Eğirdir -Eski Dünya merkezlerinden biri-
Eğirdir -Eski Dünya merkezlerinden biri-
- 03-06-2024 07:30
- 2772
- 03-06-2024 07:30
- 2772
Har.6: S. Şükrü, s.17: Eğirdir Gölü, Kovada Gölü, Nis, Canada, Kale Burnu [Şıbh-ı cezîre: Yarımada] ve gölün ayağı olan ırmak.
EĞİRDİR
[Eski Dünya merkezlerinden biri]
R.1. Salih Şapçı’nın Faruk-ı Âzâm Camiine ait dediği, Eğirdir Minare-altı duvardaki taşlar üzerindeki süsleme, Eğirdir Güneşi [Salih Şapçı].
Eğirdir ve Hoyran Gölleri, tarihte iki ayrı göldü ve iki göl arasında suları Hoyran’dan Eğirdir’e doğru akan, ağzı kaynağına yakın veya seyri kısa bir ırmak, bu ırmak üzerinde farklı birçok adı kaydedilen Yenice Köyü Köprüsü adlı bir taş kemer köprü vardı. Sardes ve İran-Susa şehirlerini bağlayan Anayol [Kıral Yolu], bu köprüden geçmekteydi. 500 yıl önce coğrafî bir değişim vukû buldu. İki göl birleşti. Irmak ve köprü yok oldu.
Har.1: Eğirdir Gölü’ndeki Coğrafî Değişim [Batimetrik haritaya göre yapılmıştır].
Har.2: Pîrî Reis’in [1470?-1553] Eğirdir Gölü Haritası.
Eğirdir neden, Eski Dünya merkezlerinden biridir?
Aşağıdaki tarihî metinlerde de görüleceği üzere Eğirdir ile Eğirdir ve Hoyran gölleri arasındaki ırmak, uzun bir süre devletler ve Doğu ile Batı arasında coğrafî bir hudut oldu. Hududun şarkı için Assuva, Arzava, Truva, Suriye, Asya ve Anatolikon, garbı için de Ahhijava, Akhalar, Yunanistan ve Avrupa gibi isimler verilmiştir. Firikya Hellespontia, Hellespontus [Ellen Boğazı] ve Kutsal Boğaz [Kuwa-ila] denilen yer, iki göl arasındaki Kemer Boğazı, Jerusalem [Kudüs] yol cetvelindeki Hyeronpotamum [kutsal ırmak], iki göl arasındaki ırmaktır. Hâl böyle olunca ister istemez, bir zamanların sıfır boylamı veya benzer bir hat, Eğirdir’den mi geçiyordu diye düşünmeden edemedim. Malûm, 1884 yılına kadar Ayasofya’dan geçen sıfır boylamı, 1884’deki coğrafya kongresinde Türk delegesinin itiraz etmemesi (!) üzerine, Greenwich’e taşınmıştır. Pîrî Reis haritasında Hoyran Gölü yok. Muhtemelen sık sık vuku bulan depremlerde yıkılan köprünün yıkıntıları, ırmak yatağında bir set oluşturarak, arkadaki suyun yükselmesine ve neticede göl oluşmasına sebep olmuştur. Arzava, Eski Eğirdir Gölü’nün kuzey sahili yakınındaki Apasa [Efes] idi ve Hitit kıralı Murşil, Arzava’ya girdiğinde, Arzava kıralı ve oğlu gemiyle Deniz’i [Eğirdir Gölü] geçerek Ahhijava’ya [Eğirdir] sığınmıştı. Bir ara Mısır’ı kuşatan Deniz kavimleri, işte bu Eğirdir Gölü çevresinde yaşıyorlardı [bk.Har.5] ve muhtemelen Kıral Yolu’nu takiple Suriye ve Filistin üzerinden Mısır’a inmişlerdi. MS 1516’da Yavuz Sultan Selim, benzer şekilde Mısır üzerine yürümüş ve Antalya’daki Hamidoğlu donanması da, kıyıyı takiple Osmanlı ordusuna denizden ikmal sağlamış olmalıydı. Memluk idaresindeki Mısır’da, bir aralık Hamidoğlu’na ait bir beylik vardı.
İlk Deniz teması Kibyrrhaoitai adlandırması eski Eğirdir Gölü civarına işaret eder (Günal, 2023: 56) ve burada adı geçen Kibyra, Eğirdir ile Kovada Gölü arasındadır. MÖ 51-50 yıllarında Kilikya valisi Konsül Cicero’nun idare merkezi Eğirdir’di [Laodikya]. Eğirdir’de 85 gün kalan Cicero, bu Kibyra’da bir mahkeme kurdu. Cicero, eski vali Cailius’un isteği üzerine Kibyralı avcılara Kilikya panterleri yakalattı. Tarihçi, Eğirdir Laodikya’yı bilemedi ve malûm Denizli sandı. Mısır kaynaklarında bir Denizli Beyliği’nden söz edilir. Bu beylik, kendisine eman verilmesine rağmen 1262 yılında 4. Kılıçaslan tarafından Şarkîkaraağaç’ta öldürülen Şeh veya Şah Menteş’in [Kahraman Uc Gâzîsi Mehmet Bey] damadı Yinanç oğlu Ali Beye [1262-1279] ait Eğirdir merkezli beyliktir. Dündar Beyin babası Hamid oğlu İlyas Bey, 1308 yılında Selçuklu devletine son verdikten sonra Denizli Beyliği, bugünkü Denizli’ye [Doñuzluk] taşınmış; taşınırken muhtemelen Denizli adı da Doñuzluk’a gitmiş ve böylece Doñuzluk adı Denizli’ye dönüşmüştür.
Truva, Eğirdir yakınındadır. Truva’yı Çanakkale’ye yerleştiren tarihçi, “Homeros, Kilikyalılar Truva’ya komşu idi” derken yanlış bilgi veriyor der (Adak, 2000: 51, Beldibi Tarihi). Homeros yanlış, Adak doğru, bu mümkün mü? Truva, Kilikya’ya komşudur. Barla’nın [Parlais], eski Tralleis, Seleuceia, Antiocheia, Antalya, Tripolis, Pithekas ve Sart adlarının yanı sıra bir adı da Neutroja’dır [Yeni Truva]. Eski Truva ise Barla’ya azami 20 mil uzaktaki Arzava’ya tâbi İlion [Viluşa, Biluşa] olup, Kemer Boğazı’nın şarkındadır [bk.Har.5]. Sparta kıralı Menelaos, Minasın adında yaşıyor olmalı. Isparta’da, -Minasın kıralı, kızını, Selef kıralının oğlu Selefkos’a gelin ettiği ve kızın isteği üzerine de Isparta-Minasın’dan ta Atabey-Bayat’a [Seleuceia Sidera] su götürdüğüne- dair bir rivayet var (Böcüzade, 2012: 51). Truva harbinde söz edilen Deniz, eski Eğirdir Gölü, boğaz [Hellespontus] ise Kemer Boğazı’dır. Geç dönem tarihçi, Firikya, Asya-Avrupa, Truva gibi birçok konuda yanılır, zira birçok ikinci isim var (Kristovulos, 2018: 202-3).
1865 Eğirdir doğumlu Süleyman Şükrü, Eğirdir hakkında tarihî kaynaklarla uyum içinde çok ilginç bilgiler verir:
Bu iklime ilk defa gelip mesken tutan Benî Sam’dan Lidyon’dur. Lid kavmi yeni vatanlarının imarıyla meşgul iken, Babil diyarında Devlet-i Med namıyla yeni bir hükümet teşkil eden Yafes oğulları, Anadolu’nun şark ve şimalini zapt ile Kızılırmak’ı hudut yapmışlardı. Anadolu’nun ilk sekenesi olan Lid kavmi, Asuriler’den ve bilâhare şevketle gelip şark ve şimaline yerleşen Midyon, Yafes oğulları, yâni Türkler’den öncedir. Etrak’tan [Türkler] Belasic kavmi [Pelasglar], yâni Luviler diye, S. Şükrü çok ilginç bilgiler verir. İnsanlığın yerleşik hayata geçtiği devirlerin ilk padişahı Havardis [Ardis] tarafından bilâhare kurulan Eğirdir Gölü’nün şimdiki bulunduğu yerde ve Felekabad namında bir büyük şehir vardı. Asırlardan beri su altında kalan bu şehrin yüksek binaları hâlâ ayakta olup, kuraklık senelerde gölün derinliği azalmaya başladığı zamanlar, gemiden suyun derinliklerine bakan denizcilerin hayret nazarlarına çarpmaktadır. Bu memleketin suya gark olmasına sebep Midyon ile dokuz sene süren Truva harbini kazandıktan sonra, yâni milattan 1184 sene önce Anadolu’nun garbına yerleşen Yunanîler’dir (Süleyman Şükrü, 2013: 8).
Süleyman Şükrü, gölün teşekkülü, göl içindeki binaları kimlerin yaptığı ve Truva harbinin neticesi hakkında yanılmakla beraber, göldeki coğrafî değişim ile Truva harbi kahramanı Agamemnon’un babası Tantalos oğlu Pelops ve Truva harbini, Eğirdir’le ilişkilendirmesi mühimdir. Ayrıca iki göl arasındaki ırmağın Tantalos, köprünün ise Tanta-endia gibi adları var. Tantalos oğlu Pelops, Truva harbi kahramanlarından Sparta kıralı Menelaos ile Mykene kıralı Agamemnon’un babalarıdır. Pelops, başka bir oğlunu da Eğirdir’de Putlara kurban etmiştir. S. Şükrü, “Lid kavminin mezhepleri, “Zarius–Karius” namın putlara kurban kesmeyi ibadet olunmakla, yaptıkları en cesim puthâne Eğirdir’in güneyindeki Kervansaray adlı harabeydi. (…) Lidyon’dan Küçük Firikya meliki “Bilobis bin Tantal” [Tantalos oğlu Pelops], MÖ 1200’de kendi oğlunu bu puthânede kurban namı ile boğazlamıştı” der (S. Şükrü, 2013: 33). Pelops’un babası Tantalos da, Mısır-Tanta şehrinden olmalıdır, zira MÖ 1556’da Atina şehrini [Yalvaç-Masır] kuran, Mısır muhacirlerinin reisi Şirkup, Mısır-Tantâ’lıdır (S. Şükrü, 2013: 9). Tanta, Antalya, Eğirdir ve Kemer Boğazı aynı boylam üzerindedirler. Agamemnon kaplıcaları ve Pelops adına kurulan Pelopeia [Semiramis, Thyraia, Thyateira, Arkadiopolis] dahi Kemer Boğazı’nın şarkındadır [bk.Har.4, Har.5]. Önce Eğirdir Gölü yanında bulunan Lydia ve Karia, S. Şükrü’nün verdiği Lid ve Karius isimleriyle ilgili olup, bu isimler daha sonra batıya taşınacaklardır.
Har.3: Antalya, Denizli, Eğirdir mukayesesi.
Har.4: Eğirdir, Antalya, Kahire-Tanta [Pelops b. Tantalos].
Strabon’un, “Apameya ve Laodikya arasındaki göl, denize benzerse de yer altından gelen pis bir koku çıkarır” kaydında geçen Laodikya, Eğridir’dir. Denizli’nin eski adının Lâdik oluşu, Selçuklu tarihinde söz konusu Lâdik’in Eğridir olduğunu fark etmemizi uzun süre engellemiştir. Eski bir tarihi ve kalesi olan Eğridir’den 250 yıllık Türkiye Selçukluları döneminde hiç söz edilmemiş olması bize çok garip geldi. Sultan 1. Gıyaseddin Keyhüsrev’in Alaşehir Savaşı üzerinde çalıştığım bir esnada, söz konusu Alaşehir’in Manisa-Alaşehir değil, Yalvaç olduğunu gördüm. Feridun Dirimtekin, 1944’de neşrettiği; Konya ve Düzbel [1146 ve 1176] adlı eserde; Gıyaseddin Keyhüsrev’in “Alaşehir harbi” için “Yalvaç muharebesi” der ve Tripolis’in Limmocheir olduğunu söyler (Dirimtekin, 1944: 74). Söz konusu Limmocheir, Arundell’in Eğridir olabileceğini ileri sürdüğü Limenopolis’tir (Arundell, 2013: 75). Bu yer, Barla önünde göl içinde kalmış ve İlama [Lama, Limengömü] şeklinde hâlâ yaşıyor. Birçok tarihi vakada Alaşehir ile Lâdik birlikte zikredilir. Bu vesikalarda Lâdik zikredilen yer, Denizli değil, Eğridir’dir. 1270’lere ait bir belgede Eğirdir Gölü için “Rûm denizi”, Eğridir için de “Uc’daki Felekiyye” denilir (Turan, 1988: 154). Dündar Bey, Felekü’d-Din lâkabını, Felekiyye adından almıştır. Eğridir adı, beylikler zamanı Felekâbâd, Ebû’l-Fidâ’da ise Felekbâr [Felek şehri/kalesi] olarak geçer. Bâr [vâr] adı, Zigetvar, Eğrivâr gibi yaygındır. Fikrimce Uluborlu adı, Ulu-bâr-lı adından gelir. Eğridir Gölü için daha düne kadar “deniz” denirdi. Hâl böyle olunca da Eğridir için, denizi olan manasına “Denizli” denmiştir. Denizle hiçbir alâkası olmayan bir şehrin adının Denizli olması, ancak, Eğridir’e Denizli denmiş olmasıyla izah edilebilir. Zira Eğridir ve Denizli’nin müşterek oldukları Laodikya adı, yanılgıya sebep olmuş olmalıdır.
Eğridir’in Laodikya, Claudiolaodikya, Klaudiopolis, Hierakorifitis, Felekiyye, Felekâbâd, Felekbâr, Tonguzlu, Toğurla, Denizli, Lâdik, Akrokos gibi birçok adı var. Mevcut Denizli’nin ise, Laodikya ve Toňuzluk. İbn Sa’id’de geçen ve bugüne kadar Doňuzlu anlaşılan Toğurla, Denizli okunmalıdır ve bu Denizli, Eğirdir’dir. Zira İbn Sa’id’de söz konusu Toğurla, Antalya’nın kuzeyidir. Antalya’nın kuzeyinde olan şehir, Denizli değil, Eğridir’dir. Zira Denizli, Antalya ve Eğirdir’in bulunduğu boylamın 150 km daha batısındadır [bk.Har.3]. Zikrettiğim bütün bu hususlar ile EK bölümünde verdiğim bilgilere dayanarak, Eğirdir’in eski Dünya merkezlerinden biri olduğunu düşünüyorum.
Eğirdir tarihî neden bilinemedi ve yok sayıldı?
Anayol’a [Kıral Yolu] yakın, zengin tatlı su kaynakları ile zengin otlaklar ve ormana sahip olan Eğirdir, tarihçi tarafından bugüne kadar niçin bilinemedi? Mahalli tarihçiler, bilhassa Süleyman Şükrü, Eğirdir için çok mühim bilgi ve iddialarda bulunmasına rağmen tarihçi, Eğirdir ve çevresini [Uluborlu, Gelendost, Yalvaç, Şarkîkaraağaç] neden fark edemedi? Evvela maddeler hâlinde bunu açıklamaya çalışalım:
1.Mahalli rivayetler ve mahalli tarihler nazara alınmamış ve Eğirdir Gölü’nün iki parça olduğu bilinememiştir.
2.Osmanlı belgelerinden Firigos Boğazı ve Yenice Derbendi adlandırmaları üzerinde durulmamıştır.
3.Toğurla [Denizli], Antalya’nın kuzeyi olmasına rağmen, 150 km daha batıdaki Denizli esas alınmıştır.
4.Isparta’nın Denizli’den daha sonra fethedildiği, yâni malûm Denizli’nin 1075, Isparta’nın 1204, hatta bir Selçuklu beyi olan Çaka’nın [Saha?] malûm İzmir’i, Tanrıvermiş ve Barak beylerin malûm Efes ile Ayasluk’u 1097 yılından evvel fethettikleri sanılmıştır. Hâlbuki Denizli [Eğirdir], İzmir [Apameia], Efes [Apasa], Ayasluk, Uluborlu, İznik [İlegüp], Barla, Yalvaç ve şarkı 1075, Isparta 1204, malûm Denizli ise 1220’lerden sonra fethedildi [bk.Har.5].
5.Eski Eğirdir Gölü’nün Deniz, Trakya Denizi, Ege Denizi, denize benzeyen göl, Oğuz Gölü, Skleros’a ait göl, Pusguse Gölü, Rûm Denizi ve Mağrip Diyârı denizi gibi adları bilinememiş; hatta bazen Akdeniz sanılmıştır.
6.Özetle, mevcut isimleri esas almak gibi kolay bir yol seçilmiş; Eğirdir ve eski Eğirdir Gölü yanında vukû bulan bütün olaylar, başka yerlere taşınmış; Eğirdir [Lâdik] ile Yalvaç [Alaşehir] Selçuklu tarihinde yok sayılmıştır.
Eğirdir veya Eğridir adının menşe-i hakkında:
1. Eğirdir Gölü’nde Türklerin düden, Rumların katabatara dediği çok miktarda oluşum vardır. Mahmatlar köyü yakınındaki Eğerim mevkiinin adı da düden manasına Türkçe eğrim adından gelir. Eğridir adı, eğrimleri [düdenleri] olan memleket veya yer manasına “eğrim” kelimesiyle ilgili olabilir. Bir Eğirdir sevdalısı Salih Şapçı, Eğirdir adının Eğridir olması gerektiğini söyler. Karstik bir arazideki Eğirdir Gölü’nde çok sayıda düden vardır. Göl suları dönerek düdene girer ki, bunun sebebi hikmeti Dünya’nın kendi ekseni etrafında dönmesidir. Bu dahi, şayanı dikkat bir husustur. Kaşgarlı Mahmut, “egir” döndürmek, eğirmek, çevirmek, bir yeri kuşatmak, sarmak; “egrim” ise “düden, suyun toplanıp kaynayarak dönerek aktığı yer” anlamına der (B. Atalay, 2006: DLT, s.171-172).
Ada’daki Türkler, “egrim” için “düden” derken; Rum denilenler, Türkçe bir isim olan “kata-batara”, yâni “aşağı-batan” adını kullanıyor. Buradan Rûm denilenlerin Ortodoks Türkler [Peçenek vs.] olduğu anlaşılıyor.
Timurtaş, 1315’te Rûm valisi olur. Selçuklu soyundan birçok kişi öldürür. Git gide Anadolu’da başına buyruktur; padişah olmak ister. Aydın, Saruhan, Menteşe, Teke ve Osman Beylerin vergi verdiği Dündar Beyi Aralık 1326’da katleder. Tarihçi, “İstiklâl ile Rûm’da padişah olmak endişesi oldı. Han desturınsız ne dilerse ider oldu. Sultan Ebu Said zamanında muttali oldılar. Ertena’yı çeriler ile Rum’a gönderdiler. Gelüp Temurtaş Beg’i, Egirdür üzerinde egirdüp otururdı, çün haber irişti ki Ertena çokluk çeriyle kendünün kaşdına gelür, gayet korkup muztaribü’l-hal oldı. Çerilerine tefrika düşüp tağıldılar” der (Yazıcızâde, 2017: 742). “Egirdür üzerinde egirdüp otururdı” ifadesi, Egirdir üzerinde dolanıp-dönüp dururdu anlamınadır. Buradan anlaşıldığı gibi Egirdür, dönmek-dolanmak anlamınadır. Yâni felek kelimesinin Türkçe karşılığıdır. Devran da felek anlamına olup, Devran-dede Türbesi Dündar Beye aittir.
2. Tir kelimesinin 2.1. Göl çevresine yığılan toprak set [Alçak tir göle dayanmaz]. 2.2- Deniz kıyısı, yalı. 2.3. İki tarla arasında sınır olan ince yol, 2.4. Pirinç tarlasının evleklerini ayıran sınır gibi anlamları var. İnce uzun tarlalara “tir” denilmektedir. Beyşehir ve Suğla gölleri kıyısındaki bazı mevkilere “diktir, yantir, tirler, kumtir, incetir, ottirler, kayaş-tirleri, kara-toprak-tiri, arpalık-tiri” gibi isimler verilmiş. Eğridir gölü kenarında yapılmış eğri bir sed dolayısıyla şehrin adı, “Eğri-tir ve Eğridir” olmuş olabilir. Eğri ile yapılmış birçok yer adı var.
3. Anna Komnena’da Eğridir için bir şeyin ucu veya uçtaki anlamına Yunanca Akrokos denilmiştir. Eğridir adı, Akrokos ile ilgili olabilir. Sevan Nişanyan da, Eğridir’in burun anlamındaki Akrotiri’den evrimleştiğini söyler.
