Engelli olmak, spor ve maneviyat -2-

Engelli olmak, spor ve maneviyat -2-

Hayatın geçici heveslerine kapılarak İslam’ın emirlerini yerine getiremeyerek fani hayatı baki hayata tercih etmek, kapanması güç yaraları, bizleri bekleyen azapları da tetikliyor. 

Bu hassasiyete vurgu yapmak için, değerli Büyüğümüz Şevki Yılmaz Hocamızın bir yazısından alıntı yapmakta yarar görüyoruz;

“Allah (c.c), Kur’an-ı Kerim’in kadrini ve kıymetini bilip yaşamak için Başöğretmenimiz ve Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin izinden yürüyenlerden eylesin!.. 

El birliğiyle maddi ve manevi çalışmalarımızla oluşacak sadece İslami İlke ve İnkılabına bağlı Bağımsız Türkiye’mizin yeniden dünya nöbetini beşli çeteden alması, Fethin sembolü Ayasofya’mızın açılması, Mescid-i Aksa’mızın özgürlüğü ve Cuma günümüzün tatil olması dileğiyle…”

Allah (c.c) Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Resûl’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de… 

Herhangi bir şey hakkında çekişir (anlaşamaz)sanız, eğer gerçekten Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu, Allah’a ve Resûlü’ne arz edin (Kur’an ve Sünnet’le halledin). Bu, (sizin için) daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir” (Nisa Suresi, 59. Ayet) buyuruyor.

Müslümanca yaşamanın önem taşıdığı bir dönemde rehber olarak Kur’an-ı Kerim, lider olarak da Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) kutlu dava yolcuğunda ne yapmamız gerektiğini, anlaşılır şekilde bizlere bildiriyor. 

Ona rağmen Allah’ın emirlerini yerine getirmekten daha çok, ihmal etme yoluna sapıyorsak, işte orada nefs ve dünya imtihanı başlıyor demektir… 

Allah’a yakınlığı ve kulluğuyla, insanlığın en büyüğü ve efendisi Peygamber Efendimiz, yetim hayatıyla birlikte, tahammülü zor imtihanla geçmiştir. 

İnancımıza (İslam’a) göre, sıkıntı derecesinde ecir kazanıyor olmamız…

Allah’ın özel (engelli) kulları için, içerisinde yer aldıkları dünya, imtihan sürecindeki meşakkat ve sabır, ahiret hayatında elde edecekleri mükâfat ile karşılık bulmaktadır. 

Dinimize göre, insanlığın üstünlüğü ‘takvada’dır (Hucurat suresi-13). 

Allah (c.c) Bakara Suresi 286. ayetinde ise “Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle hükümlü kılmaz” buyuruluyor.

Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz; “Bir kimsenin mü’min kardeşini küçümsemesi, günah olarak ona yeter” buyurarak İslam’ın, özel (engelli) bireylere yönelik hassasiyetini de ortaya koymaktadır…

Hayatımızı sürdürürken, karşılaşılan engellerin aşılması, hayatın kaliteli bir şekilde sürdürülmesi için uğraş ve çabasıyla olmakta.

Özel (engelli) bireylerin kılık-kıyafet, sosyalleşme iş istihdamı gibi, günlük hayatın önemli unsurlarından faydalanarak sağlıklı bir hayat sürdürmeleri sürecinde, hareket ve egzersiz de önemli yer tutmaktadır. 

Bu süreç gerçekleştirilirken, düşüncede başlayan ve uygulamaya konulan her türlü hareketin, Kur’an ve Sünnet ışığında olması gerekmektedir. 

Aksi takdirde, sağlık-hastalık, varlık-yokluk, gençlik-yaşlılık gibi insan hayatına olumsuz etki yapar ki, böyle bir imtihandan sınıfı geçmek de güçleşir. 

İslam’da sorumluluk akıl ve baliğ ile mümkündür. 

Özel (engelli) bireylerin sağlığı için yapacağı her türlü egzersiz ve bu çalışmaların devamı olan sportif faaliyetler gerçekleştirilirken kişinin, İslam’ın emrettiği şekilde hareket etmesi, bedensel olduğu kadar, manevi (anlayış-düşünce) bakımından sıhhatli kalması açısından önem taşımaktadır. 

Bu hususta, kılık-kıyafet, eğitmen ve sosyal ortam-çevre önem taşımaktadır…

Aradan geçen zaman ve içerisinde yer aldığımız süreçte özel (engelli) bireyler için beden eğitimi (sportif) faaliyetleri, gerek organizasyon gerekse eğitim ve her geçen gün artan birey sayısı göz önüne alındığında, “engelliler ve spor” konusunun maneviyat, Kur’an ve Sünnet ölçüsüyle değerlendirilmesi oldukça önem taşıyor.

Ampute kızların mayo ile yüzdürülmesi, Down Sendromlu sporcuların tayt ile atletizm yarışlarına katılım sağlamasına şahit olduğumuz da bu hassasiyete karşı sadece iki örnek. 

Bu da demek oluyor ki özel (engelli) bireylerin, beden sağlığını korumak için beden eğitimi (spor) yaptırırken, onların maneviyatını yok etme, ilerleyen süreçlerde hayatlarında kapanmayacak yaraların açılmasına sebep olmaya, kimsenin hakkı olmasa gerek!

