Haçlılar Çağı -P. M. Holt-

Haçlılar Çağı -P. M. Holt-

2020’de Islık Yayınlarınca, 1986’da P. M. Holt tarafından yazılmış The Age of the Crusades”: Türkçesi Özden Arıkan’a ait, Haçlılar Çağı 11. Yüzyıldan 1517’ye Yakındoğu” adlı bir kitap neşredildi.

Eser, Haçlı Seferleri Çağı hakkında genel bilgiler verir ve dört asırlık olayları yaklaşık 300 sayfaya sığdırır. 

Haçlı Seferlerinin genel mahiyetini anlamak bakımından faydalı bir eser, ama Anadolu’daki Haçlı güzergâhları hem eksik, hem de hatalıdır. 

Biz, burada kitapta gördüğümüz Haçlıların, Anadolu’daki geçiş yolları hakkındaki eksiklik ve hataları açıklamağa çalışacağız:

1096’da Haçlılar, Boğaz’ın karşı tarafına Civetot’a nakledildi (s.44). Yayıncı burası için Bizans’ın, Kibotos dediğini söyler ki, doğrudur. 

Anna’ya göre Boğaz, İstanbul Boğazı değil, İzmit Körfezi’dir ve Haçlılar, Gebze-Eskihisar’dan Kibotos’a geçmişlerdir.

Kibotos’un “kemer” anlamı vardır. 

Bu yer, bugün için Yalova-Taşköprü’dür. 

Farklılık ‘Kibotos’ kelimesinin Cibitos yazılmasıyla ilgilidir.

Fransızlar, “c” den sonra “i” gelmesi halinde “si” okur; “b” de “v” sesi verir ve Civitut, ‘Sivitut’ okunur. 

İki Kibotos biliyoruz; biri Yalova-Taşköprü, diğeri Eğirdir ve Hoyran Gölleri arasındaki Kemer Boğazı

Deguignes, 1756 tarihli “Türklerin, Moğolların ve Tatarların Tarihi” adlı eserinde Kemer Boğazı’ndaki Kibotos’u Sivitut yazar.

Haçlı Normanlar ordunun geri kalanından ayrıldılar ve herkese karşı zalimliğin son mertebesini göstererek, İznik dolaylarını talan etmeğe koyuldular. Örneğin, ana kucağındaki süt bebeklerini ya sakat ettiler ya da şişlere takıp ateşte kızarttılar; yaşı ileri insanları ise, her çeşit işkenceden geçirdiler” (Anna, 1996: 306). 

Benzer olayı, 12 yıl sonra Bizans, 1108’de, Senirkent (Lampe) ovasındaki Türkmenler için yapmıştır (Anna, 1996: 441) ki; Holt, bunlardan hiç bahsetmez.

Holt, Haçlıları, 1097 yılında Eskişehir’den sonra Çay ve Akşehir üzerinden Konya’ya götürür ki, yanlıştır. 

Haçlılar, Eskişehir’den sonra Roma Askerî Yolunu takiple Bozdurmuşbeli, Senirkent ovası ve Kemer Boğazı üzerinden Yalvaç’a geldi ve burayı zaptetti.

Arundel, Haçlıların burada ikiye ayrıldığını; bir kısmının Konya’ya, bir kısmının da başka bir yoldan gittiğini söyler ki, bu başka yol, Beyşehir-İbradı-Side (Eski Antalya) yolu olmalıdır.

Holt, İkinci Haçlı Seferi için “1147-48 Türkler, hem Dorileon yakınlarında Germen birliklerine, hem de Menderes ırmağında VII. Lui’ye bağlı Fransız askerlerine saldırdılar” (s.270) şeklinde bir cümleyle iktifa eder. 

Menderes ırmağı neresidir, Menderes’in neresinde saldırdılar, Haçlılar hangi yolu takip ettiler gibi hususlara hiç değinmez. 

