günahlarımızı Gülen Üstlenecekti!

Erzurum’da FETÖ’nün ‘mahrem asker’ yapılanmasına yönelik soruşturma tamamlanarak 27 sanık hakkında dava açıldı. Tutuksuz yargılanan ve itirafçı olan Tabip Albay İ.Y., şunları söyledi:

“Şemsettin kod isimli kişi beni İstanbul’da bir yurtta Fetullah Gülen ile tanıştırdı.

Gülen bana ‘Siz önemli bir misyon üslendiniz. İşiniz kendinizi belli etmeyin, verilen görevleri yapın. Kendinizi gizlemek için gerekirse içki de içebilirsiniz. Hatta eşiniz kapalı ise başını açın, günah olmaz. Olsa bile ben üstleniyorum’ dedi. 

2013’de ise Pennsylvania’ya gittik. Tuğgeneral olan benim imamlığımı yapan Prof. Dr. Mehmet Zeki Kıralp’in generallik rütbesini Gülen benim yanımda dua okuyarak taktı. 2013 yılında örgüt beni ödüllendirmek için ABD’ye gönderdi. 

Pennsylvania’da Gülen’in yanında iki gece kaldım. Gülen bana, ‘Bu abin gibi inşallah general olursun. Bulunduğunuz yerde adam kazanın, kişilerle ilgilenin, kendinizi işinizde ön plana çıkarın. GATA’da öğretim elemanı olmak cemaat için büyük hizmettir. Bu süreçte önemli makamlara gelirseniz dava kazanır.’ diye telkinlerde bulundu.

Görev yaptığım Askeri hastanelerde imamlarımız kurmaylık sınavına giren FETÖ/PDY mensubu subayların isimlerini verir, bizden onlara bulundukları makamlarda yükselmeleri için gereken her türlü torpili yapardık. Bu süreçte yüzlerce örgüt mensubu subayın muayenelerinde torpil yaptım. 

Hatta sarılık hastalığı olan bir subayın muayeneden geçmesini bile sağladım. Bu durumda olmaktan çok pişmanım. Dini vecibelerimi daha iyi yerine getirebilmek amacı ile hareket ettiğimi düşünürken, darbe teşebbüsü ile yapılan işlerin yanlışlığını anladım. Benden istendiği her zaman soruşturma makamlarına yardımcı olmaya hazırım.”

İtirafçı İl Jandarma Komutanı Albay Keleş…

15 Temmuz darbe girişiminden sonra tutuklanan Diyarbakır eski İl Jandarma Komutanı Albay Hasan Ceyhun Keleş etkin pişmanlıktan faydalanmak için itirafçı oldu ve şunları söyledi:

“1988 yılında lise son sınıftayken cemaat evine gittim. 1989 yılında Kara Harp Okulu’nu kazandım. Çorum’daki evin sorumlusu Medet kod adlı kişi beni Ankara’da İhsan kod adlı kişi ile tanıştırdı. 

1993 yılında Teğmen olarak mezun oldum. 1997 yılında Hakkari’ye atandım. Hakkari’de 2 yıl boyunca Van’dan gelen Vedat kod adlı kişiyle lojmanda görüştüm. 

1999 yılında Manisa Kırkağaç’a atandım. ‘Hakan’ kod adlı kişi ile görüştüm. 2002 yılında İzmir’e atandım. Tayin olduğumda İzmir’de benden sorumlu Kemal kod adlı kişi ile tanıştırıldım ve bir kaç kez görüştük. 2004’te İstanbul Harp Akademileri Komutanlığı sınavını kazandım. 

İzmir’de Kemal kod adlı kişi, beni İstanbul’da benden sorumlu olan Hasan kod adlı kişiyle tanıştırdı. 2006 yılında Kars Kağızman’a tayinim çıkınca Sinan kod adlı öğretmen ile tanıştırıldım. 

2007 yılında Batman’a atanınca beni Fatih kod adlı başka biriyle tanıştırdılar. 2010 yılında İstanbul Harp Akademileri Komutanlığı’na öğretim elemanı olarak tayin olunca Fatih kod adlı kişi beni Ahmet kod adlı hukukçu ile tanıştırdı. 