4. Eğirdir’in, Felekâbâd adı var. Ebû’l-Fidâ, Felekbâr [Felek şehri/kalesi] der. 1270’lere ait bir vesika, Eğridir Gölü için Rûm denizi, Eğridir için uçtaki Felekiyye der (Turan, 1988: 154) ki, Dündar Bey lâkabını, Felekiyye adından almıştır. Felek’in eğirtmeç/ tengirek olduğu düşünülürse Eğirdir, eğirmekle, dönmekle ilgili olabilir. Felek, dönmek fiiliyle ilgilidir. İbn Sa’îd’in, “Türkmenler Selçuklu devrinde Rûm diyarını fetheden Türk soyundan çokluk bir kavimdir. Onlarda başka yerlere gönderilen kilimler yapılır, buranın sahilinde Cun vardır, buna Cun Makri [Makarı] denir” şeklinde anlattığı yer, Eğridir’dir (Vittek, 1944: 2). Cun ise Can Ada olup, Can, 1142’de burada bir ordugâh kuran imparator Yuannis’ten [John, Jan] gelir. Bölgede iki yüz bin çadır Türkmen var. 1832’de Eğridir-Bayboğan civarında Türkmenler, kıl çadırları altında kilim dokurlar (Arundell, 2013: 73). Dokuma ip demektir, ip ise eğirmekle [dönmekle] elde edilir. Eğridir için “eğir dur” diye anlatılan halk hikâyesi, hem Eğirdir adının menşeine hem de Eğirdir Gölü’nde meydana gelen coğrafi değişime ışık tutmaktadır. Eflâk ise, Felekler [dönenler] anlamındadır.
5. Sonuç olarak, Eğirdir [Türkçe] ve Felek [Ar.] dönmek, Eğridir ise Türkçe Eğri-tir veya “burun” ve “uc” anlamında Yunanca Akritur olmak üzere; Eğirdir, Felek ve Eğridir kelimelerinin üçü de Eğirdir’in adıdır.
Tarihte Eğirdirli olan ünlü isimler
Zenon, Çaka Bey, Alp Kara, Dündar, İshak ve Hızır Beyler, Şeyh Berdai, Yunus Emre, Eğirdirli Hacı Kemal, Ahmed Eflâki, Cemaleddin ibn el-Felekî, Kadı Necmeddin Lâdikî, Nakîb oğlu Tâceddin ve daha birçok kişi Eğirdirli olmalıdır.
Sonuç
Bu kadar çok olayın vukû bulduğu, doğu ile batı, şark ile garp, Asya ile Avrupa, Arzava ile Ahhijava, Truva ile Akhalar, Suriye ile Yunanistan hududu üzerinde bulunan, coğrafya ve tabiat olarak her çeşit güzellik ve zenginliğe sahip, Anayol yakınında müstesna bir yere sahip Eğirdir, eski Dünya merkezi olmaya layıktır.
Har.5: Eğirdir ve Beyşehir göllerindeki coğrafi değişim, tarihî yollar ile Arzava ve Ahhijava şehirleri görülmektedir.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
Kaynak ve Tetkik Eserler
Adak, Mustafa (2005): “İlkçağ’da Beldibi”, Mağara Çağından Günümüze Beldibi [M. Adak-C. Güzelyürek], Anabasis Yay.-İstanbul, s.42-57.
Akropolites, Georgios (2008): Vekayinâme, Çeviri: Bilge Umar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları-İstanbul.
Aksarayî, Kerimüddin Mahmud (2000):Müsameretü’l-Ahbâr, Çev. Öztürk Mürsel, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, Çeviri: Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi-İstanbul.
Arundell, F. V. J. (Eylül 2013): Anadolu’da Keşifler, Çev. Topbaş Atabay, Sistem Ofset-Ankara.
Böcüzâde, Süleyman Sami (2012): Isparta Tarihi, Yay. Haz. Babacan, Hasan, Isparta Valiliği-Isparta.
el-İdrîsî (Ebû Abd. … b. İdrîs el-Hamûdi el-Hasenî) (2002): Kitâbu Nüzheti’l-Müştâk fî İhtirâkî’l-Âfâk, I-II, Kahire.
Emecen, M. Feridun (2012): İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, Timaş Yayınları-İstanbul.
Deguignes, Josef (1976): Büyük Türk Tarihi Cilt 4, Çev. Alpay, S.-Komisyon, Türk Kültür Yay.-İstanbul.
Dirimtekin, Feridun (1944): Konya ve Düzbel (1146 ve 1176), Ahmet Sait Matbaası-İstanbul.
Grigoras, Nikeforos (1973): Rhomäische Geschichte, çeviri-açıklama: J. Louis V. Dieten, 1. Ks. (Bl. I-VII), Stuttgart.
Göde, Kemal (1994): Eratnalılar [1327-1381], VII/153, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Günal, Zerrin (2023): Uc Savaşçıları (Uc Türkmenleri, Akritai, Anadolu Sultanları, Ümerâ ve Beyler), Urzeni-İstanbul.
Hayton (2015): Doğu Ülkeleri Tarihi’nin Altın Çağı: Korykoslu Hayton, Çeviri: A. T. Özcan, Selenge Yay.-İstanbul.
Herodotos (2015): Herodot Tarihi, Türkçe Müntekim Ökmen, Sunan Azra Erhat, Remzi Ktbevi, 11. Bsk.-İstanbul.
Homeros (Mart 2014): İlyada (Ίλіάς), Çeviri: Azra Erhat- A. Kadir, Türkiye İş Bankası yayını-İstanbul.
İbn Bibi (2014): el-Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye, Selçuknâme II, Çeviri: Mürsel Öztürk, TTK-Ankara.
İbn Hordazbih (2008): Yollar ve Ülkeler Kitabı, Çev. Murat Ağarı, Kitabevi-İstanbul.
Kazvinî, Hamdullah Müstevfî (2018): Târihi Güzide, Tercüme: Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
Kaya, M. Ali (2000): Anadolu’daki Galatlar ve Galatya Tarihi, Ege Ü. Ed. Fak. Yayınları-İzmir.
Khalkokondiles, Laonikos (2014): The Histories, 1. Bölüm, Çev. Anthony Kaldellis, Londra.
Khoniates, Niketas (1995): Historia, Çeviri: Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Kınal, Firuzan (1953): Arzava Memleketlerinin Mevkii ve Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi-Ankara.
Kinnamos, Ioannes (2001): Ioannes Kinnamos’un Historia’sı, Çeviri: Işın Demirkent, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Kristovulos (Ocak 2018): İmrozlu Kristovulos’un Tarihi, 1. Baskı, Çeviri: Ari Çokona, ed. K. Karasulu, TİB Kül. Yay.-İstanbul.
Ksenofon (Ksenophon) (2011): Anabasis: Onbinlerin Dönüşü, Çeviri: Oğuz Yarlığaş, Kabalcı-İstanbul.
Küpcü, Fahri (1978): Karaağaç, Akın Basımevi, Konya.
Pahimeris (Pachymeres), Georges (2009): Bizanslı Gözüyle Türkler, Çev. İlcan Bihter Barlas, İlgi Kültür Sanat-İstanbul.
Remsi [Ramsay, W. M.] (1960): Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviri: Mihri Pektaş, MEB-İstanbul.
Skylitzes, Ioannes (2016): Bizans Tarihi, Terc. Hatice Bolat, Y. Lisans Tezi), Marmara Ü., XII-XXIII Bl. (959-1057) yılları, s.1-233.
Süleyman Şükrü (2013): Seyahatü’l-Kübra, Yay. Haz. Hasan Mert, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Togan, A. Zeki Velidî (1970): Umumî Türk Tarihine Giriş, Cilt 1, 2. Baskı, Ed. Fak. Basımevi-İstanbul
Togan, A. Zeki Velidî (Ek. 1953-Tem. 1954): Reşideddin’in Mektuplarında Anadolu’nun İktisadî ve Medenî Hayatına ait Kayıtlar, s. 33-50, İstanbul Üniversitesi İktisad Fakültesi Mecmuası, Cilt 15, Sayı 1-4’den
Topraklı, Ramazan (2023-2024): Göller Bölgesi hakkındaki makaleler [https://www.academia.edu/upload/document]
Turan, Osman (1988): Türkiye Selçukluları Hakkında Resmî Vesîkalar, 2. Baskı, TTK-Ankara
Turan, Osman (1998): Selçuklular Zamanında Türkiye, 6. Baskı, Boğaziçi Yayınları-İstanbul.
Vittek, Pol (Wittek, Paul) (1999): Menteşe Beyliği, Çeviri, O. Şaik Gökyay, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
Yazıcızâde Ali (2017): Tevârîh-i Âl-i Selçuk (Oğuznâme-Selçuklu Târihi), Neşre Haz. Abdullah Bakır, Çamlıca-İstanbul.
Yezdî, Şerefüddin Ali (2013): Emir Timur [zafernâme], Çev. D. Ahsen Batur, Selenge Yayınları-İstanbul.
Yinanç, M. Halil (2013): Türkiye Tarihi, Selçuklular Devri, Cilt 1, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Har.6: S. Şükrü, s.17: Eğirdir Gölü, Kovada Gölü, Nis, Canada, Kale Burnu [Şıbh-ı cezîre: Yarımada] ve gölün ayağı olan ırmak.
Salih Şapçı’nın Faruk-ı Âzâm Camiine ait dediği, Eğirdir Minare-altı duvardaki taşlar üzerindeki süslemeler. İlk süsleme, Eğirdir Güneşi [Salih Şapçı].
***
EK: EĞİRDİR TARİHİ
[A. Eğirdir bölgesindeki yer adları ve B. Olaylar olmak üzere iki bölüm hâlindedir]
A. Eğirdir bölgesindeki yer adları
Anadolu adının menşei Anatolikon eyaleti, Uluborlu dâhil Eğirdir Gölü-Çarşamba çayı arasıdır. Anatolikon eyaleti ismini ilk kez 669’da kullandı der. İbn Hordazbih, Yollar ve Ülkeler kitabında “el-Natulus, anlamı, el-maşrık [güneşin doğduğu yer], burada Ammûriye var”; Merrakeşi ise Hamidoğulları için “Anadolu/Anatolie Hükümeti” der. Asya eyaleti, Assos ve [Arzawa’da] Assuwa aynı yerdir.
1081-1116 Aleksios döneminde Anna Komnena’nın zikrettiği birçok isim ile 1118-1308 arasında Kinnamos, Honiyates, Akropolites, Pahimeris’te zikredilen ve bizim yerini tam tespit edemediğimiz birçok yer adı, 1075-1308 yılları; Selçuklu-Bizans mücadelesinin merkezi olan Eğirdir Gölü civarında aranmalıdır. Bizans-Peçenek ve Bizans-Türk savaşlarında zikredilen Yarı Barbar Monastras [Bergama ve Khliara civarı, Anna, s.449, bk. Har.1], Ouzas, Synesios Kundanlı ovası, Konstantin Gabras, Alaşehir [Yalvaç], Nikerites ve Kamitzes Senirkent ovası, Georgios Lebounes, Barla önü Bizans kumandanlarıdır. Hakeza Katakalon Kekaumenes, M. Anemas, Rodoremos, Karatzas ve Boutoumites, Monastras’la birlikte anılan Bizans kumandanlarıdır. Bunlar, Peçenek ve Selçuklu harplerinde Emir Muhammed, Monolykos [Alp Kara], Kontogmen [Kundanbey] ile savaştılar. Öyleyse, Peçenekler ve onlarla ilgili savaşlar, Balkanlarda değil, Selçuklu’nun bulunduğu Eğirdir Gölü civarında yapılmış demektir.
Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında hudut olan el-Battal Nehri, Dalaman çayı değil, Hoyran ve Eğridir Gölleri arasında ve bugün mevcut olmayan Menderes’tir. 200 bin çadırlık Türkmen’in yaşadıkları yerler, el-Battal Nehri ile Beyşehir arasındaki bölgedir. Antalya’nın kuzeyinin malûm Denizli olmasına imkân ve ihtimâl yoktur. Antalya’nın kuzeyindeki Toğurla [Denizli] Eğirdir’dir. Türkler, hınzırın çok olduğu yere bugün dahi, yaygın olarak Doňuzlu değil, Doňuzluk der. Denizli’nin adı, 1190 Haçlı Seferinde Laodikya, 1332 İbn Battuta’da Lâdik ve Doňuzlu, 1402 Timur Seferinde Toňuzluk, 1425 Cüneyt vakasında Laodikya, 1530 yazımında Lazkiye olarak geçmektedir. Hayton’un Firikya vilâyeti içinde Lichie de Grecie [Zichia de Grèce], yâni Yunan Likyası vardı denilen kent Eğridir’dir.
Kahraman ve Uc Gazisi sıfatlarını taşıyan Mehmet Beyin Hûlâgu’nun fermanıyla kurduğu beyliğin hudutları, Lâdik [Eğirdir], Honas [Hüyük-Göçeri], Talamanî [Derebucak-Dalayman], adı ise Menteşe’dir. Mehmet Beyin 1262 yılında katliyle beyliğin başına damadı Yinançoğlu Ali geçti [1262-1279]; beylik merkezi Eğirdir-Lâdik [Denizli] idi.
Selçuklu yönetiminden Osmanlı yönetimine geçerken oluşan hercümercte benzer daha başka değişiklikler de vukû buldu: Yalvaç Alaşehir unutuldu; Ammûriye, Uluborlu’dan Emirdağ’a, Battal Gâzî’nin türbesi, Afyonkarahisar-Çay-Geneli köyünden Seyitgazi’ye götürüldü. İslâm tarihinde çok sık geçen Soğula Gölü kenarındaki Ankara unutuldu, onun yerini bugünkü Ankara aldı ve Ankara’da bir Hüseyin Gâzî icat edildi. Daha neler, neler! Eğridir’in iki ismi; Lâdik ve Denizli, çok sonraları, unutulmuş olduğu yerden alınarak, Toňuzluk’ta kullanıma sokulmuştur.
Alasia, Nis, Nasibine, Mitilene ve Yeşilada ile Jan > Can, Gülistan, Rodos ve Kos adlarında iki ada var.
Antakya, Soter Antiyokus’un kurup, Menderes kıyısı ve Myria şehrinde oturan Magnetleri iskân ettiği kent. Antiyokus, Apameya’yı Myria, yâni ikinci bir İzmir üzerinde kurdu. “Ben, Elias, Asia’da Hadrianopolis piskoposu, Myria piskoposu vasıtasıyla imza ediyorum, çünkü yazı bilmem” (Remsi, 1960: 96-97). Yalvaç Hisarı’nın diğer adı Firijya Antakyası, Filâdelfiya ve Alaşehir. Bazen Filetas ve Filet yazılır. Küçük Atina, Küçük Antakya, Yanık Antakya [Antakya el-Muhterika], Yanık [Kekaumenos], Flavia, Flaviapolis, Menderes Antakyası, Antakya du Maeander gibi isimler Yalvaç’a aittir. Masır, Yalvaç ile Hisarardı arasında eski bir yerleşim. Bu şehri, Yuannis Lydus Mısırlılar kurdu der (Remsi, 1960: 130). Mısır, Masır olarak da söylenir. 6. Asırda yaşayan Yuannis Lydialıdır. Lidya, Yalvaç ile Eski Eğirdir Gölü arasındaki bölgenin adı olmalı. Örkenez-Alaşar Sokak, Alaşehir’e [Yalvaç] işarettir.
Arinnanda, Anamas Dağları olmalıdır.
Banos [Avarlar’dan beri kullanılmaktadı], Eğirdir-Banıs köyünün eski adı Banos olmalıdır.
Baris [Farı], Keçiborlu-Kılıç, Baris/Sasabaris- Eğirdir Gölü içi, Santabaris [Sindeburi, Bariyye] ise Afyon.
Batı, Eğirdir ve Hoyran Göllerinin batısı, Doğu ise şarkı, yâni Asya veya Anatolikon Eyaletidir.
Çukurova veya Çukur-balık [Timur tarihi]: Eğirdir Gölü civarı.
Deniz, tarihî metinlerde çokça zikredilen eski Eğirdir Gölü olup, bazen de “bahr” ve “derya” denilir.
Eğirdir Gölü’nün ayağı, Lysinoe olmalıdır [Arundell]. Göl, eskilerde Kovada Gölü’ne kadar uzamış olabilir.
Eğirdir’de yer altına giden sulara, Türkler Düden, Hıristiyan halk [Peçenekler] Katabatara [aşağı batan] der.
Eski Eğirdir Gölü’nün, Uz [Oğuz], Ozolimne [Kokar Göl], Kastoria? Deniz, Rum Denizi, denize benzeyen göl, Skleros’a ait göl, Tantalos, Pusguse Gölü, Mağrip Diyarı Denizi, Ege [Aigai] Denizi, Bahr ve Derya gibi adları var.
Firigoslar, Barla kasabası altında ve Eğirdir Gölü kıyısında bir mevkinin adı.
Firikler, Eğirdir’de bir sülâle adı [Nuri Güngör Eğirdir Ansiklopedisinde olacak dedi, ama ben göremedim].
Firikya Epiktetos veya Küçük Firikya: Sultan, Anamas ve Gelincik dağlarıyla çevrili bölgedir.
Hiera, Kemer Boğazı yanı bir kent, Hierapolis [Epiktetos’un kenti] ise Eğirdir [kutsal zirveli Hierakoryphitis].
Honas, Gelendost-Eğirdir arası, Denizli-Honaz ve Konya-Hüyük-Göçeri köyü gibi üç Honas var.
İki göl arasındaki nehrin, Tantalos, İndos, Tanta-endia, Halis (cıαλις), Obrimas, Menderes, Sangarios, el-Battal, Kaystros, Euros, Ebros (Avrupa), Melis, Boğazın Asya Irmağı, Doğu sınırını teşkil eden Büyük Nehir, Megalo Potamos, Bathys Rhyax, Seha, Pisidia Antakya yanındaki Irmak, Hierus, Hyeronpotamum, Mukaddes Nehir, Âbrū Mesmâne, Siberis, Tearos, Skamandros, Almyros, Kadmos adları var. Nehrin kaynağına Rhotren, Aulokran denir. Melas ise, Kayaağzı Pınarlarından hâsıl bir su veya çay olmalı (Remsi, 1960: 266-68; Anna, 1996: 245).
Kibyra, Gölhisar değil, Eğirdir [Laodikya] güneyi Cire, Direskene, Yk. Gökdere [Hisar], Kapıkaya öreni vs.
Kibyrrhaiotai: Deniz temalarının ilki, Kibyra’yı içine alan Eğirdir Gölü/deniz teması [Günal, 2023: 56].
Koila, Koiloi (Anna, 1996: 449, yıl 1112), Eski Eğirdir Gölü kuzey sahilinde liman kenti.
Konya [Gonne] Bucağı, şimdilerde Eğirdir’in bir mahallesi olmuştur.
Kubâdâbâd, iki tanedir; adası olan Kubâdâbâd Eğirdir olup, eski Beyşehir Gölü’nde ada yoktur.
Laodikya, Lâdik, Klaudiopolis, Hierakorifitis, Felekiyye, Felekâbâd, Kubâdâbâd, Felekbâr, Eflâk (?), Akrokos, Lykia, Yunan Likyası, Eprevier, Denizli, Devran, Akroteri’den Eğridir; dönmek veya egürdüp’ten Eğirdir.
Likya bölgesi [Kurtlar sancağı]: Terkasis bölgesinin Eğirdir tarafında beş şehri olan kısım. Thrakesia [Trakya, Terkasis] bölgesi, Asya ili içinde Barla, Gelendost ve Şuhut- Kali [Kalamos] çayı arasında kalan askerî bölge.
Luma, İlime veya İlama köyü. Önce Eğirdir Gölü’ne dökülen iki göl arasındaki ırmağın sağ ağzındaki Ainos, Limenopolis, Leimmokheir, Limocheir, Limoşir, Limen-kome ve Melen-gömü gibi adları kaydedilen kent.
Madytos (Anna, 1996: 449, yıl 1112), Eski Eğirdir Gölü kuzey sahilinde liman kenti.
Marmara olarak yazılan deniz, Deniz, Ege Denizi, Trakya Denizi, Pazgusi Gölü ve Uz Gölü, eski Eğirdir Gölü.
Menderes’e daha altta karışan Orgas’ın, Mauropotamos, Barenos, Varinos, Monolykos, Granikos, Sineos, Simoeis, Akharaka’nın Irmağı, Gallos, Antios, Kapros ve Eleinokaprios gibi adları var. Feyezan anında çok çökelti getirir ve Sangarios’un yatağı ile eski Eğirdir Gölü’nü doldurur. Varinos, Barenos’un farklı okunuşu olmalı (Remsi, 1960: 489). Lopras-Canik [Deguignes, 1976: 1111], Kapros olmalıdır. Bu suyun güneyi Karia, kuzeyi Lydia’dır.
Mitylene veya Mytilene Eğirdir Gölü’ndeki Nis veya Yeşilada. Arzava zamanı [MÖ 1500’ler] Alasia olmalı.
