Engellilik ve spor konusundaki hassasiyet!..

Engellilik ve spor konusundaki hassasiyet!..

Engellilik ve spor konusundaki hassasiyet!.. Engellilik ve spor konusundaki hassasiyet!..

İnsanlığımızın gereğidir, sosyal hayatın içinde yer almak, insanlarla iletişim kurmak. İşitme, göme, zihinsel ve bedensel engelliler. Ülke nüfusunun ortama 10 milyon, yaşadığı aile ve çevreyi etkileyen 30 milyona yakın bir nüfustan bahsediyoruz

Bu gerçekleri görmezlikten gelmek, insani değerlerimizle bağdaşmayan bir durum olur. 

Daha da ileri giderek, bu durum klinik’ vaka sayılır, ama bunu da asla kabul etmek istemeyiz! 

Bir uzvun eksik olması, sadece bedensel olarak eksik olma manasına gelir. 

Etrafımızdaki engelli bireyleri farkına varamamak ve çözüm üretememek, belli bir dönem sonra vicdani/ insani çöküntü oluşturacağı gibi, zamanla da kişilik bunalımı yaşamalarına neden olacaktır…

ENGELLİ BİREYLERİ ANLAMAMIZ…

Engelli bireylerin toplum içinde problemsiz bir şekilde yaşamaları, bizlerin onları anlamamızla bağlantılı bir durum.

Herkes üzerine düşeni yapmalı. Yapmamız gereken en önemli husus, engelliliğin ne olduğu, bir gün bizimde bu sürecin bir parçası olabilme ihtimalidir. 

Diğer konu ise engelli bireyler ve ailelerin içerisinde yer aldıkları, üstesinden gelmeleri gereken psikolojik ve sosyolojik problemler. 

Bunların ne olabileceği/olduğu konusundaki hususları, yine bu satırlarda zaman zaman yer vermeye çalışıyoruz. 

Engellilik ve etkileşim alanıyla ilgili konuları, sadece özel gün ve etkinliklerle sınırlamak yerine, hayatın/ yılın her döneminde/aşamasında hatırlanmalarının önemini bilmemiz gerekiyor…

HALLERİNDEN MEMNUN VE MUTLULAR…

Eğitim, engelli veya engelsiz bireylerin sosyal hayatın içerisine katılım sağlaması için önem taşımaktadır. 

Eğitimi alan birey kadar, çevresi de tutumu/ yaklaşımı da önem taşımaktadır. 

Tüm bunları dillendirirken, yaşanmış ve kıssadan hisse alacağımız anılar geliyor aklımıza. 

Yamaç paraşütü yapmaya giden amputeli bir bireyin (bir ayağı olamayan) yüksek bir tepeden aşağıya atlamadan önce, görevlinin ona “inerken dikkat edin, ayağınızı sakatlarsınız!” sözlerine, engelli bir bireyin protezini göstererek, espirili bir şekilde “bize bir şey olmaz!” şekilde cevabını hatırladık. 

Onlar bu hallerinden memnun ve mutlular. Peki, bize ne oluyor? Devam ediyor…

FARKINDALIK OLUŞTURABİLMEK…

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor İstanbul’da Engelliler Koordinatörlüğü yaptığımız döneme denk geliyor; 

Bir gün, toplumda engelli olarak tanımlanan dezavantajlı, özel çocukları havuza getiren anne ve babalarla, seanslarla ilgili taleplerinin olup olmadığı konusunda tribününde sohbet ederken, veli grubu içerisinde bir hanımefendi, “Beyefendi gruba bir şeyler anlatmaya çalışıyorsunuz, ama havuz içerisinde bir çocuk boğuluyor” şeklinde ani/sert bir çıkış yaptı.