Bu konu için kitaplar ve makaleler neşredilmiş ama bizim dışımızda bir çözüm bulamamışlardır. 

Holt ve Özden Arıkan, Göller Bölgesi’ndeki coğrafî değişimden bîhaber olmalılar. 

Menderes’ten herkes 548 binmetre uzunluğundaki Büyük Menderes’i anlar. Söz konusu Menderes, bugün Eğirdir Gölü’nün suları altında kaybolan 14-15 binmetre uzunluğundaki Menderes’tir. VII. Lui, Balıkesir, Edremit, Bergama, İzmir, Efes (Selçuk), Denizli, Dinar, Uluborlu önü, Kemer Boğazı, Laodikya (Eğirdir), Gelendost, Şarkîkaraağaç, Beyşehir, Derebucak, İbradı, Side (Satalie veya Eski Antalya) yoluyla yürümüş ve Türkler ile Kemer Boğazı’ndaki Menderes kıyısında ve Konya-Derebucak’ta savaşmışlardır. 

İmparator Manuel Komnenos, Konya’yı alma niyetiyle sultanlığın merkezine doğru bir sefer başlattı. Selçuklu başkentine ilerlemekte olan ordu Miryokefalon’da baskına uğrayarak ağır bir yenilgi aldı (Eylül 1176)” (s.271) metninde söz edilen Miryokefalon, Kemer Boğazı’dır. 

Miryokefalon Savaşı, Kemer Boğazı ile Gelendost-Köke köyü arasındaki Anayol üzerinde yapılmıştır ve savaşın merkezi Yenice Sivrisi denilen yerdir. 

Miryokefalon’, Yunanca “Menderes’in kaynaklarının bulunduğu yer” demektir.

Holt, “1190 yılındaki Üçüncü Haçlı Seferi hakkında da yol bildirmez, Haçlılar ile Türkmenler ve Kılıçaslan’ın Konya’da bulunan oğlu arasında çatışmalar olduğunu söylemekle yetinir” (s. 271-272). 

Üçüncü Haçlı Seferinde Haçlılar Çanakkale, Alaşehir, Denizli, Dinar ve Uluborlu yoluyla Kemer Boğazı veya Miryokefalon’un başındaki Kayaağzı Pınarları ve Karababa’ya kadar geldiler. 

03 Mayıs günü geçecekleri ve 1176’da Manuel’in hezimete uğradığı Yenice Sivrisi’ni 30 binden çok Türk’ün tuttuğunu öğrenince Kayaağzı’nda, Manuel’in yürüdüğü “via regia”dan sola sapmış, Bozdurmuşbeli üzerinden Akşehir’e, oradan da Sızma, Konya, Karaman yoluyla Göksu vadisine inmişlerdir. 

Haçlılar ile Türkmenler arasında Büyük Menderes’in kaynaklarının bulunduğu Dinar ile iki göl arasındaki Menderes’in kaynaklarının bulunduğu Kayaağzı olmak üzere iki yerde çatışma çıkmıştır. 

Haçlılar, Akşehir ve Sızma’da da Sultan II. Kılıçaslan’ın oğlu Melikşah ile savaşmışlar ve Konya’yı zaptetmişlerdir.

Holt, s. 272’de Gıyaseddin Keyhüsrev’in 1207’de Anadolu’nun güney kıyısındaki Antalya limanını fethettiğini söyler. 

Gıyaseddin, 1207’de bugünkü Antalya’yı fethetti, ama esas liman şehri bugünkü Antalya değil, II. Kılıçaslan’ın Miryokefalon Zaferinden altı yıl sonra fethettiği Eski Antalya veya Side’dir. 

Çoğu tarihçi Eski Antalya’nın farkında olmayıp, Antalya denilince bugünkü Antalya’yı anlamaktadırlar.

Holt, s. 273’de de “İznik’in ilk imparatoru Teodoros Laskaris’in Keyhüsrev’le girdiği savaş, sultanın Menderes’te ölmesiyle sonuçlandı” gibi muğlâk bir ifade kullanır. 

Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev’in 1211 yılında öldürüldüğü yer, iki göl arasındaki Menderes’in kıyısı ve Kemer Boğazı’dır. 

Akropolites savaşı en ince teferruatına kadar verir ve Ferudun Dirimtekin, 1944 yılında neşrettiği “Konya ve Düzbel” adlı eserinde bu savaşı, Yalvaç Muharebesi olarak verir.

St. Ransimın 1148 başında Kıral VII. Lui ile Türkler arasında Pisidia Antakya (Yalvaç) yakınındaki bir nehrin üzerindeki köprüde bir savaş olduğunu söyler ki, Yılmaz Öztuna bunu Yalvaç Meydan Muharebesi olarak verir. 

Osman Turan, 1176 Miryokefalon Savaşı sonundaki anlaşmada Manuel’in, Uluborlu’nun şarkındaki Soublaion kalesini yıktığını (Turan, 1998: 214), Kinnamos ise Soublaion kalesinin Menderes’in kaynakları yanında ve Lampe’de bulunduğunu söyler. 

Birçok delil bir yana, sadece Kinnamos, Dirimtekin, St. Ransimın ve Turan birlikte düşünüldüğünde Uluborlu’nun şarkında da bir Menderes bulunduğu, bunun da Hoyran ve Eğirdir Gölleri arasındaki Menderes olduğu istidlâl edilmedir.

Sonuç olarak kitabın başlığına bakarak, Haçlıların Anadolu’daki serüveni anlatılacak gibi yanlış algıya kapılıyorsunuz, ama yazar, daha ziyade Haçlıların Suriye’deki hareketleri üzerinde durmuştur. 

Diğer husus da eseri Türkçeye kazandıran Özden Arıkan, Kibotos (Civetot) benzeri açıklamalar yapması beklenirdi, ama belki tarihi yolları bilmediği için olacak gerekli açıklamalardan kaçınmıştır.

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

2020’de Islık Yayınlarınca, 1986’da P. M. Holt tarafından yazılmış The Age of the Crusades”: Türkçesi Özden Arıkan’a ait, Haçlılar Çağı 11. Yüzyıldan 1517’ye Yakındoğu” adlı bir kitap neşredildi.

Eser, Haçlı Seferleri Çağı hakkında genel bilgiler verir ve dört asırlık olayları yaklaşık 300 sayfaya sığdırır. 

Haçlı Seferlerinin genel mahiyetini anlamak bakımından faydalı bir eser, ama Anadolu’daki Haçlı güzergâhları hem eksik, hem de hatalıdır. 

Biz, burada kitapta gördüğümüz Haçlıların, Anadolu’daki geçiş yolları hakkındaki eksiklik ve hataları açıklamağa çalışacağız:

1096’da Haçlılar, Boğaz’ın karşı tarafına Civetot’a nakledildi (s.44). Yayıncı burası için Bizans’ın, Kibotos dediğini söyler ki, doğrudur. 

Anna’ya göre Boğaz, İstanbul Boğazı değil, İzmit Körfezi’dir ve Haçlılar, Gebze-Eskihisar’dan Kibotos’a geçmişlerdir.

Kibotos’un “kemer” anlamı vardır. 

Bu yer, bugün için Yalova-Taşköprü’dür. 

Farklılık ‘Kibotos’ kelimesinin Cibitos yazılmasıyla ilgilidir.

Fransızlar, “c” den sonra “i” gelmesi halinde “si” okur; “b” de “v” sesi verir ve Civitut, ‘Sivitut’ okunur. 

İki Kibotos biliyoruz; biri Yalova-Taşköprü, diğeri Eğirdir ve Hoyran Gölleri arasındaki Kemer Boğazı

Deguignes, 1756 tarihli “Türklerin, Moğolların ve Tatarların Tarihi” adlı eserinde Kemer Boğazı’ndaki Kibotos’u Sivitut yazar.