2012 yılında Jandarma Genel Komutanlığı’na tayin oldum. Burada da Ekrem kod adlı kişi ile tanıştırıldım ve bundan sonra bu kişinin benden sorumlu olacağı söylendi. 2014 yılında Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı’na tayin oldum. 

Tekin kod adlı öğretmen ile tanıştırıldım. Tekin, bir görüşmemizde kendi bilgisayarından Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı personel isim listesinde bulunan subaylarla ilgili ‘Şu subay nasıldır, namaz kılar mı, çalışkan biri mi?’ gibi sorular sordu. 

Ben de bildiklerimi söyledim. 15 Temmuz günü makam odasının arkasındaki odada dinlenmeye çekildim. 22.45 sıralarında sözde sıkıyönetim direktifi mesajı getirildi. 

Darbe girişimi olduğunu öğrenince İl jandarma komutanlığının anayasal düzene bağlı olduğunu ifade ettim. Verdiğim emrin tüm birliklere gönderilmesini istedim.”

Garnizon Komutanı Albay Taşkın’ın itirafları…

Niğde’de, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında hakkında açılan davada tutuklu yargılanan ve etkin pişmanlıktan yararlanan eski Garnizon Komutanı Albay İbrahim Taşkın, örgütün askeri yapılanmasına ilişkin şu bilgileri verdi:

“1983’te Kuleli Askeri Lisesi, 4 yıl sonra da Kara Harp Okulunu kazandım. Harp okulu 3. sınıftayken FETÖ’nün elemanlarıyla tanıştım. Bana açıktan namaz kılmamam ve Kur’an okumamın yanlış olduğunun, bu nedenle ilerleyen yıllarda okuldan atılabileceğimi söylediler. 

Yüzbaşı rütbesine kadar evlenmemem konusunda telkinde bulundular. Okul bitince Hatay’a atandım. Ardından Bitlis’in Tatvan ilçesine tayinim çıktı. 

Bu arada evlendim. Eşimin başının kapalı olması bu yapıyı çıldırtmıştı. Sürekli eşinin başını aç telkinleri geliyordu. 

Bir gün birisi geldi bana, ‘Duydum meslekten atılıyorsun. Hiç gerek yok, değmez buna. Sen dinine hizmet etmek, yaşamak istiyorsan ibadetlerini açık yapmana ve eşinin başının kapalı olmasına gerek yok. İçki de içmelisin. Ben içiyorum.’ telkinlerinde bulundu.

Yapmadığım takdirde dosyam hazırlanmış. Askeriyeden beni atacaklarmış. Ben de durumu eşime anlattım. ‘Eğer başını açmazsan beni askeriyeden atacaklarmış.’ dedim. 

O da ‘Tamam açarım.’ dedi. Böylelikle ibadetlerimi gizli yapmaya, içki içmeye başladım ve eşimin başını açmam benim askeriyede kalmama yetti. 

Niğde’ye İl Jandarma Alay Komutanı olarak atandım. Burada Cafer benimle irtibat kurdu.  Kayseri’den kendisini öğretmen diye tanıdığım şahısla irtibata geçtik. 

İlk başlarda çarşıda buluştuk, sonra kafede, daha sonra da evde buluştuk. Bu toplantılarda Fetullah Gülen’e ait CD’ler izlettiriyorlar, siyasi konuşmalar oluyordu. 

Seçim zamanında bana ‘ AK Parti yerine HDP’ye oy verin daha iyi.’ dediler. Sanki hepsi ağız birliği yapmış gibiydiler. 15 Temmuz 2016 yaklaştığında toplantılarda ‘Sabredin bir gün bunlar gidecek artık.’ söylemler arttı.”

Yarbay: Darbe Talimatı Gülen’den…

Fetullahçı Terör Örgütü’ne (FETÖ) yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan ve o dönem Ankara Jandarma Özel Asayiş Komutanlığında görevli olan eski Yarbay F.E, 15 Temmuz darbe girişimini talimatının FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’den alındığını şu sözlerle anlattı:

Lise ve Kara Harp Okulu eğitimi süresince FETÖ üyeleriyle 2 ve 3’er kişilik gruplar halinde görüştük. 1999’da Ankara Jandarma Okullar Komutanlığına geldiğimde Maliye Bakanlığında çalıştığını bildiğim Hayrettin isimli sivil ile görüşmeye başladım. 