Arkamı dönüp havuz tarafına baktığımda, vücudunun tamamı suyun içinde, sadece kafasıyla yüzen çocuğu farkettim

Bu tür manzaraya alışık olduğumuz için, tekrar velilere dönüp, sadece kafasını kullanarak, üstelik olimpik havuzda (elli metre) yüzen çocuğun yakınının kim olduğunu sorduğumda, bir hanımefendi; “benim çocuk” cevabını verdi. 

Kendisine, az önce bir velimizin “Çocuk boğuluyor!..” çıkışına karşın, çocuğu boğulan bir anne olarak neden soğukkanlı hareket edip, aynı tepkiyi kendsinin göstermediğini sordum! 

Aldığımız cevap; “Benim çocuğum beş yıldır yüzüyor. Doğuştan olan rahatsızlığına bağlı olarak, tekerlekli sandalyede hayatını idame ettiriyor. Yapabileceği spor sadece yüzme ve havuza geldiğimizden bugüne kadar böyle yüzüyor, oldukça da mutluyuz…”

Doğumundan itibaren bedeninin yüzde seksenini kullanamayan, yüzme sporuyla hayatını kaliteli şekilde sürdürme çabası. 

Bilgi eksikliğine bağlı, kendine göre de haklı olarak da tepki gösteren hanımefendiye, özel (engelli) çocukların katıldığı yüzme seansında çocuğunun olup olmadığını sorduğumuzda, çocuğunun bir sonraki normal seansa katılım gösterdiğini ve engelli seansını merak ettiği için izleyici olarak tribünde yer aldığını, mahcubiyetle belirtti. 

İşte o an anladık ki, bir hususta bilgi sahibi değil isek, yanılma ve hataya düşme payımız da o denli yüksek. Bilinçlenmemiz ve bilgilendirmemiz gerekiyor…

SESLERİNİ HERKES DUYMALI…

Bir başka örneğimiz ise, özel gereksinimli (engelli) bireylerin toplum tarafından bilinilirliği üzerine. 

Yine geçmiş yıllarda, bazılarının eli, bazılarının kolu veya bacağı olmayan özel çocukların katılımıyla gerçekleşen yüzme organizasyonunda tribünde, duygulara tercüman olabilmek, konunun hassasiyetini özel haber yapıp kamuoyuyla paylaşmak için, kameramızla öğrenci velilerinin içerisindeyiz

Mikrofonu uzattığımız bir dezavantajlı (engelli) çocuğun velisi, yüzünü kameradan kaçırıp “çekmeyin beni!..” şeklinde tepki gösteriyor. 

Bu esnada, hemen yanı başındaki bir başka hanımefendi; “Bunda utanılacak, çekinilecek, dahası ayıplanacak ne var ki? Çekin bizleri. Çekin ki tüm insanlar sesimizi duysun!..” şeklinde isteğini de hatırlıyorum. 

O vakit, merakımızı gideren açıklamayı, yine kendisi yapıyordu; Çekin ve haber yapın ki, tüm kamuoyu bilgi sahibi olsun!”…

Özel insanların hayatlarını tanıma ve onların ayrıcalıklı insanlar olduğunu bizlerin bilmesi gerekiyor…

VİCDAN MUHASEBESİ YAPABİLMEK…

Egzersiz ve sporun bireyler üzerinde etkisi kadar, onların toplumu oluşturan her bir birey tarafından fark edilmesi de önemli. 

Bunun için ne uzun uzadıya bir arayış, ne de derinden bir düşünceye dalmaya gerek var. 

Çevreye/ olaylara gerçekçi bir gözle, vicdan penceresinden bakmamız gerekiyor. 

Toplumu oluşturan bireyler olarak, böyle hareket etmeye bizlerin ihtiyacı var. 

Yine Kafdağı büyüklüğünde çeşitliliği olan “Ne yapabiliriz ki?” gibi soruların/ bahanelerin arkasına sığınmaktan daha çok, bugüne kadar ertelediğimiz hususları gözden geçirmek ve yola koyulmak, en anlamlı/gerçekçi hareket olacaktır. 