Petra [Plateia], muhtemelen Eğirdir-Bedre Köyü. Petra, Aigai’nin yerini almış olabilir (Remsi, 1960: 116).
Rodos, Eğirdir Gölü’ndeki Gülistan, Can [Jan] ve Kos gibi adları kaydedilen adadır.
Küçük Arzava, Yukarı Memleket, Yukarı Firikya, Küçük Firikya ve Firikya Epiktetos ile aynı yerdir.
Stratonikaia, Stratonicea-Hadrianopolis ile aynı olup, Kalanta ile aynı listede yazılmıştır. Lipara ile Akrosos da aynı listede olup, Eğirdir Gölü civarındadır (Remsi, 1960: 143). İndeipedion Hoyran [Kaikos] ovası [Bilge Umar].
Suriye Kapısı: Eğirdir’in [Laodikya, Lâdik] şark, yâni Konya tarafına açılan kapısı [diğer adı Demirkapı?].
Thrakesia [Trakya], Eski Eğirdir Gölü ile Şuhut-Kali [Kalamos] çayı arası ve bilhassa Barla ile Gelendost arası.
Viarus: Eğirdir- Sivri Dağ. Kadmos ve Sipylos dağları ise Sivri Dağ dâhil, Barla Dağı [Gelincik Dağı] olmalı.
B. Olaylar [Bu kısımda, “Denizli-Laodikya Kazıları” internet sayfasından yararlanıldı]
Batı, Hz. Nuh’un Gemisi, Kara [Küçük] Firikya- Apameia’da mola verdi der(Arundell, 2013: 19). Türklerin, Hz. Nuh oğlu Yafes’in soyundan geldiği rivayet edildiğine göre Türkler, bu topraklarda herkesten önce var demektir.
MÖ 1556 Mısır Muhacirlerinin reisi Tanta’lı Şirkup, Atina (Yalvaç-Masır) şehrini bina etti (S. Şükrü, 2013: 9).
MÖ 1500’lerde Eğirdir Gölü’nün batısı Ahhijava veya Akhalar, doğusu Arzava ve Hititlerdir. Yukarıda yazıldı.
1200 Lidyon’dan Küçük Firikya meliki Pelops b. Tantalos, Eğirdir’de evlâdını boğazlar (S. Şükrü, 2013: 33).
Eğirdir Gölü’nün bir adı Tantalos, ırmağın adı Tantalos, Boğaz’daki köprünün adı ise Tantaendia. Eski İzmir [Myria] ve Magnetler, Barla önünde bu ırmağın kıyısı, Tantalos kenti ise Myria yakınındadır.
1184 Truva savaşları, Çanakkale Abydos değil, Kemer Boğazı ile eski Eğirdir Gölü arasında yapılmıştır.
547: Fars-Medya kıralı Kuruş, Lidya kıralı Karun’u yendi ve Küçük Firikya bölgesi Farslara geçti. Eğirdir kalesi, ilk defa Lidya kıralı Karun tarafından kuruldu rivayeti var. S. Şükrü, Eğridir tarihinin daha eskilere götürür.
333. İskender Küçük Firikya ve Kemer Boğazı ve Kelene Hisarına [Yenice Sivrisi] Eğridir’e hâkim oldu.
260’lar: Selefkos kıralı Soter Antiyokus, kıraliçe Laodiki adına Eğridir’de bir şehir kurdu.
189: Barla önündeki Apameia’da, konsül Manlius Vulso, Roma’nın, isteklerini Selefkoslara kabul ettirdi. Küçük Firikya ve Eğridir ile Yalvaç, Bergama kırallarına verildi. Onlar bu bölgeye Firikya Epiktetos [kazanılmış] adını verdi.
133: Bergama kıralı 3. Attalos’un vasiyetiyle Eğirdir ve Bergama gibi şehirler Roma cumhuriyet yönetimine bağlanmış ve MÖ 129 yılından itibaren eyalet valileri tarafından yönetilmeye başlanmıştır.
88-85: Mithridates Savaşları’nda Eğirdir büyük zarar görmüştür. Apameia’daki deprem Eğirdir’i de yıkmıştır.
51 yılı sonu-50 yılı başlarında Kilikya valisi Cicero, 10 hafta boyunca Eğirdir’de yargı işlerini yürütmüş ve yasaların hazırlanmasını sağlamıştır. Cicero, Eğridir’de oturmasına rağmen çok sık Apameia’ya giderdi. Cicero, Selçuk, Denizli, Keçiborlu, Gönen üzeri Eğirdir’e [Laodikya] geldi. Apameia, Bozdurmuşbeli, Synnada, Akşehir, Konya ve Ereğli [Kybistra, Kyzistra] yoluyla Hatay’a gitti; tekrar Eğirdir’e geldi. Eğirdir’de ceman 85 gün kaldı.
40: Parth güçleriyle birlikte bölgeye gelen Labienus’a, Eğirdirli Zenon adlı soylunun direnişi sonucu Eğirdir, Roma tarafından büyük saygı gördü. Bu cesaretli davranışından dolayı Pontos [Kemer Boğazı] bölgesi, Zenon’a hediye edilmiş ve Eğirdirliler Roma yurttaşı sayılma ayrıcalığını elde etmiştir. En etkin kent, Eğirdir’dir [Laodikya].
MÖ 14-MS 27: İmparator Tiberius zamanında Eğirdir [Laodikya], Firikya’nın en görkemli ve zengin kentiydi.
46-50: Pavlus- Barnabas, Kıbrıs, Side, Perge, tekrar Side, İbradı, Beyşehir, Şarkîkaraağaç, Gelendost-Efes, Eğirdir-Laodikya, Barla-Sart, Apameia-İzmir, Kemer Boğazı şarkı [Thyateira-Arkadiopolis], Gaziri-Bergama, Yalvaç-Alaşehir’e geldiler. Yalvaç’tan kovulunca Derbe’ye gittiler. Anadolu’daki ilk yedi Hıristiyan cemaat [kilise] bunlardır.
55-135: Stoacı Filozof Epiktetos, Küçük Firikya, yâni Firikya Epiktetos’lu [Hieropolis] olduğu için bu adı aldı.
Yazılı Kapız’daki Özgür İnsan kitabesi Epiktetos’a aittir. Hieropolis, Kemer Boğazı’ndadır.
60: Nero/Neron [54-68] dönemi: Büyük deprem, Menderes vadisindeki kentleri yerle bir etmiş; Hierapolis ve diğer kentler, Roma’nın yardımlarıyla ayağa kaldırılırken, Eğirdir [Laodikeia] kendi kendini imar etmiştir.
135: Hadrianus [117-138], kenti ziyaret etmiş, kentteki imar faaliyetlerini desteklemiştir. Hamam külliyesi, vali Gargilius Antiqus zamanında inşa edilerek Hadrianus ve karısı Sabina’ya ithaf edilmiştir. Bu kent, Eğridir olup, Sabinai, Gelendost-Ayapa Hüyük yanında olmalıdır. Hadrianus, Eğridir’den sonra Kremna’ya [Bucak] geçmiştir.
138-161: İmparator Antoninus Pius zamanında meydana gelen depremde kentin bazı yapıları yıkılmıştır.
192: İmparator Commodus’un [180-192] himayesindeki kente, imparator adına bir tapınak yaptırılmış, bundan dolayı da kent, ikinci kez Neokoros “tapınak koruyuculuğu” unvanını alarak vergiden muaf tutulmuştur. Commodus öldükten sonra, kente “imparator seven” sıfatı verilmiştir. Apameia piskoposunun adı Teofilus, yâni Tanrı severdir.
193-211: Lucius Septimius Severus Pertinax zamanı: Birçok dini ve resmi yapılar bu dönemde yapılmıştır.
215: Caracalla [211-217]: Kentin Neokoros unvanı, Caracalla döneminde devam etmiştir. 3. Asırda kent bir depremle tekrar hasar görmüştür. 1868, Kötürnek köyünde Karakalla dönemine ait 1200 adet sikke bulunmuştur.
301: Diocletianus dönemi: İdari reformlarla, Firikya bölgesi ikiye bölünerek Laodikeia [Eğirdir], Firikya Secunda Pacatiana [2. Barış Firikyası] merkezi yapıldı. Eğirdir, Firikya’nın Metropolisi ilân edilir. Hıristiyanlık iyice yayılır.
313: Konstantinus [307-337] zamanı: Milano Fermanı ile Hıristiyanlara özgürlük verildi. Laodikya Hıristiyanlık âlemi için çok önemli bir kent oldu. İncil’de adı geçen Yedi Asya Kenti’nden birisi de Laodikya’dır. Laodikya kilisesi bu dönemde inşa edilir. Halkın başlangıçta bu yeni dine ilgisiz kalmalarına rağmen, daha sonra Hıristiyanlık, vadide hızlı bir şekilde yayılır. 325’deki İznik Konsili’nde Eğirdir [Laodikya], Firikya Pacatiana’nın yönetim birimi olur.
364-378: Eğirdir [Laodikya], 4. Asrın ikinci yarısındaki depremle tekrar yıkılmıştır.
370: İmparator Valens [343-381] kenti ziyaret etmiştir. 4. Asırda Hıristiyanlığın evrensel meclisinde Firikya kentlerinin alacağı kararlarla ilgili önemli bir toplantıya Laodikya Konsili ev sahipliği yapmıştır.
Theodosius [379-395], Arcadius [383-408] ve Honorius [393-423] zamanında kent, son güçlü dönemini yaşamıştır. 395-396’da alınan bir kararla kentin etrafı Roma yapılarına ait bloklarla sur duvarıyla çevrilmiş olup bazı yerleşimler, bu surların dışında kalmıştır. 380-381’de Selanik Fermanıyla Hıristiyanlık devletin resmi dini olmuştur.
494: Anastasius [491-518] zamanı: Büyük depremle Eğirdir [Laodikya] tamamen yıkılmıştır.
646-1068: Emeviler ve Abbasiler Küçük Firikya ve Eğridir civarına defalarca geldiler. Hoyran Gölü ile Eğirdir Gölü arasındaki ırmak ve ırmağın kenarındaki ovanın adı Battal Gâzî ile anılır [el-Battal ve Hüseyin ovası].
Faruk-ı Âzâm Camii: Salih Şapçı, Hz. Ömer adına yapılan camiye ait bazı taşlar hâlen minare altındadır der.
896: Göçebe Bulgar devleti kıralı Çar Simeon, Senirkent-Genceli’de [Bulgarafigon] Bizans’ı bozdu. Bolvadin, Şuhut, Uluborlu, Eğirdir, Kötürnek [Adrianople] ve Yalvaç bölgesinde hatırı sayılır sayıda Bulgar ve Peçenek vardır.
1050-1053: Senirkent ovası [Balkanlar] ile Kötürnek [Adrianople] civarındaki Peçenek-Bizans savaşlarında, N. Bryennios, Rektor, Katakalon Kekaumenos, M. Dokeian, K. Arianites, N. Glabas ve Peçenek Kegen’in oğlu Kulun veya Kulan [Koulinos] adları zikredilir. Edirne [Kötürnek], Haemos, Makedonya [koloni, Şuhut civarı], Trakya [Senirkent ovası], iki göl arasındaki ırmak, Arkadiopolis, Rodos [Gülistan adası], Marmara [Eğirdir Gölü], Dampolis, Aule, Khariopolis, Diakene, Doğu, Batı geçer. Kulun’un kurtardığı Kekaumenos, 1057 Hades harbinin kahramanıdır.
1068: Afşin Bey, Uluborlu [Ammûriye] ile Eğirdir-Gelendost arası Kudrethanı yanındaki Honaz’ı yağmaladı.
1075 Kutalmış oğlu Süleymanşah, Bizans’a verdiği yardıma karşılık bir antlaşmayla Uluborlu, İznik [İlegüp: Lampe], Barla, Eğirdir, Gelendost, Yalvaç ve şarkını, yâni Bizans’ın Asya [Anatolikon/Anadolu] eyaletini fethetti.
1083-1091: Bizans-Peçenek savaşları, Eğirdir Gölü, Şuhut ve Bolvadin civarında devam etti.
1084: Süleymanşah, Bursa-İznik’ten Antakya üzerine hareket etti. Askerî yolu takiple Kemer Boğazı’na geldi. Uluborlu ovasını Muhammed İlhan, Hoyran ovasını Kundan, Gelendost, Afşar ve Yenice ovalarını Tanrıvermiş ve Barak, Eğirdir-Hoyran gölleriyle ırmak ve sahilleri Çaka, Yalvaç ovasını Yalavaç, Eğirdir bölgesini Monolykos [Alp Kara] adlı beylere emanetle Beyşehir ve İbradı yoluyla Side’ye geldi. Buradan da deniz yoluyla Süveydiye’ye çıktı ve yanında 280 Alp ve kale sahibinin oğlu olduğu halde bir gece baskınıyla Hatay-Antakya’yı fethetti.
1087: Çaka, Süleymanşah’ın ölümü üzerine harekete geçmiş ve altı yıl kadar İzmir [Apameia, Myria], Eğirdir ve Hoyran Gölleri ile ırmaklar üzerinde Bizans’la savaşmış, bölgedeki Peçeneklerle siyasî ilişkiler kurmuştur.
1091: İmparator, olabildiğince çabuk Ainos’u ele geçirmesi için Kayser N. Melissones’e bir mektup gönderdi. Ardından kendisi de yola çıktı ve askerî yolu takiple Barla önündeki Ainos’a geldi. Bu kentten 1260’lar İzzettin Keykavus ve 1280’ler Ertuğrul Bey münasebetiyle iki kez daha bahsedilecek. Hatta Anaia [Pahimeris, 2009: 86] da, Barla halkının Aynalı [Aina’lı] Çarşı dediği Ainos olmalıdır. Küçük Firikya’da Georgios Lebounes’in [Aslan] idaresi altındaki Barla önündeki ovada yapılan Lebounion harbinde Peçenekler, Kuman-Bizans ittifakına yenildi [29 Nisan]. Uz Gölü’ne kaçanlar kurtuldu. Kanaatimce Peçenekleri Çaka Bey, gemileriyle göldeki [Nis ve Gülistan] adalarına taşımıştı ki, İmparator Aleksios, bunun öcünü 1095’te Çaka Beyi öldürterek alacaktı.
1098 Baharı: Jan Dukas, askerî yoldan Kemer Boğazı’na geldi ve Barak ve Tanrıvermiş Beyleri mağlup etti. Efes ve Barla’yı zaptetti. Esir Türkleri adalara gönderdi. Diğer Türkmenler, Kemer Boğazı, Bozdurmuşbeli ve Afyon-Çay yoluyla Bolvadin’e yürüdü. Dukas, daha kısa Yalvaç [Alaşehir]-Çay yolundan giderek Bolvadin’e henüz gelmiş olan Türkmenlere baskın verdi ve oradan dönerek, Yalvaç üzeri Eğirdir’e [Laodikya], buradan da Kemer Boğazı, Khoma [Suble] yoluyla Lampe’ye [İznik] geldi ve Kamitzes’i bu yöreye vali atadı (Anna, 1996: 338-339).
1113: İznik’ten [Lampe] yola çıkan Kamitzes, Bozdurmuş ve Sultandağları eteklerini takip ederek Aorata’ya [Şarkîkaraağaç-Õras köyü] geldi ve Emir Muhammed’e esir oldu. Aleksios Komnenos ise İznik [İlegüp], Malagina [Yassıören], Basilika [Ayazmana], Olimpos’u [Mysia, Barla Dağı] aşarak Alethina’ya [Atabey] indi ve Akrokos’a [Eğirdir] vardı. Burada Karme’li [Gele-germi?] Türklere baskın verdi; Türklerin saklandığı kamışlıkları yaktı. Buradan önde Gabras [Yalvaç valisi] ve Monastras [Kundalı kumandanı], arkada Çiporel ve Ampelas, ortada kendisi olmak üzere gölün şark sahilini takiple Barla önündeki Kelbianos ovasına geldi. Türkler, artçı Çiporel ve Ampelas’ı öldürdü. Kamitzes, kargaşadan istifade imparatora kaçtı. İmparator orduyu, 29.04.1091 Kuman-Peçenek savaşının yapıldığı bölgenin kumandanı Georgios Lebounes’e bırakarak askerî yolu takiple Başkent’e döndü (Anna, 1967: 378). .
1116: İmparator, askerî yolu takiple Afyon’a [Santabaris] geldi. Kamitzes’i Bolvadin, Stypeyot’u, Amorion ve Poimanenon üzerinden Kedrea’ya [Şuhut-Arızlı] gönderdi. Kendisi de Arızlı’ya geldi. Hep beraber, Yoğurtçubeli, Kundanlı, Celaptaş, Eyüpler ve Akçahisar [Nasre’l-Akritî köyleri] yoluyla Afşar civarına geldiler. Buradaki çatışmada bir Türk beyi öldü. Buradan Zompi’deki köprüyü [Yenice Köyü Köprüsü] geçip Akkeçili köyü yanında geceledi. Ertesi gün Popa çayı ağzı, Kırk Martyrs [Hoyran] Gölü sahilindeki Mesanakta [Dipotamon] Hisarını zaptetti; Bozdurmuşbeli üzerinden Şuhut’a doğru yürüdü. Türkler, Bizans’ı takip etti. İmparator, Sultan ile bir antlaşma imzaladı ve askerî yoldan İstanbul’a döndü (Anna, 1996: 489-500). Bu seferde Eğirdir [Lâdik] bölgesi beyi Alp Kara [Monolykos], Boğa [Poukleas], Bryennios, Yalvaç Valisi Gabras, Vali Yrd. Kekaumenos [Yanık], Bardas Bourtzes, Lebounion savaşının yapıldığı, şimdi göl altında kalan Barla ovası kumandanı Georgios Lebounes ve Oğuz gibi şahıslar zikredilir.
1119: İmparator Jan, askerî yolu takiple Kemer Boğazı’na geldi. Sultanın tahta çıkar çıkmaz zaptettiği Yalvaç’ı [Filadelfiya] Aksukos, Menderes’te Kapros-Likos [Lopras-Canik] mansabındaki Eğirdir’i [Laodise: Denizli) de kendisi zaptetti ve Alp Kara [Monolykos] ve 800 Türk’ü esir aldı ve zincire vurdu. İki göl arasındaki nehrin adı Menderes’tir. Kapros/Lopras, muhtemelen Yalvaç çayı [Orgas] veya Menderes, A. Müfit Mansel’e göre Likos [Lykos], Marsyas’tır.
1122: İmparator Jan, askerî yolu takiple Pamfilya’daki Uluborlu üzerine yürüdü; bir savaş hilesiyle kaleyi zaptetti. Ardından da Türklerin tekrar zaptettiği Eğirdir [Hiearokorifitis: Kutsal zirveli] veya Eprevye [Eprevier: Eğridir] ele geçirdi. Bundan sonra İmparatorun, Peçeneklerle mücadele ettiği yerler, Balkanlar değil, Küçük Firikya ve çevresidir. Burada zikri geçen İstros [Tuna] Popa çayı; Trakya, Thrakesia teması; Makedonya ise Şuhut civarıdır.
1136: Afşin kumandasında bulunan bir kısım Türkler, Lazkiye’ye kadar ilerleyip döndüler (Turan, 1998: 174 < ‘Azîmî). Söz konusu Lazkiye Eğirdir, Afşin ise üçüncü bir Afşin olmalıdır.
1142: Sultanın Uluborlu’yu kuşattığını haber alan İmparator Jan, askerî yolu takiple Uluborlu üzerine yürüdü. Sultan’ın kuşatmayı kaldırması üzerine Antalya’ya [Barla] vardı. Ardından Pusguse Gölü’ndeki Yeşilada’yı kuşattı. Ada halkı, Lebounion harbinde Çaka Beyin yerleştirdiği Hıristiyan edilmiş Peçenekler idi. İmparatora hakaretler yağdırıp, hudut komşuları olan Türklerin tarafını tutuyorlardı. İmparator burayı zaptetti. Pusguse Eğirdir Gölü, Jan’ın [John] ordugâh kurduğu yer ise, Can Ada idi. Bilâhare İmparator Jan’ın adı adanın adı [Can] olacaktı. İmparator Sultandan izin alarak Türk toprakları Şarkîkaraağaç, Beyşehir ve İbradı’dan geçerek Side’ye [Eski Antalya] indi. Buradan Adana’ya gitti ve orada öldü. Küçük oğlu Manuel, taç giymek için İstanbul’a giderken, Side, İbradı, Beyşehir ve Kemer Boğazı’ndan geçti. Bu arada İbradı’yı zaptetti ve Kemer Boğazı’nda Türkmen beyi Rahman ile savaştı.
