Engelli ve engelli sporcuların eğitim engeli de engellenmeli

Engelli ve engelli sporcuların eğitim engeli de engellenmeli

Ampute Futbol takımımızın Avrupa Şampiyonasından sonra ‘engelliler’ konusu biraz olsun gündeme taşındı.

Bu da kulun değil, sebepler dairesinde Allah’ın (c.c) bir lütfudur.

Sayıları azınlık olamayan bu ‘özel’ vatandaşlarımızı görme, anlama ve araştırma gereği/sorumluluğu hissettik.

Engelliler branşında elde ettiğimiz başarı, hiç de küçümsenmeyecek boyutlarda.

Dört engel grubunun her birinde Olimpiyat Şampiyonumuz da var, Dünya ve Avrupa Şampiyonumuz da.

Engeli bulunmayan sporcuların ulaşamadığı, başarıya gıptayla bakılan bir durum.

Tüm bunları dillendirirken, üzerinde düşünülmesi gereken hususlar da yok değil. Örneğin sporcu olsun veya olmasın, aynı topluluk içerisinde yaşadığımız ‘engelli’ bireylerin eğitilmesi.

Bugünkü yazımızda, günlük hayatın içerisinde zaman zaman karşılaştığımız örneklerden sadece iki tanesini anlattık...

GÖRME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİN ÇİLESİNİ GÖRMEK

İstanbul ‘şehirlerin anası'.

Bir ananın taşıdığı şefkati, bir başka şehirde şahit olmak mümkün değil.

Sporda nasıl ki tesis, eğitmen ve aile/öğrenci bağı oluşmadan başarı bekleyemeyiz, İstanbul’un ‘kaynak’ unsurunu etkileyecek aksaklıkları görmemezlikten gelmek doğru olmaz.

İnsan unsurunun verimini artırmanız için, kaliteli bir eğitime tabi tutulması gerekiyor.

Tüm bunların yanında, anaokulundan-liseye kadar, öğrencinin okuyacağı okul da önemli.

Liseye giriş sınavındaki (TEOG) düzenleme... 

Eğitim kalitesinin yanında öğrenci okulunun evine yakın olması, sistem değişiminin önemli nedenini oluşturuyor.

Bir de bu kesim engelli/özel öğrenciler olursa, konunun hassasiyeti daha da artıyor.

İstanbul’u çoğumuz biliriz.

Yedi tepe üzerine kurulu, düne kadar ‘taşı toprağı altın’ sloganıyla anılan şehir, bugün taşı toprağı ev ve işyeri, bir o kadar günümüz de kaç tepe üzerinde olduğu hesaplanmayacak boyutlara ulaştı.

Şimdi böyle hızla büyüyen bir şehirde engellilerin eğitimi konusunda dikkat çekeceğimiz konu Görme Engelli Okulları.

İKİ YAKADA BİRER ADET GÖRME ENGELLİ OKULU...

İki kıtayı buluşturan şehirde, Sarıyer (Veysel Vardal Görme Engelliler Ortaokulu) ve Üsküdar (Türkan Sabancı Görme Engelliler Ortaokulu) olmak üzere, sadece iki görme engelli okulu bulunuyor.

İstanbul’un Avrupa Yakasında yer alan okulda mevcut 80’e yakın öğrencisi var.

Bu okula en yakın mesafede oturan öğrenci sayısı sadece 1-2. Onlar da Kâğıthane’den geliyor.

Nereden bakarsanız 10-15 kilometre mesafe.

Sarıyer Kilyos’ta yer alan okulun birinci, ikinci sınıfına giden ve Avcılar, Beylikdüzü, K.Çekmece, Esenler’den dahi öğrenci var.

‘Ne var bunda, devlet servis paralarını dahi veriyor canım’ denilebilir.

Sıkıntı, sabah okula gidiş 2, akşam eve dönüş 2 saat.

Yolda geçen vakit tam dört (4) saat.

Yıllarca süregelen böyle ‘hatalı’ uygulamaya, bundan sonra ‘dur’ denilmeli.

Çözüm çok basit.