Sözün özü; 

Gayret bizden, yardım ve hidayet Allah’tan inşallah…

.

Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com

İnsanlığımızın gereğidir, sosyal hayatın içinde yer almak, insanlarla iletişim kurmak. İşitme, göme, zihinsel ve bedensel engelliler. Ülke nüfusunun ortama 10 milyon, yaşadığı aile ve çevreyi etkileyen 30 milyona yakın bir nüfustan bahsediyoruz

Bu gerçekleri görmezlikten gelmek, insani değerlerimizle bağdaşmayan bir durum olur. 

Daha da ileri giderek, bu durum klinik’ vaka sayılır, ama bunu da asla kabul etmek istemeyiz! 

Bir uzvun eksik olması, sadece bedensel olarak eksik olma manasına gelir. 

Etrafımızdaki engelli bireyleri farkına varamamak ve çözüm üretememek, belli bir dönem sonra vicdani/ insani çöküntü oluşturacağı gibi, zamanla da kişilik bunalımı yaşamalarına neden olacaktır…

ENGELLİ BİREYLERİ ANLAMAMIZ…

Engelli bireylerin toplum içinde problemsiz bir şekilde yaşamaları, bizlerin onları anlamamızla bağlantılı bir durum.

Herkes üzerine düşeni yapmalı. Yapmamız gereken en önemli husus, engelliliğin ne olduğu, bir gün bizimde bu sürecin bir parçası olabilme ihtimalidir. 

Diğer konu ise engelli bireyler ve ailelerin içerisinde yer aldıkları, üstesinden gelmeleri gereken psikolojik ve sosyolojik problemler. 

Bunların ne olabileceği/olduğu konusundaki hususları, yine bu satırlarda zaman zaman yer vermeye çalışıyoruz. 

Engellilik ve etkileşim alanıyla ilgili konuları, sadece özel gün ve etkinliklerle sınırlamak yerine, hayatın/ yılın her döneminde/aşamasında hatırlanmalarının önemini bilmemiz gerekiyor…

HALLERİNDEN MEMNUN VE MUTLULAR…

Eğitim, engelli veya engelsiz bireylerin sosyal hayatın içerisine katılım sağlaması için önem taşımaktadır. 

Eğitimi alan birey kadar, çevresi de tutumu/ yaklaşımı da önem taşımaktadır. 

Tüm bunları dillendirirken, yaşanmış ve kıssadan hisse alacağımız anılar geliyor aklımıza. 

Yamaç paraşütü yapmaya giden amputeli bir bireyin (bir ayağı olamayan) yüksek bir tepeden aşağıya atlamadan önce, görevlinin ona “inerken dikkat edin, ayağınızı sakatlarsınız!” sözlerine, engelli bir bireyin protezini göstererek, espirili bir şekilde “bize bir şey olmaz!” şekilde cevabını hatırladık. 

Onlar bu hallerinden memnun ve mutlular. Peki, bize ne oluyor? Devam ediyor…

FARKINDALIK OLUŞTURABİLMEK…

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor İstanbul’da Engelliler Koordinatörlüğü yaptığımız döneme denk geliyor; 

Bir gün, toplumda engelli olarak tanımlanan dezavantajlı, özel çocukları havuza getiren anne ve babalarla, seanslarla ilgili taleplerinin olup olmadığı konusunda tribününde sohbet ederken, veli grubu içerisinde bir hanımefendi, “Beyefendi gruba bir şeyler anlatmaya çalışıyorsunuz, ama havuz içerisinde bir çocuk boğuluyor” şeklinde ani/sert bir çıkış yaptı.

Arkamı dönüp havuz tarafına baktığımda, vücudunun tamamı suyun içinde, sadece kafasıyla yüzen çocuğu farkettim

Bu tür manzaraya alışık olduğumuz için, tekrar velilere dönüp, sadece kafasını kullanarak, üstelik olimpik havuzda (elli metre) yüzen çocuğun yakınının kim olduğunu sorduğumda, bir hanımefendi; “benim çocuk” cevabını verdi. 