1147-1148: Alman imparatoru Konrad, İznik’ten Eskişehir’e yürüdü. 26 Ekim 1147’de hezimete uğradı ve az bir kuvvetle İznik’e döndü. Sultan Mesut, 50 yıl sonra aynı yerde atasının öcünü almış oldu. Ardından Fransa kıralı 7. Luvi geldi. Balıkesir, Edremit, Bergama, İzmir, Selçuk, Denizli, Dinar üzerinden 11 Ocak 1148 akşamı Kemer Boğazı’na geldi. 14 Ocak günü Kemer Boğazı’nda Yalvaç meydan muharebesi yapıldı ve Türkler, Yalvaç kalesinin gerisine çekildi. Haçlılar, 17 Ocak akşamı Eğirdir’e [Laodikya] geldi. Katolikleri hiç sevmeyen Ortodoks Eğirdir halkı, gıdalarını dağlara kaçırdı. Eğirdir’de bir gün kalan kıral, 19 Ocakta Konya’ya doğru yola çıktı. Konya-Derebucak’ta Türkler, Haçlılara saldırdı. Çok zayiat veren kıral, İbradı yoluyla Side, oradan da gemiyle Süveydiye limanına çıktı.
1155-1157: İmparator Manuel, Askerî yolu takiple Küçük Firikya’ya geldi. Buradaki Türklerin yurtlarını talan ile kendilerini katletti ve Beyşehir, İbradı, Side üzerinden Adana’ya, oradan da Antakya’ya gitti.
1159 Baharı: Manuel, Mersin, Silifke yoluyla Karaman’a [Larende], oradan Anayol’u takiple Beyşehir, Kötürnek ve oradan da askerî yolu takiple Yoğurtçubeli üzerinden İstanbul’a geldi. Kundanlı ile Yoğurtçubeli arasında Türkler, Bizans artçılarına saldırdı ve Manuel’in Küçük Firikya’da yaptığı katliamın öcünü aldılar. Manuel, güz ayında askerî yolu takiple Küçük Firikya’daki Yalvaç’a [Filet, Filadelfiya] geldi ve kar yolları kapadı. Buradan da Eğirdir [Laodise] yoluyla Isparta’ya [Sarapata Mylonos: Menelaos?: Minasın] geçti ve oradan da İstanbul’a döndü.
1173: Manuel, Filadelfiya [Yalvaç] yakınında karargâh kurdu [Muhtemelen Kemer Boğazı’nın Batı yakasındaki Suble]. Sultan, Süleyman adındaki beyini Manuel’e gönderdi. Sultan, seçkin birliklerini Firikya’daki Laodikya’ya [Eğirdir] karşı yağma akınına gönderdi. Manuel de, Gudelios ve Mikail’i Türkler üzerine gönderdi.
1176: İmparator Manuel, Laodikya [Eğirdir] ve iki göl arasındaki Menderes nehri çevresine yolculuk yaptı. Menderes’in kaynakları Miryokefalon denilen Kemer Boğazı’ndadır. 17 Eylül 1176, Miryokefalon harbi vukû buldu.
1177-1178: Manuel, Miryokefalon yenilgisi üzerine yapılan anlaşmaya uymadı. Suble kalesini yıktırdığı halde Durile hisarını yıktırmaktan vazgeçti. Bu, yeni bir savaşa yol açtı. Sultan kendi atabeğini 24 bin kişilik bir orduyla denize kadar bütün bölgeyi tahribe memur etti. Atabek, Menderes çevresindeki bütün araziyi, kasabaları yağma etti. Trall [eski Tralleis] ve Firikya içindeki Antakya kentlerini aldı. Luma, Pentikira kentleriyle daha başka kasabalar da Türklerin tahribatına uğradı. İmparator yeğeni Jan Vataz, Konstantin Dukas ve Mişel Aspiyet’i gönderdi ve Menderes üzerinde Hyelyum ve Limoşir [Limmocheir-Hyelon: İlama-Eye Br.] taraflarında karargâh kurdu. Hadisede geçen Suble, Garip yanı [Homa]; Durile Eskişehir; deniz Eğridir Gölü; Menderes iki göl arasındaki ırmak; eski Trall Barla, Firikya içindeki Antakya Yalvaç; Luma İlama; Hyelyum Barla Eye Burnu; Pentikira [Pentapolis] ise İlegüp.
1179: Manuel, askerî yolla Küçük Firikya’ya [Asya eyaleti] geldi. Lakerion [Gelendost civarı] ve Panasion’da [Senirkent ovası] çadır kurmuş Türklere saldırdı. Lampe [İlegüp] ile Graosgola [Zengibar kalesi] arasındaki Khraks [Kötürnek] kalesinde bulunan Türkler üzerine kuvvet gönderdi. Bu arada Klaudiopolis [Claudiolaodikya] kentini kuşatan] veya Denizli’deki [Eğirdir] Türkler, imparatorun gelmekte olduğunu haber alınca çekildiler. Kharax’taki Bizans kumandanı [İsak Lanj] ise ganimetleri bırakarak kaçtı ve Khonai’a [Gelendost-Eğirdir arası bir Honas] vardı; orada durmadı ve soluğu Laodikya’da [Eğirdir] aldı. Laodikya adı, Kilikya’yı Laodikya’dan yöneten Cicero’dan sonra, 41’de, Claudios tarafından Claudiolaodikya [Klavdyopolis] olarak değiştirildi. İsak Lanj’ın kaçtığı Laodise [Eğridir] ile Klaudiopolis aynı yerdir. Kharaks ve Kotoiraikia [Cotœræcia] zikredilen kale ise, Gelendost-Kötürnek kalesidir.
1204: Latinler İstanbul’u zaptetti. İtalyanlar, Asya Eyaletini ele geçirdi. Bizans kumandanları Teodor Mankafas Alaşehir [Yalvaç], Savvas, Lampis ayağı [Sampsounta: Kampsada: Lampsakos] ve Manuel Mavrozomes ise Honas ile Menderes bölgesinde [Eğirdir Gölü ve Eğirdir’de] istiklâllerini ilân ettiler. Bizans, Bursa-İznik’e taşındı.
1205: Gıyâseddin, yanında iki oğluyla İstanbul’dan kaçtı. Askerî yolu takiple Mavrozomes’in idaresinde ve Türk sınırında bulunan Eğirdir Gölü’ndeki Can Ada’ya geldi ve adada kalmaya başladı. Konya’yı ele geçirmek için fırsat kollamaya başladı. Gıyâseddin Keyhüsrev, çok geçmeden Konya’ya döndü ve 1207 yılında Antalya’yı fethetti.
1211: Gıyaseddin, Frenk ülkesinden çıkıp Uluborlu’ya geldi, Antalya, Lâdik ile Ermeniler’den Karaman’ı aldı. Lâdik [Eğirdir] yakınında [Kemer Boğazı’nda] kâfirler tarafından şehit edildi (Aksarayî, 2000: 24-25). Lâdik’in Türklere bırakıldığı, Tripolis’in [Barla] ve Menderes nehrinin hudut teşkil ettiği gözüküyor (Turan, 1998: 291).
1222-1254: İmparator Jan Vatas, Hıristiyanlaştırılmış olmaları lâzım gelen ve on binden az olmayan Koman’ı, yâni Türk’ü, kadınları ve çocukları ile birlikte göçebe bir hayat sürdükleri Trakya’dan kaldırıp kısmen asker köylüler olarak Avrupa tarafına, bilhassa Anadolu’da Menderes vâdisine ve Firikya’ya hudutlu olarak yerleştirdi (Vittek, 1944: 13). Jan Vatas, “Kumanların oğulları sayesinde Türklerin durdurulmaz istilâlarını yatıştırdı” (Turan, 1998: 507- 509).
Bizans, Balkanlara gelen Peçenek, Uz /Oğuz, Kuman/Kıpçak Türklerini Rum-eli’de olduğu gibi Anadolu’ya da gönderip iskân etmiş; onları hudut muhâfızı olarak evvelce Araplara, sonra da Selçuklular’a karşı kullanmıştır
Zikredilen Trakya, Senirkent’le Şuhut- Kali çayı arası, Anadolu, iki göl arasındaki nehrin [Menderes] şarkı, yâni Anadolu [Asya] eyaleti, Avrupa ise Menderes’in batısıdır. Zira o dönem İstanbul, Latinlerin elindedir.
1237-1238: Eğridir’de 2. Gıyaseddin [1237-1245] zamanında yapılan bir han vardır. Nuri Güngör, han için, Dündar Bey Medresesi der. Yeşilköy’deki Ertokuş kervansarayı, 1223’de Alâeddin Keykûbat zamanında yapılmıştır.
1240: Sultan, Babaî isyanında Beyşehir gölünde bir adaya veya Kubadabad’a kaçtı. Sultan ve Arslandoğmuş, Kalanda ve Antalya nahiyelerinde kaldı. Sultan, Kalanda’dan Konya’ya geldi (İbn Bîbî, 2014: 573). Kubadabad adasına sığındı ifadesi hatalıdır. O tarihlerde Beyşehir Gölü, Kıreli ve Beyşehir olmak üzere iki parça olup, gölde ada yoktur. Ada, Eğirdir Gölü’ndedir. O halde; Konya’dan kaçan sultan, önce Kubadabad’a gitmiş, ardından da Eğridir’e gelmiş demektir. Zikredilen Antalya Barla, Kalanda ise Kemer Boğazı şarkında bir yerdir.
1243: Kösedağ bozgunundan sonra Sultan ile Jan Vatas, Menderes üzerindeki Tripolis şehrinde görüşerek anlaştılar. Menderes havalisine gidince bir tahta köprü kurarak nehri geçip, İznik imparatoru ile buluştu ve mevcut anlaşmaları sağlamlaştırdılar. Sultan Konya’ya ve imparator da Filedelfiya’ya döndü. Zikredilen Menderes, iki göl arasındaki ırmak, Tripolis Barla, tahta köprü Kemer Boğazı’ndaki kemer köprüden gayri, Barla önünde harp zamanı kaldırılan, barış zamanı yerine konan ahşap köprüdür (Vittek, 1944: 2). İznik İlegüp, Filadelfiya ise Yalvaç’tır.
1256: 23 N tarihinde Keykavus Antalya’ya kaçtı. Sultan Rükneddin’i hapisten çıkararak Konya’ya getirdiler. İzzeddin, Antalya’dan Lâdik’e [Eğirdir] geldi ve oradan da Laskaris’in ülkesine gitti [İbn Bîbî].
1256: Mihail Palaiolog, iki göl arasındaki Sakarya ırmağını aşarak Türk bölgesine girdi (Pahimeris, 2009: 31).
1257: Sultan İzzeddin, Antalya’ya vardı. Oradan Lâdik’e hareket etti. İzzeddin, Laskaris’in memleketine gitti.
Baycu, Kılıçarslan’ı kurtararak Anadolu Selçuklularına tabi olan bütün memleketlerin sultanı ilân etti. Keykâvüs, Sart’ta bulunan imparator Laskaris’in yanına kaçtı. Laskaris, Moğol korkusundan onu imparatorluk içinde durmamağa teşvik etti. İsak Dükas Mursufil, kumandasında 400 askerle geri [Konya] yolladı. Keykâvüs, Denizli kentini ona teslim etti. Lâdik ve Denizli denilen yer Eğridir, o sırada Rumlarda olduğu anlaşılan Sart, Barla’dır.
1261: Uc Gazisi Mehmet, kardeşi İlyas, damadı Ali, yakınları Sevinç ve Salur Beylere tâbi Türkmenler, Hülagu Hanın baskısı üzerine, beyliklerinin tanınması şartıyla Moğollara yöneldiler. Hülagu Hanın fermanı ile Lâdik [Eğirdir: Denizli], Talamanî [Derebucak-Dalayman] ve Honas [Hüyük-Göçeri] hudutlu olarak Menteşe Beyliğini kurdular. Mehmet Beyin Türklükten gelen adı Bintaş, yâni Menteş-şah [Menteşe] idi. İstanbul, tekrar Bizans eline geçti.
1262: Hülagu, Mehmet Beyi huzura çağırdı, ama Mehmet Bey huzura çıkmadı. Hülagu, Sultan Kılıcarslan’ı Türkmenler üzerine gönderdi. Bu arada damat Ali Beyi de gizlice kazandı. Türkmenler, Beyşehir-Şarkîkaraağaç arasında mağlup oldular. Mehmet Bey, damadının ihanetini öğrendi, aman diledi, aman verildi, Şarkîkaraağaç’ta teslim oldu ve 4. Kılıçarslan tarafından oracıkta şehit edildi. Şeh Menteş Mezarlığı’ndaki Şeh Menteş Türbesi ona aittir. Ali Bey, ihanetine karşılık Denizli [Eğirdir: Lâdik] merkezli olmak üzere Denizli Beyliği beyi oldu.
1269: Konya sultanları, Moğolların emrine girince birçok Türk ailesi esaretten kurtulmak için bir takım ümera ile dağlara çekilmişlerdi. Bu ümera fethedeceği memleketleri aralarında bölüştüler. Dağlardan iniyorlar, Rumlara yaptıkları gibi Moğollara da akınlar yapıyorlardı. Bunun için imparator Mişel Paleolog, onlara karşı oğlu Andronik’i göndermek zorunda kaldı. Türkler, Menderes civarındaki bütün yerlere yayılmışlardı. Andronik, eski Tralleis [Barla] kentini tamir ettirerek Andronikopolis [Paleologopolis] adını verdi. Fukeh ülkesi emiri Menteşe [Aydın Bey] burasını derhal ele geçirdi. Bu Türkler, sonra Sakarya nehrine doğru [Söğüt-Bilecik bölgesi] geldiler.
1270: Memleketin uçlarından Rûm Denizi sahilinde Felekiyye adında bir kasaba vardı. Cemaleddin ibn el-Felekî buralı olmalıdır (Turan, 1988: 154). İşbu Felekiyye Eğridir’dir. Her ne kadar Osman Turan, Eğridir’e ait Felekabad adının muahhar olduğunu söylese de Dündar Bey, Feleküddin lâkabını Eğridir’in Felekiyye adından almış olmalıdır.
1274: Rûm memleketi vezirliği makamını yeniden ona [Sahib Fahreddin Ata] verdiler. Her iki oğluna da Lâdik [Denizli: Eğirdir], Honaz [Dadil Hanı yanı] ve Karahisar-ı devle [Afyonkarahisar] subaşılığını [serleşkeri] bıraktılar.
1279: III. Gıyâseddin Keyhüsrev, Ankara, Haymana, Sivrihisar, Seyitgazi, Yedikapı, Bolvadin ve Sakarya nehri [Akarçay] [Kırkgöz] köprüsü yoluyla Geneli Pınarbaşı’na geldi ve Siyavuş’u şehit etti. Köreke dağı eteğindeki büyük mezar ona aittir. Sultan, Yoğurtçubeli, Kundanlı, Akçahisar yoluyla Gelendost Hayl sahrası [Atçayırı] ve Uluborlu ovasına geldi. Denizli [Eğirdir] Beyi, İnançoğlu Ali’yi, Afyonkarahisar kalesine gönderdi ve orada öldü. Sultan ise, Şeyhlu [Işıklı], Sandıklı, Afyon, Şuhut, Yoğurtçubeli, Kötürnek ve Şarkîkaraağaç yoluyla Konya’ya döndü.
1280’ler: Menteşe [evlâdı] ve Ertuğrul Bey, Alâiye, Antalya [Side], Antakya [Yalvaç] ve Lâdik [Eğirdir] sahillerini zorla ele geçirdiler. 1285’lerde İlhanlı şehzadeleri Hülecü ve Geyhatu, Menteşe ve Ertuğrul Beyleri tekil ettiler.
1310: Osman Bey, eski Eğirdir Gölü’ndeki Rodos [Gülistan, Can, Kos] Adasını kuşattı.
1314: Dündar Bey, Aydın, Saruhan, Menteşe, Teke ve Osman Beyleri temsilen Karanbük kışlağına gitti.
1324: Osman Bey öldü; oğlu Orhan tahta çıktı ve Dündar Bey, Aralık 1326 öldürülene kadar ona tâbi kaldı.
1326: Umur Bey, Timutaş’la Eğridir’de buluşarak bağlılık göstermiştir (Emecen, 2012: 226).
1326 Aralık: Eğridir’i zapteden Timurtaş, Dündar Beyi Antalya’da katletti.
1327: Timurtaş, Konya bölgesini Karamanlılardan almış, Eşrefoğlu Süleyman Beyi öldürmüş, Hamidoğlu üzerine gitmiş, Eğridir’i kuşatmış, Karahisar’ı Fahrettin Ali’nin torunun elinden almıştır (Göde, 1994: 30-31). 1327: Ebu Said Han, Emir Eratna’yı, Timurtaş üzerine göndermiş, Timurtaş ise, Mısır’a kaçmıştır.
1332: İbn Battuta, Antalya, Eğirdir, Denizli, Milas; oradan da Senirkent, Kemer Boğazı yoluyla Konya’ya geldi. “Anadolu hükümeti ki, Hızır ile Dündar yahut Yunus’a tabidir”. Buna göre Anadolu hükümeti Hamidoğulları’dır.
1402-1403: Timurlenk, Sivas ve Kayseri’den sonra Yılgın çayını [Kızılırmak] takiple Haymana-Culuk köyü yanına geldi. Harp, Culuk yanında yapıldı. Buradan Ankara, Haymana, Polatlı, Sivrihisar, Seyitgazi, Karaca-hisar, Kütahya’ya geldi. Buradan Tavşanlı, Sazanos, Altıntaş, Balak korusu, Ayasluk [Başkimse: Baş-kilise], Büyük- Küçük Sıçanlı [Sincanlı] ovaları, Kara Sandıklı ovası, Kufi Boğazı, Şeyhlu [Işıklı], Çıtak, Doñuzluk [Denizli], Timurtaş köprüsü, Güzelhisar [Aydın], Ayasluk [Selçuk], Tire ve İzmir’e geldi. Dönüşte Ayasluk, Doñuzluk, Sultanhisar, Dinar ve Uluborlu’ya geldi. Burayı yakıp yıktıktan sonra Kemer Boğazı, Dadil Hanı üzeri Eğirdir’e geldi ve burayı zaptetti. Buradan Dadil Hanı, Kemer Boğazı, Bozdurmuşbeli, Çay, Akşehir, Sultan Hanı ve Develi-Karahisar [Yeşilhisar] yoluyla defolup gitti [Ayrıntılı bilgi için bk. Hamideli Tarih 02, 2015: 51].
İlhak: Lütfi Ağa, Eğirdür tevabi’inde Seki Bağı dimekle maruf mevzi’ içindeki evleri ve hududu içinde olan mezranın ve bağlarının ve bağçelerinin ve bostanlarının ve bi’l-cümle haddi ve sınırı içinde Boz yatırından [Elikepçeli] Balıklagu köprüsüne [Köprübaşı], andan Aslanoğlu köşküne [Göktaş tarafı] ve denize [göle] ve denizden [gölden] dağa [Demirkapı yanı] varınca onca yer, adı geçenin vakfıdır diyu defter-i köhnede [eski] mukayyettir. Bu belgeye göre Lütfi Ağa mülkü şimdi göl altındadır. Alttaki haritada gölün çıkışındaki köprü Balıklağı köprüsüdür. Lodos denizinin büyük bir kısmı Lütfi Ağa mülkü olmalıdır.
Şeh Menteş’in damadı Ali Beyin [1262-1279] oğulları Yinanç Bey ve Togan Paşadır. Yinanç Beyin oğlu Aslan Bey, onun oğlu da Aslanoğlu olmalıdır. Aslanoğlu belki de Kılıç Aslan’ın oğludur. Burada Mevlevî zaviyesini kuran Kadı Necmeddin Lâdikî ile Nakîb oğlu şöhreti ile tanınan Tâceddin de müderris, şair, mevlevî idi [Ahmet Eflâkî]. Bu belgeye göre İnanç veya Yinanç Beyin ilk merkezi; malûm Denizli değil, Eğridir [Denizli] olmalıdır. Bozyatırı [Elikepçeli], Kapıbalıklağısı ve Suriye Kapısı [Demirkapı?] denilen yerler birbirlerine çok yakındır.
1270 yılındaki Ertokuş Gâzî vakfiyesine göre Atabey [Ağros] 13 mahalle, ama biraz sonra 21 olacak. 13 mahalleden ikisinin adı Sinan ve Duman. İbn-i Battuta 1332’de Doñuzluk’a [malûm Denizli] geldiğinde Ahi Sinan ve Ahi Duman adlı ahiler karşılar, hatta misafir etme önceliği için aralarında tartışırlar. Ben bu olayı, Atabey’de iki mahalleye adlarını veren Ahi Sinan ve Ahi Duman’ın, Denizli [Eğirdir] Beyliği mensubu oldukları ve 1308’den sonra Denizli Beyliğiyle birlikte Doñuzluk’a [malûm Denizli] geldikleri şeklinde anlıyorum. Zira Atabey 438 Nu. MVAD I’e göre Medrese, Zımmiyan, Kafirköy [İslâmköy] ve Onaç olmak üzere dört mahalleye inmiştir [937/1530 tarih].
