Doyuran sen misin ki doğurana karışıyorsun!..

Doyuran sen misin ki doğurana karışıyorsun!..

İnsan, bu yetimlerin mahçup gözleriyle göz göze dahi gelmek istemezken, altındaki yorumlar öylesine korkunç ki!..

Yazılan yorumları okuyunca acınacak haldekilerin onlar olmadığını anladım.

Herkes pelesenk etmiş diline..

"O savaşın içinde bir de çocuk yapıyorlar!”

Peki güzel kardeşim;

- Sen niye bu bollukta çocuk yapamıyorsun!?

Bir defa “çocuk yapmak” (!) bu ne çirkin bir kelamdır.

Kimin elinde bu?

Ülkemizin her köşesinde mantar gibi tüp bebek merkezleri bitmişken, niye savaş annelerinin kucakları dolu dolu!..

Allah, Levh-i Mahfuz’una yazmışsa, “Kâlû Belâ” günü, o ruh üfürülmüşse, o canı yaratan sen misin ki "Savaşıyorlarsa doğurmasınlar" diye ahkam kesiyorsun!.. 

Rezzak olan sen misin?

Rızk verici sen misin?

Doyuran sen misin ki doğurana karışıyorsun!..

Asıl savaşan doğursun!..

Onlar öldürdükçe ismi Muhammed olanları, düşman oldukça ismi Aişe olanlara, daha çok doğursun!

Rızkı sen mi veriyorsun? 

Sen zaten elindekini paylaşmayı, kardeş olmayı becerebilseydin kalkardı bu yetimlerin başı yerden.

Tam da bu çocukların babasını öldüren zihniyet de bunu istiyordu zaten!

- Doğurmayın, çoğalmayın, birbirinize kin güdün!

Sizin Peygamberiniz "Çoğalın, ben sizin çokluğunuzla övüneceğim" dedikçe siz azalın!

Savaşıyor musun?

Ülkene kafirler mi girdi?

Ne gülmeye, ne eğlenmeye, ne kadın olup eşine yaklaşmaya, ne yavrunu doğurmaya hakkın yok senin!

Bu iğrenç zihniyet ,demek ki Asr-ı Saadet’te yaşasaydı, meleklerin gusül ettirdiği Hanzala RadıyAllahu-anh’a demediğini bırakmayacaktı!

“Peygamber savaşıyor sen karına mı yaklaşıyorsun, bu ne uçkur!” derlerdi!

Ya da Hanzala RadıyAllahu-anh’ın, savaş günü cima ettiği karısı bu kadınlardan biri olsaydı;

“Zaten savaştayız, sen de savaşa gidiyorsun yaklaşma bana, hamile kalırım; böyle bir dünyaya bi de çocuk mu getireceğim (!)..” falan derlerdi sanırım..

İşte itikaddan, İslami şuurdan ne kadar uzaklaştığımızın bir delili de budur aslında.

Şunu da eklemek isterim. 

"Gitsin vatanlarını savunsunlar" diyenler;

-Hadis-i Şerifler’de övülen Şam topraklarını, Kudüs topraklarını muhafaza etmek bir tek Suriye ve Filistinliler’e mi emredildi?

İslam'ın mabedine bir kafir eli değmişse savaşmak sadece Suriyeli’ye değil, ona olduğu kadar SANA DA FARZ!

Öyle olmasaydı Eyyüb el Ensari'nin İstanbul'da ne işi vardı, turistik geziye gelmiş olamaz değil mi!..

Ya da dön bak Çanakkale'ye!

Niye gelmiş dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, "benimdir" diye kendine tapuladığını sandığın bu vatanı savunmaya!..

Bugün Halepli Ahmed’in, Şamlı Ömer'in kanı var bu topraklarda!

Ya senin?

Ne bedenin müdafaada, ne malın meydanda; bari o yılan dilini de kıs da Müslümanlar hiç olmazsa ondan muhafaza olsunlar!