Kendisine, az önce bir velimizin “Çocuk boğuluyor!..” çıkışına karşın, çocuğu boğulan bir anne olarak neden soğukkanlı hareket edip, aynı tepkiyi kendsinin göstermediğini sordum! 

Aldığımız cevap; “Benim çocuğum beş yıldır yüzüyor. Doğuştan olan rahatsızlığına bağlı olarak, tekerlekli sandalyede hayatını idame ettiriyor. Yapabileceği spor sadece yüzme ve havuza geldiğimizden bugüne kadar böyle yüzüyor, oldukça da mutluyuz…”

Doğumundan itibaren bedeninin yüzde seksenini kullanamayan, yüzme sporuyla hayatını kaliteli şekilde sürdürme çabası. 

Bilgi eksikliğine bağlı, kendine göre de haklı olarak da tepki gösteren hanımefendiye, özel (engelli) çocukların katıldığı yüzme seansında çocuğunun olup olmadığını sorduğumuzda, çocuğunun bir sonraki normal seansa katılım gösterdiğini ve engelli seansını merak ettiği için izleyici olarak tribünde yer aldığını, mahcubiyetle belirtti. 

İşte o an anladık ki, bir hususta bilgi sahibi değil isek, yanılma ve hataya düşme payımız da o denli yüksek. Bilinçlenmemiz ve bilgilendirmemiz gerekiyor…

SESLERİNİ HERKES DUYMALI…

Bir başka örneğimiz ise, özel gereksinimli (engelli) bireylerin toplum tarafından bilinilirliği üzerine. 

Yine geçmiş yıllarda, bazılarının eli, bazılarının kolu veya bacağı olmayan özel çocukların katılımıyla gerçekleşen yüzme organizasyonunda tribünde, duygulara tercüman olabilmek, konunun hassasiyetini özel haber yapıp kamuoyuyla paylaşmak için, kameramızla öğrenci velilerinin içerisindeyiz

Mikrofonu uzattığımız bir dezavantajlı (engelli) çocuğun velisi, yüzünü kameradan kaçırıp “çekmeyin beni!..” şeklinde tepki gösteriyor. 

Bu esnada, hemen yanı başındaki bir başka hanımefendi; “Bunda utanılacak, çekinilecek, dahası ayıplanacak ne var ki? Çekin bizleri. Çekin ki tüm insanlar sesimizi duysun!..” şeklinde isteğini de hatırlıyorum. 

O vakit, merakımızı gideren açıklamayı, yine kendisi yapıyordu; Çekin ve haber yapın ki, tüm kamuoyu bilgi sahibi olsun!”…

Özel insanların hayatlarını tanıma ve onların ayrıcalıklı insanlar olduğunu bizlerin bilmesi gerekiyor…

VİCDAN MUHASEBESİ YAPABİLMEK…

Egzersiz ve sporun bireyler üzerinde etkisi kadar, onların toplumu oluşturan her bir birey tarafından fark edilmesi de önemli. 

Bunun için ne uzun uzadıya bir arayış, ne de derinden bir düşünceye dalmaya gerek var. 

Çevreye/ olaylara gerçekçi bir gözle, vicdan penceresinden bakmamız gerekiyor. 

Toplumu oluşturan bireyler olarak, böyle hareket etmeye bizlerin ihtiyacı var. 

Yine Kafdağı büyüklüğünde çeşitliliği olan “Ne yapabiliriz ki?” gibi soruların/ bahanelerin arkasına sığınmaktan daha çok, bugüne kadar ertelediğimiz hususları gözden geçirmek ve yola koyulmak, en anlamlı/gerçekçi hareket olacaktır. 

Sözün özü; 

Gayret bizden, yardım ve hidayet Allah’tan inşallah…

.

Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com