2002’de İstanbul’a geçtim. İstanbul’da kaldığım 3 yıl içerisinde Ankara’ya geldiğim zamanlarda Hayrettin ile görüşmeye devam ediyordum. İstanbul’da öğretmen olan Ali K. ile görüşmeye başladım. 

Temmuz 2015’te Ankara Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı’na atandım. Benim bu darbe teşebbüsünden 12 Temmuz 2016 salı günü haberim oldu. 

Aynı gün akşam saat 22.00 sularında bu yapıya mensup olan cemaatin askeriye imamı olan kod ismini Osman olarak bildiğim şahıs ve onun üstü kod ismi Hakan olan şahısla Tandoğan’da bulunan bir tıp merkezinin yakınındaki bir binadaki ofiste görüştüm.

Hakan, ‘Yakın zamanda askeriye içerisindeki cemaat mensuplarına yönelik büyük bir operasyon yapılacağını, böyle bir operasyon yapılırsa cemaatin kökten biteceğini, bunu engellemek için de 15 Temmuz 2016 gece saat 03.00 sularında askeriyenin yönetime el koyacağını, talimatın büyüğümüz Fetullah Gülen Hoca Efendiden geldiğini, bu el koyma işlemine batı illerinden birkaç tane tugayın destek amacı ile Ankara’ya geleceğini’ söyledi. 

Hakan kod isimli kişi, darbenin emir komuta zinciri dahilinde olmayacağını, kolordu ve tugay seviyesinde kendilerine destek olunacağını, batı illerinden komandoların uçaklar veya karayolu ile Ankara’ya destek amacıyla geleceklerini söyledi. 

Benim de bu darbe sürecinde saat 21.30-22.00 civarında Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığına giderek, Subay Temel Kurs Komutanı Binbaşı Tarık Görener ve Kurmay Başkanı Albay Özkan Doğanay ile görüşerek, onların görevlendirdiği 30 kursiyer teğmenle beraber 1 nolu nizamiyenin emniyetini sağlamamı istedi. 

15 Temmuz’da saat 21.00-21.30 sularında Beytepe Jandarma Okullar Komutanlığına gittim. Subay Temel Kurs Komutanlığında Binbaşı Tarık ve Albay Özkan’ı gördüm. 

Özkan Albay bana faaliyetin erkene alındığını, hemen 30 teğmenle birlikte nizamiyeye gitmemi söyledi. Ancak teğmenler hazır olmadığından dolayı hazır olan 10 teğmen ile birlikte 1 nolu nizamiyeye geçerek tedbir aldık VE burada içeri giriş ve çıkışları kapattık. 

Bu arada ben Özkan Albay ile sürekli irtibat halindeydim. Saat 02.00 sularında camilerden sela okunmaya başlayınca bu faaliyetin başarısız olduğunu düşünmeye başladım. 

Zaten yanımdaki teğmen ve diğer rütbelilerin de kendi aralarında ve benle konuşmalarında tedirgin olduklarını anlıyordum. 

Özellikle uçak ve helikopterlerle bombalamalar yapıldıktan sonra bu harekatın anlamsız olduğunu düşünmeye başladım. Hava aydınlanmasıyla birlikte yanımdaki personeli serbest bıraktım. 

Daha sonra İstanbul’a giderek ailemle vedalaştım. 19 Temmuz 2016’da kendi birliğime giderek teslim oldum. 

Böyle bir faaliyete ve harekata katıldığım için çok pişmanım, harekatın bu seviyeye geleceği halkın, Meclisin bombalanacağı, emniyet mensupları ile çatışmaların yaşanacağı hiç aklıma gelmezdi. 

Bir anda kendimi olayların içerisinde buldum. Etkin pişmanlıktan faydalanmak istiyorum.”