R. Topraklı.
Har.6: S. Şükrü, s.17: Eğirdir Gölü, Kovada Gölü, Nis, Canada, Kale Burnu [Şıbh-ı cezîre: Yarımada] ve gölün ayağı olan ırmak.
EĞİRDİR
[Eski Dünya merkezlerinden biri]
R.1. Salih Şapçı’nın Faruk-ı Âzâm Camiine ait dediği, Eğirdir Minare-altı duvardaki taşlar üzerindeki süsleme, Eğirdir Güneşi [Salih Şapçı].
Eğirdir ve Hoyran Gölleri, tarihte iki ayrı göldü ve iki göl arasında suları Hoyran’dan Eğirdir’e doğru akan, ağzı kaynağına yakın veya seyri kısa bir ırmak, bu ırmak üzerinde farklı birçok adı kaydedilen Yenice Köyü Köprüsü adlı bir taş kemer köprü vardı. Sardes ve İran-Susa şehirlerini bağlayan Anayol [Kıral Yolu], bu köprüden geçmekteydi. 500 yıl önce coğrafî bir değişim vukû buldu. İki göl birleşti. Irmak ve köprü yok oldu.
Har.1: Eğirdir Gölü’ndeki Coğrafî Değişim [Batimetrik haritaya göre yapılmıştır].
Har.2: Pîrî Reis’in [1470?-1553] Eğirdir Gölü Haritası.
Eğirdir neden, Eski Dünya merkezlerinden biridir?
Aşağıdaki tarihî metinlerde de görüleceği üzere Eğirdir ile Eğirdir ve Hoyran gölleri arasındaki ırmak, uzun bir süre devletler ve Doğu ile Batı arasında coğrafî bir hudut oldu. Hududun şarkı için Assuva, Arzava, Truva, Suriye, Asya ve Anatolikon, garbı için de Ahhijava, Akhalar, Yunanistan ve Avrupa gibi isimler verilmiştir. Firikya Hellespontia, Hellespontus [Ellen Boğazı] ve Kutsal Boğaz [Kuwa-ila] denilen yer, iki göl arasındaki Kemer Boğazı, Jerusalem [Kudüs] yol cetvelindeki Hyeronpotamum [kutsal ırmak], iki göl arasındaki ırmaktır. Hâl böyle olunca ister istemez, bir zamanların sıfır boylamı veya benzer bir hat, Eğirdir’den mi geçiyordu diye düşünmeden edemedim. Malûm, 1884 yılına kadar Ayasofya’dan geçen sıfır boylamı, 1884’deki coğrafya kongresinde Türk delegesinin itiraz etmemesi (!) üzerine, Greenwich’e taşınmıştır. Pîrî Reis haritasında Hoyran Gölü yok. Muhtemelen sık sık vuku bulan depremlerde yıkılan köprünün yıkıntıları, ırmak yatağında bir set oluşturarak, arkadaki suyun yükselmesine ve neticede göl oluşmasına sebep olmuştur. Arzava, Eski Eğirdir Gölü’nün kuzey sahili yakınındaki Apasa [Efes] idi ve Hitit kıralı Murşil, Arzava’ya girdiğinde, Arzava kıralı ve oğlu gemiyle Deniz’i [Eğirdir Gölü] geçerek Ahhijava’ya [Eğirdir] sığınmıştı. Bir ara Mısır’ı kuşatan Deniz kavimleri, işte bu Eğirdir Gölü çevresinde yaşıyorlardı [bk.Har.5] ve muhtemelen Kıral Yolu’nu takiple Suriye ve Filistin üzerinden Mısır’a inmişlerdi. MS 1516’da Yavuz Sultan Selim, benzer şekilde Mısır üzerine yürümüş ve Antalya’daki Hamidoğlu donanması da, kıyıyı takiple Osmanlı ordusuna denizden ikmal sağlamış olmalıydı. Memluk idaresindeki Mısır’da, bir aralık Hamidoğlu’na ait bir beylik vardı.
İlk Deniz teması Kibyrrhaoitai adlandırması eski Eğirdir Gölü civarına işaret eder (Günal, 2023: 56) ve burada adı geçen Kibyra, Eğirdir ile Kovada Gölü arasındadır. MÖ 51-50 yıllarında Kilikya valisi Konsül Cicero’nun idare merkezi Eğirdir’di [Laodikya]. Eğirdir’de 85 gün kalan Cicero, bu Kibyra’da bir mahkeme kurdu. Cicero, eski vali Cailius’un isteği üzerine Kibyralı avcılara Kilikya panterleri yakalattı. Tarihçi, Eğirdir Laodikya’yı bilemedi ve malûm Denizli sandı. Mısır kaynaklarında bir Denizli Beyliği’nden söz edilir. Bu beylik, kendisine eman verilmesine rağmen 1262 yılında 4. Kılıçaslan tarafından Şarkîkaraağaç’ta öldürülen Şeh veya Şah Menteş’in [Kahraman Uc Gâzîsi Mehmet Bey] damadı Yinanç oğlu Ali Beye [1262-1279] ait Eğirdir merkezli beyliktir. Dündar Beyin babası Hamid oğlu İlyas Bey, 1308 yılında Selçuklu devletine son verdikten sonra Denizli Beyliği, bugünkü Denizli’ye [Doñuzluk] taşınmış; taşınırken muhtemelen Denizli adı da Doñuzluk’a gitmiş ve böylece Doñuzluk adı Denizli’ye dönüşmüştür.
Truva, Eğirdir yakınındadır. Truva’yı Çanakkale’ye yerleştiren tarihçi, “Homeros, Kilikyalılar Truva’ya komşu idi” derken yanlış bilgi veriyor der (Adak, 2000: 51, Beldibi Tarihi). Homeros yanlış, Adak doğru, bu mümkün mü? Truva, Kilikya’ya komşudur. Barla’nın [Parlais], eski Tralleis, Seleuceia, Antiocheia, Antalya, Tripolis, Pithekas ve Sart adlarının yanı sıra bir adı da Neutroja’dır [Yeni Truva]. Eski Truva ise Barla’ya azami 20 mil uzaktaki Arzava’ya tâbi İlion [Viluşa, Biluşa] olup, Kemer Boğazı’nın şarkındadır [bk.Har.5]. Sparta kıralı Menelaos, Minasın adında yaşıyor olmalı. Isparta’da, -Minasın kıralı, kızını, Selef kıralının oğlu Selefkos’a gelin ettiği ve kızın isteği üzerine de Isparta-Minasın’dan ta Atabey-Bayat’a [Seleuceia Sidera] su götürdüğüne- dair bir rivayet var (Böcüzade, 2012: 51). Truva harbinde söz edilen Deniz, eski Eğirdir Gölü, boğaz [Hellespontus] ise Kemer Boğazı’dır. Geç dönem tarihçi, Firikya, Asya-Avrupa, Truva gibi birçok konuda yanılır, zira birçok ikinci isim var (Kristovulos, 2018: 202-3).
1865 Eğirdir doğumlu Süleyman Şükrü, Eğirdir hakkında tarihî kaynaklarla uyum içinde çok ilginç bilgiler verir:
Bu iklime ilk defa gelip mesken tutan Benî Sam’dan Lidyon’dur. Lid kavmi yeni vatanlarının imarıyla meşgul iken, Babil diyarında Devlet-i Med namıyla yeni bir hükümet teşkil eden Yafes oğulları, Anadolu’nun şark ve şimalini zapt ile Kızılırmak’ı hudut yapmışlardı. Anadolu’nun ilk sekenesi olan Lid kavmi, Asuriler’den ve bilâhare şevketle gelip şark ve şimaline yerleşen Midyon, Yafes oğulları, yâni Türkler’den öncedir. Etrak’tan [Türkler] Belasic kavmi [Pelasglar], yâni Luviler diye, S. Şükrü çok ilginç bilgiler verir. İnsanlığın yerleşik hayata geçtiği devirlerin ilk padişahı Havardis [Ardis] tarafından bilâhare kurulan Eğirdir Gölü’nün şimdiki bulunduğu yerde ve Felekabad namında bir büyük şehir vardı. Asırlardan beri su altında kalan bu şehrin yüksek binaları hâlâ ayakta olup, kuraklık senelerde gölün derinliği azalmaya başladığı zamanlar, gemiden suyun derinliklerine bakan denizcilerin hayret nazarlarına çarpmaktadır. Bu memleketin suya gark olmasına sebep Midyon ile dokuz sene süren Truva harbini kazandıktan sonra, yâni milattan 1184 sene önce Anadolu’nun garbına yerleşen Yunanîler’dir (Süleyman Şükrü, 2013: 8).
Süleyman Şükrü, gölün teşekkülü, göl içindeki binaları kimlerin yaptığı ve Truva harbinin neticesi hakkında yanılmakla beraber, göldeki coğrafî değişim ile Truva harbi kahramanı Agamemnon’un babası Tantalos oğlu Pelops ve Truva harbini, Eğirdir’le ilişkilendirmesi mühimdir. Ayrıca iki göl arasındaki ırmağın Tantalos, köprünün ise Tanta-endia gibi adları var. Tantalos oğlu Pelops, Truva harbi kahramanlarından Sparta kıralı Menelaos ile Mykene kıralı Agamemnon’un babalarıdır. Pelops, başka bir oğlunu da Eğirdir’de Putlara kurban etmiştir. S. Şükrü, “Lid kavminin mezhepleri, “Zarius–Karius” namın putlara kurban kesmeyi ibadet olunmakla, yaptıkları en cesim puthâne Eğirdir’in güneyindeki Kervansaray adlı harabeydi. (…) Lidyon’dan Küçük Firikya meliki “Bilobis bin Tantal” [Tantalos oğlu Pelops], MÖ 1200’de kendi oğlunu bu puthânede kurban namı ile boğazlamıştı” der (S. Şükrü, 2013: 33). Pelops’un babası Tantalos da, Mısır-Tanta şehrinden olmalıdır, zira MÖ 1556’da Atina şehrini [Yalvaç-Masır] kuran, Mısır muhacirlerinin reisi Şirkup, Mısır-Tantâ’lıdır (S. Şükrü, 2013: 9). Tanta, Antalya, Eğirdir ve Kemer Boğazı aynı boylam üzerindedirler. Agamemnon kaplıcaları ve Pelops adına kurulan Pelopeia [Semiramis, Thyraia, Thyateira, Arkadiopolis] dahi Kemer Boğazı’nın şarkındadır [bk.Har.4, Har.5]. Önce Eğirdir Gölü yanında bulunan Lydia ve Karia, S. Şükrü’nün verdiği Lid ve Karius isimleriyle ilgili olup, bu isimler daha sonra batıya taşınacaklardır.
Har.3: Antalya, Denizli, Eğirdir mukayesesi.
Har.4: Eğirdir, Antalya, Kahire-Tanta [Pelops b. Tantalos].
Strabon’un, “Apameya ve Laodikya arasındaki göl, denize benzerse de yer altından gelen pis bir koku çıkarır” kaydında geçen Laodikya, Eğridir’dir. Denizli’nin eski adının Lâdik oluşu, Selçuklu tarihinde söz konusu Lâdik’in Eğridir olduğunu fark etmemizi uzun süre engellemiştir. Eski bir tarihi ve kalesi olan Eğridir’den 250 yıllık Türkiye Selçukluları döneminde hiç söz edilmemiş olması bize çok garip geldi. Sultan 1. Gıyaseddin Keyhüsrev’in Alaşehir Savaşı üzerinde çalıştığım bir esnada, söz konusu Alaşehir’in Manisa-Alaşehir değil, Yalvaç olduğunu gördüm. Feridun Dirimtekin, 1944’de neşrettiği; Konya ve Düzbel [1146 ve 1176] adlı eserde; Gıyaseddin Keyhüsrev’in “Alaşehir harbi” için “Yalvaç muharebesi” der ve Tripolis’in Limmocheir olduğunu söyler (Dirimtekin, 1944: 74). Söz konusu Limmocheir, Arundell’in Eğridir olabileceğini ileri sürdüğü Limenopolis’tir (Arundell, 2013: 75). Bu yer, Barla önünde göl içinde kalmış ve İlama [Lama, Limengömü] şeklinde hâlâ yaşıyor. Birçok tarihi vakada Alaşehir ile Lâdik birlikte zikredilir. Bu vesikalarda Lâdik zikredilen yer, Denizli değil, Eğridir’dir. 1270’lere ait bir belgede Eğirdir Gölü için “Rûm denizi”, Eğridir için de “Uc’daki Felekiyye” denilir (Turan, 1988: 154). Dündar Bey, Felekü’d-Din lâkabını, Felekiyye adından almıştır. Eğridir adı, beylikler zamanı Felekâbâd, Ebû’l-Fidâ’da ise Felekbâr [Felek şehri/kalesi] olarak geçer. Bâr [vâr] adı, Zigetvar, Eğrivâr gibi yaygındır. Fikrimce Uluborlu adı, Ulu-bâr-lı adından gelir. Eğridir Gölü için daha düne kadar “deniz” denirdi. Hâl böyle olunca da Eğridir için, denizi olan manasına “Denizli” denmiştir. Denizle hiçbir alâkası olmayan bir şehrin adının Denizli olması, ancak, Eğridir’e Denizli denmiş olmasıyla izah edilebilir. Zira Eğridir ve Denizli’nin müşterek oldukları Laodikya adı, yanılgıya sebep olmuş olmalıdır.
Eğridir’in Laodikya, Claudiolaodikya, Klaudiopolis, Hierakorifitis, Felekiyye, Felekâbâd, Felekbâr, Tonguzlu, Toğurla, Denizli, Lâdik, Akrokos gibi birçok adı var. Mevcut Denizli’nin ise, Laodikya ve Toňuzluk. İbn Sa’id’de geçen ve bugüne kadar Doňuzlu anlaşılan Toğurla, Denizli okunmalıdır ve bu Denizli, Eğirdir’dir. Zira İbn Sa’id’de söz konusu Toğurla, Antalya’nın kuzeyidir. Antalya’nın kuzeyinde olan şehir, Denizli değil, Eğridir’dir. Zira Denizli, Antalya ve Eğirdir’in bulunduğu boylamın 150 km daha batısındadır [bk.Har.3]. Zikrettiğim bütün bu hususlar ile EK bölümünde verdiğim bilgilere dayanarak, Eğirdir’in eski Dünya merkezlerinden biri olduğunu düşünüyorum.
Eğirdir tarihî neden bilinemedi ve yok sayıldı?
Anayol’a [Kıral Yolu] yakın, zengin tatlı su kaynakları ile zengin otlaklar ve ormana sahip olan Eğirdir, tarihçi tarafından bugüne kadar niçin bilinemedi? Mahalli tarihçiler, bilhassa Süleyman Şükrü, Eğirdir için çok mühim bilgi ve iddialarda bulunmasına rağmen tarihçi, Eğirdir ve çevresini [Uluborlu, Gelendost, Yalvaç, Şarkîkaraağaç] neden fark edemedi? Evvela maddeler hâlinde bunu açıklamaya çalışalım:
1.Mahalli rivayetler ve mahalli tarihler nazara alınmamış ve Eğirdir Gölü’nün iki parça olduğu bilinememiştir.
2.Osmanlı belgelerinden Firigos Boğazı ve Yenice Derbendi adlandırmaları üzerinde durulmamıştır.
3.Toğurla [Denizli], Antalya’nın kuzeyi olmasına rağmen, 150 km daha batıdaki Denizli esas alınmıştır.
4.Isparta’nın Denizli’den daha sonra fethedildiği, yâni malûm Denizli’nin 1075, Isparta’nın 1204, hatta bir Selçuklu beyi olan Çaka’nın [Saha?] malûm İzmir’i, Tanrıvermiş ve Barak beylerin malûm Efes ile Ayasluk’u 1097 yılından evvel fethettikleri sanılmıştır. Hâlbuki Denizli [Eğirdir], İzmir [Apameia], Efes [Apasa], Ayasluk, Uluborlu, İznik [İlegüp], Barla, Yalvaç ve şarkı 1075, Isparta 1204, malûm Denizli ise 1220’lerden sonra fethedildi [bk.Har.5].
5.Eski Eğirdir Gölü’nün Deniz, Trakya Denizi, Ege Denizi, denize benzeyen göl, Oğuz Gölü, Skleros’a ait göl, Pusguse Gölü, Rûm Denizi ve Mağrip Diyârı denizi gibi adları bilinememiş; hatta bazen Akdeniz sanılmıştır.
6.Özetle, mevcut isimleri esas almak gibi kolay bir yol seçilmiş; Eğirdir ve eski Eğirdir Gölü yanında vukû bulan bütün olaylar, başka yerlere taşınmış; Eğirdir [Lâdik] ile Yalvaç [Alaşehir] Selçuklu tarihinde yok sayılmıştır.
Eğirdir veya Eğridir adının menşe-i hakkında:
1. Eğirdir Gölü’nde Türklerin düden, Rumların katabatara dediği çok miktarda oluşum vardır. Mahmatlar köyü yakınındaki Eğerim mevkiinin adı da düden manasına Türkçe eğrim adından gelir. Eğridir adı, eğrimleri [düdenleri] olan memleket veya yer manasına “eğrim” kelimesiyle ilgili olabilir. Bir Eğirdir sevdalısı Salih Şapçı, Eğirdir adının Eğridir olması gerektiğini söyler. Karstik bir arazideki Eğirdir Gölü’nde çok sayıda düden vardır. Göl suları dönerek düdene girer ki, bunun sebebi hikmeti Dünya’nın kendi ekseni etrafında dönmesidir. Bu dahi, şayanı dikkat bir husustur. Kaşgarlı Mahmut, “egir” döndürmek, eğirmek, çevirmek, bir yeri kuşatmak, sarmak; “egrim” ise “düden, suyun toplanıp kaynayarak dönerek aktığı yer” anlamına der (B. Atalay, 2006: DLT, s.171-172).
Ada’daki Türkler, “egrim” için “düden” derken; Rum denilenler, Türkçe bir isim olan “kata-batara”, yâni “aşağı-batan” adını kullanıyor. Buradan Rûm denilenlerin Ortodoks Türkler [Peçenek vs.] olduğu anlaşılıyor.
Timurtaş, 1315’te Rûm valisi olur. Selçuklu soyundan birçok kişi öldürür. Git gide Anadolu’da başına buyruktur; padişah olmak ister. Aydın, Saruhan, Menteşe, Teke ve Osman Beylerin vergi verdiği Dündar Beyi Aralık 1326’da katleder. Tarihçi, “İstiklâl ile Rûm’da padişah olmak endişesi oldı. Han desturınsız ne dilerse ider oldu. Sultan Ebu Said zamanında muttali oldılar. Ertena’yı çeriler ile Rum’a gönderdiler. Gelüp Temurtaş Beg’i, Egirdür üzerinde egirdüp otururdı, çün haber irişti ki Ertena çokluk çeriyle kendünün kaşdına gelür, gayet korkup muztaribü’l-hal oldı. Çerilerine tefrika düşüp tağıldılar” der (Yazıcızâde, 2017: 742). “Egirdür üzerinde egirdüp otururdı” ifadesi, Egirdir üzerinde dolanıp-dönüp dururdu anlamınadır. Buradan anlaşıldığı gibi Egirdür, dönmek-dolanmak anlamınadır. Yâni felek kelimesinin Türkçe karşılığıdır. Devran da felek anlamına olup, Devran-dede Türbesi Dündar Beye aittir.
2. Tir kelimesinin 2.1. Göl çevresine yığılan toprak set [Alçak tir göle dayanmaz]. 2.2- Deniz kıyısı, yalı. 2.3. İki tarla arasında sınır olan ince yol, 2.4. Pirinç tarlasının evleklerini ayıran sınır gibi anlamları var. İnce uzun tarlalara “tir” denilmektedir. Beyşehir ve Suğla gölleri kıyısındaki bazı mevkilere “diktir, yantir, tirler, kumtir, incetir, ottirler, kayaş-tirleri, kara-toprak-tiri, arpalık-tiri” gibi isimler verilmiş. Eğridir gölü kenarında yapılmış eğri bir sed dolayısıyla şehrin adı, “Eğri-tir ve Eğridir” olmuş olabilir. Eğri ile yapılmış birçok yer adı var.
3. Anna Komnena’da Eğridir için bir şeyin ucu veya uçtaki anlamına Yunanca Akrokos denilmiştir. Eğridir adı, Akrokos ile ilgili olabilir. Sevan Nişanyan da, Eğridir’in burun anlamındaki Akrotiri’den evrimleştiğini söyler.
