Dünya kamuoyunda Biden’in itibarı hızla gerilemektedir… Önümüzdeki 4 ay Ankara çok uyanık olmalı!
Dünya kamuoyunda Biden’in itibarı hızla gerilemektedir… Önümüzdeki 4 ay Ankara çok uyanık olmalı!
- 17-07-2024 01:10
- 10849
- 17-07-2024 01:10
- 10849
Dünya kamuoyunda Biden’in itibarı hızla gerilemektedir... Önümüzdeki 4 ay Ankara çok uyanık olmalı!
MOSKOVA
Türk siyaset adamı sayın Osman Kozan ile Moskova’nın merkezinde dünya siyasetindeki son gelişmeleri değerlendiriyoruz; dikkat çekici analizini aynen aktarıyorum;
Dış Politika Analizinde, ‘Dikkat dağıtma savaş teorisi’ veya 'Bayrak etrafında bütünleşme' adı verilen bir kavram vardır.
Bir ülkenin iç politikasındaki karışıklıklar karşılığında desteği azalan bir liderin, dış politik bir sorun üzerine yoğunlaşarak toplumdan daha fazla destek alması olarak tanımlanan bu kavramı genelde tüm dünya liderler kullanırlar.
Ancak, Biden’ı yöneten askeri endüstriyel kompleks ve neocon iradenin bu süreçten etkilenmemek ve de 2024 seçimlerinde ABD’nin liderliğini Trump’a bırakmamak için her yolu deneyeceğini ve bu uğurda dünya kamuoyunun dikkatini 'Kamu Diplomasisi' yolu ile daha yoğun olarak Rusya ve Çin düşmanlığı üzerinden çatışmalara çekmeye çalışacağını değerlendiriyorum.
Bu nedenle, Rusya’nın, Romanya ve Polonya üzerinden kışkırtılarak NATO’nun daha aktif bir şekilde savaşın içine çekilmesine;
Güney Çin Denizi'nde Filipinler ve Tayvan Boğazı'nda Tayvan’ın kışkırtılarak Çin ile kriz eşiğinin yükseltmesine gayret sarf edilebileceği yüksek olasılıklıdır.
Biden’ın 28 Haziran tartışmasında ezberlenmiş şekilde sürekli; “NATO 5. Maddesi var, birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” ifadesinin şuuraltındaki yerine dikkat etmek gerekir.
Konuşmasında ve muhakeme hızında zorluk çeken biri, sürekli 5. Madde diyorsa, bu hususun onun ezberine girecek kadar konuşulduğu ve böyle bir senaryo üzerinden beklentisi olduğu izlenimi ortaya çıkmaktadır.
Uluslararası iradenin emrinde olan tüm örgütler, bu senaryonun teoriden çıkıp pratiğe dönüşmesi için üzerlerine düşen rolü eksiksiz yerine getirmek üzere gereken tüm hamleleri yapacaklardır.
Önümüzdeki 4 ay, Ankara çok uyanık olmalıdır.
Devletin temel iki özelliği vardır.
Bunlardan bir tanesi kendi parasal gücü, bir diğeri ise ordusudur.
Türk Ordusu'nun NATO'dan tam bağımsız hareket ettiğini söylemek güçtür.
Bunun için Türkiye, öncelikle bu konuda tehlikenin geldiği Suriye'nin kuzeyi, Türkiye'nin güneyinde NATO'dan bağımsız “Akdeniz Barış Ordusu”nun kurulmasını düşünebilir.
Diğer bir konu, finansal sistem bağımsızlığı için adımların atılmasıdır.
Türkiye, bağımsız olmayan bir finansal sistem ile Türkiye Ekonomisini ayakta tutmaya çalışıyor. Türkiye’nin para sistemini gözden geçirmesi gerekir.
Türkiye, kendi komşularıyla birlikte hareket etmesini sağlayacak bölgesel ticareti arttırıcı mevcut finans sisteminden bağımsız “yeni bir finansal ödeme aracı” geliştirmelidir.
Türkiye'nin Suriye ile barışın sağlanması ve bölgesel ortak ekonomik işbirliklerinin oluşturulması Amerika Birleşik Devletleri'nin bölgede oluşturmak istediği terör devletinin önüne geçecektir.
Mesela, ekonomik alanda, BRİCS öncülüğünde SWİFT sistemine alternatif olarak kurulacak bir sistemin içerisinde Türkiye'nin kendi paradigmalarıyla katkı sunacak olması, ülkemizin iktisadi geleceği açısından daha faydalı olacaktır.
Dünyanın en büyük 19’uncu ekonomisi olan Türkiye’nin, hedeflerine ulaşabilmesi için ihracat ile ithalat arasındaki açığı azaltacak şekilde aksiyonlar alması gerekmektedir. Buna en iyi örneği Rusya ile olan ekonomik ilişkilerimiz ile verebiliriz.
2023 yılı verilerine göre Rusya ile olan ihracat hacmimiz 10,9 milyar dolar (ki bu bir önceki yıla göre yüzde 16,9 artışla gerçekleşmiştir) iken ithalat hacmimiz 45,6 milyar dolardır (ki bu bir önceki yıla göre yüzde 22,5 azalmayla gerçekleşmiştir).