Akar’ın Emir Subayı Yarbay Türkan’ın İtirafları…

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın en yakınındaki isim olan emir subayı Yarbay Levent Türkkan, savcılık ifadesinde her şeyi itiraf etti:

“Çocukluğumdan beri örgütün içindeydim. 1989 Işıklar Askeri Lisesi’nin sınavlarına girdim. Sınavı kendi bilgilerimle kazanacağımdan emindim. Cemaatteki abilerim de emindi. Fakat yine de bana sınav olmadan önceki gece yarısı getirip soruları verdiler.

FETÖ bana örgütsel görevler vermeye başladı. Necdet Özel’i dinleme cihazı ile sürekli izliyordum. 

İki boğum parmak ucu kadar bir dinleme cihazını her gün paşanın odasına koyup akşam çıkarken alıyordum. Pili bir gün dayanıyordu. 10-15 saat ses kaydı yapıyordu. Bu cihazı bana Telekom’daki abi verdi. 

Talimatı da o verdi; ‘Sadece bilgi amaçlı dinlenecek, bir şey olmayacak’ dedi. Haftada bir dolan cihazı abiye götürüp veriyordum. Ara sıra Genelkurmay Başkanı’nın odasında dinleme cihazı araması yapılıyordu. 

Ben de doğal olarak aramanın yapılacağı zamanı bildiğim için cihazı alıyordum. Necdet Özel ve Yaşar Güler’in emir subayı da arkadaşım Binbaşı Mehmet Akkurt’tu. O da Gülen örgütünündü.

Ses kayıtlarını onunla birlikte yaptık. 2. Başkan’ın odasına da dinleme cihazı yerleştirdik.

Cemaatte kesin bir şekilde gizlilik ve ketumiyet vardır. Herkes kendi abisini bilir, gider dersini yapar, namazını kılar, sohbetini yapar, kendi işiyle ilgili verilen görevleri yapar, fazlasını bilmez ve sormaz.

Benim şahsi kanaatim 1990’lı yıllardan bu yana sınavla okullardan gelen ve orduya alınan subayların yüzde 60-70’i cemaatçidir. 

Kesin cemaatçi olduklarını bildiğim Binbaşı Mehmet Akkurt, başçavuşlar Serhat ve Şener, Yüzbaşı Serdar Tekin, konut astsubayı başçavuş Veysel Tokmak, Başçavuş Ömer Gürsel Çetin, Abdullah Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel, diğer özel kalem Hüseyin Hakan Öcal, Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan, Cumhurbaşkanı başyaveri Albay Ali Yazıcı, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı Muhsin Kutsi Barış, Genelkurmay 2. Başkanı eski koruması yüzbaşı Abdurrahim Aksoy, 2. Başkan Özel Kalem Müdürü Yarbay Bünyamin Tuner, onun yardımcısı binbaşı Recep, Personel Başkanlığında Şube Müdürü Albay Cemil, Korgeneral Mustafa Özsoy, Korgeneral Salih Ulusoy, Albay Muharrem Köse, personel dairesinde görevli Tuğgeneral Mehmet Partigöç adlı kişilerdir.”

Darbe yapılacağını 14 Temmuz 2016 Perşembe günü saat 10.00-11.00 gibi öğrendim. 

Genelkurmay Başkanı Danışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan, “Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve orgeneraller tek tek alınacak. Sessiz sedasız işi bitireceğiz. 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece saat 03.00’te darbe yapacağız.” dedi.

Tümgeneral Mehmet Dişli de cemaatçidir. Mehmet Dişli Genelkurmay Proje Yönetim Daire Başkanıdır. 

Mehmet Dişli darbe teşebbüsü başladığında ilk önce Hulusi Akar Paşa’nın odasına tek başına gideceğini, onun kabul etmesi halinde darbe faaliyetinin başına geçirileceğini bize söyledi. 

Bunu söylerken bize ‘Genelkurmay Başkanına, ‘Sen Kenan Evren olacak mısın, olmayacak mısın?’ diye soracağım’ şeklinde beyanda bulundu. 

Elinde bir not kağıdı vardı. Oraya Genelkurmay Başkanına söyleyeceklerini tek tek yazmıştı. 

Söylediğine göre Hulusi Akar darbe faaliyetinin başına geçmeyi kabul ederse, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Akın Öztürk olacaktı. Gece yarısı 03.00’te faaliyet başlayacağı için saat 02.30’da Genelkurmay Başkanının konutunda buluşacağımızı kararlaştırdık.