4. Eğirdir’in, Felekâbâd adı var. Ebû’l-Fidâ, Felekbâr [Felek şehri/kalesi] der. 1270’lere ait bir vesika, Eğridir Gölü için Rûm denizi, Eğridir için uçtaki Felekiyye der (Turan, 1988: 154) ki, Dündar Bey lâkabını, Felekiyye adından almıştır. Felek’in eğirtmeç/ tengirek olduğu düşünülürse Eğirdir, eğirmekle, dönmekle ilgili olabilir. Felek, dönmek fiiliyle ilgilidir. İbn Sa’îd’in, “Türkmenler Selçuklu devrinde Rûm diyarını fetheden Türk soyundan çokluk bir kavimdir. Onlarda başka yerlere gönderilen kilimler yapılır, buranın sahilinde Cun vardır, buna Cun Makri [Makarı] denir” şeklinde anlattığı yer, Eğridir’dir (Vittek, 1944: 2). Cun ise Can Ada olup, Can, 1142’de burada bir ordugâh kuran imparator Yuannis’ten [John, Jan] gelir. Bölgede iki yüz bin çadır Türkmen var. 1832’de Eğridir-Bayboğan civarında Türkmenler, kıl çadırları altında kilim dokurlar (Arundell, 2013: 73). Dokuma ip demektir, ip ise eğirmekle [dönmekle] elde edilir. Eğridir için “eğir dur” diye anlatılan halk hikâyesi, hem Eğirdir adının menşeine hem de Eğirdir Gölü’nde meydana gelen coğrafi değişime ışık tutmaktadır. Eflâk ise, Felekler [dönenler] anlamındadır.
5. Sonuç olarak, Eğirdir [Türkçe] ve Felek [Ar.] dönmek, Eğridir ise Türkçe Eğri-tir veya “burun” ve “uc” anlamında Yunanca Akritur olmak üzere; Eğirdir, Felek ve Eğridir kelimelerinin üçü de Eğirdir’in adıdır.
Tarihte Eğirdirli olan ünlü isimler
Zenon, Çaka Bey, Alp Kara, Dündar, İshak ve Hızır Beyler, Şeyh Berdai, Yunus Emre, Eğirdirli Hacı Kemal, Ahmed Eflâki, Cemaleddin ibn el-Felekî, Kadı Necmeddin Lâdikî, Nakîb oğlu Tâceddin ve daha birçok kişi Eğirdirli olmalıdır.
Sonuç
Bu kadar çok olayın vukû bulduğu, doğu ile batı, şark ile garp, Asya ile Avrupa, Arzava ile Ahhijava, Truva ile Akhalar, Suriye ile Yunanistan hududu üzerinde bulunan, coğrafya ve tabiat olarak her çeşit güzellik ve zenginliğe sahip, Anayol yakınında müstesna bir yere sahip Eğirdir, eski Dünya merkezi olmaya layıktır.
Har.5: Eğirdir ve Beyşehir göllerindeki coğrafi değişim, tarihî yollar ile Arzava ve Ahhijava şehirleri görülmektedir.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
Kaynak ve Tetkik Eserler
Adak, Mustafa (2005): “İlkçağ’da Beldibi”, Mağara Çağından Günümüze Beldibi [M. Adak-C. Güzelyürek], Anabasis Yay.-İstanbul, s.42-57.
Akropolites, Georgios (2008): Vekayinâme, Çeviri: Bilge Umar, Arkeoloji ve Sanat Yayınları-İstanbul.
Aksarayî, Kerimüddin Mahmud (2000):Müsameretü’l-Ahbâr, Çev. Öztürk Mürsel, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, Çeviri: Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi-İstanbul.
Arundell, F. V. J. (Eylül 2013): Anadolu’da Keşifler, Çev. Topbaş Atabay, Sistem Ofset-Ankara.
Böcüzâde, Süleyman Sami (2012): Isparta Tarihi, Yay. Haz. Babacan, Hasan, Isparta Valiliği-Isparta.
el-İdrîsî (Ebû Abd. … b. İdrîs el-Hamûdi el-Hasenî) (2002): Kitâbu Nüzheti’l-Müştâk fî İhtirâkî’l-Âfâk, I-II, Kahire.
Emecen, M. Feridun (2012): İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası, Timaş Yayınları-İstanbul.
Deguignes, Josef (1976): Büyük Türk Tarihi Cilt 4, Çev. Alpay, S.-Komisyon, Türk Kültür Yay.-İstanbul.
Dirimtekin, Feridun (1944): Konya ve Düzbel (1146 ve 1176), Ahmet Sait Matbaası-İstanbul.
Grigoras, Nikeforos (1973): Rhomäische Geschichte, çeviri-açıklama: J. Louis V. Dieten, 1. Ks. (Bl. I-VII), Stuttgart.
Göde, Kemal (1994): Eratnalılar [1327-1381], VII/153, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Günal, Zerrin (2023): Uc Savaşçıları (Uc Türkmenleri, Akritai, Anadolu Sultanları, Ümerâ ve Beyler), Urzeni-İstanbul.
Hayton (2015): Doğu Ülkeleri Tarihi’nin Altın Çağı: Korykoslu Hayton, Çeviri: A. T. Özcan, Selenge Yay.-İstanbul.
Herodotos (2015): Herodot Tarihi, Türkçe Müntekim Ökmen, Sunan Azra Erhat, Remzi Ktbevi, 11. Bsk.-İstanbul.
Homeros (Mart 2014): İlyada (Ίλіάς), Çeviri: Azra Erhat- A. Kadir, Türkiye İş Bankası yayını-İstanbul.
İbn Bibi (2014): el-Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye, Selçuknâme II, Çeviri: Mürsel Öztürk, TTK-Ankara.
İbn Hordazbih (2008): Yollar ve Ülkeler Kitabı, Çev. Murat Ağarı, Kitabevi-İstanbul.
Kazvinî, Hamdullah Müstevfî (2018): Târihi Güzide, Tercüme: Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
Kaya, M. Ali (2000): Anadolu’daki Galatlar ve Galatya Tarihi, Ege Ü. Ed. Fak. Yayınları-İzmir.
Khalkokondiles, Laonikos (2014): The Histories, 1. Bölüm, Çev. Anthony Kaldellis, Londra.
Khoniates, Niketas (1995): Historia, Çeviri: Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Kınal, Firuzan (1953): Arzava Memleketlerinin Mevkii ve Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi-Ankara.
Kinnamos, Ioannes (2001): Ioannes Kinnamos’un Historia’sı, Çeviri: Işın Demirkent, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Kristovulos (Ocak 2018): İmrozlu Kristovulos’un Tarihi, 1. Baskı, Çeviri: Ari Çokona, ed. K. Karasulu, TİB Kül. Yay.-İstanbul.
Ksenofon (Ksenophon) (2011): Anabasis: Onbinlerin Dönüşü, Çeviri: Oğuz Yarlığaş, Kabalcı-İstanbul.
Küpcü, Fahri (1978): Karaağaç, Akın Basımevi, Konya.
Pahimeris (Pachymeres), Georges (2009): Bizanslı Gözüyle Türkler, Çev. İlcan Bihter Barlas, İlgi Kültür Sanat-İstanbul.
Remsi [Ramsay, W. M.] (1960): Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviri: Mihri Pektaş, MEB-İstanbul.
Skylitzes, Ioannes (2016): Bizans Tarihi, Terc. Hatice Bolat, Y. Lisans Tezi), Marmara Ü., XII-XXIII Bl. (959-1057) yılları, s.1-233.
Süleyman Şükrü (2013): Seyahatü’l-Kübra, Yay. Haz. Hasan Mert, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Togan, A. Zeki Velidî (1970): Umumî Türk Tarihine Giriş, Cilt 1, 2. Baskı, Ed. Fak. Basımevi-İstanbul
Togan, A. Zeki Velidî (Ek. 1953-Tem. 1954): Reşideddin’in Mektuplarında Anadolu’nun İktisadî ve Medenî Hayatına ait Kayıtlar, s. 33-50, İstanbul Üniversitesi İktisad Fakültesi Mecmuası, Cilt 15, Sayı 1-4’den
Topraklı, Ramazan (2023-2024): Göller Bölgesi hakkındaki makaleler [https://www.academia.edu/upload/document]
Turan, Osman (1988): Türkiye Selçukluları Hakkında Resmî Vesîkalar, 2. Baskı, TTK-Ankara
Turan, Osman (1998): Selçuklular Zamanında Türkiye, 6. Baskı, Boğaziçi Yayınları-İstanbul.
Vittek, Pol (Wittek, Paul) (1999): Menteşe Beyliği, Çeviri, O. Şaik Gökyay, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
Yazıcızâde Ali (2017): Tevârîh-i Âl-i Selçuk (Oğuznâme-Selçuklu Târihi), Neşre Haz. Abdullah Bakır, Çamlıca-İstanbul.
Yezdî, Şerefüddin Ali (2013): Emir Timur [zafernâme], Çev. D. Ahsen Batur, Selenge Yayınları-İstanbul.
Yinanç, M. Halil (2013): Türkiye Tarihi, Selçuklular Devri, Cilt 1, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Har.6: S. Şükrü, s.17: Eğirdir Gölü, Kovada Gölü, Nis, Canada, Kale Burnu [Şıbh-ı cezîre: Yarımada] ve gölün ayağı olan ırmak.
Salih Şapçı’nın Faruk-ı Âzâm Camiine ait dediği, Eğirdir Minare-altı duvardaki taşlar üzerindeki süslemeler. İlk süsleme, Eğirdir Güneşi [Salih Şapçı].
***
EK: EĞİRDİR TARİHİ
[A. Eğirdir bölgesindeki yer adları ve B. Olaylar olmak üzere iki bölüm hâlindedir]
A. Eğirdir bölgesindeki yer adları
Anadolu adının menşei Anatolikon eyaleti, Uluborlu dâhil Eğirdir Gölü-Çarşamba çayı arasıdır. Anatolikon eyaleti ismini ilk kez 669’da kullandı der. İbn Hordazbih, Yollar ve Ülkeler kitabında “el-Natulus, anlamı, el-maşrık [güneşin doğduğu yer], burada Ammûriye var”; Merrakeşi ise Hamidoğulları için “Anadolu/Anatolie Hükümeti” der. Asya eyaleti, Assos ve [Arzawa’da] Assuwa aynı yerdir.
1081-1116 Aleksios döneminde Anna Komnena’nın zikrettiği birçok isim ile 1118-1308 arasında Kinnamos, Honiyates, Akropolites, Pahimeris’te zikredilen ve bizim yerini tam tespit edemediğimiz birçok yer adı, 1075-1308 yılları; Selçuklu-Bizans mücadelesinin merkezi olan Eğirdir Gölü civarında aranmalıdır. Bizans-Peçenek ve Bizans-Türk savaşlarında zikredilen Yarı Barbar Monastras [Bergama ve Khliara civarı, Anna, s.449, bk. Har.1], Ouzas, Synesios Kundanlı ovası, Konstantin Gabras, Alaşehir [Yalvaç], Nikerites ve Kamitzes Senirkent ovası, Georgios Lebounes, Barla önü Bizans kumandanlarıdır. Hakeza Katakalon Kekaumenes, M. Anemas, Rodoremos, Karatzas ve Boutoumites, Monastras’la birlikte anılan Bizans kumandanlarıdır. Bunlar, Peçenek ve Selçuklu harplerinde Emir Muhammed, Monolykos [Alp Kara], Kontogmen [Kundanbey] ile savaştılar. Öyleyse, Peçenekler ve onlarla ilgili savaşlar, Balkanlarda değil, Selçuklu’nun bulunduğu Eğirdir Gölü civarında yapılmış demektir.
Hıristiyanlar ile Müslümanlar arasında hudut olan el-Battal Nehri, Dalaman çayı değil, Hoyran ve Eğridir Gölleri arasında ve bugün mevcut olmayan Menderes’tir. 200 bin çadırlık Türkmen’in yaşadıkları yerler, el-Battal Nehri ile Beyşehir arasındaki bölgedir. Antalya’nın kuzeyinin malûm Denizli olmasına imkân ve ihtimâl yoktur. Antalya’nın kuzeyindeki Toğurla [Denizli] Eğirdir’dir. Türkler, hınzırın çok olduğu yere bugün dahi, yaygın olarak Doňuzlu değil, Doňuzluk der. Denizli’nin adı, 1190 Haçlı Seferinde Laodikya, 1332 İbn Battuta’da Lâdik ve Doňuzlu, 1402 Timur Seferinde Toňuzluk, 1425 Cüneyt vakasında Laodikya, 1530 yazımında Lazkiye olarak geçmektedir. Hayton’un Firikya vilâyeti içinde Lichie de Grecie [Zichia de Grèce], yâni Yunan Likyası vardı denilen kent Eğridir’dir.
Kahraman ve Uc Gazisi sıfatlarını taşıyan Mehmet Beyin Hûlâgu’nun fermanıyla kurduğu beyliğin hudutları, Lâdik [Eğirdir], Honas [Hüyük-Göçeri], Talamanî [Derebucak-Dalayman], adı ise Menteşe’dir. Mehmet Beyin 1262 yılında katliyle beyliğin başına damadı Yinançoğlu Ali geçti [1262-1279]; beylik merkezi Eğirdir-Lâdik [Denizli] idi.
Selçuklu yönetiminden Osmanlı yönetimine geçerken oluşan hercümercte benzer daha başka değişiklikler de vukû buldu: Yalvaç Alaşehir unutuldu; Ammûriye, Uluborlu’dan Emirdağ’a, Battal Gâzî’nin türbesi, Afyonkarahisar-Çay-Geneli köyünden Seyitgazi’ye götürüldü. İslâm tarihinde çok sık geçen Soğula Gölü kenarındaki Ankara unutuldu, onun yerini bugünkü Ankara aldı ve Ankara’da bir Hüseyin Gâzî icat edildi. Daha neler, neler! Eğridir’in iki ismi; Lâdik ve Denizli, çok sonraları, unutulmuş olduğu yerden alınarak, Toňuzluk’ta kullanıma sokulmuştur.
Alasia, Nis, Nasibine, Mitilene ve Yeşilada ile Jan > Can, Gülistan, Rodos ve Kos adlarında iki ada var.
Antakya, Soter Antiyokus’un kurup, Menderes kıyısı ve Myria şehrinde oturan Magnetleri iskân ettiği kent. Antiyokus, Apameya’yı Myria, yâni ikinci bir İzmir üzerinde kurdu. “Ben, Elias, Asia’da Hadrianopolis piskoposu, Myria piskoposu vasıtasıyla imza ediyorum, çünkü yazı bilmem” (Remsi, 1960: 96-97). Yalvaç Hisarı’nın diğer adı Firijya Antakyası, Filâdelfiya ve Alaşehir. Bazen Filetas ve Filet yazılır. Küçük Atina, Küçük Antakya, Yanık Antakya [Antakya el-Muhterika], Yanık [Kekaumenos], Flavia, Flaviapolis, Menderes Antakyası, Antakya du Maeander gibi isimler Yalvaç’a aittir. Masır, Yalvaç ile Hisarardı arasında eski bir yerleşim. Bu şehri, Yuannis Lydus Mısırlılar kurdu der (Remsi, 1960: 130). Mısır, Masır olarak da söylenir. 6. Asırda yaşayan Yuannis Lydialıdır. Lidya, Yalvaç ile Eski Eğirdir Gölü arasındaki bölgenin adı olmalı. Örkenez-Alaşar Sokak, Alaşehir’e [Yalvaç] işarettir.
Arinnanda, Anamas Dağları olmalıdır.
Banos [Avarlar’dan beri kullanılmaktadı], Eğirdir-Banıs köyünün eski adı Banos olmalıdır.
Baris [Farı], Keçiborlu-Kılıç, Baris/Sasabaris- Eğirdir Gölü içi, Santabaris [Sindeburi, Bariyye] ise Afyon.
Batı, Eğirdir ve Hoyran Göllerinin batısı, Doğu ise şarkı, yâni Asya veya Anatolikon Eyaletidir.
Çukurova veya Çukur-balık [Timur tarihi]: Eğirdir Gölü civarı.
Deniz, tarihî metinlerde çokça zikredilen eski Eğirdir Gölü olup, bazen de “bahr” ve “derya” denilir.
Eğirdir Gölü’nün ayağı, Lysinoe olmalıdır [Arundell]. Göl, eskilerde Kovada Gölü’ne kadar uzamış olabilir.
Eğirdir’de yer altına giden sulara, Türkler Düden, Hıristiyan halk [Peçenekler] Katabatara [aşağı batan] der.
Eski Eğirdir Gölü’nün, Uz [Oğuz], Ozolimne [Kokar Göl], Kastoria? Deniz, Rum Denizi, denize benzeyen göl, Skleros’a ait göl, Tantalos, Pusguse Gölü, Mağrip Diyarı Denizi, Ege [Aigai] Denizi, Bahr ve Derya gibi adları var.
Firigoslar, Barla kasabası altında ve Eğirdir Gölü kıyısında bir mevkinin adı.
Firikler, Eğirdir’de bir sülâle adı [Nuri Güngör Eğirdir Ansiklopedisinde olacak dedi, ama ben göremedim].
Firikya Epiktetos veya Küçük Firikya: Sultan, Anamas ve Gelincik dağlarıyla çevrili bölgedir.
Hiera, Kemer Boğazı yanı bir kent, Hierapolis [Epiktetos’un kenti] ise Eğirdir [kutsal zirveli Hierakoryphitis].
Honas, Gelendost-Eğirdir arası, Denizli-Honaz ve Konya-Hüyük-Göçeri köyü gibi üç Honas var.
İki göl arasındaki nehrin, Tantalos, İndos, Tanta-endia, Halis (cıαλις), Obrimas, Menderes, Sangarios, el-Battal, Kaystros, Euros, Ebros (Avrupa), Melis, Boğazın Asya Irmağı, Doğu sınırını teşkil eden Büyük Nehir, Megalo Potamos, Bathys Rhyax, Seha, Pisidia Antakya yanındaki Irmak, Hierus, Hyeronpotamum, Mukaddes Nehir, Âbrū Mesmâne, Siberis, Tearos, Skamandros, Almyros, Kadmos adları var. Nehrin kaynağına Rhotren, Aulokran denir. Melas ise, Kayaağzı Pınarlarından hâsıl bir su veya çay olmalı (Remsi, 1960: 266-68; Anna, 1996: 245).
Kibyra, Gölhisar değil, Eğirdir [Laodikya] güneyi Cire, Direskene, Yk. Gökdere [Hisar], Kapıkaya öreni vs.
Kibyrrhaiotai: Deniz temalarının ilki, Kibyra’yı içine alan Eğirdir Gölü/deniz teması [Günal, 2023: 56].
Koila, Koiloi (Anna, 1996: 449, yıl 1112), Eski Eğirdir Gölü kuzey sahilinde liman kenti.
Konya [Gonne] Bucağı, şimdilerde Eğirdir’in bir mahallesi olmuştur.
Kubâdâbâd, iki tanedir; adası olan Kubâdâbâd Eğirdir olup, eski Beyşehir Gölü’nde ada yoktur.
Laodikya, Lâdik, Klaudiopolis, Hierakorifitis, Felekiyye, Felekâbâd, Kubâdâbâd, Felekbâr, Eflâk (?), Akrokos, Lykia, Yunan Likyası, Eprevier, Denizli, Devran, Akroteri’den Eğridir; dönmek veya egürdüp’ten Eğirdir.
Likya bölgesi [Kurtlar sancağı]: Terkasis bölgesinin Eğirdir tarafında beş şehri olan kısım. Thrakesia [Trakya, Terkasis] bölgesi, Asya ili içinde Barla, Gelendost ve Şuhut- Kali [Kalamos] çayı arasında kalan askerî bölge.
Luma, İlime veya İlama köyü. Önce Eğirdir Gölü’ne dökülen iki göl arasındaki ırmağın sağ ağzındaki Ainos, Limenopolis, Leimmokheir, Limocheir, Limoşir, Limen-kome ve Melen-gömü gibi adları kaydedilen kent.
Madytos (Anna, 1996: 449, yıl 1112), Eski Eğirdir Gölü kuzey sahilinde liman kenti.
Marmara olarak yazılan deniz, Deniz, Ege Denizi, Trakya Denizi, Pazgusi Gölü ve Uz Gölü, eski Eğirdir Gölü.
Menderes’e daha altta karışan Orgas’ın, Mauropotamos, Barenos, Varinos, Monolykos, Granikos, Sineos, Simoeis, Akharaka’nın Irmağı, Gallos, Antios, Kapros ve Eleinokaprios gibi adları var. Feyezan anında çok çökelti getirir ve Sangarios’un yatağı ile eski Eğirdir Gölü’nü doldurur. Varinos, Barenos’un farklı okunuşu olmalı (Remsi, 1960: 489). Lopras-Canik [Deguignes, 1976: 1111], Kapros olmalıdır. Bu suyun güneyi Karia, kuzeyi Lydia’dır.
Mitylene veya Mytilene Eğirdir Gölü’ndeki Nis veya Yeşilada. Arzava zamanı [MÖ 1500’ler] Alasia olmalı.