Haçlı Normanlar ordunun geri kalanından ayrıldılar ve herkese karşı zalimliğin son mertebesini göstererek, İznik dolaylarını talan etmeğe koyuldular. Örneğin, ana kucağındaki süt bebeklerini ya sakat ettiler ya da şişlere takıp ateşte kızarttılar; yaşı ileri insanları ise, her çeşit işkenceden geçirdiler” (Anna, 1996: 306). 

Benzer olayı, 12 yıl sonra Bizans, 1108’de, Senirkent (Lampe) ovasındaki Türkmenler için yapmıştır (Anna, 1996: 441) ki; Holt, bunlardan hiç bahsetmez.

Holt, Haçlıları, 1097 yılında Eskişehir’den sonra Çay ve Akşehir üzerinden Konya’ya götürür ki, yanlıştır. 

Haçlılar, Eskişehir’den sonra Roma Askerî Yolunu takiple Bozdurmuşbeli, Senirkent ovası ve Kemer Boğazı üzerinden Yalvaç’a geldi ve burayı zaptetti.

Arundel, Haçlıların burada ikiye ayrıldığını; bir kısmının Konya’ya, bir kısmının da başka bir yoldan gittiğini söyler ki, bu başka yol, Beyşehir-İbradı-Side (Eski Antalya) yolu olmalıdır.

Holt, İkinci Haçlı Seferi için “1147-48 Türkler, hem Dorileon yakınlarında Germen birliklerine, hem de Menderes ırmağında VII. Lui’ye bağlı Fransız askerlerine saldırdılar” (s.270) şeklinde bir cümleyle iktifa eder. 

Menderes ırmağı neresidir, Menderes’in neresinde saldırdılar, Haçlılar hangi yolu takip ettiler gibi hususlara hiç değinmez. 

Bu konu için kitaplar ve makaleler neşredilmiş ama bizim dışımızda bir çözüm bulamamışlardır. 

Holt ve Özden Arıkan, Göller Bölgesi’ndeki coğrafî değişimden bîhaber olmalılar. 

Menderes’ten herkes 548 binmetre uzunluğundaki Büyük Menderes’i anlar. Söz konusu Menderes, bugün Eğirdir Gölü’nün suları altında kaybolan 14-15 binmetre uzunluğundaki Menderes’tir. VII. Lui, Balıkesir, Edremit, Bergama, İzmir, Efes (Selçuk), Denizli, Dinar, Uluborlu önü, Kemer Boğazı, Laodikya (Eğirdir), Gelendost, Şarkîkaraağaç, Beyşehir, Derebucak, İbradı, Side (Satalie veya Eski Antalya) yoluyla yürümüş ve Türkler ile Kemer Boğazı’ndaki Menderes kıyısında ve Konya-Derebucak’ta savaşmışlardır. 

İmparator Manuel Komnenos, Konya’yı alma niyetiyle sultanlığın merkezine doğru bir sefer başlattı. Selçuklu başkentine ilerlemekte olan ordu Miryokefalon’da baskına uğrayarak ağır bir yenilgi aldı (Eylül 1176)” (s.271) metninde söz edilen Miryokefalon, Kemer Boğazı’dır. 

Miryokefalon Savaşı, Kemer Boğazı ile Gelendost-Köke köyü arasındaki Anayol üzerinde yapılmıştır ve savaşın merkezi Yenice Sivrisi denilen yerdir. 

Miryokefalon’, Yunanca “Menderes’in kaynaklarının bulunduğu yer” demektir.

Holt, “1190 yılındaki Üçüncü Haçlı Seferi hakkında da yol bildirmez, Haçlılar ile Türkmenler ve Kılıçaslan’ın Konya’da bulunan oğlu arasında çatışmalar olduğunu söylemekle yetinir” (s. 271-272). 