Aramızdaki konuşmalara göre Hulusi Akar Paşa teklifi kabul etmezse ben ve ekibim etkisiz hale getirecektik. 

Bu konuda eski Özel Kalem Müdürü Ramazan Gözel ve yeni Özel Kalem Müdürü Yarbay Hakan Öcal’ın bana yardım edeceğini söylediler. Özel Kuvvetlerden gelen personel Hulusi Akar Paşa’yı alıp götürecekti. 

Olaylar çok hızlı gelişti. Genelkurmay Başkanı Akar, en son MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile 1 saatten fazla görüştü. Hakan bey zaten sürekli bize gelirdi, biz ona giderdik. 

Komutanla ikisi birbirlerini severlerdi. Bu görüşmede olağanüstü bir buluşma hissetmedim. Hakan Fidan makamdan ayrıldıktan çok kısa süre sonra özel kuvvetlerden 20 civarında tam teçhizatlı asker karargaha girdi. 

Orhan Yıkılkan da Mehmet Dişli de oradaydı. Mehmet Dişli Komutanın kapısını çalıp içeri girdi. 

Dişli Paşa içeride 5 dakika civarında kaldı. Aralarında ne konuştuklarını duymadık. Dışarı çıktığında ‘ortada, girin’ dedi. İçeriye ben, Yüzbaşı Serdar Tekin, Başçavuş Abdullah, Özel Kalem Müdürü Albay Ramazan, Orhan Yıkılkan ile girdik. Dişli Paşa da oradaydı. 

Hulusi Akar Paşa, Dişli Paşa ve bizlere hitaben ‘Yanlış yapıyorsunuz, bu böyle olmaz’ dedi. 

Benim elimde tabanca vardı. Hulusi Paşa makamının yanındaki masada sandalyede oturuyordu. Tabanca elimdeyken Hulusi Paşa’ya ‘Komutanım sizi koltuklara alalım’ dedim. 

O da herkes içeri girince panik yaptı ve ‘Bana su getirin’ dedi. Serdar Yüzbaşı su getirdi. Alıp içti. 

Ben ‘Abdest alıp namaz kılacağım, üzerimi değiştireceğim’ dedi. Arka taraftaki dinlenme odasına Serdar Yüzbaşı ve Abdullah Başçavuşla birlikte girdiler. 

Orada üzerini değiştirdi, namazını kıldı. Kıldığı namaz, vakit namazı mıydı, ne namazıydı açıkçası bilemiyorum. Arada kendisi bizlere hitaben, ‘Yanlış yapıyorsunuz’ diyordu. 

Ben Hulusi Paşa’ya ‘Komutanım, yıllardır yanınızdayım. Hiç sizi üzdüm mü, size hainlik yaptım mı? Lütfen dediklerimizi yapın. Hiçbir sorun çıkmayacak’ dediğimi hatırlıyorum. 

Karşılığında ne cevap verdiğini hatırlamıyorum. Namazı bittikten sonra montunu giydi. Özel Kuvvetlerden gelen görevliler koluna girip alıp götürdüler.”

Yarbay: Darbeyi FETÖ emretti…

Cumhurbaşkanı eski başyaveri Albay Ali Yazıcı ile eski alay komutanı Albay Muhsin Kutsi Barış’ın da yer aldığı 534 kişinin yargılandığı davada sanıklardan eski Yarbay Emin Güven, FETÖ üyesi olduğunu itiraf ederek Cumhurbaşkanlığı eski başyaveri Ali Yazıcı’yı da ifşa etti.

“FETÖ yapılanması ile lise son sınıfta tanıştım. 15 Temmuz’dan sonra cemaati tanıdığıma lanet ediyorum. Darbe girişiminden önce izinliydim. 

Genelkurmay darbe davasının sanıklarından eski Albay Fırat Alakuş ile 13 Temmuz’da bir görüşme yaptık. 

Alakuş bana Akıncı merkezli bir operasyon planlandığını, MİT içerisinde birilerinin cemaatin üst düzey birini kaçırdığını, operasyonun da bunun için planlandığını söyledi.”