Milli Eğitim, ‘Her mahalleye bir okul’ uygulamasında, yeni yapılan okulun bir bölümünü görme engellilere tahsis etmeli.

Tahsis yetmez, ‘Görme Engelliler Okulu’ tabelası da asmalı.

Düşünülebilir ki ‘Normal sınıflarda kaynaştırmaya alıyorlar.’

Her engel grubunun farklı ‘eğitim’ metotları var.

Bir eğitmenin, öğrencinin engelli durumuna yönelik özel eğitim almamış ise (kabartma yazı, işaret dili v.s.) öğrenciye yararlı olması çok zor.

Öyle ki, görme engelli çocuğunun normal okulda istediği eğitimi alamadığı için, evini Sarıyer/Kilyos’ta yer alan Engelliler okulunun yakınına taşıyan veliler dahi olmuş.

Onların tek arzusu, çocuklarının iyi bir eğitim alarak, ülkelerine yararlı birey olmasını sağlamak...

İŞİTME ENGELLİLERİN SESİNİ DUYMAK ZORUNDAYIZ

Engellilerin eğitimi konusunda göstermemiz gereken hassasiyet sadece görme engellilerle sınırlı değil.

İşitme engelli öğrencilerle ilgili dikkat çeken hususlar var.

Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) sistemindeki zorluklar.

Uzmanlara şu açıklamayı yapıyor; ‘İşitme engelli çocukların kelime bilgileri zayıf.

Ayrıca soyut kavramları anlamıyorlar.

Dolayısıyla EKPSS’de harfleri biliyorlar.

Fakat, kelime bilgileri yeterli olmadığı için okuduklarını anlamakta zorluk çekiyorlar.

Çok az İngilizce kelime bilen birisinin, İngilizce kitap okuması gibi durum yaşıyorlar.

Böylece EKPPS’de başarı oranı düşüyor.

Bu sınav sisteminde görme ve bedensel engelli öğrenciler, işitme engelli öğrencilerin çok önünde puanlar alıyor.

Onlara ayrı bir sınav yapılaması veya her engel türüne göre ayrı, eşit şekilde ‘kota’ düşünülmesi yarar sağlar.’

:

Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com

Ampute Futbol takımımızın Avrupa Şampiyonasından sonra ‘engelliler’ konusu biraz olsun gündeme taşındı.

Bu da kulun değil, sebepler dairesinde Allah’ın (c.c) bir lütfudur.

Sayıları azınlık olamayan bu ‘özel’ vatandaşlarımızı görme, anlama ve araştırma gereği/sorumluluğu hissettik.

Engelliler branşında elde ettiğimiz başarı, hiç de küçümsenmeyecek boyutlarda.

Dört engel grubunun her birinde Olimpiyat Şampiyonumuz da var, Dünya ve Avrupa Şampiyonumuz da.

Engeli bulunmayan sporcuların ulaşamadığı, başarıya gıptayla bakılan bir durum.

Tüm bunları dillendirirken, üzerinde düşünülmesi gereken hususlar da yok değil. Örneğin sporcu olsun veya olmasın, aynı topluluk içerisinde yaşadığımız ‘engelli’ bireylerin eğitilmesi.

Bugünkü yazımızda, günlük hayatın içerisinde zaman zaman karşılaştığımız örneklerden sadece iki tanesini anlattık...

GÖRME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİN ÇİLESİNİ GÖRMEK

İstanbul ‘şehirlerin anası'.

Bir ananın taşıdığı şefkati, bir başka şehirde şahit olmak mümkün değil.

Sporda nasıl ki tesis, eğitmen ve aile/öğrenci bağı oluşmadan başarı bekleyemeyiz, İstanbul’un ‘kaynak’ unsurunu etkileyecek aksaklıkları görmemezlikten gelmek doğru olmaz.

İnsan unsurunun verimini artırmanız için, kaliteli bir eğitime tabi tutulması gerekiyor.

Tüm bunların yanında, anaokulundan-liseye kadar, öğrencinin okuyacağı okul da önemli.

Liseye giriş sınavındaki (TEOG) düzenleme... 

Eğitim kalitesinin yanında öğrenci okulunun evine yakın olması, sistem değişiminin önemli nedenini oluşturuyor.