O nedenle “Engelliler ve spora da dikkat!” diyoruz…

.

Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com

Hayatın geçici heveslerine kapılarak İslam’ın emirlerini yerine getiremeyerek fani hayatı baki hayata tercih etmek, kapanması güç yaraları, bizleri bekleyen azapları da tetikliyor. 

Bu hassasiyete vurgu yapmak için, değerli Büyüğümüz Şevki Yılmaz Hocamızın bir yazısından alıntı yapmakta yarar görüyoruz;

“Allah (c.c), Kur’an-ı Kerim’in kadrini ve kıymetini bilip yaşamak için Başöğretmenimiz ve Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin izinden yürüyenlerden eylesin!.. 

El birliğiyle maddi ve manevi çalışmalarımızla oluşacak sadece İslami İlke ve İnkılabına bağlı Bağımsız Türkiye’mizin yeniden dünya nöbetini beşli çeteden alması, Fethin sembolü Ayasofya’mızın açılması, Mescid-i Aksa’mızın özgürlüğü ve Cuma günümüzün tatil olması dileğiyle…”

Allah (c.c) Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Resûl’e itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de… 

Herhangi bir şey hakkında çekişir (anlaşamaz)sanız, eğer gerçekten Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, onu, Allah’a ve Resûlü’ne arz edin (Kur’an ve Sünnet’le halledin). Bu, (sizin için) daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir” (Nisa Suresi, 59. Ayet) buyuruyor.

Müslümanca yaşamanın önem taşıdığı bir dönemde rehber olarak Kur’an-ı Kerim, lider olarak da Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v) kutlu dava yolcuğunda ne yapmamız gerektiğini, anlaşılır şekilde bizlere bildiriyor. 

Ona rağmen Allah’ın emirlerini yerine getirmekten daha çok, ihmal etme yoluna sapıyorsak, işte orada nefs ve dünya imtihanı başlıyor demektir… 

Allah’a yakınlığı ve kulluğuyla, insanlığın en büyüğü ve efendisi Peygamber Efendimiz, yetim hayatıyla birlikte, tahammülü zor imtihanla geçmiştir. 

İnancımıza (İslam’a) göre, sıkıntı derecesinde ecir kazanıyor olmamız…

Allah’ın özel (engelli) kulları için, içerisinde yer aldıkları dünya, imtihan sürecindeki meşakkat ve sabır, ahiret hayatında elde edecekleri mükâfat ile karşılık bulmaktadır. 

Dinimize göre, insanlığın üstünlüğü ‘takvada’dır (Hucurat suresi-13). 

Allah (c.c) Bakara Suresi 286. ayetinde ise “Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle hükümlü kılmaz” buyuruluyor.

Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz; “Bir kimsenin mü’min kardeşini küçümsemesi, günah olarak ona yeter” buyurarak İslam’ın, özel (engelli) bireylere yönelik hassasiyetini de ortaya koymaktadır…

Hayatımızı sürdürürken, karşılaşılan engellerin aşılması, hayatın kaliteli bir şekilde sürdürülmesi için uğraş ve çabasıyla olmakta.

Özel (engelli) bireylerin kılık-kıyafet, sosyalleşme iş istihdamı gibi, günlük hayatın önemli unsurlarından faydalanarak sağlıklı bir hayat sürdürmeleri sürecinde, hareket ve egzersiz de önemli yer tutmaktadır. 

Bu süreç gerçekleştirilirken, düşüncede başlayan ve uygulamaya konulan her türlü hareketin, Kur’an ve Sünnet ışığında olması gerekmektedir. 

Aksi takdirde, sağlık-hastalık, varlık-yokluk, gençlik-yaşlılık gibi insan hayatına olumsuz etki yapar ki, böyle bir imtihandan sınıfı geçmek de güçleşir. 

İslam’da sorumluluk akıl ve baliğ ile mümkündür. 

Özel (engelli) bireylerin sağlığı için yapacağı her türlü egzersiz ve bu çalışmaların devamı olan sportif faaliyetler gerçekleştirilirken kişinin, İslam’ın emrettiği şekilde hareket etmesi, bedensel olduğu kadar, manevi (anlayış-düşünce) bakımından sıhhatli kalması açısından önem taşımaktadır. 

Bu hususta, kılık-kıyafet, eğitmen ve sosyal ortam-çevre önem taşımaktadır…

Aradan geçen zaman ve içerisinde yer aldığımız süreçte özel (engelli) bireyler için beden eğitimi (sportif) faaliyetleri, gerek organizasyon gerekse eğitim ve her geçen gün artan birey sayısı göz önüne alındığında, “engelliler ve spor” konusunun maneviyat, Kur’an ve Sünnet ölçüsüyle değerlendirilmesi oldukça önem taşıyor.

Ampute kızların mayo ile yüzdürülmesi, Down Sendromlu sporcuların tayt ile atletizm yarışlarına katılım sağlamasına şahit olduğumuz da bu hassasiyete karşı sadece iki örnek. 

Bu da demek oluyor ki özel (engelli) bireylerin, beden sağlığını korumak için beden eğitimi (spor) yaptırırken, onların maneviyatını yok etme, ilerleyen süreçlerde hayatlarında kapanmayacak yaraların açılmasına sebep olmaya, kimsenin hakkı olmasa gerek!

O nedenle “Engelliler ve spora da dikkat!” diyoruz…

.

Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com