Petra [Plateia], muhtemelen Eğirdir-Bedre Köyü. Petra, Aigai’nin yerini almış olabilir (Remsi, 1960: 116).
Rodos, Eğirdir Gölü’ndeki Gülistan, Can [Jan] ve Kos gibi adları kaydedilen adadır.
Küçük Arzava, Yukarı Memleket, Yukarı Firikya, Küçük Firikya ve Firikya Epiktetos ile aynı yerdir.
Stratonikaia, Stratonicea-Hadrianopolis ile aynı olup, Kalanta ile aynı listede yazılmıştır. Lipara ile Akrosos da aynı listede olup, Eğirdir Gölü civarındadır (Remsi, 1960: 143). İndeipedion Hoyran [Kaikos] ovası [Bilge Umar].
Suriye Kapısı: Eğirdir’in [Laodikya, Lâdik] şark, yâni Konya tarafına açılan kapısı [diğer adı Demirkapı?].
Thrakesia [Trakya], Eski Eğirdir Gölü ile Şuhut-Kali [Kalamos] çayı arası ve bilhassa Barla ile Gelendost arası.
Viarus: Eğirdir- Sivri Dağ. Kadmos ve Sipylos dağları ise Sivri Dağ dâhil, Barla Dağı [Gelincik Dağı] olmalı.
B. Olaylar [Bu kısımda, “Denizli-Laodikya Kazıları” internet sayfasından yararlanıldı]
Batı, Hz. Nuh’un Gemisi, Kara [Küçük] Firikya- Apameia’da mola verdi der(Arundell, 2013: 19). Türklerin, Hz. Nuh oğlu Yafes’in soyundan geldiği rivayet edildiğine göre Türkler, bu topraklarda herkesten önce var demektir.
MÖ 1556 Mısır Muhacirlerinin reisi Tanta’lı Şirkup, Atina (Yalvaç-Masır) şehrini bina etti (S. Şükrü, 2013: 9).
MÖ 1500’lerde Eğirdir Gölü’nün batısı Ahhijava veya Akhalar, doğusu Arzava ve Hititlerdir. Yukarıda yazıldı.
1200 Lidyon’dan Küçük Firikya meliki Pelops b. Tantalos, Eğirdir’de evlâdını boğazlar (S. Şükrü, 2013: 33).
Eğirdir Gölü’nün bir adı Tantalos, ırmağın adı Tantalos, Boğaz’daki köprünün adı ise Tantaendia. Eski İzmir [Myria] ve Magnetler, Barla önünde bu ırmağın kıyısı, Tantalos kenti ise Myria yakınındadır.
1184 Truva savaşları, Çanakkale Abydos değil, Kemer Boğazı ile eski Eğirdir Gölü arasında yapılmıştır.
547: Fars-Medya kıralı Kuruş, Lidya kıralı Karun’u yendi ve Küçük Firikya bölgesi Farslara geçti. Eğirdir kalesi, ilk defa Lidya kıralı Karun tarafından kuruldu rivayeti var. S. Şükrü, Eğridir tarihinin daha eskilere götürür.
333. İskender Küçük Firikya ve Kemer Boğazı ve Kelene Hisarına [Yenice Sivrisi] Eğridir’e hâkim oldu.
260’lar: Selefkos kıralı Soter Antiyokus, kıraliçe Laodiki adına Eğridir’de bir şehir kurdu.
189: Barla önündeki Apameia’da, konsül Manlius Vulso, Roma’nın, isteklerini Selefkoslara kabul ettirdi. Küçük Firikya ve Eğridir ile Yalvaç, Bergama kırallarına verildi. Onlar bu bölgeye Firikya Epiktetos [kazanılmış] adını verdi.
133: Bergama kıralı 3. Attalos’un vasiyetiyle Eğirdir ve Bergama gibi şehirler Roma cumhuriyet yönetimine bağlanmış ve MÖ 129 yılından itibaren eyalet valileri tarafından yönetilmeye başlanmıştır.
88-85: Mithridates Savaşları’nda Eğirdir büyük zarar görmüştür. Apameia’daki deprem Eğirdir’i de yıkmıştır.
51 yılı sonu-50 yılı başlarında Kilikya valisi Cicero, 10 hafta boyunca Eğirdir’de yargı işlerini yürütmüş ve yasaların hazırlanmasını sağlamıştır. Cicero, Eğridir’de oturmasına rağmen çok sık Apameia’ya giderdi. Cicero, Selçuk, Denizli, Keçiborlu, Gönen üzeri Eğirdir’e [Laodikya] geldi. Apameia, Bozdurmuşbeli, Synnada, Akşehir, Konya ve Ereğli [Kybistra, Kyzistra] yoluyla Hatay’a gitti; tekrar Eğirdir’e geldi. Eğirdir’de ceman 85 gün kaldı.
40: Parth güçleriyle birlikte bölgeye gelen Labienus’a, Eğirdirli Zenon adlı soylunun direnişi sonucu Eğirdir, Roma tarafından büyük saygı gördü. Bu cesaretli davranışından dolayı Pontos [Kemer Boğazı] bölgesi, Zenon’a hediye edilmiş ve Eğirdirliler Roma yurttaşı sayılma ayrıcalığını elde etmiştir. En etkin kent, Eğirdir’dir [Laodikya].
MÖ 14-MS 27: İmparator Tiberius zamanında Eğirdir [Laodikya], Firikya’nın en görkemli ve zengin kentiydi.
46-50: Pavlus- Barnabas, Kıbrıs, Side, Perge, tekrar Side, İbradı, Beyşehir, Şarkîkaraağaç, Gelendost-Efes, Eğirdir-Laodikya, Barla-Sart, Apameia-İzmir, Kemer Boğazı şarkı [Thyateira-Arkadiopolis], Gaziri-Bergama, Yalvaç-Alaşehir’e geldiler. Yalvaç’tan kovulunca Derbe’ye gittiler. Anadolu’daki ilk yedi Hıristiyan cemaat [kilise] bunlardır.
55-135: Stoacı Filozof Epiktetos, Küçük Firikya, yâni Firikya Epiktetos’lu [Hieropolis] olduğu için bu adı aldı.
Yazılı Kapız’daki Özgür İnsan kitabesi Epiktetos’a aittir. Hieropolis, Kemer Boğazı’ndadır.
60: Nero/Neron [54-68] dönemi: Büyük deprem, Menderes vadisindeki kentleri yerle bir etmiş; Hierapolis ve diğer kentler, Roma’nın yardımlarıyla ayağa kaldırılırken, Eğirdir [Laodikeia] kendi kendini imar etmiştir.
135: Hadrianus [117-138], kenti ziyaret etmiş, kentteki imar faaliyetlerini desteklemiştir. Hamam külliyesi, vali Gargilius Antiqus zamanında inşa edilerek Hadrianus ve karısı Sabina’ya ithaf edilmiştir. Bu kent, Eğridir olup, Sabinai, Gelendost-Ayapa Hüyük yanında olmalıdır. Hadrianus, Eğridir’den sonra Kremna’ya [Bucak] geçmiştir.
138-161: İmparator Antoninus Pius zamanında meydana gelen depremde kentin bazı yapıları yıkılmıştır.
192: İmparator Commodus’un [180-192] himayesindeki kente, imparator adına bir tapınak yaptırılmış, bundan dolayı da kent, ikinci kez Neokoros “tapınak koruyuculuğu” unvanını alarak vergiden muaf tutulmuştur. Commodus öldükten sonra, kente “imparator seven” sıfatı verilmiştir. Apameia piskoposunun adı Teofilus, yâni Tanrı severdir.
193-211: Lucius Septimius Severus Pertinax zamanı: Birçok dini ve resmi yapılar bu dönemde yapılmıştır.
215: Caracalla [211-217]: Kentin Neokoros unvanı, Caracalla döneminde devam etmiştir. 3. Asırda kent bir depremle tekrar hasar görmüştür. 1868, Kötürnek köyünde Karakalla dönemine ait 1200 adet sikke bulunmuştur.
301: Diocletianus dönemi: İdari reformlarla, Firikya bölgesi ikiye bölünerek Laodikeia [Eğirdir], Firikya Secunda Pacatiana [2. Barış Firikyası] merkezi yapıldı. Eğirdir, Firikya’nın Metropolisi ilân edilir. Hıristiyanlık iyice yayılır.
313: Konstantinus [307-337] zamanı: Milano Fermanı ile Hıristiyanlara özgürlük verildi. Laodikya Hıristiyanlık âlemi için çok önemli bir kent oldu. İncil’de adı geçen Yedi Asya Kenti’nden birisi de Laodikya’dır. Laodikya kilisesi bu dönemde inşa edilir. Halkın başlangıçta bu yeni dine ilgisiz kalmalarına rağmen, daha sonra Hıristiyanlık, vadide hızlı bir şekilde yayılır. 325’deki İznik Konsili’nde Eğirdir [Laodikya], Firikya Pacatiana’nın yönetim birimi olur.
364-378: Eğirdir [Laodikya], 4. Asrın ikinci yarısındaki depremle tekrar yıkılmıştır.
370: İmparator Valens [343-381] kenti ziyaret etmiştir. 4. Asırda Hıristiyanlığın evrensel meclisinde Firikya kentlerinin alacağı kararlarla ilgili önemli bir toplantıya Laodikya Konsili ev sahipliği yapmıştır.
Theodosius [379-395], Arcadius [383-408] ve Honorius [393-423] zamanında kent, son güçlü dönemini yaşamıştır. 395-396’da alınan bir kararla kentin etrafı Roma yapılarına ait bloklarla sur duvarıyla çevrilmiş olup bazı yerleşimler, bu surların dışında kalmıştır. 380-381’de Selanik Fermanıyla Hıristiyanlık devletin resmi dini olmuştur.
494: Anastasius [491-518] zamanı: Büyük depremle Eğirdir [Laodikya] tamamen yıkılmıştır.
646-1068: Emeviler ve Abbasiler Küçük Firikya ve Eğridir civarına defalarca geldiler. Hoyran Gölü ile Eğirdir Gölü arasındaki ırmak ve ırmağın kenarındaki ovanın adı Battal Gâzî ile anılır [el-Battal ve Hüseyin ovası].
Faruk-ı Âzâm Camii: Salih Şapçı, Hz. Ömer adına yapılan camiye ait bazı taşlar hâlen minare altındadır der.
896: Göçebe Bulgar devleti kıralı Çar Simeon, Senirkent-Genceli’de [Bulgarafigon] Bizans’ı bozdu. Bolvadin, Şuhut, Uluborlu, Eğirdir, Kötürnek [Adrianople] ve Yalvaç bölgesinde hatırı sayılır sayıda Bulgar ve Peçenek vardır.
1050-1053: Senirkent ovası [Balkanlar] ile Kötürnek [Adrianople] civarındaki Peçenek-Bizans savaşlarında, N. Bryennios, Rektor, Katakalon Kekaumenos, M. Dokeian, K. Arianites, N. Glabas ve Peçenek Kegen’in oğlu Kulun veya Kulan [Koulinos] adları zikredilir. Edirne [Kötürnek], Haemos, Makedonya [koloni, Şuhut civarı], Trakya [Senirkent ovası], iki göl arasındaki ırmak, Arkadiopolis, Rodos [Gülistan adası], Marmara [Eğirdir Gölü], Dampolis, Aule, Khariopolis, Diakene, Doğu, Batı geçer. Kulun’un kurtardığı Kekaumenos, 1057 Hades harbinin kahramanıdır.
1068: Afşin Bey, Uluborlu [Ammûriye] ile Eğirdir-Gelendost arası Kudrethanı yanındaki Honaz’ı yağmaladı.
1075 Kutalmış oğlu Süleymanşah, Bizans’a verdiği yardıma karşılık bir antlaşmayla Uluborlu, İznik [İlegüp: Lampe], Barla, Eğirdir, Gelendost, Yalvaç ve şarkını, yâni Bizans’ın Asya [Anatolikon/Anadolu] eyaletini fethetti.
1083-1091: Bizans-Peçenek savaşları, Eğirdir Gölü, Şuhut ve Bolvadin civarında devam etti.
1084: Süleymanşah, Bursa-İznik’ten Antakya üzerine hareket etti. Askerî yolu takiple Kemer Boğazı’na geldi. Uluborlu ovasını Muhammed İlhan, Hoyran ovasını Kundan, Gelendost, Afşar ve Yenice ovalarını Tanrıvermiş ve Barak, Eğirdir-Hoyran gölleriyle ırmak ve sahilleri Çaka, Yalvaç ovasını Yalavaç, Eğirdir bölgesini Monolykos [Alp Kara] adlı beylere emanetle Beyşehir ve İbradı yoluyla Side’ye geldi. Buradan da deniz yoluyla Süveydiye’ye çıktı ve yanında 280 Alp ve kale sahibinin oğlu olduğu halde bir gece baskınıyla Hatay-Antakya’yı fethetti.
1087: Çaka, Süleymanşah’ın ölümü üzerine harekete geçmiş ve altı yıl kadar İzmir [Apameia, Myria], Eğirdir ve Hoyran Gölleri ile ırmaklar üzerinde Bizans’la savaşmış, bölgedeki Peçeneklerle siyasî ilişkiler kurmuştur.
1091: İmparator, olabildiğince çabuk Ainos’u ele geçirmesi için Kayser N. Melissones’e bir mektup gönderdi. Ardından kendisi de yola çıktı ve askerî yolu takiple Barla önündeki Ainos’a geldi. Bu kentten 1260’lar İzzettin Keykavus ve 1280’ler Ertuğrul Bey münasebetiyle iki kez daha bahsedilecek. Hatta Anaia [Pahimeris, 2009: 86] da, Barla halkının Aynalı [Aina’lı] Çarşı dediği Ainos olmalıdır. Küçük Firikya’da Georgios Lebounes’in [Aslan] idaresi altındaki Barla önündeki ovada yapılan Lebounion harbinde Peçenekler, Kuman-Bizans ittifakına yenildi [29 Nisan]. Uz Gölü’ne kaçanlar kurtuldu. Kanaatimce Peçenekleri Çaka Bey, gemileriyle göldeki [Nis ve Gülistan] adalarına taşımıştı ki, İmparator Aleksios, bunun öcünü 1095’te Çaka Beyi öldürterek alacaktı.
1098 Baharı: Jan Dukas, askerî yoldan Kemer Boğazı’na geldi ve Barak ve Tanrıvermiş Beyleri mağlup etti. Efes ve Barla’yı zaptetti. Esir Türkleri adalara gönderdi. Diğer Türkmenler, Kemer Boğazı, Bozdurmuşbeli ve Afyon-Çay yoluyla Bolvadin’e yürüdü. Dukas, daha kısa Yalvaç [Alaşehir]-Çay yolundan giderek Bolvadin’e henüz gelmiş olan Türkmenlere baskın verdi ve oradan dönerek, Yalvaç üzeri Eğirdir’e [Laodikya], buradan da Kemer Boğazı, Khoma [Suble] yoluyla Lampe’ye [İznik] geldi ve Kamitzes’i bu yöreye vali atadı (Anna, 1996: 338-339).
1113: İznik’ten [Lampe] yola çıkan Kamitzes, Bozdurmuş ve Sultandağları eteklerini takip ederek Aorata’ya [Şarkîkaraağaç-Õras köyü] geldi ve Emir Muhammed’e esir oldu. Aleksios Komnenos ise İznik [İlegüp], Malagina [Yassıören], Basilika [Ayazmana], Olimpos’u [Mysia, Barla Dağı] aşarak Alethina’ya [Atabey] indi ve Akrokos’a [Eğirdir] vardı. Burada Karme’li [Gele-germi?] Türklere baskın verdi; Türklerin saklandığı kamışlıkları yaktı. Buradan önde Gabras [Yalvaç valisi] ve Monastras [Kundalı kumandanı], arkada Çiporel ve Ampelas, ortada kendisi olmak üzere gölün şark sahilini takiple Barla önündeki Kelbianos ovasına geldi. Türkler, artçı Çiporel ve Ampelas’ı öldürdü. Kamitzes, kargaşadan istifade imparatora kaçtı. İmparator orduyu, 29.04.1091 Kuman-Peçenek savaşının yapıldığı bölgenin kumandanı Georgios Lebounes’e bırakarak askerî yolu takiple Başkent’e döndü (Anna, 1967: 378). .
1116: İmparator, askerî yolu takiple Afyon’a [Santabaris] geldi. Kamitzes’i Bolvadin, Stypeyot’u, Amorion ve Poimanenon üzerinden Kedrea’ya [Şuhut-Arızlı] gönderdi. Kendisi de Arızlı’ya geldi. Hep beraber, Yoğurtçubeli, Kundanlı, Celaptaş, Eyüpler ve Akçahisar [Nasre’l-Akritî köyleri] yoluyla Afşar civarına geldiler. Buradaki çatışmada bir Türk beyi öldü. Buradan Zompi’deki köprüyü [Yenice Köyü Köprüsü] geçip Akkeçili köyü yanında geceledi. Ertesi gün Popa çayı ağzı, Kırk Martyrs [Hoyran] Gölü sahilindeki Mesanakta [Dipotamon] Hisarını zaptetti; Bozdurmuşbeli üzerinden Şuhut’a doğru yürüdü. Türkler, Bizans’ı takip etti. İmparator, Sultan ile bir antlaşma imzaladı ve askerî yoldan İstanbul’a döndü (Anna, 1996: 489-500). Bu seferde Eğirdir [Lâdik] bölgesi beyi Alp Kara [Monolykos], Boğa [Poukleas], Bryennios, Yalvaç Valisi Gabras, Vali Yrd. Kekaumenos [Yanık], Bardas Bourtzes, Lebounion savaşının yapıldığı, şimdi göl altında kalan Barla ovası kumandanı Georgios Lebounes ve Oğuz gibi şahıslar zikredilir.
1119: İmparator Jan, askerî yolu takiple Kemer Boğazı’na geldi. Sultanın tahta çıkar çıkmaz zaptettiği Yalvaç’ı [Filadelfiya] Aksukos, Menderes’te Kapros-Likos [Lopras-Canik] mansabındaki Eğirdir’i [Laodise: Denizli) de kendisi zaptetti ve Alp Kara [Monolykos] ve 800 Türk’ü esir aldı ve zincire vurdu. İki göl arasındaki nehrin adı Menderes’tir. Kapros/Lopras, muhtemelen Yalvaç çayı [Orgas] veya Menderes, A. Müfit Mansel’e göre Likos [Lykos], Marsyas’tır.
1122: İmparator Jan, askerî yolu takiple Pamfilya’daki Uluborlu üzerine yürüdü; bir savaş hilesiyle kaleyi zaptetti. Ardından da Türklerin tekrar zaptettiği Eğirdir [Hiearokorifitis: Kutsal zirveli] veya Eprevye [Eprevier: Eğridir] ele geçirdi. Bundan sonra İmparatorun, Peçeneklerle mücadele ettiği yerler, Balkanlar değil, Küçük Firikya ve çevresidir. Burada zikri geçen İstros [Tuna] Popa çayı; Trakya, Thrakesia teması; Makedonya ise Şuhut civarıdır.
1136: Afşin kumandasında bulunan bir kısım Türkler, Lazkiye’ye kadar ilerleyip döndüler (Turan, 1998: 174 < ‘Azîmî). Söz konusu Lazkiye Eğirdir, Afşin ise üçüncü bir Afşin olmalıdır.
1142: Sultanın Uluborlu’yu kuşattığını haber alan İmparator Jan, askerî yolu takiple Uluborlu üzerine yürüdü. Sultan’ın kuşatmayı kaldırması üzerine Antalya’ya [Barla] vardı. Ardından Pusguse Gölü’ndeki Yeşilada’yı kuşattı. Ada halkı, Lebounion harbinde Çaka Beyin yerleştirdiği Hıristiyan edilmiş Peçenekler idi. İmparatora hakaretler yağdırıp, hudut komşuları olan Türklerin tarafını tutuyorlardı. İmparator burayı zaptetti. Pusguse Eğirdir Gölü, Jan’ın [John] ordugâh kurduğu yer ise, Can Ada idi. Bilâhare İmparator Jan’ın adı adanın adı [Can] olacaktı. İmparator Sultandan izin alarak Türk toprakları Şarkîkaraağaç, Beyşehir ve İbradı’dan geçerek Side’ye [Eski Antalya] indi. Buradan Adana’ya gitti ve orada öldü. Küçük oğlu Manuel, taç giymek için İstanbul’a giderken, Side, İbradı, Beyşehir ve Kemer Boğazı’ndan geçti. Bu arada İbradı’yı zaptetti ve Kemer Boğazı’nda Türkmen beyi Rahman ile savaştı.