Bir de bu kesim engelli/özel öğrenciler olursa, konunun hassasiyeti daha da artıyor.

İstanbul’u çoğumuz biliriz.

Yedi tepe üzerine kurulu, düne kadar ‘taşı toprağı altın’ sloganıyla anılan şehir, bugün taşı toprağı ev ve işyeri, bir o kadar günümüz de kaç tepe üzerinde olduğu hesaplanmayacak boyutlara ulaştı.

Şimdi böyle hızla büyüyen bir şehirde engellilerin eğitimi konusunda dikkat çekeceğimiz konu Görme Engelli Okulları.

İKİ YAKADA BİRER ADET GÖRME ENGELLİ OKULU...

İki kıtayı buluşturan şehirde, Sarıyer (Veysel Vardal Görme Engelliler Ortaokulu) ve Üsküdar (Türkan Sabancı Görme Engelliler Ortaokulu) olmak üzere, sadece iki görme engelli okulu bulunuyor.

İstanbul’un Avrupa Yakasında yer alan okulda mevcut 80’e yakın öğrencisi var.

Bu okula en yakın mesafede oturan öğrenci sayısı sadece 1-2. Onlar da Kâğıthane’den geliyor.

Nereden bakarsanız 10-15 kilometre mesafe.

Sarıyer Kilyos’ta yer alan okulun birinci, ikinci sınıfına giden ve Avcılar, Beylikdüzü, K.Çekmece, Esenler’den dahi öğrenci var.

‘Ne var bunda, devlet servis paralarını dahi veriyor canım’ denilebilir.

Sıkıntı, sabah okula gidiş 2, akşam eve dönüş 2 saat.

Yolda geçen vakit tam dört (4) saat.

Yıllarca süregelen böyle ‘hatalı’ uygulamaya, bundan sonra ‘dur’ denilmeli.

Çözüm çok basit.

Milli Eğitim, ‘Her mahalleye bir okul’ uygulamasında, yeni yapılan okulun bir bölümünü görme engellilere tahsis etmeli.

Tahsis yetmez, ‘Görme Engelliler Okulu’ tabelası da asmalı.

Düşünülebilir ki ‘Normal sınıflarda kaynaştırmaya alıyorlar.’

Her engel grubunun farklı ‘eğitim’ metotları var.

Bir eğitmenin, öğrencinin engelli durumuna yönelik özel eğitim almamış ise (kabartma yazı, işaret dili v.s.) öğrenciye yararlı olması çok zor.

Öyle ki, görme engelli çocuğunun normal okulda istediği eğitimi alamadığı için, evini Sarıyer/Kilyos’ta yer alan Engelliler okulunun yakınına taşıyan veliler dahi olmuş.

Onların tek arzusu, çocuklarının iyi bir eğitim alarak, ülkelerine yararlı birey olmasını sağlamak...

İŞİTME ENGELLİLERİN SESİNİ DUYMAK ZORUNDAYIZ

Engellilerin eğitimi konusunda göstermemiz gereken hassasiyet sadece görme engellilerle sınırlı değil.

İşitme engelli öğrencilerle ilgili dikkat çeken hususlar var.

Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı (EKPSS) sistemindeki zorluklar.

Uzmanlara şu açıklamayı yapıyor; ‘İşitme engelli çocukların kelime bilgileri zayıf.

Ayrıca soyut kavramları anlamıyorlar.

Dolayısıyla EKPSS’de harfleri biliyorlar.

Fakat, kelime bilgileri yeterli olmadığı için okuduklarını anlamakta zorluk çekiyorlar.

Çok az İngilizce kelime bilen birisinin, İngilizce kitap okuması gibi durum yaşıyorlar.

Böylece EKPPS’de başarı oranı düşüyor.

Bu sınav sisteminde görme ve bedensel engelli öğrenciler, işitme engelli öğrencilerin çok önünde puanlar alıyor.

Onlara ayrı bir sınav yapılaması veya her engel türüne göre ayrı, eşit şekilde ‘kota’ düşünülmesi yarar sağlar.’

:

Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com