Elbette bu farkın en önemli nedeni ithalatta doğalgaz, taşkömürü katranı ve ham petrol ürünleri ile demir-çelik gibi getirisi daha yüksek ürünler var iken; ihracatta yaş meyve ve sebze, kara ulaşım araçları ve bunların aksam parçaları, tekstil ve hazır giyim ürünleri gibi getirisi nispeten daha düşük ürünler olmasıdır. Ancak burada önemli olan hali hazırda yaptığımız ihracat kalemlerinin hacmini arttırıcı tedbirler alırken beraberinde getirisi daha yüksek ürün ihracat kalemlerini de oluşturmamız gerekliliğidir.
Bu bağlamda Türkiye’nin en güçlü olduğu konulardan biri olan müteahhitlerimizin başta limanlar ve endüstriyel tesisler olmak üzere gerek olan tesislerin modernizasyonu gerekse yeni tesis kurulumlarında daha aktif rol alması gerekmektedir.
Nitekim önceki yıllarda eksi düzeyde olan hizmet ihracatımız 2021 yılında yüzde 37, 2022 yılında yüzde 129 artmıştır.
Bu ivmeyi kullanarak Türkiye’nin iç dinamikleri göz önünde bulundurulduğunda daha yüksek rakamlara ulaşmak mümkün olacaktır.
Burada çoğunluğu yüzde 88 ile taşımacılık hizmetleri oluşturmaktadır. Bunun içinde getirisi daha yüksek olan iş hizmetlerini daha fazla arttırmak gereklidir. Bunun sağlanabilmesi için ülkeye giriş/çıkışlar, para transferleri, (özellikle Türk işçiler ile ilgili transferler), üstlenilen projelerde kullanılacak batı menşeli makine/ekipmanın tedarikinde yaşanan sıkıntılar gibi problemlerin acilen giderilmesi; daha da önemlisi dış ticaret ödemeleri konusunda, ödemelere aracılık edecek bankalarla iletişim içinde olunması ve yerel paralarla ödeme imkânlarının göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Ayrıca öncelikle otomotiv ile inşaat ve kimya sektöründeki yerli ürünlerimizin de ihracat payının artırılması için gerekli adımların acilen atılması önem arz etmektedir.
Devletler, para ve ordu ile ayakta dururlar. Milletlerin bekası da bu iki temel unsura bağlıdır.
Paranın ve Ordunun Millileştirilmesi, Milletin refahı için en önemli adım olacaktır. ATATÜRK’ün dediği gibi; “Uyuyan milletler ya ölür ya da köle olarak uyanır.”
.
Fuad Safarov, dikGAZETE.com
Dünya kamuoyunda Biden’in itibarı hızla gerilemektedir... Önümüzdeki 4 ay Ankara çok uyanık olmalı!
MOSKOVA
Türk siyaset adamı sayın Osman Kozan ile Moskova’nın merkezinde dünya siyasetindeki son gelişmeleri değerlendiriyoruz; dikkat çekici analizini aynen aktarıyorum;
Dış Politika Analizinde, ‘Dikkat dağıtma savaş teorisi’ veya 'Bayrak etrafında bütünleşme' adı verilen bir kavram vardır.
Bir ülkenin iç politikasındaki karışıklıklar karşılığında desteği azalan bir liderin, dış politik bir sorun üzerine yoğunlaşarak toplumdan daha fazla destek alması olarak tanımlanan bu kavramı genelde tüm dünya liderler kullanırlar.
Ancak, Biden’ı yöneten askeri endüstriyel kompleks ve neocon iradenin bu süreçten etkilenmemek ve de 2024 seçimlerinde ABD’nin liderliğini Trump’a bırakmamak için her yolu deneyeceğini ve bu uğurda dünya kamuoyunun dikkatini 'Kamu Diplomasisi' yolu ile daha yoğun olarak Rusya ve Çin düşmanlığı üzerinden çatışmalara çekmeye çalışacağını değerlendiriyorum.
Bu nedenle, Rusya’nın, Romanya ve Polonya üzerinden kışkırtılarak NATO’nun daha aktif bir şekilde savaşın içine çekilmesine;
Güney Çin Denizi'nde Filipinler ve Tayvan Boğazı'nda Tayvan’ın kışkırtılarak Çin ile kriz eşiğinin yükseltmesine gayret sarf edilebileceği yüksek olasılıklıdır.
Biden’ın 28 Haziran tartışmasında ezberlenmiş şekilde sürekli; “NATO 5. Maddesi var, birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” ifadesinin şuuraltındaki yerine dikkat etmek gerekir.
Konuşmasında ve muhakeme hızında zorluk çeken biri, sürekli 5. Madde diyorsa, bu hususun onun ezberine girecek kadar konuşulduğu ve böyle bir senaryo üzerinden beklentisi olduğu izlenimi ortaya çıkmaktadır.