Darbeci Yarbay Bolat’ın itirafı…

15 Temmuz darbe girişimine katılan tabur komutanı eski Yarbay Murat Bolat“Vicdanımı rahatlatmak için anlatıyorum” diyerek başladığı ifadesinde şunları söyledi:

“Yıllarca bu devlet için savaştık, benim 3 tane cesaret madalyam var. Geldiğimiz noktada 251 kişinin ölümünden sorumlu bir ordunun mensubuyuz. 

Helikopterlerle ilgili operasyonel görevlerde yer alacak 2-3 kişi vardı. 2 tane planlı, 2 tane de ihtiyaç duyulursa helikopter planı vardı. 

Bu planlardan birincisi, Cumhurbaşkanı’nın Marmaris’te tatil yaptığı yerden alınması. İstanbul’daki 4 Skorsky helikopter Çiğli’deki SAT timlerini alacak, o timler kendi cephanelerini çalacaklar, teçhizat, mühimmat alacaklar. 

Sonra 4. Kara Havacılık Alayı’nın helikopterleri ile buluşup Çiğli’ye geçip Kara Havacılık Komutanlığı’ndan 3 tane Couger helikopteri alacaklar. 

Toplam 9 helikopter görev alacaktı. (6 Kara Havacılık’tan, 3 Hava Kuvvetleri’nden). 80-90 kişilik operasyonel ekiple Marmaris’e geçecek, Cumhurbaşkanı alınacak, devamında ikmal yapıp Çiğli’ye geçeceklerdi.

Başbakan Binali Yıldırım ve İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın alınması da bize verilen vazifeler arasındaydı. 2 Skorsky, 2 Couger helikopterle bu yapılacaktı. 

Planlamada, darbenin gece 3 gibi yapılması hedefleniyordu. Bazı gelişmeler planın öne alınmasına sebep oldu.”

YÜZBAŞILARIN İTİRAFLARI…

73 Mahrem Pilottan 44’ü itirafçı oldu…

TSK’daki FETÖ’cülerin 15 Temmuz darbe girişimine yönelik Konya’daki soruşturmada 73 mahrem pilottan 44’ü itirafçı oldu. Rütbesi Yüzbaşı olan bu pilotlardan birinin itirafı aynen şöyle:

“Bizi ortaokulda tespit ettiler. Öğrenci evlerinde özel olarak ders çalıştırıp askeri okullar ve harp akademilerine hazırladılar.

Geçmişimizde örgütle bağlantı olmaması için, örgüte ait olmayan dershanelere kaydettirdiler. 

TSK’nın okullarına adım atmamızdan itibaren de gölge gibi takip ettiler. İslam’ın şartı olmasına rağmen, deşifre olmayalım diye bize oruç tutmayı yasakladılar. 

Ne askeri lise, ne hava harp okulu, ne de meslek hayatımız boyunca hiç oruç tutmadık. 

Namazları, tedbir adı altında ima yoluyla üç nokta belirleyerek kıldık. Örgütün elinde adeta esir hayatı yaşadık.

Her ay maaşlarımızdan yüzde 15 kestiler. Evleneceğimiz kadınları bile örgüt içerisinden seçmemizi istediler. 

Örgüt abileri ile her 2 haftada bir, hiç iletişim kurmadan buluştuk. Bu abiler, aramızda gönül bağı ve yakınlık oluşmaması için 2 yılda bir değiştirildi. 

8 yıllık eğitim sonunda, hiç tanımadığımız devrelerimiz ve komutanlarımızın verdiği notlara göre sınıflandırıldık. Örgüt, TSK’da görev alacak pilotlara özel önem gösterirdi.”

Darbeci Yüzbaşı Eral’ın itirafları…

Ankara’da, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Genelkurmay Karargahı’nda yaşanan eylemlere ilişkin, aralarında sözde Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin de yer aldığı 221 sanığın yargılandığı davaya itirafçı olan sanık eski Yüzbaşı Ali Emre Eral şunları söyledi:

“Bunlar bizi kullandı ve vatan haini pozisyonuna soktu. Çok pişmanım ama iş işten geçti. 

İtirafçı olmamam için örgüt mensupları çok çalıştı. Hatta şube eski müdürü benim itirafçı olmamam için çok gayret etti. 