.

Yağmur İbiç, dikGAZETE.com

İnsan, bu yetimlerin mahçup gözleriyle göz göze dahi gelmek istemezken, altındaki yorumlar öylesine korkunç ki!..

Yazılan yorumları okuyunca acınacak haldekilerin onlar olmadığını anladım.

Herkes pelesenk etmiş diline..

"O savaşın içinde bir de çocuk yapıyorlar!”

Peki güzel kardeşim;

- Sen niye bu bollukta çocuk yapamıyorsun!?

Bir defa “çocuk yapmak” (!) bu ne çirkin bir kelamdır.

Kimin elinde bu?

Ülkemizin her köşesinde mantar gibi tüp bebek merkezleri bitmişken, niye savaş annelerinin kucakları dolu dolu!..

Allah, Levh-i Mahfuz’una yazmışsa, “Kâlû Belâ” günü, o ruh üfürülmüşse, o canı yaratan sen misin ki "Savaşıyorlarsa doğurmasınlar" diye ahkam kesiyorsun!.. 

Rezzak olan sen misin?

Rızk verici sen misin?

Doyuran sen misin ki doğurana karışıyorsun!..

Asıl savaşan doğursun!..

Onlar öldürdükçe ismi Muhammed olanları, düşman oldukça ismi Aişe olanlara, daha çok doğursun!

Rızkı sen mi veriyorsun? 

Sen zaten elindekini paylaşmayı, kardeş olmayı becerebilseydin kalkardı bu yetimlerin başı yerden.

Tam da bu çocukların babasını öldüren zihniyet de bunu istiyordu zaten!

- Doğurmayın, çoğalmayın, birbirinize kin güdün!

Sizin Peygamberiniz "Çoğalın, ben sizin çokluğunuzla övüneceğim" dedikçe siz azalın!

Savaşıyor musun?

Ülkene kafirler mi girdi?

Ne gülmeye, ne eğlenmeye, ne kadın olup eşine yaklaşmaya, ne yavrunu doğurmaya hakkın yok senin!

Bu iğrenç zihniyet ,demek ki Asr-ı Saadet’te yaşasaydı, meleklerin gusül ettirdiği Hanzala RadıyAllahu-anh’a demediğini bırakmayacaktı!

“Peygamber savaşıyor sen karına mı yaklaşıyorsun, bu ne uçkur!” derlerdi!

Ya da Hanzala RadıyAllahu-anh’ın, savaş günü cima ettiği karısı bu kadınlardan biri olsaydı;

“Zaten savaştayız, sen de savaşa gidiyorsun yaklaşma bana, hamile kalırım; böyle bir dünyaya bi de çocuk mu getireceğim (!)..” falan derlerdi sanırım..

İşte itikaddan, İslami şuurdan ne kadar uzaklaştığımızın bir delili de budur aslında.

Şunu da eklemek isterim. 

"Gitsin vatanlarını savunsunlar" diyenler;

-Hadis-i Şerifler’de övülen Şam topraklarını, Kudüs topraklarını muhafaza etmek bir tek Suriye ve Filistinliler’e mi emredildi?

İslam'ın mabedine bir kafir eli değmişse savaşmak sadece Suriyeli’ye değil, ona olduğu kadar SANA DA FARZ!

Öyle olmasaydı Eyyüb el Ensari'nin İstanbul'da ne işi vardı, turistik geziye gelmiş olamaz değil mi!..

Ya da dön bak Çanakkale'ye!

Niye gelmiş dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, "benimdir" diye kendine tapuladığını sandığın bu vatanı savunmaya!..

Bugün Halepli Ahmed’in, Şamlı Ömer'in kanı var bu topraklarda!

Ya senin?

Ne bedenin müdafaada, ne malın meydanda; bari o yılan dilini de kıs da Müslümanlar hiç olmazsa ondan muhafaza olsunlar!

.

Yağmur İbiç, dikGAZETE.com