Uluslararası iradenin emrinde olan tüm örgütler, bu senaryonun teoriden çıkıp pratiğe dönüşmesi için üzerlerine düşen rolü eksiksiz yerine getirmek üzere gereken tüm hamleleri yapacaklardır.
Önümüzdeki 4 ay, Ankara çok uyanık olmalıdır.
Devletin temel iki özelliği vardır.
Bunlardan bir tanesi kendi parasal gücü, bir diğeri ise ordusudur.
Türk Ordusu'nun NATO'dan tam bağımsız hareket ettiğini söylemek güçtür.
Bunun için Türkiye, öncelikle bu konuda tehlikenin geldiği Suriye'nin kuzeyi, Türkiye'nin güneyinde NATO'dan bağımsız “Akdeniz Barış Ordusu”nun kurulmasını düşünebilir.
Diğer bir konu, finansal sistem bağımsızlığı için adımların atılmasıdır.
Türkiye, bağımsız olmayan bir finansal sistem ile Türkiye Ekonomisini ayakta tutmaya çalışıyor. Türkiye’nin para sistemini gözden geçirmesi gerekir.
Türkiye, kendi komşularıyla birlikte hareket etmesini sağlayacak bölgesel ticareti arttırıcı mevcut finans sisteminden bağımsız “yeni bir finansal ödeme aracı” geliştirmelidir.
Türkiye'nin Suriye ile barışın sağlanması ve bölgesel ortak ekonomik işbirliklerinin oluşturulması Amerika Birleşik Devletleri'nin bölgede oluşturmak istediği terör devletinin önüne geçecektir.
Mesela, ekonomik alanda, BRİCS öncülüğünde SWİFT sistemine alternatif olarak kurulacak bir sistemin içerisinde Türkiye'nin kendi paradigmalarıyla katkı sunacak olması, ülkemizin iktisadi geleceği açısından daha faydalı olacaktır.
Dünyanın en büyük 19’uncu ekonomisi olan Türkiye’nin, hedeflerine ulaşabilmesi için ihracat ile ithalat arasındaki açığı azaltacak şekilde aksiyonlar alması gerekmektedir. Buna en iyi örneği Rusya ile olan ekonomik ilişkilerimiz ile verebiliriz.
2023 yılı verilerine göre Rusya ile olan ihracat hacmimiz 10,9 milyar dolar (ki bu bir önceki yıla göre yüzde 16,9 artışla gerçekleşmiştir) iken ithalat hacmimiz 45,6 milyar dolardır (ki bu bir önceki yıla göre yüzde 22,5 azalmayla gerçekleşmiştir).
Elbette bu farkın en önemli nedeni ithalatta doğalgaz, taşkömürü katranı ve ham petrol ürünleri ile demir-çelik gibi getirisi daha yüksek ürünler var iken; ihracatta yaş meyve ve sebze, kara ulaşım araçları ve bunların aksam parçaları, tekstil ve hazır giyim ürünleri gibi getirisi nispeten daha düşük ürünler olmasıdır. Ancak burada önemli olan hali hazırda yaptığımız ihracat kalemlerinin hacmini arttırıcı tedbirler alırken beraberinde getirisi daha yüksek ürün ihracat kalemlerini de oluşturmamız gerekliliğidir.
Bu bağlamda Türkiye’nin en güçlü olduğu konulardan biri olan müteahhitlerimizin başta limanlar ve endüstriyel tesisler olmak üzere gerek olan tesislerin modernizasyonu gerekse yeni tesis kurulumlarında daha aktif rol alması gerekmektedir.
Nitekim önceki yıllarda eksi düzeyde olan hizmet ihracatımız 2021 yılında yüzde 37, 2022 yılında yüzde 129 artmıştır.
Bu ivmeyi kullanarak Türkiye’nin iç dinamikleri göz önünde bulundurulduğunda daha yüksek rakamlara ulaşmak mümkün olacaktır.
Burada çoğunluğu yüzde 88 ile taşımacılık hizmetleri oluşturmaktadır. Bunun içinde getirisi daha yüksek olan iş hizmetlerini daha fazla arttırmak gereklidir. Bunun sağlanabilmesi için ülkeye giriş/çıkışlar, para transferleri, (özellikle Türk işçiler ile ilgili transferler), üstlenilen projelerde kullanılacak batı menşeli makine/ekipmanın tedarikinde yaşanan sıkıntılar gibi problemlerin acilen giderilmesi; daha da önemlisi dış ticaret ödemeleri konusunda, ödemelere aracılık edecek bankalarla iletişim içinde olunması ve yerel paralarla ödeme imkânlarının göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Ayrıca öncelikle otomotiv ile inşaat ve kimya sektöründeki yerli ürünlerimizin de ihracat payının artırılması için gerekli adımların acilen atılması önem arz etmektedir.
Devletler, para ve ordu ile ayakta dururlar. Milletlerin bekası da bu iki temel unsura bağlıdır.
Paranın ve Ordunun Millileştirilmesi, Milletin refahı için en önemli adım olacaktır. ATATÜRK’ün dediği gibi; “Uyuyan milletler ya ölür ya da köle olarak uyanır.”