1147-1148: Alman imparatoru Konrad, İznik’ten Eskişehir’e yürüdü. 26 Ekim 1147’de hezimete uğradı ve az bir kuvvetle İznik’e döndü. Sultan Mesut, 50 yıl sonra aynı yerde atasının öcünü almış oldu. Ardından Fransa kıralı 7. Luvi geldi. Balıkesir, Edremit, Bergama, İzmir, Selçuk, Denizli, Dinar üzerinden 11 Ocak 1148 akşamı Kemer Boğazı’na geldi. 14 Ocak günü Kemer Boğazı’nda Yalvaç meydan muharebesi yapıldı ve Türkler, Yalvaç kalesinin gerisine çekildi. Haçlılar, 17 Ocak akşamı Eğirdir’e [Laodikya] geldi. Katolikleri hiç sevmeyen Ortodoks Eğirdir halkı, gıdalarını dağlara kaçırdı. Eğirdir’de bir gün kalan kıral, 19 Ocakta Konya’ya doğru yola çıktı. Konya-Derebucak’ta Türkler, Haçlılara saldırdı. Çok zayiat veren kıral, İbradı yoluyla Side, oradan da gemiyle Süveydiye limanına çıktı.
1155-1157: İmparator Manuel, Askerî yolu takiple Küçük Firikya’ya geldi. Buradaki Türklerin yurtlarını talan ile kendilerini katletti ve Beyşehir, İbradı, Side üzerinden Adana’ya, oradan da Antakya’ya gitti.
1159 Baharı: Manuel, Mersin, Silifke yoluyla Karaman’a [Larende], oradan Anayol’u takiple Beyşehir, Kötürnek ve oradan da askerî yolu takiple Yoğurtçubeli üzerinden İstanbul’a geldi. Kundanlı ile Yoğurtçubeli arasında Türkler, Bizans artçılarına saldırdı ve Manuel’in Küçük Firikya’da yaptığı katliamın öcünü aldılar. Manuel, güz ayında askerî yolu takiple Küçük Firikya’daki Yalvaç’a [Filet, Filadelfiya] geldi ve kar yolları kapadı. Buradan da Eğirdir [Laodise] yoluyla Isparta’ya [Sarapata Mylonos: Menelaos?: Minasın] geçti ve oradan da İstanbul’a döndü.
1173: Manuel, Filadelfiya [Yalvaç] yakınında karargâh kurdu [Muhtemelen Kemer Boğazı’nın Batı yakasındaki Suble]. Sultan, Süleyman adındaki beyini Manuel’e gönderdi. Sultan, seçkin birliklerini Firikya’daki Laodikya’ya [Eğirdir] karşı yağma akınına gönderdi. Manuel de, Gudelios ve Mikail’i Türkler üzerine gönderdi.
1176: İmparator Manuel, Laodikya [Eğirdir] ve iki göl arasındaki Menderes nehri çevresine yolculuk yaptı. Menderes’in kaynakları Miryokefalon denilen Kemer Boğazı’ndadır. 17 Eylül 1176, Miryokefalon harbi vukû buldu.
1177-1178: Manuel, Miryokefalon yenilgisi üzerine yapılan anlaşmaya uymadı. Suble kalesini yıktırdığı halde Durile hisarını yıktırmaktan vazgeçti. Bu, yeni bir savaşa yol açtı. Sultan kendi atabeğini 24 bin kişilik bir orduyla denize kadar bütün bölgeyi tahribe memur etti. Atabek, Menderes çevresindeki bütün araziyi, kasabaları yağma etti. Trall [eski Tralleis] ve Firikya içindeki Antakya kentlerini aldı. Luma, Pentikira kentleriyle daha başka kasabalar da Türklerin tahribatına uğradı. İmparator yeğeni Jan Vataz, Konstantin Dukas ve Mişel Aspiyet’i gönderdi ve Menderes üzerinde Hyelyum ve Limoşir [Limmocheir-Hyelon: İlama-Eye Br.] taraflarında karargâh kurdu. Hadisede geçen Suble, Garip yanı [Homa]; Durile Eskişehir; deniz Eğridir Gölü; Menderes iki göl arasındaki ırmak; eski Trall Barla, Firikya içindeki Antakya Yalvaç; Luma İlama; Hyelyum Barla Eye Burnu; Pentikira [Pentapolis] ise İlegüp.
1179: Manuel, askerî yolla Küçük Firikya’ya [Asya eyaleti] geldi. Lakerion [Gelendost civarı] ve Panasion’da [Senirkent ovası] çadır kurmuş Türklere saldırdı. Lampe [İlegüp] ile Graosgola [Zengibar kalesi] arasındaki Khraks [Kötürnek] kalesinde bulunan Türkler üzerine kuvvet gönderdi. Bu arada Klaudiopolis [Claudiolaodikya] kentini kuşatan] veya Denizli’deki [Eğirdir] Türkler, imparatorun gelmekte olduğunu haber alınca çekildiler. Kharax’taki Bizans kumandanı [İsak Lanj] ise ganimetleri bırakarak kaçtı ve Khonai’a [Gelendost-Eğirdir arası bir Honas] vardı; orada durmadı ve soluğu Laodikya’da [Eğirdir] aldı. Laodikya adı, Kilikya’yı Laodikya’dan yöneten Cicero’dan sonra, 41’de, Claudios tarafından Claudiolaodikya [Klavdyopolis] olarak değiştirildi. İsak Lanj’ın kaçtığı Laodise [Eğridir] ile Klaudiopolis aynı yerdir. Kharaks ve Kotoiraikia [Cotœræcia] zikredilen kale ise, Gelendost-Kötürnek kalesidir.
1204: Latinler İstanbul’u zaptetti. İtalyanlar, Asya Eyaletini ele geçirdi. Bizans kumandanları Teodor Mankafas Alaşehir [Yalvaç], Savvas, Lampis ayağı [Sampsounta: Kampsada: Lampsakos] ve Manuel Mavrozomes ise Honas ile Menderes bölgesinde [Eğirdir Gölü ve Eğirdir’de] istiklâllerini ilân ettiler. Bizans, Bursa-İznik’e taşındı.
1205: Gıyâseddin, yanında iki oğluyla İstanbul’dan kaçtı. Askerî yolu takiple Mavrozomes’in idaresinde ve Türk sınırında bulunan Eğirdir Gölü’ndeki Can Ada’ya geldi ve adada kalmaya başladı. Konya’yı ele geçirmek için fırsat kollamaya başladı. Gıyâseddin Keyhüsrev, çok geçmeden Konya’ya döndü ve 1207 yılında Antalya’yı fethetti.
1211: Gıyaseddin, Frenk ülkesinden çıkıp Uluborlu’ya geldi, Antalya, Lâdik ile Ermeniler’den Karaman’ı aldı. Lâdik [Eğirdir] yakınında [Kemer Boğazı’nda] kâfirler tarafından şehit edildi (Aksarayî, 2000: 24-25). Lâdik’in Türklere bırakıldığı, Tripolis’in [Barla] ve Menderes nehrinin hudut teşkil ettiği gözüküyor (Turan, 1998: 291).
1222-1254: İmparator Jan Vatas, Hıristiyanlaştırılmış olmaları lâzım gelen ve on binden az olmayan Koman’ı, yâni Türk’ü, kadınları ve çocukları ile birlikte göçebe bir hayat sürdükleri Trakya’dan kaldırıp kısmen asker köylüler olarak Avrupa tarafına, bilhassa Anadolu’da Menderes vâdisine ve Firikya’ya hudutlu olarak yerleştirdi (Vittek, 1944: 13). Jan Vatas, “Kumanların oğulları sayesinde Türklerin durdurulmaz istilâlarını yatıştırdı” (Turan, 1998: 507- 509).
Bizans, Balkanlara gelen Peçenek, Uz /Oğuz, Kuman/Kıpçak Türklerini Rum-eli’de olduğu gibi Anadolu’ya da gönderip iskân etmiş; onları hudut muhâfızı olarak evvelce Araplara, sonra da Selçuklular’a karşı kullanmıştır
Zikredilen Trakya, Senirkent’le Şuhut- Kali çayı arası, Anadolu, iki göl arasındaki nehrin [Menderes] şarkı, yâni Anadolu [Asya] eyaleti, Avrupa ise Menderes’in batısıdır. Zira o dönem İstanbul, Latinlerin elindedir.
1237-1238: Eğridir’de 2. Gıyaseddin [1237-1245] zamanında yapılan bir han vardır. Nuri Güngör, han için, Dündar Bey Medresesi der. Yeşilköy’deki Ertokuş kervansarayı, 1223’de Alâeddin Keykûbat zamanında yapılmıştır.
1240: Sultan, Babaî isyanında Beyşehir gölünde bir adaya veya Kubadabad’a kaçtı. Sultan ve Arslandoğmuş, Kalanda ve Antalya nahiyelerinde kaldı. Sultan, Kalanda’dan Konya’ya geldi (İbn Bîbî, 2014: 573). Kubadabad adasına sığındı ifadesi hatalıdır. O tarihlerde Beyşehir Gölü, Kıreli ve Beyşehir olmak üzere iki parça olup, gölde ada yoktur. Ada, Eğirdir Gölü’ndedir. O halde; Konya’dan kaçan sultan, önce Kubadabad’a gitmiş, ardından da Eğridir’e gelmiş demektir. Zikredilen Antalya Barla, Kalanda ise Kemer Boğazı şarkında bir yerdir.
1243: Kösedağ bozgunundan sonra Sultan ile Jan Vatas, Menderes üzerindeki Tripolis şehrinde görüşerek anlaştılar. Menderes havalisine gidince bir tahta köprü kurarak nehri geçip, İznik imparatoru ile buluştu ve mevcut anlaşmaları sağlamlaştırdılar. Sultan Konya’ya ve imparator da Filedelfiya’ya döndü. Zikredilen Menderes, iki göl arasındaki ırmak, Tripolis Barla, tahta köprü Kemer Boğazı’ndaki kemer köprüden gayri, Barla önünde harp zamanı kaldırılan, barış zamanı yerine konan ahşap köprüdür (Vittek, 1944: 2). İznik İlegüp, Filadelfiya ise Yalvaç’tır.
1256: 23 N tarihinde Keykavus Antalya’ya kaçtı. Sultan Rükneddin’i hapisten çıkararak Konya’ya getirdiler. İzzeddin, Antalya’dan Lâdik’e [Eğirdir] geldi ve oradan da Laskaris’in ülkesine gitti [İbn Bîbî].
1256: Mihail Palaiolog, iki göl arasındaki Sakarya ırmağını aşarak Türk bölgesine girdi (Pahimeris, 2009: 31).
1257: Sultan İzzeddin, Antalya’ya vardı. Oradan Lâdik’e hareket etti. İzzeddin, Laskaris’in memleketine gitti.
Baycu, Kılıçarslan’ı kurtararak Anadolu Selçuklularına tabi olan bütün memleketlerin sultanı ilân etti. Keykâvüs, Sart’ta bulunan imparator Laskaris’in yanına kaçtı. Laskaris, Moğol korkusundan onu imparatorluk içinde durmamağa teşvik etti. İsak Dükas Mursufil, kumandasında 400 askerle geri [Konya] yolladı. Keykâvüs, Denizli kentini ona teslim etti. Lâdik ve Denizli denilen yer Eğridir, o sırada Rumlarda olduğu anlaşılan Sart, Barla’dır.
1261: Uc Gazisi Mehmet, kardeşi İlyas, damadı Ali, yakınları Sevinç ve Salur Beylere tâbi Türkmenler, Hülagu Hanın baskısı üzerine, beyliklerinin tanınması şartıyla Moğollara yöneldiler. Hülagu Hanın fermanı ile Lâdik [Eğirdir: Denizli], Talamanî [Derebucak-Dalayman] ve Honas [Hüyük-Göçeri] hudutlu olarak Menteşe Beyliğini kurdular. Mehmet Beyin Türklükten gelen adı Bintaş, yâni Menteş-şah [Menteşe] idi. İstanbul, tekrar Bizans eline geçti.
1262: Hülagu, Mehmet Beyi huzura çağırdı, ama Mehmet Bey huzura çıkmadı. Hülagu, Sultan Kılıcarslan’ı Türkmenler üzerine gönderdi. Bu arada damat Ali Beyi de gizlice kazandı. Türkmenler, Beyşehir-Şarkîkaraağaç arasında mağlup oldular. Mehmet Bey, damadının ihanetini öğrendi, aman diledi, aman verildi, Şarkîkaraağaç’ta teslim oldu ve 4. Kılıçarslan tarafından oracıkta şehit edildi. Şeh Menteş Mezarlığı’ndaki Şeh Menteş Türbesi ona aittir. Ali Bey, ihanetine karşılık Denizli [Eğirdir: Lâdik] merkezli olmak üzere Denizli Beyliği beyi oldu.
1269: Konya sultanları, Moğolların emrine girince birçok Türk ailesi esaretten kurtulmak için bir takım ümera ile dağlara çekilmişlerdi. Bu ümera fethedeceği memleketleri aralarında bölüştüler. Dağlardan iniyorlar, Rumlara yaptıkları gibi Moğollara da akınlar yapıyorlardı. Bunun için imparator Mişel Paleolog, onlara karşı oğlu Andronik’i göndermek zorunda kaldı. Türkler, Menderes civarındaki bütün yerlere yayılmışlardı. Andronik, eski Tralleis [Barla] kentini tamir ettirerek Andronikopolis [Paleologopolis] adını verdi. Fukeh ülkesi emiri Menteşe [Aydın Bey] burasını derhal ele geçirdi. Bu Türkler, sonra Sakarya nehrine doğru [Söğüt-Bilecik bölgesi] geldiler.
1270: Memleketin uçlarından Rûm Denizi sahilinde Felekiyye adında bir kasaba vardı. Cemaleddin ibn el-Felekî buralı olmalıdır (Turan, 1988: 154). İşbu Felekiyye Eğridir’dir. Her ne kadar Osman Turan, Eğridir’e ait Felekabad adının muahhar olduğunu söylese de Dündar Bey, Feleküddin lâkabını Eğridir’in Felekiyye adından almış olmalıdır.
1274: Rûm memleketi vezirliği makamını yeniden ona [Sahib Fahreddin Ata] verdiler. Her iki oğluna da Lâdik [Denizli: Eğirdir], Honaz [Dadil Hanı yanı] ve Karahisar-ı devle [Afyonkarahisar] subaşılığını [serleşkeri] bıraktılar.
1279: III. Gıyâseddin Keyhüsrev, Ankara, Haymana, Sivrihisar, Seyitgazi, Yedikapı, Bolvadin ve Sakarya nehri [Akarçay] [Kırkgöz] köprüsü yoluyla Geneli Pınarbaşı’na geldi ve Siyavuş’u şehit etti. Köreke dağı eteğindeki büyük mezar ona aittir. Sultan, Yoğurtçubeli, Kundanlı, Akçahisar yoluyla Gelendost Hayl sahrası [Atçayırı] ve Uluborlu ovasına geldi. Denizli [Eğirdir] Beyi, İnançoğlu Ali’yi, Afyonkarahisar kalesine gönderdi ve orada öldü. Sultan ise, Şeyhlu [Işıklı], Sandıklı, Afyon, Şuhut, Yoğurtçubeli, Kötürnek ve Şarkîkaraağaç yoluyla Konya’ya döndü.
1280’ler: Menteşe [evlâdı] ve Ertuğrul Bey, Alâiye, Antalya [Side], Antakya [Yalvaç] ve Lâdik [Eğirdir] sahillerini zorla ele geçirdiler. 1285’lerde İlhanlı şehzadeleri Hülecü ve Geyhatu, Menteşe ve Ertuğrul Beyleri tekil ettiler.
1310: Osman Bey, eski Eğirdir Gölü’ndeki Rodos [Gülistan, Can, Kos] Adasını kuşattı.
1314: Dündar Bey, Aydın, Saruhan, Menteşe, Teke ve Osman Beyleri temsilen Karanbük kışlağına gitti.
1324: Osman Bey öldü; oğlu Orhan tahta çıktı ve Dündar Bey, Aralık 1326 öldürülene kadar ona tâbi kaldı.
1326: Umur Bey, Timutaş’la Eğridir’de buluşarak bağlılık göstermiştir (Emecen, 2012: 226).
1326 Aralık: Eğridir’i zapteden Timurtaş, Dündar Beyi Antalya’da katletti.
1327: Timurtaş, Konya bölgesini Karamanlılardan almış, Eşrefoğlu Süleyman Beyi öldürmüş, Hamidoğlu üzerine gitmiş, Eğridir’i kuşatmış, Karahisar’ı Fahrettin Ali’nin torunun elinden almıştır (Göde, 1994: 30-31). 1327: Ebu Said Han, Emir Eratna’yı, Timurtaş üzerine göndermiş, Timurtaş ise, Mısır’a kaçmıştır.
1332: İbn Battuta, Antalya, Eğirdir, Denizli, Milas; oradan da Senirkent, Kemer Boğazı yoluyla Konya’ya geldi. “Anadolu hükümeti ki, Hızır ile Dündar yahut Yunus’a tabidir”. Buna göre Anadolu hükümeti Hamidoğulları’dır.
1402-1403: Timurlenk, Sivas ve Kayseri’den sonra Yılgın çayını [Kızılırmak] takiple Haymana-Culuk köyü yanına geldi. Harp, Culuk yanında yapıldı. Buradan Ankara, Haymana, Polatlı, Sivrihisar, Seyitgazi, Karaca-hisar, Kütahya’ya geldi. Buradan Tavşanlı, Sazanos, Altıntaş, Balak korusu, Ayasluk [Başkimse: Baş-kilise], Büyük- Küçük Sıçanlı [Sincanlı] ovaları, Kara Sandıklı ovası, Kufi Boğazı, Şeyhlu [Işıklı], Çıtak, Doñuzluk [Denizli], Timurtaş köprüsü, Güzelhisar [Aydın], Ayasluk [Selçuk], Tire ve İzmir’e geldi. Dönüşte Ayasluk, Doñuzluk, Sultanhisar, Dinar ve Uluborlu’ya geldi. Burayı yakıp yıktıktan sonra Kemer Boğazı, Dadil Hanı üzeri Eğirdir’e geldi ve burayı zaptetti. Buradan Dadil Hanı, Kemer Boğazı, Bozdurmuşbeli, Çay, Akşehir, Sultan Hanı ve Develi-Karahisar [Yeşilhisar] yoluyla defolup gitti [Ayrıntılı bilgi için bk. Hamideli Tarih 02, 2015: 51].
İlhak: Lütfi Ağa, Eğirdür tevabi’inde Seki Bağı dimekle maruf mevzi’ içindeki evleri ve hududu içinde olan mezranın ve bağlarının ve bağçelerinin ve bostanlarının ve bi’l-cümle haddi ve sınırı içinde Boz yatırından [Elikepçeli] Balıklagu köprüsüne [Köprübaşı], andan Aslanoğlu köşküne [Göktaş tarafı] ve denize [göle] ve denizden [gölden] dağa [Demirkapı yanı] varınca onca yer, adı geçenin vakfıdır diyu defter-i köhnede [eski] mukayyettir. Bu belgeye göre Lütfi Ağa mülkü şimdi göl altındadır. Alttaki haritada gölün çıkışındaki köprü Balıklağı köprüsüdür. Lodos denizinin büyük bir kısmı Lütfi Ağa mülkü olmalıdır.
Şeh Menteş’in damadı Ali Beyin [1262-1279] oğulları Yinanç Bey ve Togan Paşadır. Yinanç Beyin oğlu Aslan Bey, onun oğlu da Aslanoğlu olmalıdır. Aslanoğlu belki de Kılıç Aslan’ın oğludur. Burada Mevlevî zaviyesini kuran Kadı Necmeddin Lâdikî ile Nakîb oğlu şöhreti ile tanınan Tâceddin de müderris, şair, mevlevî idi [Ahmet Eflâkî]. Bu belgeye göre İnanç veya Yinanç Beyin ilk merkezi; malûm Denizli değil, Eğridir [Denizli] olmalıdır. Bozyatırı [Elikepçeli], Kapıbalıklağısı ve Suriye Kapısı [Demirkapı?] denilen yerler birbirlerine çok yakındır.
1270 yılındaki Ertokuş Gâzî vakfiyesine göre Atabey [Ağros] 13 mahalle, ama biraz sonra 21 olacak. 13 mahalleden ikisinin adı Sinan ve Duman. İbn-i Battuta 1332’de Doñuzluk’a [malûm Denizli] geldiğinde Ahi Sinan ve Ahi Duman adlı ahiler karşılar, hatta misafir etme önceliği için aralarında tartışırlar. Ben bu olayı, Atabey’de iki mahalleye adlarını veren Ahi Sinan ve Ahi Duman’ın, Denizli [Eğirdir] Beyliği mensubu oldukları ve 1308’den sonra Denizli Beyliğiyle birlikte Doñuzluk’a [malûm Denizli] geldikleri şeklinde anlıyorum. Zira Atabey 438 Nu. MVAD I’e göre Medrese, Zımmiyan, Kafirköy [İslâmköy] ve Onaç olmak üzere dört mahalleye inmiştir [937/1530 tarih].