Peygamberimizi rüyasında görenler olduğunu, çok az kaldığı, yakında bu sıkıntıların biteceğini, sabretmem gerektiğini, eğer itirafçı olursam ahiretimin sıkıntıya gireceğini söyledi.

Bu kapsamda kendisinin FETÖ’cü olduğunu ve hala insanları boş vaatlerle kandırmaya çalıştığını düşünüyorum.

Biz normal çalışma günlerinde en geç 21.00’e kadar rutin mesai yapıyorduk. Ancak şube müdürü 15 Temmuz gecesi 17.00-18.00 gibi bana mesainin 02.00-03.00’e kadar sürebileceğini bildirdiğinde şaşırdım. Şube müdürü darbeyi önceden biliyordu.

FETÖ, kuruluşundan bu yana hoşgörüyle ülkeye ve millete hizmet etmekten başka gayesi yokmuş gibi kendisini göstererek benim gibi nice iyi niyetli ve saf insanları suistimal etmiş, kandırmış, asıl niyetini hain darbe girişimi ile ortaya koymuştur.”

Yüzbaşı Can’ın Darbe itirafları…

Yüzbaşı İrfan Can darbenin FETÖ tarafından yapıldığına dair çarpıcı itiraflarda bulundu:

“İlkokulda örgütle tanıştım. Askeri lise sınavlarını kazandım. Akademiyi bitirdikten sonra Mardin Kızıltepe Komando Taburunda görevlendirildim. 

Orada bize, ‘Ergenekoncu komutanınız var mı’ şeklinde sorular soruyorlardı. Daha sonra Denizli Buldan İlçe Jandarma Komutanı oldum. Buradaki abimin kod adı ‘Saffet’di. 

Akademi sınavlarına hazırlanırken örgüt üst abisi R.K. bize çalışacak dokümanı flash bellekle veriyordu. İkimiz de sınavı kazandık.

17 Aralık döneminde AK Parti ve Erdoğan hakkında eleştiriler konuşulmaya başlandı. Bunların bize propagandası yapıldı. İstanbul’daki abim telefonumu alarak bir program yükledi. 

Daha sonra tabletten haberleşmeye başladık. Sadık isimli şahıs evine gittiğim bir gün bana zarf içinde F serisi 1 dolar verdi. Bu 1 doların bizzat Gülen tarafından bana gönderildiğini söyledi.

Darbe girişimi sırasında Emniyet Müdürü’nün (Mithat Aynacı) tankın içinden çıkması, sıkıyönetim komutanları listesi ve yardımcıları olarak Paralelci müdürlerin olması FETÖ’nün rol oynadığına dair tespitlerimdir. ‘Dua edin’ bunlar gidecek diyorlardı. 

Darbe olunca ne demek istediklerini anladım. M.G isimli Akademi 2. sınıftan bir öğrenci bana darbeden birkaç gün önce ‘Bu aralar bir şeyler olacak’ dedi. 

Üzerine gittim ancak bilgi vermedi. Darbe girişimi günü ise evime gelip, ‘Bu akşam bir şeyler olacak’ demişti. Yine sorduğumda bana ‘Öğrenirsin’ dedi.”

Darbeci Yüzbaşının Eşi de itirafçı oldu…

FETÖ’cü darbe girişiminden sonra TSK’dan ihraç edilen ve tutuklanan Yüzbaşı Cemil Çetin’in öğretmen eşi Dudu Çetin, KPSS soruşturması kapsamında itirafçı oldu ve şunları söyledi:

“14 Temmuz’da eşimin cemaatten abisi Gazi Üniversitesi’nde akademisyen olan kişi, evimize geldi. Eşime 15 Temmuz’daki biletini iptal etmesini söyledi ve eşimin telefonuna bir şey yükledi, ‘Biz seni yarın ararız, yarın iş yerinde ol’ dedi. 

15 Temmuz akşamı, bir komutanın, ‘İş hayır, akıbet hayır’ diyerek eşimden mühimmat deposunu açmasını söylediğini eşim anlattı.

Eşim de depoyu açtığını, ...

Not:

Uzunluk sebebiyle YAZININ DEVAMI YORUM BÖLÜMÜNDE