Üçüncü Haçlı Seferinde Haçlılar Çanakkale, Alaşehir, Denizli, Dinar ve Uluborlu yoluyla Kemer Boğazı veya Miryokefalon’un başındaki Kayaağzı Pınarları ve Karababa’ya kadar geldiler. 

03 Mayıs günü geçecekleri ve 1176’da Manuel’in hezimete uğradığı Yenice Sivrisi’ni 30 binden çok Türk’ün tuttuğunu öğrenince Kayaağzı’nda, Manuel’in yürüdüğü “via regia”dan sola sapmış, Bozdurmuşbeli üzerinden Akşehir’e, oradan da Sızma, Konya, Karaman yoluyla Göksu vadisine inmişlerdir. 

Haçlılar ile Türkmenler arasında Büyük Menderes’in kaynaklarının bulunduğu Dinar ile iki göl arasındaki Menderes’in kaynaklarının bulunduğu Kayaağzı olmak üzere iki yerde çatışma çıkmıştır. 

Haçlılar, Akşehir ve Sızma’da da Sultan II. Kılıçaslan’ın oğlu Melikşah ile savaşmışlar ve Konya’yı zaptetmişlerdir.

Holt, s. 272’de Gıyaseddin Keyhüsrev’in 1207’de Anadolu’nun güney kıyısındaki Antalya limanını fethettiğini söyler. 

Gıyaseddin, 1207’de bugünkü Antalya’yı fethetti, ama esas liman şehri bugünkü Antalya değil, II. Kılıçaslan’ın Miryokefalon Zaferinden altı yıl sonra fethettiği Eski Antalya veya Side’dir. 

Çoğu tarihçi Eski Antalya’nın farkında olmayıp, Antalya denilince bugünkü Antalya’yı anlamaktadırlar.

Holt, s. 273’de de “İznik’in ilk imparatoru Teodoros Laskaris’in Keyhüsrev’le girdiği savaş, sultanın Menderes’te ölmesiyle sonuçlandı” gibi muğlâk bir ifade kullanır. 

Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev’in 1211 yılında öldürüldüğü yer, iki göl arasındaki Menderes’in kıyısı ve Kemer Boğazı’dır. 

Akropolites savaşı en ince teferruatına kadar verir ve Ferudun Dirimtekin, 1944 yılında neşrettiği “Konya ve Düzbel” adlı eserinde bu savaşı, Yalvaç Muharebesi olarak verir.

St. Ransimın 1148 başında Kıral VII. Lui ile Türkler arasında Pisidia Antakya (Yalvaç) yakınındaki bir nehrin üzerindeki köprüde bir savaş olduğunu söyler ki, Yılmaz Öztuna bunu Yalvaç Meydan Muharebesi olarak verir. 

Osman Turan, 1176 Miryokefalon Savaşı sonundaki anlaşmada Manuel’in, Uluborlu’nun şarkındaki Soublaion kalesini yıktığını (Turan, 1998: 214), Kinnamos ise Soublaion kalesinin Menderes’in kaynakları yanında ve Lampe’de bulunduğunu söyler. 

Birçok delil bir yana, sadece Kinnamos, Dirimtekin, St. Ransimın ve Turan birlikte düşünüldüğünde Uluborlu’nun şarkında da bir Menderes bulunduğu, bunun da Hoyran ve Eğirdir Gölleri arasındaki Menderes olduğu istidlâl edilmedir.

Sonuç olarak kitabın başlığına bakarak, Haçlıların Anadolu’daki serüveni anlatılacak gibi yanlış algıya kapılıyorsunuz, ama yazar, daha ziyade Haçlıların Suriye’deki hareketleri üzerinde durmuştur. 

Diğer husus da eseri Türkçeye kazandıran Özden Arıkan, Kibotos (Civetot) benzeri açıklamalar yapması beklenirdi, ama belki tarihi yolları bilmediği için olacak gerekli açıklamalardan kaçınmıştır.

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com